Rasgelelik düzeni neden bozamıyor?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Pyramos tarafından oluşturulan Rasgelelik düzeni neden bozamıyor? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 16,887 kez görüntülenmiş, 161 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Rasgelelik düzeni neden bozamıyor?
Konbuyu başlatan Pyramos
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Fetâ
F

Fetâ

Ziyaretçi
"Eyfel Kulesi, bir demir madeninin patlaması sonucu tesadüfen oluşmuştur."

Bu fikir saçma mıdır, mucize midir? Buyurun...
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Mucizeyi dinsel anlamı ile alırsak, herhangi bir peygamberin eseri olmadığından Eyfel kulesinin bu şekilde oluşması saçmadır..Din dışı anlam ile hem mucize hem de saçma bir olaydır..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
"Eyfel Kulesi, bir demir madeninin patlaması sonucu tesadüfen oluşmuştur."


Saçma ve mucize... ikiside; akıl dışı,akıl üstü, akıl ötesi- akıl almaz vs kısaca ''akılla sistemleştirilemez'' anlaşılamaz olarak tanımlanır.

Bizler dış dünyayı akılla anlamaya çalışıyoruz..akılla fizik,kimya,biyoloji gibi sistemler/disiplinler geliştirdik.. ve gördük ki bunlar dış dünyada işe yarıyor, dış dünyayı bu sistemlere göre açıklayabiliyoruz ve sağlamasınıda yapabiliyoruz..

Örnegin ; kendi bulduğumuz fizik kurallarına aykırı olarak iskambilden bir ev bile yapmamamıza izin vermiyor dış dünya..fizik kurallarını ihlal edersek onu hemen yıkıyor..

Demekki dış dünya (evren) irrasyonel değil..belirli bir akılla hareket ediyor...

Öyleyse eyfel kulesi bir aklın tasarımı olmalıdır..oluşumunun her aşamasında akılla bulunan sitemlere aykırı hareket edilmemesi zorunluluktur..

buna göre eyfel kulesinin patlama sonucu tesadüfen oluşması saçmadır.
 
F

Fetâ

Ziyaretçi
Mucizeyi dinsel anlamı ile alırsak, herhangi bir peygamberin eseri olmadığından Eyfel kulesinin bu şekilde oluşması saçmadır..Din dışı anlam ile hem mucize hem de saçma bir olaydır..
Bir cevap ancak bu kadar bulanık olabilirdi. Hiç cevaplamasaydınız daha anlamlı olabilirdi. :)
Bu sorunun üç cevabı vardır: Evet, hayır, bilemeyiz. Neden, açıkça kendi fikrinizi/görüşünüzü söylemediniz? :)
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Söylemişim.Saçmadır ve mucizedir (din dışı anlamı ile) demişim..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Eyfel kulesi böyle bir patlama ile oluşamaz. İnsan aklının ürünüdür..Evren de aynı şekilde bir patlama ile oluşamaz, bir aklın ürünüdür mü diyorsunuz?
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Eyfel kulesi böyle bir patlama ile oluşamaz. İnsan aklının ürünüdür..Evren de aynı şekilde bir patlama ile oluşamaz, bir aklın ürünüdür mü diyorsunuz?
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Şaşırtıcılık anlamı ile alırsanız evrenin oluşması mucizedir..Saçmayı da akla uygun olmayan, akla aykırı anlamı ile alırsanız şu an tam manası ile idrak edilemediğinden (en azından sıradan insanlar ve bu konunun uzmanı olmayanlar açısından) saçmadır..
 
F

Fetâ

Ziyaretçi
Şaşırtıcılık anlamı ile alırsanız evrenin oluşması mucizedir..Saçmayı da akla uygun olmayan, akla aykırı anlamı ile alırsanız şu an tam manası ile idrak edilemediğinden (en azından sıradan insanlar ve bu konunun uzmanı olmayanlar açısından) saçmadır..
Samimi bir şey söyliyeyim mi? Senin bu yaptığın, senin sandığın gibi, zeka belirtisi değil, başka bir şeydir.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Bir cevap ancak bu kadar bulanık olabilirdi. Hiç cevaplamasaydınız daha anlamlı olabilirdi. :)

Bu sorunun üç cevabı vardır: Evet, hayır, bilemeyiz. Neden, açıkça kendi fikrinizi/görüşünüzü söylemediniz? :)


Dedim ya: Anladım ben seni. Kendini çok zeki sanıyorsun.

Zeki olan, sorunun sadece 3 cevabı olduğunu bilir, eğer birisini seçmek istemiyorsa susardı.

Samimi bir şey söyliyeyim mi? Senin bu yaptığın, senin sandığın gibi, zeka belirtisi değil, başka bir şeydir.

Şimdiye kadar bana sataşmak için yazdıklarınız..Sanırım kötü bir gününüzdesiniz..İçinde bulunduğunuz psikolojik hal sebebi ile es geçiyorum ve konuya dönüyorum..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Eyfel kulesinin özelinde konuyu somutlaştıralım..Eyfel kulesi insan aklının madde ile birleşmesinin bir ürünüdür..Açarsak, kulenin inşa edilebilmesi için mühendislik bilgisi ve demir (kule demirden yapılmıştır) gereklidir..Başka gerekli bir çok şey daha sayılabilir ancak basitleştirmek için en önemli olanların sadece bu ikisi olduğunu varsayalım..İlerlesek, mühendislik bilgisinin (inşaat alanında) belirli bir seviyede gelişmiş olması ve demir cevherinin topraktan elde edilmesini sağlayan üretim tekniklerinin de buna paralel gelişmiş olması gereklidir.Tabi demir bir element olduğundan ve kimyanın konusu içerisine de girdiğinden, kimya bilmek gerekliliği de söz konusudur..Mühendislik mevzunda bir adım daha atılır ise, mühendisliğin fizik kanunlarını temel alan bir öğreti olduğu söylenebilir..Toparlarsak insanlığın fizik kanunlarına,kimya bilimine belli bir düzeyde hakim olması ve üretim tekniklerinin de yine belirli bir seviyede gelişmiş olması gereklidir.. Kısacası, sadece akıl ile bu kule inşa edilemeyeceği gibi, sadece madde ile de inşa edilemez..İşte bu unsurların bir arada olması gerektiğini bildiğimizden, bu kulenin böyle bir patlama ile oluşması saçmadır ve mucizedir..Açarsak böyle bir olasılığın oldukça düşük, hatta sıfıra yakın olduğunu düşünürüz ki haklıyızdır..

Bu noktadan hareket ile şunu varsayabilir miyiz? Eyfel kulesi bir demir madeninin patlaması sonucu rastgele bir şekilde oluşamaz ise evren de aynı şekilde böyle bir patlama ile rastgele oluşamaz? Bunu varsayabilmeniz için bu ikisinin, yani evren ve söz konusu kulenin aynı şartlara sahip ortamlarda var olmaları gereklidir..Bu çıkarımı yapabilmek için o kadar önemli şeyleri göz ardı etmeniz gerekir ki bir kısmını burada sıralayalım.

Örneğin Eyfel kulesi evren içerisinde ve onun kanunlarına bağlı iken, bir diğerinde evren yoktur. Oldukça büyük bir fark. Madde olmadığından bugünkü anlamı ile fiziki alem de yoktur. Çünkü madde, patlamadan sonra simetri kırıldığı için ortaya çıkmıştır. Madde olmadığından, bugünün fizik kanunlarından da söz edilemez. Olasılık dediğimiz ise matematiksel bir konu olduğundan, haliyle bizim için şu an geçerli olasılık hesapları evren olmadığında geçerli değildir. Kısacası bu olasılık hesapları, fizik kanunları vs..evren içerisinde anlamlıdır. Evren yok ise anlamsızdır. Biz söz konusu patlama ile Eyfel’in oluşamayacağını, bunun sıfıra yakın bir olasılık olduğundan hareketle söyledik. Bu olasılık hesabını da aynı şekilde kulenin inşa edilebilmesi için nelerin bir araya gelmesi gerektiğini bildiğimizden (bu örnekte basitçe madde, kimya, fizik vs.) yaptık. Bu gerekliliklerin ne olduğunu bilmeden bu yapı bize bir mucize olarak görünecektir. Örneğin tarih öncesinden bir kişi “bu yapıyı” görünce hayret edecektir. Bu gereklilikler ise ancak ve ancak evren içerisinde anlamlıdır. Yani siz evrenin içerisinde geçerlilik bulan olasılık hesaplarını, fizik kanunlarını vs. evrenin dışında da, evren olmadığında da geçerli varsaymalısınız ki, bu kule ile evrenin varoluşunu aynı mantıksal düzleme indirebilesiniz. Ancak koşulları aynılaştırdığınızda bigbangin de Eyfelin de bir patlama ile rastgele oluşması aynı derecede saçma ve mucize olabilir.

Sonuç olarak koskoca bir evrenin oluşması yahut oluşmaması ya da evren öncesi ve sonrası söz konusu çıkarımı yapan kişi için görmezden gelinebilecek bir şey olmalıdır. Bu kadar önemli bir şeyi görmezden gelmek ve onu etkisiz elemana indirgemek ise ne kadar akıl karıdır bu kısım okuyucunun takdiridir..
 
F

Fetâ

Ziyaretçi
Şimdiye kadar bana sataşmak için yazdıklarınız..Sanırım kötü bir gününüzdesiniz..İçinde bulunduğunuz psikolojik hal sebebi ile es geçiyorum ve konuya dönüyorum..
Bakınız Ferdi arkadaşım. İçinde bulunduğum psikolojik duruma beni sokan senin tutumundur. Tartışmaya yaklaşım tarzın bana ters geliyor arkadaş, anlamıyor musun?
Amacım da sataşmak değil tartışması kısa kesmek; yanlış algılıyorsun. Birkaç cümleyle hallolabilecek bir konuda uzun uzun yazışmak bana ters geliyor; rahatsızlık veriyor. Ben yazdığımda, yazdığıma değmeli.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Benim yaklaşımım size ters gelebilir..Zira bana da başka bir çok yaklaşım ters gelir..Üçüncü bir şahsa da ikimizin yaklaşımı ters gelir vs...Size göre şu ya da bu konu bir kaç cümle ile hallolabilecek birşeydir, başkasına göre değildir..Bundan rahatsız olmanız ve bu gibi şeylerle uğraşarak konunun özünü göz ardı etmeniz sizin probleminiz benim değil.Ben, kişiler benim istediğim gibi konuya yaklaşmazlar ise belirli bir psikolojik durum içerisine girmem zira anlamsızdır.Dediğim gibi herkesin farklı bir yaklaşım tarzına sahip olabileceğini ve buna hakkı olduğunu bilirim. Şu insanın yahut bu insanın yaklaşımını dikkate alacaksak, psikolojik halimiz oradan oraya savrulur durur.Burada önemli olan asgari bir ortaklık olmasıdır ki o da kişinin dikkat çektiği herhangi bir yaklaşımı ya da çıkarımı mantıklı bir şekilde, kendi içerisinde tutarlılığı kaybetmeden savunabilmesidir. Her hangi bir iddianın ayaklarını havada bırakarak sözde birşeyler anlattığını sanması değildir.O dediğiniz boş konuşmadır..37. mesajda Eyfel kulesinin rastgele bir patlama ile oluşamayacağından hareketle, evrenin de bu şekilde oluşamayacağı şeklinde yapılacak bir çıkarımın neden isabetli olamayacağından bahsettim.Böyle bir çıkarım yapabilmek için evren dediğinizin önemsizleştirilmesi gereklidir.Böyle bir çıkarım düz mantığın daniskasıdır.Bunun aksini düşünüyor iseniz nedenini ifade edersiniz..Söz konusu çıkarımın geçerli olduğunu düşünüyor iseniz, bunu söylerken yürütülen mantığın ayaklarının yere basmasınız sağlarsınız ve neden düz mantık olmadığını da ifade edersiniz..Geçerliliği evrenin varlığına bağlı olan kanunlar, evren olmadığında da geçerli midir? Temelde sorulması gereken soru budur..Ben değildir diyorum zira sorunun içerisinde cevabın ne olduğu da vardır..O halde bu çıkarım akıl karı değildir..Evren bir aklın tasarımı olsa dahi, ona bu yol ile ulaşamazsınız..Ulaşabilmeniz için evrensel kanunların evren olmadığında da geçerli olması gerekir ki, fiziksel kaideler, matematiksel olasılık hesapları burada kullanılabilsin ve böylece biz, bigbanga evren içerisindeki anlamı ile saçma yahut mucize diyebilelim. Günlük anlamı ile "saçma" yahut "mucize" tanımlamasını kullanmak başka birşeydir ancak felsefe yaparken bu kelimeler geçerliliğini yitirebilir anlam değiştirebilir, üzerinde tartışılan olguyu vs. karşılamayabilir..O nedenle ben günlük dilde bu kelimelerin hangi farklı anlamlara gelebileceğini yazdım ve bu farklı anlamlara göre de kanaatimi belirttim. Zorlarsanız eğer bigbang saçma ve mucizedir..Ancak yine söylüyorum bu kelimeler evren içerisinde geçerli olan kelimelerdir, dışında değil..Sizin bu önemli noktaları göz ardı ederek, şu yahut bu kişinin yaklaşımlarını söz konusu etmeniz, ya da bunu iki üç cümle ile açıklanabilecek bir şey olarak görmeniz, felsefeye yaklaşımınızı,neyi önemli neyi önemsiz gördüğünüzü de ortaya koyuyor...Tüm bunlardan sonra bir de yaklaşımdan bahsedebiliyorsunuz..

"Dedim ya: Anladım ben seni. Kendini çok zeki sanıyorsun. ""

Demiştiniz..Hayır sanmıyorum..Sizin yazamadıklarınız ile kendi yazdıklarımdan hareketle öyle olduğumu biliyorum.. Belirleyici olan zeka değil, bilimsel düşünmeyi kendine ilke edinmiş bilinç ve emek harcanarak elde edilmiş bilgidir..
 
F

faust

Ziyaretçi
Hocam takdir buyurursanız şöyle bir yazı paylaşmak istiyorum (yazarımız ODTÜ fizik bölümünden değerli bir arkadaşımız,bu konuda donanımını ve bilgi birikimini yazısında sizde rahatça görebilirsiniz )

Telefonunuz, masanın üzerinde duruyor. Ne var bunda? Vardır bir şeyler. Olmasa bile telefonun aslında hangi boyutta var olduğunu tartışmak gibi bir amacınız olabilir. Ama bunu yapmayacağız. Öncelikle, telefonunuz durmuyor. Klasik tabiriyle, milyarlarca atomun yarattığı bir sinerji var masanızın üzerinde. Bu atomları bir arada tutan enerji, Evren'in ''düzensiz olma direnci''ne karşı koymakta ve o atomları bir arada tutmaktadır. Bir balonun içindeki hava molekülleri, neden balonun içini -ekonomik- bir şekilde, eşit dağılarak doldurur? Peki bir sıvı neden sadece balonun yere en yakın yerinde toplanır? Yer çekimi olmasaydı, balonun içindeki su nerede toplanırdı? Bu ve türetebileceğiniz daha zekice soruların cevabı, entropi kavramında gizlidir. Aslında gizli olan hiç bir şey yoktur, Evren sadece ve sadece işine geldiği gibi yaşıyor. Evet, yaşıyor... Bir organizma gibi. Bir çiftleşme sonucu (enerji dalgalanması) doğuyor; büyüyor (genişliyor); besleniyor (düzensizliğini korumak istiyor ve başarıyor); yaşlanıyor (daralmaya başlıyor) ve ölüyor.


1.Entropi

Entropi, bir düzensizlik ölçüsüdür. Örneğin masanız, açık duran, üst üste konmuş kitaplarla, yarısı okunmuş makaleler, eski gazeteler, işe yaramaz postalarla doluysa, son derece düzensiz bir halde, yani yüksek entropi durumunda demektir. Öte yandan makaleleriniz alfabetik sıraya göre kutulara konmuş, gazeteleriniz kronolojik sıraya göre yerleştirilmiş, kitaplarınız yazarların isimlerine göre alfabetik sıraya dizilmiş, kalemleriniz kalemliğe konmuş haldeyse; masanız son derece düzenli bir halde, yani düşük entropi durumunda demektir. Bu örnek temel fikri tasvir ediyor, fakat fizikçiler; entropiye, bir şeyin entropisini kesin bir sayısal değer kullanarak tanımlamayı mümkün kılan, tamamen niceliksel bir tanım getirmişlerdir: ''büyük sayılar, entropinin yüksek olması, küçük sayılar düşük olması anlamına gelir.'' Ayrıntılar biraz karmaşık olsa da, bu sayı, kabaca söyleyecek olursak belli bir fiziksel sistemdeki bileşenlerin, sistemin genel görünümünü olduğu gibi bırakarak yeniden düzenlenme olasılıklarını ifade eder. Masanız düzgün ve temizse, herhangi bir yeniden düzenleme; gazetelerin, kitapların ya da makalelerin sırasını değiştirmek, kalemleri kalemlikten çıkarmak onun o son derece düzenli olan örgütlenme biçimini bozacaktır. Bu durum, masanın düşük entropiye sahip olmasını açıklar. Oysa, masanız karmakarışıksa, gazetelerin, makalelerin ve işe yaramaz postaların çok farklı biçimlerde yeniden düzenlenmesi, onu yine karmakarışık bir halde bırakacak, genel görünümünü etkilemeyecektir. Bu da masanın yüksek entropiye sahip olmasını açıklar.

Elbette ki, bir masanın üstündeki kitaplar, makaleler ve gazetelerin yeniden düzenlenmesinin tanımı -ve hangi yeniden düzenlemelerin genel görünümü bozulmadan bırakacağına karar vermek- bilimsel kesinlikten yoksundur. Entropinin eksiksiz tanımı aslında, bir fiziksel sistem içindeki temel bileşenlerin, sistemin makroskobik özelliklerini (örneğin enerjisi ve basıncını) etkilemeyen mikroskobik kuantum mekaniğine özgü özelliklerinin olası yeniden düzenlemelerinin sayısını bulmayı gerektirir. Entropinin, bir fiziksel sistemdeki genel düzensizliği tam olarak ölçen tamamen niceliksel kuantum mekaniğine özgü bir kavram olduğunu anladığımız sürece, ayrıntılar önemli değildir.
1970'te, o sıralarda Princeton'da John Wheeler'ın yüksek lisans öğrencisi olan Jacob Bekenstein, cüretkâr bir iddiada bulunmuştu. Bekenstein, kara deliklerin entropiye -hem de çok yüksek miktarda- sahip olabileceğini ileri sürmüştü. Bekenstein'ı harekete geçiren şey, termodinamiğin ikinci yasasıydı; neredeyse kutsal sayılan bu çok sınanmış yasa, bir sistemin entropisinin her zaman arttığını söylüyordu: Her şey daha fazla düzensizliğe eğilimlidir. Dağınık masanızı toplayıp entropisini azaltsanız bile, vücudunuzun ve odadaki havanın entropisi dahil toplam entropi aslında yükselir. Gördüğünüz gibi, masanızı temizlemek için enerji harcamanız gerekir; kaslarınıza bu enerjiyi vermeniz için vücudunuzdaki düzenli yağ moleküllerinin bazılarını bozmanız gerekir; temizlik yaparken vücudunuz ısı verir, bu da etraftaki hava moleküllerini daha hareketli ve düzensiz bir hale sokar. Bütün bu etkiler toplandığında, masanızın entropisindeki azalmayı telafi etmenin ötesine geçerler, böylece toplam entropi artmış olur. Burada yine çıplak gözle gözleyemediğimiz olgular duruma hakim, dikkat edersek. ATP molekülünün üretimi, parçalanması ve bu parçalanmanın, her parçalanma gibi, düzensizliğe katkıda bulunması, konumuzun en önemli hatlarını oluşturur. Peki neden Evren böyle davranmaktadır? Hatırlarsak, yazının başında, Evren'in bir organizma gibi davrandığından söz etmiştik. Bir bebeğin ya da küçük bir çocuğun büyüyüp gelişebilmesi için, en temel gereksinimini karşılaması; beslenmesi gerekir. Son zamanlarda yapılan keşifler, Evren'in gittikçe artan bir hızda genişlediğini gösteriyor. Evren, bu genişleyişini, düzensizliğini dengeli olarak arttırmasına borçludur. Evren'de düzensizlik, sürekli artar. Buna ekleyebiliriz ki: Evren'de kusursuz bir düzen yoktur. Bunun en önemli ve bariz kanıtı, ''yolunun üzerinde ne olduğuna ya da olacağına dikkat etmeyen'' meteorlardır. Ki, meteorlardan bazıları, dinazor türünü yeryüzünden silmişlerdir. Meteorların yeryüzüne düşerek, bir canlı türünü yeryüzünden silinmesi demek; hiç de özel bir konumda bulunmuyoruz demektir. Sadece dinazorlar mı?...

Kretasenin sonlarında, sürüngenler 200 milyon yıldır yeryüzünün baskın omurgalı grubu olarak hem yaygınlıklarının hem de çeşitliliklerinin doruğundaydı. Dinozorların başı çektiği sürüngen imparatorluğu tüm gezegene yayılmıştı. Fakat 65 milyon yıl önce yeryüzüne çarpan bir gök cismi hem dinozorların hem de pek çok farklı sürüngen grubunun sonunu getirdi. Pterosaurslar, Ichthyosaurslar, Mosasaurslar, Plesiosaurslar dinozorlarla birlikte yok olan sürüngen gruplarıydı. İlkel kuşların pek çoğu, rudist midyeler, belemnit ve ammonitlerin dahil olduğu deniz omurgasız gruplarının yarısı, pek çok foramifer türü, bir çok deniz planktonun dahil olduğu mikroorganizma ortadan kalkanlar arasındadır. Kara bitkilerinin %35'i yok oldu. Tüm türlerin %60-%80'i ortadan kalktı. çiçekli bitkiler, salyangozlar, midye ve istiridyeler, iki yaşamlılar, kertenkele ve yılanlar, timsahlar ve memeliler ise yok oluştan kurtulup, Senozoik yaşamının bir parçası olmayı başardı.

( )
2.Düzensizlik

Evren'de, dışarıdan müdahale olmaksızın artan tek şey nedir? Kredi kartı borçlarınız mı? Kötü haberler mi? Doların tavan yapması mı? Yoksa gittikçe artan vizeler(imiz) mi? Tabi ki de o şey: düzensizlik. Peki düzenliliğin ya da düzenin ölçütü nedir? Bu soruyu pragmatist bir yaklaşımla ele almak, işimize yaramaz. Ancak şu bir gerçektir ki; kara deliklere ''yem olan'' yıldızların, gezegenlerin ve hatta ışığın bulunduğu (ışık bile karadeliklerin çekim etkisinden kaçamaz. Bu sebeple, karadelikleri göremeyiz) Evren, sonsuza kadar da olsa, 1 saniye de olsa; -insan yaşamı için- kusursuz bir yapı oluşturamaz. Ancak ölçeği büyüterek bakarsak; Evren, kendi yaşamını sağlıklı şekilde sürdüren bir organizmadır.

Düzeni ele alacak olursak; maddenin insan beyni tarafından estetik kaygılar güdülerek algılanmasından başka bir şey değildir. x, y, z eksenlerindeki, ve zaman boyutundaki uyumlu yapı, bizim ufak beyinlerimizde bir anlam taşırken, evrenin tüm atomlarının oluşturduğu büyük sistemde herhangi bir anlam ifade etmeyebilir. Düzensizlik denilen, yani bizim eksenler arasında herhangi bir bağlantı kuramadığımız (bize göre) mutlak karmaşık bir örgü ise, tüm sistem içinde anlamlı olabilir. İçi su dolu bir balona geri dönelim; bir noktasına parmağınızı bastırdığınızda su molekülleri yeni konumlarına geçtiği gibi, evrendeki tüm maddelerin birbirlerine göre konumları her zaman düzen içindedir. İki rübik küp düşünün. birisi karman çorman edilmişken (hem renkleri, hem de eksenleri), diğeri bozulmamış olsun. bu iki küpten hangisi düzenlidir? -Bizim- kurallarımıza göre, elbette ikincisi. Ancak evrenin tüm atomları için, bu küpteki atomlar anomali oluşturuyor olabilir. Yani evrenin bir yerinden parmağımızı sokmuş olabiliriz. Ancak evren, küpteki anomalliği farkedip, tüm yapısını bir anda değiştirir; eski düzenine geri döner. Daha kısıtlı bir zaman aralığında (hatta "an" mertebesinde) bakıldığındaysa, zaten dürttüğünüz balonun her "an" için bir düzen içinde olduğunu fark edebilirsiniz.


Sonuç olarak: Evren'de düzensizlik arttıkça, entropi de artar, enerji düşer. Evren'imizde de, sürekli olarak enerji düşüşü ve düzensizlik artışı görülür. Evren, bizim için oluşmamıştır. Diğer hayvanlar için de oluşmamıştır, planktonlar için de oluşmamıştır. Bir enerji dalgalanması sonucu oluşan Evren, düzensizliğini her zaman koruma eğilimi gösterir. Bu yüzden, gezegenler ölür, yıldızlar müthiş süpernovalara dönüşecek şekilde ölür. Her güneşin ve gezegenin bir ömrü vardır. Bunları, Evren organizmasının ''küçük hastalıkları'' olarak görebiliriz. Evren, gerekli ''antikorları'' ile bu hastalıkları (oluşan dünyaları, güneşleri ve diğerlerini) yener, imha eder. Düzensizliğini (sağlığını) sürdürür. Ta ki ölene kadar...



Emre ORAL
Pozitif İnfotropizma

KAYNAKÇA
Brian GREENE - Evrenin Zerafeti
Jeremmy RİFKİN, Ted HOWARD - Entropi
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst