Olabildiğince Açıkça ve Dürüstçe Kendini İfade Etmeyi Denemek;

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Olabildiğince Açıkça ve Dürüstçe Kendini İfade Etmeyi Denemek; başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 12,731 kez görüntülenmiş, 122 yorum ve 2 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Olabildiğince Açıkça ve Dürüstçe Kendini İfade Etmeyi Denemek;
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
İnsan koyun değil gütme!
Sen çoban değilsin -kimseyi- gütmeye kalkma
Sen koyun değilsin kendini güttürme!

Topluluklar ancak özgürlüklerle birleşerek varolabilirler. Başlar otoriter kurgulardır ve sürüler'in istencine uygun...

Sürü değil topluluğun istencindeysen ve sürü değil topluluk bireyi olmak istiyorsan her türden otorite ve baştan özgürleş ve buna herkesin kendini yönetebileceğini ve kimsenin yönetime ihtiyacı olmayacağını, farklılıkları, kabul ve fark ederek başla .

Bu topluluk bireyi olmak dediğim bir şeyin/yerin/işin lideri -başı -başkanı -yönetçisi -denetçisi olmaktan yeğ/hür saltanat..
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bence/Bana göre; (çok kabaca;)

Felsefe; Varlık'ı tartışır görüşür. Burada tartışılmalıdır, ana başlık olmalıdır. Felsefe okuryazarı kendini Varlık olarak görür ve tanımlar ele alır.

Teoloji (Din ve TanrıBilim) Yaradılış ve Tanrı'yı tartışır. Kendini Yaratık (yaradılmış) ve Kul olarak tartışır görür
ya teoloji.net te ya din.net te ya da çok belirli bir şekilde forumda ki Teoloji ve Dinler alt bölümü içerisinde buraya konumlanan başlıklarla tartışılmalı. Bunun önkabul ya da dayatmacıları konularını bu alandan getirmeli tartışmalı. En azında Ontoloji kapsamına ya da ontoloji anlamında episteme kapsamına giren tartışmaları "felsefe tartışmaları" bölümünden yapmamalı çünkü verilen cevaplar gereksiz sonuçlanmayan tartışmalara geçit veriyor.

Yani teoloji bölümüne tartışma görüşme açıp teoloji ve tanrı fikri üzerinden varoluş tartışmak isteyen birinin görüşmelerine konu dışı hissedenler (denildiği gibi felsefeyle bağ ve ilgi kuranlar) kolayca müdahil olmaz ve çelişme çatışma içeren görüşmeler yaşanmaz.

Bilim; Oluşma, madde ve hiç'e dayalı/indirgenmiş başlangıç big-bang gibi kabuller ve çözümlemeler öner sürer dayatır.
Bilim okuryazarlarının çoğu;
Herşeye ölçülebilirlik, gözlenebilirlik, hesaplanabilirlik ve kanıtlanabilirlik gibi ölçütler/kıstaslar dayatır. soyutları bu kapsama çekmeye çalışır ya da tartışmaz. Mantık tartışmalarını sevmez.
Kesin sınırları olmamakla birlikte maddeye dayalı gelip geçici kesinsiz bölünmüş tekil varoluş gibi bir şey öne sürmesi çoğunluğun kabulü gibi gözüküyor
Bu da ya bilim.net ya da forumdaki Bilim/bilimsel Düşünce benzeri alt alandan temsil görmeli ve görüşülmelidir.

Teosofi/Ezoteri vb.; Batıni Arayışlar; Aklın gücüne tam inanmayan Tanrı ve bilim ve diğer şeyler arasında kalmak ve tüm bunları birleştirmek arada harmanlamak,
Kabaca usta üstün yüksek bilgi ve güç varlıkları arayışları. Bilgi veren usta çırak ilişkileri, bilgi veren güçlü varlık arayışları, gizli ilim bilgi arayışları gibi kapsamlardır
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Sorun şu ki;

Bildiğim o ki;

Benimle uğraşmak zorunda kalanlar (uğraşan çatışanlar) "gerçeklerle yüzleşmek (uğraşmak) cehennemi"ni ha boyladı ha boylayacaklar ya boyladı ya boylamak üzereler...

Tek bildiğim o...

Bu bir yerde bir kere tek değil ve tek bir konuda da değil, çoğul konularda (onlarca ayrı tartışma konusu ve başlığı ile) farklı farklı gruplarda ayrı ayrı kavramlar ve konular (çok değişik değişik gündemler) üzerinden onlarca yüzlerce kişinin başına geldi ya da hala tam şu an geliyor. Hala şu an tam oluyor.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Kız kardeşinin dinsizleşmesi üzerine onu cehennemde/cehennemlik düşünen ve bunu gözden geçiren kızkardeşin de hemen oracıkta dinsizleşmesi

Türkiye de dindarların (% 90 ve üzeri) düşünce ve ifade anlamında, "özgürlük var ya", "özgürlük var", "özgürlük var da sen görmüyorsun hani nerde yokmuş", "hadi gel bunu/bunları tartışalım" gibi uzayan şeyler demeleri/savunuları kabaca eristikten (bas gitten) ibarettir
. Neredeyse hiç biri gerçek anlamda tersini tartışmaya ve görüşmeye aslında davet edilemezler. Tersine kişi açık değildir. Yani ortada bir çizgi/sınır düşünün kendi tarafından bir milim taviz vermeyecek öte tarafın ne dediği ve diyeceğine asla kulak asmayacaktır.

Bir kaşık su da yani eristikte seni ilk fırsatta boğmaya laf ve kağıt üstünde bir tartışma da baskın ve haklı çıkmaya onu sağlayamazsa ilk fırsatta bunu tekrar etmeye ve tartışmacı olarak seni küçük düşürebileceği ,ifadelerin üzerinden çelişki üretip saldırabileceği küçümseyip silebileceği bulanık bir alana doğru zorlamaya devam edecektir.

Bu tip bir durumu yaracak empati gücü henüz icad edildi mi bilmiyorum. Bu durumu yaracak şey dediğim gibi tartışma gücü ve kültürü değil dürüstlük ve empati ile çift taraflı görüşmelerdir, duygusal kayıtları ve bakışları süreç içermelidir.

Sadece dindar değil eristik mekanikle saldıran tartışan hiç kimseyle tartışmayın ve hakkınızda yaptığı çarpıtmaları sadece düzeltebiliyorsanız hızlıca düzeltin ve bunu yapamıyorsanız onu bile yapmadan gözardı edip sensin deyip kaçın. Zaman, enerji ve vaktinizi asla boşa harcamayın. Çıkmaz bir yol.

Yukarıdaki başlık.

Sosyal medya da tanık olduğum bir şey:

Sanırım ikiz ama ikiz olmasa da çok yakın iki kız kardeşin biri dini duygulardan arınıyor. Kardeşine açılıyor ve kardeşi onun cehennem de yanacağı düşüncesiyle yüzleşiyor ve bu düşünce üzerine cehennemi bırakıp kardeşine taraf oluyor ve eğer varsa ben de seninle yanarım yanmalıyım diyor, seni yalnız bırakamam. Agnostik deist çizgisinde bir dinsizleşme tam buracıkta tam o an gerçekleşiyor:

Bir dindarı dinsizleştirme ve özgürleştirme ya da saldırı görüldüğü düşünülüyorsa bunu püskürtme anlamında araya bir empati seti çekme için en uygun yaklaşımın buna benzer bir şey olacağını düşünüyorum. Yani kendi geçmişini, kendi dinsel kopuşunu, duygusal temalar dahil açılma ve verme ve eskiden inanır oluşa vurgu ile bunun olağan bir değişim ve herkes için mümkün olan olabileceğini vurgulama. Kişiyi sonsuz bir karşıt ve asla dönüşemeyecek, öğrenmeyecek olarak ele almalalıdır. Bu tutum karşıtlar yaratır ve karşıtlığı besler.

Buna rağmen eristik saldırı ve savunmalar alınıyorsa tabi ki iletişimin karşı taraftan sağlanmadığı deşifre ifşa edilerek iletişim kısa kesilmeli..
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Benim adım içtenlik

Ben felsefe dışında da onlarca başlık konuştum farketmiyor.

Yazılarım silinir üyeliğim susturulur
Bu gittiğim bir çok grupta bu böyle oldu

Din, bilim felsefe, özgür düşünce spiritualizm ve sağlık grupları farketmiyor bunların hepsinde başıma geldi
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
özgürlerle özgür gibi mi kölelerle köle gibi mi?

Bir kere toplumsal alanda tanrıyı konuşma dini sorgulama özgürlüğü yok, yok.
Yok
Sınırlı

Din, düşünce, ifade ve vicdan özgürlüğü butlanı, yok

Toplumsal anayasal özgürlükler kağıt üstünde koca bir vaat ve yalandan ibaret kimde bunları korumuyor
İmzalanan bildirgeler ya kağıt üzerinde ya da hukuka kimse sadık değil, bu kitlenin vicdanı değil
Yürütme yasa koruması gereken yürütme yönetmeye dönüştü
Yürütme yönetme değildir!
Yargı yürütmeye dönüşmüştü şu an butlan yaşıyor . Hukuk yok

Bunu yazıyorum ee var ya! Özgürlük var ya!
Sanal dünya da hasan hüseyin üç beş kişi savaşır üç özgür alan kurup her gün trollerle uğraşmaktan bezgin hala yazabilirse var.
Bu özgürlük mü? Bu savaş . Bu kavga...

Sanal dünya da bile boğucu tepkiyi ve kavga etmeyi göze alabilen yazıyor saf biçimde özgür değil ki!
Gerçek dünya da dış toplumda hiç özgür değil!

Bana ekonomik toplumsal statü kazanmış, sınıf atlamış 3 kent insanının yarım buçuk özgürlüğünü sayıyor.
Taşrada işinden çevrenden olabilir ve damgalanabilirsin.
Bu da mı yalan?

Turan Dursun vuruldu bu ülke de başta ben de biz de korka korka yazdık bu yalan değil..
Bununla ilgileniyor musun? Benim özgürlüğümle ya da düşünce ve ifade ve vicdan özgürlüğüyle, kamusal haklarla, onlarla ilgili misin?
Felsefe vicdanında.
Onlara düşman mısın?

Eğer özgürlükler engellenmese ben bir konuşuyorsam değil beş bin konuşulurdu.
Bu duydukların ne ki?

Turan Dursun gibi gözdağları olmasa özgürlükler susturulmasa ve it çakal köpek sürüsü gibi sataşan çanakçı trol ağları-n olmasa sen üç güne din mi kalır sanıyorsun?

Hristiyanlık gibi evcilleşmiş yüzde 3-5-10 a düşmüş zararlı ögeleri atılmış bir din kalırsa kalır tanrı ile manevi aşkın bir bağ ya da bunun arayışı. Hepsi bu.

Bu haliyle yalan dolan. Korku boyun eğdirme ve özgürlük susturma bu! Din değil

Bu din min değil kölelik sistemi
Buna saygı maygı duymuyorum ben gerçeğe saygı duyuyorum

Güç ve yalandan besleniyorsun arkana aldığın ne din ne de tanrı

Arkanda şu var. Korkaklık pasiflik ve yalan

Ve özgürlerle özgür gibi mi kölelerle köle gibi mi?

Bunu soruyorum
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Filozofiyi küçümseyen neyle küçümsüyor?

Toplumsal yalanla, öğretiyle ve eğitimin kirli propagandası ve onun ürettiği lejyoner zihniyetle
Toplumsal yalandan aldığı güçle,
Güç, otorite, iktidar bunlardan aldığı güçle, yalanın ferasetiyle

Hiç kimse görmedim kendi vicdanıyla, kendi duygularıyla, akıl mantık süzgeciyle dürüst tartışmış bizim yazdıklarımızı, filozofik tabanda kendi saf duygu düşüncelerimize temas etmişliğimizi küçümsemiş, dindar dahil görmedim

Filozofi özgür iştir kirletmeyin
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Sanırım son on (10) yıl da sosyal medya ve forumlarda onbin (10.000) sayfadan fazla yazmış olmalıyım. Çoğu özgün düşünce üretimleri, hisler, duygular, düşünceler ya da insan iletişimleri. Bunun binlercesi de bir facebook hesabıyla çevrimiçi topluluk ve gruplara yazıldı. Onbinlerce yorum olduğunu düşünüyorum. Bu hesap şu an facebook tarafından fonlanan ve artık Bill Gates'le bağlantılı bir vakıftan veri doğrulama sertifikasyon sahibi teyit.org tarafından silindi. Bu cahil ergenler bunu bilim için yaptıklarını söyleyecekler. Otoriter bir düzene evrilen bugünkü toplumsal yapının egemenlerinin para konfor karşılığı uşaklığını yapan tasmalı köpekleri olduklarını değil. Eminim hepsini toplasak kendi konforlarına hizmet dışında üç satır üretimleri yoktur ve paralı lejyonerlik dışında hiçbir emek ve faaliyetleri bulunamaz.
Bilim bugünün yeni dini..
 
T

TENTEN

Ziyaretçi
Sanırım son on (10) yıl da sosyal medya ve forumlarda onbin (10.000) sayfadan fazla yazmış olmalıyım. Çoğu özgün düşünce üretimleri, hisler, duygular, düşünceler ya da insan iletişimleri. Bunun binlercesi de bir facebook hesabıyla çevrimiçi topluluk ve gruplara yazıldı. Onbinlerce yorum olduğunu düşünüyorum. Bu hesap şu an facebook tarafından fonlanan ve artık Bill Gates'le bağlantılı bir vakıftan veri doğrulama sertifikasyon sahibi teyit.org tarafından silindi. Bu cahil ergenler bunu bilim için yaptıklarını söyleyecekler. Otoriter bir düzene evrilen bugünkü toplumsal yapının egemenlerinin para konfor karşılığı uşaklığını yapan tasmalı köpekleri olduklarını değil. Eminim hepsini toplasak kendi konforlarına hizmet dışında üç satır üretimleri yoktur ve paralı lejyonerlik dışında hiçbir emek ve faaliyetleri bulunamaz.
Bilim bugünün yeni dini..
Bu hesap dediğin ne hesabı?
Facebook hesabın mı?
Blogun mu?
Ben 12-13 senedir facebook ve twitter kullanmıyorum.
Üye olamıyorum.
Üye olursamda birkaç gün içinde hemen banlıyorlar. :)
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bu hesap dediğin ne hesabı?
Facebook hesabın mı?
Blogun mu?
Ben 12-13 senedir facebook ve twitter kullanmıyorum.
Üye olamıyorum.
Üye olursamda birkaç gün içinde hemen banlıyorlar. :)
facebook hesabı.

Yedek başka vardı, çok eskiden açtıklarım onlardan başka birine geçiş yaptım ama ben de yeni hesap alamıyorum hemen banlanıyor dediğin gibi.

Blog daha özeL mülkiyetli, bir blogcu blogunu silmez bu türden bir denetim iddia etmez kaldı ki blog on dakka da yedeklenir. Blogum silinse google hafızasından bile kaydederdim. 13 yıllık facebook gönderi arşivini yedekleyemezsin. Facebook'un profil yedekleme opsiyonu var ancak grup gönderilerini yedeklemeyemezsin. Bir insanın emeği alınteri öyle silinemez. Bu kişilerle bir gün bir yerde bir yolunu bulup yüzleştiğimde kendi profilleri ve teyitçilikleriyle de umarım hesaplaşacağız.

Bunu sözde Türk bir denetçi yapıyor. Bir gruba yazılmış kimi gönderi ve içerikler oysa profilim incelenebilirdi. Fotograflar şu bu, içerikler özgün ve kendi üretimim yazımlar ve yüzlerce gruba yüzlerce farklı tema ve tabanda yazdım. Ben sosyal politika da hukukta din de bilim de sanatta şiir de yazdım yani onaylamadığın içeriği silersin ay da tekrar tekrar ceza verirsin bunu anların profili kalıcı yoketmek . Bu çoluk çocuk kendilerine 'bilim' / 'bilimci' diyemez. Hayır.

Ben 2012 den beri bir hipergrafa yakın yazarım. Yeni hesabımla mesela bugün aklıma geldi eski gruplarımdan biri "Deizme Yolculuk'a" girdim oaraya şu an daha 2-3 sayfa yazdım. Başka bir grupta en az dört gönderiye 7-8 yorum yazdım çünkü ben evdeyim, boşum, yağmur yağıyor ve ben netflix izlemem, ben çöp zaman özel zaman nadir tüketirim.

Twitter 140 tan 280 karaktere çıkmış bir sms mesajı kadar bir şe yazdıran bir yer ben orada nadiren yazarım orada benim bir şey ifade etmem mümkün mü? Sürekli twit dizileri kurmak gerekir ve yanıtlamalar uzun olacaktır. Bu oranın okuyucusunu da yorar.

Sonuç olarak facebook devleti özel mülkiyeti elimizden aldı ve özel mülkiyete saygısı yok yerinin eski msn messenger gibi tarihin çöplüğü olmasını umarım ve bir avuç şımartılmış züppe kağıtlardan okuduğu şeylere otorite uyrukluğu ve buyruklarına bilim diyerek bunu yapamaz ve yapmamalıydı ama yaptılar. O halde terazinin öbür tarafına kendi profilleri ve hesaplarını koymalılar ve tartarız, ölçeriz: Tarih uzun hesaplaşırız.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bu hesap dediğin ne hesabı?
Facebook hesabın mı?

Çok sevdiğin bilimle ilgili bir şey söyleyelim.

JAMA Network (Amerikan Tabipler Birliği) çocuklar için bir maske çalışması yayımladı. Bu makaleyi google la çevirip 3-5 cümle alıntılayıp (hiç yorum katmadan) linkiyle paylaştım. Benim ilk ceza aldığım şey, ilk kez yorum cezası. bu link denetim ağına takıldı.

teyit buna teyit (check/doğrulama) yapar ve bu yanlış der. Bu bilimdir.

teyit JAMA editörlüğünden geçmiş bilimi tekrar teyit eder. Yanlışlar. Ok.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bu hesap dediğin ne hesabı?
Facebook hesabın mı?

Madem bu foruma geldin madem benim adım/nickim içtenlik ve madem kısa bir sohbet oldu ve madem bu dürüstlük ve açık olma başlığı.
Ne düşünürsen düşün ama aklında kalsın ya da ben öyle dedim/düşünüyorum olsun

Bugün modern bilimin kilit kavramları tamamen dezenformasyon ve propaganda ve kitlesel kontrolle ilgili.
teyit.org, yalansavar vs gibi yerler yalan dezenformasyon merkezi. İşlevleri sisteme uygun olmayan bilgiyi sistemli elimine ve sistemle çatışan bilgiyi sansürlemek denetlemek yayımını engellemek vs..
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bu hesap dediğin ne hesabı?
Facebook hesabın mı?

Bilim din gibi bir şeydir
Kitlelerin eline tutuşturulmuş bir araç:
Din-Bilim-İdeoloji. Resmi biçimleri tamamen iktidar tarafından dizayn edilmiş ya da zamanla kırpılmış istenilen kılığa getirilmiştir.
Dinle bilim arasındaki tek fark sınıf farkı.
Alt katta eline din veriliyor üst katta bilim. Belki daha yükseğe çıkarsan denetli ideoloji ve felsefe. Tüm bunlar özgür bir bölgeye çıkmaman için.

Din bilim
Bu iki kavrama kapılan yaklaşık aynı cereyan ve akıma kapılmış gibi. Ortak tepkiler, ortak söylemler birbirinin klonu gibi düşünceler, özgür düşünce kısıtlama, o doğru bu doğru hiçbir şeyi tartıştırmama, kendi doğru olduğunu iddia etme diğer düşünceye saldırma vs ..

Dinsel düşüncenin a hakkındaki fikrini herhangi dinci ifade etmeksiniz bile bildiğin ve kestirebildiğin gibi bilimsel düşünceninkini de kestirebilirsin. Tamamen tektiptir.

Bilimsel düşündüklerini söyleyenler özgürlüğü olmayan -hepsi birbiri gibi aynı düşünen ve aynı şeyi hep bir ağızdan ifade eden- klon insanlar ve klon topluluk gibi.
Duygular, sanat, doğa, kültür, tecrübe birikim hiç bir şey hakkında hiçbir fikirleri yok gibi ve hiçbirşeye de saygıları yok ve tüm değerlere saldırırlar.

Bir gün gelir din'den özgürleşirsin din'i artık tuhaf bulursun eski propaganda bulursun buna nasıl inandık dersin
Bir gün gelir bilimden özgürleşirsin...

Dinin içinde hiç mi iyi bir şey yok denir. Bilimin içinde hiç mi iyi bir şey yok

Din gücü, bilim gücü/akademi gücü, ordu gücü, polis gücü vs.. Böyle.. Sistem böyle milis yetiştirir.

Bugün bilimsel düşünce diye dayatılan şeyin özgür düşünceye verdiği rahatsızlık milliyetçilik, ırkçılık dincilik vb kavramlardan hiç farksız ve aynı çünkü sınırlama aynı ve farksız ve saldırı aynı ve farksız.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113

Hayır. Yazdığım buna benzer şeyleri (tam özgür/bağsız düşünceleri) içeren facebook hesabım

"Din alt sınıfların, bilim orta sınıfların, resmi ideoloji /doktrin ve felsefeler üst orta ya da ara sınıfların afyonudur."

Özgürlük ve yetkesizlik bunların hiçbirinde bulunmaz çünkü özünde yok.
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
teyit.org, yalansavar vs gibi yerler yalan dezenformasyon merkezi. İşlevleri sisteme uygun olmayan bilgiyi sistemli elimine ve sistemle çatışan bilgiyi sansürlemek denetlemek yayımını engellemek vs..

Sık Rastlanan Aşı Karşıtı İddialar -1: Aşıların lüzum ve etkinliği​

Yazdıkları bu yazıya yapılan ilk yorumda güzel bir cevap verilmiş:
Gerçi bunun devamı olacakmış herhalde ama Işıl Hanım’a yanıtlaması gereken bazı sorularda biz soralım. Bu sorular ve akabinde ortaya koyacağımız argümanları açıkçası Işıl hanımın bildiğine pek ihtimal vermediğim için diğer yazıları beklemeden hemen yazayım dedim. Gerçi muhtemelen diğer yazılarım gibi bu da dehşetli bir kendine güvensizlikle yayınlanmayacaktır ama en azında benden Işıl Arıcan’a bir mesaj olsun!

Verdiğiniz istatistikler ve bilgiler inandırıcı değil. Çünkü en başta “hayatın olağan akışıyla” çelişiyor! Neden nüfus oranlarının aşının yaygın bir şekilde uygulandığı Avrupa’da değil de hiçbir şekilde kullanılmadığı ve reddedildiği Çin ve Hindistan’da olduğuyla çelişiyor mesela. (Bu konuda çocuk doğum oranlarının oralarda Avrupa’ya göre çok daha fazla olduğu, aslında yüksek oranda çocukların öldüğü ama inanılmaz miktarda çocuk doğduğu için Avrupa’dan daha fazla nüfus artışı olduğuyla ilgili iddiaların da nasıl kof çıktığını aşağıda ele alıyorum.)

Öncelikle sonda yazacağım şeyi başta yazayım. İnsanoğlu’nun aşı ya da Modern Tıbbın uygulamaları sayesinde nüfusunun çoğaldığı, ölüm oranlarının azaldığı, bulaşıcı hastalıklardan kurtulduğu vb şeklinde tezleri dünya nüfusu konusunda yapılmış en kapsamlı çalışma olan Fernand Braudel’in 3 ciltlik devasa eseri “Maddi Uygarlık, Gündelik Hayatın Yapıları” kitabının 1. cildinde kesin olarak çürütülmektedir. Orada şu soruyu sorar Braudel:

“Batının nüfus ilerlemesini kentsel ölüm hadlerinin düşmesine (ki bunlar çok yüksek olarak kalmaya devam etmişlerdir), sağlık ve tıptaki ilerlemelere, çiçek hastalığının gerilemesine, içme suyunun daha iyi dağıtılmasına, çocuk ölümlerindeki belirleyici düşüşe, artı ölüm hadlerindeki genel bir düşme ile ortalama evlenme yaşındaki düşüşe bağlamakta ısrar eden hekimlerin, buna benzeyen veya aynı ağırlıkta olan açıklamaları, şu veya bu şekilde Batı’dan başka bir yerde daha bulmaları gerekmektedir. Oysa evliliklerin her zaman “erken ve verimli” olduğu Çin için ortalama evlilik yaşında ne bir düşme, ne de doğum oranlarında bir sıçrama ileri sürülebilir. Kentlerin sağlığına gelince, 1793’ün muazzam Pekin’i, bir İngiliz seyyahın anlattıklarına göre 3 milyon kişiye sahipti; ve bu göz kamaştırıcı rakamın çok uzağında kalan Londra’dan daha az yer kaplamaktaydı. Basık evlerdeki ailelerin yığılması inanılmaz bir şekildeydi. SAĞLIK BURADA HİÇ BİRŞEY ELDE EDEMEZDİ. (Peki bu insanlar nasıl ayakta kaldı? Bırakın ayakta kalmayı nasıl olup da nüfus arttı?)

Aynı şekilde, Avrupa’dan dışarı çıkmaksızın, tabip ile cerrah kıtlığına ve kentlerde hiçbir sağlıklı koşul olmamasına rağmen, Rusya nüfusunun hızlı yükselmesini (1722-1795 arasında katlanarak 14 milyondan 29 milyona çıkmıştır) nasıl açıklamalı?

Ne tabibin ne de özellikle dikkat çekici bir sağlığın olduğu -örneğin sarı hummanın düzenli ziyaret ettiği ve tüm İspanyol Amerika’sında olduğu gibi, frenginin için için işleyerek hastaları “kemiklerine kadar” çürüttüğü, Anglosakson veya İspanyol-Portekiz Amerika’sında – ki 1763’den beri bunlar Brezilya’nın Başkenti olan Rio de Janerio’da kesinlikle yoktu- XVIII. yüzyıldaki nüfus artışını nasıl açıklamalı?” Sf: 42-43
Eee hani aşılar ve antibiyotik sayesinde insan ırkı kurtulmuştu? Bu kadar kötü ve sağlıksız koşullarda bile insanlar nasıl çoğalmayı başarabildi ve nüfus arttı?

Aslında burada,gördüğümüz, başta Evrim Ağacı olmak üzere Yalansavarcıların da evrim konusundaki akıl almaz cehaletleridir. Sorulara devam edelim:

1) Peki o zaman Vebanın kökü nasıl kazındı? Veba aşısı mı vardı? Neden insanlar şimdi Veba olmuyor? Aşılanmıyoruz diye kızamık hastalığı yeniden hortluyorsa Veba neden hortlamıyor?

2) Kızamık gibi bulaşıcı hastalıklar insanlar tarım toplumuna geçtikten sonra – Yaklaşık M.Ö. 12 binde- ortaya çıktı. Aşının yaygın kullanımı ise 18. yüzyıl. Madem bu kadar öldürücüydü dünya nüfusu gün geçtikçe neden sürekli arttı? Neden neslimiz mikroplar yüzünden tükenme tehlikesiyle yüz yüze kalmadı?

3) Aşı 18. yüzyılda bulundu ve Avrupa’da yaygınlaştı. Peki o tarihten itibaren neden nüfus aşının hiç bilinmediği, dolayısıyla uygulanmadığı Çin ve Hindistan’da Avrupa’nın 4 katına çıktı? Çin ve Hindistanda ki çocuklar neden ölmedi? (Kaynak: Fernand Braudel: Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları. Sf: 34’deki şemaya bakın lütfen)

Modern Tıbbın en önemli palavralarından biri geçmişteki salgın hastalıkları tamamen kendilerinin bitirdiği iddiasıdır. Jared Diamond “Tüfek, Mikrop ve Çelik” de yalnızca bu iddianın geçersizliğini değil, aynı zamanda Modern Tıbbın evrimin nasıl işlediğiyle ilgili cehaletini de anlatır:

“Avustralya tavşanlarının yakalandığı miksomatosis hastalığı sırasında olup bitenleri ayrıntısıyla biliyoruz. Brezilya tavşanlarının yaban bir türüne ait olan miksovirüsün, Avrupa’nın farklı bir tür olan evcil tavşanları arasında öldürücü bir salgın hastalığa yol açtığı gözlendi. Bunun üzerine virüs 1950’de bilerek Avustralya’ya sokuldu, amaç kıtaya 19. yüzyılda düşüncesizce sokulmuş olan Avrupa tavşanı belasının kökünü kurutmaktı. Birinci yıl miksovirüs, hastalığa yakalanan tavşanlarda % 99,8 gibi (Avustralya çiftçileri açısından) memnuniyet verici bir ölüm oranına yol açtı. İkinci yıl, çiftçilerin hiç de hoşuna gitmeyecek
bir şekilde ölüm oranı % 90’a, sonunda da % 25’e düştü, böylece Avustralya’daki tavşanların kökünü kazıma umutları suya düştü. Sorun şuydu: Miksovirüs bizim ve tavşanların çıkarlarından farklı olan kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde evrimleşmişti. Virüs değişmişti, daha az tavşanı öldürüyor, ölümcül mikrobu almış tavşanların daha uzun bir süre yaşadıktan sonra ölmelerine izin veriyordu. Sonuç olarak daha az öldürücü bir miksovirüs, son derece öldürücü olan ilk virüse göre daha fazla tavşana yayılıyor.

İnsanlardaki benzer bir örnek olarak frenginin şaşırtıcı evrimine göz atmak yeterli olacaktır. Bugün frengi denince aklımıza ilk gelen şey cinsel organlarda yaralar ile çok yavaş ilerleyen
bir hastalıktır, tedavi görmeyen pek çok kurbanın ancak uzun yıllar sonra ölümüne yol açar. Oysa kayıtlara göre Avrupa’da firengi 1495’te ilk görüldüğünde insanların kafasından dizlerine kadar tüm vücudunda benekler kaplar, yüzlerinden et parçaları dökülür, insanlar bir kaç ay geçmeden ölürdü. 1546’ya gelindiğinde frengi bugün bizim çok iyi bildiğimiz belirtileri gösteren bir hastalığa evrilmişti. Anlaşılan frengi mikrobu, daha sonra kurbanların daha uzun süre yaşamasına izin vererek kendi döllerini daha fazla kurbana yayacak şekilde evrimleşmişti. (…)

1485 ile 1552 yılları arasında Avrupa’yı kasıp kavuran “İngiliz terleme hastalığı” ile 18. ve 19. yüzyıllarda Fransa’da görülen “Picardy teri” hastalığının sorumlusu olan mikropları saptama yöntemleri ÇAĞDAŞ TIP GELİŞTİRMEDEN ÇOK ÖNCE SİLİNİP GİTMİŞ OLAN PEK ÇOK SALGIN HASTALIKTAN YALNIZCA İKİ TANESİDİR” sf: 268-270

Anlaşılsın diye büyük harflerle yazdım! İşte neyi kavrayamadığınızı anlayabildiniz mi? (Evrim ağacı da hâlâ evrimin nasıl işlediğini kavrayabilmiş değil!) Yani mikrop canlısının amacı sizi beni öldürmek değil – çünkü biz ölürsek kendi de ölüyor- mümkün olduğunca çoğalmak ve konağını da hayatta tutarak kendi yaşamını devam ettirmek. Yeni çıkan mikrop önce ortalığı kasıp kavururken aslında kendi de çok az hayatta kalıyor. Bu onun içinde kötü bir hayatta kalma stratejisi. Ve süreç içinde o da öğreniyor ve gitgide bizim için daha az tehlikeli oluyor . Ve sonunda bağırsaklarımızda bulunan trilyonlarca mikrop gibi (onlar iyi huyluymuş!!!) ilişkimiz simbiyotik bir ilişkiye dönüşüyor. Bu yüzden kızamık gibi eski hastalıklar yeniden hortlasa bile -hortlamanın birinci şartı sağlıksız ortamdır- eskisi gibi öldürücü olması en başta evrimi inkâr etmektenbaşka bir şey değildir!

Bu arada şunu da ekleyelim. Dünya’da aşı karşıtlığının (Çocuk aşılarından bahsediyorum) öncülüğünü yapan ülke Fransa’dır. Biri, immün sistem virüsü keşfiyle Nobel ödülü alan virolog Prof. Dr. Luc Montaigner, bir diğeri, kanserle mücadelede ulusal madalyalı Prof. Dr. Henri Joyeux: İkili, ‘Aklıselime çağrı’ başlığı altında bir bildiri yayımladı. “2 yaşından küçük çocukların çok sayıda ve sistematik olarak aşılanmasına karşıyız” açıklamasıyla başlayan metinde, Hepatit B aşısının sadece ebeveynlerden birinin virüs taşıyıcı olması şartıyla ve ergenlik sonrası yaşadığı ya da çalıştığı ortam risk taşıyorsa, 15 yaşından sonra yapılması gerektiği vurgulanıyor. Menengogok ile kızamık aşısı gibi bazı aşıların da ancak salgın durumunda uygulanması savunuluyor. Bu çok ayrıntılı bildiriyi, yarıya yakını doktor olan, 8 bin kişi imzalamış bulunuyor. Le Point dergisinin yayımladığı bir kamuoyu yoklaması, Fransız halkının yüzde 41’inin aşı olgusuna tümden karşı olduğunu gösteriyor.
Karşı cevap verememişler.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113

Yazdıkları bu yazıya yapılan ilk yorumda güzel bir cevap verilmiş:

Karşı cevap verememişler.

Ben orada yazılanlarla ilgili bir şey yazmış mıyım? Onu düşünüyorum.

Benim alıntılanan mesajımda dediğim şu. Bugünün bilim ve tekniği genel olarak bütünüyle neredeyse Huxley'in Cesur Yeni dünya tahayyülündeki gibi. Eksiden; "din elden gidiyor", "seni gidi din düşmanı" ,"dine göre bu yasak" vb vardı bugün onun yerini, "bilim elden gidiyor", "seni gidi bilim düşmanı", bilime göre bu yasak konuşulamaz düşünelemez" aldı. Belli türden düşünüp konuştuğunda dedektör gibi öten reddeden konuşturmayan sınırlayan vs insanlar (lejyonlar) türedi ve bunun adına bilim diyorlar..

Huxley'in "özgürlük düşmanları" dediği bir şey var. Bana göre bugün "bilim bilim" diyenlerin çoğu eskinin dindar yobazları gibi ve çoğu özgürlük düşmanları. Bugünkü bilim (teknik) kavramı eskinin dini gibi oldu.. Yeni bir dindar kesim/sınıf yaratıldı ama ellerine verilen yeni dinin adı "Bilim". Ve adının bilim olması her türden dogmayı, satatüko yanlış bilgi ve dezenformayonu, sansürü vb ni resmileştiriyor.

Bilim elbetteki (biraz bugünün ama asıl) geleceğin resmi dinidir ve elitler (otoriteler) onu kitlelerin neye inanmasını istiyorsa ona uygun şekilde düzenleyecek (manipüle edecek ve) kitleleri bu yolla, örneğin yoğun eğitim adında düzenleyip programlayabilecektir.

Bilimi, bilgiyi, kontrol ederek (ve manipüle ederek) kitleyi kontrol edersin. (ve manipüle edersin.) Bu çok kolay ve kontrolün kendilerinde olduğunu sanmalarını sağlarsın.


Demek istediğim o.
 
Son düzenleme:
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Ben orada yazılanlarla ilgili bir şey yazmış mıyım? Onu düşünüyorum.

Benim alıntılanan mesajımda dediğim şu. Bugünün bilim ve tekniği genel olarak bütünüyle neredeyse Huxley'in Cesur Yeni dünya tahayyülündeki gibi. Eksiden; "din elden gidiyor", "seni gidi din düşmanı" ,"dine göre bu yasak" vb vardı bugün onun yerini, "bilim elden gidiyor", "seni gidi bilim düşmanı", bilime göre bu yasak konuşulamaz düşünelemez" aldı. Belli türden düşünüp konuştuğunda dedektör gibi öten reddeden konuşturmayan sınırlayan vs insanlar (lejyonlar) türedi ve bunun adına bilim diyorlar..

Huxley'in "özgürlük düşmanları" dediği bir şey var. Bana göre bugün "bilim bilim" diyenlerin çoğu eskinin dindar yobazları gibi ve çoğu özgürlük düşmanları. Bugünkü bilim (teknik) kavramı eskinin dini gibi oldu.. Yeni bir dindar kesim/sınıf yaratıldı ama ellerine verilen yeni dinin adı "Bilim". Ve adının bilim olması her türden dogmayı, satatüko yanlış bilgi ve dezenformayonu, sansürü vb ni resmileştiriyor.

Bilim elbetteki (biraz bugünün ama asıl) geleceğin resmi dinidir ve elitler (otoriteler) onu kitlelerin neye inanmasını istiyorsa ona uygun şekilde düzenleyecek (manipüle edecek ve) kitleleri bu yolla, örneğin yoğun eğitim adında düzenleyip programlayabilecektir.

Bilimi, bilgiyi, kontrol ederek (ve manipüle ederek) kitleyi kontrol edersin. (ve manipüle edersin.) Bu çok kolay ve kontrolün kendilerinde olduğunu sanmalarını sağlarsın.


Demek istediğim o.
"Yalansavar.org" sitesinin yazdığı yazıya yapılan yorumu atmıştım. Yazı linki ikinci alıntıda.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst