kendimizce/aforizmalar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe.Net Arşiv kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan kendimizce\/aforizmalar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 68,118 kez görüntülenmiş, 511 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe.Net Arşiv
Konu Başlığı kendimizce\/aforizmalar
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Nejdet Evren

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
evren sonsuz olduğuna göre ve mutlak olmadığına göre bilgi de sınırsız olacak ve hiç bir zaman tümünün bilinmesi söz konusu olmayacaktır. bu durum bilgi ve inancın örtüşmesini gerektirmemektedir. bilmediklerimizin devasa çokluğu bildiklerimizi gölgeleyemez ve onu inanç düzetine indirgeyemez.
 

Muad'dib

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2018
Mesajlar
6
Tepkime puanı
3
Puanları
3
"İnanç düzeyine indirgeyemez" Talihsiz bir cümle olmalı, çünkü inanç, bilgiye muhtaçtır bilgi de inanca muhtaçtır. Kuru kuruya ben inandım hali bilgi eksikliğindan dolayı dalgalı bir ruh ve akla sebep olur. Inancı olmayan insanın da bilgiye ulaşma ihtimali azdır. Çünkü kolayca vazgeçebilir.

Ve bilgiden emin olma hastalığı değil midir zaten insanları birbirine düşüren ya da dayatmaya vesile olan. Peki, karşıt iki bilincin elde ettiği bilgilerden hangisi gerçek, ne ya da neler karar veriyor buna? Kanıtlar mı? Hangi bilgi ile elde edilen kanıtlar peki bunlar? Ya da kanıtların kabul görmemesi, bilgiyi değersiz mi kılıyor? Bilgi sahipleri de kanıtları görmezden gelmiyor mu? Onların bilgilerine olan inançları tam olmuş olmuyor mu?
 
Son düzenleme:

NuriKara

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Ara 2018
Mesajlar
565
Tepkime puanı
106
Puanları
43
Şu ana kadar bildiğimiz ve doğru bellediğimiz her şey, mevcut ve her şeyi kapsayan bilgide bir zerreden fazlası değildir. Geriye kalan okyanus içindeki herhangi bir kap suya göre bizim bilgimiz inançtan öte değildir. O kap içindeki bilginin bile herhangi bir zerresi bizim bilgi dediklerimizi bir kenara atabilir. Bu durumda bizim bilmek zannettiğimiz hal, aslında bildiğimize inanmaktır. Cümlenin başındaki "her şeyi bilmeden" ön koşulu buna atıftır.
Yine de burada ince bir şey var. Neden inanacağımızı belirlerken, farklı sebeplere başvurabiliriz.

Ek olarak diğer bir incelik ise inandıklarının arasında çelişki olmamalıdır.

Bilgiden emin olamasak da çelişkilerden uzak ve de güzel sebeplerle edineceğimiz inançlara sarılmalıyız.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bir şeyi gerçekleştirebileceğine dair bir inanç/ısrarlı irade, bilinmeyene duyulan inanç ile aynı değildir; bilmenin gücü inancın gücünden bana göre daha fazla olduğundan "indirgenemz" dedim; elbette katılmayabilir ve tam tersini düşünebilirsiniz, saygı duyarım; lakin sizin eleştirilerinizi dikkate alarak kendi doğrularımı açıklamaktan da sakınmam. örneğin iki hidrojen atomuyla bir oksijen atomunun tepkimesinden bir damla su tanecğininin oluşacağına dair bilgi inancı gerektirmeyecek kadar açıktır, bir adım daha ileri gidelim, mesela bir arkadaşınız size bir yerlerde olduğunu söylüyor ve siz onun gerçekte nerede olduğunu bilmiyorsunuz, inanabilirsiniz ancak buradaki inanç bilgi düzeyinde bir kesinliği içermez, yüzde bir de olsa içinde barındırdığı şüphe bilgiye yenik düşecektir...
 

Muad'dib

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2018
Mesajlar
6
Tepkime puanı
3
Puanları
3
lakin sizin eleştirilerinizi dikkate alarak kendi doğrularımı açıklamaktan da sakınmam
Tabi ki, açıklamamanız bana kötülük olur zaten.

Su örneğine şu şekilde de bakabiliriz. Elementlerin varlığının farkına varılmadan önce suyu bütün zanneden kişi ile hidrojen ve oksijeni bilen kişi, ondan sonra nötron protonların farkındaki, ondan sonra kuarklar vs. daha altlara gidince ne ile karşılaşılabileceği ve bu karşılaşılacak olanın yukarda neyi değiştireceği konusunda bilgi sahibi miyiz?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kuantum fiziği olasılıklardan söz eder, bu durum çoklu gerçeğin aynı anda var olabileceğini gösterir, fotonun dalga ve parçacık özelliğini aynı anda gerçekleştirmesi bunun kanıtıdır ve gözlemlenerek atom-altı parçacık düzeyinde mikro dünyanın keşfi makro dünyanın keşfi ile örtüşmek eğilimindedir. bilim adımlarla ilerler, ne ile karşılaşacağı ihtimalini değerlendirse de bunu önemsemez, karşılaşacağı günü bekler ve filozofun dediği gibi "her çözüm ancak sorun ortaya çıktığında güncelleşir" o gün karşılaştığı ile ilgilenmeye başlar ve bu böyle devam eder gider...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Öfke, nefret, kin, düşmanlık ve sevgi, hoşgörü, barışık olma olguları bir diğerinden özde çok farklı olsalar da hepsi aynı ağacın ortak gövdesinden beslenen dallar gibi özne ile özdeşleşirler.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
yeni bir dünya kurmalıyız; önce kend düşüncemizde olmalı bu dünya ve sonra açılmalı diğer insanlara...insan salt insancıl değerlerle var olmuyor; türler arasında en yıkıcı, en gaddar, en cesuru da insan sonuçta...öncelikle yapıcı yanımızı keşfetmeliyiz, onu besleyip büyütmeliyiz; şairin "insanın insana köleleiği" olarak tanımladığı sömürü türlerinin tümünü insanı ve canlıyı yoklaştıran bir unsur olarak ele alıp onna karşı mücadele etmeliyiz...üütüopyaların gerçek olması filozofun dediği gibi onun "maddi güce dönüşmesi" ile mümkündür...öyle ise; maddi güce dönüşebilecek, realitede karlışlık bulan ütoplaları düşlemeliyiz.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ZAMANSIZ

Şimdi
zamanı
değil.................dedi

peki
dün
değilse
yarın mı............?

bilinemez!

O
zaman
soru şu;
ne
zaman..............?

geldiğinde...

öyleyse
zaman
yanıltıcı
ve
sığıntı
bir zemin
aynı
zamanda
kaygan
ve
güvensiz!


Zaman
bir
zemin
lakin
ne
kaygan
ne de
güvensiz...

öyleyse
zamanı
olmayanın
zamansızlığından
söz
edilebilir mi.........?

bu
mümkün
değil...................dedi

peki
önceden mi
biliniyor..............?

evet
biliniyor
bilinmesine de
lakin
olur mu
olmaz mı
belli,
değil..................dedi

öyleyse
neden
zamanı olmasın...?

olgun
değil;
ham...................dedi

neye
göre ham............?

kendine
göre....

öyleyse
kendisi
bilinen
bir şey
olmalı!

Pek
tabi....................dedi

gözlenmiş
ve
denenmiş midir....?

gözlendi
hem de
denendi...............dedi

öyleyse
yeni
bir olgu
değilmiş!

Yeni
olmaması
ne
değiştirir............? dedi

yeninin
zamana
gereksinimi
olmaz;
o,
zamanda
bir
çatlak
yaratarak
ortaya
çıkar
ve
onun
zamanı
yoktur;
o,
çatlağın
içinden
doğar
ve
güvenilirdir....

pehh
doğrusu..........dedi

zaman
akarken
doğum
sancısı
çekmeden
doğurdu;
zamansızdı....


18 Ağustos 2021
Akarca
 
Son düzenleme:

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Hiçbir şey yapmadığını gördüğünde hayatın sana ait olmadığını fark edersin; ilk edimin reddetmek değilse tükenirsin...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
teknolojiyi yaratamıyorsan adlandırman da mümkün değildir; bilgi birikimi uygarlaşmanın ortak ürünüdür ve fakat bunu kullanabilmek ayrı bir olgudur. bir toplum bağımlı değilse teknolojinin gerisinde olsa dahi kendi diline hakim olabilir, zira gereksinimler ve beklentiler temelde aynı görünse de farklılaşabilirler; önce birey ve toplum kendini gerçekleştirmelidir. ancak bu durum "üretim araçları"ndan, "üretim ilişkileri"nden azade değildir; üretimin mal edinme biçimi o toplumun tüm ilişki şeklini belirler ve bu en çok dilde kendini gösterir; nasıl ki para denilen şey bir mübadele aracı ise dil de bu mübadele biçimlerinin aynasıdır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sözcük üretmek soyut bir uğraşı gibi görünse de aslında öyle değildir; dolayısı ile dil denilen süreç, sözcükler realitedeki karşılıklarına tekabül eden bir tanımala/anlama/anlaşılma aracı olarak işlev görür; alt-yapısı olmayan sözcük toplumsal düzlemde ne bir anlam ifade eder ne de yer edinebilir; öncelikle akla dayalı bilimsel seküler düşünmeyi, buna dair bilimsel verileri geliştirip üretebilmeyi, tekniği ciddiye almak gerekir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst