Kader hakkında

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefi Tartışmalar kategorisinde mavimor tarafından oluşturulan Kader hakkında başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 29,243 kez görüntülenmiş, 153 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefi Tartışmalar
Konu Başlığı Kader hakkında
Konbuyu başlatan mavimor
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan DeepVision

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Merhaba Major,

''Kader kavramı aklı red eder derken aklı işlevsiz bırakır,aklın ve seçimin bir önemi yoktur''bu cümlem kaderi alın yazısı olarak anlayanlar içindir.Elbet onlara göre akıl işlevsiz kaldığında,sorumlulukta ortadan kalkar.

Bu arada asıl dikkat edilmesi gereken nokta bizim seçimlerimizden çok Allahın izin vermesidir.Bir yaprak düşer çünkü Allah izin vermiştir,bir dişi gebe kalır çünkü Allah izin vermiştir,İZİN VERME ise;sonucun oluşması için şartların oluşturulmasıdır.İnsana tanınan süre geldiğinde hiçbir hastalığı yoksa bile uykuda son nefesini verir..insan o süreden evvel ölürse veya yaşarsa bu da şartların getirdiği sonuçlar sebebiyledir.

Ve Merhaba Euhemeros,

ben ,dincilerin,din adamlarının,çoğunluk dindarların,kınayıcıların,dedikoducuların,fitne ve fesatçıların tanrısına inanmam.

Ama ben İnsan-doğa-Kuran ayetlerini bir arada okumamızı söyleyen tanrıya inanırım,şimdi şu üstteki sayılan cahiller sebebiyle,kitabı karalarken kendinide yaralayan çok oldu.
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Sevgili Major,
Sizin sorduğunuz birtakım sorulara bilimsel yolla cevap verilebilir. Fakat siz diyorsunuz ki tesadüfen 2 elimiz yok, nefes alıp vermemiz tesadüf değil, dünyanın güneşe olan uzaklığı tesadüf değil. Biz dünyanın güneşe olan uzaklığını araştırıp bulabiliriz eğer daha yakın olsaydı ne olurdu daha uzak olsaydı ne olurdu üzerine konuşabiliriz.İnsan nefes alıp vermese ne olur, nasıl nefes alır ve ne olursa nefes alamaz üzerine d ekonuşabiliriz. Fakat bütün bunlar neden böyle sorusuna verilebilecek pek bir yanıt yok. Aslında sizin yanıtınız da çok tatmin edici değil. Siz diyorsunuz ki bütün bunlar Allahtandır ve konu kapanıyor. O zaman ben başlangıçtaki bakış açım ve sorgulamamla sizin yerinizde olsam şunu da sorarım peki Allah nasıl var? Çünkü sorgulamacı bir şekilde başlıyorum ve nedense bir yerde duruyorum. Bunun nedeni gerçekten cevapların çok tatminkar olması mı yoksa rahatlama çabası mı?
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Yaklasiminiz cok kabaca ve kahvede konusan insanlarin cumleleri gibi. Allah okumayi emreder. Okuyup arastirmayi. DNA'yi cozemememiz yada atomu dah dune kadar parcalayamamiz Allah'in buyuklugu yada kucuklugu ile alakali degildir. Az okuyup az arastirmamiz ile alakalidir. Ayrica DNA yapisini arastirirsaniz onda da insan aklina sigayacak guzelligi ve ustaligi gorebilirsiniz.

Haklısınız kaba bir bakış açısı ile yaklaştım. Özür dilerim.

Yahu o dini savunan insanlar ilimlere karşı çıkıyor. İlimin kitaplarını yakıyorlar. Birbirlerini öldürüyorlar. Ellerini, ayaklarını, kulaklarını kesiyorlar. Kabalığımın sebebi buydu.

İnsanlar Tanrının ilmine ulaşabiliyorsa; Demek ki tanrının bir insan aklından farkı yok demektir.
-"Olur mu öyle şey Allah aşkına? Saçmalıyorsun."
Tanrı ile bizim bu kadar çok ortak yanımızın olma sebebi nedir peki?
-"Bizim anlayacağımız dilde konuşuyor çünkü."
Peki ne diye yaratsın bizleri? Bir çıkarı var demek ki.
-"Hayır o bizleri sınamak için yarattı."
Yahu neyi sınıyor anlamış değilim. Bizi bir yere atıp neyi kanıtlayacak? Ne sınavıdır bu? Zonguldak'da madende çalışacak işçi sınavı mı? Neden ona tapmamızı istiyor? Bize bu aklı vermiş ise ona tapmama olasılığını da göze almış demektir.
-"ZzZzZzZzZzZzZ"

---------------------------------

Tanrı neden bize kural koysun amacı nedir bu kuralların?
-" Bir evde oturacaksan o evin kurallarına uymalısın."
Evcil hayvan mıyız biz? Tıpkı bir köpeğin yada bir kedinin kendi kumuna pislemesi gibi. Bu mudur yani Tanrı?
-"ZzZzZzZzZzZzZ"

Bir diyaloğumdan alıntıdır.


Bir cevap taşıdığını düşünüyorum.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Sevgili Major,
Sizin sorduğunuz birtakım sorulara bilimsel yolla cevap verilebilir. Fakat siz diyorsunuz ki tesadüfen 2 elimiz yok, nefes alıp vermemiz tesadüf değil, dünyanın güneşe olan uzaklığı tesadüf değil. Biz dünyanın güneşe olan uzaklığını araştırıp bulabiliriz eğer daha yakın olsaydı ne olurdu daha uzak olsaydı ne olurdu üzerine konuşabiliriz.İnsan nefes alıp vermese ne olur, nasıl nefes alır ve ne olursa nefes alamaz üzerine d ekonuşabiliriz. Fakat bütün bunlar neden böyle sorusuna verilebilecek pek bir yanıt yok. Aslında sizin yanıtınız da çok tatmin edici değil. Siz diyorsunuz ki bütün bunlar Allahtandır ve konu kapanıyor. O zaman ben başlangıçtaki bakış açım ve sorgulamamla sizin yerinizde olsam şunu da sorarım peki Allah nasıl var? Çünkü sorgulamacı bir şekilde başlıyorum ve nedense bir yerde duruyorum. Bunun nedeni gerçekten cevapların çok tatminkar olması mı yoksa rahatlama çabası mı?

Allah nasil var sorusunun cevabini ben veremem kusura bakmayin. Ben sizinle bilimselde konusabilirim keza verdigim cevaplari coguda bilime dayalidir. Kurandan ayetler gostererek birseyler anlatmaya calisan bir insan degilim. DNA yi tartisabiliriz o halde. Bu nasil bir guctur ki milyarlarca insanin sarmallarinin her biri farkli yapida olabiliyor? Bilim nasil acikliyor sizce bunu? Neden DNA heliks seklinde de kare seklinde degil? Neden cift zincirlide uc zincirli degil ve nukleotitler neden hidrojen ile baglaniyor? Yada neden adenin timine esit olmak zorunda? Yada guanin stozine? Verebilir misiniz cevaplarini?
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Pekala ben bunların cevaplarını bilmiyorum. Buyurun siz açıklayın o halde. bütün bunların nedir nedeni?
Bu arada Euhemeros arkadaşın görüşlerine katılıyorum.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Haklısınız kaba bir bakış açısı ile yaklaştım. Özür dilerim.

Yahu o dini savunan insanlar ilimlere karşı çıkıyor. İlimin kitaplarını yakıyorlar. Birbirlerini öldürüyorlar. Ellerini, ayaklarını, kulaklarını kesiyorlar. Kabalığımın sebebi buydu.

İnsanlar Tanrının ilmine ulaşabiliyorsa; Demek ki tanrının bir insan aklından farkı yok demektir.
-"Olur mu öyle şey Allah aşkına? Saçmalıyorsun."
Tanrı ile bizim bu kadar çok ortak yanımızın olma sebebi nedir peki?
-"Bizim anlayacağımız dilde konuşuyor çünkü."
Peki ne diye yaratsın bizleri? Bir çıkarı var demek ki.
-"Hayır o bizleri sınamak için yarattı."
Yahu neyi sınıyor anlamış değilim. Bizi bir yere atıp neyi kanıtlayacak? Ne sınavıdır bu? Zonguldak'da madende çalışacak işçi sınavı mı? Neden ona tapmamızı istiyor? Bize bu aklı vermiş ise ona tapmama olasılığını da göze almış demektir.
-"ZzZzZzZzZzZzZ"

---------------------------------

Tanrı neden bize kural koysun amacı nedir bu kuralların?
-" Bir evde oturacaksan o evin kurallarına uymalısın."
Evcil hayvan mıyız biz? Tıpkı bir köpeğin yada bir kedinin kendi kumuna pislemesi gibi. Bu mudur yani Tanrı?
-"ZzZzZzZzZzZzZ"

Bir diyaloğumdan alıntıdır.


Bir cevap taşıdığını düşünüyorum.

Konustugumuz konunun o boyle demis bu boyle demis olan ozelliklerinden ziyade benim ve senin dediklerinin uzerinden gidersek daha guzel sonuca varabiliriz. Internette gezinen sacma sapan yazilardan ve kisilerden alinti yaparak birseylere cevap verdiginizi yada verebileceginizi dusunmuyorum. Size tek bir sorum olacak Euhemeros. Neden yasiyorsunuz?
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Pekala ben bunların cevaplarını bilmiyorum. Buyurun siz açıklayın o halde. bütün bunların nedir nedeni?
Bu arada Euhemeros arkadaşın görüşlerine katılıyorum.

Ben sizin sordugunuz sorulara buyrun aciklayin demedim degil mi? Bildigim kadari ile cevap verdim. Ama siz bilim cevaplar dediniz bilime guvendiginizi soylediniz. Bende bilimsel bir soru sordum, cevap vermediniz. O halde ben sunu mu demeliyim size? Cevabini vermediginiz sorulari bilime neden atiyorsunuz? Tipki benim Allah'a tabiriniz ile attigim gibi? Bilim diyorsunuz ve konu kapaniyor...
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Yaklasiminiz cok kabaca ve kahvede konusan insanlarin cumleleri gibi. Allah okumayi emreder. Okuyup arastirmayi. DNA'yi cozemememiz yada atomu dah dune kadar parcalayamamiz Allah'in buyuklugu yada kucuklugu ile alakali degildir. Az okuyup az arastirmamiz ile alakalidir. Ayrica DNA yapisini arastirirsaniz onda da insan aklina sigmayacak guzelligi ve ustaligi gorebilirsiniz.

Konustugumuz konunun o boyle demis bu boyle demis olan ozelliklerinden ziyade benim ve senin dediklerinin uzerinden gidersek daha guzel sonuca varabiliriz. Internette gezinen sacma sapan yazilardan ve kisilerden alinti yaparak birseylere cevap verdiginizi yada verebileceginizi dusunmuyorum. Size tek bir sorum olacak Euhemeros. Neden yasiyorsunuz?


Yaşıyorum, demek ne kadar doğru bir söz olabilir?
Yaşadığınızın kesin kanıtı yok ki.
Birinin bana soru sorduğunun kesin olarak bir kanıtı da yok. Bu yazıyı okuduğumun ve bu yazıyı yazdığıma dair de bir şey yok. A'ya a.(Özdeşlik ilkesi), Nedensellik ilkesi, aksiyomlar ve aksiyomlar. Herşeyi kendi doğrultumuzda cevaplıyoruz.
Sadece birşeylere bir doğruluk yüklüyoruz.
Aslında doğrularda yok. Yalnızca varsayımlara koyulan, varsayımsal adlardır.

Yani anlayacağınız varsayımlarım yüzünden yaşıyorum...
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
"Coğrafyayı ele alalım. Constance kasabasının Bodensee üzerinde olduğu söylenir. Bir öğrenci şarkısı şunu da ekler: 'inanmıyorsan git ve kendi gözlerinle gör'. Kendi adıma ben oraya gitmiştim ve o sevimli kasabanın çevresinde yaşayan herkesin Bodensee dediği büyük bir gölün kıyısında bulunduğunu doğrulayabilirim; dolayısıyla bu coğrafi savın doğruluğuna kesinlikle inanıyorum.
Bu türden bütün öğretiler içeriklerine inanılmasını bekler, ama bunun için gerekçeler de ortaya koyar. Bunlar, gözleme ve elbette çıkarsamalara dayalı uzun bir düşünme sürecinin özet sonucu olarak ortaya konur. Ayrıca, ilettikleri bilginin kaynağını da herzaman gösterirler. Örneğin dünya bir küre biçimindedir; buna gösterilen kanıtlar, Fouccault'un sarkaç deneyi, ufuktaki gemi olgusu, ve dünyanın çevresini dolaşmanın mümkün olmasıdır.

Gelin aynı testi din öğretilerine uygulamaya çalışalım. İnanma beklentilerinin neye dayandığını sorduğumuz zaman birbirine pek uymayan üç cevapla karşılaşırız. Birincisi, bu öğretiler inanmaya değer, çünkü ilk atalarımız bunlara inanmıştır; ikincisi, aynı ilkel çağlardan bize aktarılan kanıtlara yani kutdal kitaplara sahibiz ve üçüncüsü, bunların doğruluğunu sorgulamak yasaktır. Eskiden bu tür küstahça tavırlar en ağır cezalara çarptırılıyordu, bugün bile toplum bu soruyu tekrar ortaya dökme girişimlerine karşı kuşkuyla bakmaktadır.

Bu üçüncü nokta bizde mutlaka kuşkuların en derinini yaratacaktır. Her şey bir yana, bu tür bir yasağın tek bir nedeni olabilir: toplum, dini doktrinleri konusundaki iddiasının güvensizliğinin çok iyi farkındadır.Aksi olsaydı gerekli verileri bir sonuca varmak isteyen herkesin önüne koymaya elbette hazır olacaktı. Durum bu olunca da diğer iki kanıt temelinin incelenemsine geçmemiz, dindirilmesi zor bir kuşku yaratır. İnanmamız gerekir, çünkü atalarımız inanmıştır. Ama atalarımız bizden çok daha cahildir. Bugün belki de inanamayacağımız şeylere iananmışlardır; dolayısıyla din doktrinlerinin de bu gruba girebileceğini düşünürüz. Atalarımızdan bize kalan kanıtlar, kendi içinde her türlü güvenilmezlik işaretini içeren yazılardır. Çelişkilerle, değiştirmelerle, çarpıtmalarla doludur ve sözünü ettikleri olgusal doğrulamaların kendileri doğrulanamamıştır. Sözlerinin, hatta içeriklerinin ilahi vahiyden geldiğini iddia etmenin pek yararı olmaz; çünkü doğruluğu sorgulanma konusu olan doktrinlerden birisi de zaten bu savdır ve hiçbir önerme kendinin kanıtı olamaz.

Eğer dini doktrinlerin doğruluğu bu doğruluğa tanıklık eden içsel bir deneyime bağlıysa, bu ender deneyimi yaşamayan onca insanı ne yapacağız"

Freud
Alıntıdır ve ben yapmış olduğum alıntıya katılıyorum.
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Arkadaşlar kusura bakmayın bu yazı neden böyle oldu anlayamadım.Paragraflar yer değiştirmiş. Major, siz bunu kaldırın. Ben sonra yeniden yazarım. Teşekkürler.
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Fiziksel bir dünya aslında yok ve aslında siz yaşamıyorsunuz da..Saat 12:00 geldiğinde yaşadığını ve varlığını da elbet anlarsın,insana yaşadığını hissettiren miğdesinden başkası değildir.İlk tip bu.

Fizikseli yok sayan elbet,soyut dünyayı da yok sayacaktır.Sana ağır küfür ettim ama sözlerim fizik dünyasında ses dalgaları olarak ulaştı ve soyut olan dünyan, fiziksel ses dalgalarını yorumladı.

Öncelikle Anlamak nedir?Onu üzerinde düşünmek lazım.
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Tamam kaldırmya gerek kalmadı düzelttim yazıyı.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Yaşıyorum, demek ne kadar doğru bir söz olabilir?
Yaşadığınızın kesin kanıtı yok ki.
Birinin bana soru sorduğunun kesin olarak bir kanıtı da yok. Bu yazıyı okuduğumun ve bu yazıyı yazdığıma dair de bir şey yok. A'ya a.(Özdeşlik ilkesi), Nedensellik ilkesi, aksiyomlar ve aksiyomlar. Herşeyi kendi doğrultumuzda cevaplıyoruz.
Sadece birşeylere bir doğruluk yüklüyoruz.
Aslında doğrularda yok. Yalnızca varsayımlara koyulan, varsayımsal adlardır.

Yani anlayacağınız varsayımlarım yüzünden yaşıyorum...

Anliyorum. Sizin gibi dusunseydim bende yasamadigimi dusunurdum emin olun.

İnanma beklentilerinin neye dayandığını sorduğumuz zaman birbirine pek uymayan üç cevapla karşılaşırız. Birincisi, bu öğretiler inanmaya değer, çünkü ilk atalarımız bunlara inanmıştır; ikincisi, aynı ilkel çağlardan bize aktarılan kanıtlara yani kutdal kitaplara sahibiz ve üçüncüsü, bunların doğruluğunu sorgulamak yasaktır. Eskiden bu tür küstahça tavırlar en ağır cezalara çarptırılıyordu, bugün bile toplum bu soruyu tekrar ortaya dökme girişimlerine karşı kuşkuyla bakmaktadır.

Bu üçüncü nokta bizde mutlaka kuşkuların en derinini yaratacaktır. Her şey bir yana, bu tür bir yasağın tek bir nedeni olabilir: toplum, dini doktrinleri konusundaki iddiasının güvensizliğinin çok iyi farkındadır.Aksi olsaydı gerekli verileri bir sonuca varmak isteyen herkesin önüne koymaya elbette hazır olacaktı. Durum bu olunca da diğer iki kanıt temelinin incelenemsine geçmemiz, dindirilmesi zor bir kuşku yaratır. İnanmamız gerekir, çünkü atalarımız inanmıştır. Ama atalarımız bizden çok daha cahildir. Bugün belki de inanamayacağımız şeylere iananmışlardır; dolayısıyla din doktrinlerinin de bu gruba girebileceğini düşünürüz. Atalarımızdan bize kalan kanıtlar, kendi içinde her türlü güvenilmezlik işaretini içeren yazılardır. Çelişkilerle, değiştirmelerle, çarpıtmalarla doludur ve sözünü ettikleri olgusal doğrulamaların kendileri doğrulanamamıştır. Sözlerinin, hatta içeriklerinin ilahi vahiyden geldiğini iddia etmenin pek yararı olmaz; çünkü doğruluğu sorgulanma konusu olan doktrinlerden birisi de zaten bu savdır ve hiçbir önerme kendinin kanıtı olamaz.

Freud, Darwin ve Kopernik dine karsi buyuk mucadele veren filozoflardir. Freud kutsal kitaplarin onceleri Allah'in insanlari yarattigini soylerken, sonralari kitaplarda insanlarin Allah'i yarattigini soylemis ve Tanrinin insanin bilinc alti ve bilinci ile birlikte olusturdugu yanilsamanin dogurdugu inancin urunu oldugunu savunmaktadir. Bundan oturude Tanrinin ve dolayisi buna bagli olarak dinlerin tamamiyle bir yanilsamadan ibaret oldugunu soyler. Bunu derken de Darwin'in etkisinde cok kalmistir. Cunku donemin din-bilim savasi Darwin ile butunlesmisti. Freud din ile bilimi karsilastirirken uc yonteme basvurur;

1) Dinin, alemi anlama ve kaynagini bulma konusunda insanlara bilgi savundugu uzerinedir

2) Din hayatin tum kotu yonlerine ragmen sonunda mutluluk vaad eder

3) Din insani kurallara sokar ve din cok otorite sahibidir

Dolayisi ile bilimin cevap vermedigi sorularda dinin devreye girdigini ve insanlarin bu sebeple kendi rahatliklarini, tipki sizin dediginiz gibi Allah'tan deyip gectigini soyler. Fakat Freud bilimin cevap veremedigi ve insanlari acilar ile basbasa biraktigi zamanlarda, onlarin dine yaslanmalarinin gucunu asla yetirmeyecegini de soyler. Buda sunu gostermektedir ki Freud dine on yargi ile yaklasti. Bu sebeple Freud okuyan biri kendini dine karsi cikmasi gereken biri olarak gorur. Bu yuzdendir ki Freud okuyanlar kendini Tanrisiz Yahudi materyalist olarak gorur. Ve Freud'un su sozunu unutmamak gerekir;
Benim butun yaptigim, benden oncekilerin dine yonelttikleri tenkide biraz psikolojik temel kazandirmaktir.
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Major ,tabiki insanın düşünceleri pek çok şeyden etkilenir. Herkesin kendini bulduğu ideolojiler, akımlar, yazarlar vardır. Hatta şiirlerde bile kendimizi bulabiliriz. Bir şiiri okurken " ya evet ben de tam da böyle hissediyorum ne kadar güzel ifade etmiş" deriz. Eminim ki sizin bakış açınızı da oluşturan birtakım materyaller vardır. Bu herkes için geçerli olan bir zorunluluk.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Major ,tabiki insanın düşünceleri pek çok şeyden etkilenir. Herkesin kendini bulduğu ideolojiler, akımlar, yazarlar vardır. Hatta şiirlerde bile kendimizi bulabiliriz. Bir şiiri okurken " ya evet ben de tam da böyle hissediyorum ne kadar güzel ifade etmiş" deriz. Eminim ki sizin bakış açınızı da oluşturan birtakım materyaller vardır. Bu herkes için geçerli olan bir zorunluluk.

Paylasmis oldugum yazidan cikarttiginiz sonuc bu mu?
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
''Bu sebeple Freud okuyan biri kendini dine karsi cikmasi gereken biri olarak gorur. Bu yuzdendir ki Freud okuyanlar kendini Tanrisiz Yahudi materyalist olarak gorur.''

Yazınızın yukarıda alıntısını yaptığım kısmına cevap verdim.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Anliyorum lakin gecen seferde dedigim gibi; Nostradamus okumus olmam onun gibi davranacagim ve dusunecegşm anlamina gelmez yada korum diye Baba Vanga degilimdir yani. Neyi neye binaen yazdiginizi bilmem sizi anlamamda yardimci olacaktir. Neyse anlasilan cumlelerimiz tukendi bu konuda. Bu arada;

Size benden bir cevap;

*Tanrıyı bulamayabilirim hatta onun bir parçası dahi olamayabilirim. Fakat bir başkası benim gibi olamaz ve beni bulamaz.

Size sadece sizin gibi dusunseydim dedim; bunu verdiginiz cevapta yanlis anladiginizi gordugum icin yaziyorum. Biri gibi olmak istesem ve aramak istesem emin olun bu siz olmazdiniz. Bu husustada iciniz rahat olsun.
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Size sadece sizin gibi dusunseydim dedim; bunu verdiginiz cevapta yanlis anladiginizi gordugum icin yaziyorum. Biri gibi olmak istesem ve aramak istesem emin olun bu siz olmazdiniz. Bu husustada iciniz rahat olsun.


Teşekkür ederim sevgili Major.
Beni çok rahatlattınız. =)
 

Gezgin

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Ara 2009
Mesajlar
26
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Yaş
38
Kader çok derin bir konu. Öyle derinki girdiğin zaman bir daha çıkamazsın. Fiziksel dünyamız bizim içimizi yansıttığı doğrudur. Nitekim aslan yattığı yerden belli olur sözü doğmuştur. Ve ben samimi insanların hayatlarını daha iyi idame ettiklerinede şahit oluyorum.
Öyleyse neymiş iyi bir kader için iyi bir kalp gerekmiş. Onur, şeref, olmazsa insan kendini iyi şeylere layık göremiyor, herşeyi istiyor ama kendini layık göremiyor bu seferde. Lotodan milyonlar kazansada kendini bu paraya layık görmediği için gidiyor kumar oynuyor ve o hak etmediği paradan kurtuluyor.
Bazıları kendilerini sevilmeye layık göremez, bazıları zenginlik dolu bir hayata, bazıları ise fakirliğe layık göremez kendilerini.

Herkesin karakterine göre yaşadığı bir hayat vardır. Örneğin zengin olupta kişiliğinden ötürü kendine hayatını zindan edenler var. Fakir olupta hırsızlık eden, hapse düşende.

Aslında karakter meselesi, onur, şeref.

Bir insanın zengin olması onursuz veya şerefsiz olacağı anlamı taşımaz.
Fakirde öyle.

Aslında insan içindeki bir yanlıştan ötürü bu kadar maddiyatı ister. Ne yapsamda köşeyi dönsem bu sefil hayattan kurtulsam. Bilmiyor şuan sefil hayatının kendi karakterinden ötürü olduğunu ancak zengin oluncada aynı şeyler devam ettiği zaman anlayacak. Kişilik maddiyat ile değişirmi? Fakirliğinde cimri iken zengin olunca cömertleşebilirmi?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst