- 23 Ara 2012
- 4,763
- 319
- 83
Arkadasim size tanri yok diyorsam bu tanri yok anlamina geliyordur...
ne bitmez kavgaymış![]()
O kadar yazılandan sonra yukarıdaki cümle kavganın niye bitmediğini özetlemiyor mu?Demek ki Rabbim beni sabır ile sınıyor.
Arkadasim size tanri yok diyorsam bu tanri yok anlamina geliyordur...
ne bitmez kavgaymış![]()
, "Uydurma Hadisler başlığı altında hadis uyduruluyor değil mi ve hadis uydurmamız gerekiyor değil mi ?"
---
- "bütün hadisler uydurmadır" önermesi altında bütün hadisler uydurmadır
- "kimi hadisler uydurmadır ve kimi hadisler uydurma değildir" önermesi altında kimi hadisler uydurma ve kimi hadisler uydurma değildir
- kimi hadislerin uydurma, kimlerinin hadislerin uydurma değil olduğu önermesi altında, hangi hadislerin uydurma olduğunu belirlemek kesinliği, kesinlik olarak belirlenemez ve bu kanıtlanamaz önermesi ise ilginçtir
bu özneldir...
çünkü kimi hadisler uydurmadır önermesi altında uydurma hadisleri bulmak;
kimi işlevi;
özneleyicinin öznesi
karar verecektir..
gerçel kesinlik arayanlara; –seçim şanslılığı ve seçme, karar vermenin anlamı ve ölçütü nedir?
--
"bütün insanlar son peygamberdir önermesi altında muhammed ya da herhangi biri son peygamderdir ve olabilir" önermesi ilginçtir ancak bütün insanlar peygamber değildir ve bazı kimi insanlar peygmaberdir ve onlar tanrı tarafında seçilmiştir-belirlenmiştir ve tayin edilmiştir önermesi işlem görür-yürürlüktedir
bütün dinler son dindir önermesinde islamın son din olduğu olduğu tanıtlanabilir mi?
"herhangi bir din, ilk ve son din olabilir" önermesi çatısı ve ışığı altında, herhangi bir din, ilk ve son dindir
din nedir? önermesine soru kurar-bağlar.. -zihinde bu çatışma
bütün dinler ilk ya da son dindir ve olabilir ve ilk ve son paradigması karmaşık bir paradigmadır ve dil anlamsızdır önermesi altında;?
ilk ve son zaman ve yer paradigması olarak düzeysel-yersel belirlidir. ilk yada son ileri giden bi şeyin belirlenmiş kapanımıdır
-daire yüzeyinde belirlenecek ilk ve son noktaları görecedir, görece ölçümlenebilecektir gibi önermeler?
yeni önermeler matematiğinde ve yeni matematikte ?
yukarıdaki önermelerin bazılarının -ışığı- altında ben dini ve tanrıyı tanıtlayabilirim -kanıtlayabilirim kesinleyebilirim-belirleyebilirim ve kabul ederim
tanrıyı da-tanrınızı da; çatışkısız-kuşkusuz;
---
tanrı sözü diye bi şey yoktur çünkü tanrının dili ve lisanı ve konuşması yoktur
tanrı konuşmaz, konuşma bilmez ve ses çıkarmaz ki önermesi üzerine
tanrı insanlarla insan diliyle ve sözüyle iletişim kurar bu yüzden bunlar insan dili ve sözüne çevrilmiş tanrısal anlamalardır (insanların tanrıca anlamasıdır) önermesi ?
bir kuş insanla ya da insan bi kuşla ne kadar iletişim kurabilirse tanrı insanla o kadar iletişim mi kurar/kurabilir benzetmesinde
sözcük insan sözdür ve dilidir; insan dili insancadır ve yazılanlar ve yazdırılacaklarda tanrıca değil insancadır ve insanca olacaktır
"eğer bi insan bi maymunla iletişim kurup bunlar maymunca anlaşılsaydı ve yazılsaydı bunlar insan sözü ve insanca olur muydu?"
insan maymun (…) iletişiminden damıtılmış maymunca anlayışlar/kavrayışlar olurdu
sanırım
"ya da bi insan bi kuşla iletişim kurup bunlar kuşça ötülseydi bunlar insan sözü/ötüşü olur muydu?"
"anladım- matematikçe ve mantıkça öğrenirken dilce bir yoldur"
İleri hadisler matmatiği ve fiziği ve yüksek matematiği
"tanrı buyruk vermez, tanrı rica eder-tanrı katında emir kipi yoktur"
önermesinin doğumu
Tanrının ol kipleri yapma fiilidir ve iş/zaman kipidir
İnsanlık dili emirlidir –ve emirli olduğu için tanrının öylece birden,kendiliğinden zorsuz oldurma ve yapma işi/fiili ; bize zorunlu ve zor yapmalı ve dolayısıyla emirli-buyruklu yansır
oysa tanrı kolay yapar ve emirsizdir-zorsuzdur..
hadisesi ve hadisi doğumu
"tanrı dili emirsizdir" önermesinde gelişenler
"Tanrıca olan öğüt, öneri önerme, yol ve yordam öğütleyiş cümleleri ve tavsiye ve teselliler ve tecelliler kipleri emir kipleri ile dönüştürülür ve çağrılır"
Bunlar tanrıya hürmettir bu hadisler doğrulmadı mı?
-bu yetim hadis'i kimse sahiplenmez mi?
tanrı şaka yapar önermesinde cehennem tanrının en büyük şakasıdır,
bu hadis ulaşmadı mı size;
tanrı bir kozmik şakacıdır; oyun oynamak ve eğlenmekte onun işleri arasındadır;
tanrı eğlencelidir-tanrı güler ve güler ve sevgi ve kahkaha ve mutluluk-patlanç duyar/doludur ;
oturduğu yerden oturup -gür- kahkahalarla izlem saçmaktan mutluluk duyar-doyar ve varoluşuyla oynar/gebedir önermesi=
tanrı korkutmaz-şaka yapar
olsa ne olur canım -hadis?- olur mu?
niye onlar daha iyi mi hadis yazıyor -şimdi,
[MENTION=6360]ihaveanidea[/MENTION] @ kierkegaardsoren @ sanalmanik
arkadaşlar öncelikle şunu söyleyim bu başlıkta din tartışması yapmak istemiyorum ama mecburen kısmende olsa yapacağım.. ve sanalmanik kusura bakma ama hikayeyi çok dikkatli okudum sonrasında yazdıklarını ise okumaya çalıştım ama pes edip bıraktım. hikayenle de fazla bir bağlantı kuramadım. din bize hiç öğretilmemeliydi? hikayenle kurabildiğim tek bağlantı bu.. .
Tabu?
Tartışılmadan benimsenen, dokunulmaktan korkulan statükonun düşüncedeki yansımaları/duvarlarıdır. Düş dünyamızı parçalayan ve onu köleleştiren, adeta esir alan sözde değerlerdir. Peşin benimsemeyi zorunlu olarak taşıdığı için doğruluğu hiçbir zaman kanıtlanamayan toplumsal dayatmalar ile oluşan bireysel korkulardır. Bir düşüncenin/ bir hipotezin / bir bilginin doğruluğu ancak tartışılmaya, eleştiriye açık olması ile mümkündür. Tartışmaya kapalı bir düşünce peşin olarak yanlış olduğu için kapalı olmak zorundadır. Demek ki, tabular yanlış olan düşüncelerin doğru olarak benimsenmesi anlamına gelir ki, bu durum, bilincin inkarıdır. İnsan türü bilincini/tarihsel belleğini neden inkar eder ki?
Tabulara sığınmak belki de düşünmeyi gerektirmediği için tembelliği yeğleyen insan türünün bir sığınağı olmasın?
Korku neyi doğurur?
--------
tabulara sığınmak kolaydır çünkü direniş göstermek sancı gerektirir,bu da zinde bir beyin/ruh ister..
korku neyi doğurur?içe kapanmayı,doğru gösterileni sorgulamamayı,üretim istenci yoksunluğunu,tembelliği,kendine yabancılaşmayı,sevgisizliği,değersizlik duygusunu dolayısıyla güvensizliği,kimsesizliği..korku bireyin/toplumun başındaki en büyük beladır,hemen hemen her sorunun-en azından çözümsüzlüğün-temelinde bu duygu yatar.bazen öyle geliyor ki bana;sanki korkularımızdan sıyrılırsak barış hemen filizlenecek,sistemin en katı parçaları dağılıp yok olacak,yepyeni bir dünya kurulacak..tabi ki kolay değil(itirazları duyar gibiyim)ama ilk adım için en önemli kıvılcım bu,tabularımızın farkına varmak ve özgürlüğümüzü nasıl zehirlediğini görmek..
------
Tabuları basleyen sorgulamayı unutan zihinlerimizdir..ve bu çok derinlerdedir,
http://www.felsefe.net/serbest-kursu/1602-tabu.html
tabu-ları yıkmakla başlanmalı; ve fakat bu da, pek kolay görünmüyor. göz-ardı edilen olgu ise karşı-tez geliştirmeden salt eleştirmek için eleştirmektir. bazı olguları/süreçleri bir-e-bir yaşamadan bir şeyler istemek doğrusu bir çabasızlık olsa gerek. tabuları yıkmamız yetmiyor kansındayım; yeniyi yaratabilmek için belki de normalden daha fazla çaba harcamak gerekecektir. ayrıca kişinin yönelimleri, beklentileri onun yaklaşımlarını belirleyen etmenler olarak onu tartışma anlayışından/kültüründen uzaklaşıp yakınlaşmasına neden olacak etmenlerdir. öyle ise, öz/esas olanı irdelemek kadar onun irdelenmesi için izleyeceğimiz yöntemin de bir o kadar önemli olduğunu bilmemiz gerekmektedir. insan/doğa/canlı gördüğümüz, bildiğimiz,ulaştığımız tüm olgular gerçekten önemli ise, düşünce açıklaması ve tartışmak; öğrenmek ve öğretmek; çatışıp sentezlemek neden önemsiz olsun ki?
https://www.felsefe.net/12831-post2.html
eleştiriye, sorgulanmaya açık olmayan; dogmadır, kutsaldır, tabudur... oysa düşünce, ancak karşı düşünceyle birlikte var olabilir / yol alabilir...
tabu nedir? nasıl aşılır? aşılması olanaklı mıdır?
bu, tabuların ne ölçüde aşıldığı ile ilgilidir; öyle tabular vardır ki, kişi onun tabu olduğunu bile fark edemeyebilir.
Tabularin en buyuk sorunu, sabitlenmesi, sorgulanmamasi, oldugu gibi kabul edilmesi, dogal olarak degerlendirilmesi, sahiplenilmesi, kesinligi, degismezligi ve caga gore de, tutuculugu ve gericiligidir.
Tabular bir yerde, aklin yonlendiricisi ve yoneticisi durumunda oldugu kadar, ayni zamanda, aklin iflasini getiren son sinirlardir.
Bazi tabular o kadar gucludurki, kisileri ve hatta toplumlari yasama, hayata baglar ve hatta tabiri caizse, toplumlarin anarsizmini onler.
Buradaki ilk tehlike, nihilizmin getirdigi tehlikedir. Yani, anarsizmin, bilincli ve farkinda olarak tabularin sorgulanmasi sonucu yikilmasi yerine, bilincsiz ve cikar ugruna bu tabularin yikilmasi ve kisilerin hissettikleri bu serbestligin dusunce ve davranis olarak dogurdugu, insanlikdisi sonuclardir.
Buradan su sonuc cikar. Demekki tabular sorgulanmadan ve bilincine varilmadan ortadan kaldirilmamalidir. Cunku boyle bir ortadan kaldirim, bosluga dusen kisinin, egosal temelli yanasimi ve herseyi kendi adina ve cikari adina mubah sayarak, her turlu insanlikdisi dusunce ve davranisi uygulamada kendini hakli gormesidir.
Ayni zamanda, tabulari bilincalti bir uygulama olarak algilayanlar da, bu tabularin birer kulu ve emir eri haline gelirler.
Bu ikisinin farki, ilki bireyci akilcilik ve dogal zihniyetin iflas ettigi yer, digeri kisinin hem kendi hem de turunun varliginin bilincine varamamasi ve yasam ve iliskilerini, tabular ugruna harcamasi, kullandirtmasi ve feda etmesidir.
Bu iki yapi arasinda caglar arasi bir bilinc ve farkindalik farki vardir. Ilki birey bilincini alamamis olmakla birlikte, bireyci aklini kendi turune karsi kullanirken, ikincisi, henuz daha varliginin farkinda degildir. Sadece onun icin ideolojik, inancsal, dogrusal tabular vardir ve bunlar onun yasamindan daha onemlidir.
bilhassa bilim ve bilimsellikte, tabularini hala yikamayanlar, bilim ve bilimselligi; ideolojik inancsal dogrulara metafizik ontoloji ve hatta teoloji temelinde peskes cekmektedirler. Ustelik dogallik kisvesi altinda, insanoglunu bu tabusal yonlendirim ve yonetim altinda tutmak, bir cesit kadere mahkum etmek emelindedirler.
Bir felsefe veya bilim adaminin, kendi bireysel, ideolojik, inancsal tabulari olabilir ve bu onu ilgilendirir. Yalniz, buradaki sorun; bireysel tabularini, bilim ve felsefi calismalarina bulastirip, bulastirmamasi, aciklamalarini bireysel/bilimsel/felsefi yapip yapmamasidir.
Not olarak, tabu kadar guclu olmasa da, her turlu veri, deger temelli sahiplenilen ve sabitlenilen her turlu metafizik ve etik kavramlarin da, tabudan farki yoktur.
Bu konuda hem bilim, hem dil, hem de felsefe de; baska bir matematiksel/mantiksal bilgi, birikim, gozlem, bilinc ve farkindalik gerektirir.
http://www.felsefe.net/felsefeye-giris/4247-tabu-tabulastirmak-tabulasmak-hakkinda.html
Dinin en buyuk ozelligi, insanoglunun kontrol ve iradesini baska bir guce baglama ve onlarin rahatlik ve mutlulugunu, onlara bir dizi verilerle sunma sistemidir.
Din, insanoglunun, ustunde bir gucu one surerek, insanoglunu gucsuz ve o guce yonelik kilar.
Unutulmamasi gereken son nokta, epistemolojinin gercekligidir.
Yani insanoglu ne kadar herseyi ortaya koymaya calisirsa calissin, bunu basaramayacak ve herzaman bir bilinmeyenle, ispat edilemeyenle karsi karsiya kalacaktir.
Insanoglu kendi yasami ve iliskisi, iletisimini kendisi mi yasayacak, yoksa baska bir guce mi teslim edecektir?
Bu soruya verilecek cevap, insanoglu butununun ve her bir kisisinin yasam anahtari olacaktir.
http://www.felsefe.net/din-bilimleri/4083-felsefi-temelde-din-kavrami.html
Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır
Empati bir kavram olarak ve etimolojik olarak- "herhangi bir olay karsisinda antipati ve sempati gibi taraftar olmak yerine, o olaya bir pozitif/negative yuk yuklememek ve olayi oldugu gibi algilamak" demektir.
Halk arasinda empatinin bilinen algisi ise- "bir kisinin bir yargiya ve tarafa varmadan once olanin yerine kendini koymasi" olarak algilanir.
"Her iki halde de, empati "kendi tarafindan, subjektivizminden siyrilmak ve ya baskasi adina ya da yuksuz olayi degerlendirmek" demektir."
Bir yerde "objektif olmak" ta empati duymaktir.
Insanoglunun bir bir olarak birler temelinde birbirini algilamasi ancak birey bilinci ve her bir bireyin, her bir bireyi onun her turlu degeri ile kabullenebilmesi yani farklari birlestirebilmesi ve bunu da zinciri olusturan halkalar olarak algilayabilmesi ile mumkundur.
Cok seslilik ya "bas agritir"
Ya da "biribirini tamamlar"
Iste ancak ikinci algi kucaklayicidir.
Bizler sadece bu varolus dediklerini algilar gozlemler ve onlar hakkinda kavramsal bilgi turetiriz. Yine kendimizce de, bunu gelistiririz.
Biz zihnimizi, davranisimizi ve bu temeldeki somutlastirmamizi, duzeni sistemi ve kanunlari yasalari yasam ve iliskilerimizi biribirimizle olan her turlu anlamsiz mucadelemizi, biribirimizin farkini tamamlamayi v.s. degistirebiliriz.
Biz hem kendimize hem de algiladigimiz her seye yanlis zihni yetimiz yuzunden zarar veriyoruz.
Herkes kendini degil, kendi degerlerince baskasini kendine gore "duzeltmek" istiyor. Sorun da burda.
Sozcukler sadece davranisitir. Buna teslim olmak, sozcuklere teslim olmaktir.
Guven insana DEGIL, ONUN GOZLEM VEREN DAVRANISINADIR. Bu da zaman isidir.
Empati "apatik (konu/kavram/olay disi kalmak), sempatik (olayin kabullu tarafi olmak), antipatik (olayin karsicikar tarafi olmak) degildir.
Iste geriye ne kaldi ise, empati odur.
Mesela bir kavrama/olaya konuya gosterilen empati, onu taraf olarak ifade etmek degil; tum taraflari ile tum resmini disaridan ve taraf almadan ortaya koymaktir.
[1] Kişinin kendisini başka bir bilincin yerine koyarak o bilincin duygularını, isteklerini ve düşüncelerini anlayabilmesi becerisi
[2] (ruh bilimi) Bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek
[3] (ruh bilimi) Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak
Başkalarının düşünce ve duygularını anlama yeteneğimiz, bunları kendi düşünce ve duygularımızla karşılaştırabilmemizin derecesine bağlıdır.
sözünü alarak başlangıç;
"ben eşitlikten başka bir gerçek aramadım...ya da sonuç yapılandırmadım"
-
diğer gerçek araştırması ve incelenmesi ve tüm toplananların/verilerin bir araya getirilmesi-derlenemsi ve sınanması-sorgulanması
ya da varoluşun aynısallığından (varolandaki herşeyin bir ve benzerliğinden) varoluştaki herşeyin birdeşliğinden özdeşliğinden ve aynı-aynısal benzer ve bir (eşit) türev -aynıdan ve kendinin ve bunun türev yapıdaşlığından başka ilke ve düşünce biçimi benimsemedim
düşüncemi bunlar üzerine temelledim-aradım ya da kurdum
diyorsun;
karşıtından sözedilmiş ve karşıtlığından bunu anlıyorumvaroluşun aynısallığından dem vurmak sonucuna yürümek
(varolandaki herşeyin bir ve benzer)türevliliğinden sözetmek
Dostum senin duygu ve düşünce dünyan hakkında bir algı bile oluşturamıyoruz, söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz,herşeyi paramparça ediyorsun.
seni üzmek istemem ama bu yazım biçiminle kimse sana ulaşamaz, sen bizlere yaklaşmalısın biz sana yaklaşamıyoruz..
Empati bir kavram olarak ve etimolojik olarak- "herhangi bir olay karsisinda antipati ve sempati gibi taraftar olmak yerine, o olaya bir pozitif/negative yuk yuklememek ve olayi oldugu gibi algilamak" demektir.
Halk arasinda empatinin bilinen algisi ise- "bir kisinin bir yargiya ve tarafa varmadan once olanin yerine kendini koymasi" olarak algilanir.
"Her iki halde de, empati "kendi tarafindan, subjektivizminden siyrilmak ve ya baskasi adina ya da yuksuz olayi degerlendirmek" demektir."
Bir yerde "objektif olmak" ta empati duymaktir.
Insanoglunun bir bir olarak birler temelinde birbirini algilamasi ancak birey bilinci ve her bir bireyin, her bir bireyi onun her turlu degeri ile kabullenebilmesi yani farklari birlestirebilmesi ve bunu da zinciri olusturan halkalar olarak algilayabilmesi ile mumkundur.
Cok seslilik ya "bas agritir"
Ya da "biribirini tamamlar"
Iste ancak ikinci algi kucaklayicidir.
Bizler sadece bu varolus dediklerini algilar gozlemler ve onlar hakkinda kavramsal bilgi turetiriz. Yine kendimizce de, bunu gelistiririz.
Biz zihnimizi, davranisimizi ve bu temeldeki somutlastirmamizi, duzeni sistemi ve kanunlari yasalari yasam ve iliskilerimizi biribirimizle olan her turlu anlamsiz mucadelemizi, biribirimizin farkini tamamlamayi v.s. degistirebiliriz.
Biz hem kendimize hem de algiladigimiz her seye yanlis zihni yetimiz yuzunden zarar veriyoruz.
Herkes kendini degil, kendi degerlerince baskasini kendine gore "duzeltmek" istiyor. Sorun da burda.
Sozcukler sadece davranisitir. Buna teslim olmak, sozcuklere teslim olmaktir.
Guven insana DEGIL, ONUN GOZLEM VEREN DAVRANISINADIR. Bu da zaman isidir.
Dostum senin duygu ve düşünce dünyan hakkında bir algı bile oluşturamıyoruz, söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz,herşeyi paramparça ediyorsun.
seni üzmek istemem ama bu yazım biçiminle kimse sana ulaşamaz, sen bizlere yaklaşmalısın biz sana yaklaşamıyoruz..
Dostum senin duygu ve düşünce dünyan hakkında bir algı bile oluşturamıyoruz, söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz,herşeyi paramparça ediyorsun.
seni üzmek istemem ama bu yazım biçiminle kimse sana ulaşamaz, sen bizlere yaklaşmalısın biz sana yaklaşamıyoruz..
Dostum senin duygu ve düşünce dünyan hakkında bir algı bile oluşturamıyoruz, söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz,herşeyi paramparça ediyorsun.
seni üzmek istemem ama bu yazım biçiminle kimse sana ulaşamaz, sen bizlere yaklaşmalısın biz sana yaklaşamıyoruz..
Dostum senin duygu ve düşünce dünyan hakkında bir algı bile oluşturamıyoruz, söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz,herşeyi paramparça ediyorsun.
seni üzmek istemem ama bu yazım biçiminle kimse sana ulaşamaz, sen bizlere yaklaşmalısın biz sana yaklaşamıyoruz..
"Evrnenin varlıkın -varoluşun yaratılışını kutsal kitaplar babında ontolojik sembolojik (yada sembiyotik) incelemesi"
diye bir başlangıç;
Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.
3 Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu.
4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
boşluk ve şekilsizlik birinci imgemiz
engin kapalılık ya da doluluk sanırım iki
dalgalanmanın kendisi ve doluluk içi -alan iç- uyarılmalı orda sembolizme bozuk ya da eksik boşluklu
görüyoruz ki deniz bütünlüğüyle su bütünlüğüyle ufuk derinlik-bütnlük vb sağlanıyor
ya da genişlik hissi derinlik yorumu vb.
(eğer içine koyarsanız çekerseniz kendinizi üstüne değil -bakın tanrı başta üstte -açıklayacağım tüm imgemi deneyeceğim)
"dalgalı saydam varoluşun içine kendini koymak tüm yönlerden"
dalgalı sarılganla kendini kuşatmak
bir önermede burdan boşluğun kendini titreştirmek/titreşimlemek-ardımlamak ardışımlamak kendini iç yapılamak yapıştırmak ve titreştirmek -bileştirmek gibi bir his;
"arka hissini sağlamak bağlamının önemi imgede"
denizin ve dalganın içine kendini koyduğunuzda arka nasıl
arkada bir denizi görebiliyormusunuz=? hissedibiliyor musunuz? gözlemci farkı
ayna yüzeyi -arka derinlik vb mi var
arkayı kara tutmak -boş tutumak kendini içine almak sarmak anlıyor musun
başka da yorumlanabilir-başkaca da geniş çok geniş
tanrının ruhunun su üzerinde dalgalanması çekimlilik ya da hareketilik ama size ne çağrıştırıypor
zihindeki imge ne?=
---
tanrı ışığın olduğu yeri karanlıktan ayırdı
iki bölme ne anlatıyor;
bunlar varoluşsal sembolizmalar-evrensel psişe;
mitler ve mitosların büyüsü;
mitossuz zihin var mı?
----
Suların ortasında bir kubbe olsun
suların ortasındaki kubbe daire daireslilk ilk imde ve yorumda-genişletilecek
O zaman Arş'ı su üzerinde idi.
ben içinde ya da su bütün durumu öneriyorum-
komple sunun kendisi saydamlığı dalgalılığı ile beraber
üzer değil
üzer imgenizde ilk ne var?
dış imgede ilk ne var
ufukta ne var?
dış imge dış ufukta ne var?
---
su ne renk?
gökleri ve yeri altı günde yaradan O'dur.
günü burda katmanlama olarka yorumladık
boyutlandırma aşamalanma
birincil
sonral devam
yoğunluk derinlik hisleri-perdeliyor
kavramın gün olduğuna emin değilim-tüm kaynakları inceleyebilirim*-internette bulabileceğim her şey şimdilik;
yedi kat kavramına da dönebilirdik;
ama ben boşluklu dalgalılık üzerinde durmak istemiştim
asıltılı varoluş rahatı;
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu. Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. Işığa “gündüz”, karanlığa “gece” adını verdi.
"şekilsiz bir saydamlık ve -titreşme- düşünmemiz öneriliyor;"
bu kıssanıın özeti
şekilsiz bir saydamlık ve -titreşme-(dalgalılık-çekimlilik içindüşünmemiz öneriliyor;"
her yönden tutan aşağı ve yukarı çekmeyen gitmeyen bu uzar
uay boşluğu yerçekimsizliği değil bu;
kendi imgelerinizi inceleyin-bunu küçümsemeyin...
---------- Mesajlar Birleştirildi at 14:59 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 14:47 ----------
"düşünece de merkez ve sabite aramanın -aramamnın önemine binaen yazıldı
yaradı-yazıldı-bunun ilacı bu gibi bi şey hissetmeden
başka bi amacı hedefi sonucu yok
daireler düşünmek-kendi düşünce algılarına bakma daire kuşatmaları-biz denedik
deli seyyahlıktan önerdi.k;
ben bilmem böyle yazdım içimden geldi;
---------- Mesajlar Birleştirildi at 15:01 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 14:59 ----------
keski nher açıyı yoketmeyi hiç bir düzlem doğru keskinleşem imi bırakmamy ıdüşüncede gibi tuhaf haller geliştirdik; kırık hiç bir şey düşünmedik-
evrenden varlıktan böyle görgülleri düşünce iminden sökme uygulamaları -düşünce artm bilinç artma için uyguladık
keskin uç sivri uç; bırakmama* dairesllik-dairesellik
---------- Mesajlar Birleştirildi at 05:06 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 04:59 ----------
tek başına bir odada ki çok başınada olsa istemezdim-kendi mutsuzluğumu ve yalnız bölünmüş kimliğimi durumumu sorumumu başkalarına yayamam bi de
ha gülmek var-vardır-gülebilirim de hala -erteleme de -zaman bekleniyor iyi zaman-daha taze -gür
Sekiz altı mengenesinden çıkış görmedikçe-çalıştırılmak ya da çalışma benim için resmi işkence -algımda böyle tanım-his
Sekiz altı mengenesine başımı soktum
başkalarına ait kılınmış zaman- ya da işe ve paraya ya da diğer toplumsal tüketim üretimine ait kılınmış zaman
istediğini yapamadığın zaman ve bağımlı kaçamak zaman
üretim işçisi-el işçisi bilmem ne işçisi de olsan farketmez;
sekiz altı yarın -nasıl kalkılır bu dünyaya
nasıl olunur an sekiz altıda an;
her gün işkence vuruyorum zihnime
değiştirecek bir enerji bunu-yıkım -tuhaf şeyler
zihinde sallantılar çalıyorum saçıyorum
düş enerjileriyle düşünce durumlarıyla her gün bu dünya sekiz altı çark ıve başka şeyler düş durumlarla yıkıyorum-değiştiriyorum
güçlerine çalıyorum güçlerine;
eriktilik hissettsinler boğum hissetsinler deyi
canlarına çalıyorum
birileri yaşıyor, hayatlarına çalpana çalıyorum; zor ışığı çalıyorum
onlara esaret ışığı çalıyorum bee
yaşamı kaçırma ışığı boş iş yapma -hebalık- ışığı ve düşüncesi çalıyorum
tam masamda durup bazen -Mor ve Ötesinin çok bilgisayar ekranlı o klibi gibi- Bir Derdim Var şarkısındaki gibi bakıp durup olup- kafamı tüm insanların kafasının içinden felan geçiriyorum
durumumu durumumuzu gösteriyorum
sokuyorum gözlerine;
bir saygı duruşunun sakinleşmesi gibi tuhaf meditate bi halde.. inananrak ha;
anlarlar beni bizi diye; aklımı erdiriyorum sanki onlara akıllarına uzanıyorum
durup aklımı akıllarına sokuyorum girdiriyorum -o an; tam o an zorumu onlara yaşatıyorum sanki onları boğuyorum boğacağım
günün kaldırıp atmış bi insan düşlüyorum yeter demiş tüm dosyaları birden savurmuş
her an kaburgalarım işkence gibi;
çöken bir basınç;
dışarının ağırlığı
Duvarlara bakıyorum gökyüzü yok üstünde -tavanın üstünde gökyüzü yok lan tavanın üstünde gökyüzü yok; öylece bakıyorum sanki bunu ilk kez gördüm lan;
boğaz düğüm düğüm bende yalan yok-yalansa a buracıkta başımı vursunlar;
sanki gökyüzü tavanı olmayan yeri ilk kez gördüm;
bu bana tuhaf geliyor
bu kimseye tuhaf gelmiyor -nası şaşılası iş bende bu bir bilsen
ben burda yalnızım.. yalnız olmayanlar da ...akşama kadar bi şeyler bu kimseye tuhaf gelmiyor
akşama kadar yazı yazıp duran insanlar sayı toplayan insanlar ylanız koridrolar ve odalar tek oturen müdürler
boş iş emek zayi kimseye tuhaf gelmiyor lan gelmiyor
kimseye tuhaf gelmiyor lan gelmiyor
tutup hepsine çalasım geldiği oldu-baba gibi- hani eski babalar kulakları çekip yola
-oku diyenler/deyenler şimdi nerde-ölüler altın takar mı?
--
Bir depoya gidiyourm
depo dolusu yiyecek kırıntısı
hepsi buğdaydan üretilmiş çocuk göz boyamaları-bana desen hiç bir tane gerek yok orda
çocuklara içine masallar ışınlar -akıllar koyuyorum zihnimden yemeyin bunları diye
paket edip gönderiyorum buğdayın altına;
oraya buraya kafamda boşluklar ve delikler açıyorum -kafamda o depoda boş acroruncular a falan takla attıyorum;
çalışan adamlara bakıyorum*-resmi piyadeler ve zangoçlar hiçbirine katlanmıyorum- katlanamıyorum;;;
birbirlerine katlanamayışlarına durumu çözemeyişlerine katlanamıyorum
;
anlam rüzgarları anlam rüzgarları anlam rüzgarları isyanlar isyanlar isyanlar saçıyorum
hemen oracıkta
eski yıkık bir harabeyi bir geçmiş düşü zamanı -boş imgeyi tam düşü izler gibiyim;
orda oracıkta
aynı zamanda değilim
aynı yerde de
hiç bir rüyadan hiç bir farkı yok buranın-tam öyle an var
Ortadoğuya koca bir gövdemi götürüyorum /hayali;
Orda Buda'nın bağdaşı gibi çölün ortasında ülke büyüklüğünde adam bi şeyler anlatmaya çalışıyorum hayallere
ülkelerin üstünden uçuyorum; düşte dalgalar saçıyorum;
silahları alıp büküyorum felan;
kum doldurmalı uçlarına
kum kum bildiğin kum bu
halt yiyenin küresini alıp bazen göğe götüresim geliyor; başka yere
düşte imgede küremi alıp başka göğe yere düşe sokuyorum güvenli burayı sevmedim ulan yaşayamadım-yaşam bitti
her sabah bu dünyayı yıkmazsam rahat edemem
Ortadoğuya orman diktim-hani bu gerçek değil şimdi-ben diksem nolur-bu düşünce hayal-hani benim için enerji gerçekliğiydi,-
öyle inanıp sıktım ki kendimi düşündüm ki bunların bazılarını yaparken lan gerçek olcak sandım;
insanların yüzlerine tuhaf tuhaf bakıyorum-boş boş bakıyorum
sekiz altı ya da dışında içinde-bu mangana da ya da mengene de hepimiz yoğruluyoruz işte;
---------- Mesajlar Birleştirildi at 05:11 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 05:06 ----------
beni anla
anlamıyorsan da anlamaya çalış
dinlemiyorsam da beni dinle ve bahsetmem gereken şey o değilse ve senin bildiğin benimkinden önemliyse
dur ve beni değerlendir-çabala;
üzülmüyorsan üzüldüğün yere kadar, seni üzdüğüm yer kadar benim için en iyisini yap-dene
kırgınlıklara karışmışsam beni onar
öfkenin tokadı ya da başka bir tokat beni iyileştirir mi? bir dene- kırgınlıklar doluyum ve
bana yardım etmeyi dene
---------- Mesajlar Birleştirildi at 05:11 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 05:11 ----------
olduğum yerde tam mutluluktan uçmak istiyorum
hiç bir ağırlık kırgınlık ve ağrı zorluk taşımak istemiyorum yeterince zor bıktım
bir duvara baktığımdaki gibi uçan bir buluta baktığımdaki gibi gökyüzüne baktığımdaki kadar boş hafifi ve kolay ağırsız bir varoluş durumunda asılı kalmak istiyorum
hafif ağır ve kolay olmak istiyorum;
varoluşum yer tutmasın gibi kolay
burda zorlanıyorum-bedenimi götüremiyorum-ağrılar her yanımı-bedenimi sarmış; kafamdaki düşünceleri mi sökemiyorum
kendimi kuş gibi tüy gibi bedensiz gibi bedenimi öyle kolay olmaya çabalıyorum-acısız ve ağrısız
ağrılar ağrılar zor ağrılar;
tüm bu mutsuzluklar biter mi? beden acıları geçer mi? bi anlamı olacakmı bunların var mı?
içime bir ferah artık ferahı götürmeyen bir ferah sonsuz konaklamalı gibi -acı geçmiş bir ferah istiyorum;
kim tutup iyileştirebilir bunu ve ney ben gideremiyorum şimdi
güçlerim bana yetmiyor-burda bu olmak bana zor;
ne olmak istediğimi-varlığıma son veremiyorum günü yaşayamıyorum-tüm bunların anlamı çözümü olacak mı?
acıın yerine mutlulu kaçar mı?_ sonsuz gülüş
güldürme beni-delisin; hem de çok
kim söylüyor bunu bize
---------- Mesajlar Birleştirildi at 05:13 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 05:11 ----------
olduğum yerde işkence görüyor gibiyim;-kendimden-kendi varoluşumdan ve kendi bedenimden-günümden
dışarda hiç kimseye hiç bi şey denmiyor
ne yani acılar içindeyim mi diyeceğim hiç bilmiyorum
burda bi adamım ama ne yaptığımı ne olduğumu bilmiyorum mu diyeceğim ben burda olmak istemiyorum mu? bu dünyayı beğenmiyorum mu diyeceğim
daha yemedeğim hangi pıktırı yiyeceğim
acılar elle alıp verilmiyor ve başka yere konmuyor -tutup alamıyorsun onları*onlar yerindeler
bal eylenir mi? zaman durur mu?
anlanmıyor-anlanmıyor anlamanın kaç tadı var
paylaşmanın kaç tadı var nesi var yani acımı alıp bölüşürmüsün yani tam ikiye bölüp yarısını sen çeker misin ay da alıp onu başka yere götürür müsün?dokunsan geçer mi iyi bi söz etsen
tüm bunlar dışardaki varoluş ve boğuşma ezginlik ya da kıvanç hisleri
acı acı hisleri içersindeyim- dağınık hisleri içersindeyim bilmediğim şeyler var-acılcar geçmiyor -böyle de atlatırdım
iş var- güç var çocuk var-sorun üstüne sorun var;
gidip yatsam ölüm gibi
ölüm gibi kalsam
tente gibi düşsem
boşluğa cesedim savrulsa;
acılarım avrulsa;
bunca acının ne anlamı vaR?
kendimi yığıyorum oracığa çıkmazlıktan
hani içimden bir beden çıkarıp imgesini düşürüyorum yere
göğe saçıyorum akılımı-yağmuru dinliyorum yağmur olmaya kalkıyorum-
resme bakıyorum bir gökyüzü onun içine girmeye ona üç boyutlu dokunmaya çabalıyorum -arkaların arkaları yok;
dar mı zor mu ne haltsa varlığım eksik varlığım sığmaz -acılar içindeyim
zorluklar anlamazlığı kapanması;
bu kadar mı zor ;
her an acıya direniş ışık yakar ;
ben şimdi beşbin kol beni kaldırır gibi beş bin insan bana bi anda güler bi anlatamadığım başka varoluş avutmasında kenidmi kolaylatıyorum zihinden sadece;
kafamda dllei sesleir ndeli sesleri
senfonileri duvarlara çaldırıp uyutuyorum kendimi-başka ses istemem
---------- Mesajlar Birleştirildi at 05:13 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 05:13 ----------
dünya yaşanmaz yer -gibi- benim için ne yapmalı
bedensel acılar ya da benzerlerinden
yani bedenimi sanki tutamıyorum
burda olmak istemiyorum gibi- katlanamıyor ve dayanamıyorum gibi
ölmek felan adı bana uymuyor
her an zorlamalı bir varoluş
bi şey yaptığımı ne yaptığımı bilmez gibiyim
hangi durum beni iyileştirecek soruyorum kendime cevap yok yani bir iyi hal yok
ışıklar içinde yatmak istiyorum;
bu dünya da bir çözüm yok-beni iyi hal eden gibi
paraya işe karşı çalışmak -o durumda değil bu durumda olmak-orda değil burda olmak gibi resmi işkenceler
yatmak uyumak yemek gibi işkenceler hiç birine katlanamıyorum
bedenim başlıbaşına yük-varolması bile yükken
dışarının kuş tüyü olması
uçan bir bulut olsam belki katlanırdım-bu kadar ağırlığa dayanamıyorum duyduğum ağırlık hissi dayanılmak istenmeyen bir şey sadece
kendini saçmasapan aramak gibi şeyler her sözünü yeniden ne düşüneceğini karar vermek
akşam neyi nasıl yiyeceğine bile karar vermek resmi işkence.. bi yerde yatıp öyle kalmalıyım-zaman yük olmamalı
---------- Mesajlar Birleştirildi at 05:15 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 05:13 ----------
"kendi bireyciliğinden sopa yemiş/erke yemiş ve bireyciliğin tadını tuzunu hala anlamamış yüreklere/birey sanılacaklara;"
gök meydandadır;
toprak ayaklarımın altındaki gökyüzüdür;
ve ufukları saran teyyareler seyyareler dönmektedir;
tüm dönencelerde,kendini aslına sıyıran -bileşimi sezen- tohumlanan ve ışkınlanan filizlerin söylevleri gibi
bizde göğ açacağız;
ve yerlerin erdemi sayılanlar bizden filizlenecek
biz yeryüzünün ve gökkuşağının bu bitmez renkleriyle bezeli -bu bitmez- seyyarede dönenceleriz;
herkes ve herşey tüm renklerin aslına ve içeriğine bezeşmesindeki gibi kaynar kaynaşır ve dönenceler seyyareler oluşagider;
"kendi bireyciliğinden sopa yemiş ve hazzını aşmış çözümlenmiş ilkeler damıtmasında ve meydanında yumak olmak isteyen genç erlere"
gür meydanım er meydanıdır-hür meydanıdır;çekicini tutarsan öfkenin kesmez olduğunu göreceksin;
öfkeni tutarsan sapmaz olduğunu göreceksin ve yüzbin gülüş dalga geçer kahkahalar açacak
kınında olmayan bir bıçak ve mermi gibi rüya haldeki gibi öfkeni dolduracağın tabanca/dolum bile soluş-boş içeriyor olacak ve elin elsiz dilin dilsiz olacak
sana öğretilen ne?
sana öğretilen ilim ne?
yüzlerin yüzlerinin içinden geçecek-diğer yüzlerin içinden
kah kendini o kah kendini ben-bu- bulacaksın;
kendini arını bile bulacak yüzün kalmayınca kaynamış olacaksın;
tanrı sanılanlar şafaklarda oyun oynayan bekçi bekleyen- çocuklardır-onlara beleşme
kolektivizyon ufuklarında onlar öğretilecek yabancılardır;erlerdir; onlarda hürden -erkenden ve - bizdendir;
burda büyükler küçükler seni yalnızlıkla sınatır;
o yüzden öğret onlara ve başla;
ben neyi öğretebilirim
neyi öğrendiğini
-gürleyiş kolektivizyonu adına yaratılmış/türetilmiş eşbirey; eşsesbirey;
-----------
-kolektif- eşbirey istenci!
kolektif gökbirey istenci
(kolektif gök-eş-birey istenci /kolektif eş-gökbirey istenci!
gökgörmüş göğün gerçeğini görmüş -sezmiş anlamında1
- göğden gelmiş -gelen olan ben-eş birey anlamında 2
ya da başka göğ ve bilim yaşamış anlamında3)
bilinç toplaşması karesi;
kolektif vizyonerlik;
-------------
-bilinç kolektifleşmesi-kolektivizyon çözümleri ve "kolektivizyonist-birey"
-
merkezden dağılmamış şeyler düşünmeye başlamalısınız ve her yerin bilinciyle işbirliği yapan şeyler;
-
-süspansiyon-emilsiyon-
-
süspanse edilmiş varoluşlar
-
süspanse-olmuş oluşmuş varoluşlar
-
kendiliğinde süspanselik
süspanse dağınık çekimlilik
-
-(kavramların güçlerini görüyor olduklarında görüyor olacaklar; ayrılmaz pençelerin sıkıncını seziyor olacaklar=)
-
süspanse dağınık -dağınımlı- eşgüdümlü çekinimlilik
------
suspension -sus_pen.şın - susspens iyon;
-
suuspenselik içinde eşgüdümlülük uyuşumluluğu ile bir var -dağınımlı yapı;
-
boşluk yok-yok ve var-
karmaşık soru, karmaşık dizge, karmaşık imge-belirsiz imge -bulanık imge
-
boşlukluluk boşlukluluğu ama değil -bir ileri
her yer var-her yer olmayan tersi var
-
fizik ve aritmetik geometridir;
-
asıltılı tehitlilik;
iki yakanın birleşmesi;
-
![]()
-
süspanatif sistemsel çevre ve sistemsel çevrenini bileşmesi tersi dışı-çevre daralması-zor soru [imleci]
-
süspanatif varoluş-kendinden-1 -dizge
-
süspane haldeki madde nasıl dağılır
dağılmaz
tüm bunlar görüngü ilüzyonudur
tüm bunlar görüngü -izleyici-ilüzyonudur
-
yanılgısama/eşlilik ;yanılgısatma-çokluluk
-
bilinç kolektifi eşiği görgülü-giderken armağan;
-
süspanse edilmiş -kendinden suspanse/doğal suspanse varlılılık-varoluş
-
kavramların gücüne tanıklık edecekler;
-
bu kafanıza çivi gibi bükemez; boşluk gibi solamaz; renk gibi ezilemez;
-
bu kavramı çoğaltın ve gücünü görün ve bu kavramayı-gücünü deneyin ve sınayın sonra görüşelim eğer ondan istediğiniz verimi alamazsanız ben burdayım...
--
-suspanse varlık-
--
asıltılı ililiklilik-asıltısız iliniklilik
farkı/1
--
tüm dinamiği kendinde-n var zaten-ne birleştirilemez ne ayrılamaz
---
herşey birden asıltılı ve ilinek ..ilinecek-ikinci-l yok...bilinecek_ ....bir asınık --bir- veht -vehtii
asınıklık baki veht_
asınıklık bölünemez veht
vehti veht -vaht-ı vaht ..vah vaht ; hah haht.. hah haytt
----
Boslugun degiline ihtiyaci yok
Bosluk olmayanin onu sinirlamasina ve bi arada tutmasina
Bi arada duruşu bi arda duruşunun bi arada duruşu
Hacim cerceveleyecek ve olçecek bir ikinci
Boslukta dusecek bir ikinci alan izafisi yok
Onu cekecek yok
------
Yapi geregi yapi
Ve var geregi yapi
-------------
müzik var ve neşe var-eğer çalarsanız?
---------- Mesajlar Birleştirildi at 13:57 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 12:45 ----------
sanalmanik yazımlarının yapılandırmacı/eleştirel ve empatik/eleştirel okuma süzgeçlerinden geç-mesini rica etmektedir...
---------- Mesajlar Birleştirildi at 05:16 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 05:15 ----------
"deniz gibi bütün bir varoluş ve deniz gibi dalgalılık"
hatırlayın tanrı suların üstünde yüzüyordu
Dostum senin duygu ve düşünce dünyan hakkında bir algı bile oluşturamıyoruz, söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz,herşeyi paramparça ediyorsun.
seni üzmek istemem ama bu yazım biçiminle kimse sana ulaşamaz, sen bizlere yaklaşmalısın biz sana yaklaşamıyoruz..
tüm postlar- biri hariç- öncel -yenilendi;
saygılar
duygu ve düşünce -algı (olduğu gibi- yakın) yazıldı
saygılar;
---------- Mesajlar Birleştirildi at 13:41 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 13:30 ----------
bedenimdeki acıları-ağrıları büküp iteleyip duruyorum sabahtan beri-hisleri büküp;
hislerle büküp zorlayıp
bedenimde yer açana kadar -iyi algı his ya da ısınım oluşana kadar- rahat oluşana kadar enerji hislerle çevremi -bedne çevre algıları itiyorum zorluyorum açıyorum
durumum stabilleşene kadar
büyük bir direnç sergiliyorum sadece tüm hissettiğim bu;
acı ateş olana kadar -acı ısınım olana kadar devam ediyorum
artık rahat hissettim diyene kadar
bazen arada derin soluma ya da bir durma bakma kısa zihin
başka uygulamalar-düşüntüler;
çevreyi itmeler-çevreyi itmeler
sol tarafı itmeler-sol göğsü itmeler;
sol kulak tarafını garip his varsa orda sese boğmalar algıay boğamlar- pozitif senfoniey çalmalar-boğamlar
orda ses çınlatmalar-patlatmalar;
düşücne patlamatmalar yeri geldi öfke ve direnç itmenleri ve patlatmalar
bedenim böyle çevresele algım-deli ya da değil böyle;
bana yapışmış şeyler var gibi-içersi dar gibi hissedersem;
itilmesi gereken enerjiler var gibi
boğuk zor falan
biraz patlatıyotum;
dalgalaştırıyorum falan
bedenimdeki acıları-ağrıları büküp iteleyip duruyorum sabahtan beri-hisleri büküp;
ses ve düşünce algı dalgaları gibi hislerle bağırma itme itim ve zorlama gibi hislerle perçen açıyorum
üzerimdeki zoru remsen düvüyorum atıyorum-ne zaman zor düşse
az bi darlam vursa sanki burda ben bi adam değil güneş sistemi felan var-sanırsın ki içerde nötrinolar falan
yani beden altı üstü -insan his algı hepsi bu benim çevremde gerçek birebir olan
algı
ağır bi hastalığım felan yok-
fıtık var ağrı yapar;
az belki kalp damar sorunları felan onlarda yapar
her neyse işte dedliliğin perçemleri-böylesi güzel;
bedenimi dalgaştırıp sirkeştiriyorum; kemiklerim uzuyor sanki; kendimi kıvrılıp bükülen şeyler gibi düşünce hislerde resmen zorluyorum;
garip
gerçekten garip;
algı bu;
birebir yakın
İnsan eksik, tamamlanmamış bir varlıktır, açıktır her şeye: Gerisin geri de gidebilir, sağa sola da sapabilir, yukarılara da yükselebilir. Öyleyse insanın yönünü, ereğini belirlemeli. "Hayat, hep kendini altedendir." Hayata ayak uydurmaktan, hayatla yöndeş olmaktan başka sağlam yol yoktur. İnsan eksiktir, ama bu eksiği kendisi giderecektir; kurtuluş kendisinden gelecektir ona; şimdiye dek kendi dışında sanarak yücelttiği varlıkların bütün görkemi, güzelliği onun olacaktır. Bir var ki insan, kendi içinde kalarak gerçekleştiremez bunu; insan varlığının yöneldiği, erek bildiği bir örnek koymak gerek onun üstüne: Üstinsan. İnsan, var gücünü seferber ederek bu örneğe doğru ağmasında hep kendini aşmaya çalışmalıdır.
İnsanın erek olarak hiç bir büyüklüğü yoktur çünkü; o ancak, köprü olarak değerlidir: Üstinsana götüren köprü. Üstinsan, yalnız insanın değil, bütün yeryuvarlağın anlamıdır; yeryüzünde var olan her şey, Üstinsanın yaratılmasına katıldığı ölçüde haklı çıkarabilir varlığını. Üstinsandan yoksun insan, kargaşadan, yıldız doğurmamış bir karanlıktan başka bir şey değildir. Zaman gelmiştir: İnsan, bir an önce kargaşasını, kendine anlam veren bir düzene çevirmezse, yıldız doğurtmazsa karanlığına, yok olacaktır.
("Zerdüşt"ün Önsözünden)
Tahta ile iletişim kurmaktan başka seçenekleri yok mu acaba? .
tek iletişim araçları tahta değilfakat tek iletişim araçları bir tahta
.
var sonsuz sayıda var-herkese aktarılıyorve Laura dışında bilgi aktaracakları birisi de yok, neden acaba?
.
varlıklar diye bi şey olmamakla birlikte konu karmaşık ve karmaşıklaşıyorYıldızdan değil bu varlıklar şayet .
düşündüklerini senin zihnine aktarırlardı.
.
Sen yaz tabii ki eminim ilgi duyanlar vardır. Benim ilgimi çekmiyor, bu konuya başka da yorum yapmayacağım. Senin verdiğin değeri küçümseme olarak algılama, bu senin tercihin saygı duyuyorum.
"evrenin başlangıcı" dediğiniz an da"
- noktayı koyun ve orda kalsın uzatmayın....doğrulaşmayın-daireleşin-küreleşin görüşelim öğreleşim;
birlikte öğreleşim;
bu geleceğinizin temelidir- köküdür-orda kalsın....
noktayı her yöne genişletin-aynı anda-
bunu kurun geleceğinizi temeller-bunun matematiğini yapın...
"nokta bir dairedir ve küredir ve "küre" her yöne -birden aynı anda uzanır ve genişler"
bunu nerden uyduruyorlar-nerelerinden?bir ikincisi de uzayda küp kafa yoktur yani uzayda küp (diye bi şey) yoktur- bunu da o küp kafalalılara söyleyin
Puan Kelime Kökeni
~ Fr point 1. nokta, 2. skor, çentik, bir müsabakada alınan sayısal sonuç << Lat punctus delik, nokta < Lat pungere, punc- delmek << punk- peuk- delmek, sivri bir şeyle dürtmek
Kelime Kökeni
Fransızca point "1. nokta, 2. skor, çentik, bir müsabakada alınan sayısal sonuç" sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Latince punctus "delik, nokta" sözcüğünden evrilmiştir. Bu sözcük Latince pungere, punc- "delmek" fiilinden türetilmiştir. Latince fiil Hintavrupa Anadilinde yazılı örneği bulunmayan *punk- biçiminden evrilmiştir. Bu biçim Hintavrupa Anadilinde yazılı örneği bulunmayan *peuk- "delmek, sivri bir şeyle dürtmek" kökünden türetilmiştir.
Ek Açıklamalar
İngilizce point sözcüğü Fransızca point/Latince punctus (nokta) ve Fransızca pointe/Latince puncta (sivri uç) biçimlerini karşılar. İzmir'de Punta semtinin adı İtalyanca punta (sivri uç) biçiminden alınmıştır.
Alakalı Kelimeler ;kontrpuan ;puant ;puantiye ;şampuan ;skor ;punto
1- Kendisi Çoğul Olan Kelimelere, “lar, ler” eki eklenmektedir.
Özellikle Arapça kökenli sözcüklerde bu hataya düşülmektedir.
Örneğin çoğul olan; Evrak (tekili varak), eşya (tekili şey), personel, eşkıya (tekili şaki), tadilat (tekili tadil) , tahsilat (tekili tahsil), biz, siz, gariban (tekili garip) , meşrubat (tekili meşrub), emval (tekili mal) kelimelerine , “ler, lar “ eki getirildiğini çok sık görmekteyiz.
Hatta, çoğul bazı kelimelere (örneğin;evrak) çoğul eki (ler,lar) getirmek galat-ı meşhur(*) olmuştur.
ve gözlerimiz başımızın üstünde (bir merkez) örn. kafamızdan uzantılı bir bir antenden uzanan her yöne açık bir mercek yapı olsaydı nasıl ışık toplardı, algı toplardı