Hür irade

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde efefel tarafından oluşturulan Hür irade başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 18,600 kez görüntülenmiş, 137 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Hür irade
Konbuyu başlatan efefel
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan perkon

for me

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2012
Mesajlar
43
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
''Tanrı Modeli'' böyle bir tanımlama kullanan insanla inanç konusundaki sohbetiniz nasıl gelişecek merak ettin dogrusu.
Belli ki sayın Paslıçivi biraz dinler tarihi okumuş, bundaki çeşitlilik ve karmaşanın tesiri ile bilmek ve İnanmak farkındalık noktasına sürüklenmiş. aslında bu klasik bir A-teist güzergahı. bu güzergahın ana hatları bellidir, Tanrının amacı,İnanç çeşitliliği,Cennet-Cehennem. bir de İnsansı ve sosyal faktörler;yaşama ve varolma içgüdüsü, aitlik duygusu,toplumların siyasi ekonomik yapıları vesire vesaire..

İnsan tarih boyu Tanrı ve Tanrılara inandı. şu anda değişen fazla birşey yok. bu alemin kendiliğinden olması ve olduğu şeyi koruması imkansız. Belli ki bir yaratıcı var. bunun üzerine de yeryüzünde çeşitli İnançlar var.hepsi de bu arayışın eseri. dünyada gerek insanın yarattığı çatışma,kaos ve adaletsizlik ortamına gerekse doğa olaylarına, yaratıcının doğrudan bir etkisi kanıtlanamıyor. bu da yaratıcısız evren tezlerinin çıkış noktasını oluşturuyor.

son yüzyıllardada evrimin tesiri ile insanı doğallığa taşıma ,hayvanlaştırma ve basitleştirme çabaları başladı. bu hür irade başlığı da bu düşüncelerin uzantılarından biri..

demem o ki ;her doğruda bir yanlış, her yanlışta bir doğru bularak yapılan felsefe ile ulaşılabilecek hiçbir yer yoktur. bu felsefi bir hastalıktır. bu İnsanın kayboluşudur.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Vikipedi altın cevherleri için diyor ki; "Altın cevherleri, “metalik altın ihtiva eden cevherler” ve “bileşikleri halinde altın ihtiva eden cevherler” olarak sınıflandırılır." Siz de ulaşmışsınızdır herhalde ama olsun, sordunuz, merak ettirdiniz :)

Teşekkürler..Ben de baktım..Bazı altınlar ateşten geçecekler..:)
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
''Tanrı Modeli'' böyle bir tanımlama kullanan insanla inanç konusundaki sohbetiniz nasıl gelişecek merak ettin dogrusu.

tanrı kavramı; soyutlama değil soyutçuluk örneği olduğu için,
yani "hatalı bir soyutlama" olduğu için evrensel tanımı ve kabulu olan bir kavram değildir..
ister organize inançların(dinler) ifade ettiği tanrılar olsun, ister non-organize (nonteist tanrılar) tüm tanrı kavramları kişiye özeldir,
herkes inandığı tanrıya farklı bir anlam ve içerik yükler..
tanrı modelinden kastım budur..
ayrıca burda konuşacağımız konu sadece inanç değil,
insanoğlunun halihazırdaki bilinçaçıklık düzeylerinin onu kendi türü arasında nasıl bir bozgunculuğa uğrattığını gösterebilmektir..

aslında bu klasik bir A-teist güzergahı.

ateist, maddeyi merkeze alır..
idealist, genelde tanrıyı merkeze alır..

ateistler ve idealistler ne kendi aralarında ne de biribirlerine karşı hiç bir zaman bir uyum içinde yaşayamazlar, insanlık tarihi bunun en güzel göstergesidir..

aydınlanmış insan ne maddecidir, ne tanrıcıdır, ne idealisttir ne materyalist.. aydınlanmış insan merkeze ne tanrıyı koyar ne maddeyi.
aydınlanıp özüne ulaşmış bir insan; tüm bu insandan öte kaotik ortamdan arınıp merkeze insanı koyan kişidir..
doğaüstü hiç bir inancı olmayıp, hem olana(idealist) hem olmayana(ateist) saygı gösterir
çünkü onun önceliğinde/merkezinde; varoluş, bilgiye ulaşma, tanrı, ateizm vs gibi kavramlar değil insanoğlunun kendisi vardır..
o böyle insandan öte kavramların kölesi değildir artık, tamamen özgürleşmiştir, olanı gözler, sorunları görür ve problemi ortaya koymaya çalışır..
ne idealizmin ne de materyalizmin propagandası yapmaz..
insanoğluna baktığında; bir müslüman bir hristiyan bir hindu bir ateist bir deist bir komunist bir bir türk bir kürt bir ingiliz bir ahlaklı bir ahlaksız bir sosyalist bir alevi,bir zengin, bir çingene, bir fakir bir faşist bir afrikalı bir cimbomlu bir fenerli vs görmez,
gördüğü sadece insanın kendisidir..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
"Havaya atılan cisim yere düşer, gerçektir." Neresi için gerçektir sorusu sorulur bu gerçeğe o zaman. Uzaya çıkarsanız hava da yoktur, düşmek de. Nasıl bir gerçek bu? Eksikli bir gerçek. Çünkü sınama metoduna dayanıyor ve sınama metodu her bir şeyi sınayamaz.

"Tanrı vardır/yoktur, ifadesi görecelidir, insan yorumuna göre doğrudur/yanlıştır.." Hislerinize güven düzeyiniz nedir? Pek güvenmediğinizi düşünüyorum ama yanılabilirim de. Tanıdığınız insanları sizi düşündüklerinde hissedebilir misiniz? Telefon edip onay almayı denediniz mi hiç o anda? Hislerime çok ama çok güveniyorum. O'nun varlığının "tek" sınama mekanizması sizin içinizdedir diyeceğim, nasıl anlayacaksınız tam bilemiyorum ama söylemiş olayım, içinizdedir.

sizin içinizde varlığını hissedip inandığınız tanrınıza en küçük bir eleştirim yok,
eleştirim sadece bu inancınızı diğer insanlara aktarmaya çalışmanız ve inanmayanları değişik yollarla ötelemeniz dışlamanız..
(tanrının varlığına dair somut kanıtlar başlığındaki tartışmalarınız)
bir insanın tanrıya inanması ne kadar doğalsa inanmaması da o kadar doğaldır, bunu farkedebilmeniz..

yukarıdaki örnekteki "havaya atılan cismin yere düşmesi" ve "tanrının varlığı/yokluğu" olgularına baktığımızda vurgulamak istediğim şey;

bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığıdır..

havaya atılan cismin yere düşmesi; bilmek eylemidir, bilgidir, çünkü gözlemlenip sınanabilme ve en önemlisi evrensel onayının olmasıdır..
evrensel onayı olan bir olgu insanoğluna hizmet eder ve insanoğlunu bölüp biribirine düşürmez, bozgunculuğa uğratmaz..

tanrının varlığı/yokluğu; inanmak eylemdir, non-bilgidir, çünkü gözlemlenip sınanabilme ve en önemlisi evrensel onayı olmayan bir kavramdır..
insanoğluna hizmet etmekten çok hem farklı tanrı modeli anlayışları hem tanrısızlık anlayışları yüzünden insanoğlunu biribirine düşürüp böler, bozgunculuğa uğratır..

Komünizm her birey tarafından kabul edileceği gibi, insan icadır

sizin şu an inandığınız islam inancı sadece bu dine inanan insanlar yani müslümanlar için insandışı/ilahidir..
yani 7 milyar insandan yaklaşık 1.5 milyarı bu öğretinin ilahi olduğunu kabul eder..
5-5.5 milyar insan islamı ilahi kabul etmez..
bir yahudiye göre semavi din bir tanedir, o da museviliktir
bir hristiyan/iseviye göre semavi din iki tanedir o da hrisitiyanlıktır..

hem musevi ve hristiyanlar hem de diğer dinlerin/ideolojilerin sahipleri sizin inancınızı semavi/ilahi kabul etmeyip insan uydurması olarak görürler..

çünkü daha önce de bahsettiğim gibi varoluşa anlam ve içerik verme tabanlı bilinçaçıklığında yaşayan insanloğlu için 2 tane doğru yoktur. doğru tektir, o da kendi doğrusudur, işte burda bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığının önemi ortaya çıkar..
benim/bizim varoluşa verdiğimiz anlam ve içerik hakikat diğerleri batıl ve bozulmuştur..

sizin için islamiyet ne kadar hakikatse,
bir budist için budizm
bir yahudi için musevilik
bir hindu için hinduizm
bir komunist için materyalizm/ateizm
bir bahai için bahailik
bir şintoist için şintoizm
..
..
..
vs.
bu liste uzar gider, o kadar hakikattir..
ne bir karış yakın ne bir karış uzak..

sizin için bir budizm, bir satanizm, bir hinduizm vs neyse,
onlar için de islam aynı şeydir..
ne bir karış yakın ne bir karış uzak..

her insan evladı kendi beyin nörokimyasında oluşan zihin/ego dediğim şeyi bir hakikatmiş gibi yaşar..
bu çok derin bir uyku halidir..
ama insanoğlunun bunda en küçük bir suçu yoktur..
uykuda rüya görmek nasıl eleştirilip suçlanamazsa,
bir insanın varoluşa verdiği anlam ve içerik açısından suçlanıp eleştirlemez, ötelenemez..

Yalnızca dini öğretileri saymış olsaydınız başka cevap verecektim ama şimdi başka cevap vermek zorunda kalıyorum.

yalnızca dini öğretiler derken hangilerini kastediyorsunuz..
kendinizce din gördüklerinizi seçip ona göre bir cevap verin o zaman,
sonra ben de görüşlerimi bu duruma göre bildireyim..

herkese güzel, gönlünce bir haftasonu dilerim..
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
sizin içinizde varlığını hissedip inandığınız tanrınıza en küçük bir eleştirim yok,
eleştirim sadece bu inancınızı diğer insanlara aktarmaya çalışmanız ve inanmayanları değişik yollarla ötelemeniz dışlamanız..
(tanrının varlığına dair somut kanıtlar başlığındaki tartışmalarınız)
bir insanın tanrıya inanması ne kadar doğalsa inanmaması da o kadar doğaldır, bunu farkedebilmeniz..

yukarıdaki örnekteki "havaya atılan cismin yere düşmesi" ve "tanrının varlığı/yokluğu" olgularına baktığımızda vurgulamak istediğim şey;

bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığıdır..

havaya atılan cismin yere düşmesi; bilmek eylemidir, bilgidir, çünkü gözlemlenip sınanabilme ve en önemlisi evrensel onayının olmasıdır..
evrensel onayı olan bir olgu insanoğluna hizmet eder ve insanoğlunu bölüp biribirine düşürmez, bozgunculuğa uğratmaz..

tanrının varlığı/yokluğu; inanmak eylemdir, non-bilgidir, çünkü gözlemlenip sınanabilme ve en önemlisi evrensel onayı olmayan bir kavramdır..
insanoğluna hizmet etmekten çok hem farklı tanrı modeli anlayışları hem tanrısızlık anlayışları yüzünden insanoğlunu biribirine düşürüp böler, bozgunculuğa uğratır..

Tanrı'm diye bir şey yoktur. Siz kabul etmeseniz de O, hepimizle beraber sizin de Tanrı'nız, siz yine kabul etmeyin, ben de buna eleştiri yapmıyorum. Fakat başka bir konuda eleştiri yapacağım.

Yukarıda bilgi, non-bilgi ayırımı yapmışsınız. Şöyle söyleyeyim; siz eğer bugüne kadar hiç havaya atılan bir cisim ve onun yere düşüşünü görmemiş, böyle bir bilgiyi duymamış, deneyimlememiş bir birey olsaydınız ve ben size "bak, bu cisim havaya atılınca yere düşer" deseydim (bu basit örnektir, her konuya uyarlayınız, özellikle odaklanmak istediğim konuya), siz buna elbette inanıp inanmamak arasında kalırdınız. Benim için gerçeklik, doğruluk, eminlik, her ne derseniz hepsi olmasına rağmen, siz inanmayabilirdiniz. Üstelik evrensel bir gerçek olmasına rağmen, yine de inanmayabilirdiniz. Ancak deneyimleyerek ve deneyimleme boyunca bu olayın nasıl gerçekleştiğinin gözlemcisi olarak, olayın bilgisini alırdınız. Bundan sonra sizin için havaya atılan cisim yere düşerdi bilgi dağarcığınızda, bundan sonra ama.

Şimdi diyorum ki; evrensel bir gerçek Tanrı inancı, fakat bilgilerine sahip olup olmamak, inanıp inanmamayı değiştiriyor. Şahsi fikrim şudur ki; eğer bir insan bir inanca sahip değilse, inanç konusu hakkında yeterli bilgisi olmadığı için inanamıyordur. Tıpkı evrensel bir gerçek olduğu halde, cismin yere düşeceğine inanamayan birey gibi. Tek fark bilgi, başka hiçbir şey değil.

Eski bir müslüman olduğunuzu söylemiştiniz. Müsaade ederseniz büyük kitabı hangi dilde okuduğunuzu sormak isterim. Arapça mı, Türkçe mi? Ayrıca eski inancınız ailenizden mi geliyordu, yoksa çevreniz öyle yapıyor diye siz de gördüklerinizin aynısını mı yapmıştınız?

Karşılaştırma yaptığınız ve bir Tanrı inancı olduğunu söylediğiniz örneklerin çoğu puta tapar, farkında olmalısınız. "Puta tapmayın, sizin fiziğinizle benzer fiziğe sahip bir şey nasıl olurda sizin Tanrı'nız olur" diyen anlayış ile yine bu anlayışları aynı kefeye koyuyorsunuz. İneğe tapanları aynı kefeye koyuyorsunuz. Bu şekildeki birçok inancın kutsalına, siz insan olarak fiziki zarar verebiliyorsunuz. Bunlar nasıl Tanrı'dır, nasıl kutsallardır ki, zarar görüyorlar? Siz onları da Tanrı sayıyor ve bana örnek olarak sunuyorsunuz. Bu çıkmaz yoldur. Devam edebilmek adına, bu kriter hep aklınızda olsun, örneklerinizi buna göre verin. Çünkü putçularınki, bir inanç değildir. Çünkü Tanrı'ları zarar görebilmektedir. Bu örnekten dolayı dahi diyebilirim ki; dünya üzerinde yaşayan ve henüz inanç adına hiçbir şey bilmeyen bir bireye (inançların hepsine nötrdür kendisi, inançsızlığa da) bu basit örneği söylediğinizde, onların ne yaptıklarını bilmediklerini size söyleyecektir. Kırılıp dökülebilen, yenip içilen Tanrı'ları olanların inançlarına siz saygılı davranabilirsiniz. Bu sizin, putları Tanrı kabul ettiğinizi gösterir. Onların insanlığına her daim saygılı davranırım ama inandıkları kutsallar ellerim ile kırılıp dökülebilmekte, öldürülebilmektedir. Daha ne söylenebilir? İnandığıma bunları yapabilir misiniz? Hala onları inanç sayabilir misiniz?

Kimsenin kimseyi ötelediği yoktur, esas merkezden uzaklaşanlar vardır. Merkezden uzaklaşıp uzağa gittiyseniz, bu gidişinizden suçlu muyum?

Yukarıda yaptığım ve benden önce birçoklarının yaptığı tahlilden ötürü; dini öğreti dediğimde, başlangıç olarak, zarar verilemeyen Tanrı'ları olanları algılayınız.

Ayrıca rakamlar üzerinden de konuşmuşsunuz; başka bir konuda, başka bir insana rakamlara bakarak doğru/yanlış, haklı/haksız yorumu yapılamayacağını, rakamların o konuda tarafımı desteklemesine rağmen, onları kullanarak kimseyi haksız pozisyona düşüremeyeceğimi belli ettim. Nasıl yani, şöyle ki; dünya üzerinde 7 milyar insan varsa, bu insanların çoğunluğu, aynı olmasa da, bir Yaratan'a inanır. Bu durumda inanmayanlar yanlış/haksız/bilmiyor olurlar. Bana göre olmazlar. Rakamlar üzerinden de gitmeyiniz, bu da aklınızda olsun.

Bilmeyen, bilmediğini kabul etmediği sürece ötelendiğini sanır. Egosunu yenip bilmediğini kabul ettikten sonra ve araştırıp bilmeye başladığında ise, esasen kendisinin ne kadar uzaklaşmış olduğunun farkına varır. Her konu böyledir, sadece inanca yönelmeyin.
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
sizin içinizde varlığını hissedip inandığınız tanrınıza en küçük bir eleştirim yok,
eleştirim sadece bu inancınızı diğer insanlara aktarmaya çalışmanız ve inanmayanları değişik yollarla ötelemeniz dışlamanız..
(tanrının varlığına dair somut kanıtlar başlığındaki tartışmalarınız)
bir insanın tanrıya inanması ne kadar doğalsa inanmaması da o kadar doğaldır, bunu farkedebilmeniz..

yukarıdaki örnekteki "havaya atılan cismin yere düşmesi" ve "tanrının varlığı/yokluğu" olgularına baktığımızda vurgulamak istediğim şey;

bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığıdır..

havaya atılan cismin yere düşmesi; bilmek eylemidir, bilgidir, çünkü gözlemlenip sınanabilme ve en önemlisi evrensel onayının olmasıdır..
evrensel onayı olan bir olgu insanoğluna hizmet eder ve insanoğlunu bölüp biribirine düşürmez, bozgunculuğa uğratmaz..

tanrının varlığı/yokluğu; inanmak eylemdir, non-bilgidir, çünkü gözlemlenip sınanabilme ve en önemlisi evrensel onayı olmayan bir kavramdır..
insanoğluna hizmet etmekten çok hem farklı tanrı modeli anlayışları hem tanrısızlık anlayışları yüzünden insanoğlunu biribirine düşürüp böler, bozgunculuğa uğratır..

Tanrı'm diye bir şey yoktur. Siz kabul etmeseniz de O, hepimizle beraber sizin de Tanrı'nız, siz yine kabul etmeyin, ben de buna eleştiri yapmıyorum. Fakat başka bir konuda eleştiri yapacağım.

Yukarıda bilgi, non-bilgi ayırımı yapmışsınız. Şöyle söyleyeyim; siz eğer bugüne kadar hiç havaya atılan bir cisim ve onun yere düşüşünü görmemiş, böyle bir bilgiyi duymamış, deneyimlememiş bir birey olsaydınız ve ben size "bak, bu cisim havaya atılınca yere düşer" deseydim (bu basit örnektir, her konuya uyarlayınız, özellikle odaklanmak istediğim konuya), siz buna elbette inanıp inanmamak arasında kalırdınız. Benim için gerçeklik, doğruluk, eminlik, her ne derseniz hepsi olmasına rağmen, siz inanmayabilirdiniz. Üstelik evrensel bir gerçek olmasına rağmen, yine de inanmayabilirdiniz. Ancak deneyimleyerek ve deneyimleme boyunca bu olayın nasıl gerçekleştiğinin gözlemcisi olarak, olayın bilgisini alırdınız. Bundan sonra sizin için havaya atılan cisim yere düşerdi bilgi dağarcığınızda, bundan sonra ama.

Şimdi diyorum ki; evrensel bir gerçek Tanrı inancı, fakat bilgilerine sahip olup olmamak, inanıp inanmamayı değiştiriyor. Şahsi fikrim şudur ki; eğer bir insan bir inanca sahip değilse, inanç konusu hakkında yeterli bilgisi olmadığı için inanamıyordur. Tıpkı evrensel bir gerçek olduğu halde, cismin yere düşeceğine inanamayan birey gibi. Tek fark bilgi, başka hiçbir şey değil.

Eski bir müslüman olduğunuzu söylemiştiniz. Müsaade ederseniz büyük kitabı hangi dilde okuduğunuzu sormak isterim. Arapça mı, Türkçe mi? Ayrıca eski inancınız ailenizden mi geliyordu, yoksa çevreniz öyle yapıyor diye siz de gördüklerinizin aynısını mı yapmıştınız?

Karşılaştırma yaptığınız ve bir Tanrı inancı olduğunu söylediğiniz örneklerin çoğu puta tapar, farkında olmalısınız. "Puta tapmayın, sizin fiziğinizle benzer fiziğe sahip bir şey nasıl olurda sizin Tanrı'nız olur" diyen anlayış ile yine bu anlayışları aynı kefeye koyuyorsunuz. İneğe tapanları aynı kefeye koyuyorsunuz. Bu şekildeki birçok inancın kutsalına, siz insan olarak fiziki zarar verebiliyorsunuz. Bunlar nasıl Tanrı'dır, nasıl kutsallardır ki, zarar görüyorlar? Siz onları da Tanrı sayıyor ve bana örnek olarak sunuyorsunuz. Bu çıkmaz yoldur. Devam edebilmek adına, bu kriter hep aklınızda olsun, örneklerinizi buna göre verin. Çünkü putçularınki, bir inanç değildir. Çünkü Tanrı'ları zarar görebilmektedir. Bu örnekten dolayı dahi diyebilirim ki; dünya üzerinde yaşayan ve henüz inanç adına hiçbir şey bilmeyen bir bireye (inançların hepsine nötrdür kendisi, inançsızlığa da) bu basit örneği söylediğinizde, onların ne yaptıklarını bilmediklerini size söyleyecektir. Kırılıp dökülebilen, yenip içilen Tanrı'ları olanların inançlarına siz saygılı davranabilirsiniz. Bu sizin, putları Tanrı kabul ettiğinizi gösterir. Onların insanlığına her daim saygılı davranırım ama inandıkları kutsallar ellerim ile kırılıp dökülebilmekte, öldürülebilmektedir. Daha ne söylenebilir? İnandığıma bunları yapabilir misiniz? Hala onları inanç sayabilir misiniz?

Kimsenin kimseyi ötelediği yoktur, esas merkezden uzaklaşanlar vardır. Merkezden uzaklaşıp uzağa gittiyseniz, bu gidişinizden suçlu muyum?

Yukarıda yaptığım ve benden önce birçoklarının yaptığı tahlilden ötürü; dini öğreti dediğimde, başlangıç olarak, zarar verilemeyen Tanrı'ları olanları algılayınız.

Ayrıca rakamlar üzerinden de konuşmuşsunuz; başka bir konuda, başka bir insana rakamlara bakarak doğru/yanlış, haklı/haksız yorumu yapılamayacağını, rakamların o konuda tarafımı desteklemesine rağmen, onları kullanarak kimseyi haksız pozisyona düşüremeyeceğimi belli ettim. Nasıl yani, şöyle ki; dünya üzerinde 7 milyar insan varsa, bu insanların çoğunluğu, aynı olmasa da, bir Yaratan'a inanır. Bu durumda inanmayanlar yanlış/haksız/bilmiyor olurlar. Bana göre olmazlar. Rakamlar üzerinden de gitmeyiniz, bu da aklınızda olsun.

Bilmeyen, bilmediğini kabul etmediği sürece ötelendiğini sanır. Egosunu yenip bilmediğini kabul ettikten sonra ve araştırıp bilmeye başladığında ise, esasen kendisinin ne kadar uzaklaşmış olduğunun farkına varır. Her konu böyledir, sadece inanca yönelmeyin.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
günaydın,
bizim burda havalar çok güzelleşti, insanın ruhu canlanıyor, içi daha bir güzel oluyor :)

dünkü yazımda bir yer eksik ve hatalı olmuş, öncelikle onu düzelteyim
bir yahudiye göre semavi din bir tanedir, o da museviliktir
bir hristiyan/iseviye göre semavi din iki tanedir o da hrisitiyanlıktır.

bir yahudiye göre semavi din 1 tanedir, o da museviliktir
bir hristiyana göre 2 tanedir, musevilik ve hristiyanlık(eski ve yeni ahit)
bir müslümana göre 3 tanedir, musevilik, hrisitiyanlık, islam
bir bahaiye göre 4 tanedir, musevilik, hrisitiyanlık, islam ve bahailik..

bir yahudiye yaşadığı toplum tarafından zihin/ego olarak musevilik dini hakikat olarak yüklendiği için;
İsa ona göre yalancı mesihtir
Muhammed arap uydurması yalancı peygamberdir
bahailikten çoğunun haberi bile yoktur henüz

bir hristiyana zihin/ego olarak hristiyanlık dini hakikat olarak yüklendiği için;
Musa ve museviliği kabul edip, bu dinin beklediği mesihin İsa olduğuna inanırlar
İsa tanrının kendisi veya oğludur..
Muhammed onlara göre insan uydurması yalancı peygamberdir..
bahahilik için yine aynı şey sözkonusudur

bir müslümana zihin/ego olarak islam yüklendiği için, kuranda geçen
museviliğin hristiyanlığın devamı olduklarına, bu dinlerin aslını kaybedip bozulduklarına inanırlar
bahailikten çoğunun haberi yoktur, haberi olanlar da kabul etmezler zaten
çünkü onların inançlarına göre Muhammed son peygamberdir, islam son dindir.

bir bahaiye zihin/ego olarak bahailik yükendiği için kendi dinlerinin içeriği gereği;
musevilik, hristiyanlık ve islamı kabul edip kendi dinlerini bu dinlerin devamı olarak ve son kabul ederler..

dünya coğrafyasının doğu tarafında binlerce yıldır hakim olan budizm ve hinduizm için ise bu semavi dinlerin hiç bir anlam ve önemi yoktur..

semavi dinlerden birine inanan batılı biri için bu doğu dinleri ne kadar önemsizse
doğu dinlerine inanan doğulu biri için de batı dinleri o kadar önemsizdir..

çünkü zihinde/egoda yaşamak bunu gerektirir, herkes için kendi dini hakikat diğerleri batıl ya da bozulmuştur.. herkes kendi inandığının dinin doğru yol, hakikat olduğuna diğer dinlere inanan insanları yanlış yolda olduğuna inanırlar.. bu konuda hinduizm ve bahailik biraz farklı, daha insani yaklaşım sergileyebilirler..

kişisel görüşüm; tüm bu dinleri tanrı denilen kavram gönderdiyse..
amacı sanırım insanoğlunu çok derin uykuya sokmak ve biribirine düşürmekmiş
ve bunu çok güzel başarmıştır..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Siz kabul etmeseniz de O, hepimizle beraber sizin de Tanrı'nız, siz yine kabul etmeyin,

tanrı kavramına yaklaşımımı açmaya çalışayım..
ben de her insan evladı gibi dünyaya gözlerimi açtığımda boş bir levhaydım(tabula rasa)..
tanrı diye bir şeyden haberim ve bilgim yoktu.
ama başta ebeveynlerim olmak üzere yaşadığım kültür beni bu tanrı kavramıyla tanıştırdı..
şayet bana tanrı diye birşeyden bahsetmeselerdi, bugün benim zihnimde tanrı diye bir şey olmayacaktı..
budizm öğretisinde genelde tanrı kavramı olmadığı için bir çok budist tanrı kavramını algılayamaz..
ben çocukken tanı kavramından haberizdim, tanrıya taraftar ya da karşıt değildim, tanrı benim için anlamsız ve tanımsızdı..
yıllar içerisinde geldiğim noktada yine aynı bir çocuk gibi tanrı kavramı benim için anlamsız ve tanımsızdır..
ne bir tanrıcı gibi "varlamaya" çalışırım
ne de bir materyalist/ateist gibi "yoklamaya" çalışırım..
çocukken nasıl bir "kabul ve red" sözkonusu değilse,
bugün geldiğim noktada yine bir "kabul ve red" sözkonusu değildir..
tanrı kavramı benim için insanoğlunu bozgunculuğa uğratan "insandan öte" bir çok kavramdan sadece bir tanesidir..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Tanrı'm diye bir şey yoktur.
tanrıcı biri tabii ki benim tanrım bana özeldir, kimseyi bağlamaz demez..
her tanrıcı kendi inandığı tanrısının tüm insanlığı bağladığına inanır..
ama bu dünyada tüm tanrıcıları (teizm ve nonteizm) toplayıp sorsak herbiri ortak paydaları olmakla beraber ayrıntıda bir çok farklılığa düşerler..
bırakın bir hrisityanın, müslümanın, hindunun tanrı algılarındaki farklılığı
aynı dinden aynı mezhepten iki insanın bile tanrı algısı ayrıntıda çok farklılık gösterir..
bu dünyada ne kadar tanrıcı insan varsa o kadar çok farklı tanrı algısı vardır..
yine aynı şekilde bu dünyada ne kadar tanrı karşıtı/ateist varsa yine o kadar farklı tanrı algısı vardır.
iki ateistin bile zihinlerinde karşı çıktığı, yoklamaya çalıştıkları tanrı algısı o kişiye özeldir..
"tanrı algısı/inancı kişiye özeldir" derken vurgulamak istediğim budur..
tanrı kavramı bir soyutlama değilde soyutçuluk örneği olduğu için bu "kişiye özellik" kaçınılmazdır zaten, aksi düşünülemez..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Yukarıda bilgi, non-bilgi ayırımı yapmışsınız. Şöyle söyleyeyim; siz eğer bugüne kadar hiç havaya atılan bir cisim ve onun yere düşüşünü görmemiş, böyle bir bilgiyi duymamış, deneyimlememiş bir birey olsaydınız ve ben size "bak, bu cisim havaya atılınca yere düşer" deseydim (bu basit örnektir, her konuya uyarlayınız, özellikle odaklanmak istediğim konuya), siz buna elbette inanıp inanmamak arasında kalırdınız. Benim için gerçeklik, doğruluk, eminlik, her ne derseniz hepsi olmasına rağmen, siz inanmayabilirdiniz. Üstelik evrensel bir gerçek olmasına rağmen, yine de inanmayabilirdiniz. Ancak deneyimleyerek ve deneyimleme boyunca bu olayın nasıl gerçekleştiğinin gözlemcisi olarak, olayın bilgisini alırdınız. Bundan sonra sizin için havaya atılan cisim yere düşerdi bilgi dağarcığınızda, bundan sonra ama.

Şimdi diyorum ki; evrensel bir gerçek Tanrı inancı, fakat bilgilerine sahip olup olmamak, inanıp inanmamayı değiştiriyor. Şahsi fikrim şudur ki; eğer bir insan bir inanca sahip değilse, inanç konusu hakkında yeterli bilgisi olmadığı için inanamıyordur. Tıpkı evrensel bir gerçek olduğu halde, cismin yere düşeceğine inanamayan birey gibi. Tek fark bilgi, başka hiçbir şey değil.

burdaki ifadelerinizi biraz daha açmanız mümkün mü? inancın/tanrının "bilgisi deneyimi" gibi şeylerden bahsediyorsunuz.
inancın, tanrının bilgisi ve deneyimi ne demek?

havaya atılan cismin yere düşeceğine inanmayan biri için basitçe bir deneyle aranızdaki uyumsuzluk, anlaşmazlık çözülür..
ama tanrı/inanç konularında aranızdaki bu uyumsuzluğu, anlaşmazlığı, bozgunculuğu nasıl halledeceksiniz? bu mümkün mü?

Eski bir müslüman olduğunuzu söylemiştiniz. Müsaade ederseniz büyük kitabı hangi dilde okuduğunuzu sormak isterim. Arapça mı, Türkçe mi? Ayrıca eski inancınız ailenizden mi geliyordu, yoksa çevreniz öyle yapıyor diye siz de gördüklerinizin aynısını mı yapmıştınız?

çocukken kuran denilen kitabı önce orjinal/arapça dilinde öğrettiler, sonra kendi merakımdan türkçesi okudum.
eski inancım doğal olarak herkes gibi hem aile hem toplumun bu şekilde bir inanış ve uygulama içinde olduğundan dolayıdır..
aksi halde bu kadar din/inanç çeşitliliğinde hiç bir insan hangi dini seçeceğine karar veremez
insanoğlunun yönlendirilmesi(zihin yükleme) şarttır diye düşünüyorum..

düşünsenize sizi 25 yıl insanoğlundan ve tüm dünya dinlerinden uzak bir ortamda büyütüp yetiştirsek
ve sonra bu dinlerden birini seç ve inan desek
hangi dini ve neyi kriterek alarak seçip inanacağız?
adı üstünde inanç.. gözlemlenemeyen, tekrarlanmayan, evrensel onayı olmayan soyutçuluk örnekleri..

mesela sizi ıssız bir adada zihinsiz yetiştirip dünya insanlığının arasına salsak yine islamı seçermiydiniz?
ve neden, hangi kriterlere göre?
niçin budizm, hristyanlık, bahailik, ateizm vs değil de islam..
diğer dinleri ideolojileri özgür iradeleriyle seçtiğini zannedip inanan insanlar nerede hata yapmışlardır?
sizin görüp, deneyimleyip, bilgilenip de onların göremediği, deneyimleyemediği bilemediği şey, eksiklik nedir?

bir elektronik dehası japon budistin
bir finansal deha musevinin
bir fizik dehası nonteistin
bir matematik dehası hindunun
bir alevinin
bir hristiyanın
vs

göremediği, ıskaladığı şey nedir?

sizin bu tanrı veya inanç her neyse bu kadar gizemli, ulaşılması çok zor bir şey mi ki bunca insan bunu ıskalıyor?
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Karşılaştırma yaptığınız ve bir Tanrı inancı olduğunu söylediğiniz örneklerin çoğu puta tapar, farkında olmalısınız. "Puta tapmayın, sizin fiziğinizle benzer fiziğe sahip bir şey nasıl olurda sizin Tanrı'nız olur" diyen anlayış ile yine bu anlayışları aynı kefeye koyuyorsunuz. İneğe tapanları aynı kefeye koyuyorsunuz. Bu şekildeki birçok inancın kutsalına, siz insan olarak fiziki zarar verebiliyorsunuz. Bunlar nasıl Tanrı'dır, nasıl kutsallardır ki, zarar görüyorlar? Siz onları da Tanrı sayıyor ve bana örnek olarak sunuyorsunuz. Bu çıkmaz yoldur. Devam edebilmek adına, bu kriter hep aklınızda olsun, örneklerinizi buna göre verin. Çünkü putçularınki, bir inanç değildir. Çünkü Tanrı'ları zarar görebilmektedir. Bu örnekten dolayı dahi diyebilirim ki; dünya üzerinde yaşayan ve henüz inanç adına hiçbir şey bilmeyen bir bireye (inançların hepsine nötrdür kendisi, inançsızlığa da) bu basit örneği söylediğinizde, onların ne yaptıklarını bilmediklerini size söyleyecektir. Kırılıp dökülebilen, yenip içilen Tanrı'ları olanların inançlarına siz saygılı davranabilirsiniz. Bu sizin, putları Tanrı kabul ettiğinizi gösterir. Onların insanlığına her daim saygılı davranırım ama inandıkları kutsallar ellerim ile kırılıp dökülebilmekte, öldürülebilmektedir. Daha ne söylenebilir? İnandığıma bunları yapabilir misiniz? Hala onları inanç sayabilir misiniz?

burda eleştirip, ötelediğiniz dinleri ve inanç çeşitlerini öncelikle güzel bir şekilde araştırmanızı dilerim..
onlar ineğe maymuna tapmazlar, sadece dini inançları gereği bu hayvanları kutsal sayarlar.
ineğe tapıyorlar dediğiniz insanların dini hinduizmdir
hinduzim; bilinen en eski dinlerdendir yaklaşık 6-7 bin yıllık olduğu ve kurucusunun bilinmediği söylenir
"vedalar" isimli kutsal saydıkları metinleri vardır ve tanrıdan geldiğine, tanrı/tanrılar tarafından yazıldığına inanırlar
aynı sizin kurana inandığınız gibi yani
ya da aynı bir musevi bir hristiyan gibidirler..
elimizde bir kitap/metin var, bu kitap kutsaldır çünkü tanrı tarafından yazılmıştır..
yani sizin kulaktan dolma edindiğiniz bilgiler gibi değildir, onların da tanrı/tanrıları vardır ama somut bedenleri yoktur.

siz nasıl kabeyi, camiyi, sinagogu, kiliseyi, kuranı, incili, tevratı zeburu somut olduğu halde tanrısal bir araç olarak kutsuyorsanız
onların da yaptığı bundan farklı bir şey değildir..

fiziksel zarar verme konusuna gelince; günümüz popüler dinlerde hiç kimsenin soyut inancına fiiksel zarar veremezsiniz zaten
sadece inancını somutlaştırıp kutsadığı araçlara zarar verebilirsiniz
bu fiziksel zarar verme durumu da tüm dinler ve onların somutları için geçerlidir..

bugünlük tıkandım, pilim bitti :)
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
birazcık mola sonrası..

bir test sorusu hazırlayalım..

soru: aşağıdaki felsefelerden "gerçek" olanı işaretleyip batıl/yanılma olanlarından ayırınız

a)hristiyanlık
b)islam
c)hinduizm
d)budizm)
e)ateizm
f)musevilik
g)deizm
h)diğer tüm küçük felsefeler
I)hepsi
J)hiçbiri

not: yukarıda sıralama inanan tahmini insan sayısına göredir..

bu testi dünyanın dört bir coğrafyasına götürelim..
amerikadan, kübaya, kutuplardan rusyaya, hindistandan israile, türkiyeden japonyaya, afrikadaki en ilkel kabilelere kadar..

ve ondan sonra insanoğlunun verdiği cevaplara bakalım..

insanoğlunun aynı bir devekuşu başını kuma gömüp nasıl kendini göremediği için saklandığına şahit olalım..

bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığının nasıl buharlaştığını görelim..

gerçek ve rüyanın nasıl biribirine karıştığını görelim..

ve tüm bu testlerin sonucuna rağmen neredeyse tüm insanoğlunun hala

"benim felsefem hakikat diğerleri batıl/yanılgı" da ısrar ettiğini görüp

şükür ki egonun savunma mekanızmaları var deyip şükredelim..

yoksa bu bu gizemli/bilinmeyen varoluşta insanoğlu denen canlı nasıl yaşama tutunup soyunu devam ettirebilirdi?

bu mümkün olur muydu?
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Size uzun uzun yazmak isteğim, diğer bir konu ile sizin konunuzu birleştirmeme sebep oldu. Oraya yazdım. Dilerseniz diğer dostumuza yazdığım yazıdan, kendinize de pay biçebilirsiniz.

http://www.felsefe.net/genel-tartis...tzsche-ve-ust-insan-kavrami-3.html#post103263

Ama şunu ekleyeyim, hani demiştim ya cıvıklaşır muhabbet diye, saçma sorular türer, biraz erken başladınız.

bir elektronik dehası japon budistin
bir finansal deha musevinin
bir fizik dehası nonteistin
bir matematik dehası hindunun
bir alevinin
bir hristiyanın
vs

göremediği, ıskaladığı şey nedir?

Neden konuyu kendinizden öteliyorsunuz? "Sizden farkım nedir?" Bunu sorabilirsiniz ancak. Diğerlerini sormaya sizin hakkınız yok, çünkü siz de tanımıyorsunuz kimdir bahsettiğiniz kişiler ve ben de buna cevap vermeye kabiliyetli değilim. Çünkü bahsettiğiniz elektronik dehası japon budisti tanımıyorum, onunla hiç muhabbet etmedim, nereden bilebilirim o ne ıskalamış? Siz ile muhabbet ediyorum ve siz ne ıskalamışsınız onu bilebilirim. Zaten kaale aldığım insanlar elektronik dehası japon budist ve yazdığınız diğerleri değil. Sizsiniz.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Kimsenin kimseyi ötelediği yoktur,

sevgili arkadaşım..
kendi inancınızın haricindeki diğer insanların inançlarını beğenmiyor ve eleştiriyorsunuz,
putçuluk diyorsunuz, saçma diyorsunuz, onlar inanç değildir diyorsunuz..
öteliyorsunuz derken bunu kastediyorum..
ve bu durumdan dolayı da sizi yargılamıyorum..
sadece siz değil dünyadaki her farklı inançtan insan kendi inancı dışındaki inançlar için aynı şekilde düşünmek ve davranmak zorundadır zaten diyorum.. zihinde/egoda yaşamak bunu gerektirir,
o yüzden insanoğlu beyin nörokimyasının bir robotudur,
hür iradesi yoktur demeye çalışıyorum..
ve bu durumun insanoğlu arasında nasıl bir bozgunculuk yaptığını,
ve nasıl bir hastalık olduğunu göstermeye çalışıyorum..

Ayrıca rakamlar üzerinden de konuşmuşsunuz; başka bir konuda, başka bir insana rakamlara bakarak doğru/yanlış, haklı/haksız yorumu yapılamayacağını, rakamların o konuda tarafımı desteklemesine rağmen, onları kullanarak kimseyi haksız pozisyona düşüremeyeceğimi belli ettim. Nasıl yani, şöyle ki; dünya üzerinde 7 milyar insan varsa, bu insanların çoğunluğu, aynı olmasa da, bir Yaratan'a inanır. Bu durumda inanmayanlar yanlış/haksız/bilmiyor olurlar. Bana göre olmazlar. Rakamlar üzerinden de gitmeyiniz, bu da aklınızda olsun.

rakamlar üzerinden giderek doğru/yanlış, haklı/haksız yorumu yapmıyorum..
siz felsefeleri insan yapımı ve tanrı yapımı diye ikiye ayırıyorsunuz ya,
onu vurgulamak için sizin felsefenizin(islam) tanrı yapımı olduğuna inanan tahmini sadece 1.5 milyar insan var dedim..
yani bir felsefenin tanrı mı yoksa insan yapımı mı olduğuna sadece o felsefeye o anlamı yükleyenler veriyor diyorum..
mesela size göre hinduizm sanırım tanrısal değil insansal bir yapıya sahip din/felsefe, aksi takdirde onları putçu diye nitelendirmezdiniz
oysa bugün yaklaşık 800-1milyar inananıyla 3. büyük bir din olan hinduizm inananlarına göre tanrının dinidir..

yani anlatmaya çalıştığım şey şu..
bir felsefenin/inancının tanrısalmı insansalmı olduğunu belirleyecek bilimsel bir yöntemimiz yok..
o yüzden bir felsefenin insanüstü/tanrısal olması sadece o felsefeyi benimseyip inandırılmış insanlar için geçerlidir..
sizin islam felsefeniz sadece ona inandırılmış insan için tanrısaldır, geriye kalan 5.5 milyar için tanrısal değil insan yapımıdır..

ayrıca hayata anlam ve içerik vermek zorunda kalan insanoğlu için tutunduğu/savunduğu felsefenin tanrısal olma zorunluluğu nerden çıkarıyorsunuz?

komünizm/ateizm, taoizm, konfiçyusçuluk vs gibi felsefeler bir tanrıyı hedef göstermediği için yanılgı ve hata mı?

her felsefenin/dinin/inancın temel yaratıcısı insanoğludur

ama bunu yaratanların bazıları tanrıyı hedef gösterir, tanrısal bir güçten kaynaklandığını iddia eder, bazıları başka bir şeyi hedef gösterir..
insanlar da bu kişilere inanır ya da inanmaz..

Egosunu yenip bilmediğini kabul ettikten sonra ve araştırıp bilmeye başladığında ise

bu ego kavramı günlük kullanımda dilimize öylesine yerleşmiş ve o kadar farklı kullanılıyor ki, ben bazen bu kavramı kullanmaktan kaçınmak zorunda kalıyorum..
kibir, kendini beğenmişlik, üstün görme vs gibi olumsuz anlamlarda kullanılıyor..

oysa ego; insanoğlunun soyut yapısını ifade edebilmek adına kullanılan ve komplex bir benlik katmanını ifade etmek için kullanılan bir kavramdır..
ama bu kelime herkesin dilindedir ve günlük kullanımdaki bu farklı anlayıştan dolayı önemi vurgulanamamaktadır..

o yüzden egonun ifade ettiği benlik katmanı için "zahiri/sahte/yalancı benlik" kavramının daha uygun olacağını düşünüyorum..
bu benlik insanoğlu bilincinin ve mululuğunun üzerindeki bir kılıf/kalkan gibidir.. bu benlik katmanında yaşadığınız sürece bilinciniz kapanır mutluluğunuz azalır ve sahte mutlululara yaşamınızı derin bir uykuda rüya görerek geçirmeniz gerekmektedir..

eski zaman aydınlarının, mistiklerinin bahsettiği "ölmeden önce ölmek" denilen kavramın bu yalancı benlikten arınmak olduğunu düşünüyorum..
burda ölen bu yalancı benliğinizdir, egonuzdur, onun altında gerçek/öz benliğiniz vardır ve sahneye o çıkar artık..
bilinciniz pırıl pırıldır ve kristalleşir, varoluşla aranızda hiç bir filtre/kalkan kalmaz, artık birinci elden(safbilinç/özbenlik/özenerji) bilgi alışverişi başlar..
su dolu bir bardağın boşalmasıyla birlikte içine havanın kendiliğinden dolması gibi bir şeydir..
bardağın içindeki su; yalancı benliğinizdir, egonuzdur.. bardağın içine hava girmesine müsaade etmez..
su çıkmadan bardağın içine hava giremeyeceği gibi, egodan arınmadan da gerçek kendinizle özünüzle tanışmanız mümkün değildir..
ve bardak içindeki suyu kendi istenciyle boşaltamaz, öteden gelen bir etkiyle bardaktan su boşalır ve bardak havayla dolar..
neyse bunları anlatmak, dile getirmek, aktarmak çok zor.. deneyimleyenler anlar diyelim kısaca..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Ama şunu ekleyeyim, hani demiştim ya cıvıklaşır muhabbet diye, saçma sorular türer, biraz erken başladınız.

:) sağolasın sevgili arkadaşım.. dediğin gibi olsun..
yalancı benliğin savunma mekanızmaları devreye erken girdi desem..

yalancıbenlik sahip olduğu ve tutunduğu "insandan öte" kavramları korumak ve bunlardan sağladığı yalancı mutluluğu korumak adına bunları yapacaktır..
ve bunları yaparken sizin farkında bile olmadığınız bir şekilde arka planda sinsice mükemmel bir şekilde çalışır..
egonun savunma mekanızmalarından bahsediyorum, yadsıma, inkar, küçümseme, alaya alma, saldırma ve nihayetinde tehditle başa çıkamzsa kaçma..

bunları yazarken sakın sizi eleştirdiğimi falan düşünmeyin, üzülürüm..
çünkü benlik ve savunma mekanızmaları bu şekilde çalışır tüm insanoğlunda..
olurda bir gün özünüze inip gerçek kendinizle tanışıp kendinizi bulup, özünüzdeki mutlak mutlulukla, çoşkuyla tanışırsanız
işte o zaman "insandan öte"(tanrı dahil) hiç bir kavrama tutunup savunmak ve uğurda kendi türünüzün diğer bireyleriyle bir bozgunculuğa düşmezsiniz..
size gelen tüm saldırılar kılıçla havayı kesmeye çalışan birinin çabalarından öte gitmez..
çünkü sorun egodur, o ikinci yalancı benliğinizdir.. gelen tüm saldırları ciddiye alan, karşılayan ve cevap veren odur..
ortada ego yoksa saldırı da yoktur, savunma ve cevap da yoktur..
havayı kılıçla kesmeye çalışan boşa harcadığı enerjiyle kalır..
kılıçla taaruza maruz kalan havada en ufak bir değişim yoktur..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Siz ile muhabbet ediyorum ve "siz ne ıskalamışsınız onu bilebilirim". Zaten kaale aldığım insanlar elektronik dehası japon budist ve yazdığınız diğerleri değil. Sizsiniz.
peki burdan devam edelim..
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Yazdıklarınızı okudum fakat cevap yazamıyorum, işlerim çok yoğun, lütfen kusuruma bakmayın, yazmak istiyorum esasen. Size katıldığım noktalar var, çok güzel açıkladığınızı düşündüğüm yerler var, katılamadığım noktalar da var :) Ötelemem ile ilgili söylediklerinize katıldım fakat elbette söylenecekler var ama vakit izin vermiyor. Yazacağım, en kısa zamanda :)
 

perkon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
1 Şub 2012
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
bu durumda sorumluluk kavramının tanımına ihtiyaç var?.ne dersin dostum?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst