Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde burakender tarafından oluşturulan Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 137,858 kez görüntülenmiş, 1,062 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar
Konbuyu başlatan burakender
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ruairi

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Tanrının varlığını sofistike örnekler ve tümden gelimsel metotlar kullanarak ispatlayamayız.İspatlanabilir olan her şey algılanalir olan şeylerdir. Ancak algılanabilir olan şeyler ispat edilebilir.Algılanamayan şeyleri ispatlamak laf kalabalığı ve felsefe yapmaktan başka bir şey değildir.Algılanabilir olan her şey matematikseldir.Matematiksel olmayan bir kavramın söz oyunlarına başvurularak ispat edilmesi imkansız bir şeydir.Bu aynı şekilde tanrının yokuğunuda ispatlamaz.

Haklısınız. bu şekilde değil, Kuran da ne kadar sevgi, gasp vs vs diyerek değil, hücreler, proteinler Dna lar değil... Bu sorunun cevabı sınanmadır. İnsanoğlunun en büyük sınavıdır. İnanırsın ve veya inanmazsın. Ayrım burada başlar; inanırsın ve inançların doğrultusunda yüreğinle hissettiğin Yüceliğin yolunda ilerlersin. İnanmazsın, kendi yolunda ilerlersin.

Yaratan peygamberlerine bile varlığı ile ilgili açık bir mucize vermemiş ki ben(biz) burada bir mucize yaratabilelim. Sadece yazılanları okumak bile bende bir ışık yaktı, inanların naifliği, inkar edenlerin hırçınlığı. Amacım ayrım yapmak değil :) çünkü bu benim meselem değil, herkes kendi inancından ve gittiği yoldan meshul .

İçinde hissedemeyene ışık tutamazsın, işte bu öyle tuhaf bir duygudur. Hisseden zaten yaşamında başına gelen ufak tefek mucizelerle daha bir aşık daha bir hayran ilerler yoluna.

''O'' isteseydi, elbetteki yarattığı herkes ona inanırdı! böyle diyor. Öyle yüce ki seçimi sana bırakıyor (;
 
M

monaliza

Ziyaretçi
SEROTONİN'den alıntı;
Haklısınız. bu şekilde değil, Kuran da ne kadar sevgi, gasp vs vs diyerek değil, hücreler, proteinler Dna lar değil... Bu sorunun cevabı sınanmadır. İnsanoğlunun en büyük sınavıdır. İnanırsın ve veya inanmazsın. Ayrım burada başlar; inanırsın ve inançların doğrultusunda yüreğinle hissettiğin Yüceliğin yolunda ilerlersin. İnanmazsın, kendi yolunda ilerlersin.

Yaratan peygamberlerine bile varlığı ile ilgili açık bir mucize vermemiş ki ben(biz) burada bir mucize yaratabilelim. Sadece yazılanları okumak bile bende bir ışık yaktı, inanların naifliği, inkar edenlerin hırçınlığı. Amacım ayrım yapmak değil :) çünkü bu benim meselem değil, herkes kendi inancından ve gittiği yoldan mesul .
İçinde hissedemeyene ışık tutamazsın, işte bu öyle tuhaf bir duygudur. Hisseden zaten yaşamında başına gelen ufak tefek mucizelerle daha bir aşık daha bir hayran ilerler yoluna.
''O'' isteseydi, elbetteki yarattığı herkes ona inanırdı! böyle diyor. Öyle yüce ki seçimi sana bırakıyor (;
.
.
.
.

Alkışlamak gerekiyorsa, işte alkışlanacak bir yazı diyorum ve sevgili serotonin arkadaşımı yürekten kutluyorum. Sanırım sözün bittiği yer YUKARIDAKİ yazı olsa gerek.
 

efefel

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
202
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
kendimi örnek vermek istiyorum
ben Tanrı'nın varlığına inanıp uzun bir dönem ibadet edip,kendisini neyapsamda Allah'a daha yakın olsam dercesine sürekli geliştirmeye çalışan biriydim.örneğin namaz kılındığında söylenen tüm ayet ve duaların türkçesini ezberlemiştim.arapçasını okuyup namaz kılarken türkçesininde aklımda yüzmesini sağlamıştım ki bu namazımı daha görkemli hale getirmişti.görkemli diyorum çünki namazın ve diğer ibadetlerin insana yaşattığı muazzam duyguları ancak yaşayan bilir.bende yaşadım ve herşey çok güzeldi.
inanan insanların yakınmalarını çok iyi anlayabiliyorum.hiçbir arkniyet olmaksızın inanmayanlara bu muhteşem duyguları tadın dercesine emek sarfederler.bu arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler.
mesele Tanrı'nın varlığı ve yokluğu ise ;Tanrı'nın yokluğunun kanıtlanması mümkün değildir '' kesinlikle'' .
en fazla herhangi bir dinin tanrısal olmadığı kanıtlanabilir ve bu Tanrı nın olmadığı anlamına gelmez.
Varlığını ise inananlar yaşadıkları dinde birçok şey ile kendilerine ıspatlarlar.
Bu konu bir sonuç vadetmez ki sonuç imkansızdır.
Tanrı var,Tanrı yok önermeleri felsefi bir yöntemle yani tarafsız ve mantıksal bakışla asla kanıtlanamaz.
Eleştirel bakışla ancak dine bakılabilir.dinde öğretilenlerin ne olduğu önemlidir.
örneğin benim çelişkilerim yaşanan yerleşim bölgelerine göre inanılan dinlerle başlamıştı.
bir çelişkimide ''Diğer din bilimleri'' bölümündeki sabit konu olan ''islamiyet'' konusında paylaşmıştım (36).
şu anda ise büyük din alimlerine ulaşmaya çalışıyorum.bu söylediklerimi nasıl değerlendireceklerini görücem.bunlardan biri Abdullah Turan.Ehlibeyt mektebinde temel inançlar adlı kitabıda var kendisinin.
nelerle karşılaştığımı yine bu başlık altında yada bir konu açarak paylaşırım.
 

elif

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Mar 2010
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal tıraşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı...

Berber:


"Bak ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına
inanmıyorum.

Adam:

"Peki, neden böyle diyorsun?

Berber:

"Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın.Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var
olsaydı, bu kadar çok sorunlu,sıkıntılı,hasta insan olur muydu,terkedilmiş çocuklar olur muydu?Allah olsaydı, kimse acı çektirmez,birbirini üzmezdi. Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum...

Adam bir an durdu ve düşündü,ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi.Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü.Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti.Adam berberin dükkanına geri döndü:

" Biliyor musun, bence berber diye birsey yok

Berber:

" Bu nasıl olabilir ki?Ben buradayım ve bir berberim."

Adam:

" Hayır, yok.

Çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı
adamlar olmazdı."

Berber:

"Himmm... Berber diye bir şey var ama o insanlar
bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?"

Adam:

" Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var,ve insanlar ona gitmiyorsa,bu gitmeyenlerin tercihi. İşte dünyada bu
kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!" ((((harika biryerden yakalamıs tam da bu hikaye anlatıyo işte sorunun cevabını!!
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Görüşlerim üzerine yapmış olduğunuz yoruma ve alakaya teşekkür ederim.
 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Öncelikle protein meselesinin iyi anlaşılması için proteinin oluşumu hadisesinin okunması faydalı olur. Kati olarak ıspat eder ki bir yaratıcı vardır. Gönüllerin feryadını, beyinlerin iniltisini duyup imdada yetişir. Ayrıca asla kimse inandırmak konusunda kendini telef etmesin. Koca Peygamberler inandıramamış ise bir çok insanı, ızdıraba düşmek faydasız. Hani Hz. Muhammed kendini parçalıyordu, ağlıyordu ve adeta kendinden geçmişti de bir taşa çöküvermişti. Neden inanmıyorlar diye üzülüp kendini perişan ediyordu ya. İnen ayeti hatırladınız mı? Mealen şöyleydi: ' Sen kendini yiyip bitiriyorsun, şüphesiz sen ancak ve ancak bir tebliğ edicisin. Tercihi onlara bırak! İster inanırlar ister inanmazlar!' Dediğim gibi mealen verdim.

Başka bir ayet ise inanmayanları şöyle tasvir eder: ' Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Ayrıca akıl da etmezler.'

Bu bir ayet. Ben sadece aktardım. Gönderme yapmak değil amacım.

Cevaben,

…..
Sol elim,
Acemi elim,
Zavallı elim!


Umarım sıkılmadan herkes okur. Eğlenceli gerçekten. Bilimle tartışmak güzeldir.


Bilimsel olduğu sürece !

Termodinamiğin 2. kanununa göre ısı ve enerji kaynakları çevrelerine ısı ve enerji yayarak evrendeki enerjiyi eşitleyecekler. Bu enerjinin yok olması anlamına gelmesede hayatın ölümü anlamına gelecektir. Artı ve eksi gibi kavramlar tarih olacvaktır.


Eş sıcaklıktaki cisimler dengelerini dış bir etken olmadıkça korurlar.
Klasik bir örnek: Masadaki bir fincan kahve kendi kendine kaynayamaz.


Arkadaşlar herkes Carnot kanununu incelesin lütfen. Madem bilimsel konuşacağız!!!
Carnot bu kanunu, evinin sobasının sıcaklığı ve kaynattığı sudan edindiği deneyimlere dayanarak ortaya koymuştur. Daha sonra geliştirilip Carnot kanunu adını almıştır. Carnot kanunu bilen herşeyi biliyor demektir!!!
Maddeye sonsuzluk yükleyenlere: Sonsuz olan birleşime girmiş olamaz!!! Tam tersine basit ve parçalanmaz olur. Kesinlikle değişmez ve kendisine müdahalede bulunulamaz. Zaman ve mekan kayıtlarının dışındadır.

Bu bile tek başına bir yaratıcıyı ıspatlamaya yeter de artar bile.

Madde enerjiden ayrı düşünülemez. Madde etkileşime açıktır ve termodinamiği 2. kanununa göre ölümlüdür.

Lütfen herkes önce sevgili turconun bana verdiği cevabı okusun sonra bu yazımı tekrar okusun. Diyalektik bir yere vardırmaz, ancak ve ancak hakikatler sonuç verir.

Ayrıca: Mekan küçük ölçekte atomlardan, büyük ölçekte ise güneşlerden meydana gelmiştir. Enerjileri gittikçe tükenen bu kaynakların bir gün bir ölüme yol açacakları katidir. Güneşin enerjisini kullanmakta olduğumuzu unutmayalım. Sadece onu değil elbette ama kaynaklarımızdan biridir.

Ayrıca: Termodinamiği 2. kanununa göre enerji, şekil itibarı ile sürekli değişmektedir. (entropi kanunu). Sevgili Turco burada herkes bilim adamı değil. Ancak senin anlayacağın şekilde yazayım. Ekzotermik tepkime sonucu ortaya çıkan enerji!! Doğa kanunu. Anlatabildim sanırım.

Lahika: Entropi-- Sıcak cisimler soğuyarak, soğuk cisimler de ısınarak ortak bir ısıya gitmektedir. Evrendeki bu değişim devam etmektedir. Evren ısı bakımından haomojen hale doğru gitmektedir. Madde var edildiğinda ona bir başlangıç sıcaklığı verilmiştir. Belirlenen son sıcaklığa kadar dünya devam edecektir. Maddenin eğer bir başlangıcı olmasaydı, yani ezeli olsaydı ortak ısıya çoktan ulaşılmış olacaktı. Ulaşılamadığına göre maddesonradan var edilmiştir. Buna göre madde ezeli değildir.

Carnot kanunu diye bir şey yoktur.
Carnot Çevrimi ve bunu idealize eden Carnot Makinası vardır.

Carnot Çevrimi: İki eşsıcaklık dönüşümü ile iki adyabatik dönüşümden oluşan,çift kaynaklı tersinir termodinamik çevrim.

1.Sabit bir yüksek sıcaklıkta ısınma neticesinde genleşme. (ısı kaynağından ısı alır)

2.Adyabatik genleşme.( iş yapar.)

3.Sabit bir düşük sıcaklıkta soğuma neticesinde sıkışma. ( ısıyı sistemden uzaklaştıran maddeye ısı verir)

4.Adyabatik sıkışma (iş alır)

e=(q1-q2)/q1=(t1-t2)/t1

Buzdolabı ve klimaların temel çalışma prensibini açıklayan döngüdür.

Carnot Makinası : Çevrim sırasında hiç bir enerji kaybı yaşanmayacağı (sürtünme vb.) ve ısı transferlerinin kayıpsız gerçekleşeceği kabulünden hareketle düşünülmüş ideal bir makine ve verimi , diğer bütün makinelerin verimini hesaplanmasında/bulmamızda veri olarak kullanılmaktadır.

Örnek:

Motor gücü (85 Kw – 110 Kw ….vs) x olan herhangi bir motorun ,kullandığı yakıt çeşidine (Motorin,benzin….vs) bağlı olarak tam gazda ( tam güçte) çalıştığında birim zaman içinde elde edeceğimiz gücün hesaplanmasında baz alınan veridir.

Yakıt türü motorin olan bir motor tam gazda % 72-75 verimle güç (Faydalı güç/kullanılabilir güç /ekserji) aktarır. (Bu sonuç Carnot makinası verileri sonucunda hesaplanan genel değerdir.)

100 Kw gücünde ise alabileceğimiz azami güç (Faydalı güç/kullanılabilir güç /Ekserji) 72-75 Kw dır.
Kayıplar/kullanılamayan güç ; ısı(enerji),sürtünme,aktarım elemanlarının harcamaları (kinetik enerji)vs.

Entropi ;

Termodinamiğin ikinci kanunuyla açıklanır.

a.İş yapma yeteneği olmayan enerji olarak da tanımlanır.

Klasik bir örnek:
İki cam balona farklı sıcaklıklarda gaz koyun. Bu cam balonlar arasına bir pervane konulursa ilk başta pervanenin döndüğü görülecektir.Ama sonra entropi arttığı için pervanenin dönmesi duracaktır.

Entropinin formülü : s = k * log(olasılık sayısı)

b.Bir sistemin düzensizliğinin ölçüsüdür. (düzensizlik ya değişmez ya artar)

Termodinamiğin ikinci yasası ; kapalı sistemlerde toplam entropilerin (enerji veya maddenin girmediği veya çıkmadığı sistemler) azalmayacağını ifade eder. Fiziksel bir kavram olan entropi genellikle karmaşa şeklinde tanımlanır, ancak günlük konuşma dilinde bu anlamda kullanılmaz.

Ancak hepsinden önemlisi, İkinci Yasa'ya göre entropi, sistemin bazı parçalarının azalırken, bazılarının bunu dengelemek ve telafi etmek için artmasına izin verir. Böylece gezegenimiz bütün olarak giderek daha karmaşık bir yapıya bürünür, çünkü Güneş yeryüzüne ışık ve ısı gönderir. Basit organizmalar, diğer yaşam şekillerini ve cansız maddeleri tüketerek yakıt sağlar ve daha karmaşık bir yapıya ulaşır.

Egzotermik:

Tepkimeye başlamak için gereken enerjinin tepkime oluşurken çıkan enerjiden daha az olduğu tepkimelere denir

Ekzotermik çözeltiler, yani oluşurken çevreye ısı veren çözeltiler ısındıkça çözeltileri azalır. gaz çözeltilerinin hepsi de ekzotermiktir,


Alıntı: 'Evren sonradan meydana gelmiş bulunmaktadır. Eğer maddenin başlangıcı olmasaydı termodinamik kıyamet çoktan kopmuş olmazı lazımdı.'
Prof.Dr. Frank ALLEN.

Prof.Dr. Frank ALLEN….
Maddenin toplam enerjisinin hesap edilemeyeceğini iddia eden kişi değil mi ? :p
Bkz. Einstein ve sonrası Kuantum fiziği.


AYRICA LÜTFEN HERKES EKSERJİ KONUSUNU ARAŞTIRSIN.

Lütfen,sizden küçük küçücük bir şey istiyorum.
Bilimsel! konularınızı buraya aktarmayınız.
Zamanımı çalıyorsunuz.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
aklıma takıldı sadece tanrı arı gibi böcekleri rüzgarı bitkilere çöpçatanlık içinmi yarattı, okuduğum güzel bir yazı idi, ilginçtir insanlar öğrenmek istedikleri şeyi öğretmek için uğraşmaya bayılıyorlar, yada bilimsellikte feodal yanldaşlığa...Neyse bu gün yeterki kadar bilim adamı berber, filozof müşteri dinledik daha fazla uzatmadan yazıyı severek okuduğumu belirtiyim...Çıkardığım sonuç: İyiki allah termodinamik yasasını çıkarmış, Kuranın bir yerinde mutlak yazıyordur...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Çıkardığım sonuç: İyiki allah termodinamik yasasını çıkarmış, Kuranın bir yerinde mutlak yazıyordur...
Bernolli prensibini bernolli bulmustur. Insanin burun yapisinda bu prensib vardir. Bu ne Allah'in bu yasayi cikardigini gosterir, nede bernollinin insan burnunu yaptigini. Kuran bunlari bulabilmen icin Ikra demis zaten. Ayrica termodinamigi bulan William Thompson Allah inanci olan biridir.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Kaptan kustoda Tatlı su ile tuzlu suyun ayrı aktığı yeri görünce hidayete erip müslüman olmuştu, yine aynı biçimde Nasada çalışan Türk asıllı holladalı bir müslüman bilim adamı vardı... Dr Von Hardarberg...Her nasılsa bu Haydarberğ Malatyalı bir üç kağıtçı çıktı o isimle yazılan kitaplar Gülene bağlandı, Kustonun Cenazeside Klisede Kaldırıldı, Birde Uzayda Kuran sesi duyan defalarca yalanlamasına rağmen Astronot vardı...Allah varlığı İnkar edilemiyecek kadar delil bunlar...Kuşların ötüşü, İnsanın konuşması, yürümesi hepsi bunu ispat için, yanlız aklıma takılan Adem ile Havva Çocuk olarakmı yaratıldı Erişkin İnsan olarakmı...Bu arada Eşcinseller yada katırlar yapım hatasımı idi, ister istemez bilmi bir kenara bıraktığımızda kafaya takılan sorular...
 
M

monaliza

Ziyaretçi
İşte imanın zorluğunu ve bu zorluk nedeni ile mükafatının ne denli büyük olacağının kanıtı sevgili Turko arkadaşımın sorularıdır...Akledene hepsinin makul yanıtları imanın içinde mevcut; anlayabilenler için..
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Yaratıcının bilinmesi kesinlikle sadece bilimle olmaz, bu muhakkak. Büyük bir destekçi hükmünde olduğu da muhakkak. Maddenin sonluluğu ve aklın konacağı yer gibi, meselenin esasına ilişkin cevaplar maalesef teknik detaylara takıldı. İnsana olayları kavrayıp, sentez-analiz ilişkisini kurabilmesi için sadece akıl verilmiş. Ancak aklın yanında insanda iki unsur daha var. Birincisi vicdan ki bunu bir ölçüt olarak kullanır, ikincisi ise hisler. Hisler de eylemlerimize tesir eder. Vicdana bir akıl yürütme, hislere ise kimyasal tepkimeler diyebilirsiniz, ancak içinizdeki ikinci sesin size sürekli hitap ettiğini asla inkar edemezsiniz. Şuursuz varlıklardan koca bir evrenin meydana geldiğini iddia etmek, yada şuuru yaratıcı dışında bir kaynağa yöneltmek, akılla taban tabana zıt görünüyor. Hoş aklı bir kaynağa yöneltiyorsanız zaten bir yaratıcıyı kabul etmiş oluyorsunuz, sadece adını farklı koyuyorsunuz. Bence paylaşım devam etmeli.
Herkesin dediği gibi inanıp inanmamakta zaten hür herkes. Herkes yazar çizerse umulur ki fikri hayatımızda (hepimizin) gelişmeler olur. Mühendis arkadaşımın beni anladığına eminim. Onu tekrar düzeltme gereği duymuyorum. O meseleyi arkadaşların araştırmalarına terk ediyorum. Turco arkadaşım ise insanların eylemlerine fazla takmış. Mesele bizim yorumlarımız değil ki. Mesele işin özü. Sizin gibi aydın insanların elinde bence özü daha iyi kavranabilirdi. Çeşitli sebeplerle tepkili yaklaşımları anlayabiliyorum ama biraz daha tarafsız bakarsak umulan faydaya ulaşılmış olur diye düşünüyorum. Harun yahya falan beni ilgilendirmez ayrıca. Kaynak olarak değil kullanmak itibara bile almam. Özgün düşüncelerimizi ortaya koyalım. Unutmayalım ki fikirlerin çarpışmasından hakikat doğar.

İşte son olarak bir soru: Yaratıcıyı yadsıma da, mutlak tavır neden? Akıl ve bilim böyle bir tavra müsaade ediyor mu?

Saygılarımla.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Tanrı en son olarak aklı değil nefsini üfürmüştür insana, nefsi ulema akıl olarak adlandırılı, Akıl bilimsel olarak ele alındığında canlının evrimleşmesi sürecinde duyargalarının gelişimi ile beraber etkiye tepkinin verilişinin sistematikleşmesi sonucu yaşama tutunmada zayıfın ihtiyacı sonuucu oluşmuş ve bu oluşum evrimini sürdürmektedir, Kaynaklar; Organik Kimya Genel Biyoloji, Gen Mühendisliği...İlk hücrenin oluşumu zarsız olması ve suda olması nedeni le sürekli olarak dağılması ve yok olması buna karşı kendini milyonlarca yıllık bir serüvenle dağılmamak ve korumak için zarla kaplamıştır, Zar içerisinde devam eden biyolojik reaksiyonlar yeni sorunlar doğurmuş ve bu yeni sorunların çözümü yine milyonlarca yıl içerisinde canlı biçiminin dönüşümüne neden olmuştur, ama bunlar fazla ilgi çekmediği için konuyu, ilgi çekecek garip sorulara çevirdim, Kuran bir yığın tezatlıklarla dolu Tanrı var ise Tanrı kitabı olamayacakkadar... tabi diğer kitaplarda...
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Meselede bu ya sevgili Turco. Kendini zarla kaplaması kolay iş değil. Bunu geçen süre ile izah edemeyiz. Üstelik proteinin suda oluşma gibi bir şansı yok. Suda ölüyor proteinin yapı taşları. Atmosferde de ölüyor. Esas mesele o ilk hücrenin oluşabileceği koşullar nasıl oluştu? Bu hücre basitten karmaşığa doğru olan serüvenini nasıl ve hangi akılla tamamladı? Bu hücre nasıl üredi? Üremesi gerektiğini nereden biliyordu? Yada gelişmesi gerektiğini yada bölünmesi gerektiğini. O an içinde bulunduğu evren nasıl oluştu? Hadi hücre akıllıydı, bu aklı kazanılmış bir akıl mıdır yoksa doğasında mı vardı? Bu hücre için gerekli olan yapı taşları nereden geldi? Hücrenin oluşması için çevresi ile etkileşiminin olması gerekiyordu. Acaba çevre elemanları bu paylaşıma hazır mıydı? Paylaşımı akıl edebilirler miydi? Sorular uzuyor gidiyor böyle işte... Bir hücreciğin kendi kendine oluşması ve çok karmaşık sistemler oluşturması akla uygun da, bütün bunları bir yaratıcının sevk ve idare etmesi çok mu uzak? Saygılarımla...
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Bunların hepsi aşaması ve nedenleri ile Genel Biyoloji kitabında anlatılmakta, kafalarda en ufak bir kuşku bırakmaksızın...
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Kuran-ı Kerim'de defalarca "AKLETMEZ MİSİNİZ?" der... Buda Kutsal Kitap'da anlatılmakta..."AKLEDEBİLEN" bütün kafalarda en ufak bir kuşkuya yer bırakmaksızın...

Aramızda tek fikir farkı var,bilime inanmak, Allah'ı inkar etmeyi gerektirmiyor...İnsan akıl edebiliyorsa!!!
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Kuran bir yığın tezatlıklarla dolu Tanrı var ise Tanrı kitabı olamayacakkadar... tabi diğer kitaplarda...
Ithamlariniza dikkat etmenizi oneririm. Kuran'da tezatlik yoktur. Daha dune kadar atom maddenin en kucuk yapi tasi ve parcalanamaz kanununu bize ogretenler ve bir nesil bu kanun ile birlikte yasayip olurken, diger yeni bir nesil elekron notron proton u parcalamaya ugrasiyor. Asil tezatlik bilimin kendisinde vardir. Bunuda daha cok okuyarak cozuyor zaten insanoglu. Insan kendini bilmeden bilimi bilse ne olur. Darwinler cikar iste.. Burada atam maymun diyenleride goruyoruz. Icimde Tanri var ben Allah'im diyenleride... Sorsanizda bilimden bahsediyorlar. DNA 'yi aciklayan bilim neden adeninin sitozine esit oldugunu soyleyemiyor? Neden cift sarmallida 5 sarmalli degil bu DNA? Neden dunya gunese 5 derece daha yakin degil? Neden dunya donuyor acaba? Nasil oluyorda kucucuk bir spermden kalp, bobrek, dalak, goz ve ona uflenen bir ruh olabiliyor? Herseyi birakalim en kucuk bir ornek vereyim cevabini bilim ile verin bana hadi. Tavuk yumurtasinda civciv olusumu. Civcivin gagasinin kalinlasip yumurtanin dis kabugunu kirabilmesi icin, civcivin o sure icerisinde nefes almasi gerekiyor. Ve bir guc ona oyle bir aralik birakiyor ki zar ile o dis kabuk arasinda gagasini oradan cikartip nefes alip verebiliyor. Bunu hangi bilim dali aciklayabilir acaba? Nasil bir olusum bu formulu nedir bunun? Ben de bilim okuyorum ama nedense hic Kuran'da tezatlik var, yada ne bileyim Allah yok peygamberler yok gibi dusuncelere girmiyorum, neden acaba? Eksikmi okuyorum yoksa ben? Yoksa bende mi bir eksiklik var acaba? Kaldi ki bolumum uzay olmasina ragmen? Bilimi okuyupta Allah'in buyuklugunu yuceligini goremeyen bilim adamlarina aciyorum. Hatta ve hatta her seyin cevabini bilimde arayanlarin ruhlarinida aciyorum.
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
"Sizlere bir şey söylesem mi?" diye düşünüyorum uzunca zamandır...
Ve cevabım evet söyleyeceğim...

Tanrıya inanlar ve Tanrıyı inkar edenler...
Bu ikisinin arasında kalanlar ve susmayı tercih edenler...
Hepiniz korkaksınız... Hemde hepiniz...
Birileri Tanrının olmaması durumunda nasıl deliye döneceğinden ve hayatta ki herşeyini birilerine borçlu hissetmek istiyorsunuz. Denetlenmek ve uşağı olmak istiyorsunuz. Gerektiğinde sadık bir köpek gibi ona hizmet etmek istiyorsunuz. Ben bunlara ayak takımı diyorum...
Yaptıkları tek şey ABD'nin zencilere yaptığı gibi. Buradan ne demek istediğimi fazlasıyla anlayacaksınız;

Daha sonra gelelim inkar edenlere...
Sizler de delicesine korkuyorsunuz...
Denediğiniz için korkuyorsunuz... Onsuz hayatı tattığınız için korkuyorsunuz...
Ve evet sizlerin korkma sebebiniz de çok açık...
Sizler birşeyler biliyorsunuz. Ve bildiklerinizi yapamayacak kadar acizsiniz. Çünkü öldüremiyorsunuz. Sadık değilsiniz; çünkü düşünebiliyorsunuz. Aptalsınız çünkü hiçbir şeyi yerinden oynatamıyorsunuz. Korkaksınız çünkü ölümden korkuyorsunuz...
Sonunuzdan korkuyorsunuz. Kahroluşunuzdan nefret ediyorsunuz ve boşlukta olmak istemediğiniz için sizler de tıpkı inanlar gibi birilerinin emrinde kalmak istiyorsunuz. Sizler de aciz olmayı seçiyorsunuz...

Hiçbiriniz adım atamıyorsunuz. Tanrıdan korkuyorsunuz. Onu göz ardı edemiyorsunuz. İnananlar ve inanmayanlar hepiniz birbirinizden korkuyorsunuz. Hepiniz birbirinizden nefret ediyorsunuz. Fakat bilmediğiniz tek şey birbirinize muhtaç olduğunuz...

Hayatta birşeyler uğruna yaşamayı tercih ediyorsunuz. Sıradan bir insan gibi davranıyorsunuz. Toplumun insanı gibi. Ve toplumun uşağı gibi...
Arkanıza bakamıyorsunuz. Çünkü kaçmaktan korkuyorsunuz. Herşeyi bırakmaktan ve uzaklarda yaşamaktan korkuyorsunuz. Acizsiniz çünkü böyle hissediyorsunuz...

Kendinizi tıpkı bir solucan gibi hissediyorsunuz... Sadece tek bir kaçışınız var toprağın altına; uğruna yaşadıklarınızın altına saklanmak... Bir örtü buluyorsunuz üstlerinize ve korkularınızla ölmekten dahi korkuyorsunuz. Bir an nefessiz kalmaktan. Hatta bir an Tanrıyı düşünmekten korkuyorsunuz. İnanmamaktan korkuyorsunuz. Varlığından ve yokluğundan korkuyorsunuz...

Peki ya var olup da yoksa? O zaman ne yapacaksınız? Bunları biliyor musunuz?

Hayatı bir duvar gibi kullanıyorsunuz...
Gerektiğinde ona sarılıyorsunuz ve ona sırtınızı dayıyorsunuz...
Gerektiğinde bir hiç uğruna ya da bir çıkar uğruna yerle bir ediyorsunuz... Peki ne değişiyor geçmişten bu yana? Çok basit aslında korkularınız mı? Tabi ki de hayır... Bu bana göre bir soru. Peki sizin Korkutan şey ne? Korktuklarınız mı, yoksa korkmaya çalıştıklarınız mı? Her ikisi de aynı mı dersiniz? Bir bakın aynaya ondan dahi korkuyorsunuz...

Son olarak şunu hiç unutmuyoruz;
Korkuya duyduğumuz korku dahi yerine geçemiyor bu korkunun yerine...
Tanrımızdan ve Tanrısızlığımızdan bile daha kusursuz bir korku ile korkuyoruz...
"Bir gün kırdığımız ve bir gün sırtımızı dayadığımız duvardan mükemmel derecede korkuyoruz..."


Umarım adminleriniz bu yazımı da sansürlemez ve silmez...

İyi günler...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Birileri Tanrının olmaması durumunda nasıl deliye döneceğinden ve hayatta ki herşeyini birilerine borçlu hissetmek istiyorsunuz. Denetlenmek ve uşağı olmak istiyorsunuz. Gerektiğinde sadık bir köpek gibi ona hizmet etmek istiyorsunuz. Ben bunlara ayak takımı diyorum... Sizler de delicesine korkuyorsunuz... Denediğiniz için korkuyorsunuz... Onsuz hayatı tattığınız için korkuyorsunuz... Ve evet sizlerin korkma sebebiniz de çok açık...
Sizler birşeyler biliyorsunuz. Ve bildiklerinizi yapamayacak kadar acizsiniz. Çünkü öldüremiyorsunuz. Sadık değilsiniz; çünkü düşünebiliyorsunuz. Aptalsınız çünkü hiçbir şeyi yerinden oynatamıyorsunuz.
Hadi silmedik duzenleme yapmadik; madem cesurca yazdiniz. Zaten iyice fikirlerden ziyade hakaretler havalarda ucusmaya basladi. Simdide cesurca cevap verin; Siz hangisisiniz kopek gibi hizmet eden mi? Yoksa yerinden birsey oynatamayan aptal mi?
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Hadi silmedik duzenleme yapmadik; madem cesurca yazdiniz. Zaten iyice fikirlerden ziyade hakaretler havalarda ucusmaya basladi. Simdide cesurca cevap verin; Siz hangisisiniz kopek gibi hizmet eden mi? Yoksa yerinden birsey oynatamayan aptal mi?

Her ikisiyim. Hiçbir zamanda kendimi inkar etmedim. Herşeyi isteklerim doğrultusunda alıyorum. Ve savunup bir kenara atıyorum. Bir emperyalist gibi görebilirsiniz beni. Tek değer verdiğim şey insanlar. Fikirlere değer vermezsiniz yani? diyeceksiniz. Fikirleri üreten o et ve kemik torbası değil mi?

Ben hiçbir zaman bağlanacak kadar aşağı seviyede kalmadım. Eğer bu gün böyleysem kesinlikle birileri eziliyordur. Ya da aldatılan birine yardım ediyorumdur. Yarın taraf değiştirmiş gibi görünebilirim. Fakat hiçbir zaman taraf olmadım. Olayın içinde olup, olan herşeyi yaşayıp, hissedip; aynı zamanda bir ruh gibi durmaya çalışıyorum. Başarıyor olmam ya da başaramıyor olmam hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Kimse bana şunun olmadığını diyemez; Birkaç Tanrı konuşuyor ve bizler de o konuşan Tanrıların ağzından çıkan tükrüklerin bir damlasında yaşıyoruz. Evrenimiz ne kadar küçük değil mi?..

Ya da biz derin bir uykudayız. Ve ya bir komadayız ya da şu an ölüyoruz ve herşey gözlerimizin önünden geçip gidiyor. Belkide bir şizofrenim ve gerçekte olmayan şeyleri kendi gerçeğimde; beynimde yaşıyorum. İmkansız diyebilirsiniz. Fakat;

İmkansız diye birşey varsa o da insanların henüz imkansız olarak gördüklerini hayal edememiş olmasından başka birşey değildir...
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Sevgili Majör İtham farklı bir şeydir benim yaptığım itham değil tespittir.Kuranda bir çok ayette Allah adına andiçiyorumki diye başlama vardır, bu sizce bir çelişki değilmi kendi adına allah adına allahın andiçmesi.Daha önce yayınladığım süreden ayetlerde Ben nları kötü yarattım onlar iyi olmaya çalışsalarda bunu engelliyorum, onları karanlıkta bırakıyorum diyen allah bunlarda öteki dünyada neden hesap soruyor...Her ruh bir defa öteki dünyada hesap verecekken, bazen neden binlerce kez diriltip dirilti irinler içirerek cehennem ateşinin yakıtı yapıyor...Neden uzak duracak kadın görünen yeri haricinde vurularak cezalandırılıyor.Adem ve Havva Beyazmı-Zencimi- Kızılmı- Melezmi bu hangi nesil bu dönüşümü nasıl ve hangi ayette belirtiyor.Civcivin gagasının gelişimini hangi ayette yazıyorCivcivlerin olmadığı iki milyar yıl öncesindeki bu günün canlılarından farklı nesli tükenen yaratıklar nerede yazıyor.Organik Kimya Genel Biyoloji konuları gagaların hangi aşamadan hangi aşamaya dönüşüşünü geniş olarak bir çok yöntemlerle anlatıyor, elbetteki bilgi eksiği bu tip inanca insanları meyil ettirir ve eksikliğin örtünmesi içinde yandaş aranır, ama üst boyutta her türlü duygu inancı sömürü sistemi için teşvik edilir...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst