Tartışma Kültürü

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Tartışma Kültürü başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 12,461 kez görüntülenmiş, 103 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Tartışma Kültürü
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"kişinin kendisi ile yaptığı tartışma" en derin, en sessiz ve en karmaşık olanıdır; "bitirebilirse" kendi ile barışık olacaktır. kendi ile barışık kişi ile tartışmak "keyifli" olacaktır.

teşekkürler Sayın İstanbul,
 

Mutlu Fakir

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
20 Eyl 2011
Mesajlar
44
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
İçimden geçenler deyip geçmemeli; o geçenleri gece olunca teek tek masaya yatırmalı, eviree çeviree elemeli incelemeli, sararanı kararanı kokanı ayırmalı ayıklamalı aklamalı paklamalı, uslanmayanlarını pataklamalı, sonra bir güzel yıkamalı, çitilemeli, ipe sermeli kurutmalı ütülemeli.. içimden geçenler deyip geçmemeli; zımparalamalı törpülemeli cilalamalı parlatmalı, gevşemişleri sıkmalı, yavşamışları atmalı.. içimden geçenler deyip geçmemeli, takılıyosun içlerinden kimisinin peşine.. ota boka sapa samana elaya belaya, sahte bir aşka.. daha başka.. teheey kimbiliir nelere nerelere, ayıkla pirincin daşını ondan sonra.. içimden geçenler deyip geçmemeli;...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Sayın Mutlu Fakir,

"içinizden gelenleri" söyleyin, çekinmeyin ve tartışın/açın tartışmaya; istediklerinizi ayıklayın istediklerinizi paklayın, karalama da serbest, izin var...

kült-üründen tartışarak yeniyi/sentezleyelim.

teşekkürümdür...
 

Mutlu Fakir

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
20 Eyl 2011
Mesajlar
44
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
Sayın Mutlu Fakir,

"içinizden gelenleri" söyleyin, çekinmeyin ve tartışın/açın tartışmaya; istediklerinizi ayıklayın istediklerinizi paklayın, karalama da serbest, izin var...

kült-üründen tartışarak yeniyi/sentezleyelim.

teşekkürümdür...

Sayın Necdet
"Pek kıymetli yalnızlık hakkımı kullanıyorum" Asosyalim.
Kalabalık fobim de var.. Memnunum, bunları yenmek derdim de yok.
Bir köşeye kedi gibi kıvrılıp mırmır etmek istiyorum..
Ben yok muşum gibi olsun.

Değerli yazılarınızı okumadan geçmiyorum, zihninize bereket.
Selam sevgi saygı.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"yalnızlığın hafifliği"ne saygı duymak düşer bizlere de...

emeğinize sağlık,

sevgi ve saygı ile
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Tartışmanın zenginliği farklı ses ve düşüncelere açık olmakla sağlanabilir. Bunun için her şeyden önce dinlemeyi/anlamayı önemsemek gereklidir. Öylesine dinlemek hiçbir zaman anlamak değildir. Anlaşılmayan bir düşünceye karşı/hem-düşünce/eleştiri geliştirilemez; yapılan ise salt/tek-düze aktarım ile yetinmek olur; çoğu kez yapılan da budur.

Düşüncenin bağsızlığı ve özgürlüğü tüm düşünceler için bir teminat/güvencedir. Çünkü, baskılanan hangi düşünce olursa olsun çıkış bulmak için mutlak surette zorlayıcı olacak ve maskelenecektir. Hiçbir düşünce asla yok edilemez. Düşüncenin doğruluk/yanlışlığı tartışıldıkça ortaya çıkar ve yok olmayacak tüm düşünceler bir-diğerlerine eğilerek değişip dönüşürler. Bu da, tartışma ile olanaklıdır.

Bir düşünceye peşinen kapalı olmak, düşüncenin kendi içine çökmesidir. Peşin yanılgıyı benimsemedikten sonra peşin yargı asla var-olamaz. Tartışmak aynı zamanda tüm peşin-yargıların yok olmasını sağlayan tarihsel bir diyalogdur.

iki beğen vermek istedim buna
yani beğen butonunu ikinci kez üstüste kullanmak (elim gitti gidecek gibiyken yazadurdum kendi içimden) ama bunu başarabilir miyiz? ve ben kendi adıma başarabilir miyim? düşünmedeyim-umarım

düşüncenin bağsızlığı üzerine açıklama yapmak ister misiniz?
ya da şöyle soralım; özne ile bağının sahiplilik içermesi gibi mi? bu-
ya da
yani evindeki bir odada eşya olmaktan öte zamana uçusaçak şeyler gibi olması ya da bir boşluktaki renkler gibi
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
susmaların başgöstermesi yüzyılı
kendi yüreğimizi ve vicdanımızı mı susturduk
ya da sözümüzü eğirimizi mi yüreklendirdik ama/oysa bi şey var bu işte;
kulak çapı

girmez kulağa düşük laf etmekten kulak düştü sandı yürek;
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Kişiyi bir düşünceye doğru sürükleyen/o şekilde düşünmesine neden olan etken ögeler ve etkime dereceleri de tartışma konusu olacağından, karşı düşüncenin temellenmesindeki nedenleri bilmek/önemsemek tartışmanın içeriğini olumlu yönden etkileyecek ve zenginleştirecektir. Ancak –empati- ile hoş-görme sınırları aşılıp doğru olduğu düşünülen bir yargıdan bu nedenle uzaklaşmak doğru sonuçlar vermeyebilir; öyle düşünceler vardır ki ısrarlı bir şekilde savunulurlar; bunda yadırganacak bir durum göremiyorum; inançlar böylesi düşüncelerdir. Önemli olan düşüncelerin özgürlükleri ne denli çoğaltıp/azalttıkları olsa gerek.


Tesla'nın şimşekleri adına!
bu muhteşem bir yargı olmalı!

Önemli olan düşüncelerin özgürlükleri-ni ne denli çoğaltıp/azalttıkları olsa gerek.
yani ben bunu açıkçası yanlış okumuşum ve bir inancın kendi içinde açılımlanması daha genişlenmesi ve özgürlenmesi olarak ele aldım ilk açılımda ve kendini sorgulaması ve yargılaması/değiştirmesi hatta genişletmesi-açması demekti bu-olurdu
daha özgür bir inanç olurdu bu ve daha özgür bir inanç demek olurdu
-
yerimden zıpladığımı hatırlıyorum ve heyecanlandığımı
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
teşekkür ediyorum sanalmanik, bu konuya bu kadar içtenlikli katılım okuduğunu hatırlamıyorum; yazdıklarını heyecanla okudum.-bu günlerde kendini çokça hissettiren tartışma zeminini bulmak adına-..zamanım şimdi dar, ancak yazdıklarını ayrı ayrı okuyup değerlendirmelerimi ileteceğim.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
özgürlük üzerine ve kişilerin birbirini kısıtlaması; ya da kısıtlamaması
sesli düşünüyorum

A kişişi ve B kişisini birbirilerini de ilgilendiren seçimleri ya da düşünceleri/eylemleri ya da istekleri hakkında;

seçim A
ve
seçim B

A kişisi ve seçim A
ve
B kişisi ve seçim B,

istem ve niyet/düşünce kavramı devreye girer ve eylem belirir;
eylemimiz bilgilendirme olsun ya da sorma-danışma

şimdi seçim A ve seçim B eşitse ve uyumluysa ikili seçimli özgür eylem
seçim A ve seçim B çatışıyorsa uyumsuz ya da eylemsiz-çatışmalı
taraflar eylemi geri çeker ve uzlaşır ve hiç yapmaz ya da

burada karşı tarafın iradesine saygı kavramı beliriyor ve ölçüt oluyor
başkası adına düşünmemek ay da ona sormak ve onay alınmazsa gerçekleştirmemek ve zorlamamak ya da
onay alınırsa birlikte yürümek ve yapma gibi

karar verilmiş kararı onamaya-onaya sunmak gibi bir düşünce ve seçilime bekletme
A ve B -bireysel bağımsız eyleminde özgürdür
kişi düşünerek başkasını kısıtlayamaz
ve kişi karşı taraftan bir istemde bulunarakta kısıtlayamaz;
kısıtlama bir zorlama eylemidir ya da güç gösterisi ve güç ve zorbalık ya da cebir kullanımı işaret eder ve irade saygısızlığı sonucudur

kısıt kavramı bir engel terimi gibidir ve bağımsız eylemde bir diğer şeye engel değildir sonuçları ne olursa olsun engel olarak yorumlanabilir ve belirebilir ancak değildir

taşın yuvarlanırken bir böceği ezmesinden onun hayatını kısıtladığı söylenebilir mi?
hayır sadece onu öldürdüğünden sözedilebilir

peki taşın yuvarlanırken durduğu yerde böceğin arka ayağını kıstırmasında?
bilinçli yapılmış bir eylem değildir
peki kısıtlama bilinçli mi yapılmalıdır? sonuç mudur?
içime evrensel girdi bu noktada sanki kısıt kavramı üzerinde durulmalı ve yeniden düşünülmeli;
 

Düş

Üye
Yeni Üye
Katılım
10 Tem 2012
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bilinmiyor.
Susmamız gereken yerde susmadığımız gibi konuşmamız gereken yerde konuşmuyor olmamızdan dolayı, tartışma kültürümüz yok bence.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bunu neden yapamıyoruz dersiniz? ve üstelik, bilgili olduğumuz konularda nedense susar, bilmediğimiz konularda ahkam kesip dururuz, değil mi?
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
ne ''susmamız gereken yer diye; ne de konuşmamız gereken yer diye'' objektif 'yerler' yoktur... nerede konuşmamız gerektiği, yahut nerede susmamız gerektiği, tümüyle bizim bilincimizin bir değerlendirmesidir ve (dolayısıyla başka bilinçlerin de, başka değerlendirmeleri olur ve) hiçbir biçimde ''nesnel'' bir dayanağı olamaz... dolayısıyla, aslında nerede susmamız yahut konuşmamız gerektiği objektif olarak belirlenemez... tümüyle, bilincimizin insiyatifinde yani, yalnızca öznel olarak belirlenebilir... yani, tümüyle keyfidir...
 
Son düzenleme:

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bu keyfilik ölçüsüzdür ve fakat yaşamsal koşullar bireye ne zaman susması gerekip ne zaman konuşması gerektiğini öğretirler; bu formülü çözen için bir sorun yoktur.
 

Düş

Üye
Yeni Üye
Katılım
10 Tem 2012
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bilinmiyor.
ne ''susmamız gereken yer diye; ne de konuşmamız gereken yer diye'' objektif 'yerler' yoktur... nerede konuşmamız gerektiği, yahut nerede susmamız gerektiği, tümüyle bizim bilincimizin bir değerlendirmesidir ve (dolayısıyla başka bilinçlerin de, başka değerlendirmeleri olur ve) hiçbir biçimde ''nesnel'' bir dayanağı olamaz... dolayısıyla, aslında nerede susmamız yahut konuşmamız gerektiği objektif olarak belirlenemez... tümüyle, bilincimizin insiyatifinde yani, yalnızca öznel olarak belirlenebilir... yani, tümüyle keyfidir...

Bilincimizin değerlendirmesi olgusuna katılmıyorum. Bilinç o esnalarda devre dışı oluyor çünkü. O anda beyin hormonlarımızın salgıladığı herhangi bir salgı biraz daha baskın geliyor olacak ki ne susmamız gereken yerde susuyor oluyoruz ne de konuşmamız gereken yerde konuşuyor oluyoruz. Nesnellik evet bu çıkarımda olması mümkün değildir ancak öznel de değildir tamamen salgılarla alakalıdır. Nasıl hararetli bir tartışmaya girdiğimiz zaman kalbimizin atış ritmi artıyorsa ve kalbe dur emrini veremiyorsak bunu daha da üsteliyorsak bunun bence kesin olarak yanıtı gene üstte yazdığım gibi salgılarla alakalı olmasından dolayıdır. Çünkü beyin hormonları sinirsel ağların bulunduğu önemli geçiş bölgelerinden birisidir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
evet... aslında hormonal salgılarımız da bize bağlı (yahut bir yanıyla öznel), sayılabilirse de; kimi durumlarda bilincimizin unsurlarından biri olarak aklımızın kontrolünde davranamayabiliyoruz... çünkü, yine bilincimizin bir başka bileşeni, yani duygularımızın etkisi altında kalabiliyoruz... (sn. düş için...)
 

esekherif

Filozof
Yeni Üye
Katılım
3 Nis 2015
Mesajlar
907
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek millet ve bir de sade kahve alabilir miyim?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Kızılderili ana/atalar diyor ki; "neyi önemser isen onun sesini duyarsın" diye...tercih yapabilmek insanı diğer türlerden ayıran önemli özelliklerden biridir. tercihlere açık olmayan tabular tartışma dışında kaldıklarından panzehirsiz çözümlenemezler; tabunun panzehiri üzerindeki mühürde saklıdır...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
susmaların başgöstermesi yüzyılı
kendi yüreğimizi ve vicdanımızı mı susturduk
ya da sözümüzü eğirimizi mi yüreklendirdik ama/oysa bi şey var bu işte;
kulak çapı

girmez kulağa düşük laf etmekten kulak düştü sandı yürek;

../
vicdanların oldukça yaralandığı ve kabuk üstüne kabuk bağladığı bir yüz-yıl geride kaldı; ancak ne yürek çarpıntısının ne de vicdan sızlamasının durduğunu/suskunlaştığını sanmam. yeni-yüz yıl sanki bir öncekine karşı ayağa kalkmaya hazırlanmış bir filiz gibi durmaktadır...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst