Tartışma Kültürü

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Tartışma Kültürü başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 12,560 kez görüntülenmiş, 103 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Tartışma Kültürü
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Tartışmak her şeyden önce bir kavga/kuru-gürültü değildir. Her olgunun bir nedeni olduğuna göre, tartışmanın da bir nedeni vardır; her tartışma kendi özgül-nedenini içinde barındırır. Kültürün çok tanımları var; hepsini tek potada eritmek istediğimizde şu kalır elimizde; kültür bir yabancılaşmadır ki hem de doğada önceden olmayanı yaratan bir yabancılaşma! Evet kültür, özünde ve son düzlemde doğaya bir yabancılaşmadır. Tartışma kavgadan uzaklaşma olduğuna göre doğaya yabancı olan bu çelişki bir açıdan imgesel doğruların/yanlışların/hipotezlerin/aksiyomların vs. zıtlaşmaları ve çelişerek kendi doğrularını kanıtlamalarına yönelik düşün-sel var-olma biçimidir. Tüm imgeler anlamlı bir-bütünü oluşturma/yaratma/değiştirme girişiminden başka bir uğraşı değildir; öylesine bir uğraşıdır ki bu, maddeyi zorlayan tek gücün kaynağı olmayan aday bir uğraşı. Demek ki tartışmak, salt havanda-su-dövmek de değildir; o, maddeden aldığını ona değiştirerek geriye yansımak isteyen düşün-selinin bunu arayışı, sentezleyebilmesi için çelişkisini görme girişimidir.

Tartışılmadan benimsenen düşünce olsa olsa bir tabudur; yıkılır ve asla doğru kabul edilemez. Düşüncenin doğruluğu tartışılması ile doğru, tartışılmaması ile ters orantılıdır.
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Tartışmadaki en önemli noktalardan birisi bence empati yapabilmektir. Her şeyi gelişi güzel geçmek yerine üzerinde derin düşünerek ve empati kurarak, bir sonuca götürmek veya farklı noktalara taşıyabilmek daha doğrudur.

Ve bir de körü körüne düşüncelere saplanmak olmaz. Kendi öz fikrini empoze etmek amaçlı başlanan her tartışma kısırdır. Açık olmak gerekir. Eğer ki tartışmaya başladığımda a noktasındaysam ve kapandığında hala a'da olmayı sürdürüyorsam o tartışma verimsizdir. Bundan kastım doğrulanabilirlik-yanlışlanabilirlik değil. Yeter ki yeni tatlar yakalanabilsin.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Kişiyi bir düşünceye doğru sürükleyen/o şekilde düşünmesine neden olan etken ögeler ve etkime dereceleri de tartışma konusu olacağından, karşı düşüncenin temellenmesindeki nedenleri bilmek/önemsemek tartışmanın içeriğini olumlu yönden etkileyecek ve zenginleştirecektir. Ancak –empati- ile hoş-görme sınırları aşılıp doğru olduğu düşünülen bir yargıdan bu nedenle uzaklaşmak doğru sonuçlar vermeyebilir; öyle düşünceler vardır ki ısrarlı bir şekilde savunulurlar; bunda yadırganacak bir durum göremiyorum; inançlar böylesi düşüncelerdir. Önemli olan düşüncelerin özgürlükleri ne denli çoğaltıp/azalttıkları olsa gerek.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Tartışma bir diğer yönüyle ön-yargılardan arınmayı, ele-mine yapmayı sağlayan bir çaba olsa gerek. Ancak, tartışmanın içinde ön-yargılar ne kadar yer edinmiş olabilirler? bu mümkün müdür? mümkünse, bu durumun farkında olunmadan etkiyen ön-yargılardan kurtulmak, tartışmanın varmak istenilene katkısını beklemek olanaklı mıdır? sanmıyorum!
 

sisifos

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2010
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
30
insan tartışırken empati yaparsa nasıl tartışabilir ki? ben genelde tartışmaya giremiyorum. bunun sebebi de sanırım kendimi karşıdaki kişinin yerine koyup tamamen önyargısız olmaya çalışmam. ama böyle yapınca hiç bir şey hakkında tartışmaya giremiyorsun.
Ancak –empati- ile hoş-görme sınırları aşılıp doğru olduğu düşünülen bir yargıdan bu nedenle uzaklaşmak doğru sonuçlar vermeyebilir.
bende ki önyargısızlık ve empati kendime ve bildiklerime güvenememekten kaynaklanıyor. hiç bir bilgimden emin olamıyor karşıdakinin doğru söylüyor olabileceği ihtimalini aklımdan çıkaramıyorum. bu durumun hem avantajları hem de dezavantajları oluyor.
başka insanların tartışmalarını okumak ki bu forumda bunu çok güzel yapabiliyorum insanı geliştiriyor. aynı konunun farklı bakış açıları tarafından yorumlanması ve tartışılması...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ön-yargısız olmak için empati yapmadığımızı düşünüyorum; empati yaparken karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışıp haklı olduğuna değil, anlaşılabilir/hoş-görülebilir olup olmadığına karar veririrz. karşımızdaki kişiyi anlamak her zaman onu ve düşüncelerini/eylemlerini haklı olarak gördüğümüz anlamına gelmez. sadece yanılmakta anlaşılabilir/benimsenebilir olduğunu söyleriz. karşı-düşüncenin doğru olma olasılığı her zaman vardır- eğer bunu peşin kabul olarak değerlendirirsek işte o zaman bu yargımız tam anlamıyla bir ön-kabul/ön-yargı olacktır; bundan uzaklaşmak gerektiği kanısındayım, sevgili sisifos...ne dersiniz?
 

sisifos

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2010
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
30
bu tavrın hatalı olduğunu bende kabul ediyorum. ama ne yazık ki bundan kurtulamıyorum. yeterince bilememekten kaynaklanıyor bence bu. derinlemesine bilememekten...bir türlü ama bir türlü emin olamamak...ya karşı taraf haklıysa? hep bir şüphe ve bu şüphenin getirdiği kimliksizlik, güvensizlik...
empati yaparken karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışıp haklı olduğuna değil, anlaşılabilir/hoş-görülebilir olup olmadığına karar veririrz. karşımızdaki kişiyi anlamak her zaman onu ve düşüncelerini/eylemlerini haklı olarak gördüğümüz anlamına gelmez.
aslına bakarsanız doğru söylüyorsunuz ama internette bir öykü okumuştum onu da paylaşmak isterim çünkü ben bu öyküden empatiyle düşüncelerin de haklı görülebiliceğini anlıyorum.
Ortaokuldayken sınıf arkadaşlarımdan birisiyle ciddi bir tartışmaya girdim. Onun haksız olduğundan , kendiminse haklı olduğundan emindim.
Öğretmenimiz bize çok iyi bir ders vermeye karar verdi. Bizi bütün sınıfın önüne çıkardı ve onu masanın bir tarafına, beni de diğer tarafına yerleştirdi. Masanın tam ortasında yuvarlak , siyah renkli bir nesne vardı. O çocuğa nesnenin rengini sordu. Çocuk 'beyaz' diye yanıtladı. Söylediğine inanamadım , çünkü nesne siyahtı. Yeniden tartışmaya başladık ; bu kez de nesnenin rengi hakkında.
Öğretmen bu kez beni çocuğun yerine , onu da benim yerime geçirdi. Ve bu kez bana nesnenin rengini sordu. 'Beyaz' yanıtını vermek zorundaydım , çünkü belliki nesnenin bir tarafı beyaz , diğer tarafı ise siyahtı.
Öğretmenimiz o gün bana çok güzel bir ders verdi. Karşımdaki kişinin bakış açısını anlamam için , kendimi onun yerine koymam gerekiyordu....
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
her iki karede gördüğünüz renk -sen ve arkadaşın için- bulunduğunuz masanın köşesine göre doğruydu; çelişki sizde değil masanın dışındaki üçüncü-gözdeydi; çünkü o yuvarlak nesne üçüncü-göz için aynı anda hem siyah hem beyazdı...kişinin üçüncü-nün gözüyle kendi dışına çıkması daha çok olguyu görmesini sağlar ve fakat göreceliliği asla ortadan kaldırmaz. buna düşüncenin öznel olması denilebilir ki, düşnce özünde özneldir; ondan objektif/nesnel olmasını beklemek hatadır...bu hata, yanılmaya neden olan dördüncünün gözüdür. verdiğiniz örnek oldukça etkileyici. ancak, orada yanılan siz değildiniz, öğretmeniniz ve izleyicilerdi..bunu bu şekilde değerlendirdiğinizde ak-kara ayrışıp yerlerini bulacaklardır.

teşekkür ediyorum sisifos,
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Bir düşüncenin şekillenmesi için onun mutlak surette tek bir odağa kilitlenmesine/yönelmesine gerek yoktur; bu saplantı düşüncenin kendi ön-yargısı ve tabusudur. “söz uçar, yazı kalır” dense de sözlü edebiyat geleneğine bakıldığında hiç de öyle olmadığı pratikte gözlemlenmektedir; söz bir fısıltı gibi kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa akar ve yazıdan daha etkili bir şekilde varlığını sürdürür; her aktarılış yeni bir şekil, içerik,ton kazanmakla adeta yaşayan ve gelişen,ölen ve dirilen bir canlı dokusu gibi varlığını sürdürür. Yazılı anlatım orijinini korur fakat sözlü anlatım diyalektik bir süreçte yeniden kendini doğurur; bu nedenle daha kalıcıdır.
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Saptaman güzel nejdet fakat sözlü anlatımda değişme/değiştirilme söz konusudur. Aktarımlardan bahsediyorum. Bundan sen de bahsetmişsin.Bu durumda düşünce ilk ağızdan çıkan değildir artık. Başka bir söylemdir o. Bu durumda nasıl kalıcı olur?

Yazılı anlatım orijinini korur fakat sözlü anlatım diyalektik bir süreçte yeniden kendini doğurur; bu nedenle daha kalıcıdır.
Yeniden doğurduğu kendisi midir hala?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
hayır o sürekli değişir/dönüşür ve fakat orijinini koruyarak ilerler. bu nedenle daha zengindir.
 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Bu zenginliği Töz'ün kaybolmadan süreç/süreçlerle beraber belleğimize yükledikleri olarak algılayabilirmiyiz?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kesinlikle...ve asıl olan tarihsel belleğin kişideki yaratılması için ortam sağlayabilmektir; bunun için ise her şeyden önce tüm baskıları kaldırmak ve düşünceyi özgür bırakmak gerekir. Tartışma kültürü bu nedenle yöntemsel olarak hayatiyet demektir kanısındayım.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
... Önemli olan düşüncelerin özgürlükleri ne denli çoğaltıp/azalttıkları olsa gerek.

Burada tersinide düşünmek sanırım mümkün, özgürlüklerin ne denli düşünceyi kısıtlayabileceği...
Sanırım bu konu tartışma kültüründede oluşması gereken demokratik anlayışın yeterince kavranamaması nedeni ile kaosa giden yolumu açıyor...
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Demokratik anlayışın yeterince kavranamayışı tek taraflı mıdır?
Bu kavrayamayış tartışma kültürünün eksik kalan taşları nedeni
ile mi kaosa giden yolu açar?
Bazıları açıkça dayatma yapıyor gibi görünüyorken,
bazıları bunu ustaca manevralarla yapmaya kalkışıp,
farkına bile varmadan kaos çorbasının tuzu biberi olabiliyor..
olabilirler mi?
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Demokratik anlayışın yeterince kavranamayışı tek taraflı mıdır?
Bu kavrayamayış tartışma kültürünün eksik kalan taşları nedeni
ile mi kaosa giden yolu açar?

Elbetteki tek taraflı yada iki taraflı değildir, toplumsal yapıdaki her etkileşim içerisine giren için geçerlidir, kimisi susarak, kimisi konuarak, bilgilenme ve etkileşimi oranında, üzerine aldığı görev ve sorumluluk oluşumu çizgisinde, aşarak yada durarak... kaosa giden yolda etkisini kor...

Bazıları açıkça dayatma yapıyor gibi görünüyorken,
bazıları bunu ustaca manevralarla yapmaya kalkışıp,
farkına bile varmadan kaos çorbasının tuzu biberi olabiliyor..
olabilirler mi?

Kaos konunun özünden kopup konu kişselleştirildiği sürece, ön yargıların öne çıkarılarak hedefler saptırıldıkça artar...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
özgürlük tanımına göre tartışmakta yarar vardır; özgürlükler özgürlükleri kısıtlamazlar çünkü, kastedilen bireysel sonsuz özgürlük ise bu zaten özgürlük değildir.
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Pekii, özgürlüğünüzün sınırsızlığı , başka birinin özgürlüğünü sınırlıyorsa?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
özgürlük sınırsız değildir, bireysel olmadığı gibi...
bir adada yapa-yalnız bir kişi olduğunu var sayalım. o kişi özgür müdür dersiniz?
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Hak ve hukukun olduğu yerde özgürlük vardır. Adada tek başına yaşamak özgürlük değil, başıboşluktur diye düşünüyorum
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst