Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde burakender tarafından oluşturulan Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 137,860 kez görüntülenmiş, 1,062 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar
Konbuyu başlatan burakender
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ruairi

Hilal Aşan

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Eyl 2010
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
matematik hesabını da anlamadım.peki sizin önerdiğiniz bir yol var mı
 

Preatorian

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
296
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Yokluğun, varlık alanında somut kanıtı olamaz. Keza somut tanımı varlık alanı ile sınırlıdır. Varlığın yine somut bir kanıtı olamaz ki buda yokluk alanını gözden kaçırmaktır. Varın olması için yoka, yokun olması için vara ihtiyaç vardır. Somut bir kanıt, soyut bir kanıt gibi ancak sınırlı bir kanıttır. Kanıttan ziyade, kanıtı arayanın, arama isteğinin neye dayandığını bulmak daha önemlidir. Keza bir şeyleri kanıtlamak için kanıta ihtiyaç duyarsınız fakat sizi kanıtlamaya iten bir sebep olmalıdır!
 

efefel

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
202
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
tanrı ne varsayılabilir nede yoksayılabilir,her ikiside inanca girer ve felsefedede inanç yoktur.herşey mantığa dayalıdır.
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
varsayım ya da yok sayımın inançla alakası olamaz.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
tanrı ne varsayılabilir nede yoksayılabilir,her ikiside inanca girer ve felsefedede inanç yoktur.herşey mantığa dayalıdır.

Siz bu savınızı mantıklı buluyor musunuz peki?
Kim demiş felsefede inanç yoktur diye?
felsefe insan dışı bir alanda mı işler?
 

SatanicMajesty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
6 Eki 2010
Mesajlar
65
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
İnanç; sebep gerekmeksizin birşeyi %100 doğru kabul etmek yerine geçer.Felsefe ise şüphe ile başlamıştır.%100 doğrunun olduğu yerde şüphe olamaz.Tabi bu doğruya nasıl ulaşıldığıylada ilgilidir.Şüphe ederek,deneylenerek elde edilen bilgi %100 olabilir ama direk hiçbir somut bilgiye sahip olmadığın birşeyi deneyleyemediğini dahi kabul ederek kesin iddaa etmek bana göre saçmalıktan öte değildir.Dolayısıyla inanç kavramı felsefenin içindedir diyemem,ama inançlar tarih boyunca en çok şüphe edilen ve bu şüpheler sayesinde bilime katkıda bulunan şeyler olduğu için tabiki felsefe inancı inceler.Buyüzden felsefe tarihinin içinde din tarihi de vardır.
Metafiziki hiçbir konuda kesin bir yargıya varılamayacağı çünkü somut delil olmadan yapılan iddaa nın mantıklı bir açıkalaması dahi olsa varsayımdan öteye geçmeyeceğini düşünüyorum(Varolduğuna dair veya olmadığına dair varsayım).Bu varsayım inanç değildir ama,çünkü varsayımı yapan kişi açıklamasını mantığa dayandıracağından öncelikle somut delili olmadığını kabul eder.İnanç bu konudada tam zıttadır.Buyüzden metafiziki şeyleri kavram olarak ele almak gerektiği kanısındayım,felsefi düşünmek açısından daha yararlıdır.Tanrı kavramı temel olarak yaratıcı anlamında kullanılsada herhangi bir kesin tasfiri yoktur.Dolayısıyla bilinçli bir yaratıcı,yahut büyük bir atom altı enerji patlaması bizim tanrı diyebileceğimiz birşey olabilir.Başlıktan çok uzaklaşmayalım,dediğim gibi tanrının herhangi bir somut kanıtı olamaz.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Epiktetos aşağı yukarı şu manada bir şeyler söylemiş. Renkler var. Ve renkleri görmemizi sağlayan gözler. Renkler ve göz ışık olmadan hiç bir mana ifade etmezler. Yani rengin görülebilmesi göze bağlıdır. Ancak ışık olmadan görme eylemi yinede gerçekleşemiyor. Bu renk, göz ve ışık birliğini var eden tanrısal bir güç mutlaka vardır.
 

farklı_bakış

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
28 Ağu 2010
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
ışık tanrı tarafından war edilimş birşey değildir. her şeyin temelinde maddenin varolduğunu biliyoruz. yani tesadüftür. eğer değilse kendime şu soruyu sormak isterim -bizi var eden tanrı ise kendisi nasıl varoldu? ben niye var edildim? eğer yoksa ben niye varım? bu sorulara yanıt aramakta tanrının varlığını yada yokluğunu kesinleştirmez. ben şöyle düşünüyorum. tanrı yoktur ama varlığını yada yokluğunu kesinleştirecek hiç bir somut bir bilgide elde edilemez.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
sevgili farklı_bakış... Maddenin yok olmaya doğru gittiği artık bilimsel bir gerçektir. Bakınız termodinamik kanunları. Bazı soruların yanıtları bizim idrakimizin ötesindedir. Her sorulmuş şeyin illa bir cevabı olacak diye genel bir kaideden bahsetmek güç. Siz varoluşu tesadüfe bağlıyorsunuz biz ise üstün bir akla. Her görüşe saygı duymak gerek.
 

SatanicMajesty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
6 Eki 2010
Mesajlar
65
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Başlangıç paradokstan öte değildir.Cevabı yoktur,kesin birşey söylemek güçtür;varsayımda bulunulup kabul edilebilir lakin tam da şöyledir diyene sadece gülerim.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
paradoks-çelişki... Çelişki daha ziyade bizde. Tabiat kanunları muntazam olarak birbirleri ile bir uyum ve bir ahenk içinde çalışmaktadırlar. Ortada ne bir çatışma ne de havada asılı duran bir kanun vardır. Bazı şeyleri biz izah edemiyoruz...Olay sadece bu. Bu bile mutlak ve üstün bir aklın varlığını ıspata yeter.
 

SatanicMajesty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
6 Eki 2010
Mesajlar
65
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Hadi diyelim öyle;3000 yıl önce yağmur niye,şimşek niye çakıyor diye zeus u yaratan zihniyetten bunun farkını izah et ozaman... Bilmiyoruz diye tanrının varlığının ispatı demek en başta teizmi kabul edip dogmatikleşmek demektir.İspatmış...
 

selam67

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
10 Eki 2010
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
48
inanmak

Fizik, biyoloji, kimya, matematik ve astronomi gibi bilimlerde bir sistemin düzenli görünüşleri olduğu kesin aslında bunlardan hareket ederek bunlar üzerine düşünerek yani varlık üzerine düşünerek Allah(cc) varlığını anlamaya, inanmaya çalışmalıyız. kuru kuruya saf beynimizle varlığı dışlayarak sadece ide ile anlamak çok daha zor. Zaten bütünü kavrayanı kısmi beynimizle algılayamayız. Birde varlık ne acayip, insanlar farklı farklı, ölenler doğanlar.. doğanlar niye doğdu, ölenler neden ölüyor.. milyonlarca insanın ölümüne neden insanlar da ölüyor peki onlar yaptıklarıyla kalacaklar mı nedir yaşananlar, tarih neyi kayıt altına alıyor. Bebekler yeni doğmuş tatlı yaratıklar, kendi başına rastgele olmuş olsalar acaba neye benzerlerdi.. Bakıyorsun Anne babanın karışımı birşey.. Evren genişliyor neyin içindeyiz.. dışımızda ne var.. Ne kazanacağız inanırsak ne kaybedeceğiz inanmazsak.. Okumak araştırmak şu bu demeden okumak, düşünmek kuru kuruya değil ilginç varlıklar üzerine denizler üzerine dağlar üzerine gökler yıldızlar üzerine ay üzerine. İnanmayanlar inanmadıklarına inanmışlar yine inanmışlar yani. Birşeylere inanmışlar yani doğru yanlış.. Olmadığına inanmışlar. Din tartışmasına dönmesin derken burada da bir dogmatizmin izleri yatıyor bence sorgulama, okuma, düşünme bıçak gibi kesiliyor. Tarih okumak gerekiyor geçmiş insan toplulukları acaba neler yaşamışlar ne için yaşamışlar nasıl ve ne için ölmüşler onları okumak lazım. Nietzsche okumak lazım evet ama saplanıp kalmadan.. Dünya ilginç insan için geçici bir mekan. Buraya inanmak için gönderildik bana göre ben buna inandım. Sizde kibirlenmeden, dünya hayatının geçiciliğine aldanmadan eflatun'un dediği gibi bu dünyada çok şeye sahip olmak önemli değil, az şeye ihtiyaç duymak mutluluğa götürür. Vesselam
 

SatanicMajesty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
6 Eki 2010
Mesajlar
65
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
İnanlım herşey çözülür elbet demekle olmuyor bu işler :) Mantığı reddedip önce inanıp,sonra anlamaya çalışmanın;anlamadığında allahın hikmeti işte demenin hiçbirşeye faydası yoktur,olmamıştırda.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
mesele aslında sadece bu sistemin üstün bir bilinç tarafından yaratılıp yaratılmadığında. Yaratma yoksa tesadüf ve bir başı boşluk vardır. Bu başıboşluk böyel muntazam bir sistemi meydana getirsin... İşte asıl şaşılacak olan bu.
 

efefel

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
202
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
mükemmel sistem deniyor
ya bu mükemmel sistemi yaratan yaratıcı ne kadar mükemmel?
daha mükemmel dimi?
peki ya o nasıl oldu da ebediyyen varoldu?
bu sistem kendiliğinden nasıl var oldu diye şaşırıp kalan biri,sistemiyaratan yaratıcı nasıl olduda hep var oldu yuda sormalı
adalet ancak böyle sağlanır
 

SatanicMajesty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
6 Eki 2010
Mesajlar
65
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Sistem muazzam filan değil ya,sistem dediğiniz şey şu mu ? Bir yıldız patlar,onun enerjisi etrafındaki gezegenlere enerji sağlar yada tam tersi yokeder.Bir kuyruklu yıldız bir gezegene çarpıp oraya su getirir ama başka biri orda varolan hayatı yok eder.Bu mu düzen,sistem ? Evrende kaostan başka birşey yoktur.Onun muazzamlığı sadece sürekli ve hızlanarak genişliyor olmasındadır.Böyle bir evrende olasılık olarak düşünüldüğünde hayat oluşan bir gezegen olması zaten kaçınılmazdır ki bunu bizim dünyamız sayarsak;başka gezegenlerde de hayat olma olasılığı baya yüksektir ama bu evrenin öteki köşeside olabilir.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Güneş ile dünyamız arasındaki muazzam ayarlanmış mesafe, ekinlerin bitmesi, doğum, gece ile gündüz, bizden bağımsız belirli bir vakte kadar muntazaman çalışıp duran iç organlar, ilkbahar, sonbahar, kış, yaz, yağmurlar, ekolojik denge, atmosefer, hava, su, meyveler, diğer gıdalar, böcekler, fizik kanunları... Bunlarda bir kaosu gören göze ne demeli? Bence hiç bir şey dememeli. Aklıma bir dizi soru geliyor... Buyrun

-İhtiyacımız olan suyu da mı bu tesadüfler silsilesi bize gelip sunmuştur?
-Dünya ile güneş arasındaki mesafeyi de mi bu tesadüfler silsilesi ayarlamıştır?
-Dünya ile güneş arasındaki çekimi düzenleyen de aynı güç mü?
-Madem kaos var, neden tabiat kendi haline bırakıldığında, kendi doğal düzeni içinde muntazam olarak varlığını sürdürmeye devam edebiliyor.
-Hangi fizik kanunları birbiri ile çatışıyor?
-Bir yerde ısınan hava yükselip diğer bir yerde alçalıyor mu?
-Yerçekimi kanununu da mı bu tesadüf var etmiştir?
-göz, görünen şey ve ışık üçgenini işlevsel kılan aynı tesadüfler mi?
-Kaos teorisi çoktan geçerliliğini yitirmemiş midir?
-marksizmin tarihe karışması, evrim teorisi üzerindeki aşırı ısrarı gereksiz kılmamış mıdır?
-Bilim deriz, bilime de inanmayız... Neden?
-Madem sorgulamak ve şüphecilik düşünmenin esasını oluşturuyor; neden üstün bir iradenin varlığı da ihtimal dahilinde tutulmuyor?
-Yaratıcıyı mutlak ret, diğer bir dogmatik düşünce sisteminin ta kendisi değil mi?
-Yaratıcıyı ret edenler aslında felsefeyi ilgilendiren bir konuda mutlak bir sonuca vardıklarını iddia etmiş olmuyorlar mı?


Gelelim sayın efefele...

Zamanı tanımlamanızı rica ediyorum sizden. Zaman güneşin doğuşu ile batışı arasında geçen bir süre midir? Veya ne bileyim dünyanın güneş etrafında bir kere dönmüş olması neyi ifade ediyor zaman açısından? Sonsuzluğu anlamak için önce zaman kavramına doğru bir yaklaşım getirmemiz gerek. Zaman diye bir şey var mıdır? Taşı attığımız andan düştüğü ana kadar neler değişti? Bu sürede dünya dönmeye devam etti ve dönen diğer her şey dönmeye devam etti. Taşı attığımız andan düştüğü ana kadar zaman değil; sadece ve sadece durumlar değişti. Değişen durumlardır. Yani aslında biz sadece bir durumdan diğer bir duruma geçiş yaparız. Yani bir andan diğer bir ana geçip dururuz. Zaman diye bir şeyin varlığı ıspatlanamamıştır. İnsanlar yaşlanır, çöker ve dağılmaya yüz tutar diğer tüm nesneler ve canlılar gibi. Drumları değişir. O halde iyice düşünelim sonsuzluğu. Anlayamasak da sezinleyebiliriz bir nebze.

Ruhun bedenle münasebeti sıkıntılıdır. Sokratesin de dediği gibi bazı hakikatler ancak ruhun beden esaretinden kurtulması ile anlaşılabilir. Hakikate çok yaklaşabilirsiniz ancak beden esareti mutlak bir görüşe manidir. Bu ise bir cazibe olarak verilmiştir insanlara. Arayış sürmelidir. Gökten meleklerin indiğini gören herkes iman eder veya çok az insan inkarına devam eder. Buradaki oyunun kuralı akılla, elçilerle, ayetlerle, vicdanla, yaşantı ile ve tabiat olaylarını gözlem ile yaratıcıyı bulmaya çalışmak. Beğenmeyenler bu oyuna katılmamakta özgürdür. Zorlama yoktur ancak teklif etme ve farkındalık yaratmak vardır.

Saygılarımla...
 

SatanicMajesty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
6 Eki 2010
Mesajlar
65
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Yaratıcıyı mutlak red eden kim ? Siz bir önce karşısında durduğunuz fikirleri özenti çoluk çocuktan öğrenip konuşmaya ve önyargılara varmaya çalışmayında;sizi de onlardan ayıralım sayın zerre.Mutlak red edilen hiçbir zaman tanrı ve yaratıcı kavramı olmamıştır.Mutlak red edilen;özellikleri sunulmuş mesela ''herşeyi olduğu gibi yaratan allah'' yada başka dinlerdeki tanrılardır.Bir tanrının rehberinde yazan özelliği çürütürsen,o tanrıyı da çürütürsün.Hiçbir ateist sana tanrı kavramını açıklamadığın zaman öyle birşey olamaz demez,diyemezde zaten.Metafiziği fizikten ayırdığında yapılan şeyler asla somut olmayacağından,kesin yargıyada varılamaz.Bunu bilimle ve ateizm felsefesiyle uğraşmış her insan sana söyler.Ha pozitivist ateistlerden tanrıya ihtiyaç yok lafını duyabilirsin;çünkü onların evrenin,dünyanın ve hayatın oluşumuna doğal ve bilimsel bir açıklama getirdiklerinden dolayı tanrıya gerek olmadığını söylerler ki haklılarda.Birşey kendi başına oluşabiliyorsa;illa da onu biri yarattı demek biraz abest kaçıyor.
Söyledikleriniz güzel;şöyle birşey söylesem nasıl dersiniz.Evrende yüzbinlerce gezegen arasından kaçınılmaz olarak bu özelliklerin meydana gelmesi sonucu dünyamızda hayat gelişmiştir.Bu özelliklerin dünya ile aynı anda oluştuğunu gösteren bir deliliniz yoksa;sihirli bir elin aha burası iyi burda hayat yaratayım diyip dünyayı bu hale getirdiği görüşünü komik bulduğumu söylüyorum.
Ayrıca dediğiniz şeyler zaten bizim dünyamızın kanunları :) Bunlar dünyamızın özelliklerine ait.Yani yerçekimi dünyanın muazzamlığını filan göstermez;güneş ile arasındaki HANİ MÜKEMMEL çekim kuvveti bile değişkenlik göstermektedir.Geometri bilen biri için mükemmel şekil dairedir.ELİPS değil.
Birçok sorunu evrim i araştırarak kendin cevaplayabilirsin.
Kuyruklu yıldız adını verdiğimiz göktaşlarının buzdan oluştukları açıktır ve bunların çarptığı gezegenlerde su veya su kalıntısı görülmüştür.Yani su yoktan varolmuyor ^^

İddaa ettiğiniz şeylerin komikliğini bunlarla ilgilenen bir bilim adamı size tabii açıklayacaktır ama birde ben deneyeyim.Elimizde bir dünya var;bunu incelediğimizde ortaya KENDİ YARATTIĞIMIZ kelimelerle yine kendi yarattığımız kavramlar çıkıyor.Bu kavramları olan olayları açıklamak için kullanıyoruz.Sizde gelmiş diyorsunuz ki bu nasıl oldu :) Sana diyebileceğim şey şu;evrene bak.Sayamayacağın kadar gezegen,yıldız ve bunların arasında oluşan yüzlerce bizimö dünyamızdaki gibi kanun,özellik vardır.Sence sonsuz gezegen,galaksi,yıldız veya güneş arasında birinde(ki bir tane olduğu kanısında değilim) hayatın oluşabilmesi için gereken özelliklerin bir araya gelmesi MUCİZE midir ? :)
Mevsim,gece gündüz;zaman,takvim,saat dediğin şey BİZİM hayatımızı kolaylaştırmak için güneş ile dünya arasındaki etkileşimi kullanmamıza dayanıyor.Yani bunlar gökten bize inmedi,biz yarattık.
Ayrıca marksizm ile evrimi bir tutmanın saçmalığını ve kaos teorisinin artık kuantum mekaniği içinde olduğunu da bilmen gerekir.Ortaya atılan kaos teoremi yerine kuantum mekaniğinin getirdiği belirsizlik teoremi kaosun yerine geçmiştir.Belirsizlik varsa,düzen yoktur;düzen yoksa kaos vardır... :)
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Sayın SatanicMajesty. Başka bir gezegende hayatın olması acaba tesadüfü mü açıklar? Böyle bir önerme getirilebilir mi. Ve rica etsem proteinin oluşumunu ve oluşması için gereken şartları bize izah eder misiniz? Daha sonra bize DNA ve RNA hakkında bilgi verirseniz sevinirim. Ve bizim dünyamızın dışında da benzer fizik kanunlarının geçerli olmasının tesadüf kuramına ne gibi bir katkı yapar? Dünya dairesel hareket etseydi ne olurdu hiç bakma imkanınız oldu mu? Mükemmel şekil şartlara göre değişiyor olabilir mi? Zaman konusunu ayrıca tekrar okursanız, göreceksiniz ki bir mucize olarak ele almamıştım. Değişkenlik göstermesinden bahsetmişsiniz. Tolerans konusunu biliyorsunuzdur sanırım. Burada çok detaya inmek istemiyorum sıkıcı olmasın diye okuyan arkadaşlar için. Su yoktan var olmuyor diyorsunuz, ancak o göktaşları yoktan varoluyor öyle mi? İddianız bu mu? Yeryüzündeki suyu izah ettiniz ancak o göktaşının yapısına ilişkin bir izahatınız yok. Komik bulmanıza kızmıyorum. Ben kendime toz_zerresi diyorum zaten. Hakarete en layık biri varsa bu dünyada eminim ki benimdir. Hayatın meydana gelişini yeterince incelemek gerek. Protein, RNA, DNA, aminositler vs...Galaksileri de izaha ihtiyacımız var ayrıca. Menba ve menşeileri. Nasıl oluştular? Hadi onu izah ettik; onları oluşturan şartlar nasıl oluştu? Fikirlerinizi dikkatle izliyorum. Benim gayretim sesli düşünmek.

Saygılarımla

ayrıca kuantumla ilgili kısa bir not

Kuantum teorisinin ortaya koyduğu yeniliklere göre klasik fizikten farklı olarak doğanın bir bütünlük içinde ele alınması gerektiği belirtilir. Özellikİe gözlemcinin ve gözlenenin birbirini bütünleyici unsurlar olarak nitelendirilmesi fotonların, elektronların ve diğer parçacıkların birbirine bağımlı hareket etmeleri bu bütünlüğü ortaya koymaktadır.

Kuantum teorisinin doğuşundan günümüze gelene kadar ki sürecine bakıldığında bu teorinin, fiziğin uygulamalı bir dalı olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Sayısız deneyler yardımıyla kuantum teorisinin genel esasları ortaya konabilmiştir. Diğer yandan Young deneyi problemi gibi gözlemci, gözlenen, zaman kavramları üzerinde net bir felsefi çözüme gidilememiştir. Felsefi çatıdaki eksikliklere rağmen, kuantum teorisinin varlığıyla laser, elektron mikroskobu, transistor gibi çok kullanışlı ve insanlığın bilimsel teknolojik ilerlemesine ışık tutabilecek araçlar elde edilebilmiştir. Yine atom ve çekirdek yapısı, elektriğin nakli, katıların mekanik ve ısıma özellikleri gibi fenomenler çırpıda açıklanmıştır.

Öyle görülüyor ki bilim adamlarının tüm evreni tanımlayan bir teoriye varması başka bir deyişle fiziğin tamamlanması daha çok uzun zaman alacak gibi ama kuantum teorisinin bu yolda daha pek çok işi halledeceği açıkça ortada.

Bütünlük çok önemli çok...

saygılarımla
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst