- Yöneticiler
- #181
- Katılım
- 7 Ara 2013
- Mesajlar
- 6,615
- Tepkime puanı
- 504
- Puanları
- 113
|
Bu metnin sonucu odur.
Bunu kendi içinde içeriyor.
Son düzenleme:
|
Bunlara inanmıyorum, bunların farkındayımGercekten bunlara inaniyor musun?
Kimler?Onlar uzayliysa biz ne oluyoruz?
Aynen böyleDüşünsene uzaylilar biz uzaylilari kontrol ediyor.
O üslubu bırak konuşalımkasyopya deneyinde baska neler var?
Kasyopya deneyinde başka neler olduğu önemsiz. Önemli olan yukarıda açıklananlardı.kasyopya deneyinde baska neler var?
Bak dünyadışı düşman ya da demiurge benzeri tanrı-sallaştırılan ve bazılarımızca tanrı denen şey. düşman.Bizde uzayli oluyoruz.
Onlarin torunlariyiz.
Yeniden. Asla. bunu kesin olarak biliyorum diyelim. Nasıl kesin olabilirin yanıtını verebileceğimi düşünüyorum (ama bu yanıtı almak zaman alıyor, okuma gerekli ve bir iki deney..ama kesinlikle ön okuma gerekli. Metnin yaklaşık %70-80 ini okumuş biri bunu gerçeklikte bir kaç testle bir ölçü de test edebilir ya da içerdiği paradigmalarla da test edebilir. )Gercekten bunlara inaniyor musun?
evrene değil dünya çevresini kuşatanUzaylilar ewren matrixini kurmuslar.
hayır biz yukarıdaki bilgi/bilgilenmeyi alıp işleyebilir ve birleşebilirsek ,Peki neo gelip bizi kurtaricak mi?
Aslında yorumunuza diğer gönderide verdiğim yanıtla birlikte yanıtımı sonlandırıp bir şey yazıp yazmama arasında kaldımBunun dısında kesinlikle haddime değildir ama, kasyopya celselerinden bahsettiniz, Youtube'da ardemus kalimina isimli bir kanal var belki denk geldiniz, bunların ortak yanı üst bir güçten mesajlar alarak toplumu aydınlatma cabasında olduğunu söylerler. En büyuk kozlarıda bilinmeyen tarih uzerinden yürüyerek açıklanamayan gizemleri mitolojik tanrılara addederek bir zamanlar yeryuzunde oldugunu ve sonra gittiklerini belirtirler. Panteizm benzeri mantık üzerinden bir evren tasarlarlar. Bu gibilere inanmamanızi tavsiye ederim, ama dedigim gibi tercih sizindir.
bunların ortak yanı
bunların ortak yanı üst bir güçten mesajlar alarak toplumu aydınlatma cabasında olduğunu söylerler. En büyuk kozlarıda bilinmeyen tarih uzerinden yürüyerek açıklanamayan gizemleri mitolojik tanrılara addederek bir zamanlar yeryuzunde oldugunu ve sonra gittiklerini belirtirler. Panteizm benzeri mantık üzerinden bir evren tasarlarlar. Bu gibilere inanmamanızi tavsiye ederim, ama dedigim gibi tercih sizindir.
En büyuk kozlarıda bilinmeyen tarih uzerinden yürüyerek açıklanamayan gizemleri mitolojik tanrılara addederek bir zamanlar yeryuzunde oldugunu ve sonra gittiklerini belirtirler. Panteizm benzeri mantık üzerinden bir evren tasarlarlar.
bir zamanlar yeryuzunde oldugunu ve sonra
Panteizm benzeri mantık üzerinden bir evren tasarlarlar.
bunların ortak yanı üst bir güçten mesajlar alarak toplumu aydınlatma cabasında olduğunu söylerler. En büyuk kozlarıda bilinmeyen tarih uzerinden yürüyerek açıklanamayan gizemleri mitolojik tanrılara addederek bir zamanlar yeryuzunde oldugunu ve sonra gittiklerini belirtirler. Panteizm benzeri mantık üzerinden bir evren tasarlarlar. Bu gibilere inanmamanızi tavsiye ederim, ama dedigim gibi tercih sizindir.
S: (L) Yani bu kometin bileşimi nikel, öyle mi?
C: Hayır, neredeyse can havliyle entellektüel yeteneklerinizi “harekete geçirmeye” çalışıyoruz. Hatırlayın, buradaki bir grup
çabası. Zayıf ve acizlerin Lord Yüksek Komutan’a sorduğu bir sorular dizisi değil!!
19 Haziran 1999
S: (L) Geçmişte varolmuş daha yüksek ve daha gelişmiş medeniyetlerle ilgili açık kanıtlardan bahsetmiştik. Benim
düşünceme göre...
C: Bu evrimsel alçalma değil. Eğer büyük büyük torunlarınız mızrak fırlatıyor olursa, bu da “evrim”dir. (ç.n.: evrimsel
yükselme-alçalma (evolving-devolving) diye çevirdiğim kavramlar ile ruhsal evrim kavramı arasındaki fark vurgulanıyor
olmalı.)
S: (L) Yani önemli olan medeniyetin teknolojik durumu değil, ruhsal konular öyle mi?
C: Yakın.
S: (L) Yani çok gelişmiş bir medeniyet, az gelişmiş bir medeniyetten ruhsal anlamda daha yüksek olmayabilir, doğru mu?
C: Ne olursa olsun, varolan daima “evrim”dir.
S: (L) Bunun zamanın değişken ve seçimli olması ve herşeyin eşzamanlı olarak mevcut olmasıyla ilgisi var mı?
C: Bir anlamda.
S: (L) Yani bu sadece bir döngü.
C: Hayır, asıl noktayı kaçırıyorsun. Evrimsel olarak alçalma diye birşey yoktur. Tüm deneyimler derslerle dopdoludur. Sizin
yoğunluğunuzdaki pek çoklarının bu “üstünlük / alçaklık” merakını aşması gerekiyor.
3 Ekim 1998
toplumu aydınlatma cabasında olduğunu söylerler. .
S: (L) Bizden ne istiyorsunuz?
C: Saf 'Service to Others' iken birşey istemezsin/istemeyiz. Geldik çünkü SİZ istediniz. Diğerleriyle paylaşana kadar bu 'Services to Self'
S: (L) Yani bu bilgileri paylaşmamız gerekiyor, öyle mi?
C: Size kalmış, bu bir özgür irade seçimi
10 Aralık 1994
üst bir güçten mesajlar alarak
C: Evet. Biz 6’ncı yoğunluktaki siziz.
S: (L) Üst yoğunluklara uzanan diğer benliklerimiz misiniz?
C: Uzay-zamanda mevcut bulunduğunuz yere göre biz gelecekteki siziz
10 Aralık 1994
S: (L) Bizimle neden iletişim kuruyorsunuz?
C: Siz çağırdınız
9 Ekim 1994
S: Bize mesajınız var mı?
C: İçinizden geldiği gibi davranın, size doğal görüneni yapın (canınız ne istiyorsa onu yapın)
16 Temmuz 1994
bunların ortak yanı üst bir güçten
S: (L) Carlos Castaneda “Kartal’ın yayılımları”ndan bahsediyor, Onlar kaynağı mı görüyorlar, yoksa farklı bir yoğunluktaki bir şeyi mi görüyorlar?
C: Kaynak mı ? Böyle bir şey yok.
S: (L) Yani Baş Yaratıcı diye bir şeyin olmadığını, varoluşumuzun bir orijini ya da kaynağı olmadığını mı kastediyorsunuz ?
C: Baş Yaratıcı sensin.
S: (L) Ama bu çok ezoterik… Şeyden bahsediyordum…
C: Konu şu ki: Farkındalığını, çok uzun zaman önce varoluşunuzu hapsetmek için ekilmiş olan monoteist felsefelerle
doldurmaya son ver. Öğrendiğin bunca şeyden sonra bir kaynağın, bir liderin, bir temelin, bir denetmenin vs olmadığını
hala göremiyor musun?
12 Aralık 1995
S: (L) Neredensin?
C: Kasyopya.
S: (L) Elbette bunun YAŞADIĞINIZ yer değil sadece aktarım noktanız olduğunu biliyoruz... Tamam, öncelikle...
C: ....
16 Ekim 1995
S: (L) Nereden aktarım yapıyorsunuz?
C: Kasyopya.
S: (T) Kasyopya’dan aktarım yapmayla ilgili bir sorun vardı Arkadiusz. Soru neydi? (A) Sanırım soru aktarım yapmak için
neden evrende belirli bir yere ihtiyaç duyduklarıydı.
C: Sizin bulunduğunuz yerden görüldüğü şekliyle Kasyopya takımyıldızının 300 ışık yılı arkasındaki pulsardan dolayı
Kasyopya’dan dünyaya olan güçlü sinyal yayını açıklığını kullanıyoruz. Bu, 6. yoğunluktan 3. yoğunluğa bir temiz kanal
aktarımı olanağı sağlıyor.
S: (A) Kasyopya’dan Dünya’ya olan aktarımın ne kadar zaman aldığını sormak istiyorum.
C: “Sıfır” zaman
1 Mart 1997
S: (L) Ou! Bir solucan kutusunu açtığımı biliyordum!
C: Kökene gidelim.
S: (L) Köken nedir?
C: Sizi kim veya ne yaptı?
S: (RC) Yaratıcı. (L) Baş Yaratıcı.
C: Nasıl? Ve Baş Yaratıcı kim?
S: (L) Sanırım herşey.
C: “Baş Yaratıcı” sizsiniz.
24 Eylül 1995
C: Bekleyin ve görün.
S: (L) Diğer bir deyişle birşeyler yapmamızı, bu projeleri yürütmemizi, transkriptleri düzenlememizi, labirenti inşa
etmemizi, kendi eksenimizde dönme egzersizleri yapmamızı...
C: Yapacağınızı yapmanızı istiyoruz.
S: (L) Evet... (D) Çok teşekkür ederiz.. (L) Sanırım tüm bunların vardığı nokta; özgür ol, mutlu ol...
C: Hepsinden önemlisi, öğrenin.
23 Aralık 1994
S: (L) Bedenim belirli besinlere tepki gösterdiğinde o besinleri yemeyi bırakmam gerekir mi? Bedenim bana birşey mi
söylemeye çalışıyor?
C: Sana bağlı. Hiçbir şeyin sana birşey “söylemesine” gerek yok.
S: (L) Bunu açıklayabilir misiniz?
C: Gerekmeyen bir durumda neden rehberlik arıyorsun?
S: (L) Yani her gün, her an doğal olarak karşımıza en iyi seçim olarak gelen şeyleri yaparsak doğru yolda mı oluruz?
C: Aynen öyle
16 Ekim 1994
ne kadarını okudun?Kasyopya celselerine sayıklama celseleri adı verseler daha iyi olur.
Kuran gibi günlük hayatımda işe yaramayan faydasız bilgiler yığını.
ne kadarını okudun?
bu uygun iletişim tavrı ya da uygun bir yanıt değil , sorumun yanıtı hiç değil
3 bin sayfalık total bir veritabanı tabanı için sence yeteri kadar ne kadar ?
Sonuç olarak senin işine yaramıyor oluşuna karar veren sensin, bunu anlayabilirim ve ben benim işime yaradığını iddia ediyorum ki bu başlığı açmışımKasyopya celselerine sayıklama celseleri adı verseler daha iyi olur.
Kuran gibi günlük hayatımda işe yaramayan faydasız bilgiler yığını.
3 bin sayfalık total bir veritabanı tabanı için sence yeteri kadar ne kadar ?
Sizin sorununuz şuHepsini okumadım.
Ama hızlı okuyan biriyim.
Veritabanı büyüklüğünede bakmam.
Bana bir faydası var mı diye bakarım.
Faydası olmadığını belirtmek saldırı değildir.
Daha önce bilmediğin veritabanında okuduğunda faydası olan bir bilgiyi paylaşabilir misin?
Kuran ayetlerine bilimsellik kazandırmaya çalışanlar gibi yapacaksan hiç paylaşma.
Kişisel tercihim bu veriyi bu 3 bin sayfayı tamamlamış arkadaşlarla tartışmakDaha önce bilmediğin veritabanında okuduğunda faydası olan bir bilgiyi paylaşabilir misin?
Burada 10 sayfa yorum var (çoğu eminim bir karmaşadır ve her yerde aynı şeyi belirttimHepsini okumadım.
Ama hızlı okuyan biriyim.
Veritabanı büyüklüğünede bakmam.
Bana bir faydası var mı diye bakarım.
Faydası olmadığını belirtmek saldırı değildir.
Daha önce bilmediğin veritabanında okuduğunda faydası olan bir bilgiyi paylaşabilir misin?
Kuran ayetlerine bilimsellik kazandırmaya çalışanlar gibi yapacaksan hiç paylaşma.
Aslında yorumunuza diğer gönderide verdiğim yanıtla birlikte yanıtımı sonlandırıp bir şey yazıp yazmama arasında kaldım
yani sonuç olarak buna verebileceğim yorumKasyopya celselerine sayıklama celseleri adı verseler daha iyi olur.
Kuran gibi günlük hayatımda işe yaramayan faydasız bilgiler yığını.
şimdi sen baştan yanlış ve kaba 3 genelleme ve önyargı getirdin ve bu bence oldukça tutarsızdı ve sana bunu göstermeye çabaladımBu adam üst boyuttaki benliğinden mesaj aldığını söylüyor ve insanlara algılarını açması konusunda öğütler verip boyut atlayabileceklerinden bahsediyordu. Paralel olarak değerlendirilebilecek çok şey var ama o kadar derin bir kıyasa girmek istemiyorum.
Kasyopya için;
Laura Knight-Jadczyk
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için Giriş yap veya üye ol.
kitaplarına bakın, kendisi yazar ama unutmayın aynı zamanda bir tüccar
Arkadiusz Jadczyk ? teorik fizikçi, kuantum mekaniği ile ilgileniyor.
Simdi bu iki kisinin amaclarından bahsedelim. Her insanın kendini özel hissetme isteği bir tür varoluşsal problemdir. Biri yazar diğeri teorik fizikçi. Kadının kitapları komplolar üzerine, adam ise teorik fizikçi ama zihinsel güçler vb seylere yönelmiş. Doğal olarak her insan gibi önemli olmak ve tarihe geçmek istiyorlar. Kim tarihin tozlu sayfalarında kaybolmak isterki? Ne yapacağız işte bunu, hem sidharta gibi yıllar sonra bile anılabiliriz hem de para kazanabiliriz.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için Giriş yap veya üye ol.
"Size kendimizi kanıtlamaya çalışmıyoruz" bu tarz kurulan cümlelere dikkat edin, buradaki amaç bakın size bir şey dayatma çabasında değiliz diyerek güven aşılanmaya çalışılıyor, bunlar insan zihnini iyi tanıyan kisisel gelisimciler, psikologlar, grupları kontrol eden sosyologlar tarafından yazılıp çizilebilir, bir tür yöntem. "Hicbir seye inanmayın kısıtlanmayın" ama bize inanın mantığı.
Gelecekten aktarım ya da iletişim mumkun değildir, bu bir tür zaman felsefesi problemidir. Söyleki eğer bugününüze gelecekten birileri ulaşabiliyorsa bunlar gecmisinizede ulasabilir, hatta daha öncesine, yani her an her yerde gelecek etkisi bir sekilde yasanilip muhtemel gidisat bozulması gerekir. O halde her gelecek etkisinde, ya yeni paralel evren açılmalı ya da böyle bir şeyin hiçbir sekilde olamayacağı kabul edilmelidir. Ancak bu açılan yeni paralel evrenlere de gelecek etkisi dokunabileceginden, bu mümkün degildir yani kısaca bu bir paradokstur. Gecmisle temasa geçemezsiniz.
Ana tema; s)siz kimsiniz? c)siziz. s)biz kimiz? c)herseysiniz, evrenin kendisi ve özgür olan. s)evren nedir? c)varoluşsuz ve sonsuz.
burada durun, bu ciddi bir metafiziki problemdir. kitlelere hayal satma ve onları kendine bağlama çabası malesef. Bu panteist mantıktaki ciddi problemin temelinde yatan sorun ezeli-soyutluk ile maddi somutluğun bütünleştirilme çabasıdır. Ancak somut gerçekliğin soyut ezeliyet ile arasındaki bağı süreç konumunda izah edildiğinde varoluşsuz varoluşculuk dayanaksız kalır. Bu derin bir zaman felsefesi ve mekansal boyutun metafiziki anlamda sezgilerden arındırılmasında dahi bile açıklanabilir ve anlamlandırılabilir değildir
Kimin neye inandığı haddime degildir, rahatsız edici ise silinebilir
Gelecekten aktarım ya da iletişim mumkun değildir,
kitaplarına bakın, kendisi yazar ama unutmayın aynı zamanda bir tüccar
Simdi bu iki kisinin amaclarından bahsedelim. Her insanın kendini özel hissetme isteği bir tür varoluşsal problemdir. Biri yazar diğeri teorik fizikçi. Kadının kitapları komplolar üzerine, adam ise teorik fizikçi ama zihinsel güçler vb seylere yönelmiş.
Doğal olarak her insan gibi önemli olmak ve tarihe geçmek istiyorlar. Kim tarihin tozlu sayfalarında kaybolmak isterki?
Ne yapacağız işte bunu, hem sidharta gibi yıllar sonra bile anılabiliriz hem de para kazanabiliriz.
Gelecekten aktarım ya da iletişim mumkun değildir, bu bir tür zaman felsefesi problemidir. Söyleki eğer bugününüze gelecekten birileri ulaşabiliyorsa bunlar gecmisinizede ulasabilir, hatta daha öncesine, yani her an her yerde gelecek etkisi bir sekilde yasanilip muhtemel gidisat bozulması gerekir. O halde her gelecek etkisinde, ya yeni paralel evren açılmalı ya da böyle bir şeyin hiçbir sekilde olamayacağı kabul edilmelidir. Ancak bu açılan yeni paralel evrenlere de gelecek etkisi dokunabileceginden, bu mümkün degildir yani kısaca bu bir paradokstur. Gecmisle temasa geçemezsiniz.
Bunun öyle fazla inananı yok, hatta ben ingilizce forum ve grup küçük bir türk grup var bu anlamda eleştirdim taşa tutuldum"Size kendimizi kanıtlamaya çalışmıyoruz" bu tarz kurulan cümlelere dikkat edin, buradaki amaç bakın size bir şey dayatma çabasında değiliz diyerek güven aşılanmaya çalışılıyor, bunlar insan zihnini iyi tanıyan kisisel gelisimciler, psikologlar, grupları kontrol eden sosyologlar tarafından yazılıp çizilebilir, bir tür yöntem. "Hicbir seye inanmayın kısıtlanmayın" ama bize inanın mantığı.
kitlelere hayal satma ve onları kendine bağlama çabası malesef.
Bu panteist mantıktaki ciddi problemin temelinde yatan sorun ezeli-soyutluk ile maddi somutluğun bütünleştirilme çabasıdır. Ancak somut gerçekliğin soyut ezeliyet ile arasındaki bağı süreç konumunda izah edildiğinde varoluşsuz varoluşculuk dayanaksız kalır. Bu derin bir zaman felsefesi ve mekansal boyutun metafiziki anlamda sezgilerden arındırılmasında dahi bile açıklanabilir ve anlamlandırılabilir değildir
Kimin neye inandığı haddime degildir, rahatsız edici ise silinebilir