- 19 Ağu 2008
- 3,589
- 179
- 63
- 61
- Konbuyu başlatan
- #41
düşüncenin süreklilik ve tamlama eğiliminden kaynaklı olarak "mutlak-olanı" arayışı her zaman ola-gelmiştir. bu arayışın zararı yoktur ve fakat teşhiste yanılma olasılığı çok fazla olacaktır.
Herzaman boyle mi kalacak?, bu bir kader mi, kalitim mi, dogallik mi; yoksa dogal zihniyetin yerlesmisligi ve sorgulanmazliginin getirdigi bir sonuc mu?
düşüncenin süreklilik ve tamlama eğiliminden kaynaklı olarak "mutlak-olanı" arayışı her zaman ola-gelmiştir. bu arayışın zararı yoktur ve fakat teşhiste yanılma olasılığı çok fazla olacaktır.
Sorgulamak, sadece anlamamıza/kavramamıza yarar.Fizik bedenimiz var olduğu sürece, fenomen; numenal yeti filan dinlemez..,(her zaman değil, işine geldiğinde dinler..diye düzeltiyorum)
Peki insanoglu fenomeni neye gore hareket eder, yasar, iliski duzen ve sistem kurar, kurumsallasir ve kuralsallasir?
Üremek, yayılmak, kemirmek üzerine kurar her türlü sistemini..Bakteri gibi yani...
unutmayınız ki insan üzerinde bulunduğu zeminde var-olabilen bir canlıdır. bu olguya yukarıda değinmiş olduğumu düşünüyorum. mükkemel -ki yoktur düşüncesindeyim- olanı arama düşüncesi ile şiddet ve iktidar olgularını bir-aynı olgu olarak değerlendiremeyiz. erk-egemen olanın iktidar düşüncesi şiddet ile beslenir ve bu tamamen doğadaki vahşi olarak tanımlanan şiddet ile özdeş değildir. eğer şiddet ve kaynaklarını irdelemek istiyorsak canlı/cansız doğa ile bir bütün olduğumuzun -insan türü olarak- bilincinde olmamız ile başlamak gerekecektir. bu bilincin gerekliliği insan türünün yaratma gücünden ileri gelmektedir.
insanın söylediği ya da düşündüğü için değildir; dünya-nın güneş-in etrafında dönüyor olması...
kimsenin söylemesine gerek yok ve bir istisnayı da belirteyim; tüm gezegenler saat yönünde döndüğü halde Venüs kural dışı tersine dönüyor.
başka bir güç/kaynak aranması değil söz konusu olan ve buna gereksinim de yok aslında...söz konusu olan etkileşim içindeki madde-düşünce ikilemidir.
"insan" tanımı da bir kavramdır. kendini kavramlaştıran soyutlama doğal materyallerden beslenir. hiç bir olgu doğanın dışına çıkma, ondan kaçma ve uzaklaşma şansına sahip değildir. insan, doğal uzantısına yabancılaştığından/yabancılaştırıldığından, belki de egosuna yenik düştüğünden dolayı bu uzantı dışında görünmek istemektedir. doğaya dönüş bir açıdan bu yabancılaşmanın da ortadan kaldırılmasına materyal zemin hazırlayacaktır. bu ise, evrimin evrimleştirilmesidir.
insan zaten var-olduğu şekliyle insandır ki "henuz kendi turune ve numenal yetisine uzaktir" şeklindeki tanımlamanız buna uymaz. başka bir anlatımla insan-üstünü aramak doğaya yabancılaşmanın ta kendisidir. insan önce olduğu şekli ile kabul edilecek ve etik/estetik/değersel yaklaşımı irdelenerek, eleştirilerek önerilen ya da benimsenen biçimlere doğru evrilmesi istenecek ve belki de yaratılacaktır. var olan şekli ile insana hangi değer sistemi içerisinde olursa olsun henüz insanlaşamadığını söylemek insana/türüne haksızlık ve küçümseyici bir düşünce olabilir.
Ben var olani numenal yeti kullanimi olarak insan ve hayvan arasi bir ara form olarak degerlendiriyorum. Konu fiziksel gorunumun insan adini almis olmasi degil, man kind ve human being farki ve bu farkta numenal. Oyuzden de dogal olan zihniyet zaten insanoglunun bir urunu.
Katılmıyorum..İnsanın primatla/hayvanla aynı zeminde basamaklandırılması yerine, kendi yetisinin/becerilerinin/eylemlerinin kısaca kendi varoluşunun içinde ele alınması gerek.İnsanla insanı karşılaştırmalıyız...Çünkü hayvanda olmayan pek çok olumsuz sıfata sahip insan..Bu yönleriyle (açgözlülük, yalancılık,kendi türünü çıkar amaçlı katletme,tecavüz, dişisini öldürme, ...vb) hayvanın aşağısına düşüyor..