Kutsala duyulan korku

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde ls2 tarafından oluşturulan Kutsala duyulan korku başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,461 kez görüntülenmiş, 93 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Kutsala duyulan korku
Konbuyu başlatan ls2
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrenselbirey

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Varoluşun akılalmazlığı kaygı yaratır. kendinden çok büyük ve acımasız bir döngünün içinde kendi varlığının farkına varan insan birilerine inanmak güvenmek ister. o biri Tanrıdır.

İnsan kendi düşüncelerine de güvenmek ister ancak düşünceler insanın böyle bir evren içinde ayakta kalabilmesi için yeterince güçlü değildir. insan asla aradığı gücü düşüncelerde bulamaz. aranan güç inançtır.

Yüceleştirdiğimiz tüm kavramlar bilinçaltımızda yaşarlar. bilinç düzeyinde artık semavi dinlere inanmamama rağmen yüceleştirdiğim kavramlar hala içimde yaşıyor. onları söküp atmak mümkün mü? apaçık biçimde çelişkiler,yanlışlar taşıyan ilahi bir kaynaktan gelmediği apaçık olan dinler. yalan söyleme diyen ama kendisi yalan olan semavi dinler. hakkım dosdoğruyum diyen ama yalan olduğu apaçık olan dinler hala bana korku verebiliyor. bu nası birşey! bu dinler bizlere ne yaptı! metafizik ihtiyacımızı karşılayan bu irrasyonel rivayetler hala neden bizlere korku verebiliyor!

bizi korkutan aslında ne? kutsal olana neden korku duyarız?
 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Semavi dinler, yaşamsal olanı simgesele indirgeyerek epistemolojik statikleşme üretirler, bu statikleşmenin ise kendine-özgü bir metabolik karşılığı vardır, zira varlık statik değil, dinamiktir, düşünce ise maddi bir süreçtir. Bir düşünüm objesine yönelik korku-faktörünü alt etmek aslında basit bir şey; zihinsel hakimiyeti sağlamak adına Husserl metodolojileri üzerine okumalar yapmanızı öneririm.

Semavi dinlerdeki kutsal kavramı ise, aslen standart BİR-lik düşünümünün, şahıstan izole edilerek ötekileştirilmesinden başka bir şey değildir. Semavi dinler, bu kavramı yeniden içeriklendirip kendi kültürel sembolleri üzerinden metin-aracılığıyla satarlar, bu sayede de sözünü ettiğiniz güvence-isteminin odağına, kendi kurgusal-tanrılarını, dolayısıyla teo-etik kaidelerini yerleştirirler, elbette özünde sadece politik bir metoddur bu. İnsanların inanç yüzünden psikolojik ya da psikiyatrik aksaklıklara sürüklenmeleri ise, salt bu metodun kültürel çıkışlarına şartlı olup, yaşanılan hayatın ise bu şartlanmışlıklarla zıtlaşması durumundan ibarettir. En basit ifadesiyle; semavi dinler, sanal-hümanizmler üreterek insanı kendi öznesine yabancılaştırmak, bu kapsamda da hayatlarını doktrine teslim etmelerini sağlayarak siyasal rant elde etmek üzere işlevseldirler.

Korku duymak kavramının ise daha bir derinine açılımlandırılması, bilinçaltı faktörlerin hem psikolojik hem de biyolojik tabanda irdelenmeleri gerekir diye düşünüyorum, zira yüzeysel olarak simgeselde açığa çıkan korku-duyumları, psikiyatrik anlamda kompulsif bozukluklardan da beslenebilmekteler. Son tahlilde, entelektüel cehalet bir yana, zihinsel olarak sağlıklı ve güçlü bir insanın, kendisini, kendi öznel-istenciyle bu tip düşüncel bataklıklardan kolayca kurtarmaması için herhangi bir sebep olduğunu düşünmüyorum.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
ancak bir şarkı var; kapanmaz yarayım gece gündüz kanarım..

ölüm,yaşamın anlamsızlığı,belirsizlik,umutsuzluk vb insana dair yaralar bunlar. dinler ve inanclarda bu yaralarımıza merhem... insan psikolojisine bütünün içinde az yer veriyorsunuz sanki epoche ..
 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
ölüm,yaşamın anlamsızlığı,belirsizlik,umutsuzluk vb insana dair yaralar bunlar.


Evet, insan->a_dair yaralar, ancak =insan değiller.

İnsan denilen, yaşamın "anlamlı olması gerektiği" fikrine nasıl sahip oldu acaba? Yaşam kendi-içinde her zaman anlamsızdı ki!?

Dikkat edin, yaşam hiç bir zaman insanın ürettiği sanal dikotomilerde hapsolmadı, sadece insan, kendi öznesini onlara hapsetti.

dinler ve inanclarda bu yaralarımıza merhem...


Sözünü ettiğiniz yaralar için din ve inançtan daha iyisi var ama; FELSEFE. Çünkü hayat çok kısa, boşa harcayacak zaman yok.

Şunu iddia bağlamında dile getiriyorum; yaşamın karakteri inançla düzeltilemez, ancak zihnin fonksiyonelliğine yönelik doğru kavrayışlarla düzeltilebilir. Son tahlilde insanın hayatı güzelleştirmek için ortaya koyabileceği bi düşüncesi, bi de iradesi var, başka hiç bir gücü yok.

insan psikolojisine bütünün içinde az yer veriyorsunuz sanki epoche ..


Şöyle diyeyim; hiç bir şey olduğu şeyden fazlası değil. İnsan hayatıyla ne yapıyor, başka bir mesele yok.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
...
bilinç düzeyinde artık semavi dinlere inanmamama rağmen yüceleştirdiğim kavramlar hala içimde yaşıyor. onları söküp atmak mümkün mü? apaçık biçimde çelişkiler,yanlışlar taşıyan ilahi bir kaynaktan gelmediği apaçık olan dinler. ... dinler hala bana korku verebiliyor. bu nası birşey! bu dinler bizlere ne yaptı! metafizik ihtiyacımızı karşılayan bu irrasyonel rivayetler hala neden bizlere korku verebiliyor!

bizi korkutan aslında ne? kutsal olana neden korku duyarız?

bi sürü yargıya varmışsın_ bunlara nasıl vardın _mesele bu mu?

nasıl (neye göre vb.) yaşayacağını bilmiyoruz bizler ve düşüncemizi biyerlere/şeylere temelledik,temellemiştik ve (genel öyle söylüyorken ve düşünüyorken/tutunumdayken ayrışma zor, bağımsızlaşma zor -kendi istencini takip zor) şimdi o temeller çökmek üzere iken ve şimdi o temelleri yıkmak zor

korkuyu diğerleri verir- aidiyetlikler
...
aşağıya (yeni post) karaladım ve eski karalamamı karalama defterine geçtim izninle...
http://www.felsefe.net/142999-post1573.html
 
Son düzenleme:

sherlockholmes

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2016
Mesajlar
84
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Epoche yazısı yine bilgi dolu sanalmalik te döktürmüş evet korkmayalım Tanrıdan cezadan ama ister

inan ol ister inanmaz bir insana kıyıyorsan sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapıyor-

san kul hakkı yiyorsan ehh ne diyeyim sana ister inan ister inanma ama insandan büyük varlıklar

kesin var....
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
çok ilginç ama "İngilterenin İstifçileri diye bir belgesel vardı dün TRT belgesel de. atmaya kıyamıyolardı eşyaları /eski eşyaları- bi gün bi yerde işe yarar



bunu düşündüm ama duygusal savaşlarına baktım _olan bitene?
yani oradaki durum neydi? onu düşündüm

---------- Mesajlar Birleştirildi at 23:22 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 21:26 ----------

muhtemelen şöyle başlıklar açabilirdim

ticarete duyulan korku /yeni bir işe atılamaya -girişmeye- duyulan korku/çekince
Özgürce ticaret yapmak varken ve birileri bunu başarıyorken hep başarısızlığa duyulan korku (ile 1300 e gebe)
evsiz ve işsiz kalmaya-yaşamaya- duyulan korku
aile bireyi/sevilen/bağlanılan katbetmeye duyulacak korku
8 yıllık çalışmasını kaybetmeye duyulacak korku
bi ülkeyi ele geçirecekken -lanet oalsı paraları kaybetmeye- duyulan korku
seçimi kaybetmeye duyulan korku
rusyaya ve Putin'e karşı duyulan (Amerikan) korku/korkusu
İran'a duyulan korku
Putinsizliğe ve Çinsizliğe karşı korku
Güce karşı korku
yeni bir ilişkiye duyulan korku
adalete duyulan korku
evliliğe duyulan korku

uzayabilirdi de

---

Karabela da bir sahne /replik

(Araçla Antep'e gitmekte olan grup yol sormak için dururlar)

Yol Soran:
-Pardon.

Yolun Kenarındaki Adam:
-Buyurun?

Yol Soran:
-Nerede olduğumuzu biliyor musunuz acaba?

Yolun Kenarındaki Adam:
-Hiçliğin ortasındayız.

Yol Soran:
-Efendim?

Yolun Kenarındaki Adam:
-Hepimiz hiçliğin ortasındayız. Ne gidecek bir yerimiz var, ne de sığınacak bir yuvamız.

Yol Soran: Anlıyorum.
*Peki şehir merkezi çok uzakta mı acaba?

Yolun Kenarındaki Adam:
-Şimdi şuradan bir iki kilometre kadar daha düz devam edin.
Ondan sonra önce sol, sonra sağ yapıyorsunuz, hemen, hop merkez yolu.
Önce sol, sonra sağ. - Kimse sorsanız gösterir. Tatlı böyle kıvrılır zaten.

Yol Soran: Tamam.
- Çok teşekkür ederim.

Yolun Kenarındaki Adam:
- Rica ederim. İyi yolculuklar.

----
(Her neyse. Yol kenarındaki adam elinde silah intihar etmektedir çünkü sevdiği kızı elinden almışlardır.Her neyse. İntihar eden adamı Antebe giden bu grup , onlara dahil olmaya ve şimdilik intiharden vazgeçmeye ikna eder ve adamı da alıp yeniden yola koyulurlar )

İntihar eden/edecek adam'a:
- Efkancım, nasılsın şimdi, daha iyi misin?

İntihar Edecek Adam/Efkan:
-İyi diye bir şey yok ki dünyada. Ha burada olmuşum, ha orada. Ne fark edecek benim için?


---------- Mesajlar Birleştirildi at 23:44 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 23:22 ----------

NATO YA ABD ye ve İsraile duyulan korku (nefret ile karışık)
aslında israile duyulan korku hep nefret ile karışık
ve israile direk korku duyulmaz bu bir sır _nefret duydurulur-şişkin ego-pişik ego ve kaba güç
ve düğün gecelerinde de hep chp yi döverler
Şehit cenazlerinde(n sonra) niye chp li döverler

cumhurbaşkanına hakaretten içeri alınmış birisi
ve eğer memursanız ve iktidara tapmıyorsanız bile ya da artık tapmıyorsanız bile

mersinde inşaat işçisini almışlar. bi ötgüt lehine propanganda yapıyormuş e-sosyal mecradan

şimdi bende bende inanmadığım şeylerden korkuyorum
hala
Nazım Hikmet Vatan hainliğine devam ediyor hala- öldükten sonra bile

TR deki /ya da Karadeniz deki engerekler zehirsiz olduğu halde korkuyoruz
Ortadoğu daki engerekleri düşünemiyoruz bile
-aslında ölümden kormuyoruz-engereğin varlığından korkuyoruz
otlu alanlara girmezsek sorun yok
aslında engereğe korku (ve tiksinti) aşılandık
aslında engereği sevenler var- o da doğanın bi canlısı
aslında engereği pozitif olarak tanımak lazım
aslında engereğe karşı ne hissettiğimi (az ve ya çok) biliyorum
aslında engereği sevmek lazım

aslında engereği sevsem bile -genel anlamda- ondan tiksineceğim ve çekineceğim-biz engerekle hiç bi zaman dost olamayacağız bu hayatta
---
ama pozitif anlamda bileceğim ki/biliyor olacağım ki, doğanın yetkin (gerekli-endemik) bir parçası o ve bunu kabulleneceğim ben

---------- Mesajlar Birleştirildi at 23:47 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 23:44 ----------

ama şimdi biliyoruz ki eski ABD den eskisi kadar korkulmaya gerek yok -psişesi yerle bir oluyor- bu psikopati en zaman biter bilmiyoruz ama biraz daha yerlerde sürenenlerden korkacağız (korkmaya devam edeceğiz) bizler

ABD nin panzehiri var şimdi ve tanrı ısırığı ilginç bir ısırık çeşidi
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Evet, insan->a_dair yaralar, ancak =insan değiller.

ikisini birbirinden ayırıp soyut insanı yaratmanın ne anlamı var? asıl olan somut insan değil mi? olmayan insanla ne işimiz var..

Sözünü ettiğiniz yaralar için din ve inançtan daha iyisi var ama; FELSEFE. Çünkü hayat çok kısa, boşa harcayacak zaman yok.

sonunda hiçe çıkacaksa ne anlamı var? insanlık için umut yoksa ne anlamı var. sonunda tüm insanlık yok olacaksa felsefe ne işe yarar?

Eğer Tanrı’ya inanıyorsak, son sözümüz her zaman O’ndan umut istemek olmalıdır.

demiş bir inanan.. felsefe bu umudu yaratamaz...

bi sürü yargıya varmışsın_ bunlara nasıl vardın _mesele bu mu?

mesele gerçek . bu yargılara vardım çünkü artık bu yargılarımın doğru olduğu düşünüyorum..nası vardım; su aktı yatagını buldu desem sanırım doğru olur. gerçekten güçlü hiçbirşey yoktur/gerçek mutlaka kazanır vb derler...su aktı yatağını buldu diye ondan diyorum kendimi zorlamadığımda akışına bıraktığımda kendimi böyle buldum..iman sürekli bir gayret ister der kierkegaard yeteri kadar gayret gösterdiğimi düşünüyorum..ne Tanrıyı ne de kendimi kandırabilirim..kalbin hissettiğini inkar etmek günahtır derler..doğru demişler ne diyeyim başka efenim..bilemedim..
 

Mistik Filozof

Felsefe.net
Uzaklaştırılmış
Katılım
29 Eyl 2016
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Tabudur, gerçek değildir. Kutsallık iddiaları ve putlaştırılan şeylerin hiçbirisi gerçek değildir.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Varoluşun akılalmazlığı kaygı yaratır. kendinden çok büyük ve acımasız bir döngünün içinde kendi varlığının farkına varan insan birilerine inanmak güvenmek ister. o biri Tanrıdır.

İnsan kendi düşüncelerine de güvenmek ister ancak düşünceler insanın böyle bir evren içinde ayakta kalabilmesi için yeterince güçlü değildir. insan asla aradığı gücü düşüncelerde bulamaz. aranan güç inançtır.

Yüceleştirdiğimiz tüm kavramlar bilinçaltımızda yaşarlar. ...
kutsal olana neden korku duyarız?
varoluşun akılalmazlığının kaygı yarattığı bir genelleme mi?

varoluşumun anlamsızlığı (bana anlamsız gelmesi ve çekişmelerim) bende kaygı yaratıyor -boğuluyorum
Kendimden büyük, çok büyük bir döngünün içinde, -kendi varlığımın- farkına vardım (varmış gib ihissediyorum) ve (ne yapılacağını bilmiyorum ve) birilerine/bi şeylere güvenmek/yaslanmak istiyorum! ihtiyacındayım
-yanıtlar arıyorum-güven/huzur-rahat arıyorum sanırım
Kahretsin ki tanrıya (o inanca) güveniyordum???
çünkü oldukça tutarlı gözüküyordu _herşeyi çözecekti lanet olası şimdi ise sorumluluk almalıyım- (lanet olası) canı cehenmeme!
ve şimdi boşluklarla dolu içim

-
varoluşun anlamsızlığının herkeste (ya da genelimizde -sizce) kaygı yarattığı doğru mu?
varoluşun anlamsızlığı?
herkes anlamsız mı hissediyor -çok rahat olanlar var

--
insan herhangi ikili ilişkinin (içinde ya da) bitmesinden kaybından sonra bile büyük /olağan travmalar yaşıyor

--

Bir kartalı üç aylıkken doğadan koparır ve tutsaklaştırırsanız 10 yıl sonra onun doğaya dönmesini/uyum sağlamasını bekleyebilir misiniz? Oysa düşünce de yine de bi çok şey -belirir- görülebilir ve bilinebilir olur-özgürleşir

insan bağımlı ve sembiyotik canlı- sembiyozla türüyoruz sanki
doğamızı kabul edip geçelim neyse o olur ve



burda tek yapılacak şey-grup olarak özgürleşmek-grup aidiyetliği benimsemek -grup fikirleridir-

---------- Mesajlar Birleştirildi at 12:20 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 12:01 ----------

yukarda saydığınız şeyleri kendi psişimde geçmişimde -oldukça- yaşadım -devindirdim
ben burda (tek) bir parlak ışık görüyorum
Ortak bir amaca bağlanmış, güvenen, inanan, birlikte yapan, birbirine (adanmış ya da amaca/amacına adanmış) inanan ya da yaptığı işe ya da sonuca güvenen inanan;
-birbirine inanan ya da yaslanan- yeni bir toplum grup/ yeni bir yaşam biçimi ya da iş biçimi ve (yeni bir) toplum kuran- iş kuran insanlar bütünü gibi şeyler
ancak bu düşünceler bana (düşüncede esneklik, yeni esneklik ve ferah) neşe sağlıyor-inanç sağlıyor- başka güdüm yok
hayalde bile başka yol kuramıyorum/bulamıyorum ne yazık ki
-ancak
bireysel kurtuluşlar-özgürlük/özlemler /felahlar ve ferahlar görmüyorum (artık) ne yazık ki?

suçluluğumu ve karmaşamı/yalınızlığımı topluma gömeceğim -gidip toplumun ortasına (bırakacağım) -başka kaçış yok!
suçluluğumun ve karmaşamın mezarını toplumun ortasına (acıların ortasına) kentlerin ortasına kuracağım
ve insanların yalnızlığınının ortasına
ve insanların yalnızlığına mezar/gömü-gömüt olacağım ben
başka yolum yok
 
Son düzenleme:

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Bizden üstün olandan korkar,medet umarız;ancak kutsal denilince bir fark vardır ki bizden üstün olan kutsal her şey bizden acımasız üstünlüğüyle kalmayıp aynı zamanda çok merhametlidir.

İnsan ise başta Tanrının bizzat kendisi olmak üzere tüm kutsal varlıkların şiddetli gazabına uğramamak aksine sevgisini kazanmak için derin saygı besler,korkar,kaygılanır.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Varoluşun akılalmazlığı kaygı yaratır. kendinden çok büyük ve acımasız bir döngünün içinde kendi varlığının farkına varan insan birilerine inanmak güvenmek ister. o biri Tanrıdır.

İnsan kendi düşüncelerine de güvenmek ister ancak düşünceler insanın böyle bir evren içinde ayakta kalabilmesi için yeterince güçlü değildir. insan asla aradığı gücü düşüncelerde bulamaz. aranan güç inançtır.

Yüceleştirdiğimiz tüm kavramlar bilinçaltımızda yaşarlar. bilinç düzeyinde artık semavi dinlere inanmamama rağmen yüceleştirdiğim kavramlar hala içimde yaşıyor. onları söküp atmak mümkün mü? apaçık biçimde çelişkiler,yanlışlar taşıyan ilahi bir kaynaktan gelmediği apaçık olan dinler. yalan söyleme diyen ama kendisi yalan olan semavi dinler. hakkım dosdoğruyum diyen ama yalan olduğu apaçık olan dinler hala bana korku verebiliyor. bu nası birşey! bu dinler bizlere ne yaptı! metafizik ihtiyacımızı karşılayan bu irrasyonel rivayetler hala neden bizlere korku verebiliyor!

bizi korkutan aslında ne? kutsal olana neden korku duyarız?

Korku bilmediğin için oluşuyor yani belirsizlik var bu sebeple korku duyuyorsun. Bildiğin ve emin olduğun zaman korku yerini saygı-hayranlık-sevgi v.s. adına ne dersen de o tarz güzel bir duyguya bırakıyor. Korkundan değil saygından dikkatli davranmaya başlıyorsun. "Allah korkun yok mu?"derler mesela, buradaki korku vicdanın nasıl el veriyor bunu yapmaya anlamındadır. Kutsaldan niye korkayım tek korkum bile bile hata yapmak olur ki hepimiz insanız hata yapacağız ve yapıyoruz da fakat bazı şeylerin idrakine varıp hata yapmak çok daha büyük bir yük oluşturuyor. Bu dünyada "tek Allah'dan korkarım" derken "mahçup olmaktan üzüntü duyarım" anlamında yoksa beni cezalandıracak diye niye korkayım sonuçta sen yolunu iyilikten yana kullandıkça bu dünyada ya da öte tarafta bir şeyden korkmana gerek yoktur.
Korku imparatorluğu kurmaya çalışanlar dinleri silah gibi kullanıyor o ayrı konu fakat komediye bakar mısın? IŞİD, Rakka'da bir markette saç boyalarını kadının yüzü görünüyor diye boyamış iyi de bu adamlar hergün kadınlara tecavüz ediyor, kafa kesiyor, yakıyor yıkıyor v.s. sonra da geçmiş karşımıza kadının saç teli haramdır diye marketteki boyaları kapatıyor sonra da birileri bu akılsızlar için İslami örgüt diyor. Niye? Kuran referanslı hareket ediyorlarmış. İşte dini bu şekilde korku aracı olarak kullanmaya çalışanlar Allah'dan korksun çünkü bunların yükü inanmayanlardan kat kat fazla olacaktır.

56e6f3ebae784943982bc94d
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bence dinler dosdoğrudan Tanrı'dan geliyor. Dinlerin ilahi kaynaklı olmadığına inanıyorsun, ama Tanrı'nın kötü olabileceği ihtimalini de düşünmelisin, bu arada sayıca bayağı bir yekun tutan insanların, saygı duyduklarına ben de saygı duyarım, ama benim için onlar kutsal felan değiller. Ateşten başka hiçbir şeyden korkmuyorum

Bu satırlardan ne anlamalıyım? dinler dosdoğru Tanrıdan geliyor diyorsunuz sonrada Tanrının kötü olabileceği ihtimali üzerine düşün diyorsunuz. 3 semavi dininde Tanrı anlayışına göre; tanrı iyidir,merhametlidir ve kötülüğü emretmez.

Ayrıca siz anladığım kadarı ile bu üç dine de mensup değilseniz. veya böyle algılanacak biçimde bir inanç anlayışınız var.

sözlerinizi anlayabilmem için bunları açmanız gerekli.

ateşten herkes korkar. insan kendinden büyük herşeyden korkar.korkmuştur ve korkacaktır.



Korku bilmediğin için oluşuyor yani belirsizlik var bu sebeple korku duyuyorsun. Bildiğin ve emin olduğun zaman korku yerini saygı-hayranlık-sevgi v.s. adına ne dersen de o tarz güzel bir duyguya bırakıyor. Korkundan değil saygından dikkatli davranmaya başlıyorsun. "Allah korkun yok mu?"derler mesela, buradaki korku vicdanın nasıl el veriyor bunu yapmaya anlamındadır. Kutsaldan niye korkayım tek korkum bile bile hata yapmak olur ki hepimiz insanız hata yapacağız ve yapıyoruz da fakat bazı şeylerin idrakine varıp hata yapmak çok daha büyük bir yük oluşturuyor. Bu dünyada "tek Allah'dan korkarım" derken "mahçup olmaktan üzüntü duyarım" anlamında yoksa beni cezalandıracak diye niye korkayım sonuçta sen yolunu iyilikten yana kullandıkça bu dünyada ya da öte tarafta bir şeyden korkmana gerek yoktur.
Korku imparatorluğu kurmaya çalışanlar dinleri silah gibi kullanıyor o ayrı konu fakat komediye bakar mısın? IŞİD, Rakka'da bir markette saç boyalarını kadının yüzü görünüyor diye boyamış iyi de bu adamlar hergün kadınlara tecavüz ediyor, kafa kesiyor, yakıyor yıkıyor v.s. sonra da geçmiş karşımıza kadının saç teli haramdır diye marketteki boyaları kapatıyor sonra da birileri bu akılsızlar için İslami örgüt diyor. Niye? Kuran referanslı hareket ediyorlarmış. İşte dini bu şekilde korku aracı olarak kullanmaya çalışanlar Allah'dan korksun çünkü bunların yükü inanmayanlardan kat kat fazla olacaktır.

Ben en temel inancı reddediyorum. yani dinlerin tanrı sözü değil insan sözü olduğunu söylüyorum. siz benim inanmadığım temel üzerine devasa şeyler inşa ediyorsunuz. hepsi boş uluhuyet içermiyor.peygamberlik bir yahudi geleneğidir insan ürünüdür. bunun kanıtıda sözde ilahlarının söylediği sözlerin dünya bilgimizle çelişiyor olmasıdır. kıscası ya ortada cahil veya kısıtlı bilgisi olan bir tanrı vardır yada bunlar insan sözüdür.

Kutsala duyduyum korku küçüklüğümde bana yüklenen inanışlardan ve bilinmezlikten kaynaklı elbette. ancak bunlar dinlerin doğru olduğunu kanıtlamaz. birşeyi anlamak için inanmak gerekir ve evet ben bir inanandım. ama inanarak anlamaya çalıştığım halde anlayamadım. hemde her açıdan değerlendirdim. örneğin peygamberler filozof değildir ve tasarlayarak konuşmazlar akıl ilkelerine bağlı kalmazlar. çünkü hakikat merdiven basamaklarını çıkar gibi tek tek anlatılmaz dinlerde. direkt doğrudan tek kalemde anlatılır derler. bu açıdanda değerlendirdim. siyasal sosyal açıdanda değerlendirdim. tanrı böyle bir dünyada eğer vahiy gibi bir yolu seçmişse ne diyebilir nasıl anlatabilir diyede değerlendirdim. vb vb. sonuç; anlamadım. anlamam gerekmiyor bile dedim. gerçeklerle duygularımla örtüştürmeye çalıştım,dualar ettim vb vb... sonuç yok yok yok ! saçma ve uyumsuz. bu sözler ilahi değildir. kısıtlı insan bilgisi ve bilincinin ürünüdürler dedim. ve eğer dinleri geldikleri dönemlerin bilinci,bilgisi,inanışları felsefeleri ile değerlendirirseniz anlarsınız. öbür türlü yani tanrısallık içerikli olarak anlayamadıgınız herşey anlamlanmaya başlar.. yapacak birşey yok..inanamadığım şeylere mış gibi yapmanın kendimi kandırmanın bir alemi yok dedim ve yavaş yavaş kendimi hazırlayarak din öğretilerinden kurtulma aşamamam şu anda da devam ediyor...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 23:46 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 23:21 ----------

ha birde kierkegaard okudum adam hayatı boyunca iman tanrı ve varoluş üzerine düşünmüş diye.. adamı sevdim ancak sonunda yollarımız ayrıldı :) ki o da fideisttir.. akla göre yapılandıramayınca paradoksları açıklayamayınca mecbur kalıyor birazda sanırsam.. yinede büyük adamdır..müslüman olsaydı çok katkısı olurdu..özellikle Tanrının insan bedeninde dünyaya inmiş olması (isa) durumu onu fideizme itmiştir..
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Ben en temel inancı reddediyorum. yani dinlerin tanrı sözü değil insan sözü olduğunu söylüyorum. siz benim inanmadığım temel üzerine devasa şeyler inşa ediyorsunuz. hepsi boş uluhuyet içermiyor.peygamberlik bir yahudi geleneğidir insan ürünüdür. bunun kanıtıda sözde ilahlarının söylediği sözlerin dünya bilgimizle çelişiyor olmasıdır. kıscası ya ortada cahil veya kısıtlı bilgisi olan bir tanrı vardır yada bunlar insan sözüdür.

Kutsala duyduyum korku küçüklüğümde bana yüklenen inanışlardan ve bilinmezlikten kaynaklı elbette. ancak bunlar dinlerin doğru olduğunu kanıtlamaz. birşeyi anlamak için inanmak gerekir ve evet ben bir inanandım. ama inanarak anlamaya çalıştığım halde anlayamadım. hemde her açıdan değerlendirdim. örneğin peygamberler filozof değildir ve tasarlayarak konuşmazlar akıl ilkelerine bağlı kalmazlar. çünkü hakikat merdiven basamaklarını çıkar gibi tek tek anlatılmaz dinlerde. direkt doğrudan tek kalemde anlatılır derler. bu açıdanda değerlendirdim. siyasal sosyal açıdanda değerlendirdim. tanrı böyle bir dünyada eğer vahiy gibi bir yolu seçmişse ne diyebilir nasıl anlatabilir diyede değerlendirdim. vb vb. sonuç; anlamadım. anlamam gerekmiyor bile dedim. gerçeklerle duygularımla örtüştürmeye çalıştım,dualar ettim vb vb... sonuç yok yok yok ! saçma ve uyumsuz. bu sözler ilahi değildir. kısıtlı insan bilgisi ve bilincinin ürünüdürler dedim. ve eğer dinleri geldikleri dönemlerin bilinci,bilgisi,inanışları felsefeleri ile değerlendirirseniz anlarsınız. öbür türlü yani tanrısallık içerikli olarak anlayamadıgınız herşey anlamlanmaya başlar.. yapacak birşey yok..inanamadığım şeylere mış gibi yapmanın kendimi kandırmanın bir alemi yok dedim ve yavaş yavaş kendimi hazırlayarak din öğretilerinden kurtulma aşamamam şu anda da devam ediyor...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 23:46 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 23:21 ----------

ha birde kierkegaard okudum adam hayatı boyunca iman tanrı ve varoluş üzerine düşünmüş diye.. adamı sevdim ancak sonunda yollarımız ayrıldı :) ki o da fideisttir.. akla göre yapılandıramayınca paradoksları açıklayamayınca mecbur kalıyor birazda sanırsam.. yinede büyük adamdır..müslüman olsaydı çok katkısı olurdu..özellikle Tanrının insan bedeninde dünyaya inmiş olması (isa) durumu onu fideizme itmiştir..

Seni anlıyorum bu farkındalık zorlama ile oluşmaz kaldı ki benim de en büyük avantajım Tasavvuf'a olan ilgim olmuştur. Bu şekilde bakış açım değişti, sorular cevap buldu.

İsa'nın tanrı olduğu inanışı da büyük bir yanılgıdır. Tanrının oğlu ya da baba ifadesi yine geldiği planın yönetici varlığını anlatır, Allah demek değildir.

Mevlana Mesnevi'de der ki; "Faziletli insanlara, iyi kimselere daha fazla bela gelir, çatar çünkü sevgili, güzellere daha fazla cilvelenir." Bu ve benzeri ifadeleri içselleştirebildiğin zaman dünyaya ve Yaradan'a bakışın da değişiyor.

Din bir yoldur zaten her dinin özü ne anlatıyor ona bakmak gerekiyor. Son din İslamdır ve başka din gelmeyecek ifadesi de aslında insan uydurması olmadığını belgeliyor. İnsan uydurması olsa şu an milyonlarca din türetme imkanları doğacakken niye önünü kessinler?

O günün Arap toplumunun koşullarını dikkate alırsak Kur'an tabiri caizse "Vikingler" gibi yaşayan, hak-hukuk olmayan bir toplumu düzene sokmaya çalışıyor. Hırsızın eli kesilsin ayeti o toplum için caydırıcı olsun diye o kadar sert bir ifadeydi çünkü toplum çok yozlaşmıştı, ağır cezalar olmadan yola giremeyecek kadar raydan çıkmışlardı. Bugün bile idam diye bağıranların savunması nedir? "Caydırıcı olsun yeter artık dayanamıyoruz."
Kısacası; dinleri anlamak için tek Kur'an okumak yetmez hep söylediğim gibi çok gerilere gidip, kıyas yapmadan Kur'an'ı anlamak çok zordur. Tekamül seviyesi de anlama zorluğu ya da kolaylığı yaratır. Benim anladığım Kur'an ile Mevlana'nın ya da Arabi'nin anladığı bir olabilir mi? Olamaz çünkü seviyeler farklı. Tek yapılabilecek olan bol bol kaynak okumak, kıyas yapmak ve özellikle Kur'an'ı iyi anlamak isteyenin Tasavvuf'a yönelmesi şart, yol açanların ışığı olmadan idrak çok zordur. "Kur'an apaçık kitaptır" evet ama tekamül seviyesine göre o açıklık değişiyor. Öyle olmasa zaten bu kadar farklı yorum oluşmazdı. Bu seviye dünyada değişir mi zaten amaç seviyeyi yükseltmek yani dünya çok büyük bir imkan.

Senin tercihine saygı duyuyorum, içine sinmeyene soğuk durman normal fakat zamanla değişeceği kanaatindeyim.
 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
ha birde kierkegaard okudum adam hayatı boyunca iman tanrı ve varoluş üzerine düşünmüş diye.. adamı sevdim ancak sonunda yollarımız ayrıldı

Rehber edinilen filosof ile yol ayrımı kayda değer şeydir ls2, seni Kierkegaard'dan koparan virajları bir başlıkta incelesek keşke :)
 

kierkegaardsoren

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Ocak 2017
Mesajlar
46
Tepkime puanı
0
Puanları
0
kardeş biraz daha anlaşılır yorum yapsan anlayacam ama yazdıkların çok zorlama terimlerle dolu
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bence dinler dosdoğrudan Tanrı'dan geliyor. Dinlerin ilahi kaynaklı olmadığına inanıyorsun, ama Tanrı'nın kötü olabileceği ihtimalini de düşünmelisin, bu arada sayıca bayağı bir yekun tutan insanların, saygı duyduklarına ben de saygı duyarım, ama benim için onlar kutsal felan değiller. Ateşten başka hiçbir şeyden korkmuyorum

Yaradanı ağaç ilan ettiniz, tanrıyı kral ve şimdi de kötü oldu...Tanrı kötü değil de arkasındaki çoklu varlıklar ortalığı karıştırıyordu hani?

Kötülük ve iyilik, kral ve kraliçe, kadın ve erkek tüm bu ikilemler düalite sonucudur yani bu ikilem hep vardır ve sadece bu dünyaya özgüdür. Aslında bu ikilemde negatiflik ya da pozitiflik yoktur yani kadın negatif, erkek pozitif ya da tam tersi diyemeyeceğimiz gibi iyilik ve kötülük için de söyleyemeyiz çünkü zorunludur, biri yoksa diğeri de yok demektir.

Tanrı katında bu ikilemler bulunmuyor zaten sadece bu dünyaya özgüdür.
 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Son din İslamdır ve başka din gelmeyecek ifadesi de aslında insan uydurması olmadığını belgeliyor. İnsan uydurması olsa şu an milyonlarca din türetme imkanları doğacakken niye önünü kessinler?

Her onyılda, sürüyle din türüyor. Sosyal medyada manşet edilmemeleri, bu dinlerin türedikleri gerçeğini değiştirir mi?

Metinde olana -çok fazla gömülü- düşünüyorsunuz. Son din, ilk din, bunlar -metindeki- kavramlardır, yani metinden formal olarak zihne akarlar (imgelem), içeriklenmeleri ise dilsel tabanda rölatiftir, dolayısıyla bu etiketleri daha çok sosyo-kültürel dizge uyarınca geliştirilen politik taleplerin ürünleri olarak görmek gerekiyor, yüklemleri ontoloji yerine koymayın, onlar zaten ontolojinin konusu..
Örneğin, Tanrı kavramının 'Allah' ismiyle etiketlenmesi, (1)coğrafik>(2)bio-kültürel>(3)ideolojik bir durumdur, _Tanrı(¿-kavramı) üzerinde hak iddia etmenin koşulları olarak_ , oysa Tanrı'ya isim verildiği an, söz konusu obje politik araçtır artık, tinsel yadsınmış, dinsele geç-iş-miştir. İsa'nın tanrılığı da, islamın son dinliği de ele alınmalı.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Ń
Her onyılda, sürüyle din türüyor. Sosyal medyada manşet edilmemeleri, bu dinlerin türedikleri gerçeğini değiştirir mi?

Metinde olana -çok fazla gömülü- düşünüyorsunuz. Son din, ilk din, bunlar -metindeki- kavramlardır, yani metinden formal olarak zihne akarlar (imgelem), içeriklenmeleri ise dilsel tabanda rölatiftir, dolayısıyla bu etiketleri daha çok sosyo-kültürel dizge uyarınca geliştirilen politik taleplerin ürünleri olarak görmek gerekiyor, yüklemleri ontoloji yerine koymayın, onlar zaten ontolojinin konusu..
Örneğin, Tanrı kavramının 'Allah' ismiyle etiketlenmesi, (1)coğrafik>(2)bio-kültürel>(3)ideolojik bir durumdur, _Tanrı(¿-kavramı) üzerinde hak iddia etmenin koşulları olarak_ , oysa Tanrı'ya isim verildiği an, söz konusu obje politik araçtır artık, tinsel yadsınmış, dinsele geç-iş-miştir. İsa'nın tanrılığı da, islamın son dinliği de ele alınmalı.

Allah katından başka bir din gelmesini ifade etmeye çalıştım yoksa sahte peygamber gibi din uyduran da çıkacaktır. Kur'an'ın içinde son din İslam ve baska din gelmeyecek yazıyor yani insan uydurmasi olsa niye önünü kessinler demek istedim. Bunlar kanıt değil zaten asıl kanıt matematiksel düzlemdedir.

Allah özel isim, tanrı ise genel olarak farklı anlamlara geliyor. Yehova özel isim, Eloha ise ya da Elohim cins isimdir; Tanrı-Tanrılar demektir. Burada tanrı yaradan anlamında kullanılmıyor.Allah ise tüm yaratımın sahibi Kadiri Mutlak Yaradan'ın yokluktan varlığa geçişini temsil eder, tektir.

İsa bir peygamberdir ve ona tanrı denmesinin sebebi o dönem kendisini "tanrının oğlu" diye tanıtmasından kaynaklanmaktadır. Tanrının oğlu, geldiği planı ifade eder, baba dediği varlık da Allah değil o planın yönetici varlığıdır. Tüm bu bilgiler Ezoterik metinlerde açıklanmıştir fakat günümüzde bilinmiyor.
 
Son düzenleme:

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Ń

Allah katından başka bir din gelmesini ifade etmeye çalıştım yoksa sahte peygamber gibi din uyduran da çıkacaktır. Kur'an'ın içinde son din İslam ve baska din gelmeyecek yazıyor yani insan uydurmasi olsa niye önünü kessinler demek istedim. Bunlar kanıt değil zaten asıl kanıt matematiksel düzlemdedir.

Sevgili dijital,

Daha çok bir "islam platformuna" uygun düşen söylemleri, bir -felsefe forumunda- argümantasyon bağlamında öne sürmek ne kadar verimli bir tartışma yaratabilir?

Allah denilen, kendi varlığını ortaya koymuş, ampirik gözleme taban vermiş bir nesne mi ki, bir dinin "onun katından" gelip-gelmemişliği üzerine tartışabilelim? Peygamber kavramının "asıllığı" nedir ki, sahtesini ondan ayırt etme olanağına sahip olduk? -Bir yerde bir şey yazması-, "yazıdaki tanımlar / simge-dili ile anlatımlar ontolojik anlamda mutlaka geçerlidir" anlamına gelir mi? Bunların ışığında, senin "uydurulmuş" olarak bellediğin dinlere mensup kişilerin de, senin "uydurulmamış" dediğin bir dine yönelik olarak -muhtemelen- aynı düşünceye sahip olacaklarını unutmamalısın, zira gözlemi olmayanın, bilgisi olmaz, bilginin olmadığı/sunulmadığı yerde epistemolojik-sabite oluşturmak ise, ideolojik sapma, doğal olarak da "kavga" demektir.

Allah özel isim, tanrı ise genel olarak farklı anlamlara geliyor. Yehova özel isim, Eloha ise ya da Elohim cins isimdir; Tanrı-Tanrılar demektir. Burada tanrı yaradan anlamında kullanılmıyor.Allah ise tüm yaratımın sahibi Kadiri Mutlak Yaradan'ın yokluktan varlığa geçişini temsil eder, tektir.

Yehova (Yahweh), İbrani harflerinden yanyana getirilmiş Yod-He-Vav-He okunuşu, dizimsel anlamda 'Tetragramaton' /-dört harfli- deniyor Yunanca. İbranilerin teozofik sembolizminde "Ben olduğumum, olacağım şeyim" gibi bir mana içeriyor, sanırım.
Allah ise, etimolojik anlamda dejenere bir isim olmakla beraber, kullanımına basitçe "idgam" deniyor. Suriye kökenli bu tanrı adı, önüne "al" artikeli yerleştirilerek kullanılan, ve aslen "ay" anlamına gelen Koptik 'ioah'tan (ya'ah /eril) devşirilme 'lah' (halalu-yah [yah'a-övgü], eli-yah [tanrım-yah] vb.), yazımı/sembolü arkaik Suriye tabletlerinde de çokça görülüyor, fakat Güney Arap yarımadası dialektinde 'i/Lah' olarak kalıtlaşmış, ki klasik Arapça da zaten Nabate Aramicesinden evrilmiş bir dildir, ve her türlü yazınları da aynı ebced ile yazılıyor - dolayısıyla nüansların salt coğrafik-lehçe bozumu temelinde oldukları anlaşılabilir, buradan hareketle günümüzde minarelerin tepesine konulan ay figürleri de mesela, Kureyş kabile kültürünün devamı gibi görünüyor, _antik Mısır'dan günümüze_).

Tarihte "Kadir-i Mutlak Yaradan" denilen klasik-teizm kavramına etiketlenmiş tek isim de al-ilah tabi ki, o sadece kültürel çıkışı.

Bir dipnot olarak, al ilah'ta kullanılan 'al' artikeli ile İbrani 'el'in herhangi bir ilgisi yok.

İsa bir peygamberdir ve ona tanrı denmesinin sebebi o dönem kendisini "tanrının oğlu" diye tanıtmasından kaynaklanmaktadır. Tanrının oğlu, geldiği planı ifade eder, baba dediği varlık da Allah değil o planın yönetici varlığıdır. Tüm bu bilgiler Ezoterik metinlerde açıklanmıştir fakat günümüzde bilinmiyor.

İsa -doktrinal islam teolojisine göre- peygamber, başka inançlara göre başka şey. Peki günümüzde İsa denilen karakteri, kendisine atfedilen sıfatlarla birlikte gören, duyan, bilen var mı? Kilisenin Pazar servisinde İsa'nın kendilerini ziyaret ettiği dile getirilen klinik vakaları saymazsak, herhalde yok :) Peki ne var elde? : metin. Demek ki metin harici bir şeyimiz yok, haliyle inceleyebileceğimiz de ancak bu metnin fonksiyonu olabilir.
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst