Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Yalnızlığın Hafifliği

iuflsfozkn

Yeni Üye
8 Ocak 2011
641
0
16
39
Efenim, iki çeşit 'yalnızlık' vardır;
1- Mecburi Yalnızlık.
2- Tercihli Yalnızlık.

Mecbuurii Yalnızlık:

Adı üstünde olup, garibimin muhtemelen yakın uzak çevresindeki kişi-lerin vefat etmesi-boşanması-kaçması, borç takması, küsmesi küstürmesi, saklanması gözüne görünmemesi vb. bir şekilde yalnız kalmış, erkekse - zamanında evin bütün işlerini hanımın sırtına yüklemiş.. bu yüzden iki yumurta efsanesini tokuşturamayan, çarşafını çorabını donunu nevresimini makineye sokuşturamayan..
Habire 'ruh eşi-ikizi' arayışında, 'aşkımı arıyorum, görenler bulanlar müdüriyete..' anonsunda.. falan.

Aşağıda izah edeceğim, 'Tercihli Yalnız Kişi' özelliklerini
sıyırın, mecburi yalnızlık resmi de cascavlak ortaya çıkıverecektir.

Tercihli Yalnızlık:

kuuşşlaaarr.. kuşlar..
uçabilsem sizin gibi de
düz olsa şu yokuşlar
düşse üstümden
şu riyakaar bakışlar..

Kişi, yalnızlığı uzuun yıllar heyecanla dilemiş sabırla beklemiştir. Vatana devlete millete Sakarya'ya, aile kurumuna, komşulara mahalleye, muhtara bakkala vergi dairesine borcunu ödemiş, alacaklarından vaz geçmiş..
Ve "İşte gün bu gündür, bayramdır düğündür.. Vira bismillahh.." deyu, kuş olup süzülmüştür.. yalnızlığaa.. yıldızlığaa.. yalınlığa.. Essahtan harbiden gerçekten özgürlüğe..

Öncelikle, yalnız kişi dik durur ve doğaya sıfır oturur.
Kuuş cıvıltıları içinde gümüş sabahlar..
Üüü ü ü rüüüüü... Kukurikuuuuu.... "ciik.. cikcikcikcik.. ciii.. ciciciciii.. crrrr..
toprak güneş dağlar orman dere bulutlar aydede yıldızlar.. geccee..
Yeşil gurrbağa vraak vrakları.. hauvv havavav.. miyaauuvv..
Evden bahçe kapısından adım attığında cummpp.. doğanın bağrına, maşuğunun koynuna kredi kartsız tektaşsız giren aşık gibi şevkatle ihtimamla ihtiramla süzülür..

Yalnızlığı tercihli statüde yaşayan kişi, spordan zamanı işlemekten aciz değildir..
Laklak edecek insan arayışı içinde bakkala manava şoföre
habire çene çalmaya sarkmaz.. Kaldı ki bunlardan uzaktır zaten.
Dikiş iğnesinin o nazlı cilveli inatçı delikciğinden ipliği
een çok üçüncü denemede öbür tarafa yallah..
Sürekli olaraktan sürek avında eş dost arkadaş aşk arayışında değildir..
Duvarların üstüne üstüne geldiğini zannetmez..
Yemeği bir hanımdan daha leziz sağlıklı ve yenilikli yapar..
Sabahın bulaşığını akşama, akşamın bulaşığını geçen sabahınkiyle beraber bu sabaha bırakmaz..
Geceleri uykuya dalmak için, seksen sağa doksan sola dönelemez, kırk kere dizlerini karnına çekmez, yüzükoyun.. kalkk.. aç tv yi.. internete girr.. yapmaz..
"Mevla kimseleri yalnız komasın" diye dualar etmez..
Devamlı bir üretim gelişim içindedir..
Yalnızlığın acısına dayanamayıp, ağlaya zırlaya, anasını arayan mart kuzusu gibi mee.. meeee.... melemez..

kuuşşlaaarr.. kuşlar..
tükürüp beton bloklarına
teknolojik boklarına
alıp vermeyen mekanlarına
sosyal imkanlarına
bankasına kankasına..
sarkıtıp topuklarımdan gölgemi
kimsecikleri küstürmeden
uçabilsem sizin gibi..
kestirmeden..

kuuşşlaarr..
benim için de uçuşun..
benim içimde uçuşun..

Ööyle "ben yalnızım.." deyivermekle de yalnız olunmaz.
Sen apartmanda iki-üç artı bir de otur, sabah akşam dedikoducu selamsız suratsız komşunla karşılaş, avm lerde vakit öldür, habire tüket, altında dört tekerli teneke kutu trafikte ömür tüket, egzoz dumanı yut, hormonlu domates hıyar ye, tv de haber dizi izle.. yazın yediğin hurmalar kışın kredi kartıyla tırmalasın.. ondan sonra otur, yok yalnızım da.. yok hüzünlüyüm de.. şarkı söyle şiir miir yaz edebiyat yap..
Cık, olmaz öyle yalnızlık anacım.

Medeni madeni sistem robotu.
modern olmuş kişi
üretir iki işi
biri çöp biri çişi
.......
Rakipsizdir yalnız kişi. Artık kimsecikler onunla sidik yarışı yapamaz. Dedikodu gıybet ikiyüzlülükten, alavera dalavera, dakkadubara, abidik gubidikten, laylaylomdan, kin nefret intikam gibi kaka duygulardan, her çeşit oyundan oyunculuktan uzaktır.
Yemek yapmakta maharetli, zamanı işlemekte marifetli,
temizlikte bulaşıkta çamaşırda titizdir.
Öyle bol yağlı etli değildir, sportmendir.
Dağda ormanda saatlerce yürüyebilir.
Konuşmaya acıkmaz, güünleerce hiç konuşmadan yaşayabilir.
Canı sıkılmaz..
Stres presine girmez..
Psikolojik pişik olmaz..
Depresyon onu depmez..

"E yuh çüş.. n'aaptın öyle, ot gibi sap gibi kuru odun gibi kodun, aman.."
demee..
Kendin okumaktır, ruha bürünmektir, hayata tek bir yüz ile görünmektir yalnızlık..

Sihirlidir..

Sonracığıma efendicağızlarıma diyeyim, yalnız kişi hayatın cücüğünü...
..........



pek bi gözel yazıttırıvermişin gari...tebrik eder başarılarının devamını dişlerim ha bu arada bir de soru sorayım gelmişken buraya
bak şimdi ben pek bi asker kafalıyım , disiplin manyağı etmiş kim etmişse beni ee tabi bu da yalnızlığı getiriyor ...salla yalnızlığı önemli değil o fakat asıl sorun ANLAŞILAMAMAK yanlızlığı işte doktor bey -hanım benim kisi hangi türden yalnızlıkçılık oluyor
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
sorduğunuz soruya yazar yazamaz arkadaşımızın yanıt vermesi gerekiyor ve lakin "anlaşılamamak" ile yalnızlık arasında kurmak istediğiniz ilişkiyi açımlamanız halinde konuyu bir de bu yönden irdelemek mümkün olacaktır diye düşünüyorum. ne dersiniz?
 

iuflsfozkn

Yeni Üye
8 Ocak 2011
641
0
16
39
bana kalırsa yalnızlık bir bedensel yalnızlık olarak eksik kalır, diğer yönden bakarsak seven-kavuşamayan anlamıyla(gerek ikili ilişki gerek karı koca ilişkilerini kastediyorum) yine eksik kalır.yazar yazmaz konuyu çok güzel anlatmış ve yukarda verdiğim eksiklikleri göstermiş.
fakat bir de fikri yalnızlık var ki asıl özel olan ve insanı bir bekleyişe sokan yalnızlık ..ailenizin sizi anlayamamasından tutun da okulda öğrencinizin sizin gösterdiğiniz ufku anlayamamasına kadar ya da en yakın arkadaşlarınızın sizi ütopya kahramanı yapmasını düşünün ...bilmem anlatabildim mi?
bazı insanlar buna alışırlar ve yollarında yürür newton olur, galileo olur veya edison olur. ama o yolda o yalnızlığa sabredebilmek hiç de kolay olmamalı
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
"bedensel yalnızlık" yalnızlık değildir. bir ada ve tek insan örneğine döneceğim; yukarıda olduğu için aynı konuya değinmeyeceğim. düşünsel yalnızlık olarak tanımladığınız "anlaşılamama" ise benimsenme/benimsenmeme istencini tetikler ve fakat bunu da yalnızlık olarak yorumlayamayacağım. Yalnızlık bunlardan çok farklı bir olgu olsa gerek.

yazar yazamaz arkadaşımızın yanıtı geldikten sonra değerlendirmek gerekecektir.
 

iuflsfozkn

Yeni Üye
8 Ocak 2011
641
0
16
39
"bedensel yalnızlık" yalnızlık değildir. bir ada ve tek insan örneğine döneceğim; yukarıda olduğu için aynı konuya değinmeyeceğim. düşünsel yalnızlık olarak tanımladığınız "anlaşılamama" ise benimsenme/benimsenmeme istencini tetikler ve fakat bunu da yalnızlık olarak yorumlayamayacağım. Yalnızlık bunlardan çok farklı bir olgu olsa gerek.

yazar yazamaz arkadaşımızın yanıtı geldikten sonra değerlendirmek gerekecektir.
o halde şu soruyu size yöneltebilirim
benimsenme istenci nedir?
sanırım beğenilmeyi kastediyorsunuz.eğer doğru anladıysam ..bundan öte bir şey var orada yani eğer fikirlerinizi başkaları beğenmese de yaşatabilir durumdaysanız benimsenme istenci değildir bu mesele
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
"beğenilmek" değil kastım; güzel çirkin olgusuna dönmüş oluruz. oysa ki verdiğiniz örneklerde güzel çirkinden ziyade ontolojik olarak varlığın devinimsel yasalarına dair tesbitlerde bulunan kişinin bu algısının "anlaşılamaması" söz konusu edilmektedir. burada beğeniden çok ileri sürülen tezlerin kabul görmesi olgusudur. insanın keşfi yazının icadından çok öncelerden başlamıştır ve tüm keşiflerini paylaşmak, ortaklaşmak, ilk-el insandan günümüze önemseyen tüm insanların paylaşım ve dayanışmasını oluşturmuştur. Bu nedenledir ki, canlıya dair doğru bilginin benimsenmesini istemek öznel değil tarihsel/sosyal bir istenci ifade eder. öyle ise, bu durumdaki bir bilim insanının/varsın ütopyacı olsun, anlaşılamaması yalnızlıktan öte bir durumdur.
 

iuflsfozkn

Yeni Üye
8 Ocak 2011
641
0
16
39
"beğenilmek" değil kastım; güzel çirkin olgusuna dönmüş oluruz. oysa ki verdiğiniz örneklerde güzel çirkinden ziyade ontolojik olarak varlığın devinimsel yasalarına dair tesbitlerde bulunan kişinin bu algısının "anlaşılamaması" söz konusu edilmektedir. burada beğeniden çok ileri sürülen tezlerin kabul görmesi olgusudur. insanın keşfi yazının icadından çok öncelerden başlamıştır ve tüm keşiflerini paylaşmak, ortaklaşmak, ilk-el insandan günümüze önemseyen tüm insanların paylaşım ve dayanışmasını oluşturmuştur. Bu nedenledir ki, canlıya dair doğru bilginin benimsenmesini istemek öznel değil tarihsel/sosyal bir istenci ifade eder. öyle ise, bu durumdaki bir bilim insanının/varsın ütopyacı olsun, anlaşılamaması yalnızlıktan öte bir durumdur.
yalnızlıktan öte durum derken?
garip kalmışlık denebilir ki bu da bir bakıma yalnızlığın yoluna çıkar...sanırım yalnızlık ben de pek yalnız kalmış tanıyamamışım...
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
doğru bilgiye sahip olduğunu bilmek yalnızlık değildir; ne Galileo ne de Bruno yalnız oldukları düşüncesine kapılmadılar. tam tersine bilginin ışığında yürümeyi sürdürdüler; kendi zamanında anlaşılamamak/anlaşılmak istenmemek olgularına yabancı olmadıklarından onlar geleceğe yazdılar ve okundular, bu nedenledir ki, hiç yalnız kalmadılar. bu durum yalnızlıktan öte bir durumdur.
 

yazar yazamaz

Yeni Üye
23 Nis 2011
57
1
6
pek bi gözel yazıttırıvermişin gari...tebrik eder başarılarının devamını dişlerim ha bu arada bir de soru sorayım gelmişken buraya
bak şimdi ben pek bi asker kafalıyım , disiplin manyağı etmiş kim etmişse beni ee tabi bu da yalnızlığı getiriyor ...salla yalnızlığı önemli değil o fakat asıl sorun ANLAŞILAMAMAK yanlızlığı işte doktor bey -hanım benim kisi hangi türden yalnızlıkçılık oluyor

sevgili iuflsfozkn, her ne kadar nick'ini disiplin altına alamamışsan da :)
iyi bir şeydir disiplin. ordumuzdan da bellidir. Allah zeval vermesin.
"anlaşılamamak yalnızlığı" statüsüne konuşlandırmışsın zatını, şimdi buna hap gibi bir cevap veriştiriversem, haşa uzman konumuna hadsiz hesapsız burnumu daldırmış olurum ki, hem burnuma hem cahil durumuma ayıp olur.

seni sayın necdet hocamıza havale etmeden önce;
bu arada, yazıyı bir daha aşk ile derleyip toparladım ki, aşağıda çekinmeden sıkılmadan yeni versiyon sürümünü sürüyorum..
hele bir daha oku ki, görelim muzdaripliğin ne kıvama gelecek..
selam ile..
 

yazar yazamaz

Yeni Üye
23 Nis 2011
57
1
6
AAH YALNIZLIK...

Yalnızlığın irdelenmesi, eşelenmesi deşilmesi deşifresi, manifestosu oratoryosu senfonisi..
ıcığı cacığı cücüğü.. heer bir şeysiiii...
diyemem tabii.. daha neleer neler söylerler..

Üç ağır yük vardır insana, can.
1- Hayatı Taşımak
2- Birini Taşımak
3- Kendini Taşımak

1- Hayatı Taşımak:
Metezoridir, birinci vazifedir, ömürlük nöbettir, malum.
"I ıh.. Cık.." denmez. Seve seve öpe öpe tepe tepe söke döke toplaya hoplaya taşıra şaşıra
hapşıra ööyle böyle şöyle.. taşıyacaan, can.
2- Birini Taşımak:
Yükün, taşıtmasını biliyorsa, sırtına binmesini biliyorsa.. âlâ. Taşı taşıyabildiğin kadar.
Yok yükün, debelenip bir o yana bir bu yana devrilip, sana çaprazlama adımlar attıraraktan sendeletiyorsa.. Git taş taşı danasını satayım, derim. Daha iyidir, kolaydır hafiftir rahattır.
Ve nitekim, bir silkelenmekle palan kayışını kırıp, dengini oracığa deviriverip, palandöken dağından bayır aşağı kıç ataraktan seğirtip kaçıveren katır gibi..
böyle bir şansın imkanın da vardır hani.
İzdivaç destisi adayının da "beni düşürüp kırmadan bööyle pampıkk gibi taşıyacak.." ana kriterinde ısrar etmesi, - yanında bir de beş bin lira maaş getirisi şeysi beklentisi hariç -
haklı ve alacaklı bir beklentidir azizim nitekim.
3- Kendini Taşımak..
Ah ah ah.. oy oy oy.. peh peh peh.. ve breh.
Hiiç kıvırmadan yazıyı, hop cumburlop yallah, şu aşk gibi demokrasi gibi adalet gibi her dile düşen ama gerçeğe dönüşmeyen meşhur ama meçhul "Yalnızlık" yıldızını eşeleyiverip karnında kursağındakileri orta yere serpiştirivercem şimdi..
desem de, siyasetçi kadar olmasa da yazıcılığın da gereğidir iki satır kıvırmak;
Eveet, koca koca köşe yazarlarının köşe yastıklarını kabartıp kurum kurum kurularaktan oturup,
sade kahvesini de höpürdeterekten şööyle bir baş yazı döşenmediği gibi,
yalnızlığı sapına telvesine helvasına kadar yaşayan bir erbabı ustası da;
"- Ulen, eveleyip geveleyip dururlar, ne de olsa bir 'sanat' sayılır şu bizim yalnızlık,
çıkayım kabuğumdan da cümle elaleme deyiverip gene gerisingeri girivereyim.."
demediği bir meseldir, Yalnızlık.
'Issız Adam' sinema şeysi bile aciz yetersiz basiretsiz kalmıştır anlatmakta.
O kadar seyircinin huzuurunda, Aşkın ipek-ten mendilini de silpak kağıttan mendiline devşirip Beyoğlu'nun arka sokağına atıvermesi de cabasıdır.
E n'olcek şinci? Koyunun olmadığı yerde keçi Abdurrahman Çelebi olcek. Anladın, can!

mıımmuuhhteşeemmdir yalnızlık
ne, "Hoorrluyosun Kıı.." diye dürtülürsün
gecenin köründe
ne paran bitince örneğin, terkedilirsin
günün birinde..

Aamma velakin, iki çeşit yalnızlık vardır, can;
1- Mecburen Yalnızlık.
2- Tercihen Yalnızlık.
(Ayriyeten mahsusan tahsisen;
"Dokunulmazlı Ulaşılmazlı Çok Özel Yalnızlık".. Ebu Zer Gıfari ve Atatürk.. misalleri.)

1- Mecbuurii Yalnızlık:
Adı üstünde olup, garibimin muhtemelen yakın uzak çevresindeki kişi-lerin vefat etmesi-boşanması-kaçması, borç takması, küsmesi küstürmesi, saklanması gözüne görünmemesi vb. bir şekilde yalnız kalmış, erkekse - zamanında evin bütün işlerini hanımın sırtına yüklemiş.. bu yüzden iki yumurta efsanesini tokuşturamayan, çarşafını çorabını donunu nevresimini makineye sokuşturamayan..
Ha bre de bre 'ruuh eşi-ikizi' arayışında, 'aşkımı arıyorum, görenler bulanlar müdüriyete..'
çabalamasında.. falan.
Unutmadan;
Eşinin kişinin yanında bile yalnızlık ocağının dumanını tüttüren vardır da can, mecburiyetten,
pek kaleme getirip bir cız da bizden olmasın tasasından mıdır, "ah böyle uzun yazıyı da hangi şehr-i internet sakini okuma zahmetine gireer.." endişesinden midir.. geçtikten sonra..
Aşağıda resmini çizeceğim, 'Tercihen Yalnız Kişi' özelliklerini sıyır,
mecburi yalnızlık resmi de cascavlak ortaya çıkıverecektir, can.
Pencereden bakışıp duruşan ıslak sarkık çift kanatlı kuşlaarr..
Bakınız, gerekli şartları haiz değilsiniz, belgeleriniz noksaan, cv niz yetersiiz..
Kırın dizinizi oturun bakim.

2- Tercihli Yalnızlık:
'Mecnunen Yalnızlık'
ve 'Memnunen Yalnızlık' ve bir de 'Kontürsüz Yalnızlık'
ve aşk ile bir daha.. 'Kontrolsüz Yalnızlık'.. tutmayın ulen beni, 'Kondüktörsüz Yalnızlık' da denir.
Keyfimin kahyası bilir, nasıl derse der. Ben karışmam.

kuuşşlaaarr.. kuşlar..
uçabilsem sizin gibi de
düz olsa şu yokuşlar
düşse üstümden
şu riyaakar bakışlar..

Kişi, yalnızlığı uzuun yıllar heyecanla dilemiş sabırla özlemle beklemiştir. İlmek ilmek örmüş,
gömlek gömlek biçmiş, ve "İşte gün bu gündür, bayramdır düğündür.. Vira Bismillahh.." deyu, yalnızlık gömleğini giyinip kanadını kurutup tarayıp takınıp tek kanatlı kuş olup süzülmüştür.. yalnızlığaa.. yıldızlığaa.. yalınlığa.. ovalara dağlara ve denizlere ve bulutlara..
Essahtan harbiden gerçekten öz bre öz özgürlüğe.. Sınırsız değilse de sinirsiz çiğ köftelik lop et.
Sınırsızı, mevta olup dünya meyhanesinin hesaabını ödedikten sonra.
Ancaak, eşeğe binmenin bile bir usulü kaidesinin olduğu hayattaa, yalnızlığa süzülmenin de
şartı şurtu - olur olmazı vardır tabii.
'Olmazsa olmaz'ı şudur;
Öncelikle vatana devlete millete Sakarya'ya, aile kurumuna, komşulara mahalleye, muhtara bakkala vergi dairesine borcunu ödemiş, alacaklarından vaz geçmiş olmak..
'Olursa oollmaazz'ı da şudur can;
İncelikle ardında "Aallçaak!.. namıssıızz!..boyu devrilesicee" deyu aah edüp inim inim inleyen sızım sızım sızlayan tek bir mağdur mağdure komamalıdır.
Şimdi dik durmalıdır ve doğaya sıfır oturmalıdır.
İmdi kişi, ABEDE den bağımsız SİYAYEY'in giremediği, emperyal demokrasi hapını yutturamadığı tek biricik müreffeh bir devlet gibidir gari dünyada.
Sıkıyosa girsin, Mississippi'sini boynuna dolar, yuppi'sini eline verir bizimki, teyy.

Eee, de buyur gari resmini çizmeye caan..
Öncee, sessiizcee.. tatlı mı tatlı, iki katlı, arası Afyon kaymaklı ekmek kadayıfı şeysinde
uyanıyoruz, kalabalık kaabusundan uykusundan kakafonisinden..
Tercihli Yalnızlık Senfonisinee..
Tatata taamm..

Kuu ku rikuuuuu....
Günaydın canaydın dilaydın gülaydın gönülaydın..
Ah cehaalett, ne var sen de uyanaydın..
Gümüş teside gülüş sabahlar..
"ciik.. cikcikcikcik.. ciii.. ciciciciii.. crrrrr..
Kuuş ses lerii oo vaa laa ra yaa yılııır..
İin san bunaa hay raanoo lur baa yılııır...
(bakınız; bir Hafız Burhan şarkısı.)
"Vızzzzz.. bzzzz.." arılar..

bahçeye inmişim sabahleyin,
beyaaz, melek gibii, bir portakal çiçeği..
arı hazretleri girmiş koynuna
çalışıyor muu.. seviyor muu.. ne bileyim ben,
herhalde ikisi de var ki, gerdan teri alınteri gibi bal damlıyor bu işten
ve arı ayrıldı çiçekten..
vızz.. gitti..
her neredeyse yurdu..
yaklaşıp yakından iyice inceledim çiçeği..
enn küçükk bir hasar yok.. aklımm durdu
yine bembeyaaz.. meleek, narin çiçek
bakmışım bakışım
olen sevseydim eğer
işte böyle severdim.. böyle ayrılır bırakırdım çiçeğimi
hasarsız zararsız çiziksiz ahsız günahsız
eh, seversem
"Be adam, öyle sevmek tamam da
ayrılmak bırakmak da niyee, kır dizini otur işte
sevdiğinin dizinin dibinde, eteğinin postunda..
kaç aşık kavuşmuş ki sevdiğine, ey Ayı bey.. ay pardon, ey Arı bey.."
denir ise, derim ki;

amanın dostlaar.. korkarım bir gün;
diye ki meselaa;
- öp bakim şunu.. öp öp.. Hııı! seni hayırsız senii..
- neyi ayol neyi?, daha neresi kaldı..
- eteğimi.. eteğimiii...
- ha???

hah hah haaaaaa..
ne biçim bir şiir değil mi?
.............
Toprak.. güneş dağlar orman dere bulutlar ruuzigaarr..
yağmur yağar tıpır tıpır
gönlüm eder kıpır kıpır
roman kızı camdan bakar
romantik romantik..
Toprak hanım ellenir bellenir tırmıklanır çapalanır cırmıklanır...
rahmine her biri bir minik big-bang misali tohumlar atılır..
Çok hoşuna gider Toprak Hanım'ın;
"Leen yakışıklıı, yerim seni, yerim senii.. hamm yaparım.."

Ve altın tepside akşamlar..
..... dağdan dönüş..
............
Ve geccee....
Yeşil gurrbağa "vrak vrak"ları.. hauvv havavavv.. miyaauuvv..
yeşiiill kurbağalaar.. öter göller deee...
(bir zahmet yine bakınız; bir Hafız Burhan gazeli.)
Hayır efendim hiç de bayat değilim, var mı Tarkan'ın kuşlu kurbağalı tosbağalı şarkısı?
...........
ey ay dede ay dede
benimki nerde kaldı
şu yıldızları bi say dede..
...........
Cırrcırr böcekleri.. Cırrrrrr..cııccıı crrrrr..
(al işte, cırcır böcekli şarkı Hafiz Burhan'da da yok, Tarkan'da da.)
Haa bak, caan; temmuz ağustosta tatile denize neyim gidildiğinde cırıldarlar rahatsız olunur,
kızılır söylenilir: "Ayol bu kadar da ötülmez kii, İstanbulun kornası Elazığ'ın zurnası
ötmez bu kadar.. Hiişt! Susun bakim.. Taa İstanbul'lardan taatile geldik heralde..
Terlik atıcam bak.. Kııışt!,,"
denir..
(Bu memlekette kar yağmur sadece İstanbula yağar, tatile de burdan çıkılır..)
Hiişştt!.. sakkın haa!. O cırlayan böcek tam 11 ay toprak altında bu günleri bekledi..
Şimdi ötmektedir "cırrr da cır.." bir aylığına.. Niye? Dişi böcek onun ötüşüne gelecektir huu..
Ne arabasının markasına modeline.. ne örrosuna.. "Ya herro ya merro"sunadır onunkisi..
Sadece ötüşüne seçişine, öpüşüne sevişine.. bir yarış ki, ölüşüne.
Bakk işte şu böcekcim, bu yaz da öttü öttü.. seçilmedi.. yoksa yokk.. hayat bitti gitti..
Yani sevip sevilmeden.. Ötee.. öte.. ölür.
Ne acı.
Bitmedi can; Seçilse de Vuslat ertesi, zifaf sonu da ölür.. Öpee.. öpe.. ölür.
Bu da mı acı.
Hangisi daha acı?.. Ne bileyim ben.. ikisi de başıma gelmedi. Hangisi hayırlısıysa.
"Ölüşüne ötüşmek.."
Bizimkisi bile öylesine değil mi can?..
(Not: Vuslattan sonra er böcek mi ölüür, er-dişi her böcek mi ölüür..
Ay ay ay.. yüreğim yufka tirit oldu. Bakamam, ona da sen bakacan, can)
Ötüşe ötüşe ölüşenlerle.. öpüşe öpüşe ölüşenler.. Aşağıdakiler/yukarıdakiler..
Cık, çağırın adaleti, tiz terazinin küfünü pasını yağlayıp kapıp gelsin.

Kimm biliir.. belki de böcekbilimci amca yanılıyordur..
Eşini bulup sevmeden sevilmeden ölen böcek yoktur. İnşallah.
Nasıl gözlem yaptı da hangi metodu kullandı da bu bilgiyi derledi, bakmak lazım.
Nasıl ki Ağustos böceğinin bütün yaz saz çalıp, kışın karıncanın kapısını tıklatıp,
"Allah rızası içün bir dilim pastaa.." dediği asılsız kapitalistik bir dedikodu ise..

(Yaa, sen onbeş gün sonra İstanbul'a orta hallı pahallı kakafonik hayatına dönecen vicdansız.
Otur da dinle.. kaç ötüş öpüşe dönüşecek.. hem sen nasıl ötüyon, ona bak.
Onunki bir yaz, seninki 80 yıl. Allah uzun ömürler güzel ve bereketli ötüşler versin efennim.)
............
Gece.. bir başka örter yalnızın üstünü, yıldızlar kişiye özel göz kırparlar can..
Mehtap, yüzünde acıyan değil ama ince düşünceli asill bir tebessüm..
bilmem altı milyar küsur kişi nüfusun içinde namevcut,
belki de tövbe Tanrının bile bile yaratmadığı ya da hala -ölüm günü hediyesi- olarak sakladığı
sevgilinin kollarını dolar bizimkinin beline..
nazlı başını bırakıverir omuzuna..
şelale saçlarını akıtıverir göğsüne..
Usuulcacık..
Ayy.. ne şeey.
....
Bürüm;
aşk geceyi bürünür
biz geceye
öyle bir oluruz ki
ne ben ona görünürüm
ne o bana görünür..

aman da cemil cümle böyle geceleye
aşk'ı heceleye heceleye

(Bürüm, Dürüm'ün bir başka versiyon durumu şeysidir, henüz ithalatı yapılmamakta ama,
siyaset havuzunun durulmasıyla gereken yasal düzenlemenin yapılıp,
eşe dosta elaltından gümrük izni verileceği..)
........
İkametgahtan kulübeden bahçe kapısından adım attığında cummpp.. doğanın koynuna süzülüverir..
Hem de maşuğunun koynuna kredi kartsız tektaşsız giren nesli tükenmiş kelaynak bir aşık gibi
şevkatle ihtimamla ihtiramla süzülür..
Yalnızlığı tercihli statüde yaşayan kişi, spordan zamanı işlemekten aciz değildir..
Laklak edecek insan arayışı içinde bakkala manava şoföre
habire çene çalmaya sarkmaz.. Kaldı ki bunlardan uzaktır zaten.
Dikiş iğnesinin o nazlı cilveli inatçı delikciğinden ipliği
een çok üçüncü denemede öbür tarafa yallah..
Sürekli olaraktan sürek avında eş dost arkadaş aşk arayışında değildir..
Duvarların üstüne üstüne geldiğini zannetmez..
Yemeği bir hanımdan daha leziz sağlıklı ve yenilikli yapar, er kişi ise..
Sabahın bulaşığını akşama, akşamın bulaşığını geçen sabahınkiyle beraber bu sabaha bırakmaz..
Geceleri uykuya dalmak için, seksen sağa doksan sola dönelemez, kırk kere dizlerini karnına çekmez,
yüzükoyun.. kalkk.. aç tv yi.. internete girr.. yapmaz..
"Amanın da dostlar Mevla kimseleri yalnız komasın" diye sızlamaz..
Sürekli bir üretim ve gelişim içindedir..
asla da tatmin olmaz, üretimiyle de gelişimiyle
Yalnızlığın acısına dayanamayıp, ağlaya zırlaya, emmek için anasını arayan mart kuzusu gibi mee.. meeee.... melemez..
Onun için saat, şu gün şu ay yıl yoktur.
Sabah öğlen ikindi akşam ve yatsılı gece. Beştaş yüzük.

kuuşşlaaarr.. kuşlar..
tükürüp beton bloklarına
teknolojik boklarına
alıp vermeyen mekanlarına
sosyal imkanlarına
bankasına kankasına..
sarkıtıp topuklarımdan gölgemi
kimsecikleri küstürmeden
uçabilsem sizin gibi..
kestirmeden..
kuuşşlaarr..
benim için de uçuşun..
benim içimde uçuşun..
(hükümsüz şiir, ama bekleşip ötüşüp duran ıslak sarkık kanatlı kuşlar için ARTI "ANLAŞILAMAMAK YALNIZLIĞINDAN" muzdariplere hap niyetine olabilir.)
...................
Ööyle "ben yalnız yaşıyorum.." deyivermekle de yalnız olunmaz can.
Apartman site, bir-iki-üç artı bir, sabah akşam dedikoducu veya selamsız suratsız komşular,
avm lerde vakit öldürmeler, habire tüketmeler, altında dört tekerli teneke kutu trafikte tükenmeler,
egzoz dumanı, hormonlu domates hıyar, tv de haber dizi.. gazeteler.. yazın yediğin hurmalar
kışın kredi kartıyla tırmalasın.. ondan sonra otur, yok yalnızım da.. yok hüzünlüyüm de..
şarkı şiir miir edebiyat.. Cık, olmaz öyle yalnızlık anacım.
.......
Medeni madeni sistem robotu
bilmez taşı toprağı tanımaz otu
modern olmuş kişi üretir iki işi
doldurur dünyayı biri çöp biri çişi..
(Çerçevesi dışındadır yalnız kişi.)

Rakipsizdir kimsecikler onunla sidik yarışı yapamaz.
Dedikodu gıybet ikiyüzlülükten, alavera dalavera, dakkadubara, abidik gubidikten,
laylaylomdan, kin nefret intikam gibi kaka duygulardan, her çeşit oyundan oyunculuktan uzaktır.
Yemek yapmakta maharetli, zamanı işlemekte marifetli,
temizlikte bulaşıkta çamaşırda titizdir.
Bol yağlı etli değildir, sportmendir.
Dağda ormanda saatlerce yürüyebilir.
Konuşmaya acıkmaz, güünleerce hiç konuşmadan yaşayabilir.
Canı sıkılmaz..
Stres presine girmez..
Psikolojik pişik olmaz..
Depresyon onu depmez..
"E yuh çüş.. n'aaptın öyle, ot gibi sap gibi kuru odun gibi kodun anam.."
demee..
Hem ezeli ebedi nefes "Hu" ile soluk soluğadır kişi ('bilenlerden' ise tabi),
hemi de farkındalıkla donanmıştır ve nasıl ki şehrin güzelliğini de çirkinliğini de
içinde yaşayan değil de dışından gelen görür, ööyle görür döndürür dünyayı.

İşte en ağır en zorlu yükü budur insanın, can.
Tek yürek bir baş "kendini taşımak.." yani üstündekilerle altındakilerle dünyayı taşımak..
Acısıı?.. oollmamııı..
(çatla da patla ey F. :)
"geçmiş olsun Allah bir daha düşürmesin"
deyu uğurlarız inşallah, tahliyende terhisinde..
Ugh, rahat edersin inşallah, bir başka 'Mecbuurii' nin terkisinde:)
..............
Tek kanat ile uçma sanatıdır,
Çok çalışmak, çok pırpır etmek lazımdır,
Ustalık ister,
Kendin okumaktır,
Ruhuna bürünmektir,
Hayata tek bir yüz ile görünmektir..
Çırılçıplaktır,
Görünmezdir,
Esrarengizdir,
Yalnızlık.. can..

Cancağzııım.. daha ne diyeyim
İşte bu/ mudur..
Ne bileyim.
 

iuflsfozkn

Yeni Üye
8 Ocak 2011
641
0
16
39
sevgili iuflsfozkn, her ne kadar nick'ini disiplin altına alamamışsan da :)
iyi bir şeydir disiplin. ordumuzdan da bellidir. Allah zeval vermesin.
"anlaşılamamak yalnızlığı" statüsüne konuşlandırmışsın zatını, şimdi buna hap gibi bir cevap veriştiriversem, haşa uzman konumuna hadsiz hesapsız burnumu daldırmış olurum ki, hem burnuma hem cahil durumuma ayıp olur.

seni sayın necdet hocamıza havale etmeden önce;
bu arada, yazıyı bir daha aşk ile derleyip toparladım ki, aşağıda çekinmeden sıkılmadan yeni versiyon sürümünü sürüyorum..
hele bir daha oku ki, görelim muzdaripliğin ne kıvama gelecek..
selam ile..
mükemmelsin demek eksik kalacak çünkü birini yüzüne karşı övmek iyi bir şey değildir.hayranlığımı dile getirmenin farklı yollarını bulursam ileteceğim şimdi yazını yani üstteki yazıyı okumaya başlıyorum vessselam...
 

yazar yazamaz

Yeni Üye
23 Nis 2011
57
1
6
sevgili iuflsfozkn zaten zatımı çok rahatsız eden "övmek" sorunsalında ÇOKDOĞRU/düşüncen var, ve zatımınkiyle de aynıdır.. tebrikler.. çok sağol..
en ünlü en satan yazanlar bile, yazı/kitap çıktığında heyecan içinde
kulakları diker.. telefon sesine bütün bünyeleriyle odaklanırlarmış..
eş dost arıyacak ya "üüstaatt, bu ne tat.. bu ne taat.. döktürmüşsün gene.." diyecekler ya..
sanatçının asli gıdasının alkış olduğu gibi..

"ya kardeş biz bunları aşmışız.." deer mişim.. (iki nokta parantez)

(hey sistem sen tebessüm etmesini bilemiyon mu yoksa.
hayatta gülemeyenler internette gülecek yahu... saygılar efenim)
 

yazar yazamaz

Yeni Üye
23 Nis 2011
57
1
6
-nacizane esprili bir dille karışık- aşağıdaki yazıyı
"yalnızlık" kunusuyla ilişkili olduğuna binaen ve
iuflsfozkn ilhamıyla amaa..
işte budur/böyledir" kapsamı dışında arz ederim.
Saygılarımla.
(sehven tekrarlı yazımı da başkomiser fides'e ihbar etmişimdir.)

Anlaşılamamak ne nasıl bir şey ola,
kişi nasıl düşer bu zorlu yolaa..


Kişi çocukluğunda ebeveynden, olağanüstü mü deseem..
çok titizlikle mi deseeem.. ilgi/baskı görmüştür.
Ana-babanın çocuğun kaka şeyler yapacağından ödleri kopmaktadır.
Oysa onların çocukları mutlaka cici çocuk olmalıdır.
Bu da sadece "izleme-gözleme-koruma-kollama.." adına,
"sürekli müdahale ve baskı/disiplin ile mümkündür", onlara göre.

"Dur, yapma, etme, çıkma, otur.. onu bırak, şunu al, gir içeriii.."

Mahallede yaramazlık yapan çocuğun adı "filanların çocuğu.."dur, çünkü.
Çocuk için, çeride durum öyle iken dışarıda da şöyle;
"Müdahalesiz sessiz kokusuz ama havadaki partiküllere atomun çekirdeğine bile
sızmış" malum mahalle baskısı...

Bu yöntem ile çocuk, 'öyle bir geçer zaman ki' meşhur dizisindeki Küçük Osman'a dönüşür.
Al böööle, mmıhh önce kokla sonra göğsüne bastır daha sonra gönlünün has bahçesine atıver yani..
Şimdi ana-baba gururla geçmektelerdir bakkalın manavın kasabın önünden..
Çocukları efendi terbiyeli utangaç yanakları kızaran..
mektepte akıllıdır evde usludur sokakta namusludur..
- Cıkk.. olmadı..
- Aa niyeymiş o? Pekaalaa da oldu işte.
- Cııık.. bir noksan var..
- Yaa.. neymiş o?
- Sevgi..
- Yapma yaa.. daha ne olsun yahu, okumadın mı ana-babanın
çocuğa olan ilgisini ihtimamını ikramını.. baksana, pambıkk gibi çocuk işte.
- Pamuktan halat da yaparsın kumaş da.. bu çocuktan kumaş olur anca..
- E iyi işte, halat yapıp da hamallık mı yapacak.. ne güzel kumaş.. örtünsün giyinsin
hayırlı günlerde kullansın üstünde paralansın..
- O kumaşla kimseye benzemez ama..
- A canım kim kime benziyor ayol
- Kafa yapısını kastettim, bunun kafası başka çalışır, çoğu kafa
"takurtukur takurtukur." diye çalışırken bununki "fıkırfıkır fıkırfıkır.." diye çalışır..
- Hadee..
- Eh görecen büyüyünce.. bak nah şuraya yazıyorum "anlaşılmaz" olacak çocukcağız..
rahatsız olacak. Yedi kredi kartı borcu olan ortadirek adamı gibi kıvır kıvır kıvranacak
"kafa sancısından.." inim inim inleyecek yaşamak acısından..
Ne o toplumu anlayacak, ne toplum ona anlatabilecek..
niye böyle medyadan kumandalı "uyurgezer" olunması gerektiğini,
"robotiko" durumları..
- Deme yahu..
- O da yani Küçük Osman da büyüyünce ne kadar çok şey bilirse o kadar çok rahatsız olacak,
acı dolacak..
"- Böyle olmaycek ulen, üşenmeyeyim kalkayım, heer bir şeyi teek tek
düzelteyim disiplin altına alıp hizaaya geelll.. yapayım derdini tencerede kavurup duracam diye
kendi kavrulacak..
"Teey.. hangi birini hangi düzeni düzeltiyon sen Oosmaann.. nın nın nınn.."
diyen meçhul bir ses kulaklarında çınn çın yankı yapıncaa...
Bir kenara savrulacak...
- Vay vay vayy.. Sonra?
- Sonrasıı.. Yalnızlıkk... Hem de şimdilik "mecbuuriisinden"
eh ileride inşallah "kontürsüz"üne...
- Ne acıı
- Hayır ne tatlı
- Acı yahu işte.. Yalnızlık bu..
- Taattt lııııııı..
- Aaaa cıııııı...
- Taaat.....
- AAAA.. ALIN BUNU.. ŞUNU DA ALIN..
ALIN BUNLARI BURDAN..
SİTENİN HUZUURUNU BOZUCAKLAR..
.....
DAatlıııı...
AAcıııı..
KAayymakkk...
Keten helvaaa..
Elma şekerci geldiiiiii...

ben ze meeez kiiim se sa naaa
taav rı na heeey raaano la yııım
 

yazar yazamaz

Yeni Üye
23 Nis 2011
57
1
6
Teşekkürler sayın yazar yazamaz,

Yalnızlık içe kapanma olarak değerlendirilmemelidir. Yalnızlık bir bilgidir, bir duyumsama ve algılamadır...Zorunlu olarak tanımladığınız yalnızlık iletişimsizlik ile örtüşmez mi? İletişim kuramamak/kurmak istememek yalnızlık değildir; içe kapanmadır. Yalnız olan kişi içe kapanmaz ancak iç-dünyası ile barışık kalmayı başarır.

sevgili necdet hoca çok haklısınız..
ancak dile getirmeye çalıştığım yalnızlık anlatısı "kişiye özel bir durum" olsa gerek.
yıllaar sonra insan bir kaçış/çekilme/inziva gerçekleştirme fırsatını yakaladığında
böyle bir "tercihen.." pozisyonuna girebiliyor.. ki bence bir başarıdır..

tercihen yalnızlıkta, bir herşeyi iteleme öteleme beğenmeme reddetme iletişim kopukluğu vs. den ziyade..
öyle bir yalın/izole yaşantıya, dürtüsel/özlem, yorgunluk.. bıkkınlık, kişinin farkındalığı ile orantılı
mevcut sistem/düzene uyumsuzluk.. ne bileyim.. belki de şöyle okkalısından bir ütopya hayalperestliği....
gibi kişiye özel açıdan bakmış gibiyim...
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
Sevgili yazar yazamaz,

Yapmış olduğun doğaçlamalardan iki olguyu anımsadım. –yalnızlığa ve haksızlıklara dair- ilki, Elias Canetti’nin “körleşme” adlı yapıtı ve kahramanı idi. İkincisi ise, anısına saygı ile karanfil bıraktığım Mahzuni Şerif ve şiirleri oldu; diyor ki;


“Ben hoca değilim muska yazmadım

Ben hacı değilim Arap gezmedim

Kuvvetliyi sevip zayıf ezmedim

Namussuza boyun büktüm ise yuh”


../.
Ve ayrıca,
Yazdıklarını keyifle okudum dersem yetersiz kalacaktır; hem keyifle okudum ve hem de okurken düşündüm. Bazı önemli olgulara yaptığın atıflar ile trajedileri gülümseten ve düşündüren boyutlarda dile getirmen edebi bir boyut taşımaktadır.

Entelektüel bir yaklaşımla dünyaya bakmak, onu yeniden yorumlamak değil midir?

Yalnızlık hafiflik sağlayacaktır.

Sevgi ve saygı ile...
 

yazar yazamaz

Yeni Üye
23 Nis 2011
57
1
6
(sevgili necdet hoca çok saygılar sevgiler sundum, sağolunuz)

kentler
vakıflar
sosyal yardımlar
miitingler
cemiyyetler

aamma gene de
kafada yalnızlık
kalpte yalnızlık
cepte yalnızlık
vefa sefa cefa da yalnızlık..

bir pencerelere
bir de gecenin yüzüne
bakmışım bakmışım..
da demişim ki;
ulen bizimkisi
insanlık değil yıldızlık
 

glsezinrs

Yeni Üye
12 Ara 2010
1,358
0
0
64
Yalnız doğduk ve ölüme de öyle gideceğiz.Tüm yapışık ilişkileri (arkadaşlık, evlilik, aile vb) yaşam süresince edinmekteyiz.Sosyalleşme (yapışma) türümüzün hayatta kalması için bir zorunluluk..Aslında yalnızlıkla ilgili tüm yakınmalarımz yalan.Yalnızlığımızı özlüyoruz deliler gibi..
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
“Yalnız doğduk ve ölüme de öyle gideceğiz.Tüm yapışık ilişkileri (arkadaşlık, evlilik, aile vb) yaşam süresince edinmekteyiz.Sosyalleşme (yapışma) türümüzün hayatta kalması için bir zorunluluk..Aslında yalnızlıkla ilgili tüm yakınmalarımz yalan.Yalnızlığımızı özlüyoruz deliler gibi..”glsezinrs yazdı

../.
Yukarıdaki anlatımda biyolojik yalnızlığı esas aldığınızı görüyorum. “yapışık ilişkiler” olarak tanımladığınız sosyal eklemlenmelerin ise bunu ortadan kaldırdığını belirttikten sonra yalnızlığa duyulan özlemi dille getirişinizde ise biyolojik yalnızlıktan öte düşünsel yalnızlık ve yüklenimlerden kurtulma eğilimi taşıdığını söyleyebilirim.

Sosyal dokuların hiç biri yalnızlığı ortadan kaldırmaz tam tersine sosyal dokular nedeniyledir yalnızlık anlam kazanır ve bunun bilincinde olma kişileşme ile orantılı hafiflik sağlar. Yakınılan yalnızlık gerçekte bir tür iletişim noksanlığı olup yalnızlığın kendisi değildir. Demek istediğim “sosyalleşem(yapışma)” olarak tanımladığınız ilişki kalıpları olmasaydı yalnızlık olmazdı. Başka bir alatımla sosyal ilişki kalıpları yalnızlığı kaldırmaz, tam tersine yaratırlar/doğururlar.
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
“Yalnız insan merdivendir
Hiçbir yere ulaşmayan
Sürülür yabancı diye
Dayandığı kapılardan” ARAGON


Ve kapılar
Ardına kadar açık
Gün-seli dökülür içine
Ve kapılar
Ardına kadar kapalı
Gün sızmaz
Uğuldamaz rüzgarın sesi
Bir çiğ damlası olur
Kurulur merdivene
Buharlaşmaya hazır
Ve yorgun
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
"Varolmanın dayanılmaz -bir-haifiliği" vardı. Kundera, böyle tanımlıyor. "bir" benim eklentimdir. Yalnızlığın ağırlığı/-yük değil- nerededir?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Üst