Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Ekoloji kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Doğaya Dönüş başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 52,495 kez görüntülenmiş, 368 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Ekoloji
Konu Başlığı Doğaya Dönüş
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Nejdet Evren
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
benim söylediğim ise insanoğlu bunu gözlemlemeseydi de diğer türlerde şu anda var olduğu gibi bir diyalog, iletişim ve tercihler var olduğudur. bunu keşfetmek insanoğluna bir ayrıcalık bahşedebilir; şöyle ki, onu kullanmayı başarmasını sağlar vr fakat onu anlaması için yeterli deildir. insan türü tüm gelişmişliğinden övünç duyabilir, haklıdır da. ve fakat insan türü diğer tüm türleri de anlamayı denediğinde kendinin de onlarla değiştiğini, canlılık kazandığını görecektir. kısacası insanoğlu denilen bu tür salt kullanan olmayacaktır ve vahşetine son vermesi gerektiğini öğrendiğinde "doğaya dönüş" yolculuğuna başlayacaktır.

Bakin ayni yere geliyoruz. Kime/neye gore var? Her tur kendi monologuna sahiptir,eger ortada bir dialog olacaksa, o da tursel mumkundur. Konu haklilik ya da ovunc degildir, bu bir epistemolojik gercekliktir. Nasil bir bebek hazir bir dunyaya doguyor ve ona ayak uydurmak mecburiyetinde kaliyorsa, dunyanin anlami da sadece insanogluna aittir, icerigini deo varir, tanimini da, tarifini de isminide v.s. Diger canlilar basta maymun turleri de buradan ogrenir.

Insanoglunun ilk yapmasi gereken kendi turunu anlamayi denemesidir. Henuz birbirini yemekte ve yarattigi her turlu deger yuzunden de oldurmektedir.

Ustelik ve ne yazikki, ilk tecrubesini hayvandan aldigindan vahseti de bu anlamda kavramlastirmistir.

Dedigim gibi dogayi da dogalligi da ortaya koyan insanoglu oldugundan, donecegi yer ancak kendi dogalligi yani insan zihniyeti olabilir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Doğanın dilini anlamak için "soyut" a gerek yok zaten..O, fenomen olarak gözlem verir..Bunu ya fark edersiniz, ya etmezsiniz..Verdiği gözlem, insanla olan etkileşimine göre değişip/dönüşür.Bu yüzden monolog değildir..Doğa, bir organizmadır çünkü..
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
insan, zihin ve bellek ile doğa,canlılık ve evren arasında katedilemez mesafeler yoktur. tam tersine öyle yakın ve birleşik bir haldedirler ki ayırt etmek neredeyse imkansız gibidir. var-oluş biçimi itibariyle insan türünün kendi ile övünmesi diğer türlerden farklı olarak yaşam alanlarını yaratabilecek bilgi birikimini sağlamış olmasından dolayıdır. sorun ise bu bilginin kullanılma yöntemi ile ilgilidir. doğaya dönüş denilen sürecin bu açıdan önemi göz-ardı edilmemelidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Doğanın dilini anlamak için "soyut" a gerek yok zaten..O, fenomen olarak gözlem verir..Bunu ya fark edersiniz, ya etmezsiniz..Verdiği gözlem, insanla olan etkileşimine göre değişip/dönüşür.Bu yüzden monolog değildir..Doğa, bir organizmadır çünkü..

Gozlem veren mi onu dile getirir, gozlemi alan mi? Eger sen sadece gozlem vermeye de bir monolog diyorsan, o zaman insanoglunun algisi ikinci bir monolog olur.

Diyalog her iki tarafin karsilikli iletisimidir. Insanoglu sadece dogaya iletir. yani belirleyici, belirtici faktor monolog olarak insanogludur.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
insan, zihin ve bellek ile doğa,canlılık ve evren arasında katedilemez mesafeler yoktur. tam tersine öyle yakın ve birleşik bir haldedirler ki ayırt etmek neredeyse imkansız gibidir. var-oluş biçimi itibariyle insan türünün kendi ile övünmesi diğer türlerden farklı olarak yaşam alanlarını yaratabilecek bilgi birikimini sağlamış olmasından dolayıdır. sorun ise bu bilginin kullanılma yöntemi ile ilgilidir. doğaya dönüş denilen sürecin bu açıdan önemi göz-ardı edilmemelidir.

Konu ayirt etmek degil. Konu belirleyici ve belirtici faktorun kim/ne oldugu. Oyuzden ortaya koyumun insanoglu eliyle olmasi ve onun belirleyici ve belirtici faktor olusu, evrimsel bir gelisimdir. Bunun ovunc v.s. gibi baska bir anlama tasinmasina gerek yok.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Gozlem veren mi onu dile getirir, gozlemi alan mi? Eger sen sadece gozlem vermeye de bir monolog diyorsan, o zaman insanoglunun algisi ikinci bir monolog olur.

Diyalog her iki tarafin karsilikli iletisimidir. Insanoglu sadece dogaya iletir. yani belirleyici, belirtici faktor monolog olarak insanogludur.

Burada doğanın; insanın gözlemlediği gibi gözleyip, bulgularını dilsel bir ifadeye dökmesini beklemek absürttür.Doğa, insanın yapıp-etmelerine karşılık, kendi eylemini(tepkisini) ortaya koyar.Gözlemlenmesi gereken budur.Bu bir monolog değildir.Doğanın ilettiklerini dikkate almazsanız, onun bir parçası olarak kendinize de yabancılaşır ve yok olursunuz..Yani burada karşılıklı bir iletişim vardır ve insanın bunu algılayıp, biince çıkarması gerekir..Burada doğanın gözlem vermesinden kasıt, gözlenebilir bir değişim/dönüşüm tepkisi ortaya koyarak kendini anlatmaya çalışmasıdır.İnsan hiçbir zaman tek başına belirleyici faktör olamaz.Ne zaman kendisine asla olmadığı/olamayacağı "tek ve üstün" tür sıfatını yamayıp egemen olmaya çalıştı ise, hüsrana uğramıştır.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Burada doğanın; insanın gözlemlediği gibi gözleyip, bulgularını dilsel bir ifadeye dökmesini beklemek absürttür.Doğa, insanın yapıp-etmelerine karşılık, kendi eylemini(tepkisini) ortaya koyar.Gözlemlenmesi gereken budur.Bu bir monolog değildir.Doğanın ilettiklerini dikkate almazsanız, onun bir parçası olarak kendinize de yabancılaşır ve yok olursunuz..Yani burada karşılıklı bir iletişim vardır ve insanın bunu algılayıp, biince çıkarması gerekir..Burada doğanın gözlem vermesinden kasıt, gözlenebilir bir değişim/dönüşüm tepkisi ortaya koyarak kendini anlatmaya çalışmasıdır.İnsan hiçbir zaman tek başına belirleyici faktör olamaz.Ne zaman kendisine asla olmadığı/olamayacağı "tek ve üstün" tür sıfatını yamayıp egemen olmaya çalıştı ise, hüsrana uğramıştır.



1 karşılıklı konuşma

2 ikili konuşma Dilbilim-dialog-

Simdi burada insanoglu disinda kalan herhangibir seyin insanoglu ile kurdugu dialogu izah et.



speech you make to yourself -monolog.

Simdi bakalim. Yerde bir sey var, eline aldin ve "tas "dedin, "sert" dedin. Eline alan da, diyen de sensin. Bu iliskide yerde olanin senin ile nasil bir dialogu var.

Dialog "tas " dedin, "evet, ben tasim, ya da hayir ben tas degilim" dedi. Insanogluna yansiyan ve gozlem veren eger baska bir insanoglu degilse, ortada dialog yoktur. Cunku ortak bir dil yoktur, sadece insanoglu tarafli iletilen bir dil vardir. Uzerine dil iletilen eger insanoglu degilse, senin iletine yanit veremez.

Istersen "iletim ve iletisim" basligini okuyabilirsin.

Zaten insanoglunun tartisma nedeni de, dogal zihniyet dilinin emirsel ve bir monolog oldugudur. Yalniz insanogluna iletilen bir monolog onun ilettigi kendi monologu olarak karsilik bulur, bu da zaten tartisma demektir. Insanoglu disinda kalan baska hersey, insanoglunun tek tarafli iletisine insanoglunun algilayacagi bir dille yanit vermez. O yuzden insanoglunun kendi turu disinda tek tarafli iletiminde de bir sorun olmaz. Cunku uzerine ileti verilen, yanit vermez.

Doganin kendi eylemi yoktur, bu sadece insanoglu gozleminin tek tarafli bir algisi ve ifadesidir.

"Madde hareket eder" ifadesi, maddenin degildir. Maddeyi gozlemleyen insanogluna aittir ve tek tarafli bir monologdur.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Simdi burada insanoglu disinda kalan herhangibir seyin insanoglu ile kurdugu dialogu izah et.

Bilginin oluşabilmesi, suje-obje ilişkisini zorunlu kılar. Taş, ben sertim derken, dilsel bir ifade kullanmaz.Karşılıklı ilişkinin ille de dilsel bir anlatımla sınırlanması da gerekmez..Monolog/diyalog kavramları sadece dile ilişkin kavramlardır ve zorunlu olarak insan-insana iletişimle sınırlıdır.Doğanın "kendi" eylemi yoktur evet...Eylemsellik , tüm varlık alanının ortaklaşa eylemidir.Entegredir yani..(canlı-cansız vs farketmez)Sanırım iletişim konusunda siz dilsel olanın dışında bir etkileşim kabul etmiyor, en azından bunu bilim dışı addediyorsunuz.Nesne olmasaydı, algı oluşmayacak, bilgiye dönüşmeyecek ve bilinç yetimiz de bir işe yaramayacaktı.Her türlü bilgi, algılayan-algılanan ilişkisine mecburdur.Taş, görece herkese farklı algı-bilgi-işlev sunar.Jeolog için yaşını, ziraatçi için muhteviyatını, sanatçı için rengini ,kafasına atıldığında ( kişi için) sertliğini ifade eder.Taş bizi algılamıyor diye insanı doğadan ve nesneler dünyasından koparamazsınız...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bilginin oluşabilmesi, suje-obje ilişkisini zorunlu kılar. Taş, ben sertim derken, dilsel bir ifade kullanmaz.Karşılıklı ilişkinin ille de dilsel bir anlatımla sınırlanması da gerekmez..Monolog/diyalog kavramları sadece dile ilişkin kavramlardır ve zorunlu olarak insan-insana iletişimle sınırlıdır.Doğanın "kendi" eylemi yoktur evet...Eylemsellik , tüm varlık alanının ortaklaşa eylemidir.Entegredir yani..(canlı-cansız vs farketmez)Sanırım iletişim konusunda siz dilsel olanın dışında bir etkileşim kabul etmiyor, en azından bunu bilim dışı addediyorsunuz.Nesne olmasaydı, algı oluşmayacak, bilgiye dönüşmeyecek ve bilinç yetimiz de bir işe yaramayacaktı.Her türlü bilgi, algılayan-algılanan ilişkisine mecburdur.Taş, görece herkese farklı algı-bilgi-işlev sunar.Jeolog için yaşını, ziraatçi için muhteviyatını, sanatçı için rengini ,kafasına atıldığında ( kişi için) sertliğini ifade eder.Taş bizi algılamıyor diye insanı doğadan ve nesneler dünyasından koparamazsınız...

Bu konu ile tum mesajlarimda dile getirdigim bir anafikir ve oz var. O da epistemolojik olarak insanoglu faktorunun belirleyici ve belirtici rolu ve bunun alternatifsizligidir. Gerisi konunun dagilmasi ve konunun ana temelinden sapmasidir.

Tabiki beyin olmadan dusunce ve her ikisi olmadan kavram olmaz. Ama ayni zamanda bu ucu birbirini tamamlar ve biri olmadan digerleri dse olmaz.

Bir tas adi verilen ve yansiyan ve gozlem veren fenomenin ve bu fenomen ile ilgili her turlu bilgi, tasdan elde edilen insanoglu bilgisidir, tasa ait degildir. Tasa, insanoglunun ekledikleridir. Ayni sey hem cansizlar hem de canlilar icin gecerlidir. Doganin kanunlari yoktur, dogada bu kanunlarin oldugunu ortaya koyan insanogludur. Dolayisiyle belirleyici ve belirtici faktor alternatifsiz insanogludur. Tabi ki insanoglunun belirttigi ve belirledigfi de kendi dahil,kendine yansiyan ve algilanan her seydir. Ama maalesef buna dialog denmez, cunku dialog iki tarafinda birbirini algilamasi temelindedir. Fenomen insanoglunu algilamaz,insanoglu fenomeni algilar, buna insanoglu fenomeni de dahildir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
doğanın normatif yasaları elbette yoktur. ancak doğanın fizik yasaları vardır ve kendi içerisinde kaotik bir dengeyi sağlar. doğanın dili fizikseldir ve uyarıcı etki yapar bu dili çözümleyen insan onu soyutlayarak kavramlaştırır. insan kavramlaştırdığı için fizik yasaları belirlenmez ve değişmezler. ilk etki/edim doğadan gelir, ikincil olan ise bilgidir. varlık felsefesi bilgi felsefesinden önce gelir ve her ikisini değe felsefesi bir diğerine eklemler.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
doğanın normatif yasaları elbette yoktur. ancak doğanın fizik yasaları vardır ve kendi içerisinde kaotik bir dengeyi sağlar. doğanın dili fizikseldir ve uyarıcı etki yapar bu dili çözümleyen insan onu soyutlayarak kavramlaştırır. insan kavramlaştırdığı için fizik yasaları belirlenmez ve değişmezler. ilk etki/edim doğadan gelir, ikincil olan ise bilgidir. varlık felsefesi bilgi felsefesinden önce gelir ve her ikisini değe felsefesi bir diğerine eklemler.

Doganin hic bir yasasi yoktur. Bu yasalari dogayi gozlemleyen insanoglu beyninin numenal yetisinin teorisi ile ortaya koymustur.

Yeryuzundeki kurgu temelli her turlu, formul, yasa, kanun, kaide, kural v.s. sadece ve sadece insanoglunun ya gozlem aldigi fenomenden ya da aklinin urunu inanctan ortaya cikar.

Fenomenin hic bir oznel, ozel,soyut v.s. bir degeri yoktur. Butun bunlar insanoglunun yapilandirmaciligidir.

Natüralizm iki farklı felsefik görüşte incelenir:

Yöntemsel natüralizm (veya bilimsel natüralizm) ki bu epistemoloji üzerine yoğunlaşır: "Dünya üzerinde güvenilir bilgiyi edinmenin yöntemleri nelerdir?". Metafizik ve dini inançtan bağımsız, özellikle "bilgi" edinmenin pratik yöntemleriyle ilgili epistemolojik bir bakış açısıdır. Buna göre varsayımların doğal neden ve olaylara göre açıklanıp test edilmesi gerekir.[1] Gözlemlenebilir eylemlerin açıklamaları yalnızca doğal nedenlerle ilişkilendirildikleri sürece pratik ve faydalı olur (mesela "kesin işleyişler" buna örnektir, ama "şüpheli mucizeler" değil). Yöntemsel natüralizm modern bilimin temel prensibidir. Bazı filozoflar bu düşünceyi daha da genişleterek yöntemsel natüralizmin felsefenin de temel prensibi olduğunu söylemişlerdir. Bu bakış açısına göre bilim ve felsefe bir bütündür. W.V. Quine, George Santayana ve diğer bazı filozoflar da bu düşünceyi desteklemişlerdir.

Metafizik natüralizm, (veya ontolojik natüralizm veya felsefik natüralizm) ontoloji üzerine yoğunlaşır: Bu bakış açısı daha çok varoluş ile alakalıdır: var olan nedir ve var olmayan nedir? Natüralizm "tabiat vardır ve bütün temel doğrular tabiatın doğrularıdır."[2] metafiziki pozisyonuna sahiptir.-Alinti-

)

Ayrica belirleyici ve belirtici olan bilgidir ve bir insanoglu turevidir. Varligin ne oldugunu ortaya koyan da bu bilgidir.

Insanoglu iradesinden bagimsiz bir gerceklik vardir, yalniz bu gercekligin ne oldugu, anlam ve icerigi ve her turlu datasi insanoglu yapilandirmasidir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bilgi dışında hiç bir olgu yoktur? öyle mi? hayır diyeceğim.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
bilgi dışında hiç bir olgu yoktur? öyle mi? hayır diyeceğim.

Hayir ben oyle demiyorum. Ortada olan insanoglunun koydugu bilgidir ve bu bilgi insanoglunun duyusal/duyumsal algisi ile sinirlidir. O yuzden de epistemolojiktir ve surekli suregelen surec olarak yenilenir, degisir ve olanlar eskir ve yanlislanir. Iste bilimselligin inancsalliktan farki da bu degisim gelisim ve yenilenimdir.

Eger sen kurallari dogaya verirsen bu hem sabitlik hem de inanc olur. Ama bunun insanoglunca verildigini algilarsan, yenilenebilecegini degisebilecegini de algilarsin.

Yoksa bilim de inanc gibi kapali, sabit, degismez, mutlak, kesin olurdu.

Bilgi bir olgu degildir, olgu bir bilgidir ve bilgi de degiskendir. Varlik bir bilgidir, bilgi varlik degildir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
söylediklerim bu sınırda durmuyor ki; tüm yazdıklarımı okumuş olsaydınız metayı zorlayan tek canlının insan olduğunu söylediğimi ve diyalektik etkileşimde sarmal döngünün asıl olduğunu ve bir-dierinden ayrılmaz olduğunu dile getirdiğimi ve determinizmin fatalizm ile örtüştüğünü açıkladığımı görecektiniz. neyse şimdi özet geçmiş oldum
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
söylediklerim bu sınırda durmuyor ki; tüm yazdıklarımı okumuş olsaydınız metayı zorlayan tek canlının insan olduğunu söylediğimi ve diyalektik etkileşimde sarmal döngünün asıl olduğunu ve bir-dierinden ayrılmaz olduğunu dile getirdiğimi ve determinizmin fatalizm ile örtüştüğünü açıkladığımı görecektiniz. neyse şimdi özet geçmiş oldum

Iyi guzelde butun bunlarin doga ve dogallik ile bagi ne?

Ya da kimin dogasi ya da dogalligi ile ilgili bu soylediklerin?

Ayrica bu doga ve dogalligi ortaya koyan kimdir/nedir ve kime/neye gore ortaya koyar?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
insan sadece gözlem ve deney ile onu algılar ve ondan sonuçlar çıkartarak yaşam alanlarını düzenler, kendini gerçekleştirir. onun içinde olduğunun bilincinde olması ise ona dönüş/doğaya dönüş ile olanaklıdır. doğaya dönmeyen insan kendini üstün ve efendi sanarak onu yok ettiğini fark edemez. işte bu farkındalık onun doğaya dönüş düşüncesinin temel belirleyeni olacaktır.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
insan sadece gözlem ve deney ile onu algılar ve ondan sonuçlar çıkartarak yaşam alanlarını düzenler, kendini gerçekleştirir. onun içinde olduğunun bilincinde olması ise ona dönüş/doğaya dönüş ile olanaklıdır. doğaya dönmeyen insan kendini üstün ve efendi sanarak onu yok ettiğini fark edemez. işte bu farkındalık onun doğaya dönüş düşüncesinin temel belirleyeni olacaktır.

Insanoglu dogaya donemez. Zaten dusuncesi dogal oldugu icin sorun yasamaktadir. Sonucta insanoglu doganin bunyesindeki diger canlilardan farklidir ve belirleyici olandir. Iste o yuzden dogal zihniyetten kurtulup insansal zihniyete yonelmesi, hem kendi varliginin farkina vardiracak hem de her algiladiginin kendi bilgisi dahilinde oldugunun farkina varacak. Bu da zaten insanoglu disi baska bir guc aramanin ve tanrilastirmanin sonudur.

Oyuzden insanoglu numenal yeti olarak dogaya degil, kendine donmelidir. Numenal olarak insanlasmasi da ancak o zaman mumkun olur. Ustelik kendi varliginin farkina ve bilincine varirsa ve onemini anlarsa, o zaman kendi disinda kalan ve algiladigi her seyin de onemini algilar. Iste ancak o zaman dogal zihniyetin anima ve erkeksel yapilandirilmisligindan kurtulur.

Oyuzden insanoglu dogaya degil; dogal zihniyetini insansal zihniyete dondurmeli ve kendine donmelidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Insanoglunun gozlemi ile doga acisindan dogum, yasam ve olum yoktur. Bunlarin ic iceligi, zinciri ve surekliligi vardir. Dogum, olum ve yasam mustakil var olan fenomenler icindir. Dolayisiyle dogadaki degisim, donusum, baskalasim ve olusum da. Insanoglu olusumu anca ve ancak mustakil bir dogum ile olur. Yine bu mustakil olusumun olumu (olmek) ile de mustakilligi son bulur.

Iste bu acidan insanoglu mustakilligi icin sadece ve sadece ve yasam vardir ve bu yasam dogal degil, insansal olmalidir, olmayan da budur. Cunku bu yasam insandisi ve insanlikdisi bir yasamdir.

Insanoglu mustakil olarak olusmadan once ve oldukten sonra zaten bu mustakilligini ve insanoglu olma ozelligini kaybeder ve dogaya donmus olur.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
doğaya dönüş ilk-el bir dönüş şeklinde algılanmamalı ve değerlendirilmemelidir. bu, ne mümkün ne de olması gerekendir. kültürel olarak eklemlenenleri doğadan tümden silmek olanaklı mıdır? hayır. öyle ise doğaya dönüş insanın kendine dönüşü değil insanın kendine olan yabancılığını ortadan kaldırmaya yönelmesi, yıkıcı, yok edici, salt tüketici yanını törpülemesi ile mümkün olan bir durumdur.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
doğaya dönüş ilk-el bir dönüş şeklinde algılanmamalı ve değerlendirilmemelidir. bu, ne mümkün ne de olması gerekendir. kültürel olarak eklemlenenleri doğadan tümden silmek olanaklı mıdır? hayır. öyle ise doğaya dönüş insanın kendine dönüşü değil insanın kendine olan yabancılığını ortadan kaldırmaya yönelmesi, yıkıcı, yok edici, salt tüketici yanını törpülemesi ile mümkün olan bir durumdur.

Konu dogadan degil, beynin hafizasindan ve numenal yerlesmisliginden silmektir. Insanin kendine olan yabanciligi, doga ile degil; onun numenal yeti kullanimi ve paylasimi ve bunun getirdigi sistemi/duzeni ve kurum ve kuruluslari ve toplumsal yasam ve iliski kurallari v.s. ile baglidir. Torpulenecek olarak siraladigin yan, zaten dogal dusuncenin bir urunudur. Bundan arinmak ta dogaya donus ile degil,insanoglunun numenal insan ozune donus ile odur.

Sonucta doganin hic bir ozelligi yoktur, sadece doga uzerinde yasam suren canlilarin kendi yasamlarinca doga da yasamalari vardir. Bunun dogalligi da her canli icin farklidir. Bir bocegin dogalligi, bir bitkinin dogalligindan, bir aslanin dogalligindan farklidir. O yuzden de biri bitki, biri bocek, digeri aslandir.

Ama insanoglu gibi, hic biri bitkidisi, bocekdisi ve aslandisi yasamaz. bu bir tek insanogluna mahsustur. Cunku insanoglunun numenal yetisi ve belirleyici ve belirtici faktor ozelligi vardir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst