Mevcudatın varlığının kökeni problemi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Prens Ernak tarafından oluşturulan Mevcudatın varlığının kökeni problemi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 29,095 kez görüntülenmiş, 188 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Mevcudatın varlığının kökeni problemi
Konbuyu başlatan Prens Ernak
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ls2

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
canlı bir hücre ile ölü bir hücre arasında fark var... ama sizin içtenlikle bilgilenmek niyetinde olduğunuzdan, kuşkum da var... canlı organizmanın ortaya çıkış koşulları, kuşkusuz farklı bir konudur... (bu konuda dr. serol teber'i okuyun; bence biraz daha emek verin...) söylediğim söz doğrudur: canlı ile cansız arasındaki fark, ilgili kitlenin içerdiği atomların niceliğinde ve niteliğinde değildir... fark, aralarındaki bağlantıda (ilişkide) gizlidir...
 

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Biyoloji bilimi açısından canlılığı belli kriterlere bağlarız.Bir canlı beslenmeli ve üremelidir.Ancak biyolojiyi bile şaşırtan bazı canlılar vardır.Mesela virüslerin canlı olup olmadığı tartışmalıdır.Uygun ortamda ürerler ama , vücut dışında kaskatı kesilip kristalleşirler , cansız molekül yığını haline gelirler.Spora dönüşen mikroorganizmalar vardır.Ateşe , radyasyona , soğuğa , sıcağa vb... çok kötü şartlara karşı sporlaşarak kendilerini korumaya alırlar , uygun ortam şartlarına kavuşunca canlılıklarını devam ettirirler.

Biyolojik açıdan durum böyle ancak Fizik bilimi açısından işler baya karışık.Arabanın lastiği canlı mıdır dersek , aslında onun canlı olmadığını biliriz.Ancak onu oluşturan atomlara baktığımızda , daha derine inip atom altı dünyaya baktığımızda , kuantum fiziğiyle muhattap oluruz.Atomu oluşturan , atomaltı parçacıklar , sicim denilen , iplik şeklindeki titreşen enerji parçacıkları tarafından meydana getirilir.Bir atomaltı parçacığın , üst kuark mı , pozitron mu , muon mu olacağını belirleyen , sicimin titreşim şeklidir.Gitarda 3 ncü perdeye parmağımızı koyunca Do notası , 5 nci perdeye koyunca Si notası ortaya nasıl çıkıyosa , sicimlerin de farklı titreşimleri , farklı atomaltı parçacıkları oluşturur.Bütün evrenin açıklaması 20 tane sayının açıklamasına indirgenmiştir.Elektronun kütlesinin 9*11 üzeri eksi 31 kg , protonun kütlesinin 1.6726 üzeri eksi 27 kilogram olması gibi , şua ana kadar keşfedilmiş 16 tane atomaltı parçacığın kütleleri , ayrıca yerçekimi , nükleer kuvvet gibi 4 evrensel kuvvetin büyüklüklerinin değerlerini belirleyen nedir?Bilim buna hiçbir açıklama getirememektedir.Bu farklılıkları yaratanın , sicimlerin farklı titreşimleri olduğu ileri sürülmektedir.Sicimlerin neden farklı titreştiği sorusuna da , evrenin dokusunu tahmin ederek cevap bulmaktadır.Sicim teorisinin iddiasına göre evrenin dokusu , yani boşluğun yapısı , çok küçük ölçekte kendi içine kıvrılan farklı boyutların varlığıyla açıklanır.Bunlara calabai-yau şekilleri denir.Bu şekiller o kadar ufaktır ki , insanların ulaşması mümkün değildir.Biz diğer boyutları , tepemizde , sağımızda , solumuzda ararken , sicim teorisi bize onların ulaşmamızın mümkün olmadığı çok küçük boyutlarda var olduklarını söyler.Sicimlerin farklı titreşimleri bu şekillerin yapısı nedeniyledir.Bir nokta kadar alanda , milyar kere katrilyon kere kentrilyon kere siksitrilyon tane calabai-yau kıvrılması vardır.Bütün evrenin dokusu bu şekildedir.

Aslında boşluk , boşluk değildir.Bütün evreni kaplayan bir doku mevcuttur.Bu doku 11 boyutlu olabilir.Sicimler bir ayağı birinci boyutta , diğer ayağı 9 ncu boyutta titreşen , tüm evrendeki maddenin tek temel yapıtaşıdır.Boşlukta sürekli madde-antimadde çiftleri oluşur ve bunlar , saniyenin kentrilyon kere katrilyonda biri gibi çok ufak zaman aralıklarında tekrar birbiriyle birleşerek enerjilerini nötrleştirirler.Biz boşlukta hiçbirşey olmadığını görürüz.Çünkü saniyenin çok çok ufak bir zaman aralığında madde ve antimadde çiftleri kendiliğinden oluşup birbirlerini soğururlar.Eğer oluştuları gibi birbirlerine kavuşmalarını engelleyebilseydik , acayip derecede yüksek enerjiler elde edebilirdik.Evrenin boşluğunun enerjisi aslında aşırı derecede büyüktür.Mesela bir okyanusun kenarına devasa bi kepçe ile Amerka kıtası büyüklüğünde bir çukur açabilseydik ve okyanus suyunun aniden hücum etmesini engelleyebilecek şekilde sağlam bir baraj oluşturabilseydik , suyun aniden şidetli şekilde boşalmasını engelleyip akışı kontrol altında tutmayı başarabilseydik , bu baraj sayesinde dünyanın binlerce yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabilirdik.İşte evren boşluğu böyle büyük bir enerji potansiyeline sahiptir.Ancak biz evren boşluğunun sabit enerjisinin altına inmeyi başaramıyoruz.

Fizik bilimine göre evrene cansız diyebilmek kolay değil.Evrenin bir dokusu ve enerjisi var.Sicim bir şekilde titreştiğinde alt kuark , farklı bir şekilde titreştiğinde pozitron ortaya çıkıyo.Bütün evren kaynayan bir kazan gibi sürekli fokurdayan bir kuantum alanı ile kaplı.Sürekli bir enerji dalgalanması var.Bilimin geldiği noktada , artık evrenin yapısının çok hareketli olduğunu biliyoruz.Evrenin kendisi bir canlı gibi.Boşlukta sürekli madde-antimadde çiftleri oluşup birbirine kavuşuyo.Ancak bu evrende birbirlerine kavuşmalarını engelleyecek ortamlar da olabilir.Belki de karadeliğin olay ufku yakınlarında ortaya çıkan madde-antimadde çiftinden biri karadeliğin çekimine kapılırken , diğeri uzay boşluğuna kaçabilir.Bu fikir de bizi Hawking ışıması teorisine götürür.Hawking karadeliklerin belli bir ışıma yapması gerektiğini iddia eder.Ancak karadeliklerle ilgili kafa yormalar bizi enformasyon(bilgi) paradoksuna götürür.Leonard Susskind karadeliklerin bilgiyi yutamıyacağını iddia eder.Karadeliğin yakınından geçen astronot , cüzdanını düşürse , cüzdan olay ufkuna yaklaştığı anda hızı ışık hızına yaklaşır , ışık hızında zaman tamamen durur.Yani cüzdanının karadeliğe düşüşünü izleyen astronot , bu düşüşün sonsuza kadar sürdüğünü görür.İşin aslı karadelik cüzdanı yutarken , görüntüsü olay ufkunda fotoğraf karesi gibi sonsuza kadar kalır.Sonuçta karadelik herşeyi yutabilir ama , neyi yuttuğunun bilgisini asla yutamaz.O bilgi olay ufkunda sonsuza kadar saklı kalır.Bu gerçekten yola çıkarak , evren içerisindeki hiçbir bilginin de yok olmayacağını ileri süren holografik evren prensibi ortaya çıkar.Bu holografik evren prensibi bize der ki , bizim yaptığımız her hareket , evrenin çeperlerinde sabit holografik görüntü olarak kaydedilir.Yani evrende olup biten ne varsa , evreni terk edemez ve yok olamaz.Benim şu an klavyede yazarken ki görüntüm , evrenin sonunda , 2 boyutlu holografik film kareleri halinde kaydedilmektedir.Uygun bir decoder ile bu kareleri peş peşe oynatacak bir oynatıcı ile , geçmişi film gibi izleyebiliriz.Evrene dışarıdan bakan bir uzaylı , evrenin oluştuğu ilk anın görüntüsünü , küresel bir şekilde 2 boyutlu yüzeye yayılmış halde görür.Sonraki kare de onun hemen altındadır.Planc sabitine göre saniyenin katrilyon kere , kentrilyon kere sikstrilyonda biri zaman aralıkları boyunca bu film kareleri kaydedilir.Yani bizim 30 FPS çeken kamerlarımızdan çok çok daha yüksek kare yakalayan bir kamera sistemi mevcuttur.Bu sistemden hiçbişey kaçmaz.

Evren canlı mı acaba da bizim her yaptığımızı kare kare kaydediyo?Yoksa bizi öldükten sonra hesaba mı çekecek?Eğer materyalistlerin iddia ettiği gibi evren cansız ve ruhsuz olsaydı böyle bir şeyi yapmaya neden gerek görsün.İşte modern bilimin bizi getirdiği nokta bu.Evrenin kendisine bile cansız diyemiyoruz.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
canlı bir hücre ile ölü bir hücre arasında fark var... ama sizin içtenlikle bilgilenmek niyetinde olduğunuzdan, kuşkum da var... canlı organizmanın ortaya çıkış koşulları, kuşkusuz farklı bir konudur... (bu konuda dr. serol teber'i okuyun; bence biraz daha emek verin...) söylediğim söz doğrudur: canlı ile cansız arasındaki fark, ilgili kitlenin içerdiği atomların niceliğinde ve niteliğinde değildir... fark, aralarındaki bağlantıda (ilişkide) gizlidir...

Eyvallah. bilimsel bişi varsa okuyalım. yoksa yorumlar yorumcuda kalsın. benim bildiğim bilimsel değeri olan bişi yok.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
sn. quantum, herbiri çok tartışmalı birçok şeyi birden ortaya döküyorsunuz... yazdığınız her cümle tartışmalı... sözde bilim adına konuşuyorsunuz, ama söylediklerinizin bilimselliği (yahut bilimlerin verilerine uygunluğu) ortaya konmuş değil... ben, ''bir cismin taşıdığı kınetik enerji, kütlesinin karesiyle doğru, ama hızıyla ters orantılıdır'' desem, ilk bakışta 'doğru gibi' görünebilir... çünkü, fizik bilimine ait olan, kütle, hız, cisim, kınetik enerji gibi kavramlar kullanılmıştır... ama tırnak içinde verdiğim önerme yanlıştır... ne kınetik enerji kavramı, ne hız kavramı, ne de kütle kavramı (hepsi de fizik biliminin has kavramları olduğu halde) o önermeyi doğru kılmaya yetmez... neden...?... çünkü, o önermede, o kavramlar arasında kurulan ilişki yanlıştır... yani kullandığınız kavramın bilimselliği, kurduğunuz önermenin bilimselliğini garantilemez... uzun yazınızın daha başında, virüsün canlı olduğunu (beslendiği ve ürediği için) kabul ediyor; ama hemen arkasından 'vücut dışında yaşayamadıklarını, katı kristallere dönüştüklerini' ileri sürerek; canlılıkları konusunda ''kuşku'' belirtiyorsunuz... tuhaf... bu yaklaşıma göre, suyun dışında yaşayamadıklarına göre, balıkların canlılığı da kuşkulu olmalıdır... yahut oksijensiz ortamda yaşayamayan insanlar da öyle... virüsler için, ''uygun ortamda ürerler ama vücut dışında kaskatı kesilip kristalleşirler...'' diyorsunuz... eeee.... bozkırın uyuz eşşekleri de öyle, ''uygun ortamda ürerler, uygun olmayan ortamda ölürler'' ne yani, şimdi canlılıkları kuşkuya mı düşmüş oluyor... bence, bırakın kuantum'u filan da; önce klasik fiziğin temel kavramlarını öğrenmeye bakın... biraz da bilim felsefesi...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 01:49 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 01:46 ----------

Eyvallah. bilimsel bişi varsa okuyalım. yoksa yorumlar yorumcuda kalsın. benim bildiğim bilimsel değeri olan bişi yok.
emriniz olur...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Derinmavi;

yani canlılık (yahut hayat) atomların kendilerinde değil, birbirleriyle kurdukları ilişkilerdedir.

demeniz nasıl yorumsa arkadaşınki de yorum. yaptığınız eleştirler sizin içinde geçerli yani.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
donkişot, keşke gerçekten anlamak istediğine biraz güvenim olsa... bakın, diyelim dedeniz, herhangi bir andan itibaren 5 saniye sonra öldü (yani belki geçmişte ölmüştür ya da gelecekte ölecektir); ve öldükten 5 saniye sonra dedenizin vücudunun taşıdığı atomların niceliği (miktarı) ve niteliği (yani hangi elementlere ait atomlar olduğu) değişmediği halde; 5 saniye önce canlı olan dedeniz, artık neden ölüdür... ???... çünkü, dedenizin vücudunda taşınan atomların birbirleriyle kurduğu bağlantı (aralarındaki ilişkiler) bozulmuştur... işte hepsi bu...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
donkişot, keşke gerçekten anlamak istediğine biraz güvenim olsa... bakın, diyelim dedeniz, herhangi bir andan itibaren 5 saniye sonra öldü (yani belki geçmişte ölmüştür ya da gelecekte ölecektir); ve öldükten 5 saniye sonra dedenizin vücudunun taşıdığı atomların niceliği (miktarı) ve niteliği (yani hangi elementlere ait atomlar olduğu) değişmediği halde; 5 saniye önce canlı olan dedeniz, artık neden ölüdür... ???... çünkü, dedenizin vücudunda taşınan atomların birbirleriyle kurduğu bağlantı (aralarındaki ilişkiler) bozulmuştur... işte hepsi bu...

Peki tamam. yoruldum ben. zaten bilimsel bilgi falam gibi ölçülerimde yoktur.(atıf yapılabilir tabi) kendi sentezlerimizle tartışılsa daha iyi. hiç birimiz akademisyen bilim insanı falan değiliz sonuçta. teşekkürler.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
ben de teşekkür ediyorum da; canlı ile ölü arasındaki farkın, büyük ölçüde bir organizasyon (bir bağlantı yahut ilişki) farkı olduğunu belirterek...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Canlılık ve Cansızlık Farklı Mıdır?

Bu farkı anlamak için 1982’de Stanley B. Prusiner’in keşfi büyük önem sağlamıştır. Latince proteinaceous ve infectious yani protein ve enfeksiyon kelimlerini birleştirip ‘’Prion’’ adındaki izole proteinleri keşfetmiştir. Ardından bu keşif ona 1997’de Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü kazandırmıştır. Prionlar kısaca PrP (Prion Protein) olarak kısaltılır. Virüslerin keşfinden sonra canlılık/cansızlık tartışmasının alevini tekrar körükleyecek bir buluş oldu. Çünkü bildiğimiz canlı yapılar gibi prionlar hücre değillerdir. Organelleri yoktur. DNA ve RNA’ları yoktur. Hatta bazı virüslerin aksine Polimeraz enzimleri bile yoktur. Bir protein sentezi için transkripsiyon ve translasyon mekanizmaları gereklidir. DNA’dan sentezlenen mRNA, sitoplazmaya geçer ve ribozomda kodonlarlara uygun amino asit dizilimine sahip proteinler sentezlenir. Ancak prionlarda bu durum tamamen farklıdır. Prionlar kısaca protein sentezleyen proteinlerdir. Bu da karbon temelli canlılık mekanizmalarının kendi içlerinde bile ne kadar farklılık gösterebileceğini gösteriyor.

Sinir sistemi hücreleri tarafından 20. Kromozomun kısa (p) kolunun terminusunda bulunan PRNP geni tarafından üretilirler ve mutasyon sonucu farklılaşarak patojenik özellik kazanırlar. Bakterilerin boyutları 0,5-2 µm arasında değişirler. Riketsiyalar, 0,3-0,5 μm arasında değişirler. Virüsler, 20-300 nm arasında değişirler. Prionlar ise 1 nm hatta bazen 100 pm civarındadırlar. Sığırlarda deli dana hastalığı, koyunlarda Scrapie gibi dejeneratif sinir sistemi hastalıklarına neden olur. İnsanlarda ise Creutzfeldt-Jakob hastalığı (CJD), Gerstmann-Straussman-Scheinker hastalığı, Kuru, Ölümcül ailesel uykusuzluk hastalığı gibi sinir sistemini etkileyen klinik bulgulara neden olur. Prion tarafından sentezlenen bir protein, prion olmaya teşvik edilir ve daha sonra öyle davranır. Bu sayede tek bir farklılaşmış priondan binlerce prion sentezlenir. Memelilerde bilinen bütün prion hastalıkları beyni veya sinir dokusunu etkiler ve şimdilik tedavi edilemiyor. Bazı mantarlarda da prionlar sentezleniyor. Gözlemleri sonucu memelilerdeki prion ve prional hastalık türevlerini de daha iyi anlaşılması sağlanıyor. 2011’de yapılan son araştırmalar prionların Likenler tarafından bozulabildiği keşfedilmiş. Likenler, başlı başına birer organizma değildirler. Mantarlar ve fotosentetik alglerden meydana gelen simbiyotik birlikteliklerdir.

Sırası ile Prionlar, Virüsler, Riketsiyalar ve Bakteriler incelendiğinde Abiyogenezin mekaniği gözler önüne serilmektedir. Canlılığın bir biyokimyasal zorunluluk olduğu bu evrende “canlılık” ile “cansızlık” çok da farklı değildir aslında. Evrende canlı ve cansız ayrımı yoktur. Kendi enerjisini üretebilen, organik bazlar ile genetik materyalini işleyebilen ve işletebilen, madde içi gradiyenti kısmen stabil olan biyokimyasal moleküllere canlı tanımını yapıyoruz. Zaten hepimiz sabit ısıda çalışan kimyasal makineler değil miyiz?

Pedram Türkoğlu

 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Öncelikle bilgisayarım yazıları bozuk gösterdiği için yazının tamamını okuyamadığımı belirtmek isterim. Risale-i Nur'da şöyle bir ifade var: "Bir incir ağacı ölse, dağılsa; onun "ruhu hükmünde" olan "kanun-u teşekkülâtı", zerre gibi bir çekirdeğinde ölmeyerek baki kalır."Bu sözden atomu oluşturan protonlar,nötronlar, elektronlar ve çeşitli atomların kendilerine taksim edilen teşekkülat kanunları manzumesine göre hareket ettiğini ve bazı canlıların ruhu olmadığını ama o canlılara hayatı-canlılığı kendilerine taksim edilmiş olan teşekkülat kanunlarının verdiğini anlıyoruz, buradan anlıyorum ki demekki hayvan, bitki,hücre gibi bazı ruhsuz olan canlıların atomları kendilerine taksim edilmiş teşekkülat kanunlarına, aralarındaki ilişkilere uydukları için canlılar,bu teşekkülat kanunlarına dışarıdan bir müdahale gelmek suretiyle atomların birbirleriye kurdukları ilişkileri bozulduğu zaman "ölüyorlar" yada doğru ifadesiye "cansız pozisyona" geçiyorlar, atomların,hücrelerin bu teşekkülat kanununlarına uymaları, teşekkülat kanunları bozulduğunda cansız pozisyona geçmeleri esasında bu atomların dolayısıyla enerjinin de canlı olduğunu bizlere gösteriyor.

kuark2.jpg
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Taş olarak ölmüştüm, bitki oldum.
Bitki olarak öldüm ve hayvan oldum.
Hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum.
Öyleyse ölümden korkmak niye?
Hiçbir sefer kötüye dönüştüğüm,
Ya da alçaldığım görüldü mü?
Bir gün insan olarak ölüp,
ışıktan bir yaratık,
rüyaların meleği olacağım.
Fakat yolum devam edecek,
Allah’tan başka her şey kaybolacak.
Hiç kimsenin görüp duymadığı birşey olacağım.
Yıldızların üstünde bir yıldız olup,
Doğum ve ölüm üzerinde parlayacağım.

Mevlana Celaleddin Rumi


@
true blue

Hayvanlar da ruhsal bir varlık aslında "ruhsal varlık" nedir onu tam anlamak gerekiyor galiba.

Evrenin kuruluş amacı ruhun tekamülüdür yani tüm bu görünen-görünmeyen herşey ruhun tekamül yolculuğuna hizmet eder.

Ruh bizim canlı-cansız kabul ettiğimiz her zerreyı kullanır. Kullanması demek @birazdahaderinmavi'nin deyimi ile ayakkabı tabanının ya da oto lastiğinin ruhu var demek istediğim gibi aslında istemiyorum da yani çok karışık olduğu için doğru kelimelerle anlatmakta zorlanıyorum. Cansız kabul ettiğimiz maddeleri var eden, atomları bir arada tutan ve çeşitli kombinasyonlar yaratıp farklı şekiller ortaya çıkartan ruhtur. Yani onları var eder, şekillendirir ve etkisini sürdürdüğü sürece biz onları canlı-cansız diye algılarız.

Ruh bitki bedeni-hayvan bedeni-insan bedeni kullanmak sureti ile bu dünyadaki en yüksek tekamül yolculuğunu yapar. Evrende ise daha ileri düzeyde tekamül alanları mevcuttur ancak önce dünyadan kurtulması gerekiyor.(Cennet, dünyadan kurtuluşu ifade eder)

İnsan gölge bir varlıktır yani ruhun dünya yaşamında kullandığı en ileri tekamül aracı insan bedenidir. Ruh etkilerini çektiği an insan bedeni dağılır, biz buna ölüm deriz oysa ruh için ölüm yoktur sadece o bedenle ilgili yolculuğunu tamamlamış ve yoluna devam etmektedir.

Dijital olarak benim mesela gerçek kimliğimi yansıtan bir ruhum yok sadece ruhun bir gölgesi olarak bu dünyada mevcutum, Ruh tekamül ettikçe yani tekamül ederken kendi eylem ve davranışlarımla destek verdikçe onunla beraber ben de tekamül edip, o yükseldikçe onla beraber ben de yükseliyorum ve bu sonsuza kadar sürüp, gidiyor. Ben-sen-o hepsi bir yanılsama bütünden ayrı bir "ben" yoktur.

Ruh dünya yaşamında ruhlar gibi görünse de aslında tek bir ruhun dağılımıdır. Allah ruhumdan üfledim derken sadece ruhumdan bir aktarım ile insanı var ettim diyor yani milyonlarca ruh yarattım demiyor. Önce çamurdan bir beden yaptı ki çok sayıda beden yaptı (çamur semboliktir dünyasal atomları kullandığını ifade eder) yarattığı bedenlere de ruhundan bir parça üfledi, üflemek eylemini iyi anlamak gerekiyor üflediğiniz zaman tesir aktarımı yaparsınız bu dünyada majik bir ritüeldir yani Allah tesir aktarımı yapmıştır, kendi ruhundan ruh nakli yapmamıştır.

Mevlana'nın dizelerinde göreceğiniz üzere insan olarak başlamamış bu yola, başlangıçta taş oldum diyor sıra sıra yükseldim diye de devam ediyor. Bu dizeler ruhun tekamül etmek için en alttan bizim canlı-cansız kabul ettiğimiz tüm maddeleri kullandığını ifade ediyor. Yıldız olmak ise dünyada bedenlenmeden kurtulmayı anlatır. Cennet son nokta değildir daha ileride çok daha güzel imkanlar vardır.

@birazdahaderinmavi ve onunla aynı görüşte olan arkadaşlar içinse bu yazdıklarımız masaldır çünkü onlar bilimsel kanıt sunulmadıkça bu yazılanları asla kabul etmezler. Bu konuda yapabileceğimiz birşey yoktur, bilim doğrulamadıkça yazdıklarımız çoğu insan için hayalden öteye gitmeyecektir.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
@birazdahaderinmavi ve onunla aynı görüşte olan arkadaşlar içinse bu yazdıklarımız masaldır çünkü onlar bilimsel kanıt sunulmadıkça bu yazılanları asla kabul etmezler. Bu konuda yapabileceğimiz birşey yoktur, bilim doğrulamadıkça yazdıklarımız çoğu insan için hayalden öteye gitmeyecektir.
[/COLOR]

Benim bilimsel ölçütlerim yok. akli ve mantıki her kanıt yeterli. İslamı temel aldığını söyleyip sonra bilim kurgu fantastik filme dönen düşüncelere ne dememizi bekliyordun. saçmalığı görmek için basit düşün,sade düşün yeter.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Benim bilimsel ölçütlerim yok. akli ve mantıki her kanıt yeterli. İslamı temel aldığını söyleyip sonra bilim kurgu fantastik filme dönen düşüncelere ne dememizi bekliyordun. saçmalığı görmek için basit düşün,sade düşün yeter.

Biraz Tasavvuf oku, biraz Kuran, biraz Mitoloji, biraz Tevrat, Kabala ve sonra konuş istersen dediğim gibi anlayamaman çok normal fakat senin anlama çabası içinde olmadığını da bildiğim için çok fazla uzatmak istemiyorum, başlık dağılmasın lütfen.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Sakal'da beğenmiş anlama çabası içinde olmadığım yorumunu/yaftasını. neden böyle düşündüğünüzü sormak istiyorum. (Derinmavi,Dijital,Sakal). açık olunursa sevinirim ben vara yoga bozulmam:smile: teşekkürler.

ayrıca bu başlık bu zamana kadar izahı yapılamamış belkide asla yapılamayacak konu içerikli. burada söylenen herşey havada asılı kalır.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Sakal'da beğenmiş anlama çabası içinde olmadığım yorumunu/yaftasını. neden böyle düşündüğünüzü sormak istiyorum. (Derinmavi,Dijital,Sakal). açık olunursa sevinirim ben vara yoga bozulmam:smile: teşekkürler.

ayrıca bu başlık bu zamana kadar izahı yapılamamış belkide asla yapılamayacak konu içerikli. burada söylenen herşey havada asılı kalır.

Kendi adıma dayatma yaptığın için bu hisse kapıldım yani @birazdahaderinmavi ile de aynı fikirde değiliz fakat birbirimize zorla kendi fikrimizi kabul ettirme çabası içinde de değiliz.

Aklına yatmıyor olabilir fakat bu demek değildir ki en doğrusunu sen biliyorsun, hepimizin yanılma ihtimali olduğu gibi senin de var, bu olasılığı gözardı edip sırf muhalif olmaya çalıştığın hissi yaratıyorsun.

Neyse zaten kimse sana zorla kabul ettirmeye çalışmyor, herkes görüşünü paylaşıyor sadece...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
''dedenizin vücudunda taşınan atomların birbirleriyle kurduğu bağlantı (aralarındaki ilişkiler) bozulmuştur''

Diyelim siroz olduk karaciğer işlevini yitirdi. karaciğer kanı temizlemeyince ya kalbi durdurur ya da ya da beyin kanaması olur. ölüm sebebi bu ikisinden biridir. o zaman sadece karaciğerdeki atomların bozulması ile ölüm gerçekleşiyor demektir. böbrek atomlarında dolayısı ile hücrelerinde bir sorun yokkende insan ölebiliyor. demek istediğim tek yerdeki sorun tüm organizmanın sonu oluyor. bu durumda ölüm fizikselden çok biyolojik değil midir?

---------- Mesajlar Birleştirildi at 01:21 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 01:16 ----------

Kendi adıma dayatma yaptığın için bu hisse kapıldım yani @birazdahaderinmavi ile de aynı fikirde değiliz fakat birbirimize zorla kendi fikrimizi kabul ettirme çabası içinde de değiliz.

Aklına yatmıyor olabilir fakat bu demek değildir ki en doğrusunu sen biliyorsun, hepimizin yanılma ihtimali olduğu gibi senin de var, bu olasılığı gözardı edip sırf muhalif olmaya çalıştığın hissi yaratıyorsun.

Neyse zaten kimse sana zorla kabul ettirmeye çalışmyor, herkes görüşünü paylaşıyor sadece...

ben iddia konuşan biri değilim. ancak açıkca çelişkiyide belirtirim. örneğin senin yazdıkların islamın temel inançlarına aykırı diyorum. çünkü çok net aykırı. bunları belirtiyorumda. bu ahkam kesmek değil. üzgünüm ama bence sonunda fikrini savunamayıp yafta yapan sensin ..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
don kişot, siroz olmak yahut kalp krizi geçirmek ya da başka bir ölüm nedeni... önemli değil... önemli olan şudur: az önce yaşıyor olup da, şimdi yaşamıyor (yani ölmüş) olanın arasındaki fark; az önce sahip olduğu atomların (biraz da moleküllerin), kendi aralarında kurduğu ilişkilerin (bağlantıların) işte şimdi bozulmuş, (yani yaşıyor olmaya olanak vermeyecek yeni ilişkiler, yeni bağlantılar kurmuş) olmasındandır... işte hayat, böyle bir süreçtir... aslında 'biyoloji' değil, fizik bilirim... ama sv. donkişot, bizi biyoloji de bilir/öğrenir hale getiriyor... ne diyelim... kendisine teşekkür edelim...
 

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Atomlardan oluşan cansız varlıkların cansız olduğundan emin miyiz?Atomun yoğunlaşmış enerji olduğunu biliyoruz ve atomu var edenin , tüm evreni kaplıyan kuantum alanları olduğunu biliyoruz.Eğer ki evrenin bir sonu varsa , evrenin bittiği yerde kuantum alanı da son bulur.Kuantum alanının olmadığı yerde madde de olamaz.Yani kısacası maddeyi var eden , evrenin dokusunu oluşturan kuantum alanlarıdır.Biz bu kuantum alanlarının varlığını göremeyiz , sadece dolaylı olarak varlığından haberdarız.

Dahaderinmavi bana git klasik fizik öğren , bilim felsefesi öğren gibisinden bişeyler söylemiş.Klasik fiziğin bize ne faydası var?Klasik fiziğin üzerine kurulmuş felsefeleri artık rafa kaldırma zamanı gelmedi mi?İki tane ampülü devreye seri bağlarsan daha parlak yanar.Biz bu deneyleri lisede yapıyoduk.Ama modern fizik ve felsefik yorumlanması bize apayrı bir bakış açısı getirmiştir.Felsefe deyince aklımıza Kant , Marks , Engels geliyo.Peki David Hume , Murphy , Popper'dan haberimiz var mı?Haberimiz yok çünkü bu insanları anlamak için Kuantum Teorisinin ne olduğunu bilmemiz lazım.Klasik fizik ve felsefe çoktan çökmüştür.Son 20-30 yılda ortaya çıkan bilimsel gerçekler materyalizmi , determinizmi çökertmiştir.Bu evrene hükmeden fizik kanunlarının , bizim klasik fiziğimizle açıklanamıyacak derecede karmaşık ve rasyonel olmayan , mucizevi kanunlar olduğu ortaya çıkmıştır.

Kuantum Fiziğiyle dünyada yepyeni bir felsefik bakış açısı oluşmuştur.Kuantum fiziğine göre bir elektron , atomun etrafındaki yörüngede her yerdedir.Biz ona baktığımızda veya onu gözlemlediğimizde onun kendine bir süperpozisyon seçmesine sebep oluruz.Aslında yörüngede heryere yayılmış bir enerji olan elektron , biz gözlemlediğimiz için kendine bu yörünge dahilinde bir pozisyon seçerek parçacık olarak ortaya çıkar.Bir elektronu çift yarıktan gönderdiğimizde , elektron dalgalanan bir enerji bulutu olarak çift yarıktan birden geçer ve karşıdaki levhada oluşan dalga deseninin herhangi bir yerinde , tamamen olasılığa dayalı bir noktada parçacık olarak patlar.Elektronun nereye gideceğini asla bilemeyiz.Sadece %10 ihtimalle şuraya , %20 ihtimalle buraya gidecek diyebiliriz.Ancak bu kuantum gerçekliğine Einstein "Tanrı zar atmaz" diyerek karşı çıkmıştır.Hatta 80'li yıllarda yapılan Aspect deneyi ile kuantum fiziğinin inkar edilemiyecek bir gerçeklik olduğu ortaya çıkana kadar , bütün bilim adamları Kuantuma karşı çıkmıştır.Ancak bilimsel gelişmeler kabullenmeyi zorunlu kılmıştır.Kuantumun kabullenilmesi de derin felsefik tartışmalara yol açmıştır.Evrendeki gerçekleşen doğa olaylarını açıklamak için mucizelere ihtiyaç yoktur diyen Determinizm çökmüştür.Evrenin yapısının mucizevi bir yapı olduğu ortaya çıkmıştır.

Meşhur Schöringerin kedisi olayı kolay kabullenilecek bir şey değildir.Kutuyu açmadan önce kedinin hem ölü hem de diri olduğu , kutuyu açarak onu gözlemlediğimizde kediye ölü veya diri olmak arasında bir seçim yapmaya zorladığımız gerçeği bilim dünyasında ve bilim felsefesinde derin depremlere yol açmıştır.Kuantum Fiziği sayesinde dünyaya bakışımız eskisinden çok farklı bir hale gelmiştir.

Kuantum fiziği bize atom altı parçacıkların hareketinin olasılık üzerine kurulu olduğunu göstermiştir.Benim duvarın içinden geçme ihtimalim çok düşük bir ihtimal olabilir.Ancak kuantum fiziğine göre böyle bir ihtimal her zaman vardır.Belki milyarlarca yıl denemem gerekse bile imkansız değildir.Kuantum fiziğinin bize gösterdiği gerçek , atomaltı parçacıklar belli olasılık durumlarında bulunurken , birbirleriyle iletişimleri sayesinde belli bir bütünlüğü oluştururlar.İhtimallerin çakışması gerçekliği ortaya çıkarır.

İşte bu olasılıklı evren düşüncesi felsefede de yeni düşüncelerin doğmasına sebep olmuştur.Örneğin Murphy , evrenin bu olasılıklı yapısının Tanrı'nın faaliyet alanı olduğunu söyler.Olasılıkları belirleyen Tanrı'dır.Bir elektronu çift yarıktan yolladığımızda , milyonlarca olasılıklı bölgeden , neden kendine o noktayı seçtiğini kim belirlemektedir?İşte rasyonel , determinist bilim anlayışı burada çöker.Biz buna rasyonel bir açıklama getiremeyiz.Bilim de getiremez.Ancak sadece felsefe getirebilir.

Bir kibrit kutusuna zar atıp güzelce salladığında , sonra kutuyu açtığında mesela 6 geldiğini görürsün.Klasik bilimsel bakış açısına göre dersin ki , zar sallandı , sallandı ve 6'da durdu.Ben de kutuyu açınca 6 gelmiş olduğunu gördüm.Ancak kuantum fiziği bize der ki , sen kutuya zarı atıp salladın.Kutuyu açmadan önce zarın değeri 1,2,3,4,5,6 değerlerinin tamamıydı.Ancak sen kutuyu açarak zarın bir süperpozisyon seçmesine sebep oldun.O da 6'yı seçti.

Aynı kuantum bakış açısına göre biz Ay'a bakmadığımız sürece Ay gökyüzünde heryerdedir.Ancak biz ona baktığımızda kendine bir süperpozisyon seçer.Yani o aslında bir ihtimaller havuzunda heryerdeyken , onu belli bir noktada var eden bizim gözlemimizdir.

Klasik Fizikle , modern fiziğin arasındaki bu acayip farklar konusunda umarım farkındalık meydana getirebilmişimdir.Modern Felsefe ve klasik felsefe arasındaki uçurumu da hepimiz farketmeliyiz.Şu an azgın ateizm devrini yaşayan , modern batı toplumları her ne kadar bu rasyonel olmayan , mucizevi gerçeklikleri hasır altı etmeye çalışsa da gerçekler ortadadır.Sicim Teorisini ortaya koyan sıhhi tesisatçı Leonard Susskind , bu buluşundan sonra modern Einstein olarak övüleceğini düşünmüş olsa da , çok büyük hayal kırıklığına uğramıştır.Başlangıçta kendisini kimse ciddiye almamıştır.Hawking'e sen haklısın , sana karşı çıkmakla hayatımın gafını yapmışım itirafını yaptırabilmek için 30 sene beklemiştir

Modern bilim bize evrenin tamamının kuantum alanıyla kaplı olduğunu , evrenin bir ruhu olduğunu , maddenin ruhu olduğunu göstermektedir.Bilimde mucizelere yer yoktur diyen klasik bilim felsefesi yerine artık modern bilim felsefesi , Hz.İbrahim'in ateş tarafından yakılmaması gibi bir ihtimalin her zaman var olduğunu , Murphy gibi modern felsefeciler de bu ihtimallerin Tanrı'nın kontrolünde olduğunu söylemiştir.Kuantum fiziğinin bize gösterdiği bu olasılıklı yapı sayesinde , Tanrının doğa kanunlarını ihlal etmeden , maddeye veya evrene yön verebileceği ihtimalli bir yapı ortaya çıkarmıştır.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
don kişot, siroz olmak yahut kalp krizi geçirmek ya da başka bir ölüm nedeni... önemli değil... önemli olan şudur: az önce yaşıyor olup da, şimdi yaşamıyor (yani ölmüş) olanın arasındaki fark; az önce sahip olduğu atomların (biraz da moleküllerin), kendi aralarında kurduğu ilişkilerin (bağlantıların) işte şimdi bozulmuş, (yani yaşıyor olmaya olanak vermeyecek yeni ilişkiler, yeni bağlantılar kurmuş) olmasındandır... işte hayat, böyle bir süreçtir... aslında 'biyoloji' değil, fizik bilirim... ama sv. donkişot, bizi biyoloji de bilir/öğrenir hale getiriyor... ne diyelim... kendisine teşekkür edelim...

ben iddia konuşan biri değilim. ancak açıkca çelişkiyide belirtirim. örneğin senin yazdıkların islamın temel inançlarına aykırı diyorum. çünkü çok net aykırı. bunları belirtiyorumda. bu ahkam kesmek değil. üzgünüm ama bence sonunda fikrini savunamayıp yafta yapan sensin ..

Donkişot şartları zorlamayı sever, inattır, kendi düşündüğünün harici her fikir alerji yapar, kendi doğrularını kabul ettirene kadar da canını dişine takar:)

İslam'ın temel inançlarına aykırı olan nedir ayrıca bu görüşleri icat eden ben değilim Yunus Emre, Hallac, Arabi, Mevlana, Şems, Hacı Bektaş v.s. ne demişse bugüne kadar ben de aynısını söylüyorum.

Yaratıcıyı bilmek için ermiş olamaya gerek yok diyorum sen "peygamberler niye var o zaman" gibi alakasız bir yorum sunuyorsun.

Kendi bildiklerimi anlatmaya çalışıyorum "hayal görüyorsun, kendini kandırıyorsun" diyorsun.

En az 1000 kere bu forumda yazdım, mesela sen hariciler açısından yorumluyorsun ben ise batıni yorumluyorum. Bu demek değildir ki ben uyduruyoum, araştır-oku mesela Kabala'yı oku, Mitoloji oku o zaman göreceksin ki tüm dünyada geçmişten beri aynı şeyler dile getirilmiş fakat zamanla unutulmuş ya da unutturulmuş.

Astral beden yok diyorsun peki o zaman ölünce beden toprak olduğuna göre ruh öte aleme nasıl geçecek zannediyorsun?Astral bedenin olmadan dünya yaşamında yaptıklarının bilgisi-kaydı nasıl incelenecek sanıyorsun? Ruh ile beden arasındaki bağı kuran astral bedendir. Hindular, Budizm aynı şeyi söylüyor diye bu gerçeği inkar mı edeceğiz? Zaten tüm inanç sistemleri aynı şeyi söylüyor, illaki bir farklılık arama çabası niye?

Kabul etmeyebilirsin, sana anlamsız gelebilir zorla kabul et demiyoruz zaten.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
quantum, şimdi bu ne: ''Atomlardan oluşan cansız varlıkların cansız olduğundan emin miyiz?Atomun yoğunlaşmış enerji olduğunu biliyoruz ve atomu var edenin , tüm evreni kaplıyan kuantum alanları olduğunu biliyoruz.Eğer ki evrenin bir sonu varsa , evrenin bittiği yerde kuantum alanı da son bulur.Kuantum alanının olmadığı yerde madde de olamaz.Yani kısacası maddeyi var eden , evrenin dokusunu oluşturan kuantum alanlarıdır.Biz bu kuantum alanlarının varlığını göremeyiz , sadece dolaylı olarak varlığından haberdarız.'' ... şimdi bu yazdıklarınızı bir daha okuyun ve biraz düşünün... sonra da, nickinizi kütle, yahut yol (yani mesafe ya da uzaklık), yahut hız, ya da ivme, yahut da debi , olmadı direnç, akım şiddeti, yahut potansiyel farkı gibi klasik fiziğin kavramlarından biriyle değiştirin... ve sonra acele etmeyin... quantumu da öğrenebilirsiniz... ama acele etmek yok... sevgiler...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst