Belki ilk erkekler şans eseri ilk kadınlardan daha baskınlardı, bu böyle süregeldi.
Kadınların hamilelik olayı onları zor durumda bırakıyor. Dokuz ay boyunca güçten düşüyorlar. Sonra çocuk doğduğu zaman ona yakın kalıp emzirmeleri lazım. Bu sebepler yüzünden fiziksel olarak güçsüz kalıp erkeğe bağımlı kalıyorlar. Bağımlı olunca erkeğe boyun eğmek zorunda kalabilirler.
Eskiden fiziksel güç çok daha önemliydi. Teknoloji bunun önemini azalttı.
Erkek olduğum için şanslıyım, çünkü kadınlara hayatı zorlaştırmışlar. Ama bu böyle olmak zorunda değil.
'Kadın ve erkek eşittir' derseniz: Kadın erkeğin yaptığı her işi yapabilir, kadın giysisinde erkek gibi özgürdür, evli kadın ve evli erkek işleri eşit olarak paylaşmalıdır, aile içinde erkek çocuğa ve kız çocuğa işler eşit olarak paylaştırılmalıdır... demiş olursunuz. Eğer bunları onaylamıyorsanız sadece ağzınızla söylemiş olursunuz ve bu bir anlam ifade etmez.
İnsan tek başına zihniyetini değiştirebilir mi? -somut verilerle-Kanıtlanmaz düşüncelerine (örneğin din) A derken birden canı istediği için B diyebilir mi? Böyle bir şeyi canı isteyebilir mi?
Erkek olduğum için şanslıyım, çünkü kadınlara hayatı zorlaştırmışlar. Ama bu böyle olmak zorunda değil.
'Kadın ve erkek eşittir' derseniz: Kadın erkeğin yaptığı her işi yapabilir, kadın giysisinde erkek gibi özgürdür, evli kadın ve evli erkek işleri eşit olarak paylaşmalıdır, aile içinde erkek çocuğa ve kız çocuğa işler eşit olarak paylaştırılmalıdır... demiş olursunuz. Eğer bunları onaylamıyorsanız sadece ağzınızla söylemiş olursunuz ve bu bir anlam ifade etmez.
Yazmiyim şu foruma diyorum ama yazıcam. Kadınlar ezilmiyorlar, erkeklere muhtaç gibi bir durumda da değiller. Herşey dünyada 4 4 lük ilerliyor. Sadece farklılıklar var. Farklılıklara odaklanın. Kadınların ezilen değil ezen cinsiyet olduğuna dair burda 100 tane madde sıralarım. Kadına hayatın zor olduğu fikri sizin beyninizin oynadığı bir oyundan ibaret.
Şu forumda erkek erkeğe konuşuluyor. Kadınlar kafaları basmadıkları için değil, sallamadıkları için burda yoklar.
Yazmiyim şu foruma diyorum ama yazıcam. Kadınlar ezilmiyorlar, erkeklere muhtaç gibi bir durumda da değiller. Herşey dünyada 4 4 lük ilerliyor. Sadece farklılıklar var. Farklılıklara odaklanın. Kadınların ezilen değil ezen cinsiyet olduğuna dair burda 100 tane madde sıralarım. Kadına hayatın zor olduğu fikri sizin beyninizin oynadığı bir oyundan ibaret.
Şu forumda erkek erkeğe konuşuluyor. Kadınlar kafaları basmadıkları için değil, sallamadıkları için burda yoklar.
Aslında ben bir şey yapabilmek değil de istemek konusunda özgürlüğün olduğunu düşünüyorum.
Söylediğimi sana kanıtlamayı isteyebilirim veya istemeyebilirim. Tabii ki de istemiyorum.
Eylemlerimiz isteklerimize bağımlıdır.
Aslında ben bir şey yapabilmek değil de istemek konusunda özgürlüğün olduğunu düşünüyorum.
Söylediğimi sana kanıtlamayı isteyebilirim veya istemeyebilirim. Tabii ki de istemiyorum.
Eylemlerimiz isteklerimize bağımlıdır.
Bunu kendiniz deneyimleyebilirsiniz. Gerçekten anlayarak faydalarına rağmen uzak durduğunuz bir şeyi faydaları için yaptığınızı hayal edin. Bu davranışı dilerseniz yapabileceğinizi göreceksiniz.
Eylemlerimiz tabii ki isteklerimize bağlıdır, beyin komut verecek ki eyleme geçebilelim.
Sınırlı bir özgür iradeye sahibiz yani yaşam koşullarımızın dışına çıkamadığımız gibi başkalarının özgür iradeleri ile de sürekli çakışma yaşıyoruz. Japonya Cumhurbaşkanı olamam çünkü ilk başta Japon değilim ya da bir evi gözüme kestirip, burada ben oturacağım diye dayatamam.
Özgür irade, sınırsız bir alanı ifade etmiyor. İnsanlar bu dünyaya bir yaşam planı ile geliyorlar ve gelmeden önce de planı gayet iyi biliyorlar fakat dünyada bunu unutmak zorundalar yoksa o plan düzgün işlemez. Her insan hangi ülkede ya da ailede doğacağından tutun, kaç yıl yaşayacağına kadar planlayıp geliyor fakat o hayatı deneyimlerken yapacağı seçimler konusunda fikri yok, yaşayıp görecek. Ayşe ile evlenmezsin de Fatma ile evlenirsin ya da üniversitede tıp okumaz da sokak çalgısı olursun. Ana plana bağlı kalmak sureti ile yaşam içinde seçim hakların var fakat bu seçimlerin bazıları planı zorlaştırırken bazıları da kolaylaştırıyor. İnsanlar en çok 'bize soran olmadı, niye buradayız?' diye şikayet ediyorlar fakat bu hatalı bir ifade çünkü dünyada bulunmayı kendileri istediler ve planlarını hazırlayıp geldiler, şu an unutmuş oldukları için o şekilde konuşuyorlar.
Dünya üzerinde iyilik de var kötülük de fakat her insan kendi yaşamındaki seçimlerden sorumlu olmakla beraber tüm insanlığı ilgilendiren ortak sorumluluklarımız da var. Doğayı ve canlıları korumak gibi.
Hayatınız içindeki seçimler, başkasının özgür iradesi ile çakışmadığı sürece sıkıntı yaşamazsınız fakat ısrarla olmayacak olanı isteyip, kadere lanet okumak mantıksızdır. Kötü koşullar yaşayan insanların planını biz göremiyoruz yani kimisi kendisi seçiyor kimisi de görevli geliyor. Bize korkunç görünenin arka planını bilmiyoruz maalesef.
Bu karmaşık sistemde yapılması gereken, her zaman iyi olana yönelmek ve kendim için hayırlı olanı başkasına da dilemek ya da tam tersi, bana kötü geleni başkasına asla yapmamak.
İstekler değişirse iyi/kötü kavramları ve sorumluluklar değişecektir.
Yaşam koşullarımızın dışına çıkamamamızın ve başkalarının özgür iradeleriyle çakışma yaşamamızın nedeni kendi irademizi başkalarına diretecek gücümüzün olmamasıdır. Eğer elinde Japonları ikna edebilecek gücün varsa istersen Japon cumhurbaşkanı olabilirsin veya gözüne kestirdiğin bir eve el koyabilirsin.
İnsanlar bu dünyaya bir yaşam planı ile gelemezler. İnsanların kişiliklerini içinde bulundukları ortama göre düzenleyip planlarını o ortama göre yaparlar. Var olmayan varlıkları ve bilinçleriyle kişi plan yapamaz çünkü bir insanın "kişi" olabilmesi için düşünme yetisine sahip olması gerekir. Kısacası olmayan bir "kişi" yaşam planını bir soylu veya bir köle olacak şekilde düzenleyemez.
Dünya üzerindeki iyilik/kötülüklerin sorumlulukların sebebi ve yaratıcısı insanlardır. Yaratıcısı olmalarının sebebi isteklerinin ve bu istekleri gerçekleştirebilecek güçleri olmasıdır. İstekler değişirse iyi/kötü kavramları ve sorumluluklar değişecektir.
Gücü ele geçirdiğim an, sarhoş bir sürücünün sürdüğü arabanın altında kalırsam ne olacak peki? Zırhla mı dolaşacağım ölmemek ya da sakat kalmamak için? Kendi iraden başkasının özgür iradesi ile çakıştığı an, çoğu zaman elinden bir şey gelmez. O insan alkollü araba sürmeyi seçmiş ve bana gelip çarpmış olur.
Basketbolcu olabilmek için boyumun uzun olması gerekir ve boyum kısa ise şansıma küser ya da amatörce oynarım. Eşkiya mantığı ile gücü elime alıp, kuralları mı değiştireyim yani? Hadi değiştirdim diyelim ve oynuyorum, o an ayağımı kırıp sakat kaldım, bu da bir daha oynayamayacağım anlamına gelmez mi?
Kısacası her şey elimizde değildir.
İnsanlar bu dünyaya 'Ayan-ı Sabite' üzerinde yazılı bir ana plan ile gelirler. Her insanın bu dünyaya bir geliş amacı vardır yani bir sebeple gelir ve bu da hakikattir. İnsan sebepleri bilemeyip, sonuca göre yorum yaptığı için de sürekli yanılmakta, hatalı zanlar ile yaşamaktadır. Arabi bu duruma "insanın kendinden kendine yolculuğu" der yani ana planın dışına çıkamadığımız gibi o planı hazırlayan da bizzat bizleriz, bu sebeple yaşam içinde bazı seçimlerimizde özgür olsak bile yaşadığımız hayatın ana hatlarını belirleyen kendimiz olduğumuz için boşa söylenip, duruyoruz. Birisi inançlı olmayı deneyimlemeyi seçmiştir birisi de inançsız olmayı, bu sebeple farklılıkları yargılamamak gerekiyor.
İyilik ve kötülük bu evrenin zıtlık prensibi açısından kaçınılmaz bir gerçektir. İyiliği daha fazla destekleyebilirsek kötülük etkisini azaltır fakat insanlık daha çok kötülüğü beslediği için dünya hepimize çoğu zaman korkunç bir yer gibi geliyor.
Kötüler güçlü ise tabii ki kötülük beslenecek ve şu an olan da bu zaten. İyiler ise ne yazık ki pasif kalıyor, ufacık bir iyiliğin bile çok şeyi değiştirebileceğini idrak edemiyorlar.
Sarhoş bir sürücü sana çarptığında özgür iradeleriniz çakışmış olmaz, çünkü ikinizin seçimleri de olayın sonucuna yönelik değildir. Sarhoş kişi kendi iradesiyle sarhoş olup kendi iradesiyle arab sürmüştür belki de kendi iradesiyle sana çarpmıştır. Ancak sen bu seçimin farkında değilsindir.
Eğer bir kavga(veya başka bir karşılaşma) olsaydı ve ikiniz de birbiriniz öldürmek isteseydiniz istekleriniz dolayısıyla özgür iradeleriniz çarpışacaktı. Devamında seçimini gücüyle destekleyebilen kazanacaktı. İşin içine "tesadüf" kavramını sokunca her şey senin söylediğin şeye çıkıyor. Yolda yürürken kaydım düştüm kafamı kırdım. Demek ki güçlü olsam bile her şey benim kontrolümde değilmiş.
Benim bahsettiğim kısım iradenin dahilinde kalan olayları kapsıyor.
Kanıtlanamayan, yaşam öncesi, metafizik inançlar yaşantıyı etkiler ancak gerçeği etkilemez. Kanıtlanamayan bir şeye işte bu hakikattir demek kanıtlanabilir hakikatlere hakarettir.
İyilik kötülük kavramlarını insan kendi çıkarlarına göre biçimlendiriyor ve "olması gereken"i isteklerine göre belirliyor. Senin için kötülüğün beslenmesi olayı başka birisi için iyiliğin beslenmesi olarak görülebilir. Burada doğrudan iradelerin isr,tekleri ve bu istekleri destekleyen güçler karşı karşıya gelir. Kazanan taraf doğruyu iyiyi güzeli belirler.
İyilik ve kötülük bu evrenin zıtlık prensibi açısından kaçınılmaz bir gerçektir. İyiliği daha fazla destekleyebilirsek kötülük etkisini azaltır fakat insanlık daha çok kötülüğü beslediği için dünya hepimize çoğu zaman korkunç bir yer gibi geliyor.
Kötüler güçlü ise tabii ki kötülük beslenecek ve şu an olan da bu zaten. İyiler ise ne yazık ki pasif kalıyor, ufacık bir iyiliğin bile çok şeyi değiştirebileceğini idrak edemiyorlar.