Neden Yaşıyoruz ? Mutluluk İçin mi ?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde gamzecik tarafından oluşturulan Neden Yaşıyoruz ? Mutluluk İçin mi ? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 79,032 kez görüntülenmiş, 487 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Neden Yaşıyoruz ? Mutluluk İçin mi ?
Konbuyu başlatan gamzecik
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Prens Ernak

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Ynt: Neden yasiyoruz ? Mutluluk icin mi ?

Neden yaşıyorsun sorusunun cevabını paylaşmayacağım bir seviyeye gelmek için yaşıyorum.
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Mutluluk için yaşamıyor değilim ama sadece mutluluk için değil.Yaşama sebebim bana verilen kendimi tam anlamıyla bilmek/keşfetmek;kendimi bu sayede var edebilmek bunun neticesinde beni tanıyan bir ben olabilmek!
 

düşünen

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Eyl 2009
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
İnsan isterse ölümü seçebilir; ama çoğu insan yaşamayı seçiyor.Neden? Her zorluğuna rağmen ölümden kaçmak, yaşamak daha kolay geliyor herhalde! Mutlu olmayı isteyerek yaşanır; ama tek gaye bu değildir. Salome arkadaşım başarı için yaşıyor ama; başarılı olan da mutluluk hisseder.İnsana verilen bu süreyi herkes kendi inancına, değerine göre öyle yorumlayıp onun içn yaşar. Kimi daha iyi bir insan olmak ,kimi Nirvanaya ulşmak, kimi 'yaşa ve gör' diyerek. Yukarıya baktığımızda göremediğimiz, bizi kendisini tanımamız için göndermiş! Biz genel geçer bir mutluluk tanımını bulamamışızki hala!
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
sebebini bilseydim herhalde yaşamak istmezdim :)
insan inandıkları için yaşar, bildikleri için değil bence
 

dmL..

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
5
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
dünyaya gelmeden önce herhalde kime sorarsan sor yaşamak ve dünyaya gelmek için şöyle bir düşünürdü, bize sorulmamış ki neden yaşadığımızı bilelim!! bence tek bildiğimiz şey ölmek cesaretinde olmadığımız, çoğu insan belki yaşamak istemiyor ama kimsenin ölmek cesareti olmadığı için yaşamak mecburiyetinde kalıyor...
 

enki

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Eki 2009
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
hakikati bulmak için...
 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
“Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak..”

Üstad Ahmet Haşim’in söylediği gibi.
Hepimiz bu hayat merdivenlerini bir bir çıkıyoruz.
Basamakları çıktıkça görüş alanımız artsa da nefesimiz de o oranda azalmakta.
Her basamak, dermanımızı eksiltmekte, takatimizden çok şey alıp götürmektedir.
Yorulsak da, daralsak da bu merdivenin en üst basamağına çıkıncaya kadar yükselişimize devam edeceğiz.

Yükselirken de güneş rengi anılarımızı beraberimizde taşıyacağız.
Bunlar bazen bizi sevindirecek, fakat çok kere de üzecektir.
Çünkü geçmişin ihtişamı hâlin acizliği karşısında hep üste çıkacaktır.

Ne yaparsak yapalım mevcut durum , bizi üzmeye, yormaya,
içimizdeki fırtınaları artırmayı fazlasıyla yetecektir..
Zaman zaman mevcut manzara karşısında semaya yaşlı gözlerle baktığımızda,
güzel olan yüzlerimizi geride bıraktığımız hayallerimizde mi aramalıyız ?

Yo…hayır.
O merdivenleri ağır ağır çıkarken geçmişin izlerinde bizi ‘biz’ yapan birikimlerde aramalıyız.
Ki , o zaman …..
Güzel yüzler yaratacağız.
Ve…
Mutluluk …
Ve…
Hiç yaşlanmamak.
 

naz

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Eki 2009
Mesajlar
44
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
63
Mutluluk, insan varlığı problemine insanın bir cevap bulduğunun belirtisidir. Böylece imkanlarını geliştirir, dünyayla bütünleşirken kendi varlığını da korur.
 

hassas_denge

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
99
Tepkime puanı
2
Puanları
8
Yerçekimine inanıyor musunuz?
İnanmak zorundasınız, çünkü algılayabildiğimiz evrenin bizim için en temel kurallarından biridir.
İşte tam da bu sebepten yaşıyoruz.
Hayır, hayır yer çekimi yüzünden değil :) , inansak da inanmasak da bizim için gerçek olan başka bir şey yüzünden; Kader.
Hiçkimsenin cinsiyetini, anne babasını, doğum yeri ve tarihini seçememesi ile başlayan kader yolculuğumuz nedeniyle yaşıyoruz.
Yani hayatımızın temel unsurları gibi, hayata gelmeyi de biz seçmiyoruz.
Velhasılı; seçmediğimiz ve hiçkimsenin asla seçemeyeceği biçimde hayata gelmişsek;
Bu hayatta yapılabilecek güzel ve doğru şeyleri yapmaya, iyi bir iz bırakmaya çalışmakatan daha mantıklı ne olabilir?
Özetle;

Gün olur, bu fiziksel yaşam son bulur.
İşte o gün, bir tek şey önemli olacak;
Nasıl bir iz bıraktığın.
Ne kadar doğru, ne kadar onurlu?
Hakan YILDIZ, Mart 2004

Kader ve başka birçok konu hakkında daha detaylı bilgiler için;

 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Mutluluk için yaşanamaz diye düşünüyorum. Çünkü mutluluk sadece kişinin mutluluğudur. Toplum çoğu zaman dil içinde kişiselleştirilse de kişi değildir, mutlu olabilecek bir şey değildir. Mutluluk için yaşamak mutluluğu yaşamın amacı yapmak, hayatta sadece onu elde etmeye çalışmak demektir. Bu da katıksız bir bencillikten başka bir şey değildir. Zaten bir insanın hayatında sadece mutlu olacağı şeyleri yapması mümkün olmadığı için, mutluluğu amaç edinen biri hiçbir zaman amacına tam olarak ulaşamaz, bu durumda yaşamasının da bir anlamı kalmaz. Yani mutluluk için yaşanamaz.

Ben de enkaz'a katılıyorum; insan sadece inandığı şeyler için yaşar, sonunda mutluluğu elde etse de edemese de.
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Mutluluk için yaşanamaz diye düşünüyorum. Çünkü mutluluk sadece kişinin mutluluğudur. Toplum çoğu zaman dil içinde kişiselleştirilse de kişi değildir, mutlu olabilecek bir şey değildir. Mutluluk için yaşamak mutluluğu yaşamın amacı yapmak, hayatta sadece onu elde etmeye çalışmak demektir. Bu da katıksız bir bencillikten başka bir şey değildir. Zaten bir insanın hayatında sadece mutlu olacağı şeyleri yapması mümkün olmadığı için, mutluluğu amaç edinen biri hiçbir zaman amacına tam olarak ulaşamaz, bu durumda yaşamasının da bir anlamı kalmaz. Yani mutluluk için yaşanamaz.

Ben de enkaz'a katılıyorum; insan sadece inandığı şeyler için yaşar, sonunda mutluluğu elde etse de edemese de.

Mutluluk için yaşanmaz ne için yaşanır? Acı çekmek için mi, mutsuz olmak için mi? Son kertede herşeyin amacı mutluluktur. Ama mutluluğa giden yollar mutsuzluktan ve acıdan geçer. Ama bu en son ve tek hedefin mutluluk olduğu gerçeğini değiştirmez.

İnsan inandığı şeyler için yaşarken, inandığı şeye neden inanır? İnancının onu mutlu günlere götüreceğine inandığı için değil mi?
 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Mutluluk için yaşamanın tek alternatifi acı çekmek için yaşamak olsaydı zaten konuşmanın anlamı kalmazdı. Yani mutluluk için yaşanmaz demek, insan mutluluktan kaçar, mutlu olmak istemez gibi bir zırva değildir. Gerçi mutluluk için yaşamakla ne demek istediğimi de açıklamıştım ama tekrar edeyim. Bir şey için yaşamak ne demektir? O şeyi hayatın merkezine koymak, yaşama amacı yapmak değil midir? Bu durumda mutluluk için yaşanmaz demek, mutluluk hayatın merkezi, tek amacı olamaz demektir sadece. Hayatın amacı mutluluk gibi sadece bireysel bir şey olamaz. Nedir bu indirgeme merakı anlamıyorum. Mutluluk belirli bir şey değildir. Herkesi mutlu eden pek çok şey vardır. Yaşamanın amacını da mutluluğa indirgersen, bu mutlu eden şeyler arasındaki tercihi neye göre yapacaksın? En mutlu edecek olana göre mi? Seni en çok mutlu edecek kişiye mi aşık olursun? Yoksa ona aşık olduğun için mi onunla mutlu olursun? İlki sadece mutluluk için yaşamaktır. Böyle yaşanacak olsa o kişiyle mutsuz olduğunda başkasına mı yöneleceksin? Onda mutsuz olduğunda daha başkasına... Bu daldan dala konan sefilce bir yaşamdan başka bir şey olamaz.

İkincisiyse inandığın şey (o insana aşkın) için yaşamaktır. Benim inanmak dediğim dinsel inançlar falan değil, insan hayatına ilişkin şeyler. İnsan neden inandığı şeylere inanır? Çünkü onlar o insanı o insan yapan şeylerdir, onun karekteridir, benliğidir. Onlarsız eksik olduğunu hissedecektir. İnsan inandığı şeye onunla mutlu olacağını düşündüğü için inanmaz, ona inandığı için onunla mutlu olur. Mutlu olmadığında da onu hemen bırakmaz, inandığı şey/kişi için sonuna kadar çabalar. Başka şeylerle/kişilerle de mutlu olabilecektir, ama bunu istemez, onunla mutlu olmak ister.

Toparlamaya çalışayım. Hayatta sadece mutluluk yoktur, hayatın amacı da mutluluğa indirgenemez. İnsanın sevgi gibi, saygı gibi, onur gibi başka duyguları ve aklı da vardır. İnsan bunlardan hareketle hayatı için bir şeye inanır ve onun için mücadele eder. Bunun sonunda eğer her şey istediği gibi giderse mutlu olur elbette. Ama olmazsa da dediğim gibi elinden geldiği kadar mücadeleye devam eder. Ve eğer kişi mutluyken bile bunlardan herhangi birine aykırı bir durum varsa (örneğin birisiyle mutluysa ama ona aşık olmadığını hissetmeye başladıysa), kendisi gibi hissedemediği için o duruma son vermek ister... Bütün bunlar varken insan mutluluk için yaşar demek bana anlamlı gelmiyor. Ayrıca yaşamın nedeni mutluluktur gibi bir indirgeme yapılacaksa, aynı mantıkla neden huzur değil? istekler, zevkler, değil? İnsan huzursuz olmak, isteklerini elde edememek, hayattan zevk almamak için mi yaşar diye sormak da haklı olur.
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Mutluluk için yaşamanın tek alternatifi acı çekmek için yaşamak olsaydı zaten konuşmanın anlamı kalmazdı. Yani mutluluk için yaşanmaz demek, insan mutluluktan kaçar, mutlu olmak istemez gibi bir zırva değildir. Gerçi mutluluk için yaşamakla ne demek istediğimi de açıklamıştım ama tekrar edeyim. Bir şey için yaşamak ne demektir? O şeyi hayatın merkezine koymak, yaşama amacı yapmak değil midir? Bu durumda mutluluk için yaşanmaz demek, mutluluk hayatın merkezi, tek amacı olamaz demektir sadece. Hayatın amacı mutluluk gibi sadece bireysel bir şey olamaz. Nedir bu indirgeme merakı anlamıyorum. Mutluluk belirli bir şey değildir. Herkesi mutlu eden pek çok şey vardır. Yaşamanın amacını da mutluluğa indirgersen, bu mutlu eden şeyler arasındaki tercihi neye göre yapacaksın? En mutlu edecek olana göre mi? Seni en çok mutlu edecek kişiye mi aşık olursun? Yoksa ona aşık olduğun için mi onunla mutlu olursun? İlki sadece mutluluk için yaşamaktır. Böyle yaşanacak olsa o kişiyle mutsuz olduğunda başkasına mı yöneleceksin? Onda mutsuz olduğunda daha başkasına... Bu daldan dala konan sefilce bir yaşamdan başka bir şey olamaz.

İkincisiyse inandığın şey (o insana aşkın) için yaşamaktır. Benim inanmak dediğim dinsel inançlar falan değil, insan hayatına ilişkin şeyler. İnsan neden inandığı şeylere inanır? Çünkü onlar o insanı o insan yapan şeylerdir, onun karekteridir, benliğidir. Onlarsız eksik olduğunu hissedecektir. İnsan inandığı şeye onunla mutlu olacağını düşündüğü için inanmaz, ona inandığı için onunla mutlu olur. Mutlu olmadığında da onu hemen bırakmaz, inandığı şey/kişi için sonuna kadar çabalar. Başka şeylerle/kişilerle de mutlu olabilecektir, ama bunu istemez, onunla mutlu olmak ister.

Toparlamaya çalışayım. Hayatta sadece mutluluk yoktur, hayatın amacı da mutluluğa indirgenemez. İnsanın sevgi gibi, saygı gibi, onur gibi başka duyguları ve aklı da vardır. İnsan bunlardan hareketle hayatı için bir şeye inanır ve onun için mücadele eder. Bunun sonunda eğer her şey istediği gibi giderse mutlu olur elbette. Ama olmazsa da dediğim gibi elinden geldiği kadar mücadeleye devam eder. Ve eğer kişi mutluyken bile bunlardan herhangi birine aykırı bir durum varsa (örneğin birisiyle mutluysa ama ona aşık olmadığını hissetmeye başladıysa), kendisi gibi hissedemediği için o duruma son vermek ister... Bütün bunlar varken insan mutluluk için yaşar demek bana anlamlı gelmiyor. Ayrıca yaşamın nedeni mutluluktur gibi bir indirgeme yapılacaksa, aynı mantıkla neden huzur değil? istekler, zevkler, değil? İnsan huzursuz olmak, isteklerini elde edememek, hayattan zevk almamak için mi yaşar diye sormak da haklı olur.

Yaşamın amacına mutluluk ya da huzur kelimesini takalım o önemli değil. Sizin verdiğiniz örnekler, örneğin aşık olmak, onur, saygı gibi kavramlar ve sizin bunlara olan inancınız sizin bunlarla mutlu olacağınıza olan inancınızdır. Siz bunun bilincinde olmanız gerekmyior, ancak hayatınızı bu yönetiyor, temelde bu var.

Her insanın mutlu olduğu şeyler farklıdır bu doğru, mesela siz onur kelimesinden haz alıyorsunuz, ben onursuzluk kelimesinden haz alıyor olabilirim. Ama bu şu gerçeği değiştirmez ikimiz de bunlarla mutlu olacağımıza inanmışız. Eğer mutsuz olduğun ama aynı zamanda deliler gibi aşık olduğun bir kadının peşinden gidiyorsan ve bu durum için "mutluluğu hayatımın merkezine koymadım ben" diyor isen, ben seni mutsuz eden ama yine de yüreğini titreten bu aşkın (ya da bu kadının), seni gelecekte mutlu edecek olmasına inancın sayesinde varolduğunu söyleyebilirim.
 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Madem huzur, mutluluk, istek, haz... demek önemli değil, neden inanılan değerler denemiyor yaşamanın nedeni olarak? Hem de bilincinde olmana da gerek yok diyorsun, bu daha da ucu açık bir şey. Ben de sen aslında inandığın şeyler için yaşıyorsun ama bunun bilincinde değilsin, mutluluk diyorsun diyebilirim bu durumda. Aynı şekilde herkes istediğini söyleyip sonunda sen bilincinde değilsin diyebilir.

Daha farklı bir şekilde ifade edeyim, neden karşı çıktığım daha iyi anlaşılır herhalde. Hayatın amacı olan şey her ne ise, diğerleri ister istemez ona ulaşmanın aracı olurlar. Bu durumda senin bakış açına göre insanın amacı sadece mutluluksa, insan için sevdiği kişi, ailesi, dostu... sadece araçtır, gerçek amaç olan mutluluğun araçları. İşte sorun burada. Bu bakış açısı tamamen bireyselliğe, bencilliğe götürür. Hayır. İnsan ileride mutlu olma ihtimali var diye değil, sadece sevdiği için onun uğruna mücadele eder. Hayatı onunla anlamlı olacağı için, onun olmaması hayatında eksiklik yaratacağı için. Şimdi buna karşılık, insan mutsuz olmamak için öyle yapar dersen yine onları sadece araç haline getirmiş olursun. O zaman değer verdiği şeyler uğruna canını verenler ne olacak? İleride mutlu olma ihtimali olamaz, ilerisi yok zaten. Ölmekle mutlu olduğu için mi bunu yapıyorlar diyeceksin? Bu bile durumu kurtarmaz. Çünkü madem insan ileride mutlu olma ihtimali olan şeyi seçer, ölmese mutlu olma ihtimali olacağına göre bu bakış açısı böyle bir şeyi açıklayamaz. Ama bunun yerine insan için inandığı değerler yaşamının nedeni hayatının amacıdır dendiğinde, o inandığı şey ailesi, dostları... vs. ise diğer her şey insan için bunlara ulaşmanın araçları olur, öyledir de.
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Şu an tartışığıpımız şey aslında çok net değil. Yani değerler için yaşıyoruz diyelim huzur diyelim mutluluk diyelim. Bu konularda cümle yarıştırmaktan öteye gidemeyiz.

Benim karşı çıkışım, senin saygıyı onuru yüceltişinle ve bunları anlatırken kullandığın kendimce "sahtelikle" alakalıydı. Aile için canını vermek, sevdiklerin için canını vermek bunlar beni rahatsız eden şeyler. Ben rahatsız olduğum için mutluluktan girdim konuya, istersen devam etmeyebiliriz.

Ben mutluluğun tarifini yapamam. İlk yazımda mutluluğa giden yolun acıdan ve mutsuzluktan geçtiğini zaten söyledim. Belki de en gerçek mutluluk ölüm demektir. O konuda atıp tutamam. Bir gün şu güzel canıma kıyıp intihar edebilirim, dünyanın en mutlu adamı olarak.

Ama yapamayacağım tek şey, saygı-aile-ahlak-onur gibi toplumun aşıladığı ve bireylerin aşmasının imkansız olduğu değerler uğruna kendimi feda etmek olurdu. Bunlara hiç bir zaman inanmadım ve bunlara inanmayışımla yaşıyorum. Bu tartışma yazılarında bunu görüşümle alakalıydı. Yoksa insan inancı için mi yaşar mutluluk için mi yaşar sorusunun cevabı belirsiz olarak kalsın.
 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
O zaman bu tartışma en başından yanlış olur. Ben hiçbir zaman ahlak demedim, ahlakla ilgili hiçbir şey de demedim. Bütün örneklerim sevilen kişi ya da kişiler ile ilgiliydi. Aileden ne anlıyorsun sen? Sosyolojik bir kurum mu? Eğer öyleyse bu senin kendi düşüncen. Ben sevilen eşten, çocuklardan ya da anne, babadan... bahsediyorum. Toplum mu sevdirecekmiş bana bunları? Toplum kim oluyormuş benim ailem söz konusu olduğunda. Kimsenin hiçbir söz hakkı olamaz benim ailem ile ilgili. Onurdan anladığın ne? Ben insanlık onurundan bahsediyorum, mesela burada seçtiğin adın gibi köleliğe karşı olan onur benim dediğim. Toplum mu dayatıyor bana bunun insanlığa sığmadığını? İsterse bütün toplumlar köleliği savunsun, ben yine karşısında durmaya devam ederim. Saygı ile devlete, orduya saygıyı falan mı anlıyorsun sen? Umrumda değil bunlar benim. Saygı hakedene gösterilir. Haketmediğini düşündüğüm kimseye, hiçbir şeye saygı göstermedim, göstermem de. Toplum ne derse desin. Ve bunları sayarken en başa yazdığım şeyi yazmamışsın, benim için en önemli olan şeyi, sevgiyi. İster toplum olsun, ister başka bir şey, kimse bana kimseyi, hiçbir şeyi sevdiremez. Ayrıca saygıyı, onuru yücelttiğimi nereden çıkardın? Bütün örneklerim sevgiyle ilgiliydi benim, yücelttiğim bir şey varsa sevgidir sadece. Diğerleri de insanlıkla ilgili, bence onlar da önemli ama yücelttiğim onlar değil. Bunların hiçbiri de toplumun dayattığı şeyler değil. Öyle dersen benim demediğim bir şeyden bahsediyorsun demektir. Zaten özellikle de yazdım inandığı şeyler derken insanın kendi hayatıyla ilgili olan şeylerden bahsediyorum diye. Toplumla, dayatmayla ilgisi yok dediklerimin. Bunlara sahte dersen, bunlardan gerçek hiçbir şey yok hayatta derim. Yaşamanın nedeni olabilecek şeyler de sadece bunlardır benim için. Mutluluk gibi diğer her şeyi aracı kılacak bir şey için yaşanırsa bu bencil bir hayattan başka bir şey olamaz bana göre. Öyle bir hayat da yaşanmaya değmez.
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
:) Yeteri kadar potansiyeli sahipsiniz, ama şu en özelinizde kalan aile ve sevgi gibi 2 kelime var ya, işte ben onları eleştiriyorum. Burası felsefe forumu, burda sevgi dediğiniz şey de tartışılır. Toplum dayatması olarak bahsettiğim şey sizin yine önceki yazımda sölediğim gibi bilincinde olmanız gereken birşey değil.

İnsan doğar annesiyle tanışır, ordan babasıyla ve sonunda toplumun içine girer. En son da forumlara yazı yazar. İnsan kendi özünü büyük ölçüde kaybetmiştir, inandığınız şeyleri savunurken bunların altından da sahte ve özünüze ait olmayan birşeyler çıkma ihtimalini hiçbir zaman göz ardı etmeyin.

İnandığınız sevginin nefretle olan ilişkisi uzun ve karmaşık bir konu. Ben sizdeki bu sevgiyi sahte olarak görmeye devam edeyim, siz de öyle olmadığını idda edin konu kapansın. Sevgi üzerine düşüncelerimi eğer mrk ederseniz sevgi ve nefret başlığına bakarsınız.

Son olarak köle nickli birini eleştirirken, köleyi hangi manada kullandığını anlamak gerekir. Acaba ne kastediyor , şu bildiğimiz kölelikten mi yoksa başka birşeyden mi diye düşünmek gerekir. Aksi takdirde satırlarca boş yazı yazmış olursunuz.

Edit: Sevgi ve nefret diye bir başlık açmamışım, sevginin kökeni başlığına bir şeyler yazmışım.
 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Evet bunu kendine de hatırlatman gerekir köle: burası felsefe forumu. Birinin potansiyelini ölçme yeri değil, başkasıyla ilgili kişisel değerlendirmeler yapma yeri de. Ben bahsettiklerimin toplumla ilgisi olmadığını, kişisel, kişinin kendisine özel olan şeylerle ilgili olduğunu açıkladım. Bu kimseye bana karşı kişisel bir değerlendirme hakkı vermez. Kişi bunu yaptıktan, "boş yazı" gibi ithamlarda bulunduktan sonra burası felsefe forumu diyorsa bir de, sadece kendisiyle çelişir.

Bir bakalım acaba sen sevgiyi mi eleştirmişsin, yoksa benim sevgi anlayışımın samimiyetini mi? Felsefe kişisel bir samimiyet ölçüsü değildir, akılsal olan üzerine akılsal düzlemde düşünce üretme alanıdır. Sevgi kavramı üzerine düşünceler felsefenin konusudur, ama birinin sevgi anlayışının sahte olup olmaması felsefeyle ilgili bir değerlendirme değildir. Eğer sevgi kavramının kendisi toplumun dayatmasıdır dersen, anca o tartışma konusu olur. Ama öyle bir şey demedin yazdıklarında, hep "sizdeki" sevgi dedin ve benim hiç bahsetmediğim ahlaktan bahsettin. Özetle "bendeki" sevgi felsefenin konusu değildir.

Yazdıklarında hep bilincinde değilsin, olman gerekmez diyorsun ama, insan neyin bilincinde olmadığının da bilincinde değildir. Yani bu da iki taraflı bir durumdur. Aynı şekilde sen de mutluluğun kölesi olmuşsun ve bunun bilincinde değilsin diyebilirim (diyebilirim, aynı mantık buna da varır diyorum, düşüncem bu demiyorum. yani bu da - kölelik gibi - sadece bir örnek, bunu da eleştirdiğimi söylemezsen memnun olurum) ve bu da tartışma falan olmaz, aynen senin sürekli kişisel değerlendirmeler yaptığında bunun tartışma olmadığı gibi. Bu nedenle de bana sendeki sevgi sahte demenin benim açımdan bir değeri yoktur, sahte olmadığını iddia edecek de değilim. Bahsettiklerimi toplumsal değil kişisel şeyler olarak ortaya koyduğumu söylerim sadece o kadar. Çocukça bir "sen şusun", "hayır sen busun" şeklinde bir atışmaya girmem.

Köle nick'li birini eleştirmedim, herhangi birini eleştirdim. Eleştirmemin nick'inle alakası yok, düşüncelerinle ilgili sadece. Yok eğer nick'inden bahsederken onu benim dediğim anlamda kullandığını iddia ettiğimi, oradan hareketle seni eleştirdiğimi düşündüysen, öyle bir şey yapmadım. Düşüncemi açıklarken verdiğim bir örnekti o sadece.

Son olarak insanın birini (eşi, dostu, ailesi vs.) sevmesi de toplumsal dayatmadır dersen, senin bu düşüncelerin de dahil, toplumsal bir dayatma olmayan hiçbir şey kalmaz.
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Kişisel değerlendirmeler felsefenin konusu değil, sadece bana ait bir konudur. Sevgi felsefe forumunda tartışılır ama sizin kişiselliğiniz sadece benim tarafımdan, yani başka bir zihin tarafından tartışılır. Bu yüzden felsefeyle insanlar problemlerinin bir kısmını hallederler, geriye ise başka bir kısım kalır. O kısmı çözmeniz için de birilerin sizi direkt olarak karşısına alıp şahsi birşeyler söylemesi gerekir. Bu hem forumlarda hoş karşılanmaz, hem de günlük hayatta. Çünkü insanların şahıslarına yöneltilen eleştirileri kaldıracak güçte karakterleri yoktur. Keşke biri de beni karşısına alıp kelime oyunlarından ve felsefeden bağımsız şekilde birşeyler söylese. Sonuç olarak sizin çok da bahsetmediğiniz sevginiz, onurunuz ve saygınız, uğruna yaşadığınız şeyler bana göre sahtedir. Ben bunu görüyorum, bunu gördüğüm için hayattan keyif alıyorum. Sahte değildir deyin,ben sahtedir diyim. Ama beni gördüğüm şeyleri söyleme zevkinden mahrum bırakmayın. Bu eleştirilerin felsefeden uzak olduğunu söylemeyin, çünkü ben uzak olduğunu zaten biliyorum.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst