Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar

Prometheus

Yeni Üye
11 Mar 2010
4
0
1
34
Tartışmaları takip ediyorum, Bildiğim bir şeyi açıklayamamanın çıkmazıyla...
Tüm bu yazıları okurken , acaba , diyorum, Bu kişiler Kitabı hiç okudular mı? Okunmuş olsaydı, insanlığın doğuşundan bu zamana kadar her dönemde, her kavimde, her kitap indirilen düzende bu soru hep olmuş...demişler; varsa kanıtın nerde????

...işte sizleri okurken yaşamış olduğum çıkmaz, bilipte ,ifade edememe.... derken ufak bir hikaye çıktı karşıma, öylesine basit yazılmış, öylesine yalın ki..

Buyrun;

Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal tıraşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı...

Berber:

"Bak ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına
inanmıyorum.

Adam:

"Peki, neden böyle diyorsun?

Berber:

"Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın.Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var
olsaydı, bu kadar çok sorunlu,sıkıntılı,hasta insan olur muydu,terkedilmiş çocuklar olur muydu?Allah olsaydı, kimse acı çektirmez,birbirini üzmezdi. Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum...

Adam bir an durdu ve düşündü,ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi.Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü.Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti.Adam berberin dükkanına geri döndü:

" Biliyor musun, bence berber diye birsey yok

Berber:

" Bu nasıl olabilir ki?Ben buradayım ve bir berberim."

Adam:

" Hayır, yok.

Çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı
adamlar olmazdı."

Berber:

"Himmm... Berber diye bir şey var ama o insanlar
bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?"

Adam:

" Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var,ve insanlar ona gitmiyorsa,bu gitmeyenlerin tercihi. İşte dünyada bu
kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!"


Şimdi bu olayda şöyle bi tuhaflık var.
Siz tanrıtanımazların yani ateistlerin sadece işte aç insanlar olduğu için vs. falan diye ateist olduklarını düşünüyorsanız o zaman
Böyle bir yanıt vermeniz doğru ki buda yeterince araştırmamış olduğunuzu tanrıtanımazların hala yüzlerce sene önceki olaylarla idare ettiğini düşünüyorsunuz o zaman. Hımm :)
Neyse madem bu konuda girdiniz bende ağır kaçmaması için bu konudan devam edeyim.:)
Olayda bir berber ve birde dindar var.Gayet güzel bi olay inançlı dindan insanlar için son derece düşündürücü olabilir lakin okuduğumda sadece yüzüme biraz tebessüm ettirdi.:)

Olayda berber sadece insanların açlığından dem vurarak tanrıya inanmadığını söylüyor.Biz buna ateist yada tanrıtanımaz değil sadece tanrısına küsmüş insan deriz.Bunun gibiler yok mu? Çok azda olsa (bana hiç rast gelmedi ama) vardır herhalde ki konuyu bununla devam ettirebiliyorsunuzdur diye düşündüm.
Bu insanların tanrıya küsmeleri çok zaman almaz hemen en ufak olayı ona bağlar geri dönerler.Çünkü o psikolojiyi üzerlerinden atamamışlardır henüz.
Neyse uzatmadan konuya girelim.
Berberin bahaneleri çok çocukça olduğu için direkt sonundan başlayacağım müsadenizle.
Tanrıya gelmiyorlar diye mi bu insanlara acı çektiriyor ulu tanrı?
Bu kadar insani özellikleri mi var tanrının?
Bu kadar egosunu tatmin etmeye yer mi arıyor peki?
Benim inandığım bir tanrı olsaydı ve tanrıları insanların yarattığını düşünmeseydim inanacağım tanrının hiçbir insani özelliğinin olmamasını beklerdim.
İnsanlar gitmiyor diye tanrıda yardım etmiyor muş .:)
Bir baba çocuğuna küsemez ki sizin inandığınız tanrının babalara ve annelere kendi rahmetinden verdiğine inanıyordunuz sanırım.:)

İnançlı arkadaşlar yanlış anlamasın.Kimsenin inancına bir laf etiğim yok. Sadece hikayeye takıldım :)
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
Evet arkadaşlar. Varlığına delil getirmeye çalışacağım zira konu buydu.

Canlıların üremesi dikkatimi çekerdi hep. Derdim; arkadaş neden maymun kardeşimizle diğer bir maymun kardeşimizin üremesinden bir hipopotam meydana gelmiyor. İnceledim biraz hasbel kader. İş bir hücrenin cebren ve hile ile yumurtanın bağrına girmesi ile başlıyor. Daha önceside var ancak konumuz bu değil. Yumurta bizim güçlü kuvvetli yiğidi bağrına basıyor. Ve bu hücre abimiz başlıyor çoğalmaya. Çoğalıyorda çoğalıyor. Bölünerek tabii! Yavru bir maymun evladı meydana getirmek için varını yoğunu ortaya koyuyor. Bütün bu işleri yapabilmesi için bünyeden bir sürü malzeme alması gerekiyor. Bünye veresiyeyi kestim, kamyon devrildi gibi bahanelerle siparişleri geciktirse veya hiç göndermese bu iş anında sona erecek. Bütün emekler çöpe gidecek ve gerekirse maliye onu sanayicilik hayatının dışına atacak. Sonu yerin dibi. Zeki midir bu hücre? Yoksa bünyesindeki DNA kardeşlerimizin kodunda yazılı çizili mi neler yapması gerektiği? Peki DNA'ları kim kodladı? Gayretli çocuk ama yetmiyor. Çok iyi tutması lazım alışverişini bünyeyle. Bünyede işini biliyor olması lazım ve oğlumuzun elinden tutması lazım. Gelelim DNA'ya. Demezler mi bize senin dediğinde ne ki, doğal olarak her şey gelişip gitmiştir ve bugünkü karmaşık haline gelmiştir. Derler, her bir şey derler adama. Kardeşim; aminoasitten proteine, proteinde tek hücreli canlıya, tek hücreli canlıdan karmaşık canlılara, ordanda meyhaneci hayrinin yerine. Şüphesiz derler bunu ve hatta bazıları uyanık ya; onlar işi daha da gerilere götürür. Abi aminoasitlerin oluşması için gereken koşullar daha önemli. Esas kahraman bu! Desinler; biz birbirimizi sevdikten sonra ne derlerse desinler. İyide zekayı yükleyecek bir bulamadık bir türlü! Elimizde kaldı. Bu DNA denen şeyi kim yerleştirdi böğrüne hücrenin? Onuda atmosferin büyük dedesi yapmıştır canım. Ne var bunda? Haydaaaa... O nerden aldı yaw bunu? Orasını karıştırma zira büyükler her zaman bilirler herşeyi. Neyse... İnsan denen yaratıkta iş dahada enteresan. Hayvanat aleminden ayrı olarak birde düşünüyor bu. Bu yetileri de vermek gerekiyor. Saçını süpürge eden ilk hücre paylaşmaktadır artık zaferi bir sürü diğer hücreyle. Aslında için için kıl olmaktadır diğer hücrelere. Kendi hükmü kalmamıştır ve sıradanlaşmıştır alemde. Hatta kendini içkiye vermiş bi arada benzin bidonunu kaptığı gibi arıtma tesisine atmıştır kendini. Neyseki ikna edilip kendini yakmaktan vazgeçirilmiştir. Erkek maymunun eline hipopotam yavrusunu tutuşturursanız önce sizi vurur sonrada karısını. Tavsiye etmem. Su ve toprağı kullanarak harika işler yapan hücremiz yaşlanmıştır artık. İş göremez haldeyken acımaz kapitalist sistem onu hemencecik yok eder. Demez ki yaw bu adam bize yıllarca hizmet etti, otursun bir köşede. Derhal yerine yenileri atanır. Genç ve dinamik personel daha ucuza daha fazla iş üretmektedir. Eeeee, her sistem gibi bu sisteminde bir sonu vardır. Bir sürü sebepten dolayı şirket iflasın eşiğine gelir. Krediler çeker, kampanyalar düzenler, şenlikler düzenler ama nafile. Ahenk bozulmuştur zira. Su ve toprağın tekrar suya ve toprağa karışma zamanı gelmiştir. Krediler temerrüt faizi yer, kampanyalar fayda etmez ve şirket batar. Bu şirketlerin yaşam süresi de pek 100-120 yılı geçmez. Böyledir bu. Hep böyledir. Kapitaliz bu arkadaş! Batınca atarlar bir köşeye. Yatarsın kuşe-i kabrinde mışıl-mışıl. Ama bu demek değildir ki bir başka macerada yeniden göremeyeceğiz biz bu hücreyi. Zira sırasını beklemektedir bir başka gönülde çiçek açmak için. Telef ettirmeyecektir kendisini. Bu maceranın sonu... Sıkmadım umarım.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Yani;çok ciddiye alınması gereken bir konu olduğunu biliyorum,fakat bazı arkadaşlara gülecem ben ya.Varsın bu konu ciddiyetinden uzaklaşsın.Uzaklaşmış uzaklaşacağı kadar zaten..:DTurco,Mühendis arkadaşlarım????Biraz sağduyu inanıyorum ki,sizlere de huzur getirecektir.(Yazmadan duramadım,irademi idareli kullanamadım:))
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
Bir macera filmi…
Yaz-çiz: Toz_zerresi

Heyecanlıydı… Milyonlarca rakibi arasından sıyrılıp, hedefe ulaşmıştı. Yumurtadaydı artık. Hiç vakit kaybetmeden çalışmaya başladı. İlk önce bölündü, bölündü ve bölündü… Bölün diyen kim? Amiri! DNA denen kıl amiri derhal emirler yağdırmıştı. Çok çalışmalıydı. Çalıştı da. Gecesini gündüzüne katıp bir maymun evladı imal etmesi gerekiyordu. Zira daha önce bir erkek maymun, dişi bir maymun kız kardeşimize ayıp etmişti. Her ne kadar tabiatım gereği dese de ayıbın kralını yapmıştı bir kere. O maymunun eline hipopotam veremezdi. Kıllanıyordu için için. Acaba bu DNA denen amire kim öğretmişti işini? Kimi aminoasitten miras diyor kimi ise hayır öyle değil proteinden miras diyordu. Proteinden olması aklına yatmıyordu zira iğneyle bünyeye verilmiş olamazdı ya bu bilgiler. Kimisi ise tek hücrelilerden biri bir gece ak sakallı bir dede görmüş rüyasında, o öğretmiş diyordu. Hiç birine aklı yatmıyordu bir türlü. Peki ak sakallı dede nerden öğrenmişti? Soruların arasında işine var gücüyle asılıyordu. Başarılı olup genel müdürün gözüne girmek istiyordu. Bir hatası çok pahalıya mal olurdu. Erkek maymun çok kıskançtı. Kesinlikle nur topu gibi bir maymun koymalıydı önüne. Yoksa karısından başlayarak alayını odun müptelası yapması muhakkaktı. Durmadan çalıştı. Bu arada bünye denen tedarikçi ile çok iyi bir ilişki kurdu. Kurmak zorundaydı zira ürünün malzemelerin tek yetkili bayii bünye idi. Bünyeye şirin görünmek için, çukalata, pasta ve buna benzer bir sürü hediyeler veriyordu. Bünye veresiyeyi kestim, ödemeleri aksatıyorsun dese yanmıştı çırası. Tüm mallar tam zamanında ve doğru gelmeliydi. Üretime devam ediyordu. Sen de kemik ben diyeyim kas o desin kıkırdak. Ancak popülaritesi düşmüştü. Bir sürü başka hücre harıl-harıl işe koyulmuştu. Kendi kurduğu sistemde orta düzey bir yönetici olmuştu. Sonunda eser ortaya çıkmıştı. Maymun gayet memnundu. Hanımının lohusalık döneminde gayet iyi davrandı ancak sonra yine kahveye takılmaya başladı. Yıllar birbirini kovaladı ve bizim hücre yaşlandı. Acımasız kapitalist sistem onu kapının önüne koyuverdi. Epey işsiz gezdikten sonra, bir müracaatı kabul edilmiş ve bir armut imalathanesinde göreve başlamıştı. İçi hınçla doluydu. Tekrar geri dönecekti. Yıllar birbirini yine kovaladı ve her sistem gibi küçük maymunumuzun sistemi de çökmeye başladı. Maymun bir sürü şikayetle aile hekimine başvuruyordu ve içerdeki şirketin son çırpınışlarından habersizdi. Şirket iflas etmemek için indirimler yaptı, krediler çekti, kampanyalar düzenledi ancak kar etmedi. Alt yapıdan kadro yetişmeyince nereye kadar abi deyip kapanışlarını maliyeye erdiler. Ancak kapitalist sistem acımasız! Şirketin ortakları karşılıksız çekten ikişer yıl hapse mahkum oldular. Bir sürü insan bir süre işsiz kaldı. Çil yavrusu gibi oraya buraya dağılan ekip daha düşük maaşlarla daha düşük işlerde çalışmaya başladılar. Genel müdür yardımcısı en son kiraz imalatı yapan bir firmada çaycılık yaparken görülmüş. Hücremiz hala amirlerinin ve müdürlerinin imalat için gerekli olan bilgileri nerden edindiğini çözememişti. Ancak bütün bunlar demek değil ki hücremiz bir başka macerada yeniden karşımızda olmayacak. Bu maceranın sonu.

Metinde varılacak netice: Abi maymundan anca maymun olur değil tabiî ki de. Aklı yükleyecek yer bulamazsan eğer sen, şen şarkılar söyle. Aklı yüklersen eğer sapla zamana, kaldı mı şimdi mana?
 

turko29

Yeni Üye
20 Şub 2010
322
0
16
66
monaliza "Yani;çok ciddiye alınması gereken bir konu olduğunu biliyorum,fakat bazı arkadaşlara gülecem ben ya.Varsın bu konu ciddiyetinden uzaklaşsın.Uzaklaşmış uzaklaşacağı kadar zaten..:DTurco,Mühendis arkadaşlarım????Biraz sağduyu inanıyorum ki,sizlere de huzur getirecektir.(Yazmadan duramadım,irademi idareli kullanamadım:)) "

Sevgili monoliza neden görüş belirtme yerine Turko(ben) ve Mühendis arkadaşların sağduyuya ihtiyaçları var gibi bir varsayımla çağrıda bulunuyorsun... Birilerinimi tehdit ettik, yalanlarla masallarla insanları yanlış yerleremi sevkediyoruz, tarih boyunca kurulmuş hırsızlık düzeninde temel taş olan dinin farkında olmadan bu konudada hiç değilse doğru olmayan propağanda yapılmasının yanlışlığını ortaya koyuroruz, Kuran ispatlıyorsa, Yada İncil, Tevrat buyursunlar ortada bu kitaplar eğer arama motorlarından ulaşamıyorlarsa bu kitapların linkini vereyim, neresinde ispat var, neresinde adalet ve insan sevgisi var, istediğiniz kadar tam tersi öldürmeyi, cennet rüşvetlerini, cehenem azaplarını, kadınlara haksızlıkları, köleciliği kabulü, bu üç kitaptanda örneklerle sayfalar dolusu vereyim, üç kitap vardır, kutsal olan 4 değil bahsedilen 4. bir bölümdür sadece kuran burdada bilgi yanılgısı içerisindedir... Bunu dinlerle ilgilenen herkes bilir... Bunları bilmek ve sunmak neden sağduyusuz yaparki insanı, Bunları yazma diyorsanız rahatsız olanlar var, tek taraflı söylemeyin, sağduyu doğru tarafta olmayı gerektirir...
İnanan inanmayan diye bir taraf olamaz... doğruya ve yanlışa yakınlık vardır...
 

aurora

Yeni Üye
13 Şub 2010
7
0
1
41
Nasıl bir köre renklerin, aşka düşmemişe çaresizliğin ve akıldışı olmanın doğallığının anlatılamayacağı gibi birçok konuda da bence karşı taraftaki algı giriş izinlerinin ve sınırlarının gözönünde bulundurulması lazım kanımca bazı şeyleri anlatabilmek için. Söylenecek çok şey varsa da bir duvara çarparcasına israf etmektense bunları hiç söylememek daha iyidir. Belki yine umutsuzluğumdan ya da tembelliğimden böyle söylüyorum ama kendini ayağa kaldırmak için çaba sarfetmeyen birine elinizi uzatsanız da nafile, bırakın olduğu yerde yaşadığı "mutluluk" her ne ise onunla olsun ömrünce. Peki o zaman, bu forumun, konuşmanın, sorgulamanın ne anlamı var diyeceksiniz belki de. Haklısınız; keşke sorgulayabilsek ve en azından bir kez olsun hiçbir çıkar, karşılık, cennet ya da cehennem düşünmeden salt insanlığımızın ne olduğunu ve ne olması gerektiğini görebilsek!
 
M

monaliza

Ziyaretçi
İnsan eseri olan kitaplara onca rağbet varken(kişinin işine gelenlere)Kur'an hakkında "Bilgi yanılgısı içindedir" gibi bir beyan bence gerçekten bir cürettir. Ve ben bu cürete, kutsal saydığım inancım adına karşı çıkıyorum. Bu durum, tespitim ve seslenişimde ne derece haklı olduğumu kanıtladı bana ve sanırım Kur'an-ı Kerim'in kutsiyetine inanan herkese..
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Evet,aynen öyle,bir köre renkleri,aşka düşmemişe çaresizliği,vs.vs.vs yi anlatamazsak,Allah'a inanmanın güzelliğini ve bunun verdiği tarifsiz güven ve mutluluğu ve iç huzurunu da, inanmayan , bu şerefe erişemeyene anlatmak olanaksızdır.
Haa,diyleim ki o zaman bu forumlar neden var? Laf ola beri gele mi???
 

Mühendis

Yeni Üye
3 Eki 2009
271
1
0
68
Basitçe varlığına somut delil getirmemiz mümkün aslında. Canlıların yapı taşı hükmünde olan protein aminoasitlerden meydana gelmektedir. Bu aminoasitler sağ elli, veya sol elli olmak üzere ikiye ayrılıyor. Proteinin oluşabilmesi için sağ ele sahip bir sürü aminoasit doğru bir şekilde birleşmelidir. Sadece bir proteinin oluşması için bu gereklidir Esas olan konu ise aminoasitlerin oluşabilmesi için gerekli olan atmosfer koşullarıdır. Havada, suda veya herhangi bildiğimiz bir koşulda hayatta kalamıyor aminoasitler. Azot kullanılarak oluşturulan yapay atmosferlerde oluşturulmuş aslında aminoasitler ancak sol ele sahip olmuşlar. Yani proteini oluşturamamışlar. Dolayısı ile ilk proteinin oluşma şansı yok doğal ortamda.

Sizin bu sağ elli amino asit çıkarımınız üzerine ; protein oluşumunu yanlış mı biliyorum/öğrendim yoksa unuttum mu diye Harun Yahya’ya bile müracaat ettim ama bir sonuç alamadım.Bununla ilgili bir kaynak/link verebilirmisiniz?

Konuyla alakalı olmasa da Orhan Veli’yi buldum.

Sol Elim

Sarhoş oldum da
Seni hatırladım yine;
Sol elim,
Acemi elim,
Zavallı elim!


Abiyogenez

Abiyogenez, hayatın kökenini açıklamaya çalışan alt bilim dalıdır. Daha doğru bir tanımla, yaşamın, canlı olmayandan nasıl oluşmuş olabileceğini bulmaya çalışan alt bilim dalıdır.


Bilindiği gibi, Dünya’daki hayatın kökenine dair bugün henüz net ve kesin bilgilere sahip değiliz. Fosil kanıtlarının yetersizliği, dünyanın 4.5 milyar yılda geçirdiği değişim gibi engeller, tam olarak yaşamın nasıl başladığını öğrenmemizin muhtemelen sonsuza dek önünde duracak engeller.

Bugüne kadar çeşitli abiyogenez teorileri ortaya atılmıştı. Miller deneyi (çorba teorisi)



deniz altındaki sıcak su kaynakları teorisi


ve en önemlilerinden RNA’nın önce oluştuğunu söyleyen RNA dünya teorisi bunların başlıcaları.


Yeni bir araştırma, laboratuvar ortamında, tamamen cansız moleküllerin evrim geçirerek değişmeye uğradıklarını gösterdi.


Bu evrim geçirerek daha karmaşık yapılara kavuşan enzimler gerçek anlamda “canlı” değiller. Kendi kendine çoğalan bu yapıların özelliği, kazandıkları ve ortama uyum sağlamakta işlerine yarayan özellikleri sonraki nesillere aktarabilmeleri. Bu keşif, ileride sürecin tam olarak nasıl işlediğinin anlaşılabileceğine dair umutları artırıyor.

Elbette canlıları bir Tanrı’nın yaratıp dünyaya koyduğunu düşünen insanların söyleyeceği ilk şey “dünyada hayatın nasıl başladığını 100% kesinlikle söyleyemezsiniz, çünkü zaman makinesiyle gitmeniz ve olay olurken orada olup gözlemlemeniz gerekir ki bu da imkansız!” olacak.

Bu tür deneylerin ya da teorilerin amacı 100% kesinlikle ne olduğunu göstermekten ziyade, bu olayın mümkün olabildiğini göstermektir. Şöyle bir örnek vereyim.

Bir gökdelenin tepesinde bir adam olduğunu varsayalım. Bu adam oraya nasıl çıktı diye soralım kendimize.

Olası cevaplar.

1-Adam binaya girdi, asansöre bindi, en tepeye çıkıp merdivenle çatıya çıktı.
2-Adamı bir helikopter oraya bıraktı.
3-Adam bir uçaktan atladı ve paraşütle süzülüp çatıya indi.
4-Adam en tepeye Süpermen gibi uçarak çıktı.

Adam en tepeye çıkarken orada olmadığımız için 100% kesinlikle nasıl çıktığını bilemeyiz. Ancak ilk 3 şıkkın olabilirliğini gösterebiliriz. 4. Şıkkı ise ne kadar denersek deneyelim gösteremeyiz. Abiyogenez teorileri ilk 3 şıktaki gibi açıklamalardır. Teorileri test eden deneyleri yapanlar da tıpkı asansörle çatıya çıkıp “bakın ben de çıktım, o adam da öyle çıkmış olabilir” diyen birisinin yaptığını yapmaktadırlar. “Bunu biz laboratuarda yapabiliyoruz, doğada da bu şekilde olmuş olabilir” demektedirler.

Mantıklı ve makul bir insan, olabilirliği somut örneklerle gösterilmiş senaryoları bir yana bırakarak 4. şıkkı seçmez. Ne yazık ki, “Tanrı yaptı” hipotezi, dünyadaki yaşamın kaynağı söz konusu olduğunda 4. şıkkımızdır. Ve yine ne yazıktır ki, insanlığın çok büyük bir bölümü, yaklaşık olarak buna inanmaktadır.


Çıkınımdan aktardım :)

''Korku beyni felce uğratır. İlerleme cesaretten doğar. Korku inanır, cesaret şüphe eder. Korku yere düşer ve dua eder. Cesaret ayakta durur ve düşünür. Korku kaçar, cesaret ilerler. Korku barbarlıktır, cesaret uygarlık. Korku tanrılara, şeytanlara, ruhlara inanır. Korku dindir. Cesaret bilim.''
Robert Ingersoll


Artı; termodinamik kanununa göre madde ölümlüdür. Bu kati olarak ıspat edilmiştir. Yani maddelerin ısısı birbirine eşit olduğunda yok olurlar. Dolayısı ile düşünerek, tabiatı yaratıcı ilan eden felsefe çökmüştür.



Meslek yaşamımda da uyguladığım Termodinamiğin hangi ( 1.2. ve 0. yasaları) yasasına göre örneklediniz?

Verdiğiniz örneği somutlaştıralım.

20 veya 25 derece (Ortam sıcaklığı) ısıdaki bir oda da bulunan eşyaların, (bardak,masa,televizyon,çatal….vs.) doğal olarak termodinamiğin 2.yasasından hareketle ;

‘’Yüksek sıcaklıktaki cisimler ilişki halinde oldukları düşük sıcaklıktaki cisimleri ısıtabilirler.. Eş sıcaklıktaki cisimler de bu dengelerini dış bir etken olmadıkça korurlar.’’

nasıl yok olduklarını açıklarmısınız?

Ya da siz akşam eve geldiğinizde eşyalarınız yok mu olmuş oluyor.


Aslında sonuca çok yaklaşmışlardır. Bilimdeki gelişmeler bu tezi geçersiz kılmıştır. Tanrı tanımazlığın, marksist felsefenin olmazsa olmazı olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Saygı duyuyorum şüphesiz; bu ayrı mesele. Dinlerin ahlak, mülkiyet, evlilik akdi, miras ve buna benzer kavramlara bakışı ile taban tabana zıt olan marksizm, tanrıyı yadsımalıydı. Ancak geniş kitlelere de mantıklı ve makul bir izah getirmeliydi varoluşla ilgili. Evrim teorisi iyi bir dayanak oldu yıllarca. Marksizm Tanrıyı yadsıyıp yerine mutlak aklı koydu. Ne yazık ki insanın içinde varolan egoyu hiçe saydı.


Ego konusunda tam tersine; Marksizm sınıf mücadelesi (emek/sermaye) sonucunda komünist topluma geçileceğini ve zorunlu emeğin (iş bölümü)de ortadan kalkmasıyla ego/erk nun çözümünü şaşırtıcı bir şekilde ortaya koymuştur.


Başka/başkaları çözüm bile koyamamıştır.

Aslında yaradılışla çelişti. Bir saman alevi gibi geldi geçti. Etkisi bazı konulara müsbet, bazı konularda ise menfi oldu. Batıda işçi sınıfının elde ettiği hakların birçoğunun temelinde vardır bu etki. Tanrı mutlak bir us ve mutlak bir doğa ile ele alınmalı. Siyasetten arındırılıp öyle düşünülmeli. Mutlak olarak bilinip anlaşılamasada, üstün bir gücün sevk ve idaresi hissedilebilir. Bunun adıda iman oluyor sanırım. Kimseye karşılık olarak kaleme almadığım bu yazının faydalı olması dileği ile. Saygılarımla


Tabi ki çelişecek ; Materyalizm.
 

aurora

Yeni Üye
13 Şub 2010
7
0
1
41
Yazılı olan herşeyin nasıl her yorum ve düşünceye uyarlanabileceğini galiba bir an olsun akıldan çıkarmamak gerekiyor ve bazı şeyleri net olarak belirtmek gerekiyor. İnanmak bir tercihtir, inanmamak da; ve herkes seçimlerinin sonuçlarını yaşar. Az önce yazdıklarımla anlatmak istediğim şey; kimsenin kimseye kendi gördüğü şeyleri kabul ettirememesi idi. Kimim doğrusu gerçekten doğru, isterseniz dünyaları koyun ortaya kanıt diye, gösterilemez herkese. Dinlere ve o dinlerin tanımı ile tanrıya inanmıyorum. İnanmama sebeplerimi ya da neye inandığımı ise az çok tahmin edebilir benimle aynı inanmayışı paylaşan herkes. Fikrimce, bu konuyu daha fazla detaylandırmamız anlamsız, daha nesnel bir bakış açısı kazanabildiğimiz ana dek.
 

turko29

Yeni Üye
20 Şub 2010
322
0
16
66
bu sayfadab varlığını yokluğunu merak ettiğiniz tüm kelimeleri sorgulatıp, anlatılanlarla gerçekte kuranda ne olup olmadığını bulabilirsiniz ben sevgi ile ilgili tüm kelimeleri cümle ayet içerisinde geçen şekli ile sorgulattım, Kurandaki sevgi bu ise almayayım, isteyen almaya devam etsin...
Sevgi ceza yada mükafaat içinmi verilir...
Bir şeye değer vermeden niceliğin önemi yoktur.
Cahile akıllı diyerek akıllı yapmak ancak çocuk saflığında olur ve insanlar duygu olarak çocuk saflığındadır. bu nedenlee sömürüye ve kullanılmaya açıktır...
Duygularınızın sömürülmesine müsade etmeyin, Oraya buraya sataşarak yada karalamalarla o inanmıyor bu inanmıyor, inanmayan şudur bu durla Tanrının varlığı kanıtlanmaz, onun kanıtı kitapları ve peygamberleridir, İşte size Kitabını istediğiniz gibi inveleme ve okumanız için site adresi, orda size yarayacak bir şey bulabilecekmisiniz merak ediyorum...
İnandığını söyleyen arkadaşlarında bu kitabı okumadığına inanıyorum...
Ayet diyorki "Ben kuranı anlayabilesiniz diye sizin dilinizle gönderiyorum."
Alla Kuranı okuyun diyor ve anlamamız için gönderiyor, hiç bir rehbere ihtiyaç göstermeden, ayetler onun kelamı ise buyrun, okuyun ve anlayın...
Varlığıda yokluğuda amacıda işinde... ama yok biz bu işin inatlaşmasını seviyoz, hacı hoca hikayelerini istiyoruz diyorsanız, devam edin...


Rûm Sûresinin 21 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.[/FONT]
Şûrâ Sûresinin 23 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İşte bu Allah’ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]den başka bir ücret istemiyorum.” Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.[/FONT]
Mücâdele(*) Sûresinin 22 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.[/FONT]
Mümtehine(*) Sûresinin 1 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] gösteriyorsunuz. Halbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz.[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]1[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa mutlaka doğru yoldan sapmıştır.[/FONT]
Mümtehine(*) Sûresinin 7 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ola ki Allah sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] (ve yakınlık) koyar. Allah hakkıyla gücü yetendir. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.[/FONT]
Âdiyât Sûresinin 8 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hiç şüphesiz o, mal [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]si sebebiyle çok katıdır.[/FONT]



Bakara(*) Sûresinin 93 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden söz almıştık, “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin” demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik”[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]21[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]si onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki (Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz![/FONT]
Bakara(*) Sûresinin 165 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]si daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi.[/FONT]
Bakara(*) Sûresinin 177 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]lerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.[/FONT]
Mâide(*) Sûresinin 18 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif](Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]li kullarıyız” dediler. De ki: “Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de onun yarattıklarından bir beşersiniz.” (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak onadır.[/FONT]
Mâide(*) Sûresinin 82 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif](Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] bakımından en yakınının da “Biz hıristiyanlarız” diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.[/FONT]
Tevbe(*) Sûresinin 24 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]li ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”[/FONT]
Yûsuf Sûresinin 8 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]lidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]3[/FONT]
Meryem Sûresinin 96 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] koyacaktır.[/FONT]
Tâ-Hâ Sûresinin 39 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Onu (bebek Mûsâ’yı) sandığın içine koy ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] bırakmıştım.”[/FONT]
Ankebût Sûresinin 25 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İbrahim onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edip tanımayacak; kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.”[/FONT]
 

tugrol

Yeni Üye
10 Mar 2010
1
0
1
54
Tartışmaları takip ediyorum, Bildiğim bir şeyi açıklayamamanın çıkmazıyla...
Tüm bu yazıları okurken , acaba , diyorum, Bu kişiler Kitabı hiç okudular mı? Okunmuş olsaydı, insanlığın doğuşundan bu zamana kadar her dönemde, her kavimde, her kitap indirilen düzende bu soru hep olmuş...demişler; varsa kanıtın nerde????

...işte sizleri okurken yaşamış olduğum çıkmaz, bilipte ,ifade edememe.... derken ufak bir hikaye çıktı karşıma, öylesine basit yazılmış, öylesine yalın ki..

Buyrun;

Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal tıraşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı...

Berber:

"Bak ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına
inanmıyorum.

Adam:

"Peki, neden böyle diyorsun?

Berber:

"Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın.Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var
olsaydı, bu kadar çok sorunlu,sıkıntılı,hasta insan olur muydu,terkedilmiş çocuklar olur muydu?Allah olsaydı, kimse acı çektirmez,birbirini üzmezdi. Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum...

Adam bir an durdu ve düşündü,ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi.Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü.Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti.Adam berberin dükkanına geri döndü:

" Biliyor musun, bence berber diye birsey yok

Berber:

" Bu nasıl olabilir ki?Ben buradayım ve bir berberim."

Adam:

" Hayır, yok.

Çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı
adamlar olmazdı."

Berber:

"Himmm... Berber diye bir şey var ama o insanlar
bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?"

Adam:

" Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var,ve insanlar ona gitmiyorsa,bu gitmeyenlerin tercihi. İşte dünyada bu
kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!"


Tanrının varlığını sofistike örnekler ve tümden gelimsel metotlar kullanarak ispatlayamayız.İspatlanabilir olan her şey algılanalir olan şeylerdir. Ancak algılanabilir olan şeyler ispat edilebilir.Algılanamayan şeyleri ispatlamak laf kalabalığı ve felsefe yapmaktan başka bir şey değildir.Algılanabilir olan her şey matematikseldir.Matematiksel olmayan bir kavramın söz oyunlarına başvurularak ispat edilmesi imkansız bir şeydir.Bu aynı şekilde tanrının yokuğunuda ispatlamaz.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
13 May 2008
1,906
174
63
bu sayfadab varlığını yokluğunu merak ettiğiniz tüm kelimeleri sorgulatıp, anlatılanlarla gerçekte kuranda ne olup olmadığını bulabilirsiniz ben sevgi ile ilgili tüm kelimeleri cümle ayet içerisinde geçen şekli ile sorgulattım, Kurandaki sevgi bu ise almayayım, isteyen almaya devam etsin...
Sevgi ceza yada mükafaat içinmi verilir...
Bir şeye değer vermeden niceliğin önemi yoktur.
Cahile akıllı diyerek akıllı yapmak ancak çocuk saflığında olur ve insanlar duygu olarak çocuk saflığındadır. bu nedenlee sömürüye ve kullanılmaya açıktır...
Duygularınızın sömürülmesine müsade etmeyin, Oraya buraya sataşarak yada karalamalarla o inanmıyor bu inanmıyor, inanmayan şudur bu durla Tanrının varlığı kanıtlanmaz, onun kanıtı kitapları ve peygamberleridir, İşte size Kitabını istediğiniz gibi inveleme ve okumanız için site adresi, orda size yarayacak bir şey bulabilecekmisiniz merak ediyorum...
İnandığını söyleyen arkadaşlarında bu kitabı okumadığına inanıyorum...
Ayet diyorki "Ben kuranı anlayabilesiniz diye sizin dilinizle gönderiyorum."
Alla Kuranı okuyun diyor ve anlamamız için gönderiyor, hiç bir rehbere ihtiyaç göstermeden, ayetler onun kelamı ise buyrun, okuyun ve anlayın...
Varlığıda yokluğuda amacıda işinde... ama yok biz bu işin inatlaşmasını seviyoz, hacı hoca hikayelerini istiyoruz diyorsanız, devam edin...


Rûm Sûresinin 21 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.[/FONT]
Şûrâ Sûresinin 23 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İşte bu Allah’ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]den başka bir ücret istemiyorum.” Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.[/FONT]
Mücâdele(*) Sûresinin 22 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.[/FONT]
Mümtehine(*) Sûresinin 1 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] gösteriyorsunuz. Halbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz.[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]1[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa mutlaka doğru yoldan sapmıştır.[/FONT]
Mümtehine(*) Sûresinin 7 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ola ki Allah sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] (ve yakınlık) koyar. Allah hakkıyla gücü yetendir. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.[/FONT]
Âdiyât Sûresinin 8 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hiç şüphesiz o, mal [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]si sebebiyle çok katıdır.[/FONT]



Bakara(*) Sûresinin 93 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden söz almıştık, “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin” demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik”[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]21[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]si onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki (Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz![/FONT]
Bakara(*) Sûresinin 165 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]si daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi.[/FONT]
Bakara(*) Sûresinin 177 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]lerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.[/FONT]
Mâide(*) Sûresinin 18 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif](Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]li kullarıyız” dediler. De ki: “Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de onun yarattıklarından bir beşersiniz.” (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak onadır.[/FONT]
Mâide(*) Sûresinin 82 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif](Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] bakımından en yakınının da “Biz hıristiyanlarız” diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.[/FONT]
Tevbe(*) Sûresinin 24 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]li ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”[/FONT]
Yûsuf Sûresinin 8 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]lidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]3[/FONT]
Meryem Sûresinin 96 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] koyacaktır.[/FONT]
Tâ-Hâ Sûresinin 39 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Onu (bebek Mûsâ’yı) sandığın içine koy ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] bırakmıştım.”[/FONT]
Ankebût Sûresinin 25 . Ayetinde
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]İbrahim onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir [/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]sevgi[/FONT][FONT=Arial, Helvetica, sans-serif] (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edip tanımayacak; kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.”[/FONT]


Kuranda gecen ayetleri tek tek alip burda bu yazmis burda bu yazmis diyerek incelemeniz dogru bir metod degildir. Mesela tum bu yazdiklarinizi sure olarak kabul edelim ve her cumlenizide ayet ve ben simdi size desem ki;

"Bir şeye değer vermeden niceliğin önemi yoktur."

Suna bak bu ayetinde niceligi anlatmis ve bence cok sacma. Deger vermek ile nicelik ne alaka der isem ve surenin tamamimin nicelik ile alakali oldugunu soylesem ne kadar dogru bir tahmin yapmis olabilirim ki? Halbuki siz metninizde nicelikten bahsetmiyorsunuz sadece o cumlenizde gecen bir kelime. Tipki ayetlerde verdiginiz ornekler gibi.

Bir yerde de inandigini soyleyen kisilerin kitabi okumadigina inandiginizi soylemissiniz. Bunu nereden cikarttiniz merak ediyorum? Her kitabi okuyan sizin anladiginizi anlamak zorunda mi? Ornegin ben sevgi kelimesinden sizin kurani okuyup cikarttiginiz anlami cikartmadim. Yani siz okuyup anladiniz ben okuyup anlamadim mi oluyor bu?
 

turko29

Yeni Üye
20 Şub 2010
322
0
16
66
Kuranın içinde geçen Tüm sevgi kelimeleri bu kadar başka yok bu kelimelerinde ayetler içindeki anlamı, ceza ve mükafat üzerine koşullandırılmış, okumayarak okuduğunu iddea edip o kuranı çarpıtmışlar denmeleri doğrultusunda Diyanetinkinden, İmama Taberi, Elmalı Hamdi derken 7 farklı mealini ve iniş zamanları ve hadislerine kadar incelediğimi daha öncede belirttim, ve yine iddeaediyorum, Gerçek anlamda Sevgiyi ve hoş görüyü ele alan 4-5 ayet bütünlüğünde kimse bir şey bulamaz, her türlü hoş görü ve ceza şartlıdır, bunu anlayarak okuyan olmuş olsa insanlar bu kadar sömürüye açık olmazlardı, Net adresi vererek Diyanetin online Kuranı herkesin okumasını ve incelemesini sonra burada görüşlerini getirmesini istiyorum, o inandı bu az inandı tartışmalarının boşluğunu söylüyorum, benim dediğim doğru da demiyorum... Kuran size bir tıkkadar yakın ve sorgulama panosunda ne istiyorsanız üç saniyede önünüze döküyor...
Toplum değerlerine saygı duymak ona önem verip araştırmaktan geçer ve doğruları sunmaktan...
İşte sağduyu ve hoş görü...
İnançlara duyduğum saygı nedeni ile onları kendi kaynağından arayıp bulum zamanımı ve emeğimi veriyor sonrada paylaşmak için tekrar toplumla sohbetimi yapıyorum, aldatılıyorlarsa aldanmayın okuyun diyorum, okumuş görünmeyin...
Kuranı Kerimin Türkçe Meali yazısına bir alttaki mesajda bastığınızda sizi Diyanetin sitesine ve Kuranın olduğu sayfaya götürecek, ve kelime sorgulama, geniş sorgulama bölümleri mevcut...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
13 May 2008
1,906
174
63
Bende diyorum ki Kuran'da sevgi kelimesini aratip gecen ayetleri okuyup Kuran'da sevgi bu kadar anlatilmis demek dogru bir metod degildir. Arattirin o halde bakalim gasp hakkinda kac ayet bulabileceksiniz?
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
Öncelikle protein meselesinin iyi anlaşılması için proteinin oluşumu hadisesinin okunması faydalı olur. Kati olarak ıspat eder ki bir yaratıcı vardır. Gönüllerin feryadını, beyinlerin iniltisini duyup imdada yetişir. Ayrıca asla kimse inandırmak konusunda kendini telef etmesin. Koca Peygamberler inandıramamış ise bir çok insanı, ızdıraba düşmek faydasız. Hani Hz. Muhammed kendini parçalıyordu, ağlıyordu ve adeta kendinden geçmişti de bir taşa çöküvermişti. Neden inanmıyorlar diye üzülüp kendini perişan ediyordu ya. İnen ayeti hatırladınız mı? Mealen şöyleydi: ' Sen kendini yiyip bitiriyorsun, şüphesiz sen ancak ve ancak bir tebliğ edicisin. Tercihi onlara bırak! İster inanırlar ister inanmazlar!' Dediğim gibi mealen verdim.

Başka bir ayet ise inanmayanları şöyle tasvir eder: ' Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Ayrıca akıl da etmezler.'

Bu bir ayet. Ben sadece aktardım. Gönderme yapmak değil amacım.

Cevaben,

Umarım sıkılmadan herkes okur. Eğlenceli gerçekten. Bilimle tartışmak güzeldir.

Termodinamiğin 2. kanununa göre ısı ve enerji kaynakları çevrelerine ısı ve enerji yayarak evrendeki enerjiyi eşitleyecekler. Bu enerjinin yok olması anlamına gelmesede hayatın ölümü anlamına gelecektir. Artı ve eksi gibi kavramlar tarih olacvaktır.

Arkadaşlar herkes Carnot kanununu incelesin lütfen. Madem bilimsel konuşacağız!!!

Carnot bu kanunu, evinin sobasının sıcaklığı ve kaynattığı sudan edindiği deneyimlere dayanarak ortaya koymuştur. Daha sonra geliştirilip Carnot kanunu adını almıştır. Carnot kanunu bilen herşeyi biliyor demektir!!!


Maddeye sonsuzluk yükleyenlere: Sonsuz olan birleşime girmiş olamaz!!! Tam tersine basit ve parçalanmaz olur. Kesinlikle değişmez ve kendisine müdahalede bulunulamaz. Zaman ve mekan kayıtlarının dışındadır.

Bu bile tek başına bir yaratıcıyı ıspatlamaya yeter de artar bile.

Madde enerjiden ayrı düşünülemez. Madde etkileşime açıktır ve termodinamiği 2. kanununa göre ölümlüdür.

Lütfen herkes önce sevgili turconun bana verdiği cevabı okusun sonra bu yazımı tekrar okusun. Diyalektik bir yere vardırmaz, ancak ve ancak hakikatler sonuç verir.

Ayrıca: Mekan küçük ölçekte atomlardan, büyük ölçekte ise güneşlerden meydana gelmiştir. Enerjileri gittikçe tükenen bu kaynakların bir gün bir ölüme yol açacakları katidir. Güneşin enerjisini kullanmakta olduğumuzu unutmayalım. Sadece onu değil elbette ama kaynaklarımızdan biridir.

Ayrıca: Termodinamiği 2. kanununa göre enerji, şekil itibarı ile sürekli değişmektedir. (entropi kanunu). Sevgili Turco burada herkes bilim adamı değil. Ancak senin anlayacağın şekilde yazayım. Ekzotermik tepkime sonucu ortaya çıkan enerji!! Doğa kanunu. Anlatabildim sanırım.


Lahika: Entropi-- Sıcak cisimler soğuyarak, soğuk cisimler de ısınarak ortak bir ısıya gitmektedir. Evrendeki bu değişim devam etmektedir. Evren ısı bakımından haomojen hale doğru gitmektedir. Madde var edildiğinda ona bir başlangıç sıcaklığı verilmiştir. Belirlenen son sıcaklığa kadar dünya devam edecektir. Maddenin eğer bir başlangıcı olmasaydı, yani ezeli olsaydı ortak ısıya çoktan ulaşılmış olacaktı. Ulaşılamadığına göre maddesonradan var edilmiştir. Buna göre madde ezeli değildir.

Alıntı: 'Evren sonradan meydana gelmiş bulunmaktadır. Eğer maddenin başlangıcı olmasaydı termodinamik kıyamet çoktan kopmuş olmazı lazımdı.'
Prof.Dr. Frank ALLEN.

AYRICA LÜTFEN HERKES EKSERJİ KONUSUNU ARAŞTIRSIN.


Sevgili Çakmaktaşı haddim olmayarak bendeniz bazen küçük hikayeceikler yazarım. Bendenize aittir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst