Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
hayat..uçsuz bucaksız görünen kelime.. hayat bir başlangıç mıdır yoksa bitiş mi?buna karar verebildiği gün mü anlayacak hayatın ne demek olduğunu?ben hayat nedir çözemedim..ya büyük bir bışluk büyük bir hiçlik ya da en büyük değer en büyük anlam..bu karmaşa içerisinde sürükleniyorken anlayamıyorum hayat bana ya da bize ne anlatıyor amacımız ne karar veremiyorum sadece gereklerimi yerine getiriyorum sorgusuz sualsiz deam ediyorum yolun sonunda güneşi görmeyi beklercesine ama ya güneş diye bir şey yoksa!.. ???
Konuya birisi bence diye başlamış.Hayatından ben kelimesini çıkarırsan,daha mutlu olursun.
Her üfleyişte başka sesler çıkaran flütün sesini duyman icin ben kelimesini hayatından çıkar.
Önce kendini tanı sonra olanı bil.
EY HAYAT ÖLÜM OLMASAYDI SENİ BU KADAR SEVMEZDİM.
Bu soruya olumlu, güzel şeyler yazmak cok isterdim ama yazamıyorum.. Hayatın su an anlamını çözebilmiş, ne olduğunu çözebilmiş değilim.. acıkcası sonunda ödül, ceza olduğunu da hic düşünmüyorum.. fazla şey de söylemek istemiyorum, burası sadece hayat hakkındaki görüşümüz için açılmıs sanırım, baska baslıklar altında tartısırım artık içimdeki konuları.. su sıralar hayatımın bol calkantılı, ama aslında kolay da yön alabilecek diyemeyecğim ilginç bir noktasındayım, karamsarlık da üstüme biraz yapışmış durumda.. hayattan su anda tek beklentim hayatın amacını öğrenmek.. bunun da acıkcası su anki mevcut dinlerde cevabını bulabilmiş değilim..
Hayat,tam olarak ne zaman başladığını bilmediğimiz, ne zaman biteceğini de bilmediğimiz ve her an kaybedebileceğimiz,farklı şekillerde sunulan bir hediyedir bize.Çevremizde birçok varlık vardır ancak bir hayata sahip değillerdir,bizi onlardan ayıran en önemli özelliktir hayat hele de onu iyi yaşayabiliyorsak...Bana göre 3 koşulu vardır hayatın.Seçim yapmak,acı çekmek ve değişmek...Herkes farklı bir amaç edinir hayatta hepimiz de mutlu olmak iteriz,ancak amaçsız ne sonuç ne mutluluk olur, zaten mutlulukta bir amaçtır.Hayata hakkında kişiye göre değişen sayısız yorum yapılabilir bence.
Çoğu zaman herkesin hayattan nefret ettiğimiz anlar olmuştur.
Bazen ölsem de kurtulsam dediğimiz anlar…
İşte böyle bir anda Azrail kapımız çalsa ve ruhunu almaya geldim dese,
Kaçımız buyur içeri deriz.
Biraz önce bıktım artık yaşamak istemiyorum diyorduk, ama Azrail’e de kapıyı açmak istemiyoruz. Demek ki her şeye rağmen yaşamak istiyoruz…
Hayat standardı bizlerden daha zor olanları düşüneceğiz, bizlerden iyileri değil. İsyan etmek, bağırıp çağırmak, birilerinin hayatına bakıp sürekli imrenmek veya kıskançlık krizlerine girmek çözüm değil!
Hayatın renklerini biz aramalıyız.
Hayat hep siyah-beyaz renklerden oluşuyor ve başka renk göremiyorsak,
Siyah ve beyazında bir renk olduğunu kabul edip bu iki renkle mutlu olmaya çalışmalıyız.
Güzel görme, güzellikler bulma adına çabalarımız olmalı! Değiştiremediğimiz şeyler içinde üzülmemeli ve ruhumuza eziyet etmemeliyiz.
Kader defterinde bizim için uygun görülen hayatı;
Kabul ederek,
Küsmeden, Onunla barışık yaşayarak,
Geçmişe hayıflanmadan,
Yapamadıklarımızı ve keşkelerimizi bir yana bırakarak,
Umudunuzu kaybetmeden,
Mevcut hayattan mutluluğu nasıl sağabilirimin hesabının yaparak,
Hayat yolunun bundan sonraki kısmında güzellikler de, engellerde olabileceğini düşünerek,
Neden ve niçin’lerle boğuşmadan,
Hayattan çok şey beklemeden, beklentilerimizi abartmadan,
Hayatın ellerini bırakmadan (nasıl olsa o bizi bir gün bırakacak acele etme)
Bir kere dünyaya geldiğimizin, bir defa yaşama hakkımızın olduğunun, başka şans tanınmayacağının bilinci ile:
Bence hayat bir tesadüftür, bizde tesadüfün yaratmış olduğu soru işaretleriyiz.
Komik ve acı olanda,hiç sormaya vazgeçmediğimiz soruların cevaplarının aslında sorulma nedenlerinde yatmasıdır.
Hayat kişilere göre şekillenebilen kişisel bi kavramdır..Bana göre; bir sınav,kendimize verdiğimiz iç savaş, yaşama tutunma mücadelesindeki mekandan ibaret yalnızca..
Örneklendirmem gerekiyorsa sizi bi adaya bırakmışlar hiçbirşey varlığını size hissettirmiyor, başlarda fakat siz hayatta kalamama korkusundan kaynaklı olan bi takım bilgi arayışına girersiniz "burası neresi ?ne işim var ?" sorularının ardından "nasıl hayatta kalabilirim ? ne yapıp burada ki sınavımı başarıyla tamamlayıp normale dönebilirim ? " soruların cevabını bulmak için vaktiniz boldur, bunları ararken varlığını gösteren değerler bulursunuz bi gün yakındalarda bi kuş görürsünüz bi gün balık tutmayı öğrenirsiniz bi gün ağlamanın fayda getirmediğini bi gün aslında ALLAH ile hiç bu kadar baş başa kalmadığınızı en azından orada kendinizi analiz edebilirsiniz yani hep düşünme öğrenme eylemleriyle geçirirsiniz zamanınızın çoğunu..Hayatta böyledir işte bilgiye ulaşmak ve sınavı başarılı tamamlamak için yapayalnız bırakılan bir kara parçasına verilen isim yalnızca .))
Her şey zıddıyla bilinir prensibi gereğince düşünürsek hayat ölümün zıddıdır ve canlılık,bir şeyler yapabilme yetisi,düşünebilmektir,nefes almakltır,diyebiliriz.
"Düşünüyorum,öyle ise varım" diyen düşünür kimdi?
Ben hayatı bir oyun sahasına benzetirim. Futbol mu, voleybol mu, satranç mı oynandığı önemli değildir. İnsanlar da bu oyun sahasında birer oyuncudurlar. Satranç taşlarının hepsinin nasıl ayrı ayrı bir fonksiyonu varsa, insanlara da farklı farklı roller verilmiştir. Oyun sahası hep mevcuttur, oyuncular hep değişir ve roller de dağıtılıp durur. Hepimiz üzerimize düşen bu rollerle, kendimizce doğru olan fikirlerle hamleler yaparız. Sonra da her oyunun, oyuncular açısından bir sonu olduğu gibi, “ölüm” rolümüzü tamamlar ve sahayı başkalarına bırakırız. Eğer takım oyunu oynarsak, hepimiz başarılı sonuç alırız. Bu sonucu da sağlık, huzur ve mutluluk olarak nitelendirmekteyim. Eğer takımı iyi kuramazsak az başarılı olsak da yine de bir sonuç elde ederiz ve rollerimizi başkalarına bırakırız.