Ölümün bir gizemi daha çözüldü

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Makaleler kategorisinde Neo tarafından oluşturulan Ölümün bir gizemi daha çözüldü başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,408 kez görüntülenmiş, 97 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Makaleler
Konu Başlığı Ölümün bir gizemi daha çözüldü
Konbuyu başlatan Neo
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Raphael

Neo

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2012
Mesajlar
84
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
37
12003992_769103653199891_1458649996011304307_n.jpg


Ölümün gizemlerini hücresel düzeyde çözmeye çalışan bilim adamları, yaşamın bir anda sona ermediğini, sanılanın aksine bir süreç içinde vuku bulduğunu ortaya çıkardı.
Bilim adamları, nefes alıp vermenin ve kalp atışının durması olarak tanımlanan ölümün ardından vücuttaki her bir hücrenin kendi ölüm sürecini başlattığını keşfetti.

Hastaların tekrar hayata döndürülmesi uygulamaları ile ilgili New York Bilimler Akademi’sinde düzenlenen bir konferans, çok sayıda bilim adamını bir araya getirdi.

New York Eyalet Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Dr. Sam Parnia, konferansta yaptığı konuşmada, “Kişi, artık nefes almadığında ve kalbi durduğunda ölü kabul ediliyor. Eskiden bunu değiştirmek için hiçbir şey yapılamayacağı düşünülüyordu. Oysa yeniden canlandırma alanındaki son gelişmeler, kişinin kalbi durduktan saatler sonra bile tekrar yaşama döndürülebileceğini gösterdi” dedi.

Parnia, hücre düzeyindeki ölüm sürecinin saatler sürebildiğini ve geri çevrilmesinin mümkün olduğunu belirtti.

Columbia Üniversitesi Nöroloji Bölümü’nden Dr. Stephan Mayer ise “Eskiden kalbin tüm vücuda kan pompalamayı durdurmasından sonra kişinin oksijen ve gerekli besin maddelerinin eksikliği nedeniyle birkaç dakika içinde kalıcı beyin hasarına uğrayacağına inanılıyordu. Oysa kalp durduğunda, ölüm süreci daha yeni başlamış oluyor. Oksijen ve besin maddeleri yokluğuna bağlı beyin hasarı da çeşitli evrelerde meydana geliyor. Kalbin durmasından sonraki saniyeler içinde beyin aktivitesi etkileniyor ancak besinsiz kalan hücrelerin kendi ölüm sürecini başlatmaları dakikalar alıyor” dedi.

Pennsylvania Üniversitesi’nden Dr. Lance Becker, “Bir kişinin hücrelerine oksijen gitmediğinde hücrelere artık ölme vaktinin geldiği işaretini veren sinyaller gönderiliyor. Bilim, bu sinyalleri ‘bekleyin’ şeklinde değiştirme olanağına sahip” ifadesini kullandı.

Beyni ve kalbi saatlerce sessiz kaldıktan sonra herhangi bir beyin hasarına uğramadan tekrar yaşama dönen insanlar olduğunu hatırlatan Dr. Becker, bu vakalardaki en önemli etkenin vücut ısısının düşmesi olarak tanımlanan hipotermi olduğuna işaret etti.

Hipoterminin beynin oksijen ihtiyacını azaltarak ve hücre düzeyindeki ölüm sürecini durdurarak beyni koruduğuna işaret eden Becker, “Yine de sınırlar var. Beden soğutma teknikleri kalp krizi geçiren bazı hastaların yaşama geri dönmesini sağlarken bazılarında hasar öylesine büyük ki geri dönmek için çok geç oluyor” dedi.

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Ölümden geri dönmede, hastanın kalbi tekrar çalıştırıldıktan sonra nasıl tedavi edildiği ve hipoterminin ardından bedenin nasıl ısıtıldığının da büyük önem taşıdığının altını çizen Becker, “Bize hasta oksijensiz kalmışsa oksijen vermemiz ve kan basıncı düşükse yükseltmemiz gerektiği öğretiliyor. Oysa kalbin yeniden çalıştırılmasının ardından verilecek fazla miktarda oksijen, nörolojik hasarı artırıyor. Bu nedenle beyne giden oksijenin miktarını kontrol etmek hastanın tekrar yaşama döndürülmesinde büyük önem taşıyor” dedi.

Parnia ise kalp krizinin ardından hastanın tekrar yaşama döndürülmesi ve tedavi edilmesinde hipoterminin öneminin yıllardır bilinmesine rağmen hastanelerin hipotermiyi standart uygulama olarak kullanmadığına işaret etti.

Parnia, vücut ısısının düşürülmesi ve oksijen miktarının azaltılması ile hastanın herhangi bir beyin hasarına uğramadan yaşama geri dönme şansının artacağını belirtti.

Hayata geri döndürme işlemlerinin etik yanına değinen Mayer, “Beyin hasarı ile ölüm hakkında, yeterli bilgiye sahip değiliz. Hastanın ne kadar nörolojik hasara uğradığını ve bu hasarın geri çevrilip çevrilemeyeceğini de her zaman kesin bir biçimde kestiremiyoruz. Bu nedenle hastayla ilgili alınılacak acil kararlar, aslında devam edebilecek bir hayatın sona ermesine yol açabilir” ifadelerini kullandı.
 

alpi

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
29 May 2014
Mesajlar
416
Tepkime puanı
1
Puanları
18
Yaş
47
Sanki yeni keşfedilmiş gibi konuşmuyorlar mı? İşin içine gizem katacak ya nasıl yapsam derdindeler sanki.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İdam mahkumlarının ne kadar acı çektiklerinin de delili aslında, insanın can vermesi o kadar kolay bir şey değil...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Ölümden Dönenler Neler Hatırlıyor?

2011’de 57 yaşındaki A isimli bir İngiliz erkek bayılıp hastaneye kaldırılmış. Sağlık görevlileri kasıklarından sonda takarken kalbi durmuş. Beyne giden oksijen kesilmiş. A ölmüş.
Fakat sonra neler olduğunu hatırlıyor. Doktorlar kalbi çalıştırmak için şok uygulamışlar. A bu arada konuşmaları duyuyormuş. Sonra tavanda tuhaf bir kadın görmüş. Bedeninden ayrılıp onun yanına çıkmış. “Sanki beni tanıyordu, sanki ona güvenebilirmişim gibi geldi,” diye hatırlıyor. “Yukarıdan bedenime baktım, hemşire ve kel kafalı bir doktor uğraşıyordu benimle.”
Hastane kayıtları A’nın bilincini yitirmişken gördüğü insanların gerçekten de orada olduklarını ve A’nın anlattığı işlemleri yaptıklarını doğruluyor. Oysa biyolojik kurallara göre, bu üç dakikalık ara aşamada yaşananları A’nın fark etmesi mümkün değil.
A’nın hikayesi ölüme yakın deneyim yaşayanların hissettiklerine dair inançlara ters düşüyor nitelikte. Bugüne kadar, kalbin durduğunda beyne oksijen gitmediği için farkındalık halinin son bulduğuna inanılıyordu. O noktada kişi tıbben ölüdür. Fakat onu geri getirmek hala mümkün olabilir.
Böyle bir deneyim yaşayanlar, yani ölümden dönenler o ana dair hatırladıklarını anlatmıştır. Doktorlar genellikle bu anlatıları halüsinasyon olarak değerlendirip göz ardı etmiş, araştırmacılar ise ölüme yakın deneyimleri bilimsel araştırmaların erişebileceği alan dışında gördükleri için bu konuya fazla el atmamıştı.

Fakat New York’taki bir üniversitede resüsitasyon (canlandırma) bölüm başkanı Sam Parnia ve ekibi dört yıl boyunca 2000 kalp durması vakasında yaşananları inceledi.
Bunların yüzde 16’sı hayata geri döndürülebilmişti. Parnia ve ekibi bunların 101’inin kalp durması sırasında yaşadıkları deneyimleri inceledi. Amaçları, bu insanların zihinsel ve bilişsel olarak etraflarında olup bitenlerin farkında olup olmadıklarını tespit etmekti.

Ölümün yedi tadı

Araştırmaya katılanların yaklaşık yarısı ölüm anına dair bir şeyler hatırlıyordu. Fakat A ve başka bir kadının yaşadığı beden dışına çıkma deneyimi dışında, diğer hastaların anlattıkları o sırada gerçekleşen asıl olaylarla örtüşmüyordu.
Onların anlattıkları rüya benzeri, halüsinasyon içeren senaryolardı. Bunları yedi kategoride toplayan Parnia “Çoğu, ölüme yakın deneyimler olarak bilinen anlatımlarla benzerlik göstermiyordu. Zihinde yaşanan ölüm deneyimi geçmişte farz edilenlerden farklıydı,” diyor.
Bu yedi deneyim şöyle sıralanıyor:
Korku
Hayvan ya da bitki görmek
Parlak ışık
Şiddet ve eziyet
Dejavu
Aileyi görmek
Kalp durması sonrası olanları hatırlamak

Bu deneyimlerin bazısı korkunç, bazısı ise mutluluk verici olarak tanımlanıyor. Bir hasta, “Bir törene katılmıştım… benim yakılmam için yapılan bir törene,” diye hatırlarken bir başkası da “Benimle birlikte dört kişi daha vardı, kim yalan söylüyorsa o ölecekti… Tabut içinde insanların dik bir şekilde gömüldüğünü gördüm,” diye anlatıyordu. Biri “derin bir suyun içinde sürüklendiğini,” bir başkası ise “kendisine öleceğinin ve bunun en çabuk yolunun, hatırladığı en kısa kelimeyi söylemekten geçtiğinin söylendiğini” belirtiyordu.
Bazıları ise tam tersi bir duygu hissettiklerini ifade ediyordu. Araştırılanların yüzde 22’si “huzur ve mutluluk” duygusu hissetmiş, bazıları “çiçeksiz bitkiler” ya da “aslanlar ve kaplanlar”, “parlak bir ışık” veya aileleriyle kavuşma anını gördüklerini söylemişti. Duyumlarda bir artış, zamanın geçişiyle ilgili algıda çarpılma ve bedenden ayrılma hissi de yaygın olarak anlatılanlar arasındaydı.
Parnia, ölümden dönen insanların o anda bir şeyler hissettiklerine dair anlatıların gerçek olduğunu, ancak bireylerin bunları nasıl yorumladıklarının geçmişlerine ve önceki inançlarına bağlı olduğunu belirtiyor.
“Ruh, cennet, cehennem gibi şeyler anlatıldığında ne demek istediklerini anlaması zor. Çünkü doğduğunuz yere ve geçmişinize, kültürünüze bağlı olarak neyi nasıl yorumladığınız da değişecektir. O yüzden bu anlatıları dinsel boyuttan kurtarıp objektif kılmak önemli.”

Objektif yaklaşım

Araştırmacılar kimlerin ölüm anında bazı şeyler hatırlayabileceği konusunda öngörüde bulunmalarını sağlayacak herhangi bir özellik keşfetmiş değil. Ayrıca bazı insanların korkunç şeyler hatırlarken bazılarının neden huzur hissettiği de bilinmiyor.

Parnia, ölüme yakın deneyimleri hissedenlerin sayısının bu araştırmaya yansıyanlardan daha fazla olduğuna inanıyor. Birçok vakada ise kalp durmasının ardından beyinde gerçekleşen şişme nedeniyle ya da verilen yatıştırıcılar yüzünden hafıza silinmiş oluyor.
Fakat insanlar o ana dair herhangi bir şey hatırlamasa da bilinçaltında etkileniyor yine de. Parnia, kalp durması sonrası hastaların yeniden hayata döndürülmesinin ardından tepkilerin büyük farklılık göstermesini buna bağlıyor. Bazıları ölümden korkmayan, fedacı bir yaklaşımı benimserken, bazıları da stres sonrası travma belirtileri gösteriyor.
Parnia ve ekibi bu araştırmanın devamı olarak bu soruları ele alacak çalışmalar planlıyor. Ölüme yakın deneyimlerin dini ya da şüpheci yaklaşımdan arındırılarak objektif ele alınması konusunda da bu çalışmaların katkıda bulunmasını umuyor.

 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bilim insanları ölümden sonraki 10 dakikalık beyin dalgalarını görüntülemeyi başardı ve derin uyku esnasında yayılan delta dalgaları ile aynı olduğu gözlemlendi.

 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Prof. Dr. Sam Parnia uzun zamandır ölüm ve sonrasını inceliyor. Habertürk yakın zamanda haber yapmış ancak bu araştırmalar çok uzun zamandır devam ediyordu. Hasta ölü kabul edildikten sonra bilincin açık olması, ruhun varlığının en önemli kanıtlarından birisidir.

Araştırma ortaya koydu: Öldükten sonra bilinç hala açık!

Yeni bir araştırma, öldükten sonra bilincimizin hala açık olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, kalp durduktan sonra dahi bilincin çalışmaya devam ettiğini açıkladı. Bu da klinik olarak ölü kabul edilseniz de bilincin hala açık olduğuna işaret.

Kalp durduğunda beyne giden kan akımı hızla kesilir ve bu an, hastanelerde resmi ölüm zamanı olarak kaydedilir. İngiliz gazete Express.co.uk'de yer alan habere göre; Dr. Sam Parnia, Amerika ve Avrupa'daki kalp durması olarak bilinen kardiyak arrestleri inceledi.

Dr. Parnia, kalbi duran, klinik olarak ölü kabul edilen ancak hayatta kalmayı başaran kişilerin etrafında ne olup bittiğini anladıklarını, hatta kendi ölümünün ilan edilmesini bile duyduğunu gösteren bazı kanıtlar olduğunu söyledi.

Şimdi Dr. Parnia ve ekibi, türünün en büyük çalışmasını yürütüyorlar. Araştırmacılar, beyni ölüm eşiğinin ötesinde gözlemlemek için daha kesin metotlar geliştirmeye odaklandıklarını vurguladılar.

Kaynak:
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Böceklerin ruhunu niye kimse araştırmıyor, bir böcekten farkımız ne? bize bir ruhumuz olduğunu kim söylüyor? hepsi tırt gibi çünkü beynin bir ruha ihtiyacı yok görünüyor..
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
teizmdeki insan ruhu kavramı, tanrıyla eşdeger bir soyutluk olarak lanse edilmiş. bakınız bu imkansız!!

insan tanrı olamaz, insan yoktan varolmuşsa, tanrı değildir zaten, bu yüzden ruh mantıgını asla
ciddiye almadım..

ruh sonsuza dek varolmak, tanrı sonsuza dek varolmak, o zaman ruh tanrıdır.

aralarındaki tek fark, biri yaratan biri yaratılan, ama mantık hatasınıda buldum,
yaratan sonsuz ve ebedi olabilr bu mantıklı, ama yaratılan sonsuz ve ebedi(yaratılmamış)
olamaz bu imkansız bunu ispatlamak için tanrı olmaya gerek yok..
 
Son düzenleme:

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
yaratılmış bir canlının, ruhu olması demek, hayvanların bitkilerin, hatta böceklerınde ruhu
olması anlamına gelirki, cennet denilen yerde tıpkı dünya gibi olurdu, eğer orda yaşlanmıyorsak
o zaman cennet tanrının katında olurdu, tanrının katında yaratılmış bir canlı olabilirmi?
mantık dışı olmazmı??????????? işte bu yüzden ruh yok ruh olmaz imkansız mantıksızdır.


tanrının katında yalnızca tanrı veya tanrılar olabilr, örnegin olimpısın tanrıları bu mitolojk tanrılar
en az yehova tanrı ve allah kadar güçlüler neden? olmasın çoklu tanrılar iyi tanrılar
ve kötü tanrılar.. mantıklı geliyor.

sadece 1 tanrı olduğunu kim? ispatlıyabilirki,, tanrıyı geçtim daha niçin? varolduk
önce onu ispatlıyalım, eğer niçin? varoldugumuzu ispatlıyabilrsek( imkansız olasılık)
tanrıyıda bulmuş oluruz.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
teizmdeki insan ruhu kavramı, tanrıyla eşdeger bir soyutluk olarak lanse edilmiş. bakınız bu imkansız!!

insan tanrı olamaz, insan yoktan varolmuşsa, tanrı değildir zaten, bu yüzden ruh mantıgını asla
ciddiye almadım..

ruh sonsuza dek varolmak, tanrı sonsuza dek varolmak, o zaman ruh tanrıdır.

aralarındaki tek fark, biri yaratan biri yaratılan, ama mantık hatasınıda buldum,
yaratan sonsuz ve ebedi olabilr bu mantıklı, ama yaratılan sonsuz ve ebedi(yaratılmamış)
olamaz bu imkansız bunu ispatlamak için tanrı olmaya gerek yok..

başka deyişle; bir tanrının sonsuzluk sözü vermesi paradokstur. sonsuzluğu kavrayamayan ama aynı zamanda yok olmak istemeyen insan bilincinin hayali kurgusudur sonsuz cennet hayali.

Bir Tanrı varsa yaratılanlar tarafından elbet ancak paradoksal olarak tanınabilir.(kierkegaard)

doğru.

peki ama gerçek bir tanrı nasıl ve neden sonsuzluk sözü/vaadi verir?

gerçekten konuşsaydı bu sözü vermek zorunda kalabilir miydi? valla kalırdı sanırım. sizi 100 milyar yıl cennette yaşatırım sonrasına bakacaz dediği anda biz nankör insanlar eminim artık bu tanrıyı fazla takmazdık. (kuran insana çok defa nankör der, sanırım öyleyiz:))
 

NuriKara

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Ara 2018
Mesajlar
565
Tepkime puanı
106
Puanları
43
Böceklerin ruhunu niye kimse araştırmıyor, bir böcekten farkımız ne? bize bir ruhumuz olduğunu kim söylüyor? hepsi tırt gibi çünkü beynin bir ruha ihtiyacı yok görünüyor..

Katılıyorum. Tanrı bizi şu anki halimizle yoktan var edebilir. Kaybolmayan, bu dünyayı aşan bir parçamızın olmasına gerek yok.
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
teizmdeki insan ruhu kavramı, tanrıyla eşdeger bir soyutluk olarak lanse edilmiş. bakınız bu imkansız!!
Dini inançlar bana akıl hastalığı gibi geliyor. Yani; davranış, giyim kuşam, konuşma, düşünme vb. pek çok konuda şizofreni benzeri gibi.
Tanrının ise evrenin kendisi olduğuna inanıyorum.
Ruh ta dediğin gibi tamamen mantıksız bir inanç.
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
sizi 100 milyar yıl cennette yaşatırım sonrasına bakacaz dediği anda biz nankör insanlar eminim artık bu tanrıyı fazla takmazdık. (kuran insana çok defa nankör der, sanırım öyleyiz:))
Cennete girenler bir süre sonra ilahlık iddia edebilirler. Oraya da günah-sevap içeren bir kutsal kitap şart.
 

ignostik üye

Filozof
Uzaklaştırılmış
Katılım
1 Ocak 2021
Mesajlar
969
Tepkime puanı
131
Puanları
43
Yaş
57
Konum
Mars gezegeni.
Üniversite Bölümü
felsefe
Afedersiniz ak sakalli dedeyide gormusler mi?
Bu olumden donenler.😂😂😂😂
 

ignostik üye

Filozof
Uzaklaştırılmış
Katılım
1 Ocak 2021
Mesajlar
969
Tepkime puanı
131
Puanları
43
Yaş
57
Konum
Mars gezegeni.
Üniversite Bölümü
felsefe
Dini inançlar bana akıl hastalığı gibi geliyor. Yani; davranış, giyim kuşam, konuşma, düşünme vb. pek çok konuda şizofreni benzeri gibi.
Tanrının ise evrenin kendisi olduğuna inanıyorum.
Ruh ta dediğin gibi tamamen mantıksız bir inanç.
Afedersin ama panteizmde sacma.
Evren tanri olsaydi yaslanir olurdu.
Sana panenteizmi oneririm.panteizmin guncellenmis versiyonu banada mantikli gelen
Versiyonu.
Panenteizm cok daha karmaşıktır.
 

Mor ve Ötesi

Boş Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Ocak 2022
Mesajlar
22
Tepkime puanı
1
Puanları
3
Konum
İstanbul
Merhaba öncelikle...

Paylaşım ilgimi çekti çünkü ilgi duyduğum bir konu ama yapılan yorumların, hele hele dini katarak yapılan yorumların konu ile alakasını anlayamadım...
 

Mor ve Ötesi

Boş Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Ocak 2022
Mesajlar
22
Tepkime puanı
1
Puanları
3
Konum
İstanbul
Bu bağlantıda yararlı bilgiler bulabileceğiniz kanaatindeyim:

Merak ettim sende mi spiritualistlerdensin?
Bu forumda yazdığım dönemler de orada da yazıyordum ben ayni Nik ile ve Başta Kitap Al calva hakkında olmak üzere tüm söyledikleri astral projeksiyon (yalan yani) Kuran okumaktan aciz olanların İslam hakkında konuşması ile hayatında Kitap Al Calva yı görmeyenlerin kitabı satanizme kaynak göstermeleri aynı şey...
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Afedersin ama panteizmde sacma.
Evren tanri olsaydi yaslanir olurdu.
Sana panenteizmi oneririm.panteizmin guncellenmis versiyonu banada mantikli gelen
Versiyonu.
Panenteizm cok daha karmaşıktır.
Tanrı öyle yada böyle mutlaka var. Benim din konusunda anlamadığım nokta giyim kuşam gibi konularda dindarların neden bu kadar saçma davrandığı. Belki bana öyle geliyordur bilemiyorum.
Evren tanri olsaydi yaslanir olurdu.
"Evren tanrı olsaydı yaşlanır ölürdü." demek istedin sanırım, bence bu çok saçma bir düşünce.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst