Ölümün bir gizemi daha çözüldü

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Makaleler kategorisinde Neo tarafından oluşturulan Ölümün bir gizemi daha çözüldü başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,407 kez görüntülenmiş, 97 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Makaleler
Konu Başlığı Ölümün bir gizemi daha çözüldü
Konbuyu başlatan Neo
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Raphael

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Kutsal hikayede insanlar cenneten düşmüştür (ya da parantez içinde kovulmuştur.)

Bu bilgiyi irdeleyen alternatif bir ruhçuluk metnine göre bu birlikten bir kopuştur. Yani bir ruh grubu (insanlık ve tüm insanlar) deneyim arzulamıştır. Gerçek fiziksel deneyimi ve gerçek çamur ve kan arzulamıştır. Uzun bir döngü olarak bunu sürdürecek ve birliğe tekrar geri dönecektir. ve aslında insanlar bölünmüş ruhlardır ama parçalı bütün bir ruh birliği ve grubu gibidir ve tekrar birleşecektir.

Hintlilerin Indra efsanesi vardır. Gökyüzünde bir tanrı olan Indra bir gün gökten bakar çamurda oynayan domuzları görür ve bir domuz olmak, domuz olarak bednelenmek ister. Baştanrı ya da diğer tanrılar ona izin verir ve neyse Indra bir domuz olarak dünyaya gelir ve domuz olarak bir yaşam sürerken artık bir tanrı olduğunu unutur ve asla geri dönmek istemez. Yani sadece mutlu bir domuz olmanın hayalini kurar. En son diğer tanrılar Indrayı geri döndürebilmek için tüm domuzların bedenini açmak bakmak parçalamak zorunda kalırlar. Bu bilindik klasik bir sembolizmadır.

İnsanın sonsuz cennet ve cehennem diye mutlak ikiye yarıldığı bir sembolizma bugünkü İbrahimi monoteizm ( İbrahimi tektanrılı dinler) dşında pek yok gibi ve iktidarın bir güç ve korku ögesi gibi yorumlanır çünkü bu insanı yönetmek kolaydır. Onu korkuyla yönetir ve kolayca itaat aşılarsın. Cennetle huriyle kandırır savaştırsın. Yani ne uğruna öldüğü yalanı. Bir hiç uğruna ölmediğine ,inanır.

Budizmin kurucusu Buda, karmayla herkese evrensel bir adalet sağlabileceğini öngördü. Yani şunu sorarız. Tanrıın adalet sistemi kendi yarattıklarını onların ne yapacağını daha baştan yaratmadan önce bunu biliyorken onları yaratıp hata işlemlerine izin verip sonra onları sonsuza kadar cezalandırmak ve yakmak mıdır?
Felsefe gölgesinde böyle bir anlayışı kabul etmemizi ya da sorgulamamamızı beklememelisiniz.
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
kanısındayım derken kişisel bişey belirttim zaten kanısındayım sondaki yım eki ben demek. Bunun dışında ben zayıf agnostiğim yani bugün için tanrının varlığı konusu bilinemez diyorum sorgulamayı red etmek demek değil bu bugünün şartlarıyla tanrıyı bulamıcağımızı düşünüyorum ve askıya alıyorum bu konuyu kendimce. Ve agnostism hakkındaki düşünceni yanlış buluyorum. Bi insanın bir konu hakkında bilgisi yoksa bilmiyorum deme hakkı var. Bu onun durakda , politik bi ara duruşta , çelişkide veya bocalamada olduğunu göstermez.Bu onun bilmediğini kabul eden erdemli ve dürüst bi insan olduğunu gösterir şahsi fikrimce.

Şunu tekrar dürüst bir şekilde ifade etmeme ya da hatırlatmama izin verin.

Kişisel olarak tanrı sorunum nasıl çözüldü. (Kendi kendine oldu ama)

Yaşam boyu tanrıya kah inandım, kah sorguladım ve kah bocaladım ama içsel olarak çok güçlü bir tanrı inancına sahiptim. Çocukluk yıllarından itibaren içsel olarak dua etme, güçlü bir şekilde meleklere inanma, onlarla içsel konuşmaya temas kurmaya çalışma, duygusal sorun ve çatışmalarda bile tanrı ve meleklere içsel yönelme gibi alışkanlıklarım vardı. Ta ki 10-12 sene öncesine kadar. Tanrıyı bulmayı, anlamayı, onunla içsel olarak birleşmeyi umardım, mistik metafizik aşkın deneyimler felan umar arar ve kovalardım.

Bir gün bir yerlerde varolmanın öncesiz ve başlamamış bir ezeliyetle mümkün olabileceğine benzer bir şey okudum. Bunu o zaman bir düşünsemde pek irdelemdim. Üzreinden bir kaç sene geçti. İşte yine tanrı, varolma, başlangıç, yoktan varolabilir miyiz? tanrı varsa nasıl varolabilir, gibi temel varolma ve ontoloji problemlerini sorguluyorum. Yani varlık, yokluk, başlama, oluşma bunları kafamda devindirip sorguluyorum.

Bir noktada ben başlangıcın olanaksız olacağını farkettim çünkü tersi yokluk demek olacaktı. Başlangıçta tanrı vardı dersem bunu da bin saat bin satır ve sayfa düşünüp sorguladım ve hatta bu forumda dahil yüzlerce sayfa karalama yaptım ve her defasında mantıksızdı, sınadım ve gördüm. Kendi bilişimde sınadım. Yani yüz kere bin kere aynı sonucu buldum.
Yani tanrı bir yerde böylece kopup gitti ve olanaksızlaştı.

Tanrı zamansızdır. Zamansız bir şey başlayamaz ve başlatamaz.
Tanrı varolanın tümüdür ve tamamıdır,ondan başka bir şey yoktur o halde yok mümkün değildir ve yoktan yaratamaz. Tanrı varolan herşeyse yok bile tanrı için bir antidir ve tanrıın varlığının tekilliği ve saltlığıyla çelişir. Kaldı ki yaratma zamanla çelişir.
Yani iyi bir irdelemede bence başlangıç tekilliğini mümkün olmadığı görülüyor.

Sözde tanrı yaratmadan önce herşeydir (sadece o vardır ve o durumda varolan herşey doğal olarak salt odur değil mi?) ama tanrı zamnasızsa yaratmadan önce diye bir zamanı da imleyemeyiz. Bunlar üzerine kırkbin saat kafa yordum ben. Bazen derim ki ben aklımı peynir ekmekle mi yedim yani beni yakacak bir şey var da ben inanmıyorum yani ben o kadar ... mıyım?
Bunları yazıyorum kişi sorgulamaya yanaşmıyor vardır bi hikmeti açıklaması diyor. İyi de ben düşündüm ve diyorum ki bu düşünülebilir ve üzerine düşünen herkes bunu farkedebilir. Burada bir engel yasak tersine inandırılma gibi bir çelişki bizi engeller. Onu aşarsak anlaşılabiliyor.

Bunu aynı düşünceyi daha sonra Parmenides'te buldum gördüm ben onu okumamıştım. Okuyunca havalara uçtum. Her yere Parmenides yamay başladım çünkü bir içtenliğe yani kendime dayanmadan bir şeyleri açıklama yeteneğine sahip olmuştum. Bu daha kolaydı. Her yere Parmenides şunu der ve Parmenides bunu der yazmaya başladım. Bazıları Herakleleitos'u felsefenin babası sayar ben onu Parmenides figürüne devşirmeye uğraştım

Daha sonra aynı düşüncenin Ted Grant'in Aklın İsyanı kitabında olduğunu öğrendim. Büyük çatırtı adlı bir parça makale vardı ve kişi diyalektik materyalizme göre bir sorgulama, uslamalama ve çözümleme yürüttüğünü ve başlangıcın olanaksız olduğunu görüdğünü yazıyordu ve büyük patlama kuramını ,başlangıcın tekilliğini eleştiriyordu. Ben de tam olarak 3 yıldır aynı şeyi yapıyordum ya da yapmaya çabalıyordum.

Ontoloji üzeirine bu forum ya da başka yerlere yüzlerce belki binlerce sayfa yazdım. Herkes okunamaz anlaşılamaz olduğunu söylüyor. Bana göre şimdi apaçık şeyler.

Sonuç olarak biz; o da içtenliğin görüşü, o da Parmenides'in düşüncesi ve o da Ted Grant'in fikridir vs denip bunun kabaca sorgulanmadığını söylüyoruz.
Şunu yazıyorum. Başlangıç vardır başlangıçsız varlık olamaz yazan var. Köşeye sıkışınca bana başlangıcı bilimde kabul ediyor diyen ve bilimden bahsetmeye başlayan dindarlar gördüm.

Yani bu düşünceye karşı kabaca tek söylenen şu. Başlangıcın olamaması olamaz.

Zamansız ezeli varoluş.. Bu gerçek ve tam bir sonsuzluktur. Aksi çelişik değerendirin ve bakın görün

Bakın neyle çelişir?
Bu sonsuzlukla çelişir
Sonsuzlukla çelişmesi son olacağı anlamına gelir
Gelecekte bir son olsa bugün varolmazdın
Gelecekete mutlak yokolacak bir şey kayıp olurdu bugünü bilemezdik. Bu geçmiş içinde aynısı. Mutlak yokluk ne geçmiş ne geleceğe konumlanamaz.
Varlık sonsuzdur.
Bu bilienemez değildir kavranamaz hiç değil.
Yani bunu akıl yoluyla kendine tanıtlarsın, bu ispata ya da izaha muhtaç değildir.
Başka bir açıklaması yok düşünen bunu kavramak isteyen herkes için yeterli

Tanrı olanaklı değil çünkü tanrı ya başlatıcı ya da baştaki ilk varlık olarak başvalrıktır ve yaratıcıdır.
Bu ilk hareket demek olur çelişiltir. Başlayan durur ya da sona erer.
Tanrı ilk ya da başvarlık olamaz. Önceleyemez çünkü zaman ve önce yok. Aksi sonsuzlukla çelişir.
Varlık öncelenemz vardır ve yok değildi.

Kozmolojik olarak yaratıcılar ya ölümlü evrimelşmiş ileri gitmiş varlıklar olabilir .
Yani evren yaratabilir ama ilktanrı ve baştanrı değildir.
Ya da tüm herşeyin birliği bütünü olarak bir tanrı tahayül edilebilirse edilebilir. Yani tanrının bölümlemeleir oalrka valrık oluruz.

Bunun dışındaki tanrı algı ve betimleri filozofik olarak mantık olarak tutarsız ve çelişiktir.
Bunun mantık çelişkilerini ilgili önermeleri bu forum ya da başka yerlere yüzlerce kez yazdık açtık.

Bakın tanrı varlığı önceleyemez, ilkleyemez ya da başlatamaz çünkü bu kendi zamansızlığı ve sonsuzluğu ile çelişiktir İlk varlık olamaz çünkü zamansızdır.
Yaratıcı olamaz çünkü kendini varetmemiştir.
Varlık başlamamıştır. Tanrı başlamamışsa bile varlık başlamamıştır.

Sonsuz/zamnnsız ve ezeli olan geçmiş zamnala ilinemez . Şimdiki zaman ya da geniş zaman onu tanımlar.
Yani yaratma için bile kullanılabilecek iki zaman kipi budur.
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Şunu tekrar dürüst bir şekilde ifade etmeme ya da hatırlatmama izin verin.

Kişisel olarak tanrı sorunum nasıl çözüldü. (Kendi kendine oldu ama)

Yaşam boyu tanrıya kah inandım, kah sorguladım ve kah bocaladım ama içsel olarak çok güçlü bir tanrı inancına sahiptim. Çocukluk yıllarından itibaren içsel olarak dua etme, güçlü bir şekilde meleklere inanma, onlarla içsel konuşmaya temas kurmaya çalışma, duygusal sorun ve çatışmalarda bile tanrı ve meleklere içsel yönelme gibi alışkanlıklarım vardı. Ta ki 10-12 sene öncesine kadar. Tanrıyı bulmayı, anlamayı, onunla içsel olarak birleşmeyi umardım, mistik metafizik aşkın deneyimler felan umar arar ve kovalardım.

Bir gün bir yerlerde varolmanın öncesiz ve başlamamış bir ezeliyetle mümkün olabileceğine benzer bir şey okudum. Bunu o zaman bir düşünsemde pek irdelemdim. Üzreinden bir kaç sene geçti. İşte yine tanrı, varolma, başlangıç, yoktan varolabilir miyiz? tanrı varsa nasıl varolabilir, gibi temel varolma ve ontoloji problemlerini sorguluyorum. Yani varlık, yokluk, başlama, oluşma bunları kafamda devindirip sorguluyorum.

Bir noktada ben başlangıcın olanaksız olacağını farkettim çünkü tersi yokluk demek olacaktı. Başlangıçta tanrı vardı dersem bunu da bin saat bin satır ve sayfa düşünüp sorguladım ve hatta bu forumda dahil yüzlerce sayfa karalama yaptım ve her defasında mantıksızdı, sınadım ve gördüm. Kendi bilişimde sınadım. Yani yüz kere bin kere aynı sonucu buldum.
Yani tanrı bir yerde böylece kopup gitti ve olanaksızlaştı.

Tanrı zamansızdır. Zamansız bir şey başlayamaz ve başlatamaz.
Tanrı varolanın tümüdür ve tamamıdır,ondan başka bir şey yoktur o halde yok mümkün değildir ve yoktan yaratamaz. Tanrı varolan herşeyse yok bile tanrı için bir antidir ve tanrıın varlığının tekilliği ve saltlığıyla çelişir. Kaldı ki yaratma zamanla çelişir.
Yani iyi bir irdelemede bence başlangıç tekilliğini mümkün olmadığı görülüyor.

Sözde tanrı yaratmadan önce herşeydir (sadece o vardır ve o durumda varolan herşey doğal olarak salt odur değil mi?) ama tanrı zamnasızsa yaratmadan önce diye bir zamanı da imleyemeyiz. Bunlar üzerine kırkbin saat kafa yordum ben. Bazen derim ki ben aklımı peynir ekmekle mi yedim yani beni yakacak bir şey var da ben inanmıyorum yani ben o kadar ... mıyım?
Bunları yazıyorum kişi sorgulamaya yanaşmıyor vardır bi hikmeti açıklaması diyor. İyi de ben düşündüm ve diyorum ki bu düşünülebilir ve üzerine düşünen herkes bunu farkedebilir. Burada bir engel yasak tersine inandırılma gibi bir çelişki bizi engeller. Onu aşarsak anlaşılabiliyor.

Bunu aynı düşünceyi daha sonra Parmenides'te buldum gördüm ben onu okumamıştım. Okuyunca havalara uçtum. Her yere Parmenides yamay başladım çünkü bir içtenliğe yani kendime dayanmadan bir şeyleri açıklama yeteneğine sahip olmuştum. Bu daha kolaydı. Her yere Parmenides şunu der ve Parmenides bunu der yazmaya başladım. Bazıları Herakleleitos'u felsefenin babası sayar ben onu Parmenides figürüne devşirmeye uğraştım

Daha sonra aynı düşüncenin Ted Grant'in Aklın İsyanı kitabında olduğunu öğrendim. Büyük çatırtı adlı bir parça makale vardı ve kişi diyalektik materyalizme göre bir sorgulama, uslamalama ve çözümleme yürüttüğünü ve başlangıcın olanaksız olduğunu görüdğünü yazıyordu ve büyük patlama kuramını ,başlangıcın tekilliğini eleştiriyordu. Ben de tam olarak 3 yıldır aynı şeyi yapıyordum ya da yapmaya çabalıyordum.

Ontoloji üzeirine bu forum ya da başka yerlere yüzlerce belki binlerce sayfa yazdım. Herkes okunamaz anlaşılamaz olduğunu söylüyor. Bana göre şimdi apaçık şeyler.

Sonuç olarak biz; o da içtenliğin görüşü, o da Parmenides'in düşüncesi ve o da Ted Grant'in fikridir vs denip bunun kabaca sorgulanmadığını söylüyoruz.
Şunu yazıyorum. Başlangıç vardır başlangıçsız varlık olamaz yazan var. Köşeye sıkışınca bana başlangıcı bilimde kabul ediyor diyen ve bilimden bahsetmeye başlayan dindarlar gördüm.

Yani bu düşünceye karşı kabaca tek söylenen şu. Başlangıcın olamaması olamaz.

Zamansız ezeli varoluş.. Bu gerçek ve tam bir sonsuzluktur. Aksi çelişik değerendirin ve bakın görün

Bakın neyle çelişir?
Bu sonsuzlukla çelişir
Sonsuzlukla çelişmesi son olacağı anlamına gelir
Gelecekte bir son olsa bugün varolmazdın
Gelecekete mutlak yokolacak bir şey kayıp olurdu bugünü bilemezdik. Bu geçmiş içinde aynısı. Mutlak yokluk ne geçmiş ne geleceğe konumlanamaz.
Varlık sonsuzdur.
Bu bilienemez değildir kavranamaz hiç değil.
Yani bunu akıl yoluyla kendine tanıtlarsın, bu ispata ya da izaha muhtaç değildir.
Başka bir açıklaması yok düşünen bunu kavramak isteyen herkes için yeterli

Tanrı olanaklı değil çünkü tanrı ya başlatıcı ya da baştaki ilk varlık olarak başvalrıktır ve yaratıcıdır.
Bu ilk hareket demek olur çelişiltir. Başlayan durur ya da sona erer.
Tanrı ilk ya da başvarlık olamaz. Önceleyemez çünkü zaman ve önce yok. Aksi sonsuzlukla çelişir.
Varlık öncelenemz vardır ve yok değildi.

Kozmolojik olarak yaratıcılar ya ölümlü evrimelşmiş ileri gitmiş varlıklar olabilir .
Yani evren yaratabilir ama ilktanrı ve baştanrı değildir.
Ya da tüm herşeyin birliği bütünü olarak bir tanrı tahayül edilebilirse edilebilir. Yani tanrının bölümlemeleir oalrka valrık oluruz.

Bunun dışındaki tanrı algı ve betimleri filozofik olarak mantık olarak tutarsız ve çelişiktir.
Bunun mantık çelişkilerini ilgili önermeleri bu forum ya da başka yerlere yüzlerce kez yazdık açtık.

Bakın tanrı varlığı önceleyemez, ilkleyemez ya da başlatamaz çünkü bu kendi zamansızlığı ve sonsuzluğu ile çelişiktir İlk varlık olamaz çünkü zamansızdır.
Yaratıcı olamaz çünkü kendini varetmemiştir.
Varlık başlamamıştır. Tanrı başlamamışsa bile varlık başlamamıştır.

Sonsuz/zamnnsız ve ezeli olan geçmiş zamnala ilinemez . Şimdiki zaman ya da geniş zaman onu tanımlar.
Yani yaratma için bile kullanılabilecek iki zaman kipi budur.

NOT/EDİT

Okunmuştur diye sonuna eklemedim ve yeniden yazıyorum

Yukarıdakini anlatmak için şunu kullanacağım.

Ali Nesin'in bir videosu var. Yurtdışında matematik öğrenmeye ve okumaya gider. Elinde bir cebir kitabı vardır bakar bakar hiç bir şey anlamaz, bakar bakar hiç bir şey anlamaz. En son kitabı kaldırıp atar ben ne yapacağım hiç bir şey anlamıyorum sanırım okuyamayacağım , okulu bırakacağım der. Aradan aylar geçer ve bir kitapçıda en zor cebir kitabını arar ve bulup satın alır. Eve gelir açar başlar okumaya bütün ispatlar kafasındadır, sayfaları hızlı hızlı hikaye kitabı gibi çevirmeye başlar tamam ben bunu biliyorum kolay, diğer sayfa o da öyle ..Ben bunların hepsini zaten biliyorum der. Kitabı kaldırıp atar ve sonra bir gün cebir sınavı gelir. Sınavda millet sınavı yarı etmeden tüm soruları çözer bir soruda hata bulup gidip hocayı uyarır. Daha kimse o soruya gelmemiştir ve hoca çaktırma der sen çık...

Bunu ya da buna benzer bir şeyi yaşayanımız var mı?

Bunu çok yaşadım ben ve biri de o evreni olan biteni kavrama. Ontolojiyi kavrama...

(Özelde okul hayatında da yaşadım... Sosyal bilimciydim ama benzer çok anım var. Okula gittmedim kim bu adam diyen hocalar oldu 95 felan alırdım dersine gitmeden)

Bu yukarıdaki de birden oldu ve tıpkı öyle oldu, Bütün olarak oldu, birden oldu, parçalı olmadı, zor ya da kolay olmadı ve birden herşey kafandaydı. Birden..

Bunu açıklaymıyorum ama bilinçaltı olarak o başlamama vurgusunu öğrendikten bir kaç yıl sonra oldu. Kendi kendinr altta pekişmiş olmalı. Yani o fikre o zaman güçlüce bakmış değerlendirmiş ama anlamamış hissetmiş ve bırakmış olmalıyım. Sonra bir gün kafamdaydı...

Bir diğer şey anlatayım. İki kardeşime matematik anlatırdım kavga ederdik. Kzıkardeşim tamam abi ben bunu anlayamıyom derdi. Ya derdim mümkün bak kendini sınırlama, bu anlaşıalbilir ve yetmiş saat dil dökerdim. Başlardım yeniden ve pesederdi. Böyle kızgın solgun kalıırdık. Bir gün geldi açıköğretim işletme yazdı kazandı, bir kaç arkadaşı vardı Eskisehir de kursa giden onlara katılmak istedi gitti.
Şimdi matamatik dersi var ve geçmek zorunda geçemezse dönüp gelecek... Özel kursa gitti özel ders aldı öğrendi geçti...

Şimdi sınırlamanın ne olduğuna bakın....

Matematik zordur öğrenilemez. Ontoloji, varlık/bilgi zordur sırdır çözülemez ve istesende bilinemez ve anlaşılamaz..

Hayır değil.nokta...

Başın sıkışırsa öğrenirsin...

Bilgi evrenseldir. Bilgi sistematiktir. Erişim evrenseldir ve isteyen herkes bir yolla bir benzer kavrayışa donanıma sahip olabilirdi. Alt zeka diye bir sınırlama bile yok. Bir kaplan kendini parçası hisseder ama bütünü gibi hisseder. Eğitimin koyduğu yapay sınılarmalar var ve bir kez kaldırılıp aşılırsa her şey çözülür. Birilerinin bilebilecğeine kendi bilemeyeceğine inanç var. Bir kurdun özgürlüğünü alamazsın...
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
NOT/EDİT

Okunmuştur diye sonuna eklemedim ve yeniden yazıyorum

Yukarıdakini anlatmak için şunu kullanacağım.

Ali Nesin'in bir videosu var. Yurtdışında matematik öğrenmeye ve okumaya gider. Elinde bir cebir kitabı vardır bakar bakar hiç bir şey anlamaz, bakar bakar hiç bir şey anlamaz. En son kitabı kaldırıp atar ben ne yapacağım hiç bir şey anlamıyorum sanırım okuyamayacağım , okulu bırakacağım der. Aradan aylar geçer ve bir kitapçıda en zor cebir kitabını arar ve bulup satın alır. Eve gelir açar başlar okumaya bütün ispatlar kafasındadır, sayfaları hızlı hızlı hikaye kitabı gibi çevirmeye başlar tamam ben bunu biliyorum kolay, diğer sayfa o da öyle ..Ben bunların hepsini zaten biliyorum der. Kitabı kaldırıp atar ve sonra bir gün cebir sınavı gelir. Sınavda millet sınavı yarı etmeden tüm soruları çözer bir soruda hata bulup gidip hocayı uyarır. Daha kimse o soruya gelmemiştir ve hoca çaktırma der sen çık...

Bunu ya da buna benzer bir şeyi yaşayanımız var mı?

Bunu çok yaşadım ben ve biri de o evreni olan biteni kavrama. Ontolojiyi kavrama...

(Özelde okul hayatında da yaşadım... Sosyal bilimciydim ama benzer çok anım var. Okula gittmedim kim bu adam diyen hocalar oldu 95 felan alırdım dersine gitmeden)

Bu yukarıdaki de birden oldu ve tıpkı öyle oldu, Bütün olarak oldu, birden oldu, parçalı olmadı, zor ya da kolay olmadı ve birden herşey kafandaydı. Birden..

Bunu açıklaymıyorum ama bilinçaltı olarak o başlamama vurgusunu öğrendikten bir kaç yıl sonra oldu. Kendi kendinr altta pekişmiş olmalı. Yani o fikre o zaman güçlüce bakmış değerlendirmiş ama anlamamış hissetmiş ve bırakmış olmalıyım. Sonra bir gün kafamdaydı...

Bir diğer şey anlatayım. İki kardeşime matematik anlatırdım kavga ederdik. Kzıkardeşim tamam abi ben bunu anlayamıyom derdi. Ya derdim mümkün bak kendini sınırlama, bu anlaşıalbilir ve yetmiş saat dil dökerdim. Başlardım yeniden ve pesederdi. Böyle kızgın solgun kalıırdık. Bir gün geldi açıköğretim işletme yazdı kazandı, bir kaç arkadaşı vardı Eskisehir de kursa giden onlara katılmak istedi gitti.
Şimdi matamatik dersi var ve geçmek zorunda geçemezse dönüp gelecek... Özel kursa gitti özel ders aldı öğrendi geçti...

Şimdi sınırlamanın ne olduğuna bakın....

Matematik zordur öğrenilemez. Ontoloji, varlık/bilgi zordur sırdır çözülemez ve istesende bilinemez ve anlaşılamaz..

Hayır değil.nokta...

Başın sıkışırsa öğrenirsin...

Bilgi evrenseldir. Bilgi sistematiktir. Erişim evresneldir ve isteyen herks bir yolal bir benzer kavrayışa donanıma dahip olabilirdi. Alt zeka diye bir sınırlama bile yok. Bri kaplan kendini parçası hisseder ama bütünü gib ihisseder. Eğitimin koyduğu yapay sınılarmalar var ve bir kez kaldırılıp aşılırsa her şey çözülür. Birilerinin bilebilecğeine kendi bilemeyeceğine inanç var. Bir kurdun özgürlüğünü alamazsın...

Dürüst olalım

Hiç poker oynadınız mı?

Restleşme...

Yani varını yoğunu kaybetmek ve kaznamak uğrıuna iki sonuca da teslim olarak ortaya koyardın?

Ya A'dır ya B'dir ve biri olacaktır ve biri mümkündür.

Bil-e-meyenler ya da bilmeyenler ya da sonuç mümkün değil diyenler bir sonucu göze almıyor.

Bir yerde bunu anlarsın, iki sonucuda göze alırdın ve mutlak bilmek isterdin.
Yani kazanmak ve ya da kaybetmek uğruna iki seçeneğe de hazır ve açık öğrenmek bilmek görmek isterdin

Yani varsa da yoksa da ben bu işi çözmek bilmek anlamak görmek istiyorum derdin

O noktadan sonra tüm cevaplar yelpaze gibi belirirdi ya da toslardın hatta benim gibi mutlaka ve kesin olacağına inanıyor ve güveniyorduysan. Herşeyini o an da kaybederdin.

Dürüst olalım, kaybedenler var.. gerçek...

Agnostisizm felan ilerisi var... İleri matematik değil ya da ileri ontolojideğil ve keskin ontoloji bilgisi değil. Ne yazık ki.. Dürüst olalım, içten olacaksak

Çokboyutluluk, paralel evrenler, sonsuz gözlemci ve nerdeyse kendini tanrı gibi tanıyacağın bir çok uzak gelecek ve evrim, birleşme olasılığı dahil herşey olası hatta bence gerçek ama bir ilk tanrı ve aşkın varlık olarak sen ve ben olmayan bir tanrı mümkün değil ve yok.
Tekilliği mümkün değil. Birleşik mümkün ve bin kez sorgudan geçtik geçirdik, sınayın ve görün o halde...

İşte rest.

Görene burdayım

Bir değil sonsuz tanrının simulasyonuyuz. Bütünleyici bir simulasyoncu; karşılmayan ara özgür geçici simulasyoıncular (üst) ve bizde alt seviye simulasyoncuyuz.

Gerçek denklem. Hepsi bir ve aynı. Sonuç....
 
Son düzenleme:

Raphael

Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Ocak 2022
Mesajlar
189
Tepkime puanı
39
Puanları
28
Konum
Zonguldak
Bu tür şeylere inanmadan önce insan cübbeli Ahmet gibi birine gitmeli ve demelidir ki: "Hocam biz böyle, böyle bir şey duyduk. Acaba doğru mudur? siz bu konuda ne düşünürsünüz?" lakin şeyhi olmayanın şeyhi iblistir
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bu size komik gelebilir ama şöyle düşünün

Boşluklarda tüm doluluk olarak varsın. Yalın soyut bir tekilliksin ve başlangıcını ya da kendi dayanağını bulamıyorsun bilmiyorsun ve yok.

Ben buna empati yaptım.
Bunu tanımlayamıyorsun bile...

Düşün. Herşeyi var ve yok edebilirsin kendin hariç
Ben buna empati yaptım

Evrenler yaratabilirsin ve düşün küçücük bir dünya da yaşayan insanları cezalandırmakla ilgileniyorsun ve onları sonsuz bir cehennemde yakmakla.
Bunu yapmazdım. Başka bir yolunu bulurdum. Ben buna empati yaptım.

Bir kere yalnız olsam kendime bir eş ya da eşler yaratırdım. Arkadaşlar..

İkincisi evrenler yaratsam içine girer kendim oynardım. İçinde olmadığım evreni niye yaratayım.

Tüm bunlara empati yaptım.

Yalnız sıkıcı tekil bir tanrı olmaya empati yaptım.

Bu size komik gelebilir. Hayatımın en narsist deneyimiydi. Böyle bir tanrı olmak istemezsin. Böyle bir tanrıyı gerçeklemekte istemezsin. Böyle bir noktadan sonra ben kim oluyorum ki demekte istemezsin. Sadece narsist bir tanrı olmayacağını bilirsin. Bu varoluşuna kendiliğine güvenmek gibi bir şeydir.. Kötülük yok hiç bir şey kötü değil. Her şey gelip geçici.. Varoluş kötü değil. Kimse yalnız değil tekil değil. Hiçkimse yalnız kalmayacak. Ne kadar acı versede bitecek ve olmamış gibi olduğu bir zaman olacak.

Cehennem insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir diye bir laf var en kötümüz için bile bir ceza düşün kendini tanrının yerine koy. Yaşattığının aynını ona yaşatırdım ve bunu ceza ve ödeşme isteyene izletirdim. Bu tanrı için çok basittir. Metaversi tartışıyorsunuz. Bir tanrı bir alternatif gerçeklik yaratıp birini içine gerçekmiş gibi koyup ona istediği bir deneyimi gerçekmiş gibi yaşatamaz mı?

Bakın cehennem fikrinin insan yakılması fikrinin bunun bir tanrı tarafından yapılması fikrinin içerildiği bir paradigmayı ben din onu tanrı diye kabul edemem. Tanrıya inanırken bile bunu yapamazdım. Varoluşun özüne kötülük yükler ve kötü bir tanrı biçemidir. Ben diyorum ki inanırken bu tanrıdır bir bildiği vardır elbet bunu yapmayacaktır elbet ama korkutmuştur belki başka bir şey vardır.
Sonra bir gün o açıklama sana yetmiyor çünkü tek sorunun o olmadığını da görüyorsun.

Ölüm güzel düşlenmeli. Ölüm mutluluk ama yaşamda öyle...

Bu şaka değildir bir gece acılarından tanrıya yakarırken oturup tanrının yalnız kendi başına acı dinleyen kenide mutsuz ve acılı bir şey olduğuna karar verdim öyle bir empati yaşadım. Yani herkes ona acı aktarıyor. Yalnız ve göklerde kendi tekilliğinde acı dinliyor. Onun acı çekip çekmediğini düşündüm. Her neyse bol ağlamalı benim için tanrının bittiği geceydi. Göklerde yalnız bir tanrı olmamalı. Kimse yalnız olmamalı kimse tekil olmamalı.. Kimse yalnız başına acı çekmemeli kimse yalnızlık duymamalı. Tanrı böyle bitti...
Tanrı mutlu olmalı..
Buradan sonra tanrıyla işgili bir çelişki duymuyorum..
 
Son düzenleme:

ignostik üye

Filozof
Uzaklaştırılmış
Katılım
1 Ocak 2021
Mesajlar
969
Tepkime puanı
131
Puanları
43
Yaş
57
Konum
Mars gezegeni.
Üniversite Bölümü
felsefe
gercek yaşama geçiş oldugunu hepimiz biliyoruz.
gerçek yaşamın kanıtı yoktur!(gerçek yada değil akıl ontoılojıktır ve ontolojı aklın var oldugu yere kadar gerçektir)
hepimiz derken lütfen genelleme yapmıyalım olur mu? mesela ben bilmiyorum gerçek nedir?
biliyorsan buyur kanıtlada.
bitsin bu kısır dögü. :rolleyes:;):cautious:
 

ignostik üye

Filozof
Uzaklaştırılmış
Katılım
1 Ocak 2021
Mesajlar
969
Tepkime puanı
131
Puanları
43
Yaş
57
Konum
Mars gezegeni.
Üniversite Bölümü
felsefe
Ben ölüme ve sonrasına inanıyorum
pekala şöyle basitçe soralım sana,
sevgili serceeeeeee..
senceee inanç ile kanıt arasındakı ontolojık!( paralel benzerlik)çizgi nedir?

1: biraz daha zorlaştıralım sence kanıt ile varoluş arasındakı metafızık zıtlık kuramları nelerdir? sen hiç merafızık zıtlık kuramlarını okudun mu??

dur daha basit sorimm..

sence inandıgın tum inançlar sana kanıt (ontolojık olmuyan)olarak mı güven saglıyor? yoksaaa.
varoldugun için mi? inancı kanıt sayıyorsun? heee ne dersin?
 

ignostik üye

Filozof
Uzaklaştırılmış
Katılım
1 Ocak 2021
Mesajlar
969
Tepkime puanı
131
Puanları
43
Yaş
57
Konum
Mars gezegeni.
Üniversite Bölümü
felsefe
kısaca, felsefede inanç yeterli bir argüman değildir. felsefe tamamen epistemilojının:
realiteyle olculdugu kanıtları oluşturur yani sen aslında felsefe yapmıyorsun sen teolojı yapıyorsun felsefe ise: tamamen farklı bir meziyet gerektirir. yani kanıt ihtiyacı!!
 

Serçe

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2021
Mesajlar
136
Tepkime puanı
30
Puanları
28
Konum
Araf
pekala şöyle basitçe soralım sana,
sevgili serceeeeeee..
senceee inanç ile kanıt arasındakı ontolojık!( paralel benzerlik)çizgi nedir?

1: biraz daha zorlaştıralım sence kanıt ile varoluş arasındakı metafızık zıtlık kuramları nelerdir? sen hiç merafızık zıtlık kuramlarını okudun mu??

dur daha basit sorimm..

sence inandıgın tum inançlar sana kanıt (ontolojık olmuyan)olarak mı güven saglıyor? yoksaaa.
varoldugun için mi? inancı kanıt sayıyorsun? heee ne dersin?
7 gün içinde öleceksin.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Ben ölüme ve sonrasına inanıyorum

Ben de

kısaca, felsefede inanç yeterli bir argüman değildir. felsefe tamamen epistemilojının:
realiteyle olculdugu kanıtları oluşturur yani sen aslında felsefe yapmıyorsun sen teolojı yapıyorsun felsefe ise: tamamen farklı bir meziyet gerektirir. yani kanıt ihtiyacı!!

felsefenin kanıt gerektirdiğini sanmıyorum

Felsefenin araçları ya da felsefe için bir kaç yöntem ve araç

aklıl,mantık, düşünce/düşünme/zihin/us ve uslamlama/çözümleme

Alternatif araç

Sezgi, içgüdü vs

Felsefede kanıt subjektif .
Mesela tanıtlama diyoruz ama ben dilsel bazda bir şeyi tanıtladığımı düşünen bir açıkalma yazdım diyelim. bu onu okuyan için aynı algıyı üretmiyorsa bu tanıt ve tanıtlama benimle sınırlı kalır.

Felsefe içi nsorun basit. Ben benim demekten vazgeçin kurtulun. Doğum ve ölüm kalmaz.

Ben benim demenin ne demek olduğunu inceleyin. Mülkiyet iddiasıdır.
 

ignostik üye

Filozof
Uzaklaştırılmış
Katılım
1 Ocak 2021
Mesajlar
969
Tepkime puanı
131
Puanları
43
Yaş
57
Konum
Mars gezegeni.
Üniversite Bölümü
felsefe
Ben de



felsefenin kanıt gerektirdiğini sanmıyorum

Felsefenin araçları ya da felsefe için bir kaç yöntem ve araç

aklıl,mantık, düşünce/düşünme/zihin/us ve uslamlama/çözümleme

Alternatif araç

Sezgi, içgüdü vs

Felsefede kanıt subjektif .
Mesela tanıtlama diyoruz ama ben dilsel bazda bir şeyi tanıtladığımı düşünen bir açıkalma yazdım diyelim. bu onu okuyan için aynı algıyı üretmiyorsa bu tanıt ve tanıtlama benimle sınırlı kalır.

Felsefe içi nsorun basit. Ben benim demekten vazgeçin kurtulun. Doğum ve ölüm kalmaz.

Ben benim demenin ne demek olduğunu inceleyin. Mülkiyet iddiasıdır.
MALESEF bu konuda farklı düşünüyoruz, bana göre felsefenın varoluluş amacı bu olmalı : örnegın bundan 13.000 yıl önce birileri tarlaya düşen yıldırım dan korkmuş ve onu zihninde inanç epistemolojısı olarak yasatmış ve sonundada içndekı betim ortaya çıkmış olabilir. yanı aslında belkıde ilk felsefe ve ilk düşünce akımı bu sekılde kanıtsal olarak başlamış olabilir.
bana göre felsefe realite ile bagdasmalı aksi halde ,
felsefeye teolojı yi de koymak zorunda kalırız tıpkı şu an sercenın yaptıgı gibi düşün sorgula:
sence felsefenın özünde sadece aklın kavrıyamadıgı metafizik unsurlar mı olmalı?
ben her 2 kavramıda farklı yorumluyorum,
farklı bir örnek daha verecek olursak,
aristoyu aristo yapan nedir?
düşünce ve algısı değil mi?
örnegın suda yüzen kurbagayı görünce kurbaganın suda yüzdüğünü anlıyor değil mi? işte felsefede böyle olmalı teori üretmek için felsefeye ihtiyac yoktur,
teoriğ üretmek aslında astrofizikçilerin sıkça kullandıgı argumanlardır. felsefe ise tarih-cografya kısaca ontolojık! epistemolojının tamamını alırsak realiteyle bagdasmalıdır.
felsefenın özünde ise ürettiği teorileri pratıkte uygulamak geçmezmi?(bir sonrakı aşama)
 

ignostik üye

Filozof
Uzaklaştırılmış
Katılım
1 Ocak 2021
Mesajlar
969
Tepkime puanı
131
Puanları
43
Yaş
57
Konum
Mars gezegeni.
Üniversite Bölümü
felsefe
Kısaca aslında kanıtsız teorilerin sevgili içtenlık reelde felsefeye ciddi anlamda zarar verdiğini düşünüyorum.
BANA göre felsefe ontolojının kurallarına göre yorumlanmalı ve kusursuz olmalıdır aksi halde felsefe tıpkı bilimsel veriler gibi sadece teoriler üretmek zorunda kalıcaktır bu felsefe içinde büyük bir problemdir..

bu yüzden bizler felsefe'yi
kanıtsız teorilerden yani teolojı ve bilmsel kanıtsız verilerden korumalıyız aksi halde felsefe anlamını yitimeye başlıyabilir ve bir gün tamamen yok olur gider bu benım düşüncem .

örnegın nihilizm felsefe ontolojık bir kanıt olabilir.

(dogmak ve ölmek)
peki bunun dışında kı realiteye ne diyor nihilzm pekte birşey dediği söylenemez.
işte bunu anlatmaya çalışıyorum akıl vücüt olmazda yaşıyamaz!!
yanı aslında nihilizm bizlere çok şey katmıştır felsefeye çok şey katmıştır..
nihilizm aslında biyolojık bir akıl oldugunu ve bu aklın ölünce yok oldıugunu tıbbende kanıtlamıştır.
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
MALESEF bu konuda farklı düşünüyoruz, bana göre felsefenın varoluluş amacı bu olmalı : örnegın bundan 13.000 yıl önce birileri tarlaya düşen yıldırım dan korkmuş ve onu zihninde inanç epistemolojısı olarak yasatmış ve sonundada içndekı betim ortaya çıkmış olabilir. yanı aslında belkıde ilk felsefe ve ilk düşünce akımı bu sekılde kanıtsal olarak başlamış olabilir.
bana göre felsefe realite ile bagdasmalı aksi halde ,
felsefeye teolojı yi de koymak zorunda kalırız tıpkı şu an sercenın yaptıgı gibi düşün sorgula:
sence felsefenın özünde sadece aklın kavrıyamadıgı metafizik unsurlar mı olmalı?
ben her 2 kavramıda farklı yorumluyorum,
farklı bir örnek daha verecek olursak,
aristoyu aristo yapan nedir?
düşünce ve algısı değil mi?
örnegın suda yüzen kurbagayı görünce kurbaganın suda yüzdüğünü anlıyor değil mi? işte felsefede böyle olmalı teori üretmek için felsefeye ihtiyac yoktur,
teoriğ üretmek aslında astrofizikçilerin sıkça kullandıgı argumanlardır. felsefe ise tarih-cografya kısaca ontolojık! epistemolojının tamamını alırsak realiteyle bagdasmalıdır.
felsefenın özünde ise ürettiği teorileri pratıkte uygulamak geçmezmi?(bir sonrakı aşama)

Bunu daha önce kırk kere anlatmayı denedim ama peki

Birincisi bakın ben kimim/neyim? Az önce sende sordun- değil mi?
Buna nasıl yanıt veiryoruz.
ben benim. Ben buradaki bu benim ve ben buradaki bu benin/bu bedenin fizik ve zihinsel yapının sahibiyim.
Böyle algılar ve yanıt veririz.
Peki bunu sen yapan ne?
Bütün maddelerin/atomların tüm evrenden toplandı geldi?
Evrenin her yerinde ve her zamanındaki atomlar

Gözlemcinin fizik yapıya mülkiyet iddiası saçmadır. Ben/benlik iddiası onun tekillik iddiası saçmadır. Doğumla birlikte varolunduğu iddiası da öyle.
Benlik ya da mülkiyet anonim ve ya da tüm-vaoluşsal gerisi subjektif.

Kabaca böyle bakarsak bendne önce doğmuşların benden sorna doğacakların ya da diğerlerinin de hepsi ben olurum
Sen kendine ben dersin . Ben de kendime ben deirm

Felsefe bireysel uslamalama yolunu, mantık yolunu/önermelerini bir düşünceye erişim yolunu verebilir
Benim için yukarıdakini verdim
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
bu yüzden bizler felsefe'yi
kanıtsız teorilerden yani teolojı ve bilmsel kanıtsız verilerden korumalıyız aksi halde felsefe anlamını yitimeye başlıyabilir ve bir gün tamamen yok olur gider bu benım düşüncem .
Filozof olmak için çok bilgili olmak şart değildi. Zeki olmak şarttı.
Antik çağlarda bilgiye erişim zor olduğu için 130-140 IQ alında biri filozof filan olamazdı.
Günümüzde ise bilgiye erişim çok kolay oldu. Artık her önüne gelen kendini filozof sanıyor.
 

ignostik üye

Filozof
Uzaklaştırılmış
Katılım
1 Ocak 2021
Mesajlar
969
Tepkime puanı
131
Puanları
43
Yaş
57
Konum
Mars gezegeni.
Üniversite Bölümü
felsefe
Bunu daha önce kırk kere anlatmayı denedim ama peki

Birincisi bakın ben kimim/neyim? Az önce sende sordun- değil mi?
Buna nasıl yanıt veiryoruz.
ben benim. Ben buradaki bu benim ve ben buradaki bu benin/bu bedenin fizik ve zihinsel yapının sahibiyim.
Böyle algılar ve yanıt veririz.
Peki bunu sen yapan ne?
Bütün maddelerin/atomların tüm evrenden toplandı geldi?
Evrenin her yerinde ve her zamanındaki atomlar

Gözlemcinin fizik yapıya mülkiyet iddiası saçmadır. Ben/benlik iddiası onun tekillik iddiası saçmadır. Doğumla birlikte varolunduğu iddiası da öyle.
Benlik ya da mülkiyet anonim ve ya da tüm-vaoluşsal gerisi subjektif.

Kabaca böyle bakarsak bendne önce doğmuşların benden sorna doğacakların ya da diğerlerinin de hepsi ben olurum
Sen kendine ben dersin . Ben de kendime ben deirm

Felsefe bireysel uslamalama yolunu, mantık yolunu/önermelerini bir düşünceye erişim yolunu verebilir
Benim için yukarıdakini verdim
bu aslında nihilist değilde sanki, inançlı bir
panteist bir bakış açısıyla yorum gibi geldi bana haksızmıyım?
sevgili içtenlık.
bahsettiğin argümanlar (enerji-atomlar evren) bu tür betimlemeler bana göre inançlılara güç veriyor.
neden biliyormusun? çünkü b u betimler yaratılış ile daha uyumlu teoriler üretmelerine imkan saglıyor hiç böyle düşünmedin değil mi?
peki sen ve bana göre nasıl olmalı?

ayrıca gözlemcilerin fiziksel kurallara bakış açılarını mantıksız bulmuyorum bu gözlemlerin çogu bilmsel olarakta kanıtlanmış argümanlardır., bizlerin tek yapması gereken ise,
u kanıtlanmış tanrısızlık argümanlarını geliştimek olmalıdır. yani diyorum kı sevgil içtenlık ,
biz felsefeye teolojı zırvalıklarını koydugumuz sürece felsefeyi geliştirmiş olmuyoruz aksine süreklı küçülüyoruz..
çok basit biz sadece ölünce yok olucakbir realiyeti savunmalıyız ve tezlerimizi teolıjıye göre değilde nihilzme ve ignostisizme göre belirlenmeliyiz bun determınıst kurallarla karıştımıyalım biz farklı teoriler üretmedikçe ve evren varoldukça teologlar her zaman farklı teorile ureticektir.
 

ignostik üye

Filozof
Uzaklaştırılmış
Katılım
1 Ocak 2021
Mesajlar
969
Tepkime puanı
131
Puanları
43
Yaş
57
Konum
Mars gezegeni.
Üniversite Bölümü
felsefe
Filozof olmak için çok bilgili olmak şart değildi. Zeki olmak şarttı.
Antik çağlarda bilgiye erişim zor olduğu için 130-140 IQ alında biri filozof filan olamazdı.
Günümüzde ise bilgiye erişim çok kolay oldu. Artık her önüne gelen kendini filozof sanıyor.
sanırım en büyük farka ta bu.
sevgili mantık.
ortacag filozofları kendi gözlemleri ve kendi icatlarıyla yani bileğinin hakkıyla felsefeye çok şey katmıştır.
modern filozoflar ise,
daha önce kesfedilen olguları kopy paste ile geliştirerek felsefeci oldugunu düşünmüşlerdir... ama arasındaki çok ince farklar açıkça ortadadır..
 

EvilBeauty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 Ocak 2022
Mesajlar
52
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Konum
izmir türkiye
Üniversite Bölümü
bilg prog
güzel tartışmışsınız ama zamanında alamut kalesinin sahibi ve oranın içinde bulunan binlerce kitabın sahibi hasan sabbah der ki : " laa shay'a waqi'un moutlaq bale kouloun moumkine " yani türkçe " ." . ve buna ek olarak Atatürkte evrenin gizeminin tanrının var olup olmamasından çok daha farklı ve kapsamlı karmaşık bi sebebi olabilceğini söylemişti bi yerde bu sözünü görmüştüm. Materyalistleri felan gömüyodu yani Atatürk metafiziğe bullshit demiyordu sadece çok karmaşık olduğunu düşünüyordu. Düşündüğümüzden çok daha karmaşık bi yapısı olduğunu öne sürüyodu. Bu 2 adamada büyük saygı duyarım Alamut kalesi içindeki kitaplarla moğollar tarafından yakıldı. Milattan önceye ait bi sürü kitap vardı o kalede ve o kitapları okuyan adam " ." diyor ise ve Atatürk'te bu cümleleri sarf ediyor ise konu kapanmıştır benim için. Bu arada agnostiğim. ama Kendimi bi gruba sokmayı sevmem o yüzden agnostiğim demeyi bile sevmem sadece bilmiyorum diyebilirim.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
bu aslında nihilist değilde sanki, inançlı bir
panteist bir bakış açısıyla yorum gibi geldi bana haksızmıyım?
sevgili içtenlık.
bahsettiğin argümanlar (enerji-atomlar evren) bu tür betimlemeler bana göre inançlılara güç veriyor.
neden biliyormusun? çünkü b u betimler yaratılış ile daha uyumlu teoriler üretmelerine imkan saglıyor hiç böyle düşünmedin değil mi?
peki sen ve bana göre nasıl olmalı?
çok basit biz sadece ölünce yok olucakbir realiyeti savunmalıyız ve tezlerimizi teolıjıye göre değilde nihilzme ve ignostisizme göre belirlenmeliyiz bun determınıst kurallarla karıştımıyalım biz farklı teoriler üretmedikçe ve evren varoldukça teologlar her zaman farklı teorile ureticektir.

Basitçe

Sen de bensin
Bende benim

Kavak ağacı kavak ağacıdır ve su sudur.
Tüm kavak ağaçları kavak ağacıdır ve tüm sular sudur.
Tıpkı bunun gibi bu ben ortaktır.
Bunu tüm vaorlanlar ortak duyumsar.
Varolan her şey kendini ben olarak bilir ve duyumsar.

İnsan bardağa (bedene) ben diyoır suya değil. Eğer suya ben dersem ben buradaki bundan ve bu benden ibaret olamam.

Benim dediğim bu

Yaşam varoluş deneyim sonsuzdur

İsannın iddiası şu.. Ben buradaki geçici fizik yapıdan ibaretim ve o başladı, doğdu ve ölecek- subjektif

Bu subjektivite aradan çekilirse obejktif bir bakışta ben sen öteki yok. Herşey aynı ve bir...

Şimdi ben bunu üretip yazıp bu felsefi bir tanıtlama örneği ya da ölümsüzlüğü/sonsuzluğu/aynılığı kanıtladım dersem sana ne ifade ederdi?

Hayır ben benim; ben buyum, ben buradakiyim, ben tekim ve kendime özel ve özgüyüm, diğerleride ben değilim ve aynı değiliz derdin.
Bu subjektivitedir.
Gerçeklik/realite subjektiftir, objektif bir ayrım yoktur. Sen ben öteki yoktur.

Ölüm ya da doğum yoktur.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst