- 13 Ocak 2015
- 1,330
- 258
- 83
- 37
@Lefty hocam arkadaşımızın yeni yorumu aşağıda:
Bir de ilave yapmak istiyorum,
Eğer bir yaşam kadın bir yaşam erkek
Cross-sex re-renkarne olsaydık
Cinsiyetler birbirini anlamada böyle zorluk çekmezdi diye düşünüyorum![]()
Aşk belli bir noktada insanın bir şeylere bağlanma, tutunacak bir dal arama istediğinin bir sonucu bana göre. Çok bilgili biri sayılmam bu konularda, sonuç olarak bu duyguyu yaşıyor muyum yaşamıyor muyum hala emin değilim. Ancak bir nebze yazdığım ilk cümleyle alakalıdır diye düşünüyorum.
Kişi tutunacak bir dal bulduktan sonra onu kolay kolay bırakmaz istemez. Kontrolsüzlüğün sebebi bu olabilir.
Aşk bazen kavuşma sağlanamayınca saplantıya da dönüşebiliyor ya da taraflardan birisi duygu yoğunluğunu en üst seviyede yaşarken diğeri aynı seviyeyi yakalayamıyor ve bir taraf acı çekmeye başlıyor.
Başka birisi bizim tutunacak dalımız olmamalı yani bu hayatta önce kendimiz olarak var olabilmeliyiz çünkü insanlar hayatımızda sürekli olarak varlık gösteremezler. Bu gerçeği ilk baştan kabullenmek gerekiyor. Karşı tarafı tutunacak dal gibi görmek bizi ona karşı güçsüz kılar ve hatalarını bile kabullenmeye başlarız, bir bakıma kendimizden ödün veririz, doğal olarak böyle bir pozisyonda da karşı taraf için değerimiz kalmamaya başlar.
Aşk iki tarafın da isteği ile yaşanmalı fakat taraflardan birisi gitmeyi seçiyorsa da asla engel olunmamalıdır. İşte bu noktada kontrolü kaybedenler maalesef hem kendine hem de çevresine zarar verebiliyorlar.
Aşk bir paylaşımdır ve menfaat ilişkisine dönüşmemelidir yani bencilce aşık olduğumuzu düşündüğümüz kişiyi hayatımızda tutmaya çalışmamalıyız.
Katılıyorum belli bir noktada, olması gereken o. Ancak pratikte mümkün olmayabiliyor herkes için.
Tutunacağımız şey her zaman bize iyi gelmez, bunun sadece konuyla alakası olduğunu düşünmüyorum. Eğer seni mutlu ediyorsa neye tutunduğun önemsiz bana göre.Mümkün olamamasının sebebi şu şekildedir: İnsan aşık olduğu zaman beyinde aktif hale gelen bölgelerden iki tanesi, aynı zamanda madde bağımlılığı gibi durumlarda da aktifleşen bölgelerdir. ( striatum ve nucleus accumbens ) Bu sebeple aşık olduğumuz kişinin hayatımızdan çıkması halinde unutmamız ya da kabullenmemiz kolay olmuyor ancak beyin üzerinde bazı çalışmalar yapmak sureti ile bu gibi durumlarda daha kontrollü olmayı başarmak da mümkün.
Ön beyin baskılandığı için insan aşık olduğu zaman garip davranmaya başlar ve aşık olduğu kişiyi çok abartılı bir şekilde yüceltir. Kavuşma sağlandığı takdirde ise bu yoğun duygular azalmaya ve karşıdaki kişinin uygunluğuna göre de aşk değişim göstermeye başlar yani ya biter ya da kontrolsüzlüğün ortadan kalktığı mantıklı bir ilişkiye dönüşür. İkinci seçenek çok sık rastlanan bir durum değildir çünkü çoğu insanın aşık olduğu kişi genelde kendine pek de uygun olmayan birisi oluyor. Aşkın etkisi ortadan kalkınca da bu gerçekle yüzleşmiş oluyorsun.
Tutunacağımız şey her zaman bize iyi gelmez, bunun sadece konuyla alakası olduğunu düşünmüyorum. Eğer seni mutlu ediyorsa neye tutunduğun önemsiz bana göre.
Size hak verdiğim kısım ise genelde kişi için kötü sonuçlandığı, belki iki taraf için de. İnsanoğlu doyumsuzluğu sebebiyle ulaşması zor kişiler daha cazip geliyor.(Sanırım.)
aşk karşındakine adanma halidir bu adanmanın içine düşen insan artık duygularını kontrol edemez hissetiklerine yenilir o artık beyniyle değil ruhuyla düşünür
Bu konuda yaşanmışlıkları olan kişilere birkaç soru soracağım.
Bu duyguyla mantıklı düşünceleri nasıl etkiliyor? Aptalca bir şey yaptığınızı bile bile iyi hissettirdiği için deam etmek gibi bir şey mi?
Duygunun ortaya çıkması öfke gibi anlık mı, yoksa endişe gibi sürekli mi?
Duyguyu herhangi başka bir duygu tetikliyor mu? Öfkenin heyecanı, endişe'nin mutsuzluğu tetiklemesi gibi.