Tanrı gerçekten konuşsaydı ne derdi?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde ls2 tarafından oluşturulan Tanrı gerçekten konuşsaydı ne derdi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 24,120 kez görüntülenmiş, 228 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Tanrı gerçekten konuşsaydı ne derdi?
Konbuyu başlatan ls2
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Yüzmeöğrenenbalık

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Cinsiyetleri var fakat tekamül derecelerine göre kullandıkları bedenin özellikleri değişiyor ve yetenekleri de farklı oluyor. Kimisi yarı insan-yarı tanrı kimisi de insan ama tekamülde normal bir insana göre çok ileri düzeydedirler.

Tanrılar Birliği olarak ifade edilen evrensel idare mekanizmasında yer alan yönetici varlıkların tekamül dereceleri farklıdır ayrıca galaktik uygarlık temsilcileri vardır onlar da yöneticidir ama tekamülde geridir. Bu galaktik temsilcilere örnek olarak Anibus, Şu, Tenfut verilebilir ve Zecharia Sitchin'in kitaplarında anlatılan ya da Erich von Daniken'ın bahsettiği tanrılar yine bu gruba girer.
Evrensel yasalara da tanrı demişlerdir, evreni yöneten ve koşullara göre de asla değişmeyen yasalardır.
İnisiye rahiplere yine tanrı demişlerdir. Thor değil Thot vardır ve inisiye bir rahiptir. Orfe, Pisagor ve Platon da Mu ya da Atlantis kökenli rahiplerdir.

Ra ve Zeus aynı konumda bulunan en ileri düzey yönetici varlıktır. Zeus en üstün Yunan tanrısı, Ra ise Mısır tanrısıdır.

Nu isimli tanrı ise dünyaya inmemiş fakat tüm tezahürlerin babası kabul edilen yönetici varlıktır, Zeus ve Ra'nın üzerindedir.

Kısacası geçtiği metine ve geldiği çağa göre her tanrının farklı bir tekamül derecesi vardır. Nuh Tufanı sonrası insanlığı var edip, tanrılar (yönetici varlıklar) gökyüzüne, inisiye rahipler de yer altı şehirlerine çekilmiştir. Galaktik varlıklar ise kendi gezegenlerine dönmüştür.

Bir yani Alemlerin Rabbi Allah ise bu evrenin ve diğer tüm evrenlerin tek bir yöneticisi, yaşamı var edendir. Tüm canlılar, yönetici varlıklar O'na bağlıdır.

Peki hocam, o halde Dünya son değil, insanlık ve varlıklar sürekli yeni formatların olduğu yeni Dünyalar'da yaşayacaklar diyebilir miyiz? Bu durumda sürekli yeni Dünya'lar/yaşam'lar kurulacağı için ateşde yanmak da varlıklar için ebedi değil diyebilir miyiz?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Peki hocam, o halde Dünya son değil, insanlık ve varlıklar sürekli yeni formatların olduğu yeni Dünyalar'da yaşayacaklar diyebilir miyiz? Bu durumda sürekli yeni Dünya'lar/yaşam'lar kurulacağı için ateşde yanmak da varlıklar için ebedi değil diyebilir miyiz?

Cehennem yani ateş, ölümden sonraki ilk aşamayı anlatıyor. Ruhsal yüklerinize bağlı olarak bu süre kısalabilir de uzayabilir de fakat sonuçta dönüş O'na olduğu için arınma gerçekleşecektir, tek bir farkla çok fazla kötülük yapanlar için bu süre ebediyet kadar uzun olacağı için bazı ayetlerde ebedi Cehennem azabından bahsedilir. Çok büyük kötülük yapanlar, diğer tarafta zaman farklı işlediği için dünya zamanı ile ebediyet kadar uzun bir süre kaldıklarını zannedecekler. İntihar edenler ise kurtulduklarını sanıyorlar fakat daha ağır bir planı yüklenmek zorunda kalıp tekrar geliyorlar.
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Cehennem yani ateş, ölümden sonraki ilk aşamayı anlatıyor. Ruhsal yüklerinize bağlı olarak bu süre kısalabilir de uzayabilir de fakat sonuçta dönüş O'na olduğu için arınma gerçekleşecektir, tek bir farkla çok fazla kötülük yapanlar için bu süre ebediyet kadar uzun olacağı için bazı ayetlerde ebedi Cehennem azabından bahsedilir. Çok büyük kötülük yapanlar, diğer tarafta zaman farklı işlediği için dünya zamanı ile ebediyet kadar uzun bir süre kaldıklarını zannedecekler. İntihar edenler ise kurtulduklarını sanıyorlar fakat daha ağır bir planı yüklenmek zorunda kalıp tekrar geliyorlar.

O zaman cennet de ebedi değil, insanların büyük bir kısmı başarılı olduktan sonra cennet ebedi olmaz mı?
 

ncr628

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cinsiyetleri var fakat tekamül derecelerine göre kullandıkları bedenin özellikleri değişiyor ve yetenekleri de farklı oluyor. Kimisi yarı insan-yarı tanrı kimisi de insan ama tekamülde normal bir insana göre çok ileri düzeydedirler.

Tanrılar Birliği olarak ifade edilen evrensel idare mekanizmasında yer alan yönetici varlıkların tekamül dereceleri farklıdır ayrıca galaktik uygarlık temsilcileri vardır onlar da yöneticidir ama tekamülde geridir. Bu galaktik temsilcilere örnek olarak Anibus, Şu, Tenfut verilebilir ve Zecharia Sitchin'in kitaplarında anlatılan ya da Erich von Daniken'ın bahsettiği tanrılar yine bu gruba girer.
Evrensel yasalara da tanrı demişlerdir, evreni yöneten ve koşullara göre de asla değişmeyen yasalardır.
İnisiye rahiplere yine tanrı demişlerdir. Thor değil Thot vardır ve inisiye bir rahiptir. Orfe, Pisagor ve Platon da Mu ya da Atlantis kökenli rahiplerdir.

Ra ve Zeus aynı konumda bulunan en ileri düzey yönetici varlıktır. Zeus en üstün Yunan tanrısı, Ra ise Mısır tanrısıdır.

Nu isimli tanrı ise dünyaya inmemiş fakat tüm tezahürlerin babası kabul edilen yönetici varlıktır, Zeus ve Ra'nın üzerindedir.

Kısacası geçtiği metine ve geldiği çağa göre her tanrının farklı bir tekamül derecesi vardır. Nuh Tufanı sonrası insanlığı var edip, tanrılar (yönetici varlıklar) gökyüzüne, inisiye rahipler de yer altı şehirlerine çekilmiştir. Galaktik varlıklar ise kendi gezegenlerine dönmüştür.

Bir yani Alemlerin Rabbi Allah ise bu evrenin ve diğer tüm evrenlerin tek bir yöneticisi, yaşamı var edendir. Tüm canlılar, yönetici varlıklar O'na bağlıdır.

Hayır Alemlerin Rabbi John Franklin Candy'dir. Bilgilerinizi gözden geçirin.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
O zaman cennet de ebedi değil, insanların büyük bir kısmı başarılı olduktan sonra cennet ebedi olmaz mı?

Cehennem sonrası ara bir bölge var, o bölgeden sonra cennet ve daha üst planlar diye devam ediyor. Cennet aşamasına ulaşan varlıklar için ikilem, acı, keder kalmadığı ve bilinç düzeyi değiştiği için cenneti aşıp daha üst planlara gitmeyi kendileri seçiyorlar. Dünya ve cehennem bölgesinde acı, üzüntü var sonraki aşamalarda yok. Cennet bir bölüm sadece yani daha üst bölümler, cennet ile kıyaslanamayacak kadar güzel olduğu için varlıklar cenneti terk ediyor.

Hayır Alemlerin Rabbi John Franklin Candy'dir. Bilgilerinizi gözden geçirin.

Kalp krizinden ölmüş biri tanrı size mantıklı geliyorsa ne diyebilirim ki? Masal gibi geliyor belki yazılanlar ancak gerçekler bu şekilde, ister kabul edin ister etmeyin.
 

ncr628

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cehennem sonrası ara bir bölge var, o bölgeden sonra cennet ve daha üst planlar diye devam ediyor. Cennet aşamasına ulaşan varlıklar için ikilem, acı, keder kalmadığı ve bilinç düzeyi değiştiği için cenneti aşıp daha üst planlara gitmeyi kendileri seçiyorlar. Dünya ve cehennem bölgesinde acı, üzüntü var sonraki aşamalarda yok. Cennet bir bölüm sadece yani daha üst bölümler, cennet ile kıyaslanamayacak kadar güzel olduğu için varlıklar cenneti terk ediyor.



Kalp krizinden ölmüş biri tanrı size mantıklı geliyorsa ne diyebilirim ki? Masal gibi geliyor belki yazılanlar ancak gerçekler bu şekilde, ister kabul edin ister etmeyin.

Size masal gibi geliyor belki yazılanlar ancak gerçekler benim dediğim şekilde malesef. İster kabul edin ister etmeyin.
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Cehennem sonrası ara bir bölge var, o bölgeden sonra cennet ve daha üst planlar diye devam ediyor. Cennet aşamasına ulaşan varlıklar için ikilem, acı, keder kalmadığı ve bilinç düzeyi değiştiği için cenneti aşıp daha üst planlara gitmeyi kendileri seçiyorlar. Dünya ve cehennem bölgesinde acı, üzüntü var sonraki aşamalarda yok. Cennet bir bölüm sadece yani daha üst bölümler, cennet ile kıyaslanamayacak kadar güzel olduğu için varlıklar cenneti terk ediyor.

Sizce, dinler, cennet ve cehennem sonrasından neden bahsetmiyor olabilir, neden bu bilgiler gizleniyor, neden tasavvufçular bile cennet ve cehenmem sonrası hayattan bahsetmiyor olabilir.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Sizce, dinler, cennet ve cehennem sonrasından neden bahsetmiyor olabilir, neden bu bilgiler gizleniyor, neden tasavvufçular bile cennet ve cehenmem sonrası hayattan bahsetmiyor olabilir.

Yunus Emre bahsediyor; "Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri, isteyene ver sen onu, bana seni gerek seni..."

Cennet bir hedef olarak sunulduğu ve bunun bile doğru şekli ile anlaşılamayacağını bildikleri için daha üst planları dinler ile anlatmayı gerekli bulmamış olabilirler. Hz. İsa'nın doğum şekli bile anlaşılamamış hatta çarmıhta öldüğü sanılmış ve Hristiyanlık dini adı altında Hz. İsa tarafından bırakılmamış olan kitaplar ortalıkta dolaşmaktadır.

Tanah, Enok'un Kitabı, Sefer Yezirah, Mısır ve Tibet'in Ölüler Kitabı, Mitolojiler, Popol-Vuh, Ölüdeniz Yazmaları, Barnabas İncili gibi kaynaklarda bu bilgiler mevcut fakat kendi kitaplarını daha anlayamamış birilerinin bu konuları araştırması da beklenemez.

Zülkarneyn ve Yedi Uyurlar bile başı başına incelenmesi gereken konular fakat kimsenin dikkatini çekmiyor. Yasin suresi gibi Huruf-u Mukattaa harflerin olduğu sureler var, bu harflerin Mu dilinde karşılığı olduğunu bile bilmiyorlar. Yunan alfabesi de bu harflerden bazılarını içeriyor mesela.

Aslında bahsediliyor fakat Kur'an ya da diğer dinler düzgünce ve karşılaştırmalı incelenmediği için araştırmacılar dışında bilen olmuyor, halk ezbere dayalı din ile yaşıyor.

 
Son düzenleme:

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Yunus Emre bahsediyor; "Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri, isteyene ver sen onu, bana seni gerek seni..."

Cennet bir hedef olarak sunulduğu ve bunun bile doğru şekli ile anlaşılamayacağını bildikleri için daha üst planları dinler ile anlatmayı gerekli bulmamış olabilirler. Hz. İsa'nın doğum şekli bile anlaşılamamış hatta çarmıhta öldüğü sanılmış ve Hristiyanlık dini adı altında Hz. İsa tarafından bırakılmamış olan kitaplar ortalıkta dolaşmaktadır.

Tanah, Enok'un Kitabı, Sefer Yezirah, Mısır ve Tibet'in Ölüler Kitabı, Mitolojiler, Popol-Vuh, Ölüdeniz Yazmaları, Barnabas İncili gibi kaynaklarda bu bilgiler mevcut fakat kendi kitaplarını daha anlayamamış birilerinin bu konuları araştırması da beklenemez.

Zülkarneyn ve Yedi Uyurlar bile başı başına incelenmesi gereken konular fakat kimsenin dikkatini çekmiyor. Yasin suresi gibi Huruf-u Mukattaa harflerin olduğu sureler var, bu harflerin Mu dilinde karşılığı olduğunu bile bilmiyorlar. Yunan alfabesi de bu harflerden bazılarını içeriyor mesela.

Aslında bahsediliyor fakat Kur'an ya da diğer dinler düzgünce ve karşılaştırmalı incelenmediği için araştırmacılar dışında bilen olmuyor, halk ezbere dayalı din ile yaşıyor.


Cennet bir hedef olarak sunulduğu ve bunun bile doğru şekli ile anlaşılamayacağını bildikleri için daha üst planları dinler ile anlatmayı gerekli bulmamış olabilirler.

Yukarıdaki sözünüz bu konudaki açıklama olabilir.

Siz de tekamülden bahsederken tasavvuftaki Allah'ın zatına ulaşma gayesinden bahsediyorsunuz değil mi?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Yukarıdaki sözünüz bu konudaki açıklama olabilir.

Siz de tekamülden bahsederken tasavvuftaki Allah'ın zatına ulaşma gayesinden bahsediyorsunuz değil mi?

Tekamül etmenin manası insan-ı kamil mertebesine ulaşmak ve varlığın birliği prensibi gereği, Bir'le bütünleşip Bir'de yok olmaktır. (Dönüşüz O'nadır.) Yok olmaktan kasıt, dönüşmektir. Varlık yok olmaz sadece dönüşür.
Kur'an'da bahsi geçen yaratılanların en şereflisi insan ise günümüz insanını değil, insan-ı kamil mertebesindeki insanı anlatmaktadır.


---------- Mesajlar Birleştirildi at 10:18 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 08:10 ----------

Size masal gibi geliyor belki yazılanlar ancak gerçekler benim dediğim şekilde malesef. İster kabul edin ister etmeyin.

Yazdıklarım çok geniş bir araştırmaya dayanıyor yani arkeolojik incelemeler, kadim öğretiler, mitolojiler, kutsal kitaplar, duvar yazıları ve şu an aklıma gelmeyen daha bir çok belge birbirini tutuyorken karşıma kalp krizinden ölmüş bir komedyen iddiası ile gelmeniz çok güldürdü beni çünkü insan böyle bir sitede zekice şeyler bekliyor ki ne diyeceğini şaşırsın ancak sizinkini tanımlaya gerek duymuyorum, siz zaten kendi gerçeğinizin farkındasınızdır.

 

ncr628

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Tekamül etmenin manası insan-ı kamil mertebesine ulaşmak ve varlığın birliği prensibi gereği, Bir'le bütünleşip Bir'de yok olmaktır. (Dönüşüz O'nadır.) Yok olmaktan kasıt, dönüşmektir. Varlık yok olmaz sadece dönüşür.
Kur'an'da bahsi geçen yaratılanların en şereflisi insan ise günümüz insanını değil, insan-ı kamil mertebesindeki insanı anlatmaktadır.


---------- Mesajlar Birleştirildi at 10:18 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 08:10 ----------



Yazdıklarım çok geniş bir araştırmaya dayanıyor yani arkeolojik incelemeler, kadim öğretiler, mitolojiler, kutsal kitaplar, duvar yazıları ve şu an aklıma gelmeyen daha bir çok belge birbirini tutuyorken karşıma kalp krizinden ölmüş bir komedyen iddiası ile gelmeniz çok güldürdü beni çünkü insan böyle bir sitede zekice şeyler bekliyor ki ne diyeceğini şaşırsın ancak sizinkini tanımlaya gerek duymuyorum, siz zaten kendi gerçeğinizin farkındasınızdır.

:)

Yazdığımı bi iddia olarak algılayıp ciddiye alan birinin zekice şeyler beklediğini söylemesi kendi gerçeğimin biraz daha farkına varmamı sağladı teşekkürler.

Arkeolojik incelemelere yada kadim öğretilere dayanması onların aktüel bi anlamı olduğu anlamına mı gelir yoksa kimi eski toplumların öyle inanmış oldukları anlamına mı gelir? Siz aradaki farkı görmekten aciz durumdayken ister inanın ister inanmayın gibi ifadeler kullanacak kadar emin bi tavır takınmanız konusunda yorumda bulunmam gereksiz gibi.

Size tavsiyem önceliği mantık ve bilgi yöntemleri konusunda araştırmalar yapmaya verin, kadim zırvaları sonra araştırırsınız...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
:)

Yazdığımı bi iddia olarak algılayıp ciddiye alan birinin zekice şeyler beklediğini söylemesi kendi gerçeğimin biraz daha farkına varmamı sağladı teşekkürler.

Arkeolojik incelemelere yada kadim öğretilere dayanması onların aktüel bi anlamı olduğu anlamına mı gelir yoksa kimi eski toplumların öyle inanmış oldukları anlamına mı gelir? Siz aradaki farkı görmekten aciz durumdayken ister inanın ister inanmayın gibi ifadeler kullanacak kadar emin bi tavır takınmanız konusunda yorumda bulunmam gereksiz gibi.

Size tavsiyem önceliği mantık ve bilgi yöntemleri konusunda araştırmalar yapmaya verin, kadim zırvaları sonra araştırırsınız...

Kadim zırvalar dediğiniz her şeyin bir belgesi var, tüm dünyada bu konuda araştırmalar sürüyor ve belgeleniyor. Arkeoloji de bir bilim dalı. Emin olma sebeplerim var, o kadar çok kaynak inceledim ki farklı çağlarda aynı şeylerin dile getiriliyor olması asla bir tesadüf olamaz.

Mantık ve bilgi yöntemleri konusunu sizinle tartışmayacağım çünkü ön yargılı tavrınızla bu konuda uzlaşamayacağımız ortada. Kendi bildiklerimi aktardım fakat konuya uzak kişiler için anlaşılmaz olduğunun da farkındayım, bu sebeple uzatmaya gerek yok.
 

ncr628

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kadim zırvalar dediğiniz her şeyin bir belgesi var, tüm dünyada bu konuda araştırmalar sürüyor ve belgeleniyor. Arkeoloji de bir bilim dalı. Emin olma sebeplerim var, o kadar çok kaynak inceledim ki farklı çağlarda aynı şeylerin dile getiriliyor olması asla bir tesadüf olamaz.

Mantık ve bilgi yöntemleri konusunu sizinle tartışmayacağım çünkü ön yargılı tavrınızla bu konuda uzlaşamayacağımız ortada. Kendi bildiklerimi aktardım fakat konuya uzak kişiler için anlaşılmaz olduğunun da farkındayım, bu sebeple uzatmaya gerek yok.

Arkeoloji bilimi sadece tarih hakkında bilgi sağlar.
Arkeolojiden metafizik anlamlar çıkarıp bunları doğru kabul etmekse sizin kişisel dini inancınızdır.
İnsan toplumları her çağda kültürler ve inançlar üretmiştir ve üretecektir. Fakat bu inanılan şeylerin gerçek oldukları anlamına gelmez. Konuya uzak değilim ve anlaşılmayan bir şey de yok. Siz sadece bazı mantıksal ayrımları yapamıyorsunuz.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Arkeoloji bilimi sadece tarih hakkında bilgi sağlar.
Arkeolojiden metafizik anlamlar çıkarıp bunları doğru kabul etmekse sizin kişisel dini inancınızdır.
İnsan toplumları her çağda kültürler ve inançlar üretmiştir ve üretecektir. Fakat bu inanılan şeylerin gerçek oldukları anlamına gelmez. Konuya uzak değilim ve anlaşılmayan bir şey de yok. Siz sadece bazı mantıksal ayrımları yapamıyorsunuz.

Arkeoloji hakkında çok fazla bilginiz yok anlaşılan, bir arkeolojik kazıda kimler bulunuyor, kısaca özetlemeye çalışayım. Bu kazılar sonrası oluşturulan raporları da büyük bir ekip oluşturuyor. Kazıya katılanlar arasında bulunanlar: Arkeolog, sanat tarihçisi, antropolog, tarihçi, mimar, epigraf, restorasyon uzmanı, konservasyon uzmanı, arkeometri uzmanı, topoğraf, botanik uzmanı, biyoloji uzmanı, kazı başkanı v.s
Araştırmaları değerlendirirken de yukarıdakilere ilave olarak faydalanılan bilim dalları: Jeomorfoloji, toponomi, filoloji, nümizmatik v.s

Bu sebeple arkeolojiden metafizik anlamlar çıkartmak mümkün değildir. Göbekli Tepe ile ilgili bir örnek vermek gerekirse, 12.000 yıl öncesine dayanan mabetlerin su geçirmezlik özelliği ve ileri düzey matematik bilgisi karşısında yaşanan büyük şaşkınlık devam etmektedir. Bugünkü teknoloji ile bile mümkün olmayan yani vinç ve elektro optik aletler kullanılmasıyla başarılması imkansız olan hassas ayarlar ile taşlar yuvalarına oturtulmuştur. Günümüzde optik aletler bile kayma yaparken, o dönem taşlar hiç hatasız yerleştirilmiş ve mabetlerin diziliş açısı tıpkı Mısır piramitleri, Maya Piramitleri, Sümer, Yunan'da olduğu gibi Orion Takım Yıldızı'na göre yapılmıştır.

Dünyanın her yerinde var olan bu gerçekleri detaylı şekilde araştırmak yerine, inkar etmek size mantıklı geliyorsa çok da söylenecek bir şey yok demektir. Kadim öğretiler, tabletler, mağara duvar yazıları, piramitler v.s hepsi aynı şeyi anlatıyor ve günümüzde çoğu insanın haberi bile yok çünkü tek dertleri dünyada alacakları zevk ve sefa olduğu için bu işlere ayıracak zamanları yok maalesef. Bir dizi kahramanına baskın düzenleyemeyi planlayan zihniyetler mi bu konuları araştıracak, para ve kariyer hırsı peşinde koşanlar mı? Araştırdım dedikleriniz neler, öğrenebilir miyim?
 
Son düzenleme:

ncr628

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Arkeoloji hakkında çok fazla bilginiz yok anlaşılan, bir arkeolojik kazıda kimler bulunuyor, kısaca özetlemeye çalışayım. Bu kazılar sonrası oluşturulan raporları da büyük bir ekip oluşturuyor. Kazıya katılanlar arasında bulunanlar: Arkeolog, sanat tarihçisi, antropolog, tarihçi, mimar, epigraf, restorasyon uzmanı, konservasyon uzmanı, arkeometri uzmanı, topoğraf, botanik uzmanı, biyoloji uzmanı, kazı başkanı v.s
Araştırmaları değerlendirirken de yukarıdakilere ilave olarak faydalanılan bilim dalları: Jeomorfoloji, toponomi, filoloji, nümizmatik v.s

Bu sebeple arkeolojiden metafizik anlamlar çıkartmak mümkün değildir. Göbekli Tepe ile ilgili bir örnek vermek gerekirse, 12.000 yıl öncesine dayanan mabetlerin su geçirmezlik özelliği ve ileri düzey matematik bilgisi karşısında yaşanan büyük şaşkınlık devam etmektedir. Bugünkü teknoloji ile bile mümkün olmayan yani vinç ve elektro optik aletler kullanılmasıyla başarılması imkansız olan hassas ayarlar ile taşlar yuvalarına oturtulmuştur. Günümüzde optik aletler bile kayma yaparken, o dönem taşlar hiç hatasız yerleştirilmiş ve mabetlerin diziliş açısı tıpkı Mısır piramitleri, Maya Piramitleri, Sümer, Yunan'da olduğu gibi Orion Takım Yıldızı'na göre yapılmıştır.

Dünyanın her yerinde var olan bu gerçekleri detaylı şekilde araştırmak yerine, inkar etmek size mantıklı geliyorsa çok da söylenecek bir şey yok demektir. Kadim öğretiler, tabletler, mağara duvar yazıları, piramitler v.s hepsi aynı şeyi anlatıyor ve günümüzde çoğu insanın haberi bile yok çünkü tek dertleri dünyada alacakları zevk ve sefa olduğu için bu işlere ayıracak zamanları yok maalesef. Bir dizi kahramanına baskın düzenleyemeyi planlayan zihniyetler mi bu konuları araştıracak, para ve kariyer hırsı peşinde koşanlar mı? Araştırdım dedikleriniz neler, öğrenebilir miyim?

Arkeolojiden metafizik anlamlar çıkaran sizsiniz.
İster kabul edin ister etmeyin gerçekler bu şekilde diyorsunuz ya, Mu kıtası, Alemlerin Rabbi, tanrısal planlar.
Sizin fantezileriniz bunlar benim değil.

Bana arkeolojinin nasıl yapıldığını anlatmanıza gerek yok çünkü daha neyi kabul etmediğimi bile anlamamışsınız.
Madem bu kadar araştırmacısınız bari gerçek bir jeoloğa gidip Mu kıtası filan hakkında bilgi isteyin. :)
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Arkeolojiden metafizik anlamlar çıkaran sizsiniz.
İster kabul edin ister etmeyin gerçekler bu şekilde diyorsunuz ya, Mu kıtası, Alemlerin Rabbi, tanrısal planlar.
Sizin fantezileriniz bunlar benim değil.

Bana arkeolojinin nasıl yapıldığını anlatmanıza gerek yok çünkü daha neyi kabul etmediğimi bile anlamamışsınız.
Madem bu kadar araştırmacısınız bari gerçek bir jeoloğa gidip Mu kıtası filan hakkında bilgi isteyin. :)

Mu ve Atlantis kıtası ile ilgili tablet ve haritalar çok uzun zamandır araştırmacıların elinde mevcut fakat bu kalıntıların, tabletlerin, yazmaların ve eşyaların haritadaki bölgeden çok uzakta ortaya çıkmış olması kafaları karıştırdı, tereddütler yarattı.
Atlantis ile ilgili Platon'un eserini okuyun, verdiği koordinatlar Mersin sahili açıklarını veriyor ve araştırmalarda yine bazı kalıntılara ulaşıldı fakat sonuçlanmadı, yakında netleşir hiç merak etmeyin.
Jeolog ve arkeolog arkadaşlarım var, onlarla da çok defa tartışığımız konular ve hiçbiri sizler gibi ön yargılı yaklaşmıyor, araştırmaların sonuçlanmasını bekliyorlar.
Bazı gerçekler ortaya çıktığında tüm kandırmaca bitecek ve siz kendi yalan dünyanızdan çıkmak zorunda kalacaksınız, bu da kolay değil tabii, içine düştüğünüz çıkmazı anlayabiliyorum ancak yine de korkmayın, olacakların önüne asla geçemezsiniz ve bu gerçeğe hazır olmalısınız.
 

ncr628

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Mu ve Atlantis kıtası ile ilgili tablet ve haritalar çok uzun zamandır araştırmacıların elinde mevcut fakat bu kalıntıların, tabletlerin, yazmaların ve eşyaların haritadaki bölgeden çok uzakta ortaya çıkmış olması kafaları karıştırdı, tereddütler yarattı.
Atlantis ile ilgili Platon'un eserini okuyun, verdiği koordinatlar Mersin sahili açıklarını veriyor ve araştırmalarda yine bazı kalıntılara ulaşıldı fakat sonuçlanmadı, yakında netleşir hiç merak etmeyin.
Jeolog ve arkeolog arkadaşlarım var, onlarla da çok defa tartışığımız konular ve hiçbiri sizler gibi ön yargılı yaklaşmıyor, araştırmaların sonuçlanmasını bekliyorlar.
Bazı gerçekler ortaya çıktığında tüm kandırmaca bitecek ve siz kendi yalan dünyanızdan çıkmak zorunda kalacaksınız, bu da kolay değil tabii, içine düştüğünüz çıkmazı anlayabiliyorum ancak yine de korkmayın, olacakların önüne asla geçemezsiniz ve bu gerçeğe hazır olmalısınız.

Masal kitaplarından tarih yazmaya çalışan ben miyim benim dünyam yalan? :)
Kendi düştüğünüz çıkmazı bana itelemeyin.
Belli ki kendinizi bu masallara inanmak zorunda hissediyorsunuz. Çünkü başka türlü dünyaya bi anlam veremiyorsunuz.

Bakın tekrar ediyorum, gidin gerçek jeologlara sorun. Yoksa tektonik bilimine göre Mu yada Atlantis gibi masal dünyalarının gerçek dünyada hiç bir zaman var olmadıklarını öğrenemeyeceksiniz.

Vikipedia'da sizin yaptığınız şeyin adı bile var. Dini motivasyonlu zırvarkeoloji demişler. :)

Religiously motivated pseudoarchaeology
Repeated claims of the discovery of Noah's Ark on Mount Ararat or neighbouring mountain ranges.
Use of questionable artefacts such as the Grave Creek Stone, the Los Lunas Decalogue Stone and the Michigan relics represent proof of the presence of a pre-Columbian Semitic culture in America.
New Age assertions about Atlantis, Lemuria, and ancient root races derived from the writings of authors such as 19th-century theosophist and occultist Helena Blavatsky.
Mayanism and the 2012 phenomenon.
Denial of scientific dating techniques in favor of a young Earth age.

Madem arkeolojiye meraklısınız ozaman ciddi bilim insanları neler söylemişler onlara bakmak zorundasınız.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Masal kitaplarından tarih yazmaya çalışan ben miyim benim dünyam yalan? :)
Kendi düştüğünüz çıkmazı bana itelemeyin.
Belli ki kendinizi bu masallara inanmak zorunda hissediyorsunuz. Çünkü başka türlü dünyaya bi anlam veremiyorsunuz.

Bakın tekrar ediyorum, gidin gerçek jeologlara sorun. Yoksa tektonik bilimine göre Mu yada Atlantis gibi masal dünyalarının gerçek dünyada hiç bir zaman var olmadıklarını öğrenemeyeceksiniz.

Vikipedia'da sizin yaptığınız şeyin adı bile var. Dini motivasyonlu zırvarkeoloji demişler. :)

Religiously motivated pseudoarchaeology
Repeated claims of the discovery of Noah's Ark on Mount Ararat or neighbouring mountain ranges.
Use of questionable artefacts such as the Grave Creek Stone, the Los Lunas Decalogue Stone and the Michigan relics represent proof of the presence of a pre-Columbian Semitic culture in America.
New Age assertions about Atlantis, Lemuria, and ancient root races derived from the writings of authors such as 19th-century theosophist and occultist Helena Blavatsky.
Mayanism and the 2012 phenomenon.
Denial of scientific dating techniques in favor of a young Earth age.

Madem arkeolojiye meraklısınız ozaman ciddi bilim insanları neler söylemişler onlara bakmak zorundasınız.

İnsanların detaylı araştırmadan, sağdan-soldan ya da internetten bulduğu iki cümle ile bazı gerçekleri yalanlamaya çalışmasını komik buluyorum.
Mu ve Atlantis kıtaları ile ilgili araştırmalar henüz sonuçlanmamış olabilir fakat bu iki kıtanın varlığı ezoterik kayıtlarda, kadim öğretilerde, mağara duvarlarında ve tabletlerde görülmektedir ve sadece kıtaların yeri tespit edilemiyor. Platon gibi büyük bir filozof "Timaeus ve Critias" yapıtında yalan mı söylüyor yoksa kalıntıları bulmakta bizler mi yetersiz kalıyoruz?

Yeni Zelanda açıklarında yine okyanus dibinde var olan bir kara parçası ile ilgili araştırmalar sürüyor ve Mu kıtası da zaten tam o bölgeye denk geliyordu, bu araştırmalar o kadar basit değil sonuçta 12-13 bin yıl öncesini bulmaya çalışıyorlar ve doğal olarak biraz zaman alacaktır ancak hiç merak etmeyin her iki kıta da mutlaka ispatlanacaktır.

58a7f9eb18c7731584326ec3.jpg


Mu ile ilgili tablet ve yazılara ilk olarak Uxmal Mabedi'nde rastlanmıştır, mabedin duvarında yazan yazı ise: "Bu yapı, Mu'nun batı ülkesi denen topraklara ait kutsal sırların ve anılarının korunması için inşa edilmiştir."

Mu dilinin ve sembollerinin tüm toplumlarda ortak olması sonucu Kızılderililer, Vikingler ya da Yunanlılar da Türk aslında gibi yanlış yorumlara sebep olmuştur oysa Türk oldukları için değil, atalarımızın ortak olmasından kaynaklanmaktadır.

Yunan Alfabesi ve Mu dili ilişkisi de çok önemli bir detaydır.


 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Hocam peki, Mu ve Atlantis kıtalarının yaşamında din var mıydı?
Mu ve Atlantis kıtaları Adem peygamberden önce mi sonra mı batmıştır?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Hocam peki, Mu ve Atlantis kıtalarının yaşamında din var mıydı?
Mu ve Atlantis kıtaları Adem peygamberden önce mi sonra mı batmıştır?

Dinleri yoktu fakat "Varlığın Birliği" prensibini kabul ediyor ve yaratıcıdan sadece "O" diye bahsediyorlardı, sembol olarak da daire kullanıyorlardı. Dinler, kozmik bilgileri açıkça ifade etmez oysa o dönem kozmik bilgiler herkes tarafından biliniyordu ve bilinç düzeyleri çok yüksekti. Nuh Tufanı öncesi yaşamışlardır ve geçen gün de yazmıştım, Nuh Peygamber de Mu kökenlidir. Yaklaşık olarak günümüzden 12-13 bin yıl öncesi batmıştır ve Göbekli Tepe mabetlerinin yapılış tarihi de yine aynı tarihlere denk gelmektedir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst