Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Sesi oldum yağmurların
kurumuş topraklarda yankılanmak için.
Gölgesi oldum bulutların,
Hasır şapkalardan geçmek için,
ağustosun sıcağında.
Kurutmak için terini,
dalgalandırmak için sularını denizin
ve uçması için uçurtmanın,
rüzgarı oldum.
Ve
Çamura dönen topraklara düştüm.
Hasır şapkası olmayanların kararttım içlerini,
umutsuzluğa düştüm.
Terini kuruttuklarımın öksürüklerini,
dalgalarda boğulanların çığlıklarını duydum.
Ve uçurtması kopan çocukların göz yaşlarında boğuldum, ölmedim.
Sen bilirsin mutlu olmayı,
elinde kaybedecek hiç bir şey olmadan yaşamayı..
Kaybetmek böyle olmamalı diogenes.
Sıfırdan başlamamalı insan diyorum ya hani.
Sonra, düşünüyorum da haklısın sen bir yerde.
Kazanarak, didinerek elde ettiklerini bile hak etmez insan bazen diyorum.
Sana hak veriyorum diogenes..
Hakkımı vermiyor bazen diyorum hayat.
Sen hak ver bana diogenes..
Karşılıksız sevmeli insan kimseye üzmeden,
cevap sonuç beklemeden diyorum diogenes..
Hiç bir şeyi olmadan kaybedecek ve kaybetmek için kazanacak, hiç bir şeyi..
Sonra üzülüyorum diogenes..
Pes etmekten utanıyorum,
zayıf düşmekten, olacaklar karşısında, kader karşısında yenilmekten..
Kadere inanmaktan korkuyorum diogenes.
Onu yolundan çeviremekten..
Kaybedecek bir fıçım olsun sadece diyorum diogenes,
ruhumu kaybetmeye yeğleyeceğim bir tahta fıçı..
Kim istemez ki mutlu olmayı seninle.
Kıskançlığım olmasa taddırırdım herkese bu duygudan biraz.
Ağaç altında, yıldız altında, çimler üzerinde sevişmekle alakası yok aslında sevmenin seni.
Onlar olmasa da sevişirdik biz seninle gözlerimizin ucunda.
Gemi kazanı gibi olmazdı belki değdiğinde vücudun vücuduma;
ama kalbim yine o durmak bilmez ritmlerini hissettirirdi sana.
Hep göz ucuyla sevişmeliydik belki,
o kadar sıcak olmazdı da yanmazdı canımız bu kadar..
Kim istemez ki ama mutlu olmayı seninle.
Kırlarda çiçek koklar gibi koklamayı saçlarını.
Olmasaydı kıskançlığım, ekerdim şehrin parklarına senin kokundan bir parça.
Ağaç altlarında, yıldız altlarında, çimler üzerinde koklamak seni.
Ve sindirememek kokunu ciğerlerine.
bilmem ne uzun yollardan geldin buralara.
Oltası elinde bir balıkcı gibi özlersin denizi.
Sarı sıcak kumlarda denizin mavisine hasret.
Kızıl gökyüzleri, boğulma sancısı sularda karanlığına
Ben şimdi izlerim seni,
en ücra köşesinde bir çöl kasabasının, elinde olta kumlar arasında balıkları kovalarken.
utanmak bakamamak mıdır aynaya, yoksa yüzleşememesi midir, insanın kendisiyle?
Utanmak, insan olmanın gereğidir, insan olduğunu hatırlatır ya insana.
Içini yaka yaka kızarması yüzünün, elinin ayağının reddetmesi insan olduğunu.
Insanız utanırız, hayvanlık diz boyuyken. Insanlık göstergesidir utanmak.
Mavi gökyüzü, siyaha bürünürken. Kızıl kızıl bir ay doğar aynalarda.
Kendi kendine konuşan adamlar ağlar aynalarda. Dili dişi sararmış, insan olduğunu ikna ederken kendini. utanmak Insanlık göstergesidir.
Benim gözlerim gözlerken, Insanlık suçu değildir utanmak, insan olma gereğidir.
Ben utanırım, insan olmam gerekmez, gözlerim inkar eder benim insanlığımı. Ben utanırım, Insanlık gereği utanmak.
Ben insanım utanırım da, aynada gözlerime bakmaya benzemez, gözlerine bakmak.
Utanmak insanlık göstergesidir, ben insanlığımı sorgularım.
Aynalar utanmak için, bakmak için değil.
yaşayışların içinde en güzel olanı
zıtlıklar içerisinde olanıdır
bazen konuşmak için birilerine ihtiyaç duymak
bazende susmak için yalnızlığa katlanmak
güzel olan geçmişteki yaşananları hatırlamak değil
anı yaşayabilme cesaretidir
ve en mantıklısı ise
bugünün aslında dünden beslendiğini bilmektir
yapacak birşey yok insanoğluyuz
kaybedince anlıyoruz bulduklarımızı
ve kaybedince o kadar çok istiyoruz ki kazanmayı
ta ki bir daha kaybedene,herşey bitene kadar
nedir inanç denen varlığın açıklaması
kaderci olmak mı
yoksa herşeyin dünden bilindiğini savunmak mı
ya da geçmişten bugüne büyük bir yalan mı
budur işte insan için ALLAH ın bir çok kulundan olup
kul için birtek ALLAH ın oluşu
bizi görmediğimize inandırıyorlar
kim bilir belkide göremediğimiz için inanıyoruz
kızıyorum anneme babama
bana sormadan seçmişler dinimi
sonra diyorum ki ruhuma
elinde olmadan seçtiklerin arasında en güzeli ALLAH değil mi...
insan inanıyor görmediğine
seviyor aslında içten içe
ve diyor ya o taş üzerinde
ey iman edenler; anlıyor işte birşeyler herkes kendince
işin özü aslında
seni duyduğunu hissettiğin gibi yalvaracaksın ona
ne annen ne baban girecek aranıza
eğer düşersen birgün dara
bil ki arkandadır inandığın şey tek başına...
Al götür beni bizim hep olduğumuz yerlere,
martı sesleri arasında yalnızlık şarkılarının namelerini seçelim.
Sen bi türkü tuttur, dalgalar sana ben dalgalara eşlik edeyim.
Beyaz güvertesine uzanalım,
gövdesi yosun tutmuş bir teknenin.
Deniz kokusu ciğerlerimizi yakana değin nefes alalım.
Nefes almak deniz kokuları arasında, yıldızlara bakarak, dalgaların sesinde boğularak.
Ve binlerce yıldız altında dudaklarına dokunmak, denizin tuzunu hissedebilmek, martıların çığlıklarını, dalgaların coşkusunu ve yıldızların sessizliğini duyabilmek..
Yarın güneşin bizim için doğacağını bilmek, ve yıldızlarında bizim için varolduğunu unutmadan.