Türbanlılar Suudi Arabistana, Burası Türkiye

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde ufuk8307 tarafından oluşturulan Türbanlılar Suudi Arabistana, Burası Türkiye başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 27,527 kez görüntülenmiş, 187 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Türbanlılar Suudi Arabistana, Burası Türkiye
Konbuyu başlatan ufuk8307
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan X
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
bence tartışabilen toplum aynı zamanda gelişebilen toplumdur. Fikirlerin çarpışmasından hakikat doğar. Hakikatler az da olsa pragmatik düşünceyi gerektirir. Etik Einsteinın dediği gibi, tamamen insanın kendisinden doğmamıştır. Etik bir üst kavramdır ve bizler ancak ve ancak bu sayede etikle tanışabildik. Elbette akıl yolu ile katkılar yapmıştır insanoğlu ve ortak değerlere ulaşabilmiştir. Bu ortak değerleri yaşama geçirmek... İşte esas büyük mesele bu. Birilerinin siyasi ve ekonomik emellerine uymadan yeniden mutlu ve huzurlu toplumu inşa etmek. Yeryüzünde tekrar güveni hakim kılmak. İdealist bir yaklaşım ancak ne kadar insan kurtarılabilirse o kadar iyi.
 

Preatorian

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
296
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
fikirlerin çarpışmasından yeni fikirler, onlardan yeni fikirler ve fikirler ancak doğar. Hakikat fikirlerden ötedir fakat fikirleri mümkün kılandır. Etik ve kökeninde töre yerleşmiş fikirlerin ve uygulamarın bir toplamıdır. Yerleşmiş olanın doğruluğu ve yanlışlığı bilinmezdir. Etiğin ve Törenin ötesi kısaca doğru ve yanlışın ötesine geçilmedikçe hakikati görme çabası, akıntıya kürek çekmektir. Einstein'in ahlak ve etik konusundaki düşüncelerinde de bir yanlış anlaşılma var sanırım. Einstein'a göre etik, ahlak : "morality is a purely natural and human creation it's a part of being human, not a part of some supernatural realm." şeklindedir. Zaten Hakikati bir fikir ile sınırlamak doğru olmadığından etiğin yapıcısı olarak hakikati görmek büyük bir yanılgıdır. Ortak değerlere ancak ortak noktalarda değil noktaların ötesinde ulaşılabilir! Ortak değerlerin yaşama geçmesi, mevcut durumların reddinden geçer.

İnsanları kurtarmaktan bahseden güzel bir düşünce, kendini ne denli kurtarabilmiştir ki insanları kurtarabilsin?
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Felsefe oku hep uzaklara atıyor değil mi? Çok fazla geriyor yayı. Oysa çok temel basit ilkelerin herkese faydalı olduğu ne kadar da açık. Komşunun karısına bakma, tek eşli ol, yalan söyleme, insan öldürme, olduğun gibi görün, çalma, önce kendini yargıla, kanaat et, çalış, eşine sevgiyle ve saygıyla yaklaş, topluma sevgiyle ve saygıyla yaklaş, iyilik yapmayı sev, iyiliğe iyilikle karşılık ver, kötülüğe ise yine iyilikle karşılık ver, adil ol, merhamet et, tartış, ihanet etme, vs, vs, vs... Hedef bazen çok yakındadır ama biz yinede oku en uzağa atmaya çalışanlardanız şüphesiz. Oku çok ileri atanlar, halk ve oku hedefe atanlar. Biz felsefeciler, halk ve bilgeler... :)
 

Preatorian

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
296
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Kurallar ve kurallar. Sadece ve sadece zihinleri dizginlemek için oluşturulmuşlardır. Zihnine efendi olanlar için saçma, zihni efendi olanlar için vazgeçilmezdir. Zihne efendi olmak için felsefeci ya da bilge olmak gerekmiyor. Efendi olmak için doğasını anlamak gerekiyor. Kurallarla bütünleşmiş bir zihin, kendi taşlarını kendi koymuştur. Bazen çılgınlıklar yapıp taşların ötesine geçer ve cezasını yine toplum tarafından çeker. Zihnine efendi olan için taşlar yoktur. O taşların eylem getirdiklerini görür fakat eylemden uzaktır. Keza toplumun eğitimli zihinlerden ziyade, zihinlerini eğiten bireylere ihtiyacı vardır. Mevcut eğitim sistemininde en büyük hatası bu noktadadır. Oku uzağa yada yakına atmak bir şey ifade etmiyor, oku yapana ve atana bakmak gerekiyor. Oku atan kendini ve nereye attığını bilirse okun bir manası olabilir.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
İnsan sadece zihinden ibaret olsa bende katılacağım buna ama... Duygular ve dürtüler ne olacak? Çiftleşme isteği, sosyalleşme isteği, aidiyet duygusu, yeme ve içme dürtüleri? Zihnine efendi olsa bile insan acaba dürtülerine efendi olabilecek mi? Bilen insan çok ama uygulayan insan nadir. Zihne efendi olmak yetmez bence. Dürtülere de efendi olmak gerek. Efendi olamıyorsa başka insanları rahatsız etmeden gidermeye çalışacak insan ihtiyaçlarını. İşte bu noktada kurallar ve kanunlar giriyor devreye. Us giriyor yani aslında devreye. Bu us da başkalarının hakkının başladığı yerde sizinki biter diyor. Saygı diyor, sevgi diyor. Yoksa ceza diyor.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Selam,

Hakk -Din; Allahla kul arasın-d-a, O zihin/beden varlık- İnsan Suretinin, kendinde! kendini bulma arayışında herkese (şah damarından yakın) açık olmakla birlikte, Arayıştaki insana mucizeler/vahiylerle yine insanların arasından seçtiği elçiler vasıtasıyla, şartlarını çizmiş(imanın şartları), bunu kabullenen/uyan! inananları da mümin kabul ederek, onların belli zaman vaadinde eli ile (düşün-amel) kazandıklarından (hal en!) dünyada/ahir zamanda da, hüsrana uğramayacının vaadini, bil!!dirmiş - bunu, söz etmiştir.

Belirli zamanlarda (gerek duyulduğu) toplumsal yozluğun-anlayışsızlığın-izanın, çığırından çıkıp-/hadde ulaştığı dönemlerde O' haddi, yeniden tesis için vahyedilmiştir.

Vahy edilmesi (esin/düşün) bile bir örnek olmakla birlikte, Peygamberler döneminin bittiğini açıkca ifade eden, O'- Kur'an ; insanın karanlığına! bir yol gösterici - rehber olup, bir çok ayetinde 'ne kadar az düşünürsünüz ' demiş ve -bizi, babalarımızın taptıklarından/uygulamalarından alıkoymak istiyorsunuz,öyleyse bize apaçık delil getirin diyen kavimler ve akıbetleri hakkında çeşitli bilgileri misalleyerek -ve yine- şah damarından yakın olduğu insana, 'hiç düşünmezmisiniz' 'niye düşünmezsiniz?' demiştir.

ve hâlâ, kız çocukları diri diri gömülmektedir!!!!

Tüm peygamberlerin tebliğ ettikleri-etmekle görevlendirildikleri Din, Hakk Dindir ve O tek'dir.

hal en...İnsanın, din darlığı -onu yaşayış/uygulayışı (mezheb/tarikat), red'edişi ve dahi anlayış/ müslümanlığı hepsi de, zaten O'nun tebliğ /vaad (söz) ettiğince gerçekleşmekte.

İnsan, düşünce-amel ne kazanıyor/kazanmış-ekmişse o ölçüde de biçiyor-yaşıyor ve/fakat aynı kazanda da pişiyor. Tadından yenmeyecek!! hale n zaman gelir Allah bilir : )))

....Kırşehir Müftülüğü tarafından verilen öğlen yemeğine katılan Bardakoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türban meselesini Diyanet İşleri Başkanlığı'na gönderiyorum." demesine ilişkin sorulara muhatap oldu.

Bardakoğlu, "Diyanet İşleri Başkanlığı olarak biz konuyla ilgili bize teamül eden kısmıyla ilgili görüşümüzü net bir şekilde eğmeden, bükmeden söylüyoruz. Ama bizim söylememiz bu konuyu çözmeye yetmeyebilir.

Siyasetçilerin, devlet adamlarının ve aydınların diyanetin verdiği bu bilgiyi esas alarak, bu konuda farklı beklentiler içine girmeden ve bu konu hakkında farklı ilahiyatçıları gündeme taşıyarak türban meselesi çözülmez. Müslümanların 14 asırdır bu konudaki geleneğinive dini vecibe olarak, algılama gerçeğini göz önüne almaları gerekir. Elbette Müslümanlar 14 asırdır başörtüsünü dini vecibe olarak görmüşlerdir. Böyle olunca Diyanet İşleri Başkanlığı üzerine düşen görevi yapmıştır ve de yapmaya devam edecektir. Bizim sözümüzden sonra diğer kesimlerin de bu olaya olumlu yaklaşması ve bir özgürlük bağlamında konuyu çözmesi doğru olacaktır. Çünkü türban yasağını biz koymadık ki kaldıracak olanda biz olalım." diye konuştu...

KAYNAK:
......................

Bu gün dahi sıcak iklimde baş, güneş geçmesin/korunma amaçlı (bizde de özellikle,güneydoğuda erkek-kadın) örtülmektedir. O örtüyü göğsünüze indirin ziynetiniz-mahrem bölgenize çekin denmiştir. Başını örtüp bilmem neresinin mahremiyetini kollamayan insana! Saçınızı örtün denmemiştir. Bu, bu kadar net-açıktır, örtünmekle din birleştirilmek isteniyor- Hakk din, siyasi emellere alet ediliyorsa.

BARDAOĞLU'nun ''Müslümanların 14 asırdır bu konudaki geleneğini ve dini vecibe olarak, algılama gerçeğini göz önüne almaları gerekir.' diyen konuşması ve devamla
''...Bizim sözümüzden sonra diğer kesimlerin de bu olaya olumlu yaklaşması ve bir özgürlük bağlamında konuyu çözmesi doğru olacaktır...''
denilecek en doğru sözdür. Din siyasi sömürüye alet edilmeyecek kadar ulvi ve hakktan yanadır.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Ap açık olarak örtünme vardır... Ama mesele füruattır. Kabul edip uymayanlar inançsız sayılmazlar. Ancak yoktur deyip karşısında duranlar için ve bu meseleyi çeşitli vesileler ile deşip duranlar için üzgünüm. Bunu böylece ap açık olarak kabul etmemiz gerekir. İsteyen örter istemeyen örtmez.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
- evet örtünme vardır ve örtüden bahisle amaçlanan ve esası da bellidir. Bu, baş örtme değildir. Yani din başını ört demez farz kılmamıştır.

AHZAB33/59( Diyanet İşleri Meali)
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

- Tesettür* de baş örtüsü değil, edep-hayanın korunmasıdır.

.................................
İslamın Genel Hükümlerini (Akaid) ikiye ayırdığını görmekteyiz:

1-) Usul'e ait hükümler: Buna göre 'lâ ilâhe illallah; Muhammedün Rasûlullah' başta olmak üzere, sair iman esasları akidede usûldür. İman esasları, muhakkikîn yaklaşımı ile dört asla irca edilebilir ki, bunlar; Allah'a, âhirete, peygamberlere iman; bir de ubudiyet veya adalettir. Yani, hayatî ehemmiyet arz eden esaslar, usûl kategorisine giren hususlardır

2-) Furuata ait hükümler: Namaz, oruç, hac, zekât ve tesettür gibi diğer ibadetler, bu asıllar üzerine bina edilen ve asla göre fürûât sayılan amellerdir. Furuata ait hükümler, usule ait hükümler üzerine bina edilir. Bu açıdan denilebilir ki, usûlün olmadığı yerde, sistemli fürûdan bahsetmek mümkün değildir.

Ancak fürûât demek, Türkçemizde anlaşıldığı şekliyle 'olmasa da olur' gibi bir mefhumu akla getirmemelidir. Bunların fürûât olması, asıl ile olan münasebet ve mukayeseleri neticesi ve tamamen yukarıdaki taksim ve tasnif itibarıyladır. Yoksa ibadetsiz imanın tam olmayacağı izahtan varestedir.

*TESETTÜR:Tesettürün dinen makbul olabilmesi için birkaç şartı vardır, onlara ri'âyet etmek gerekir:

1- Elbisenin vücudu gösterecek tarzda ince,
2- Nazar-ı dikkati çekecek kadar süslü ve renkli,
3- Vücudun hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması gerekir.
Bir memlekette manto giymek adet ise, dar olmamak şartıyla onu giymekte beis yoktur. Çünkü İslâm dini, ne erkek ne kadın için belli bir kıyafet getirmemiştir. Her memleketin kendisine has bir giysisi vardır.

KAYNAK: SORULARLA İSLAMİYET


selam ve saygı ile
 

Mercury77

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2010
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
47
7- Araf Suresi 26: Ey ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik.

24- Nur Suresi 31: Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve namuslarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. (Yani başlarını örtmekle kalmasınlar, göğüs üstlerine doğru salsınlar) Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.

33-Ahzab Suresi 59: Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle cilbablarını(elbiselerini) üzerlerine giysinler. Bilinip incitilmemeleri için bu daha uygundur.

29-Ankebut Suresi 51: Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

Peygamberimizin ve Müslümanların Tesettür Anlayışı Hadisi Şerifleri de yazmak isterdim ancak yukarıdaki açık ve net ayetleri okuyunca ve özellikle son ayet 29/51'i görünce Bu kitabı indirmişo lması bize elbette yetiyor. Sadece tek bir ayet alarak yorum yapmak ne kadar da kolay. Oysa kur'an benzera yetlerden oluşur. Ahzap suresi dış giyiniş ile ilgili iken, Nur suresinde açık ayet var. Hamr başa örtülen veya başı örten şeydir. O yüzden aklı örden şeye de HAMRun/içki denilmiştir. Arapça gramer olarak HAMRLerini yaka üstüne salsınlar nasıl fürüat olur ki...

"
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Selam,

Kur'an sırf nazar değil O'nu Okuyuş! idrak- anlayıştır da tabii. İçindeki hikmeti anlamaya çalışmak yerine ayetlerin sayısında bile ihtilafa düşen/buna takılan alimlerde!! vardır. Kur'anın, Örtünmekten bahsi de leyli bir kafayla zor anlaşılır . Biz yine de, Niyet varsa bu da bir zaman gelir çözümlenir diyelimAllah, salih iman ve dahi akıldan ayrı düşürmesin kimseyi

Selametle
 

Preatorian

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
296
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
İnsan sadece zihinden ibaret olsa bende katılacağım buna ama... Duygular ve dürtüler ne olacak? Çiftleşme isteği, sosyalleşme isteği, aidiyet duygusu, yeme ve içme dürtüleri? Zihnine efendi olsa bile insan acaba dürtülerine efendi olabilecek mi? Bilen insan çok ama uygulayan insan nadir. Zihne efendi olmak yetmez bence. Dürtülere de efendi olmak gerek. Efendi olamıyorsa başka insanları rahatsız etmeden gidermeye çalışacak insan ihtiyaçlarını. İşte bu noktada kurallar ve kanunlar giriyor devreye. Us giriyor yani aslında devreye. Bu us da başkalarının hakkının başladığı yerde sizinki biter diyor. Saygı diyor, sevgi diyor. Yoksa ceza diyor.

Duygular ve dürtüler zihnin birer fonksiyonudur. İnsanın beyninin vucudtan ayırın ne kalır? Bahsettiğiniz bütün herşey istektir. İstek zihnin bir durumudur. İstekler ve arzulardan sıyrılmadan özgür olmuş olamazsınız. Zihninine efendi olan dürtülerinede, isteklerinede, arzularınada efendidir. Sizin kurallarınız ve kanunlarınızın hepsi zihnine efendi olanlar için saçmadır, gereksizdir. Zaten zihne efendi olduğunuzda arzularınızın ve isteklerinizin kaynağını görmüş olursunuz. Saygı ve sevgi tanımınız bile kurallar çerçevesine sokulmuş. Sevgi bile kavramlar karkagaşası içinde. Gerçek sevgi öyle bir şeydir ki insanda mecal, hal, yön bırakmaz. Gerçek sevgi cezaya dokunur dokunmaz ceza kalmaz. Gerçek sevgi öyle bir şeydir ki kız yada erkek arkadaşınızı sevmeye, annenizi, babanızı sevmeye benzemez. Doğanın getirdiği sevgi ile doğayı var eden sevgi bir değildir.

- evet örtünme vardır ve örtüden bahisle amaçlanan ve esası da bellidir. Bu, baş örtme değildir. Yani din başını ört demez farz kılmamıştır.

AHZAB33/59( Diyanet İşleri Meali)
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

- Tesettür* de baş örtüsü değil, edep-hayanın korunmasıdır.

.................................
İslamın Genel Hükümlerini (Akaid) ikiye ayırdığını görmekteyiz:

1-) Usul'e ait hükümler: Buna göre 'lâ ilâhe illallah; Muhammedün Rasûlullah' başta olmak üzere, sair iman esasları akidede usûldür. İman esasları, muhakkikîn yaklaşımı ile dört asla irca edilebilir ki, bunlar; Allah'a, âhirete, peygamberlere iman; bir de ubudiyet veya adalettir. Yani, hayatî ehemmiyet arz eden esaslar, usûl kategorisine giren hususlardır

2-) Furuata ait hükümler: Namaz, oruç, hac, zekât ve tesettür gibi diğer ibadetler, bu asıllar üzerine bina edilen ve asla göre fürûât sayılan amellerdir. Furuata ait hükümler, usule ait hükümler üzerine bina edilir. Bu açıdan denilebilir ki, usûlün olmadığı yerde, sistemli fürûdan bahsetmek mümkün değildir.

Ancak fürûât demek, Türkçemizde anlaşıldığı şekliyle 'olmasa da olur' gibi bir mefhumu akla getirmemelidir. Bunların fürûât olması, asıl ile olan münasebet ve mukayeseleri neticesi ve tamamen yukarıdaki taksim ve tasnif itibarıyladır. Yoksa ibadetsiz imanın tam olmayacağı izahtan varestedir.

*TESETTÜR:Tesettürün dinen makbul olabilmesi için birkaç şartı vardır, onlara ri'âyet etmek gerekir:

1- Elbisenin vücudu gösterecek tarzda ince,
2- Nazar-ı dikkati çekecek kadar süslü ve renkli,
3- Vücudun hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması gerekir.
Bir memlekette manto giymek adet ise, dar olmamak şartıyla onu giymekte beis yoktur. Çünkü İslâm dini, ne erkek ne kadın için belli bir kıyafet getirmemiştir. Her memleketin kendisine has bir giysisi vardır.

KAYNAK: SORULARLA İSLAMİYET


selam ve saygı ile

Nefsinin örtmeyen başını örtmüş ne fark eder? Nefsine hakim olamayan için örtünün altını görmek pek kolaydır!

Nasıl bir nesnel görüştür ki Kuranı bile nesnelleştirmiştir! Tesettür bir nesne değildir. Onu nesnellleştiren hastalıklı zihinlerdir. Nefsi örtmek kadın erkek farkı gerektirmez, o yüzden nefsini örtünmek herkes içindir!

İlahi metinleri yorumlamak için ilahi gözlere ihtiyaç vardır!
 

Mercury77

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2010
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
47
Sevgi'yi onu yaratandan tanıyoruz. Ayetlerin Yorumu'nua gelince, SINIRSIZ VE SONSUZ BİR BİLGİ SAHİBİ'nin ortaya koyduğu AYETleri hangi SINIRLI VE SONLU BİR BİLGİ SAHİBİ açıklayabilir yorumlayabilir ki. O yüzden O kendi ayetlerini kendisi açıklamıştır. Aklını kullananlara. Aklını kullanmayanlar ise zaten kaybetmişlerdir. En azından kendilerini.
 

Preatorian

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
296
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Yaratanı tanıyormusunuz ki onun yarattıklarını anlayıp, tanıyasınız? Siz kendinizi bile tanımıyorsunuz ki, anlatılanı anlayabilesiniz! Alıcı özünü biliyormu ki anlatılanı doğru anlayabilsin? Ayetlerin yorumu ile ilgili bu yüzdenmi ayetleri açıklayanlar arasında bu kadar çelişki var? Kuranda parantez içinde kullanılan insan sözlerine bu yüzdenmi bu kadar ihtiyaç var? Aklını kullandığını zannedenler, şekilde kendilerini kaybetmişlerdir. Bu yüzdendir ki şekil ile açıklar, şekil ile anlar olmuşlardır. Anlatılan, anlatanın ve anlayanın bir şekli yok ki anlaşılan bir şekil olsun! Anlatılan, anlatan ve anlayan ayrı değil ki farklılıklar ortaya koysun!
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Sonsuz bilgi sahibinin gönderdiği mesajların çoğu açık ve nettir. Bazıları ise ilgili dönemin tarihini bilmeyenler için net değil gibidir. Sonsuz bilgi sahibi, sonsuz bilgi sahibi olmayana anlamayacağı bir seviyeden mi hitap etti yani? Diyalektiğin ve felsefenin ( özellikle sosyal felsefe alanları ) bizleri ne hale getirdiği ortada. Mutluluk hormonlarla ilgili deniyor. Eyvallah. Madem duygular dahi maddenin eseri; neler oluyor bu maddeye böyle? Duygusal (yani bir manada metafizik) bir yönelime mi girmiştir madde? Robotlar insan gülmesini taklit edip, görüntüleri kaydedebiliyor şüphesiz. Ancak şuur ile ilgili olan; hislenme ve benzeri ruhla ilgili haller onlarda asla olmayacaktır. İnsanoğlu apaçık duyum-zeka-şuur ortak çalışması ile var olabiliyor. Materyalist felsefenin dünyasının insanları nereye getirdiği ap-açıktır. Cinayetler, intiharlar, savaşlar, ölümler, gayr-ı meşru ilişkiler, yürümeyen evlilikler, depresif nesiller ve bu liste böylece uzayıp gidiyor. Dünyada en fazala kan akmasına neden olan 2 büyük savaş geçen yüzyılda olmuştur. Materyalist felsefenin diyalektiğinin insanlara kattığı en ufak bir şey yoktur. İnsanoğlunu düz yolda yürütmektense karma-karışık yollara sokup beynini bulandırır. Doğayı ve nesneleri anlama çabaları ve pozitif bilimlerin insanlığın yararına yaptıkları faydaları alkışlıyoruz. Ancak materyalist diyalektik çökmüştür!!! Kiliseye kızan maddiyunlar, maalesef Yaradanı da yok sayma yoluna gitmişlerdir. Oysa suçların ve kötülüklerin kaynağı insanın ta kendisidir. Yaratıcının öğretileri realisttir ve sevgi üzerine inşa edilmiştir. Bunu görmemizi engellemek ve tüketici toplumunun birer parçası olmayı sürdürmemiz için bizi felsefi akımlarla mışıl mışıl uyutuyorlar. Birileri kapitalizm deyip kırdı geçirdi, diğerleri ise komunizm deyip kırdı geçirdi. İkiside ortada ne aile bıraktı ne de ahlak.
İnsanlara öğretilenler çok basittir dinlerde. Sev, say, öldürme, yalan söyleme, kibirli olma, cömert ol, sadık ol, çalış, evlen, ye, iç, gez, bilgi edin, düşün... İstediğiniz kadar sayın. Varacağınız 20-30 ilkedir ancak ve ancak. Felsefe artık başkalaşmıştır. Bir doktorun bir şeyler icat etmesi felsefenin ta kendisidir. Bilimsel araştırmalar yapan doktor da filozofun ta kendisidir. Basit ilkelere tutunup mutlu olunabildiğini sezinleyip, düşünebilirsiniz. Namaz insanın günde 1 saatini ya alır ya da almaz. Sadece farzları kılan bir insan sanırım 20-30 dakikasını vermiş olur namaza. Başka ne gibi bir ritüeli var yahu bu islamın. Bize gün içinde namazdan başka bir şey emredilmiş midir? Senede bir denk gelen oruç ayı... Onda da zaten 2 öğün yiyoruz. 3.öğün ortadan kalkıyor ve 2 öğün arası biraz uzunca. Başka ne var? Hac mı? Parası olan gidiyor efendim; geçiniz. Hacca gideceğine ona buna sadaka vereydin ya diyorlar :). Fransaya, ukraynaya gideceğine sen vereydin ya! Kahyası mısın sen kardeşim derler adama? Ne demiştik? Hacca sadece parası olanlar gidiyor. Tamam başka ne var yaw? Zekat mı? Onuda parası olan veriyor. Hem yardımlaşmanın nesi kötü? Abdest mi kötü? Temizlenmek, günde 5 kere ayakları ve muhtalif yerlerimizi yıkamak mı kötü? Arkadaşlar din basittir ve yüksek bir performans beklemez sizden eğer bir idealist değilseniz. Evlenip çiftleşmemize, yememize, içmemize, mal edinmemize, evlat sahibi olmamıza, ticaret yapmamıza, gezmemize, tozmamıza, sosyal olmamıza vs vs vs hiç bir şekilde engel olmaz islam! Temiz olan yiyecek ve içecekler keyfe kafidir. Sorumluluk alınmayan ilişkilerdense, evlilik iyidir! Yardımlaşmak iyidir!

Eğer dünyada kötülükler varsa, biliniz ki bu kötülüklerin kaynağı insanın ta kendisidir.

Eğer bu dünyada birileri birşeyleri istismar ediyorsa biliniz ki bunun sorumlusu ne istirmar edilen şeyin kendisi ne de istismar edilen şeyin tezahürleridir. Bizzat istismar edendir sorumlu.

Hiç kimse hiç bir vatandaşımıza yön ve yol gösterip, vatanında, yurdunda gurbette hissettiremez. Alevi-sünni, kürt-türk, sağcı-solcu, dindar-laik...uzayıp gider bu liste.
Yok böyle bir şey. Herkes insandır ve neye inanıp neye inanmayacağını seçmekte özgürdür. İnancını da hür olarak yaşayabilir herkes. Anadilini kullanabilir istediği gibi. Örtebilir başını. Cem evine gidip ibadetini yapar. Bu meselelerden paye ummasın kimse. Bu millet bu kolpalara gelmiyor artık. Gelmeyecekte.


Saygılarımla
 

Furkan Topal

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2010
Mesajlar
112
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Yaratanı tanıyormusunuz ki onun yarattıklarını anlayıp, tanıyasınız? Siz kendinizi bile tanımıyorsunuz ki, anlatılanı anlayabilesiniz! Alıcı özünü biliyormu ki anlatılanı doğru anlayabilsin? Ayetlerin yorumu ile ilgili bu yüzdenmi ayetleri açıklayanlar arasında bu kadar çelişki var? Kuranda parantez içinde kullanılan insan sözlerine bu yüzdenmi bu kadar ihtiyaç var? Aklını kullandığını zannedenler, şekilde kendilerini kaybetmişlerdir. Bu yüzdendir ki şekil ile açıklar, şekil ile anlar olmuşlardır. Anlatılan, anlatanın ve anlayanın bir şekli yok ki anlaşılan bir şekil olsun! Anlatılan, anlatan ve anlayan ayrı değil ki farklılıklar ortaya koysun!

Madem bu kadar anlaşılamayacak bir kitap, madem biz insanlar parantez içinde falan bunu çözmeye çalışıyoruz. Neden bu kitap onu anlamasını bekleyen ama bir türlü anlayamayan insanlar arasında?
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Aynen furkan kardeşim... Kitap ap-açık bir kurandır. Tavsiyelerde bulunur, emirler verir, tarihten kesitler sunar, tabiat olaylarına değinir, yardımlaşmayı ve sevgiyi öğretir bize. İşi karmaşıklaştıran bizleriz. Elbetteki bilgi ve kültür seviyesine göre daha derin manaları da yakalayabilirler insanlar. Ama kuran kendi içinde tutarlıdır ve insanlara ap-açık bir yol gösterici ve müjdeleyicidir.
 

Preatorian

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
296
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Hiç kimse hiç bir vatandaşımıza yön ve yol gösterip, vatanında, yurdunda gurbette hissettiremez. Alevi-sünni, kürt-türk, sağcı-solcu, dindar-laik...uzayıp gider bu liste.
Yok böyle bir şey. Herkes insandır ve neye inanıp neye inanmayacağını seçmekte özgürdür. İnancını da hür olarak yaşayabilir herkes. Anadilini kullanabilir istediği gibi. Örtebilir başını. Cem evine gidip ibadetini yapar. Bu meselelerden paye ummasın kimse. Bu millet bu kolpalara gelmiyor artık. Gelmeyecekte.

Başbakan çocuklara soruyor : Namaz kılıyormusunuz? Kılıyoruz.. O zaman veriyor bahşişi... Sen hangi özgürlükten bahsediyorsun?

Eşin kapalımı kapalı veriyor sana ihaleyi, işi... Sen hangi özgürlükten bahsediyorsun?

İsraile saydırıyor, saydırıyor, el altından bir tomar yahudi ile ortak iş yapıyor, gizli ortaklıklar kuruyor.. Sen hangi özgürlükten bahsediyorsun?

Dini özgürlükten bahsediyor ama zorunlu din dersinden vazgeçmiyor...Hangi özgürlükten bahsediyorsun?

Özgürlük için önce kendine bakacaksın. Her özgürlük çığırtkanı özgürlükten yana olmamıştır. Tarihi iyi inceleyenler bunları görür.

Eğer bu dünyada birileri birşeyleri istismar ediyorsa biliniz ki bunun sorumlusu ne istirmar edilen şeyin kendisi ne de istismar edilen şeyin tezahürleridir. Bizzat istismar edendir sorumlu.

Ayna ayna dedikya keşke bu aynaya sahip olsada, istismarı eden bir kendini görse.

İnsanlara öğretilenler çok basittir dinlerde. Sev, say, öldürme, yalan söyleme, kibirli olma, cömert ol, sadık ol, çalış, evlen, ye, iç, gez, bilgi edin, düşün... İstediğiniz kadar sayın. Varacağınız 20-30 ilkedir ancak ve ancak. Felsefe artık başkalaşmıştır.

Çalma, gizli ortaklıklar yapıp kendine avantaj sağlama, insanları yönlendirip gaza getirip, canlarına mal olma, ben dürüstüm diyip saman altından su yürütme de demiştir. Başkalaşan felsefe değil, felsefeyi başkalaştıranlardır. Kapitalizm dini öngörüyü bile etkilemiştir, şayet bunu kabul etmiyorsanız zaten söylenecek bir söz yoktur. Bunu zaten canlı olarak yaşıyoruz!
 

Preatorian

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
296
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Madem bu kadar anlaşılamayacak bir kitap, madem biz insanlar parantez içinde falan bunu çözmeye çalışıyoruz. Neden bu kitap onu anlamasını bekleyen ama bir türlü anlayamayan insanlar arasında?

Anlaşılmayan bir kitap demedik ki anlayan anlayışını değiştirmediği sürece doğru anlayamaz dedik!!! Yazılanı ya iyi okuyun, ya da hiç okumayın, sonuçta çarptırmayın! Yoksa enam suresine döner!
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Başbakanı yapıp ettiklerini eleştirebilirsiniz ama bu dini ve varamamız gereken noktayı değiştirmez. Hakikatler bir insana endekslenemez. Hataları insanlar yapar. Yaradan değil. Değiştirmek adına söyleniyor sözler. Oyunlar oynanıyor evet ancak bizim uyanık olmamız gerek. Oynanan oyunlara gelmemeliyiz. Bunu söylüyorum. Başbakan öyle yapmış böyle yapmış... Aktüel beni pek ilgilendirmiyor. İnsanların zihinlerini değiştirebilirsek, hipnozu bozabilirsek zaten sistemlerde zamanla insanların şeklini alacaktır. İnsandan başlayıp sistemlere doğru gitmeliyiz diye düşünüyorum. Hepsi bu...

Saygılarımla.
 

Preatorian

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
296
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Başbakanı yapıp ettiklerini eleştirebilirsiniz ama bu dini ve varamamız gereken noktayı değiştirmez. Hakikatler bir insana endekslenemez. Hataları insanlar yapar. Yaradan değil. Değiştirmek adına söyleniyor sözler. Oyunlar oynanıyor evet ancak bizim uyanık olmamız gerek. Oynanan oyunlara gelmemeliyiz. Bunu söylüyorum. Başbakan öyle yapmış böyle yapmış... Aktüel beni pek ilgilendirmiyor. İnsanların zihinlerini değiştirebilirsek, hipnozu bozabilirsek zaten sistemlerde zamanla insanların şeklini alacaktır. İnsandan başlayıp sistemlere doğru gitmeliyiz diye düşünüyorum. Hepsi bu...

Saygılarımla.

Aktüel sizi ilgilendirmiyorsa neden aktüelden giriyorsunuz olaylara? neden tarihi incelemiyorsunuz? İnsanların zihinleri çoğu zaman anlıktır. 3 ay, 2 ay önceyi hatırlamaz. Hipnoz benim saydıklarımdır. Paranın hipnozu kadar derin bir hipnoz varsa buyrun anlatın! Ayrıca hipnozda olmadığınız ne malum?
İnsandan başlayalım diyorsunuz çok doğru diyorsunuz. Eğitim sisteminden bahsettim daha önce. Neden insanı eğitmekten başlanmıyor? veya eğitim sisteminden? İnsanlardan başlamanız için ya insanları sistemin içerisinden çıkarmanız gerekiyor ya da hali hazırda içinde bulundukları sistemi değiştirmeniz gerekiyor. Eğitim sistemi buna güzel bir örnek olabilir. Bakalım türkiye tarihine Einstein Atatürke mektup yazıyor Alman bilim adamları Türk üniversitelerinde ders versinler diye.

http://www.cankaya.edu.tr/duyuru/photos/mektup.gif için Google Görsel Sonuçları

O zamandan bu zamana ne değişti? O zaman mı daha iyidi, şimdi mi? O zaman neden mevcut dönüşümde bu hedeflenmiyor ki hali hazırda bu dönemleri yaşamış genetiğimizde olan bir toplumuz? Peki ülkeyi Einstein mektup yazacak noktaya getiren bu sistemi neden uygulamakta tereddüt ediyor ve bu noktaya getiren bir lideri eleştirme noktasına geliyoruz? Uyanık olmakta fayda var dediğiniz gibi, tarihi bilmekte fayda var, tarihi saptıranları bilmekte fayda var...

Saygılarımla
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst