Neden Önemseriz?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Neden Önemseriz? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 58,395 kez görüntülenmiş, 384 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Neden Önemseriz?
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Objectivity
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
önemsememek bireysel bir tercihtir. her tercih gibi onun etkileşimi, sosyal doku içerisindeki yeri yaşanılan zaman dilimi ile yakından ilgilidir. her toplumun dayattığı önem ve önemsizlik olguları vardır ve olacaktır; ancak, önem ve önemsizlik zinciri buna/toplumsal dayatmalara karşı bireysel tercihler ile karşı-durmalarda bir anlam kazanır. değilse, sür-giden benimsemelerin akıntısına kapılmaktan başka bir şey/olgu yaratılmış olmayacaktır. bu durum, bireysel ve toplumsal önem zincirinin/önemsizlik zincirinin ayrıştığını gösterir. sosyal bir varlık olarak bireyin sosyal dokuyu zorlaması, değiştirmesi, önermesi, olumlaması ve olumsuzlaması önemsenecek bir edimdir. demek ki sosyal dokuya değinmeyen/dokunmayan/irdelemeyen edimler/edimsizlikler edilgen-pasif edimler/edimsizlikler olarak önemsizler halkasında yer almaya mahkumdurlar. önemsizlik zincirinin ilk halkası sürüleşmektir.

Aslinda surulesmekten ziyade surulestirmek, toplumumuz gibi iktidarlarca yolendirilen ve yonetilenlerin kullandigi en onemli kozlardan biridir. Zaten suru psikolojisi ve korku felsefesi, toplumumuz gibi birey olamayanlar icin gecerlidir. Cunku birey olmak demek, zaten suruden ayrilmak demektir.

Oyuzden toplumu suru olarak bir arada tutmak, ulke iktidarlarinin en onemsedigi politikadir. Baska turlu cemaat toplumu olusturulamaz.
 

istanbul

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Sıradan olmak
Sürüden olmamak güzel bir söz...
peki arkadaşlar sürüden ayrılanlar zaman içinde yeni bir sürü oluşturmuyorlarmı?
bunu nasıl anltırsınız sayın nejdet ve evrensel insan

Önemsenmek içinde tek söyleyeceğim söz Ego
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sayın İstanbul,

kitle ve sürü bir diğerinden ayrışır; ilki önemlidir sonuç doğurur, ikincisi önemsizdir sonuç doğuramaz.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sıradan olmak
Sürüden olmamak güzel bir söz...
peki arkadaşlar sürüden ayrılanlar zaman içinde yeni bir sürü oluşturmuyorlarmı?
bunu nasıl anltırsınız sayın nejdet ve evrensel insan

Önemsenmek içinde tek söyleyeceğim söz Ego

Birey bilincini almis bireylerin olusturdugu birlik, bireysel hak ve ozgurlukler temelinde bilincli ve farkindalikli bir birlik olacagindan; aksine suru degil, hak ve ozgurlugunu arayan ve ne istedigini bilen bilincli topluluktur.

Cunku "suruden ayrilani kurt kapar" degil, asil "kurtun" suruyu bir arada tutmasi oldugunun bilinc ve farkindadir. Oyuzden kurtun varliginin ve kurta nasil yem olunmamasi gerektiginin mucadelesi ve bilinci gerekir. Bu da kurttan korkan suru degil, kurta karsi kendini ve haklarini koruyan bir bireyler toplulugudur.

Dolayisi ile bireysel hak ve ozgurlukler, bireyin hak ve ozgurluk bilinc,farkindalik algi ve bilgisi varsa, mumkundur.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sürüleştirmek ile sürüleşmek aynı olgunun iki yüzü gibidir. biri olmadan diğeri olmaz. ancak her iki olgu arasında önemsizlik zincir açısında çok fark vardır. sürüleştirmek "önemsiz" bir edim olarak geçiştirilmeyecek bir durum iken, sürüleşmek "önemsiz" dir. sürüleşmek de önemsiz bir olgu değilidr ve fakat kendisi önem/değer yaratamadığı için önemsizdir. bu şekilde her iki olguyu ayırmak gerekmektedir.

önemsememek bir değerdir ve bu değer olumsuz, eksi bir değerdir. bunun öznesi bir/birden çok kişi, topluluk ve nesnesi bir/birden çok cisim olabilir. önemsenen olguda olduğu gibi önemsenmeyen olgunun da bir/birden çok muhatabı vardır. muhataplık her zaman insana/özneye dairdir. cisimler üzerindeki önemsizlik yargısı da insan üzerinden yansıyan bir değer olgusuna dayanır. bu da, önemsememenin bireysel görünmesine karşın toplumsal bir yanı/görüngüs olduğunu gösterir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
.....insana/özneye dairdir. cisimler üzerindeki önemsizlik yargısı da insan üzerinden yansıyan bir değer olgusuna dayanır. bu da, önemsememenin bireysel görünmesine karşın toplumsal bir yanı/görüngüs olduğunu gösterir.

Doğru..Nelerin önemli olduğuna ilişkin ilk verileri aile,okul, soosyal çevre/sosyal kurumlar sunuyor bize..Burada bireyin bunları gözden geçirmasi, kabul edip etmemesi subjektif yargılarını doğuruyor.Ama çıkış noktası, toplumsal kabuller..Birey-toplum çatışması da sorgulamadan sonra başlıyor..Aslında herşeyin temelinde, insanın doğarken "çok yetersiz ve tamamlanmamış" olmasından kaynaklanıyor.Hayatta kalmak için uzun süre muhtaç olduğu "çevre" onu çoktan bir kalıba dökmüş oluyor..Birazcık "kendi" olmaya başladığında (soru sormaya başladığında) cevapların çoktan verilmiş olduğunu ve kafasına çivi gibi çakılmış olduğunu farkediyor...Toplumla çatışması bir yana, kendi-kendisiyle çatışmaya başlıyor sonra..Eğer Sn.evrensel-insan'ın dediği gibi tabula rasa olsa idik, bu çatışmaları hiç yaşamazdık.Birey olma, kendi özünü keşfedip, kendini gerçelkleştirme yolunda sadece bir adım.."Ne olmam gerekiyor, ama ne yapıldım/yapılmak isteniyorum?" soruları önemli..(ben bu soruları önemsiyorum,cevaplarını da..)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kesinlikle katılıyorum söylediklerinize. insan boş-levha olarak doğmamaktadır. onun tarihsel belleği içinde yaşadığı, büyüdüğü, olgunlaştığı toplumsal dokuda şekillenir ve onunla yaşadığı çatışmalr ile öznelliğini, kişiliğini kazanır. onun kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut toplumun onun önünü açıcı olması gerekirken, tıkaç görevini üstlenmiş olmasından dolayı birey ve toplum, aile ve çevre ile çatışması da bir o kadar karmaşık ve çetin olmaktadır. bu durum aynı zamanda gelişmenin dinamiklerindendir. öyle ise şuna varabiliriz; çocuklar küçük bireylerdir ve önemseme zincirinde onlar ilk halkada yer alan öznelerimizdirler.
 

Beril

Üye
Yeni Üye
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Görebilen bir göz için en olgun ve keşfe değer bilginin çocuğun dimağında yer aldığını ve oraya ne denli önem ve emek verilirse o masumane emeğin o denli bize geri döneceği bilinmelidir
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
teşekkürler sayın Beril,

bir olguyu çağrıştırdı yazdıklarınız:
bilge-kadın, asıl öğretmenim, sevgili anam derdi ki; "ruhları bedenlerinden büyük olduğu için çocuklar yerlerinde duramazlar" anısına bir karanfil bırakıyorum.
 

Beril

Üye
Yeni Üye
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bilge bir ebeveyn sanırım bu hayatta sahip olunabilecek en bahtlı şey.Bilge evlat- aynı zamanda -bilgeliği içinde hiç büyümemiş olandır.

Selam olsun çocuklara ve her daim çocuk kalabilenlere
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Burasi cok onemli. Bir ebeveyn, kendi aklinin inandigi dogrulari onemsemek ve bunlari cocuklarina empoze etmek yerine, cocuguna tum resmi onemsetip, o resim icinde hem bir pencere de evladinin edinmesini hem de bu pencerenin resmin tek penceresi olmadigini ve de her pencerenin kendi farkini algilamasini ogretmelidir.

Boylece cocuk, hem kendi penceresini ortaya cikarabilecek birey yetistirimini almis olur, hem de kendi penceresi disindaki pencerelerinde onemini. Yani,resmin sadece kendi penceresinden olmadigini, farkli pencerelerden olustugunu algilar.

Iste bu temelde ebeveyn, evladina kendi penceresini degil; pencere edinimi ve hic bir pencerenin tum resmi veremeyecegini ve her pencerenin resmi tamamlayan birer kare oldugunu ogretir.

Iste bu onemseme, akilci degil; gozlemsel onemsemedir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
...Iste bu onemseme, akilci degil; gozlemsel onemsemedir.

Yazdıklarınıza katılıyorum.Ama "akıl" kavramının içeriğinde örtüşemiyoruz..Ancak tüm yazdıklarınızda "akıl" ve "gözlem" kavramlarını birbirilerinin yerine geçirir isem "bence" tutarlı oluyor..Gözlemi yapan duyu organlarımızdır.Bu gözlemi işleyip algıya/idrake çeviren, ham veriyi işleyen , düşünsel yetinin de tabanı olan "akıl"ımızdır.verdiğiniz örnekteki tek pencere (kendi penceresi) göstermeyen anne, bunu gözlemiyle beceremezdi..Etrafındaki bir çok annenin kendi penceresini önerdiğini "öncelikle" gözlemlemiş olması ve bunu önemsemesi daha akla yakın...Ancak aklını devreye sokup, sorgulayarak başka pencereler olabileceğini/olduğunu kavrardı..
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
akılcı ve gözlemsel önemseme - ayrışıyorsa sizin tanımınızla- türleri arasındaki farkları tanımlar mısınız?
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
akılcı ve gözlemsel önemseme - ayrışıyorsa sizin tanımınızla- türleri arasındaki farkları tanımlar mısınız?

Bundan önce, akıl kavramını nasıl anladığımızı ortaya koyup, ortak bir anlayış üzerinden , ayrım var/yok saptamasını yaparsak daha sağlıklı olur..Benim Sn.evrensel-insanın kullandıığı (hatta olumsuz içerik yüklediği) akıl kavramının, "akıl" değil de nesnel olmayan ön kabuller, ön yargılar, koşullanmalar üzerine inşa edilmiş "fikir"ler olduğunu, onları ifade ettiğini düşünüyorum...Akıl nedir derseniz; sözlük anlamından ziyade kavramın bendeki içeriği şu;
İnsan türüne özel, çalışma prensipleri bakımından türün tüm bireylerinde aynı olan(potansiyel olarak), düşünme/soyutlama yetisini ,yaratıcı zeka ve hayalgücünü,karşılaştırmayı,sorgulamayı, duygulanımları, tasarımları mümkün kılabilen beceri.Sn.evrensel-insanın "numenal yeti" dediği kavrama denk düşüyor.Zeka daha farklı...öncelikle subjektif.. Beynimiz akıl üretmez..Üretimini 5 duyudan gelen uyarıcıları aklın prensiplerine uygun işleyerek yapar ...Soyutlama da yapar elbette..Bunların öznelliği, aklın herkeste farklı olmasından değil, algıların,geçmiş deneyimlerin, öğretilerin, vb farklı olmasındandır..Bireysel düşünceler, fikirler olur,ideolojiler,inançlar olur. Ama,..Bireysel akıl olmaz..(bireysel göz, bireysel kulak olamadığı gibi..) Aklı dışarıda bırakan bir gözlem, ancak kameralar için sözkonusudur..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
akılcı ve gözlemsel önemseme - ayrışıyorsa sizin tanımınızla- türleri arasındaki farkları tanımlar mısınız?

Gozlem ile akil, metafizik ile epistemoloji, bilgi ile ogreti, Biimsel method ile felsefi method, dusunce ile inanc v.s. farkini daha net ve acik algilamak icin; bir ornek vermek istiyorum.

Soyle bir cumlemiz var.

" Bir yetiskin? ile bir cocuk? elele yolda yuruyordu"

Yukaridaki cumle, oznesi belirtilmeden, 3. sahis agzi ile dile gelmis bir cumledir.

Burada gozlemleyenin kendisi cumleye dahil degildir.

Gozlemlenen, bir tane (sayi olarak) yetiskin ve bir tane (sayi olarak ) cocuk (yetiskin olmayan) ve bu ikisinin elele yolda yuruyor oldugudur.

Yukaridaki cumle de, aklin bir rolu yoktur. Sadece gozlemin, gozlemleyen tarafindan, epistemolojik gerceklik olaraK notr algisi ve disaridan bakis acisi dile gelmistir. Teorisi de yukaridaki cumledir. Bu teori test edilebilir ve de yetiskinin ve cocugun sayisi artirilarak,ya da eksiltilerek, ya da el ele tutusmalari degistirilerek, ya da yol yerie baska bir mekan yer belirtilerek yanlislanabilir. Ya da bu cumle icinde yer alanlar, kendi istekleriyle bu cumleyi gozlem degisikligi yaratarak (yani gozlemliyenin gozlemini degistiren bir goruntu vererek) kendileri yanlislayabilirler. Dolayisiyle, gozlemleyenin gozleminin yanlislayacagi ve dile getirecegi yeni bir cumle, yeni bir teori olacaktir.

Simdi, cumlemizde degisiklikler yapalim. Once, cumlemizi hatirlayalim.

" Bir yetiskin? ile bir cocuk? elele yolda yuruyordu" ve degistirelim.

Yalniz buradaki degisiklik, gozlemsel degil; akilci, ozneli, inancsal ya da test edilebilir icerikte dusunsel olacak.

"Bir yetiskin ile bir cocugun elele yolda yurudugunu gordum" Burada ozne gozlemleyen olarak kendisini ortaya koymustur. Yani bu cumle, subjektif bir icerik kazanmistir ve cumleyi dile getiren subjenin bir dogrusudur.

Simdi ayni subjenin yetiskine, bir cinsiyet verdigini dusunelim.
Ayni subjenin, cocuga bir cinsiyet verdigini dusunelim.
Ayni subjenin "elele" ye, bir soyut (sefkatle, ictenlikle, s1k1 s1k1, nazikce v.s.) kattigini dusunelim.

Ayni subjenin yola bir icerik ve anlam (bulvar, patika, sokak, otoyol, cadde v.s.) kattigini dusunelim.

Dusunursek, bu cumleyi, bir subjenin, akilci dusunce ve inanciyla cesitli sekillerde "susledigini/detaylandirdigini v.s." ortaya koyabiliriz.

Sonucta bu subjenin, tum bu oznel eklentileri kendisinin , algi, bilgi, birikim, bilinc, farkindalik v.s. farkindan kaynaklanir.

Sonucta baska bir subjenin oznel eklentileri kendisinin farkindan kaynaklanacaktir.

Burada subjenin, yetiskin ve cocuga verdigi cinsiyet, onun kendi eklentisidir. Ama, bunlar inanc degil; birer dusuncedir. Cunku cumlesi (teorisi) test edilebilir.

Yalniz eleleye verdigi icerik, onun inancidir. Cunku bunu test edilebilirliginin bir olanagi yoktur.

Yola verdigi icerik ise, tartismalidir, mesela cadde ve sokak farkini ortaya koymak test edilebilir olarak mumkun degildir.

Ayrica, bu subjenin cumlesinde (teorisinde) "bana/inancima/dusunceme/tahminime v.s. gore" temelli bir aciklama bulunmadigindan da, cumlesi (teorisi) kesinlik icermekte ve bilimselligin, yanlislanabilirligine ters dusmektedir.

Oyuzden ortaya bir cumle (teori) koymak istiyorsak, bunun bilimsel olabilmesi, epistemolojik gercekligine, notr algisina, disaridan bakis acisina, test edilebilirligine ve gozlem ile cumlenin (teorinin), yanlislanabilirligine baglidir. Bu da bilimsel method demektir.

Bunun disinda kalan her turlu cumlenin (ideoloji, gorus, teori v.s.) oznel, akilci, dogrucu, ayrimci, test edilebilirlik/edilemezlik temelinde dusunsel/inancsal ve en onemlisi tartismasal olacagidir.

Yukarida verilen cumle ornegi, her turlu konu anlam ve icerik icin gecerlidir. Cunku akilcilik temelinde savunu, ispat, kesinlik, sabitlik, sahiplik icermesi ve hatta teslimiyet icermesi, subjenin cumleye (teoriye) ne olcude kendini ve kendi katkisini ne kadar ekleyecegine baglidir.

Iste teorisi test edilemeyen tum eklentiler, hem gozlem vermeyecek, hem de bilimsel olmayacaktir.

Burada kisinin onemsemesi gereken, bilimsel ile inancsal farkini ortaya koyabilmek ve inancsal olanin kendinden ve kendi verdiklerinden kaynaklandigini bildirecek ve bunu bilimsel olarak ortaya koymayacaktir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bundan önce, akıl kavramını nasıl anladığımızı ortaya koyup, ortak bir anlayış üzerinden , ayrım var/yok saptamasını yaparsak daha sağlıklı olur..Benim Sn.evrensel-insanın kullandıığı (hatta olumsuz içerik yüklediği) akıl kavramının, "akıl" değil de nesnel olmayan ön kabuller, ön yargılar, koşullanmalar üzerine inşa edilmiş "fikir"ler olduğunu, onları ifade ettiğini düşünüyorum...Akıl nedir derseniz; sözlük anlamından ziyade kavramın bendeki içeriği şu;
İnsan türüne özel, çalışma prensipleri bakımından türün tüm bireylerinde aynı olan(potansiyel olarak), düşünme/soyutlama yetisini ,yaratıcı zeka ve hayalgücünü,karşılaştırmayı,sorgulamayı, duygulanımları, tasarımları mümkün kılabilen beceri.Sn.evrensel-insanın "numenal yeti" dediği kavrama denk düşüyor.Zeka daha farklı...öncelikle subjektif.. Beynimiz akıl üretmez..Üretimini 5 duyudan gelen uyarıcıları aklın prensiplerine uygun işleyerek yapar ...Soyutlama da yapar elbette..Bunların öznelliği, aklın herkeste farklı olmasından değil, algıların,geçmiş deneyimlerin, öğretilerin, vb farklı olmasındandır..Bireysel düşünceler, fikirler olur,ideolojiler,inançlar olur. Ama,..Bireysel akıl olmaz..(bireysel göz, bireysel kulak olamadığı gibi..) Aklı dışarıda bırakan bir gözlem, ancak kameralar için sözkonusudur..

Fikirler kendi kendine olusmaz. Bir kisiye dogumdan itibaren verilen,tum degerler ve onemsemesi/onemsememesi istenenler zaten fikirdir. Alik bu fikri sorgulamaz, ustelik bu fikrin inanci ve ideolojisi ile herseyi degerlendirir.

En basitinden bir turk milliyetcisi icin, baska bir milli/etnik koken olamaz. Dolayisiyle, boyle bir milliyetci bakisacisi, gozlem olarak Anadolunun etnik farkliliginin mozayigini gorebilmek yerine, onlarin hepsini kendi milliyetci bakis acisi temelinde elimine eder ve kabul edemez.

Kisaca etnik olarak Anadolu mozayigini ve cok sesliligini aklini inandirdigi bir milliyetci ideoloji temelinde gozlemleyemez, ustelik olan gozlemi de kendi aklinin inandigi milliyetci bakis acisina uydurmaya ve anadolu cok sesliligi gozlemini bu temelde carpitmaya ve kendi milliyetci inancina uyarlamaya calisir.

Iste en azindan Anadolu'nun milli/etnik mozayigini disaridan bakis acisi ve notr algi ile gozlemleyebilmek icin, aklin bu milliyetci inanc ve ideolojik dogrusundan arinmasi gerekir. Aksi gozlem degil, kendi inancinin bir bakis acisidir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Fikirler kendi kendine olusmaz. Bir kisiye dogumdan itibaren verilen,tum degerler ve onemsemesi/onemsememesi istenenler zaten fikirdir. Alik bu fikri sorgulamaz, ustelik bu fikrin inanci ve ideolojisi ile herseyi degerlendirir.

En basitinden bir turk milliyetcisi icin, baska bir milli/etnik koken olamaz. Dolayisiyle, boyle bir milliyetci bakisacisi, gozlem olarak Anadolunun etnik farkliliginin mozayigini gorebilmek yerine, onlarin hepsini kendi milliyetci bakis acisi temelinde elimine eder ve kabul edemez.

Kisaca etnik olarak Anadolu mozayigini ve cok sesliligini aklini inandirdigi bir milliyetci ideoloji temelinde gozlemleyemez, ustelik olan gozlemi de kendi aklinin inandigi milliyetci bakis acisina uydurmaya ve anadolu cok sesliligi gozlemini bu temelde carpitmaya ve kendi milliyetci inancina uyarlamaya calisir.

Iste en azindan Anadolu'nun milli/etnik mozayigini disaridan bakis acisi ve notr algi ile gozlemleyebilmek icin, aklin bu milliyetci inanc ve ideolojik dogrusundan arinmasi gerekir. Aksi gozlem degil, kendi inancinin bir bakis acisidir.
Akıl bir elektrik santrali...Düşünce/fikir vs elektrik enerjisi..Su kaynağı/baraj göleti de içine doğduğumuz, bizi, fikrimizi/inancımızı şekillendiren sosyal çevre..Aklın değil, kaynağın arıtılması gerekir..
Her birey, doğal olarak su kaynağının da üyesi olduğundan, kendi kendini arıtmakla işe başlayabilir..Bütün göleti boşaltmak ve yeniden doldurmaya çalışmak, elektrik kesintilerine neden olacağından, karanlıkta kalabiliriz...(H)
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Akıl bir elektrik santrali...Düşünce/fikir vs elektrik enerjisi..Su kaynağı/baraj göleti de içine doğduğumuz, bizi, fikrimizi/inancımızı şekillendiren sosyal çevre..Aklın değil, kaynağın arıtılması gerekir..
Her birey, doğal olarak su kaynağının da üyesi olduğundan, kendi kendini arıtmakla işe başlayabilir..Bütün göleti boşaltmak ve yeniden doldurmaya çalışmak, elektrik kesintilerine neden olacağından, karanlıkta kalabiliriz...(H)

Akil, ingilizcedeki, felsefi varlik ideolojisi olarak maddeye karsit gelen "mind" degildir. Akil, ego algisinin numenal yetisidir. Dolayisiyle akilcilikta, egosal bir penceredir.

Buradaki ego, birey bilinci anlaminda da degildir. Kisinin kendi kendine sahiplendigi ve sabitledigi degerler ve bu degerlere kendini teslim ederek, yasamini harcatmasidir.

Yani, yasamak icin gerekli olan beslenme, korunma v.s. degil; dogumdan sonra yasamda kendisine verilen degerlerdir.

Iste bu temelde aklin bu egoist yapilandirilmisligini sorgulayacak bir numenal yeti gerekir. Eger bu numenal yeti yoksa, kisi ve beyni aklin inandigi ve kendine dogruladigi degerlere mahkumdur. Ya bunu dogal olarak algilar, yasorgulanmaz kilar, ya kader atfeder, ya da kalitima baglar. Oyle veya boyle kendini aklin inandigi dogrulara mahkum eder ve yasamini teslim eder.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
önemsemenin bir yargı olduğu yukarıda açıklanmış bulunmaktadır. birey ve toplum arasındaki çelişkinin bunlar üzerindeki etkileri vardır ve olacaktır. normatif disiplinlerin pozitif bilimler ile bir-e-bir örtüşmelerini beklemek ve istemek bilimsel yaklaşım olamaz. örneğin. "yaşama hakkı önem halkasında ilk sıralarda yer aalır" önermesinin öznesi, dile getireni bilmem x,y,z faktörleri ne olursa olsun önem halkasında yer edinmiş ise doğrulanabilirliğini ölçmeye kalkmanın bir manası yoktur. kütle çekimi gibi yer ve zamana göre değişmeyen bir veri ile karşı karşıya olunmadığına göre değerler haşkasını pozitif bilimler ile ölçmeye kalkmak ve daha sonra da tümden bir yaklaşımla metafizik ve ...izmlerle ve de teoloji ile kıyaslamak yanıltıcıdır.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
önemsemenin bir yargı olduğu yukarıda açıklanmış bulunmaktadır. birey ve toplum arasındaki çelişkinin bunlar üzerindeki etkileri vardır ve olacaktır. normatif disiplinlerin pozitif bilimler ile bir-e-bir örtüşmelerini beklemek ve istemek bilimsel yaklaşım olamaz. örneğin. "yaşama hakkı önem halkasında ilk sıralarda yer aalır" önermesinin öznesi, dile getireni bilmem x,y,z faktörleri ne olursa olsun önem halkasında yer edinmiş ise doğrulanabilirliğini ölçmeye kalkmanın bir manası yoktur. kütle çekimi gibi yer ve zamana göre değişmeyen bir veri ile karşı karşıya olunmadığına göre değerler haşkasını pozitif bilimler ile ölçmeye kalkmak ve daha sonra da tümden bir yaklaşımla metafizik ve ...izmlerle ve de teoloji ile kıyaslamak yanıltıcıdır.

Peki, descriptive, yani tanimlayici, betimleyici, disiplinler icin ne diyorsun? Bunun evrensel onay almisligi var mi, mumkun mu?

Su an gecerli olan her turlu bilimin disiplini var mi?, varsa bu bilimsel mi? Bilimdeki on kabulleri, sorgulanmazlari ve bunlarin uzerine insa edilen bilimi inanctan ayirabiliyor musun?

Normlar, dogal mi, yoksa insanoglunun bir ortaya koyumu mu? Herhangibir seyi, degismez, sabit, bir norma oturtmak,ne kadar bilimsel?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst