bilinc: insanın kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, algılama, kavrama, fark etme yetisi.Beyin gibi bir et tomarının bilincinin olduğunu biliyorsunuz ama beyini oluşturan atomların dolayısıyla atomik düzeydeki parçacıkların bilinç sahibi olduğunu kabul etmiyorsunuz. İnsanlar maddeden bağımsız olan ve maddeden bağımsız olduğu halde Tanrı'nın bütün herşeye güç geçirebildiğini kabul ediyorlar, ama hayatımızı bizatihi oluşturan ve hayatımızın bütün zamanlarında ve mekanlarında bulunan maddenin bilinç sahibi olmadığını iddia ediyorlar.
önerme1: tanrı maddeden bağımsızdır.maddeden bağımsız olduğu halde Tanrı'nın bütün herşeye güç geçirebildiğini kabul ediyorlar,
burada eksiklik vardır.Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister, ne de kaldırabilir; yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O güçsüzdür; ki bu durum Tanrı’nın karakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, O kıskançtır; ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz; eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor, ne de kaldırabiliyorsa, hem kıskanç hem güçsüzdür; bu durumda da Tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor, hem de kaldırabiliyorsa – ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur–, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da o kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır?
önermesi yanlıştır.eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, O kıskançtır;
tanrı yanlız iyi olan sebebidir derken insanında iyiliğe sebep olabileceği çıkar.O insanlarla ilgili olarak meydana gelen bazı şeylerden sorumludur; fakat onlarla ilgili çoğu şeyin sorumlusu O değildir. O, her şeyin sebebi değil, yalnız iyi olanın sebebidir. Kötü olan şeylerle ilgisi yoktur. Tanrı iyi olduğu için, insanların başına gelen her şey, çoğumuzun sandığı gibi, ondan gelmez. Yalnız iyi olan şeyler Tanrıdan gelir... İyi olan şeyler de, kötülüklerden daha az olduğuna göre, Tanrı’dan çok değil, az şey gelir bize...
Bu nedenle kötü şeyler için başka sebepler aranmalıdır. Bunların Tanrı’dan geldiği söylenmemelidir.
Leibniz'in görüşüPlaton, maddeyi de kötülüklerin kaynağı olarak görmez, daha çok Kötü Ruhları kötülüklerden sorumlu tutar gibidir. Örneğin Timaeus'da "Tanrı Dünya'yı mümkün olduğu kadar kavranabilen varlıkların en güzeline ve her bakımdan en kusursuzuna benzetmek istedi…" der.
Leibniz'de Tanrının yaratması Augustinus'taki gibi "yoktan yaratma" olmayıp, Platonculardaki "varolan maddeden" yaratmaya benzer. Ancak Leibnizde "madde" değil "monadlar" vardır. Tanrı ezeli, sonsuz sayıda ve bölünemeyen monadlar arasından uygun gördüklerini aktifleştirir. Yani yaratma, kuvve halindeki ideaları fiil haline geçirmektir. Tanrı bu işlemi yaparken sonsuz sayıda alem yaratma olanağına sahiptir. Tanrı bu mümkün alemler arasında son derece hassas bir hesap yapmış, bizim anlayamayamayacağımız kadar çok detayı gözönünde bulundurmuş ve sonunda mümkün olan dünyaların en mükemmelini yaratmaya karar vermiştir. Ancak varlıklar eksik şeylerdir, eksiksiz olan tek şey Tanrıdır. Eğer varlıklar eksiksiz olsalardı onlar da Tanrı olurdu. Bu yüzden eksikli olan şeylerden yaratılan bir dünyada kötülüğün olması doğaldır. Bunun nedeni Tanrı değildir, varlıkların eksik ve kusurlarıdır. Yani “varlıklar” yetkinliklerini Tanrı’dan, yetkinsizliklerini ise sınırsız olmaya gücü yetmeyen kendi tabiatlarından almaktadırlar.
eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, bunun bir sebebi vardır.
birşeyleri anlamamızın,ögrenmemizin,bilmemizin ne değeri/önemi var?
bunlar kötülüğün,acının,çilenin olmasına değer mi?
başka yolu yok mudur?
kısmen hak veriyorum buna kaderimiz çizilmemiş. Kaderimiz Allah'ın iradesiyle başladı. ve dünyadaki insanların iredeleriyle şekil alıyor. alınan her karar sayısız ihtimali ortaya çıkarıyor.belli ki taktir bizim değil..kaderimiz çizilmiş.
kendine şunu sor hiç doğmamış olmayı ister miydim. veya yok olmak.vicdanın cevabını versin.
kısmen hak veriyorum buna kaderimiz çizilmemiş. Kaderimiz Allah'ın iradesiyle başladı. ve dünyadaki insanların iredeleriyle şekil alıyor. alınan her karar sayısız ihtimali ortaya çıkarıyor.
davranış konusuna tamamen katılıyorum.
Varligin kokeni "ol"-maz, indirgenmis varlik bicimlerinin "her biri" donme-dolaplardir.
Kok-en kavrami, algi formlarina yonelik, insan bilisselligince yapilanan bir soyut. Varlik denilen ise "kendinde-sey" bir gerceklik, dolayisiyla ne baslangic-son duzlemine, ne de teleolojiye alet edilemez; eger ille bir tumevarim isteniyorsa, varligin kendi karakterine paralel bir metodoloji secilmeli, ve bu tabi ki analitik degil...
True Blue düşüncenizi sakat buluyorum Tanrıyı kendinize göre çizdiğiniz için değil kendi inancıma göre sakat ben Sabiiliğe inanıyorum orda bir düşen melek iyi tanrı ve karşısında bir kötü melek kötü tanrı var ve her ikisinide yaratan baş tanrı var ve ben kan dökenlerin haksız yere savaşanların kurtulacağına pek inanmıyorum tövbe kapısı tabi herkese acıktır ama muslumanlıkta bile kul hakkıyla Tanrı karşısına çıkılmaz
ki can almak en buyuk kul hakkı o yüzden mantıklı olan bu dunyada kan dökmemektir zina yapmamaktır kul hakkı yememektir ....
---------- Mesajlar Birleştirildi at 13:04 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 12:55 ----------
Sayın Blue nun düşünceleri sadece bu dunyayı bağlar öte alem nasıldır bilmiyorum bu hayat ağacı teoremi sabiilikte de var ama onun anlattığı gibi bilmiyorum peki hayat ağcını kim yarattı madde bilinçli mi hayat ağcı kendini oluşturabiliyorsa ondan oluşan Tanrıya neden mudahale edemiyor ben burda epoche ya katılıyorum çok bu dünya sınırları içinde bir düşünme şekli
true blue ;
Tanrı'nın iyilikleri değil de imanı cennete girmek için; kötülükleri değilde küfrü cehenneme girmek için kriter almasının altında başka nedenler arıyorum, eğer kendine güvense iman-küfür ikilemi üzerine bir imtihan müessesesi kurmazdı, demekki insanları, Tanrı'nın cennetlik insanlar ve cehennemlik insanlar olarak ikiye ayrılmasında başka nedenler var ve bence bu nedenlerden dolayı Tanrı böyle bir imtihan müessesesi kurmaya mecbur kaldı, bu nedeni sorguladığımızda yine Tanrı'nın arkasına gitmemiz gerekecek, yani benim "hayat ağacı" teorime gitmemiz gerekecek, evet bence Dünya'da insanların böyle basit bir sebebden dolayı kategorize edilmesinin sebebi olarak bir kısım insanların bazı güçlerce ya da bir güç tarafından istenilmemiş olması olarak görüyorum. Zaten iman edenlerden bile günahlarından dolayı cehennemde yanacaklar var. Dolayısıyla daha ziyade kötülüğü seçmişler
Dijital;
Müslüman alimler Tanrı'nın küfredenleri ateşte yakacak olmasının adalet olduğunu ispatlamak için binbir dereden su getirirler. Ha bu arada Muhiddin Arabi ve Said Nursi cehennemde yanacakların bir süre sonra ateşe alışacaklarını yani azap çekmeyeceklerini belirtirler. Ama benim anlayamadığım bir kısım cennette sefa sürerken bir kısmın ateşte yanacak olmasını nasıl vicdanları kabul eder
True Blue siz hayal görüyorsunuz. Allah'ın neyi affedip neyi affetmeyeceğini nereden biliyorsunuz? Siz yaptığınız iyi eylemlerle ve hatanızdan dönmek sureti ile çok şeyi değiştirebilecekken niye cehennem takıntısı oluşmuş sizde? Defalarca yazdım tekrar yazayım cehennemden herkes geçecek fakat bunun süresi sizin dünya yaşamınızda seçimleriniz ile belirlenecek. Sistem kurmak değil bu yaşamın ve evrenin doğal yapısı. Mesela Konfüçyüs der ki; "Ölüm asla bozulamayacak bir anlaşmadır." Dünyaya gelmeden önce verilen sözleri hatırlamıyoruz. Siz orada muhalif olacak fırsatı bulamazsınız bu dünyadan o tarafa geçince zaten ne yaptığınızın farkına varıp sadece vicdan azabı çekeceksiniz. Ayrıca Arabi öyle bir laf etmemiştir...
Tanrının düzenini yürütebilmesi için bir şeytana ihtiyacı olduğu açıktı. ve ayartma ile (ki şeytanın kendi ifadesidir kutsal metinlerde) bu ihtiyaç karşılandı. ama belkide true bluenin dediği gibi bu düzenin kurulmasında da başka işler var.
buradan yürüyüp bir dizi veya film senaryosu çıkarabilriz belki true blue
Mesela kirekegaard iman içinde ayartma kelimesi kullanır. Tanrı; isa ile,varoluş ile ne bileyim doğamıza yükledikleri ile ayartmıştır insanları. hepsini kendi için mi yapıyor?? yoksa başka bir gizem mi?
Siz birşeyler kurguladıkça ve paylaştıkça bende katılabilirim true blue . hiçbirşey çıkmasa bile eğlence olur işteHem dijital çok sıkıcı varsa yoksa plan tekamül falan fişman bizi resmen figuran yerine koyuyor biz senarist olmak istiyoruz belkide dijital bunu hiç düşündün mü
tasavvufcular yazmış inanıyon .öyleyse bizede bi şans ver
![]()
ve kişisel bişi; ben rüyamda 6 ay sonrasında gireceğim bir işi,yaptığım davranışları ve mekanı gördüm. ''ben bu anı rüyamda gördüm'' durumu hep olurdu ama bunu teyit ettim o anı gerçekte yaşarken. bu bilgi benim için %100 dür özneldir subjektirdir ama kesindir. kendi tecrübemdir. o zamanlar yaş 21 lerdeydi sanırım şimdi 32 den gün alıyorum. bu teyitten sonra bir daha olmadı '' bu anı rüyamda görmüştüm'' durumu. zaten genelde gençken olur. yaş aldıkça dünya bize iyice nufuz ediyor ve katılaşıyoruz dünyalaşıyoruz sanki ve beynimizle geldiğimiz yer arasındaki bağlantı iyice uzaklaşıyor kopuyor belkide... bu tecrübem üzerine düşünüyorum o günden beri ama hala bir noktaya varabilmiş değilim. anlattıklarım ;Allah göstermiş diyorlar veya beynin gizemi felan. bende inançlı iken kadere yorardım daha çok ama artık yormuyorum...dini anlamda olmasada bi kaderide inkar etmiyorum. veya mukadderat dedikleri şeyi... belkide gerçekten madde yok,dünya yok, evren yok sadece sonsuz bir bilinç okyanusu var ve bizlerde onun rüyasını yaşıyoruz,hatlar bir anlık karıştı ve ben 6 ay sonrasını gördüm rüyada matrixteki dejavu olayı gibi
neyse şimdilik bu kadar![]()