Mevcudatın varlığının kökeni problemi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Prens Ernak tarafından oluşturulan Mevcudatın varlığının kökeni problemi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 29,154 kez görüntülenmiş, 188 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Mevcudatın varlığının kökeni problemi
Konbuyu başlatan Prens Ernak
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ls2

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Üzgünüm ama hayır tam olarak öyle değil :) Tanrıyı veya yaratıcıyı bilinçsizleştirmek otamatikmen ; neden? temelli soruları ortadan kaldırır. böylece akılsal ve mantıksal çatışmalar törpülenir. ve bu bir nevi çatışmalardan /paradokslardan kaçmaktır.

Yaratıcı bizleri bu formatta yarattığı an da çatışma başlamıştır ve bundan kaçış yoktur. Tanrı böyle yarattığına göre onun dileğide budur. yani bizler bu formatta yaratıldıktan sonra sizin deyişinizle Tanrıyı bu dünyada ''seven, düşmanlık yapan,var ettikleri ile konuşabilen,var ettiklerinin işleriyle ilgilenebilen bir güç'' olarak algılamamız ve yargılamamız gayet normaldir, olması gerekendir. bir an kendinizi Tanrı yerine koyun. insanı yarattınız dünyaya attınız. ortamda bu; nasıl açıklardınız bu durumu ? veya sonsuzluğun herhangi bir yerinden birden bire yoktan varettiğiniz bir bilince ne derdiniz? neden diye sorarsa ne derdiniz? kısaca Tanrıyı böyle algılamamız onun mevcudiyetin başında farklı olduğunu göstermez bana göre..

Öncelikle "mevcudiyetin başında Tanrı'nın farklı olduğu" gibi ifade hiçbir zaman kullanmadım. Tekrar yazıyım: Bizim, seven,düşmanlık yapan, var ettikleri ile konuşabilen,ruhu olan(İslam kaynaklarına göre) bir Tanrı tasavvurumuzun Tanrıya komplekslik(çünkü farklı bileşenlerden oluşuyor) verdiğini ve bu komplekslik ile de Tanrının mevcudatın en! başındaki-kökenindeki güç olmasının ise akla ve mantığa aykırı olduğunu belirttim;çünkü bir güçte kompleksliğin olması o gücün bir evvelinin olduğu ve ya yaratıldığı anlamına gelir,dolayısıyla kompleks olan bir Tanrı'nın- gücün arkasında da başka güçler ve ya güç vardır.(düşüncem bu şekilde...):redface:
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Öncelikle "mevcudiyetin başında Tanrı'nın farklı olduğu" gibi ifade hiçbir zaman kullanmadım. Tekrar yazıyım: Bizim, seven,düşmanlık yapan, var ettikleri ile konuşabilen,ruhu olan(İslam kaynaklarına göre) bir Tanrı tasavvurumuzun Tanrıya komplekslik(çünkü farklı bileşenlerden oluşuyor) verdiğini ve bu komplekslik ile de Tanrının mevcudatın en! başındaki-kökenindeki güç olmasının ise akla ve mantığa aykırı olduğunu belirttim;çünkü bir güçte kompleksliğin olması o gücün bir evvelinin olduğu ve ya yaratıldığı anlamına gelir,dolayısıyla kompleks olan bir Tanrı'nın- gücün arkasında da başka güçler ve ya güç vardır.(düşüncem bu şekilde...):redface:

''Bir güçte kompleksliğin olması o gücün bir evvelinin olduğu veya yaratıldığı anlamına gelir''

önermenize tasavvuf geleneğinden destek vardır. Arabi; mutlak bir Tanrının emir göndermeyeceğini, iyi- kötü, günah sevap gibi ayrımlar yapmayacağını,yapamayacağını söyler.

İslam teolojisinde genel görüş; Tanrının zatı/doğası/ontolojisinin düşünülmemesi/sorgulanmaması gerektiği yönünde olsada tasavvufçular gerek bazı ayetleri gerekse bazı hadisleri kendilerine dayanak olarak yorumlayarak bu yolda belirli görüşler belirtmişlerdir.

Kierkegaard; Tanrının mutlaklığı ve mükemmelliğinin onda potansiyel olarak bulunduğunu söyler. bu yüzden dua edilebilir der. yoksa hiç birşey değişmeyecekse/mutlaksa dua etmek faydasız olacaktır. Arabi mutlak bir Tanrı emir göndermez,iyi kötü ayrımı yapamaz derken neden iyiyi seçmemiz gerektiği ? konusuna açıklık getiremeyip görüşünü temellendirememiştir,paradoksa düşmüştür bana göre. kierkegaardın görüşünün bu yüzden daha sağlam olduğunu düşünüyorum bende..

genel olarak ise Tanrının ontolojisinin,doğasının ,karakterinin bilinemez olduğu görüşündeyim. Tanrıya ancak inanılabilir Tanrı bilinemez.

bu sebeple;

''Bir güçte kompleksliğin olması o gücün bir evvelinin olduğu veya yaratıldığı anlamına gelir''

önermenizi güçlendirmeniz gerek bence..bu hali ile oldukça havada.. neden kompleks bir yapı yaratılmış olsun veya bu neden akla mantığa aykırı olsun? örneğin beynimiz oldukça kompleks. bazı fizikçiler beyin gibi oldukça kompleks bir yapının yaratılamayacağını iddia ediyor. Tanrı beyni nasıl yaratabilir diyorlar? bu milyonlarca yılın ve evrilmenin eseri diyorlar... sizin iddianıza ters olarak :)
 
Son düzenleme:

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
''Bir güçte kompleksliğin olması o gücün bir evvelinin olduğu veya yaratıldığı anlamına gelir''

önermenize tasavvuf geleneğinden destek vardır. Arabi; mutlak bir Tanrının emir göndermeyeceğini, iyi- kötü, günah sevap gibi ayrımlar yapmayacağını,yapamayacağını söyler.

İslam teolojisinde genel görüş; Tanrının zatı/doğası/ontolojisinin düşünülmemesi/sorgulanmaması gerektiği yönünde olsada tasavvufçular gerek bazı ayetleri gerekse bazı hadisleri kendilerine dayanak olarak yorumlayarak bu yolda belirli görüşler belirtmişlerdir.

Kierkegaard; Tanrının mutlaklığı ve mükemmelliğinin onda potansiyel olarak bulunduğunu söyler. bu yüzden dua edilebilir der. yoksa hiç birşey değişmeyecekse/mutlaksa dua etmek faydasız olacaktır. Arabi mutlak bir Tanrı emir göndermez,iyi kötü ayrımı yapamaz derken neden iyiyi seçmemiz gerektiği ? konusuna açıklık getiremeyip görüşünü temellendirememiştir,paradoksa düşmüştür bana göre. kierkegaardın görüşünün bu yüzden daha sağlam olduğunu düşünüyorum bende..yani bu kadar farklı bileşiklere sahip olmasına rağmen başı sonu olmayan mükemmel bir tanrımız var.

genel olarak ise Tanrının ontolojisinin,doğasının ,karakterinin bilinemez olduğu görüşündeyim. Tanrıya ancak inanılabilir Tanrı bilinemez.

bu sebeple;

''Bir güçte kompleksliğin olması o gücün bir evvelinin olduğu veya yaratıldığı anlamına gelir''

önermenizi güçlendirmeniz gerek bence..bu hali ile oldukça havada.. neden kompleks bir yapı yaratılmış olsun veya bu neden akla mantığa aykırı olsun? örneğin beynimiz oldukça kompleks. bazı fizikçiler beyin gibi oldukça kompleks bir yapının yaratılamayacağını iddia ediyor. Tanrı beyni nasıl yaratabilir diyorlar? bu milyonlarca yılın ve evrilmenin eseri diyorlar... sizin iddianıza ters olarak :)

"Tanrının ontolojisinin,doğasının ,karakterinin bilinemez olduğu görüşündeyim." diyorsunuz yalnız İslam kaynaklarına göre Tanrının ruhu var, zâtı var, ayrıca Tanrı kullarının işlerini görmekten lezzet alıyor, yani İslam kaynakları bize Tanrının karakteri hakkında bilgiler veriyor,ben de bu komplekslikden-ontolojiden-karakterden yola çıkarak bize dinlerde anlatılan Tanrının başı sonu olmayan-evvel- ahir olan o güç olamayacağını iddia ettim.

"Neden kompleks bir yapı yaratılmış olsun veya bu neden akla mantığa aykırı olsun?" diyorsunuz. Kompleks bir güç yaratılmıyor, dinler bize Tanrının karakterini, yukarıda değindiğim gibi kompleks sunuyorlar, eğer Tanrı sahip olduğu bu kompleks karakter ile herşeyin en başındaki güç oluyor ise Kierkegaard dediği gibi gerçekten Tanrının mükemmelliği onda potansiyel olarak var;çünkü bu kadar farklı bileşenlere Tanrı kendinden- hiç bir vasıta olmadan sahip ve çünkü zaten özünde bu bileşenlerin olmasının zorluğuna rağmen bu bileşenler var ..:redface:
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
ilk paragrafınızı özetleyeceğim
-varolanın/(kökenin) içindeki güçle(zeka-vb.) ortaya çıkan zeki canlılar; varolanın gücünü ve zekasını kullanarak varediciler oldular ve varlıklar tasarladılar,
bunarla tam tanrı demek doğru değil ve
bunlar tanrı değil tanrıcık ya da öyle bi şey işte;

buyrun geçmişte okuduğumuz -bir masal- sizinkini hatırlattı
söylediklerinzle paralelleik içeren metinleri kırmızıladım (ve yakın şeyleri de lacivertledim) izninizle;

--
Buradayız. ... kolektif bir enerjiyiz. Uzun bir öykümüz var.

Atalarımız gelişimini tamamlamış başka bir evrenden geldiler. Siz sadece bir gezegenin gelişimini tamamlaması üzerine çalışıyorsunuz. Bizler size bu hedefinizde yardım etmek üzere buradayız. Bu gelişim ya da dönüşüm çok uzun çağlar önce duyruldu. Önemli bir çağda yaşıyoruz. Dünya’da olanlar bütün evreni etkileyecek.

Bütünlenme, kim olduğunuzu anlamanıza bağlı. Ancak bu şekilde deneyimi sürdürebilirsiniz. Atalarımız bütünlemesini kendi kendine gerçekleştiren bir evrenden geldiler. Gelişimin ardındaki gücün İlk Yaratıcı, İlk Neden ya da İlk Yaratıcının zaman içindeki yolculuğu olduğunu sonradan anladılar. Geldikleri evren, özünü keşfetmiş bir evrendi. Öz yaratıcılıktı. Özün ne olduğunu keşfederek bizlerin yaratıcılar olduğunu ortaya çıkardık.

Atalarımızın İlk Yaratıcıya dönerek bu titreşim içinde varolma ya da tamamlanan her gelişimden sonra olduğu gibi yola devam etme seçeneği vardı. Sizin, günü gelip bütünlenme sürecine hazır olacağınızı gördükleri için bu evrene ... gelmeyi seçtiler. ... geldiler çünkü bu yıldız sistemi günün birinde, en zor zamanınızda, İlk Yaratıcı ile yeniden ilişki kurmaya hazır olacağınız kriz döneminde size yardım edebilecek durumda olacaktı.

Atalarımız, Dünya’nın Özgün Planlamacıları, dünyalar ve uygularlıkların tohumlarını yaratıcılık ve sevgiyle atan orkestra şefleri arasında yer alıyordu. Orkestra şeflerinin orkestrayı severek yönetmesi gibi nitelikleri dolayısıyla atalarımız da dünyaları birbirine uyumlu hale getirmeyi seviyordu. Atalarımız sizin de atalarınızdır

Biz’ler, sizin geleceğinizden geliyoruz. Bizim “şimdi” olasılıklarımızın birinin içinde bir zorbalık ve karmaşa alanı da bulunuyor. Dünya’nın aynı zorbalık ve bozulmayı içeren olası geleceklerini gördük. Zaman, üç boyutlu gerçeklikte son derece yanlış anlaşılıyor. Zamanın dakikalar ya da derecelerle ölçüldüğünü sanıyorsunuz. Kavrayabildiğinizden çok daha geniştir zaman. Gerçekten de zaman, onu aynı anda esneterek, çarpıtarak, kıvırıp bükerek farklı gerçekliklere doğru ilerlemenizi sağlamak üzere bilgiyi şifreler, onunla oynar. Eliptik bir zaman eğrisi üzerinde hareket ederek, sadece eğri boyunca ilerleyip ne zamanın ne de gerçekliğin “katı” olduğunu keşfederek birçok gerçekliği deneyimleyebilirsiniz.

Bütün gerçeklikler “katı”, gelecek de önceden belirlenmiş (gelecek bir dizi olasılıktan ibarettir) olmadığı için, şu anda Dünya’da daha fazla olumlu olasılık ekleme imkanı görüyoruz.

Bu, süper bilincin, varlığınızın en yüksek yönünün evrimi. Süper bilince dönüşmekte korkmanıza gerek yok çünkü siz zaten osunuz, sadece hatırlamanız gerekiyor.

Üçüncü boyutun yoğunluğunu azaltarak bedenin şimdiki gibi katı bir durumda olmayacağı daha yüksek boyutlara geçebilmenizi olanaklı kılacak boyutsal bir değişiklik gerçekleşmek üzere.

İnsanlık şu sıralarda büyük bir ders alıyor. Bu ders, kuşkusuz, İlk Yaratıcı ve varolan her şey ile bağlı oluşunuzun farkına varmanız. Ders, herşeyin birbirine bağlı olduğu sizin de bütünün bir parçası olduğunuzun bilincine varmak.

Uzayın genişliği boyunca pek çok kültür ve toplum var ve bu toplumlar ta başından bu yana kesintili olarak bu gezegende oldular.

Sizi gelişime doğru harekete geçirmek üzere gelenler tanrılara dönüştürüldüğünde bilgi çarpıtıldı. Çocukların kendi yapamadıklarını yapanları ilahlaştırması gibi, toplumunuz aynı yöntemi tanrısallık yaratmada kullandı. Bu yöntemin ardındaki anlayış, değiştirmek için buraya geldiğiniz inanç paradigmalarından biri. Olağanüstü sınırlamaların kendi kendilerini oluşturmasına izin vermesinden ötürü üçüncü boyut dünyası, büyük bir meydan okuma alanıdır. Bu sınırlamalar yoluyla yapılar ortaya çıktı. Bu süreç sırasında yaratıyor ve İlk Yaratıcının parçası olduğunuzu, İlk Yaratıcının ise deneyim yaşamayı arzuladığını öğreniyorsunuz.

Sizinle konuşurken gerçeğin tanımını genişletmenizi istiyoruz. Bununla birlikte size söylediğimiz hiç birşeyi sözcük anlamıyla değerlendirmeyin. Her zaman, size daha büyük resmi görmenizi sağlaması için yaratmak istediğimiz geniş sarmalı izleyin. Asla bizim tanımladığımız bir düşünceye takılıp kalmayın çünkü bizim burada oluş nedenimiz, sadece paradigmalarınızı yeniliklere açmak ve içinizde saklı olan gerçek bilginin harekete geçebilmesi için kafeslerinizi sarsmak.

Size aşırı ayrıntılı tanımlar getiren ve mutlak şeylerden söz eden herkese biraz kuşkucu olmanızı öğütleriz. Bir kişinin öyküsünü dinleyin, sonra doğruluğunu hissedip hissetmediğinize bakın.

Size bugün anlatacağımız hangi öykü olursa olsun, bundan bir yıl sonra başka bir öykü anlatacağımızı garanti ederiz çünkü bundan bir yıl sonra daha geniş bir bakış açınız olacaktır. Böylece hikaye sürekli gelişir. Size düşen, hikayenin içindeki kimliğinizi ortaya çıkarmak, inanmak istediğinizi ya da size söyleneni değil, sizin bildiğinizi onun içinde bulmaktır.

TANRILARINIZ KİMDİR?

Tanrının kimliği üzerine birçok yanlış inanç var. Evren, zaman içinde kendilerini yaratıcı bir şekilde ifade etme gereksinimini karşılamak içim evrimleşip her türlü yetenek ve işlev geliştirmiş olan zeki varlıklarla doludur.
Varoluş ve bilincin ardındaki önemli olan şey yaratıcılıktır, yaratıcılık da birçok biçim alır.

Çağlar önce Dünya, varoluşun yeni biçimlerini yaratmayı kendilerine amaç edinen büyük varlıkların zihnindeki bir düşünceden ibaretti. Bu varlıkların çoğu, bu evrenin yaradılışını etkiledi. Tanrı ismini verdiniz onlara. Gerçekte İlk Yaratıcıdan çok uzaklaşmış, dünya dışı, ... enerjilerdi. Biz, büyük harfli Tanrı kavramını ender olarak kullanırız. Terimi kullandığımızda da anlatmak istediğimiz, İlk Yaratıcı olarak bildiğimiz varlıktır. Kendi içindeki sevgiyle İlk Yaratıcı her şeye bilinç bağışladı. İlk Yaratıcı’nın yolculuğunda her şey İlk Yaratıcıdır.

Bizler kendimizi İlk Yaratıcı’nın uzantıları olarak görürüz. Sürekli bilgi toplarız, serüvenlere atılırız

İlk Yaratıcı bile daha büyük birşeyin parçasıdır. İlk Yaratıcı, başka bir yaradılışın çocuğu olduğunu, kesintisiz bir öz-keşif ve farkındalık sürecinde bulunduğunu keşfetmektedir sürekli. Hatırlayın, bilinç her şeydedir ve hiçbir zaman icat edilmemiş, sadece olmuştur. Bilinç bilmektir ve bilişiniz sizin İlk Yaratıcıya en yakın yerinizdir.

Büyük harfli Tanrı, bu gezegeni hiçbir zaman bir varlık olarak ziyaret etmedi. Büyük harfli Tanrı her şeydedir. Sizin sadece, tapınılmak ve kafanızı karıştırmak isteyen ve Dünya’yı bir prenslik, bu özgür irade evreninin galaktik sınırında sahip oldukları bir yer olarak gören küçük harfli tanrılarla işiniz oldu.

Baskından önce olağanüstü yetenekleriniz vardı. İnsanın özgün biyogenetik örneği inanılmaz bir bilgi kaynağıydı. Boyutlar arası bir nitelikteydi ve pek çok şey yapabilecek durumdaydı. Yaratıcı tanrılar baskına geldiklerinde yerli türün çok fazla bilgi sahibi olduğunu düşündü. Yerli ırk, kendilerini Tanrı yerine koyanların yeteneklerine fazlasıyla benzeyen yeteneklere sahipti.

Biyogenetik bir müdahale yapıldı ve büyük bir yıkım oldu. Özgün veri tabanları dağıtılmış ama yok edilmemiş deneysel tür örnekleri getirildi gezegene.

Genetik bilginiz bütünüyle dağıtılmıştı. Bir düzeni yoktu ama hücre içinde bırakıldı. Üzerinde oynayabileceğiniz ve sizi işler durumda tutacak şekilde size kalan tek bilgi, çifte sarmaldı. Çifte sarmal boyunca yer alan birçok veri tabanı susturuldu, kapatıldı. Böylece pek az bir veri ile hareket eder oldunuz. Yönlendirilmeniz ve bilincin kendisini büyük harfli Tanrı yerine koyanlar tarafından denetlenmeniz son derece kolay bir hale geldi.

Bu varlıklar varolan türü aldı -gerçekten de görkemli bir türdü bu- ve kendi ihtiyaçlarına göre yeniden işledi. Bu varlıklar insanın içindeki bilgi frekansını kesintiye uğrattı, DNA’sını değiştirdi ve bilgisizlik içinde bırakılmanız için size çifte sarmalı verdi. Erişim frekansınız kapatıldı, kendi radyonuzun istasyon düğmesini çeviremez oldunuz.

Yaratıcı tanrılar, uzayda kendi evleri olan uzay varlıklarıdır. Onlar da evrimleşiyor.
Yaratıcı tanrılar, ne yaratabileceklerini görmek için bir türü diğer bir türle birleştirecekti. Hatırlayın, genetikten anlıyorlardı ve her şey yaşam gücünün tezahürü, kullanımı ve yaşam gücünün nasıl çalıştığının anlaşılması ile yaratılır. Projenin çapı, sizin şu andaki anlayışınızın ötesinde.


Özgün Planlamacılar, frekansa ilişkin olarak seçme özgürlüğünü gezegene geri getirmek istiyor. Evrimin son döneminden sorumlu olan tanrılar frekans değişimini kullanarak seçme özgürlüğüne izin vermiyor. Size hayal edebileceğiniz her yolla yanlış bir gerçeklik resmi çizerek psişik enerjinizi çalıyorlar. Biz bu tanrıların kötü olduğunu söylemiyoruz. Size sadece meydana gelen olaylar ve bu olaylara nasıl da masumca karıştığınız konusunda bilgi veriyoruz.

Gelip Dünya’nın özgün planını parça parça eden bu varlıklar kim?
Noel Baba ve benzeri karakterler hakkında gerçeği nasıl keşfettiyseniz tanrı olarak tapındığınız bu enerjilerin de etrafında bir örtü, öykü, idealleştirilmiş bir bakış olduğunu da öyle ortaya çıkaracaksınız.

Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu, düzen içinde kimin kim olduğunu söylemeye gelmedik. Biz sadece yanılsamalarınızı yıkmak, inandırıldığınız şeylerin balonlarını patlatmak istiyoruz.

Bunun yanlış olduğu değil söylemek istediğimiz, yalnızca daha büyük düşünmenizi önermek.

Birçok başka yaratıcı tanrı var,Tanrılarınızın kimler olduğuna ilişkin görüşlerinizi genişletmek istiyoruz

Bir varmış bir yokmuş, bir şeyler yaratmak isteyen varlıklar varmış.

alıntıdır;
bu iyi bir keşfetme aslında bence -iyi bir yol-kavrayış (ya da bizce)
bi şeyler kımıldıyor orda-deviniyor olmalı!

(zaten varolanın içinde ortaya çıkmış tanrı olmayan bir tanrı!) ya da tanrılar vb. tanımladınız
ve kendisi bir köken tarafından yaratılmadan yaratılmış aslında

---------- Mesajlar Birleştirildi at 21:21 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 20:40 ----------

gnostisizmde demiurgos-(düzenleyici tanrı) anlayışı hakimdir-bir benzer

fakat bu ilahın Yaratıcı olmadığı da belirtilir. Demiurgos’un en belirgin özelliği bir şeyi yoktan var etmemesidir; yaratmaz, yoktan bir şey var etmez, fakat yaratılmış olana biçim vererek bir şeyler meydana getirir, yaratılmış olanı düzenleyerek yeni şeyler meydana getirir. Dünya’yı da böyle, biçimlendirerek ve unsurlarını düzenleyerek oluşturmuştur.”
--

ve eski roma-yunan tradisyonunda/mitinde zeus-(tanrıların tanrısı ve babası olan anatanrı-baştanrı -(tanrı tanrısı üsttanrı)) miti vardır ve o tektir bölünmez,
Bazıları bunu sembolizma olarak yorumlar
-bir bitirme tanrısı (üstkimliklilik ve) -yoksa tanrılı düğümleri kurulur uzardı ileri doğru, yukarı doğru
Bir üstttanrı anlayışı herşeyi tarif eder oysa
, Aslında sizin bahsettiğiniz eylemsiz tanrı tam olmasa da (bu mitte) bu simgeye yakınlaştırılır ve korunur;
her şeyden daha güçlüdür tam anlatmasada durumu -üsttür-üsttedir ya da

-
ilk tanrıya tanrı olmayan diyenler (de) var (sizin gibi);
brahma/brahman/-herşey olan- vardır (hint mitolojsi -upanişad ve vedalarda)
Herşey brahmandır ve herşey ondan olur-herşey onun içindedir ve o herşeydir ve herşeydedir
ama (tam olarak ) bir yaratıcı değildir -herşeyin kendisidir (ya da bütünlüğün) -bütünlüğüdür de
tanrılarda ondandır ve herşey tanrı ya da brahmandır da ve her şey ona döner -onun içidne devinir

Bir yerde Krişna şöyle der:
"Tüm kozmik düzenin kendi kendine yaratılmasını sağlarım, Maddesel doğa Benim gözetimimde faaliyet gösterir hareketli ve hareketsiz varlıkları yaratır. Bu düzen yine onun yasalarına uygun olarak durmadan yeniden yaratılır ve yok edilir"
sözü şuraya toparlaycağım ve getireceğim;

yani bunlar tüm insalığın (binyıllardır düşündükleri-agıladıkları ) zihnini binyıllardır kurcalayan ve karıştıran şeyler ve uzantıları
aynı şeyleri yaşadılar- tüm insanlık düşündü -

(................?)
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
"Tanrının ontolojisinin,doğasının ,karakterinin bilinemez olduğu görüşündeyim." diyorsunuz yalnız İslam kaynaklarına göre Tanrının ruhu var, zâtı var, ayrıca Tanrı kullarının işlerini görmekten lezzet alıyor, yani İslam kaynakları bize Tanrının karakteri hakkında bilgiler veriyor,ben de bu komplekslikden yola çıkarak bize dinlerde anlatılan Tanrının başı sonu olmayan-evvel- ahir olan o güç olamayacağını iddia ettim.

Bu bilgilerin temeli; iman,inanç ve güvendir. (mümin: inanan ve güvenen)

yani aslında bunlara bilgi diyemeyiz. çünkü karşınızda yaratıcı var ve siz yaratılansınız. düzey asla eşitlenemez. Şöyle bir örnekle açıklamaya çalışayım; Tanrı adil olduğunu kimseye haksız yere azap etmeyeceğini söylüyor. peki size daha önce cehenneminde 2000 yıl azap edip sonra bunu size unutturmadığını nasıl BİLEBİLİRSİNİZ? bilemezsiniz! öyleyse burda bilgi olarak bahsedilenler aslında inanmak ve güvenmek esaslıdır ve bu bilgi değildir. bu yüzden bilinemez diyorum.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
-tanrı ontolojik olarak kendini varetmemiştir;
bu tanrının ontolojisi hakkında bir bilgi mi ve güvenilir bir bilgi midir? -kabul gören

Tanrı kendin bir yokluktan çıkarmamıştır ve kendini kendi de varetmemiştir te (ontolojik olarak-değil mi?)
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
-tanrı ontolojik olarak kendini varetmemiştir;
bu tanrının ontolojisi hakkında bir bilgi mi ve güvenilir bir bilgi midir? -kabul gören

Tanrı kendin bir yokluktan çıkarmamıştır ve kendini kendi de varetmemiştir te (ontolojik olarak-değil mi?)

Tanrı ezelidir..genel kabul böyle..
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
"Neden kompleks bir yapı yaratılmış olsun veya bu neden akla mantığa aykırı olsun?" diyorsunuz. Kompleks bir güç yaratılmıyor, dinler bize Tanrının karakterini, yukarıda değindiğim gibi kompleks sunuyorlar, eğer Tanrı sahip olduğu bu kompleks karakter ile herşeyin en başındaki güç oluyor ise Kierkegaard dediği gibi gerçekten Tanrının mükemmelliği onda potansiyel olarak var;çünkü bu kadar farklı bileşenlere Tanrı kendinden- hiç bir vasıta olmadan sahip ve çünkü zaten özünde bu bileşenlerin olmasının zorluğuna rağmen bu bileşenler var ..:redface:

Umarım dinlerde bize ontolojisi hakkında bilgi verilen Tanrının neden mevcudatın en!!! başındaki güç olamayacağını neden bunun akla ve mantığa aykırı olduğunu yukarıdaki yazım ile anlatabilmişimdir.:redface:
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Umarım dinlerde bize ontolojisi hakkında bilgi verilen Tanrının neden mevcudatın en!!! başındaki güç olamayacağını neden bunun akla ve mantığa aykırı olduğunu yukarıdaki yazım ile anlatabilmişimdir.:redface:

ben anlamıyorum. açılması gereken ifadeler bunlar veya başka kelimelerle ifadeyi deneyebilirsiniz.

En !!! bu kelime zaman ifade ediyor. Tanrı sonsuz hakikattir. O'nu zaman içine çekmek değişimin içine çekmektir. Tanrının alem ve insanla ilişki kurması için ,insanla konuşabilmesi için ,insani ve dünyevi ifadeler kullanması zorunluluktur. yoksa bizimle iletişim zaten mümkün olmaz.

ayrıca bu ifadeler; hristiyanlıktaki baba-oğul ayrımını anımsatıyor. oradada baba; tanımsız tarifsiz yaratıcı olan, ogul ise insanlarla iletişime ve etkileşime giren Tanrıyı temsil eder.


peki tanrının ontolojisi hakkında başka neyi bilmeye ihtiyacınız var?

güzel soru . aslında başka birşey bilmeye ihtiyaç yok. zaten bilmekte mümkün değil. arada sonsuz yapı farkı var. aradaki sonsuz farkın kapatılamaz ve anlaşılamaz olmasıda mantıkı bir doğru gibi sanki..

---------- Mesajlar Birleştirildi at 23:03 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 22:52 ----------

peki tanrının ontolojisi hakkında başka neyi bilmeye ihtiyacınız var?

ama anlamlandırmak isteyen yaratıklarız işte..sonunda bu çabanın nafile olduğunu anlamamız için belkide..
 
Son düzenleme:

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
lk önce şunu belirtiyim ki benim ulaştığım sonuca ulaşabilmeniz için dinlerin Tanrı'nın ontolojisi hakkında bize verdiği bilgilerin doğruluğunu kabul etmeniz gerekiyor ki bu kabulden sonra düşüncemi tekrar açıklıyım,islam dininin bize verdiği bilgilere göre olayı izah edeceğim: İslam dini bize tanrının ontolojisi hakkında bilgiler veriyor, bu bilgilere göre Tanrının ruhu var, sonra Tanrı'nın zâtı var, sonra Tanrı kullarının işlerini görmekten mutluluk duyuyor,bu anlattıklarımın hepsini birer bileşik olarak düşünürsek İslam kaynaklarının bize verdiği bilgilere göre Tanrı'nın kompleks bir doğası-ontolojisi oluyor, burada benim iddiam da şu: doğasında bu kadar farklı bileşikleri bulunduran bir güç herşeyin başındaki güç olamaz,peki niçin olamaz;çünkü herseyin başındaki gücün doğasının kompleks olmasını akıl almak da zorlanıyor,çünkü kompleks bir doğaya sahip güç arkasındaki tasarımı haber verir bizlere,çünkü kompleks bir doğaya sahip bir gücün mevcudatın başındaki güç olması gerçekten mucize...
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Gerek Kuran gerek ise bazı İslami kitaplardaki ifadeler ve uslub beni, bizim başımızda bir ilahın-liderin bulunduğu hususunda ikna ediyor;çünkü insanlar bu eserleri,bu dinleri kendiliğinden ortaya çıkaramaz bana göre...Düşüdüğümüzde herşeyin yoktan var olması gerçekten mucize, düşününsene bir güç var ve bu güç herşeyi yoktan var ediyor, gerçekten mucize!burada benim düşüncem Tanrı herşeye ol dedi ve herşey yoktan var oldu mu yoksa tanrının da geri planında bu hesapları yapan karmaşık,çokluğun olduğu bir dünya mı var???
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Tanrı Kuran'da insanların ve cinlerin çoğunu cehennem için yarattığını söylüyor,acaba herşeyin yaratıcısı olan bir gücün insanların bir çoğunu cehennem için yaratmasının sebebi ne olabilir,neden Tanrı hoşgörüsünü ve merhametini daha geniş yaymamıştı,neden Dünya'da insanlığa düşük bir hayat standardı verilmiş olabilir, neden Dünya bir insanlık geçidi olamadı, niçin sanki insanlığa bir tavır varmışcasına insanlık savaşlar ile uğraşıyor, herşeyi yaratan güç isteseydi Dünya'da insanlığa daha rahat bir hayat, bir medeniyet geçidi sunabilirdi,Tanrı neden Dünya'da insanların bazılarını kendine düşman seçti, halbuki Tanrı herşeyi yaratması sebebi ile çok yüce olduğundan kendisini insanın seviyesine indirgememeliydi bence, bir kısmını tutmamalıydı bence,neden Tanrı Dünya'daki bazı insanları kendine düşman yaparak, kendi cematine dünya da ve cennette kariyer vererek niye merhametini yaymadı neden insanların seviyesi derecesinde onlarla oldu. Eğer tanrının merhametini geniş tutmamasını ve insanlardan bazılarını kendine düşman edinmesini düşünürsek Tanrı herşeyin yaratıcısı olamaz, çünkü bizim gözlüklerimizden bize bakıyor,TAnrı sanki bazı güçler tarafından insanlığın bir kısmını başına konulmuş bir kral edasıyla hareket ediyor, eğer Tanrı bütün mevcudatın yaratıcısı değilse İslam'da Tanrı'nın ontolojisi hakkında düşünmenin de yasak olduğu fikrinden yola çıkarsak Tanrının arka planında bütün hesaplamaları yapan daha kompleks ve çokluğun olduğu bir varlıklar sissilesi olması gerek diye düşünüyorum.:cool:

---------- Mesajlar Birleştirildi at 15:55 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 15:28 ----------

HOcam sayılarını çoğaltmadım sadece Tanrı nın ontolojisinin İslam da konuşulmasının yasak olmasından ve Tanrı'nın bizlere insanların gözlüklerinden bakmasından ve Tanrı'nın ontolojisinin kompleks bir hüviyet( hem ruhu var, hem zâtı var) kesbetmesinden yola çıkarak Tanrı'nın herşeyin yaratıcısı olamayacağını bizim başımıza konulmuş bir lider olması gerektiğini düşündüm, evet tekrar söylüyorum, Tanrı'nın geri planında bütün hesaplamaları yapabilen daha kompleks ve çoğulcu bir varlıklar silsilesi olması gerekiyor, ve evrenin en başındaki gücü düşündüğümüzde ise o gücün mümkün mertebe sade mümkün mertebe öz olması gerektiği sonucuna ulaşırız.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Tanrının arka planında bütün hesaplamaları yapan daha kompleks ve çokluğun olduğu bir varlıklar sissilesi olması gerek diye düşünüyorum

Öyleyse bu Tanrının da bizler gibi varoluşsal sorunları vardır/olmalıdır/olacaktır . :)
 

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
soru ? İnsanın balçıktan/topraktan ilah tarafından yaratılması , ahiret (cennet cehennem) süreci, tufanlar , kadını erkeğin kaburgasından tanrı tarafından oluşturulduğu, bakire bir kadının cocuk doğurması, tek tanrılı dinlerdeki bir çok mucizesel olay ve tarihsel isimsel benzerlikler çok tanrılı dinlerde mevcuttu, bu bağlamda tek tanrılı dinlere çok tanrılı dinlerden bir aktarımdır. sizce bu tür bi aktarım nasıl yorumlanmalı ?
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
soru ? İnsanın balçıktan/topraktan ilah tarafından yaratılması , ahiret (cennet cehennem) süreci, tufanlar , kadını erkeğin kaburgasından tanrı tarafından oluşturulduğu, bakire bir kadının cocuk doğurması, tek tanrılı dinlerdeki bir çok mucizesel olay ve tarihsel isimsel benzerlikler çok tanrılı dinlerde mevcuttu, bu bağlamda tek tanrılı dinlere çok tanrılı dinlerden bir aktarımdır. sizce bu tür bi aktarım nasıl yorumlanmalı ?

Belki de çok tanrılı dinler de ilk başta tek tanrılı idi ve zamanla bozuldu.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bence Tanrı bizim başımıza konulmuş olması hasebiyle bizden daha çok o dünyadan haberdar,burada şöyle düşünüyorum: Tanrı kullarının işlerini görmekten lezzet alması münasebetiyle varlığı tartışılmaz,yani Tanrı kendisinin arkasındaki güçleri temsil eden aslında olmayan bir güç değil, kendisi kullarının işlerini görmekten aldığı mukaddes lezzet (İslam kaynaklarının tabiri ile)münasebetiyle zâtı bizatihi var.Aslında benim öbür tarafta olacağına dair şöyle bir umudum var: Tamam vazifenizi tamamladınız artık cennette yaşayabilirsiniz diye insanlığa hitap edileceğine dair bir umudum var, peki ben bunu nereden çıkarıyorum;çünkü Tanrı Dünya'da sanki öbür taraftakileri kendisi yaratmamış gibi kendi cemaatini tutuyor, sanki öbür tarafı kendi yaratmamış gibi merhametini kısmak suretiyle insanların büyük bir kısmını cehennem için yarattığını söylüyor, evet umudum öbür tarafta biz insanlığa hitaben tamam vazifenizi tamamladınız artık hepiniz cennette yaşayabilirsiniz denileceği yönünde.Peki bana şöyle sormazmısınız peki Dünya'da kan dökenlerin durumu ne olacak diye, ona da şöyle cevap veririm, eğer onlar kan dökmeseydi diğer tarafın kariyeri olabilecek miydi, evet onlar kan dökmese Tanrının kendi cemaatinin kariyeri olacak mıydı???

Tanrıyı ve dini rasyonelize etmeye çalışıyorsunuz. bizim hocalar bunu hikmet müessesi ile yaparlar. ancak sizinkiler bana göre hikmet sınırlarınıda aşıyor. din dili paradoksaldır,rasyonalize etme yöntemleri çok iyi olsalar bile tamamen başarılı olmazlar.zaten olması gerekende budur bence . niye mi? dini tamamen akılcı bir zemine oturtmak gerçeğe aykırı olurdu. çünkü insan tamamen akılcı bir zeminde hareket etmemektedir. eğer öyle olsaydı dünyada bunca savaş,bunca haksızlık,bunca zalimlik, bunca kötülük olmazdı.insan nefsi akla hakimdir, bu hakimliğin arkasında rasyonel sebepler değil mistik sebepler aramak daha akla uygundur bana göre. geçici ve sonlu dünya nimetleri için insanların yaptıkları hayret vericidir ve akıl dışıdır.


soru ? İnsanın balçıktan/topraktan ilah tarafından yaratılması , ahiret (cennet cehennem) süreci, tufanlar , kadını erkeğin kaburgasından tanrı tarafından oluşturulduğu, bakire bir kadının cocuk doğurması, tek tanrılı dinlerdeki bir çok mucizesel olay ve tarihsel isimsel benzerlikler çok tanrılı dinlerde mevcuttu, bu bağlamda tek tanrılı dinlere çok tanrılı dinlerden bir aktarımdır. sizce bu tür bi aktarım nasıl yorumlanmalı ?

Dinler mi hurafe? bu dedikleriniz mi hurafe? iki olasılıkta mümkün. 2 olasılık arasında insanlar tercihini neye göre yapmalı size göre? veya şahsi olarak siz nasıl yaptınız?

öğrenmek gerekirse tartışmak için soruyorum. daha çok kişisel düşüncelerinizi merak ediyorum. nesnel,somut,ortak kabul görmüş kanıtsal vs dayanaklarla çok ilgilenmiyorum inanın ki..
 

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Yanlış sorunun doğru cevabı olmaz, hurafenin ne olduğu ve hangi kavramda cisimleştiğinden bahsetmiyorum. Hurafe kavramı konunun seyrinde argüman olarak sunulacak bir şey değil. Dinin yanlış yorumlanmasından, anlaşılamamasından.. v.s bahsetmiyoruz. Söylemeye çalıştığım tek tanrılı dinlerdeki mucizeler, çok tanrılı dinlerden alınma ve bunu nasıl yorumlamamız gerektiği ve düşüncelerinizi merak ediyorum. Denizin yarılması kavmin kurtartılması, bakire insanın çocugu olması, nuh tufanı, kadının erkek kaburgasından yaratılması… ve daha örneklendirilebilecek olaylar tek tanrılı dinlerin ‘mucizleri’ tarihsel bir aktarımdır. Aksini idda edersek bu kavramların çok tanrılı din kaynaklarında olmadığını söylenmesi ve kanıtlanması gerekir. Dünyanın öküzün boynuzunda olmadığını biliyorsak, bu bilimin ve izlediği bilimsel ( kanıtsal, nesnel, somut) yöntemin kanıtlanabilirliği sayesindedir. İnsanlığın tarihsel bilincide kabul edelim ya da etmeyelim, bilimin gelişim düzeyiyle orantılıdır.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Yanlış sorunun doğru cevabı olmaz, hurafenin ne olduğu ve hangi kavramda cisimleştiğinden bahsetmiyorum. Hurafe kavramı konunun seyrinde argüman olarak sunulacak bir şey değil. Dinin yanlış yorumlanmasından, anlaşılamamasından.. v.s bahsetmiyoruz. Söylemeye çalıştığım tek tanrılı dinlerdeki mucizeler, çok tanrılı dinlerden alınma ve bunu nasıl yorumlamamız gerektiği ve düşüncelerinizi merak ediyorum. Denizin yarılması kavmin kurtartılması, bakire insanın çocugu olması, nuh tufanı, kadının erkek kaburgasından yaratılması… ve daha örneklendirilebilecek olaylar tek tanrılı dinlerin ‘mucizleri’ tarihsel bir aktarımdır. Aksini idda edersek bu kavramların çok tanrılı din kaynaklarında olmadığını söylenmesi ve kanıtlanması gerekir. Dünyanın öküzün boynuzunda olmadığını biliyorsak, bu bilimin ve izlediği bilimsel ( kanıtsal, nesnel, somut) yöntemin kanıtlanabilirliği sayesindedir. İnsanlığın tarihsel bilincide kabul edelim ya da etmeyelim, bilimin gelişim düzeyiyle orantılıdır.

Hurafaden kastım insan uydurmasıydı zaten,yoksa dinin içine katılmış dine aykırı inançlar anlamında değildi.

Kaynak konusuna girersek zaten işin içinden çıkamayız bu yüzden kişisel düşünce ve duygularınızı sordum.

eğer dedikleriniz doğru kabul edersem yani tek tanrılı dinler çok tanrılı dinlerin kaynaklarından faydalanıyorsa bu tek tanrılı dinlerinde insan kaynaklı olduğunu düşündürür.

Bilime göre insan tesadüfün ve evrimin ürünüdür. ancak bu konuda ne kadar yetkindir? bilimde bu konuda kendi inançlarıdan ve varsayımlardan bahsetmek zorundadır. varoluşun açıklanamaz oluşu bilim içinde sonuna kadar geçerlidir..
 
Son düzenleme:

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Hurafaden kastım insan uydurmasıydı zaten,yoksa dinin içine katılmış dine aykırı inançlar anlamında değildi.

Kaynak konusuna girersek zaten işin içinden çıkamayız bu yüzden kişisel düşünce ve duygularınızı sordum.

eğer dedikleriniz doğru kabul edersem yani tek tanrılı dinler çok tanrılı dinlerin kaynaklarından faydalanıyorsa bu tek tanrılı dinlerinde insan kaynaklı olduğunu düşündürür.

Bilime göre insan tesadüfün ve evrimin ürünüdür. ancak bu konuda ne kadar yetkindir? bilimde bu konuda kendi inançlarıdan ve varsayımlardan bahsetmek zorundadır. varoluşun açıklanamaz oluşu bilim içinde sonuna kadar geçerlidir..

Nuh tufanı, cennet-cehennem Sümerlerin kaynaklarda ayrıntılıı olarak belirtilir, tanrıların insanlara ceza vermek istemesi, gemi yapılması, tufanın olması ve gemi dışındaki canlı türlerinin yok oluşu sümer kaynaklarında mevcuttur. Sırat köprüsü zerdüştlükte de olduğu bilinmektedir. Çok tanrılı dinlerdeki 'mucize'lerin semavi dinlerde görülmesi kişilerin istek/görüşlerinden bağımsız dönemin yazılı tabletlerinden anlaşılan gerçekliklerdir.

Bilime göre insan geçirdiği milyarlarca yıllık bir evrim sürecinin ürünüdür, evrime göre doğa koşullarına uyum sağlayabilen türler devamını sağlandığı söylenir. Türün ilerleyebilmesi öznel ve nesnel koşullara bağlı olduğundan, tesadüfün bilimle ve yöntemiyle bağdaştırılamaz.

Evet bilimin halen açıklayamadıkları var, bilimin; varoluşu ya da başka bir bilimsel olguyu açıklayamaması tarihseldir. Bilimin özellikle 200 yılda ilerleyişi gözönüne aldığımızda önümüze koyduğumuz çözülemeyeceğini sandığımız soru(n)lar, yakın bir gelecekte çözülebilir.

Evrende, doğada, insanda herşey açıklanabilir/bilinebilir. Bilim için sorunlar dönemseldir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst