Tanrı gerçekten konuşsaydı ne derdi?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde ls2 tarafından oluşturulan Tanrı gerçekten konuşsaydı ne derdi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 24,167 kez görüntülenmiş, 228 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Tanrı gerçekten konuşsaydı ne derdi?
Konbuyu başlatan ls2
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Yüzmeöğrenenbalık

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Ben Odin i bilmem Bir tek ALLAH ı tanırım ve ALLAH ın tek olduguna ınanırım ve bu konuda da hiç şüphem olmamıştır ALLAH ı görmek istersen Yaşadıgımız evrende herşey ve tum eserler ALLAH ın guzellıklerını ve sanat eserlerını bence fazlasıyla yansıtıyor dıyebılırım...

ALLAH görmek için değil görebilmek için yeniden bakmayı denersen bence onu göreceksin kanaatindeyim.

Böyle.

Hayatın zorlukları Tanrıyla bağ kurmamızı sağlıyor, inancım olmasa başka neyim olurdu? (bir filmden)

o vakit fazla felsefe sitelerinde dolanma dostum, inancını koru :)
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Dinleri yoktu fakat "Varlığın Birliği" prensibini kabul ediyor ve yaratıcıdan sadece "O" diye bahsediyorlardı, sembol olarak da daire kullanıyorlardı. Dinler, kozmik bilgileri açıkça ifade etmez oysa o dönem kozmik bilgiler herkes tarafından biliniyordu ve bilinç düzeyleri çok yüksekti. Nuh Tufanı öncesi yaşamışlardır ve geçen gün de yazmıştım, Nuh Peygamber de Mu kökenlidir. Yaklaşık olarak günümüzden 12-13 bin yıl öncesi batmıştır ve Göbekli Tepe mabetlerinin yapılış tarihi de yine aynı tarihlere denk gelmektedir.

"O" diye bahsettikleri kadir-i mutlak yaratan oluyor değil mi, kozmik bilgilerden kastınız da "ruhların tekamülü" olsa gerek.

Nuh peygamber, Adem peygamberin soyundan geliyor, o halde Adem peygamber de Mu kıtasında yaşamıştır.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
"O" diye bahsettikleri kadir-i mutlak yaratan oluyor değil mi, kozmik bilgilerden kastınız da "ruhların tekamülü" olsa gerek.

Nuh peygamber, Adem peygamberin soyundan geliyor, o halde Adem peygamber de Mu kıtasında yaşamıştır.

O ile Kadir-i Mutlak Yaradan'dan bahsediyorlar. Kozmik bilgiler bizim şu an sahip olamadığımız çok ileri teknoloji, duyular dışı algılama yetenekleri, hastalanmamak, açık bir şuur yani sırların olmaması, kısacası her türlü bilgiye ulaşabiliyor ve gezegenler arası seyahat edebiliyorlardı. Galaktik uygarlıklar ve tanrılar (yönetici varlıklar) ile bir arada yaşıyorlardı. Piramitleri de o ileri teknoloji ve matematik bilgisi ile yaptılar.

Nuh kavminin bir kısmı kıtalar batmadan önce yaşanan savaş sebebi ile çevre kıtalara göç etmeye başlamışlardı. Tufan sonrası kurulan yaşam bu tekamülde ileri insanlar tarafından sağlandı. Adem bir semboldür, ilk yaratılan insanları anlatır. Mu kıtasında yaratılan ilk Adem ve Ademlerin soyundan geliyor Nuh Peygamber fakat bizim dönemimizde başka Ademler de yaratıldı çünkü onların beden yapısı bu çağa uygun değildi. Demir Çağ diye bilinen bu yaşadığımız çağ, tekamülde geri bir çağ ancak bu çağ bitince yine ileri seviyeli varlıklar gelecek dünyaya, bunun için de önce tufan ve kıyamet kopması gerekiyor.

 

ncr628

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İnsanların detaylı araştırmadan, sağdan-soldan ya da internetten bulduğu iki cümle ile bazı gerçekleri yalanlamaya çalışmasını komik buluyorum.
Mu ve Atlantis kıtaları ile ilgili araştırmalar henüz sonuçlanmamış olabilir fakat bu iki kıtanın varlığı ezoterik kayıtlarda, kadim öğretilerde, mağara duvarlarında ve tabletlerde görülmektedir ve sadece kıtaların yeri tespit edilemiyor. Platon gibi büyük bir filozof "Timaeus ve Critias" yapıtında yalan mı söylüyor yoksa kalıntıları bulmakta bizler mi yetersiz kalıyoruz?

Yeni Zelanda açıklarında yine okyanus dibinde var olan bir kara parçası ile ilgili araştırmalar sürüyor ve Mu kıtası da zaten tam o bölgeye denk geliyordu, bu araştırmalar o kadar basit değil sonuçta 12-13 bin yıl öncesini bulmaya çalışıyorlar ve doğal olarak biraz zaman alacaktır ancak hiç merak etmeyin her iki kıta da mutlaka ispatlanacaktır.

58a7f9eb18c7731584326ec3.jpg


Mu ile ilgili tablet ve yazılara ilk olarak Uxmal Mabedi'nde rastlanmıştır, mabedin duvarında yazan yazı ise: "Bu yapı, Mu'nun batı ülkesi denen topraklara ait kutsal sırların ve anılarının korunması için inşa edilmiştir."

Mu dilinin ve sembollerinin tüm toplumlarda ortak olması sonucu Kızılderililer, Vikingler ya da Yunanlılar da Türk aslında gibi yanlış yorumlara sebep olmuştur oysa Türk oldukları için değil, atalarımızın ortak olmasından kaynaklanmaktadır.

Yunan Alfabesi ve Mu dili ilişkisi de çok önemli bir detaydır.



Kadim öğretiler dediğiniz şey sadece mitolojilerdir.
Eski kültürlerin inançlarını yansıtır.

Yazdıklarınızın bilimsel olarak hiç bi geçerliliği yok.
Bunları ciddiye alan tek bi ciddi arkeolog yada jeolog gösteremezsiniz dünyada.
Yaptığınız şeye de zırva bilim deniyor.

Tabi sizin gibi bilimsel yöntemlerden bihaber olanlar için bunlar bişey ifade etmez eminim.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Kadim öğretiler dediğiniz şey sadece mitolojilerdir.
Eski kültürlerin inançlarını yansıtır.

Yazdıklarınızın bilimsel olarak hiç bi geçerliliği yok.
Bunları ciddiye alan tek bi ciddi arkeolog yada jeolog gösteremezsiniz dünyada.
Yaptığınız şeye de zırva bilim deniyor.

Tabi sizin gibi bilimsel yöntemlerden bihaber olanlar için bunlar bişey ifade etmez eminim.

O zaman okumayın, bilimsel işlerinizle ilgilenin. Zamanı gelince kim haklı anlaşılır.
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
O ile Kadir-i Mutlak Yaradan'dan bahsediyorlar. Kozmik bilgiler bizim şu an sahip olamadığımız çok ileri teknoloji, duyular dışı algılama yetenekleri, hastalanmamak, açık bir şuur yani sırların olmaması, kısacası her türlü bilgiye ulaşabiliyor ve gezegenler arası seyahat edebiliyorlardı. Galaktik uygarlıklar ve tanrılar (yönetici varlıklar) ile bir arada yaşıyorlardı. Piramitleri de o ileri teknoloji ve matematik bilgisi ile yaptılar.

Nuh kavminin bir kısmı kıtalar batmadan önce yaşanan savaş sebebi ile çevre kıtalara göç etmeye başlamışlardı. Tufan sonrası kurulan yaşam bu tekamülde ileri insanlar tarafından sağlandı. Adem bir semboldür, ilk yaratılan insanları anlatır. Mu kıtasında yaratılan ilk Adem ve Ademlerin soyundan geliyor Nuh Peygamber fakat bizim dönemimizde başka Ademler de yaratıldı çünkü onların beden yapısı bu çağa uygun değildi. Demir Çağ diye bilinen bu yaşadığımız çağ, tekamülde geri bir çağ ancak bu çağ bitince yine ileri seviyeli varlıklar gelecek dünyaya, bunun için de önce tufan ve kıyamet kopması gerekiyor.


Tekrar ileri seviyeli "varlıklar" gelecek derken insanlardan bahsediyorsunuz değil mi, çünkü mantık ve akıl insan suretinden daha güzel ve büyüleyici başka varlıklar tahayyül edemiyor.
 
Son düzenleme:

ncr628

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
O zaman okumayın, bilimsel işlerinizle ilgilenin. Zamanı gelince kim haklı anlaşılır.

Zaten okumuyorum.
Sadece hiç bi objektif dayanak olmadan gerçeklik iddiasında bulunduğunuz için foyanızı ortaya çıkarıyorum.
Neticede burası felsefe forumu değil mi?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Tekrar ileri seviyeli "varlıklar" gelecek derken insanlardan bahsediyorsunuz değil mi, çünkü mantık ve akıl insandan daha güzel ve büyüleyici başka varlıklar tahayyül edemiyor.

Tekamülde ileri seviyede varlıklar gelecek ve iyilik-kötülük arasındaki ayrımın tam bilincinde olacaklar yani Mu kıtasındaki gibi bir yaşam başlayacak, insan ömrü çok uzun olacak. Güzel bir çağ başlayacak, tabii öncesinde bu çağın bitmesi ve dünya nüfusunun azalması gerekiyor. Yine bu çağdan, o çağa atlayanlar olacak fakat sadece çok iyiler geçebilecek.

---------- Mesajlar Birleştirildi at 00:22 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 00:14 ----------

Zaten okumuyorum.
Sadece hiç bi objektif dayanak olmadan gerçeklik iddiasında bulunduğunuz için foyanızı ortaya çıkarıyorum.
Neticede burası felsefe forumu değil mi?

Ben iddiada bulunmuyorum, olanı aktarıyorum. Belgeler var fakat siz sabit fikirli olduğunuz ve bilimden tek anladığınız da pozitif bilim olduğu için doğal olarak aklınız almıyor. Foyamı mı çıkartıyorsunuz? Güldürmeyin beni daha fazla lütfen.
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Tekamülde ileri seviyede varlıklar gelecek ve iyilik-kötülük arasındaki ayrımın tam bilincinde olacaklar yani Mu kıtasındaki gibi bir yaşam başlayacak, insan ömrü çok uzun olacak. Güzel bir çağ başlayacak, tabii öncesinde bu çağın bitmesi ve dünya nüfusunun azalması gerekiyor. Yine bu çağdan, o çağa atlayanlar olacak fakat sadece çok iyiler geçebilecek.

Her şey iyi güzel de, bir ruh ilk önce hayvan daha sonra kadın/erkek daha sonra da tekrar kadın ve erkek hatta eş cinsel olacak şekilde bir tekamülü nasıl kabul eder anlamıyorum.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Her şey iyi güzel de, bir ruh ilk önce hayvan daha sonra kadın/erkek daha sonra da tekrar kadın ve erkek hatta eş cinsel olacak şekilde bir tekamülü nasıl kabul eder anlamıyorum.

Ruh tekamüle cansızlardan başlar, eşyanın hakikati budur ve bitki, hayvan, insan ve üst planlar diye devam eder. Ruhun kullandığı beden, kadın ya da erkek veya eşcinsel bedeni olabilir yani ruhun cinsiyeti yoktur. Bedeni geçici olarak kullanıp, alması gereken dersleri almışsa o bedeni terk eder. Eşcinsel bedenden de öğreneceği dersler vardır, o yüzden hiç kimseyi kınamayın diye bir söz vardır. Her ruh eşcinsel beden kullanacak diye bir durum yok, yaşam planına bağlı belki de hiç gerek duymayacaktır. Katil de olacak belki mağdur da, bu durum yaşam planına göre değişir. İyi hayatlar yaşayan insanların yaşam planı da kolay olur.
 

ncr628

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Tekamülde ileri seviyede varlıklar gelecek ve iyilik-kötülük arasındaki ayrımın tam bilincinde olacaklar yani Mu kıtasındaki gibi bir yaşam başlayacak, insan ömrü çok uzun olacak. Güzel bir çağ başlayacak, tabii öncesinde bu çağın bitmesi ve dünya nüfusunun azalması gerekiyor. Yine bu çağdan, o çağa atlayanlar olacak fakat sadece çok iyiler geçebilecek.

---------- Mesajlar Birleştirildi at 00:22 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 00:14 ----------



Ben iddiada bulunmuyorum, olanı aktarıyorum. Belgeler var fakat siz sabit fikirli olduğunuz ve bilimden tek anladığınız da pozitif bilim olduğu için doğal olarak aklınız almıyor. Foyamı mı çıkartıyorsunuz? Güldürmeyin beni daha fazla lütfen.

Olanı aktarmanız başka aktardıklarınızın gerçekliğini iddia etmeniz başka bişey.
Belgeler olabilir. Belgelerin varlığı onlarda yer alan şeyler kesinlike doğrudur ve gerçektir mi demektir?
Kültürlerden ve inançlardan bahsetmiyor muyuz?

Ben sadece inanıyorum deseniz böyle bi tartışma olmazdı.
Ama ne dediniz ilk hatırlayın?
İster inanın ister inanmayın, gerçekler bu şekilde!

Hayır efendim. Sizin fantezileriniz o şekilde.

Gülmenize de sevindim.
Ama umarım kendinize gülüyorsunuzdur.
Çünkü gülünecek haldesiniz...
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Olanı aktarmanız başka aktardıklarınızın gerçekliğini iddia etmeniz başka bişey.
Belgeler olabilir. Belgelerin varlığı onlarda yer alan şeyler kesinlike doğrudur ve gerçektir mi demektir?
Kültürlerden ve inançlardan bahsetmiyor muyuz?

Ben sadece inanıyorum deseniz böyle bi tartışma olmazdı.
Ama ne dediniz ilk hatırlayın?
İster inanın ister inanmayın, gerçekler bu şekilde!

Hayır efendim. Sizin fantezileriniz o şekilde.

Gülmenize de sevindim.
Ama umarım kendinize gülüyorsunuzdur.
Çünkü gülünecek haldesiniz...

Peki, kendime güldüğümü kabul edelim ve konuyu kapatalım. İnanmıyorum, biliyorum ve sizin hatırınız için rol yapamam. Söylediklerimin sonuna kadar arkasındayım, kimin neye güldüğü ya da bana mı güldüğü de zerre kadar umrumda olmaz, rahatça gülebilirsiniz sıkıntı yok.
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Ruh tekamüle cansızlardan başlar, eşyanın hakikati budur ve bitki, hayvan, insan ve üst planlar diye devam eder. Ruhun kullandığı beden, kadın ya da erkek veya eşcinsel bedeni olabilir yani ruhun cinsiyeti yoktur. Bedeni geçici olarak kullanıp, alması gereken dersleri almışsa o bedeni terk eder. Eşcinsel bedenden de öğreneceği dersler vardır, o yüzden hiç kimseyi kınamayın diye bir söz vardır. Her ruh eşcinsel beden kullanacak diye bir durum yok, yaşam planına bağlı belki de hiç gerek duymayacaktır. Katil de olacak belki mağdur da, bu durum yaşam planına göre değişir. İyi hayatlar yaşayan insanların yaşam planı da kolay olur.

Bu konuyu sizinle daha önceden de tartışmıştık:D

Ruhlarımızda cinsiyet özelliklerini barındırmıyorsak ve bedenlerimizden ruhlarımız çıkınca ruhumu, sevdiğim kadın ile aynı niteliklere sahip olarak göreceksem hiçbir zaman bir kadına aşık olmamalıyım:p Çünkü bu aşk bana göre ahlaksal olmaz.

Umarım, cinsiyet konusunda sizin anlattığınız tasavvufi bilgiler değil de benim hayal dünyam ve algıladıklarım doğru çıkar.:)Çünkü gerçekten yukarıdakilerin mevcudat için iyilik istediğine kendimi inandırmak istiyorum:)
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bu konuyu sizinle daha önceden de tartışmıştık:D

Ruhlarımızda cinsiyet özelliklerini barındırmıyorsak ve bedenlerimizden ruhlarımız çıkınca ruhumu, sevdiğim kadın ile aynı niteliklere sahip olarak göreceksem hiçbir zaman bir kadına aşık olmamalıyım:p Çünkü bu aşk bana göre ahlaksal olmaz.

Umarım, cinsiyet konusunda sizin anlattığınız tasavvufi bilgiler değil de benim hayal dünyam ve algıladıklarım doğru çıkar.:)Çünkü gerçekten yukarıdakilerin mevcudat için iyilik istediğine kendimi inandırmak istiyorum:)


Tartışmıştık ve bu konudaki hassasiyetinizi biliyorum fakat hakikat böyle.:) Allah'ın insana ruhundan üflediği dikkatten kaçmamalı ve tabii ki Allah'a bir cinsiyet yakıştırması yapamayız, nitekim Rahman ve Rahim olan Allah, eril ve dişil prensibin bütünlüğüdür.

Ruhun cinsiyeti yoktur, kullandığı bedenin yapısına uyum sağlamaya çalışır fakat sağlayamadığı durumlarda eşcinsellik ortaya çıkar ve bu da bir tekamül sınavıdır, hor görmemek gerekir.

Ruh cansızdan başlıyor, bitki-hayvan-insan-üst planlar diye devam ediyor. Bu durumda ruh, hayvan bedeni de kullanıyor fakat insan aşamasından çok öncesinde ve doğal olarak o bedenin tecrübelerini de taşıyor. Durum böyle olunca bir yılan, timsah ya da karga bedeni kullanan ruhsal bir varlık, tekamülde ilerleyip insan bedeni kullandığı zaman, yılana-timsaha mı aşık olmuş oluyoruz? Tabii ki hayır, o tecrübe ruhsal hafızaya işleniyor sadece. Bir kadın bir önceki yaşamında bir hayat kadını olup bu yaşamında aşık olduğunuz kadın olabilir ya da önceki yaşamında terörist olan birisine bu yaşamda aşık olabilirsiniz. Bu aşık olduğunuz kişiyi hayat kadını ya da terörist yapmaz. O tecrübeleri edinmiş ve yeni hayat planı ile dünyaya gelmiştir. Çoğu insan geçmiş yaşam deneyimleri nedeni ile bu yaşamda huzur bulamıyor çünkü ruhsal hafıza kayıtlarının yükünü zaman zaman hissedebiliyor. Bu durumun tek çözümü de "Geçmiş Yaşam Terapisi" yaptırmaktır.
 
Son düzenleme:

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Tartışmıştık ve bu konudaki hassasiyetinizi biliyorum fakat hakikat böyle.:) Allah'ın insana ruhundan üflediği dikkatten kaçmamalı ve tabii ki Allah'a bir cinsiyet yakıştırması yapamayız, nitekim Rahman ve Rahim olan Allah, eril ve dişil prensibin bütünlüğüdür.

Ruhun cinsiyeti yoktur, kullandığı bedenin yapısına uyum sağlamaya çalışır fakat sağlayamadığı durumlarda eşcinsellik ortaya çıkar ve bu da bir tekamül sınavıdır, hor görmemek gerekir.

Ruh cansızdan başlıyor, bitki-hayvan-insan-üst planlar diye devam ediyor. Bu durumda ruh, hayvan bedeni de kullanıyor fakat insan aşamasından çok öncesinde ve doğal olarak o bedenin tecrübelerini de taşıyor. Durum böyle olunca bir yılan, timsah ya da karga bedeni kullanan ruhsal bir varlık, tekamülde ilerleyip insan bedeni kullandığı zaman, yılana-timsaha mı aşık olmuş oluyoruz? Tabii ki hayır, o tecrübe ruhsal hafızaya işleniyor sadece. Bir kadın bir önceki yaşamında bir hayat kadını olup bu yaşamında aşık olduğunuz kadın olabilir ya da önceki yaşamında terörist olan birisine bu yaşamda aşık olabilirsiniz. Bu aşık olduğunuz kişiyi hayat kadını ya da terörist yapmaz. O tecrübeleri edinmiş ve yeni hayat planı ile dünyaya gelmiştir. Çoğu insan geçmiş yaşam deneyimleri nedeni ile bu yaşamda huzur bulamıyor çünkü ruhsal hafıza kayıtlarının yükünü zaman zaman hissedebiliyor. Bu durumun tek çözümü de "Geçmiş Yaşam Terapisi" yaptırmaktır.

Mesela bir yaşamında erkek olan bir ruh diğer yaşamında kadın olabilir, ya da bir yaşamında kadın olan ruh diğer yaşamında erkek olabilir, ve bu durum da bana göre ahlaki değil, ayrıca ruhlarda cinsiyet yok ise bizler bedenlerimizden çıkınca kendimiz ile aynı olan ruhlara aşık olduğumuzu ve cinsel birliktelik yaşadığımız anlarız ki bu da hiç ahlaki olmaz.

Nasıl ki yakışıklılıkta erkek tözünün, güzellikte kadın tözünün; erkek cinsel doyumunda erkek tözünün, kadın cinsel doyumunda da kadın tözünün varlığı bizlere aşikar oluyorsa ruhlarında erkek ve dişil tözleri bünyesinde barındıracak yapıda olmasına da şaşırmamalıyız diye düşünüyorum. O halde erkek ya da kadın tözü ruh ile bileşime girerse cinsiyeti de ruhlarımızda barındırmış oluruz diye düşünüyorum.

Bu arada, sünni islam ekolüne göre iman sahibi olmayan bir insan cehennemde yanıyor, peki ezoterizm de nasıl? Ezoterizme göre, müslüman olmayıp iyi işler yapan, kötülük işlemeyen bir insan sırf inancı farklı olduğu için ya da şirk koştuğu için cehennemde yanar mı ?
 
Son düzenleme:

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Tartışmıştık ve bu konudaki hassasiyetinizi biliyorum fakat hakikat böyle.:) Allah'ın insana ruhundan üflediği dikkatten kaçmamalı ve tabii ki Allah'a bir cinsiyet yakıştırması yapamayız, nitekim Rahman ve Rahim olan Allah, eril ve dişil prensibin bütünlüğüdür.

Ruhun cinsiyeti yoktur, kullandığı bedenin yapısına uyum sağlamaya çalışır fakat sağlayamadığı durumlarda eşcinsellik ortaya çıkar ve bu da bir tekamül sınavıdır, hor görmemek gerekir.

Ruh cansızdan başlıyor, bitki-hayvan-insan-üst planlar diye devam ediyor. Bu durumda ruh, hayvan bedeni de kullanıyor fakat insan aşamasından çok öncesinde ve doğal olarak o bedenin tecrübelerini de taşıyor. Durum böyle olunca bir yılan, timsah ya da karga bedeni kullanan ruhsal bir varlık, tekamülde ilerleyip insan bedeni kullandığı zaman, yılana-timsaha mı aşık olmuş oluyoruz? Tabii ki hayır, o tecrübe ruhsal hafızaya işleniyor sadece. Bir kadın bir önceki yaşamında bir hayat kadını olup bu yaşamında aşık olduğunuz kadın olabilir ya da önceki yaşamında terörist olan birisine bu yaşamda aşık olabilirsiniz. Bu aşık olduğunuz kişiyi hayat kadını ya da terörist yapmaz. O tecrübeleri edinmiş ve yeni hayat planı ile dünyaya gelmiştir. Çoğu insan geçmiş yaşam deneyimleri nedeni ile bu yaşamda huzur bulamıyor çünkü ruhsal hafıza kayıtlarının yükünü zaman zaman hissedebiliyor. Bu durumun tek çözümü de "Geçmiş Yaşam Terapisi" yaptırmaktır.



Tartışmanızı takip ediyorum ancak kanımca iddianızı isnat ettiğiniz kutsal kitapta "Allah'ın ruhundan üflemesi" bir maddesel ya da idea bakımından ruhani bir varlık,cisim,oluşum gerçekleştiğine dair bir bulgu olarak kabul edilmemeli.Bilakis konuyla ilgili başka bir ayette Muhammed'in Allah'ın izniyle bir kuşa üfleyerek,diriltmesi(can vermesi) dediğimi destekler niteliktedir.

Çünkü üflenen ruha "varlık dünyasında varlık" atfetmek iddianızın bir diğer gereği olan "Ruh'un Allah tarafından üflenmesi,onun ilahi bir temeli olduğuna" ve sistematik olarak incelenmeye devam ettiğinde:

A'ya özgü bir davranışı B'nin de yapabilmesi son tahlilde aralarında tabii bir hiyerarşi varsa (ki var) A'nın aşağı konumu ya da tersi niteliğinde B'nin yukarı konuma yükseltilebileceği verisini bize verir.

Fakat Tanrı ve Peygamber mahiyetleri gereği farklıdır ve elde ettiğimiz veri bu noktada çelişim gösterir.



Ve yine "ruh üflemek" varlıksal bir ruhu karşılamadığı gibi bir dirilişi simgeler.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Tartışmanızı takip ediyorum ancak kanımca iddianızı isnat ettiğiniz kutsal kitapta "Allah'ın ruhundan üflemesi" bir maddesel ya da idea bakımından ruhani bir varlık,cisim,oluşum gerçekleştiğine dair bir bulgu olarak kabul edilmemeli.Bilakis konuyla ilgili başka bir ayette Muhammed'in Allah'ın izniyle bir kuşa üfleyerek,diriltmesi(can vermesi) dediğimi destekler niteliktedir.

Çünkü üflenen ruha "varlık dünyasında varlık" atfetmek iddianızın bir diğer gereği olan "Ruh'un Allah tarafından üflenmesi,onun ilahi bir temeli olduğuna" ve sistematik olarak incelenmeye devam ettiğinde:

A'ya özgü bir davranışı B'nin de yapabilmesi son tahlilde aralarında tabii bir hiyerarşi varsa (ki var) A'nın aşağı konumu ya da tersi niteliğinde B'nin yukarı konuma yükseltilebileceği verisini bize verir.

Fakat Tanrı ve Peygamber mahiyetleri gereği farklıdır ve elde ettiğimiz veri bu noktada çelişim gösterir.

Ve yine "ruh üflemek" varlıksal bir ruhu karşılamadığı gibi bir dirilişi simgeler.

Hz. Muhammed'in üflemesi, nefes ile tesir aktarımıdır.
Allah'ın ruhundan üflemesi ise hem canlılık hem de tanrısal parçanın yani ruhun insana aktarımıdır.

Dünyadaki tüm canlı ya da cansızlık olarak algıladıklarımız ruhun kontrolündedir yani ruhun varlık göstermediği hiçbir oluşum yoktur.


Mesela bir yaşamında erkek olan bir ruh diğer yaşamında kadın olabilir, ya da bir yaşamında kadın olan ruh diğer yaşamında erkek olabilir, ve bu durum da bana göre ahlaki değil, ayrıca ruhlarda cinsiyet yok ise bizler bedenlerimizden çıkınca kendimiz ile aynı olan ruhlara aşık olduğumuzu ve cinsel birliktelik yaşadığımız anlarız ki bu da hiç ahlaki olmaz.

Nasıl ki yakışıklılıkta erkek tözünün, güzellikte kadın tözünün; erkek cinsel doyumunda erkek tözünün, kadın cinsel doyumunda da kadın tözünün varlığı bizlere aşikar oluyorsa ruhlarında erkek ve dişil tözleri bünyesinde barındıracak yapıda olmasına da şaşırmamalıyız diye düşünüyorum. O halde erkek ya da kadın tözü ruh ile bileşime girerse cinsiyeti de ruhlarımızda barındırmış oluruz diye düşünüyorum.

Kadın-erkek, dişi-eril, güzel-yakışıklı, ahlaklı-ahlaksız hepsi bu dünyada var olan ikilemler oysa varoluş bu kadar basit değil yani üst planlarda bu saydıklarımız yok, dünya bir okul olduğu için var.

Ruhun kullandığı beden ile irtibatı kesildiği an, o kullandığı bedenin özellikleri ile ilişkisi de biter. Ahlaksızca bir durum yok ortada, üst plana çıkıldığı an ikilem bitiyor. Ruhu bu dünyaya ait kabul etmeyin, ikilem sadece bu dünyada var fakat ruhun yolu çok uzun ve ikilik, cennet sonrası biter. Meleklerin ve yönetici varlıkların da cinsiyeti yoktur. Cinsellik sadece bu dünyaya özgüdür. Cennette yaşanacağı iddia edilen ise sadece bilinç düzeyinde yaşanacaktır.

Eşcinsellik konusuna çok takılmayın bence çünkü bildiğiniz üzere kınadığınız ile sınanırsınız, bu ön yargıyı aşmayı deneyin.
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Hz. Muhammed'in üflemesi, nefes ile tesir aktarımıdır.
Allah'ın ruhundan üflemesi ise hem canlılık hem de tanrısal parçanın yani ruhun insana aktarımıdır.

Dünyadaki tüm canlı ya da cansızlık olarak algıladıklarımız ruhun kontrolündedir yani ruhun varlık göstermediği hiçbir oluşum yoktur.




Kadın-erkek, dişi-eril, güzel-yakışıklı, ahlaklı-ahlaksız hepsi bu dünyada var olan ikilemler oysa varoluş bu kadar basit değil yani üst planlarda bu saydıklarımız yok, dünya bir okul olduğu için var.

Ruhun kullandığı beden ile irtibatı kesildiği an, o kullandığı bedenin özellikleri ile ilişkisi de biter. Ahlaksızca bir durum yok ortada, üst plana çıkıldığı an ikilem bitiyor. Ruhu bu dünyaya ait kabul etmeyin, ikilem sadece bu dünyada var fakat ruhun yolu çok uzun ve ikilik, cennet sonrası biter. Meleklerin ve yönetici varlıkların da cinsiyeti yoktur. Cinsellik sadece bu dünyaya özgüdür. Cennette yaşanacağı iddia edilen ise sadece bilinç düzeyinde yaşanacaktır.

Eşcinsellik konusuna çok takılmayın bence çünkü bildiğiniz üzere kınadığınız ile sınanırsınız, bu ön yargıyı aşmayı deneyin.

Bu arada, sünni islam ekolüne göre iman sahibi olmayan bir insan cehennemde yanıyor, peki ezoterizm de nasıl? Ezoterizme göre, müslüman olmayıp iyi işler yapan, kötülük işlemeyen bir insan sırf inancı farklı olduğu için ya da şirk koştuğu için cehennemde yanar mı ?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bu arada, sünni islam ekolüne göre iman sahibi olmayan bir insan cehennemde yanıyor, peki ezoterizm de nasıl? Ezoterizme göre, müslüman olmayıp iyi işler yapan, kötülük işlemeyen bir insan sırf inancı farklı olduğu için ya da şirk koştuğu için cehennemde yanar mı ?

Cehennemde yanmak daha önce de ifade ettiğim gibi bir sembol yani ruhun yanında götürdüğü yüklerden arındırılmasıdır ve inanmamak da tabii ki bir yüktür fakat dünyada iyi işler yapan kişiler, ölmeden bu yükten arınabilir, kalan kısım için de mutlaka kısa bir süre de olsa cehennemde bulunacaktır.

İnsanların kalp güzelliği önemlidir, hangi hayırlı işleri yaptıkları ya da kötülükle ne kadar uğraştıkları mühimdir.

Yunus Emre'den yine bir örnek vermek gerekirse:

Ümmete ümmet diyen ümmet kaydını yiyen
Eğer ümmeti isen di İslam dinine hak
Yunus Emre Divanı - Mustafa Tatçı

Divan eserinde İslam dinini övüyor fakat mezhep ayrımı kabul etmiyordur beraberinde yine der ki:

Sen seni ne sanursan, ayruga da anı san
Dört kitabın ma'nisi budur eğer var ise
Yunus Emre Divanı - Mustafa Tatçı

Dört kitabı da okuduğunu ifade etmiştir ve tüm dinlerin esas anlamının "Kendin için ne istiyorsan başkası için de onu iste." anlamını taşıdığını söylemeye çalışmıştır.

Dinler insanı mutlu etmek için vardır oysa o günün koşulları çok zordu ve bazı ayetler de o koşullara göre caydırıcı olması için sert şekilde düzenlendi fakat özünde dinler sadece insanı iyi yaşamaya teşvik için vardır.

Hangi insan kendisi için istediğini samimiyetle başkası için de isteyebilir ki? İnsan kıskanç ve hasettir, hep bana der, asla başkası için iyi dilekte bulunmaz hatta başkalarının işinin yolunda gitmemesi için de dua eder. İyi ve güzel işlere kafa yoran insanların, korkmasına hiç gerek yoktur.
 
Son düzenleme:

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Hz. Muhammed'in üflemesi, nefes ile tesir aktarımıdır.
Allah'ın ruhundan üflemesi ise hem canlılık hem de tanrısal parçanın yani ruhun insana aktarımıdır.

Dünyadaki tüm canlı ya da cansızlık olarak algıladıklarımız ruhun kontrolündedir yani ruhun varlık göstermediği hiçbir oluşum yoktur.



Anlıyorum senin görüşün budur.Peki yazdıklarıma bir izahat getirebilir misin?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst