Düşünceyi Sorgulama..

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Köşe Yazıları kategorisinde elbiss tarafından oluşturulan Düşünceyi Sorgulama.. başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,744 kez görüntülenmiş, 18 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Köşe Yazıları
Konu Başlığı Düşünceyi Sorgulama..
Konbuyu başlatan elbiss
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan elbiss

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
PART 1 ....

9k=
images


Düşünce nedir diye birileri size Yaşantınızda sorsa acaba cevabınız nasıl olabilirdi?? (PART PART yazmayı istiyorum.)

(Site içerisinde Düşünce PARKI diye bir konu gördüm oraya yazmak istedim ama sonra Bağımsız yazılar yazacağım için konu açıp yazmam daha doğru olur diye karar verdim)

Bu soru bana sorulmuş olsaydı acaba düşünce denilen olgu o an hayalden mantığa yada akışa döktüklerimiz mi??
Yoksa gerçek manada akıl erdirip ilerisi için planlamalarımız mı ??
Yoksa genel manasıyla akıl ile mantığın birlikte sentezleniz bir araya gelmesiyle açığa çıkan hayalin ileriye dönük yansıması mı acaba??


Benim için bu 3 soruda bana düşünce ile ilgili yanıt vermiyor çünkü farklı görmek konsepti farklı irdelemek istediğim için yanıt aramak istiyorum izniniz olursa inşallah..

Benim için düşünce aslında ne akılla nede mantıkla ilgili yada iksinin birleşimiyle ortaya çıkan hayalle ilgili benim için ilk düşünce kalp in verdiği ilhamdan başlar diye düşünüyorum...

Eğer bir kalp ne kadar güzel maya ile beslenmişse düşüncenin verdiği akışta o kadar güzel olur diye düşünüyorum....Ben kalp i araç motoru olarak görmekteyim...beyni ise akü olarak görmekteyim...

Bu ikili araçta olmazsa çalışmazsa bence insanda da aynı...

Buradan da düşünceye yanıt bulamadık değil mi??


Bana sorarsanız farklı bakmama rağmen esası yakalayabilmem için düşünceye dair cevabı bulamadım...

O halde daha farklı bir açıdan olaya bakalım isterim ..Ne dersiniz??

Bu dünyaya geldiğimizde yani o ilk doğum anı olduğunda ve dünyaya ilk gözlerimizi açıp ilk ışığı aldığımız anda gerçek manada hiçbirşey bilmiyorduk ama acıkabildiğimizi devamında ihtiyacımız olduğunu (dışkı anlamında) anlayabildiğimizi devamında ise gazımız geldiğinde ağlayarak yetişkinlerden yardıma ihtiyacımız olduğunu söyleyebiliyorduk devamında ise gözlerimizle etrafı bebekken süzebiliyor izleyebiliyor ve tanımlamaya çalışıyorduk..

Devamında ise burnumuzla kokuları alabiliyor ama tanımlayamıyorduk çünkü yetilerimiz henüz hazır değildi...devamında ise kulaklarımızla sesleri duyabiliyor ama bize müzik sesi gibi hoş geliyor fakat yine sesleri tanımlayabileceğimiz bir akıl akışı yoktu yada Düşünce Parkı (Bu düşünce parkını sonra açıklamak istiyorum yazılar içerisinde)

Devamında dilimiz vardı tadı alabiliyor yada sıcak soğuğu hissedebiliyorduk fakat konuşamıyor yada sesli iletişim sağlayamıyorduk çünkü henüz öğrenmemiştik..

Bebekken dünyaya geldiğimizde bize verilen doğuştan bir öğretimiz yani yüce ALLAH tan sunulan yeteneğimiz vardı Buda AĞLAMA yetisi....

Bununla birlikte organlarımızın sistemsel düzen içerisinde sağlıklı bir bebek doğumu adına oldukça işlevseldi...

dusunce-gucu.jpg


Şimdi tüm bunları birleştirip yanıt aramak gerekirse....

Düşünce dediğimiz olgu acaba gerçekten sıfır bir harddiski bilgilerle doldurmamızla mı ilgili yoksa gerçek manada hayatı tecrübe ederek yaş yaş aşama aşama ilerlediğimiz süreçlerden elde ettiğimiz olgular mı??

Bu bağlamda düşündüğümüzde aslında yaş yaş aşama aşama tecrübelerin verdiği öğrenimler ve kazanımlar yeni bir düşünce akışı için bizlere oldukça katkı ve değer verebiliyor diyebiliriz fakat bu bağdaştırıcı olmasa gerek çünkü hayatı sadece tecrübe ederek öğrenmemiz zor olur hayat içerisine okul çağlarından elde edilen bilgileri devamında ailenin ve yaşam alanı çevrenizin size verdiği öğretiler devamında ise kendinizin tecrübe edinerek öğrendiğiniz bilgiler ve devamında ise başkalarının eserlerinden faydalanarak KİTAP okuma DERGİ okuma gibi akış süreçlerinden elde edip kazandığımız bilgiler ....

Bunların her biri sıfır bir harddiski yani beyni akıl ile doldurmaya veri akışı sağlayabiliyor fakat tam manasıyla Düşünce için henüz yanıt bulamadığımızı düşünüyorum Yoksa ben mi çok fazla konuyu irdeliyorum?? Yoksa düşünceyi yanlış yolda mı arıyorum ??Yoksa genel manasıyla irdelemediğimiz daha başka konuları mı atlıyorum...??

Bu sorulara yanıt bulabilmek zor değil fakat kestirmeden cevap bulmakta istememek gerek....

Şuan yazıları yazarken işlevsel metine buraya sizlere akış dökerken ben bunu nasıl yapabiliyorum ??Bunu düşünmek gerek...?

Yani bu kadar bilgi akışı durduk yere nasıl oluşabiliyor yada bu kadar yazıyı ben buraya önceden yazacağım değip düşünmedim ama bakıyoruz ve hep birlikte görüyoruz ki ellerim her klavye tuşlarına çarptıkça kelimeler ardı arkasınca geliyor...

Acaba yazarken düşünüyormuyum yada kurguyu tasarlayıp ona göre mi yazıyorum ??

Bazı anlarda hayal ederiz ve hayalimizi düşünceyle pekiştirir ortaya bir ürün sunarız fakat bu sunulan ürünün nasıl bir meyva verebildiğini bilemeyiz yada nasıl bir sonuç verebileceğini fakat iyi kötü bir meyva ağacı oluştuğunda o an oluşan yapısallık bizlerin ana teması olur...

Burası biraz karışık geldi bana size nasıl geldi bilemiyorum fakat buraya kadar yazılanları siz yazılarımı okuyanlara göre hayal ettiğimde bazı noktalarda benimle buluşabileceğinizi tahmin etmeye çalışıyorum....

Acaba Tahmin etmek mi ??

Size dair bir fikir mi sentezleniyor yani oluşturuluyor ....Yani bu sitede bulunan bir çok kullanıcı olsun diyelim ve bir çoğunuzu tanımıyorum ve bir çoğunuzlada hiç iletişimim yok ama bir şekilde size dair bir fikir yürütmeye çalışıyorum...

Bu fikir aşamasını sizlere dair neden üretmeye çalışıyorum?? Yada neden yazıları yazarken bu fikir oluşturma öngörülerimi sizlere dair yazılar içerisinde tahmin edebilme adına eklemeler yapıyorum??

Düşünsenize hiç tanımadığınız bir Sosyal sanal ağdasınız ve kaderin bir şekilde buluşturduğu sosyal sanal ağdasınız burada bir çok insan bir çok düşüncede bir çok fikirde vsss sende kendine göre farklı aşama ve yapısallıkta bazen birkaç kullanıcıyla ana tema manasında buluşabiliyorsunda gibi..

Fakat yazılar daha güzel olsun mu diye acaba tahmin i içeriye kattım Yoksa okuyucuya daha akışkanlı bir süreç işletme adına mı bunu sunumladım ?? Yoksa sizi okurken yazılar içerisinde düşündürmek mi istedim...? Yoksa genel manada benim sorgularıma sizlerde eşlik edin mi ?? diye düşündüm..

PART 2

2Q==
images


İşin esası yazılan yazılara şöyle bir bakan kullanıcı için ve dikkatli okuyan kullanıcı için yazılara dair yapısal fikirleriniz ve kanaat düşünceleriniz genel manasıyla kişiden kişiye göre değişkenlik göstersede site içerisinde yazılara dair bakışlarda aynı ortak kanıya varan kullanıcılarda olabilir kanısındayım...

Peki bu kanıyı nereden elde edebiliyorum yada bu öngörüyü nasıl elde edebiliyorum??

Bu soruyu irdelemek başlı başına ayrı bir konu açmamı gerektirir fakat ekstra konu için hem sizi hemde kendimi yormak istemiyorum...Detaysal geçmem gerekirse....

Öngörüler aslında yaşamsal sezimlemelerimiz bu sezimlemeler aslında hayat öğretilerinden elde edip öğrendiğimiz mini ufak tecrübelerde diyebiliriz Bu tecrübeler her zaman doğru neticeyi vermeyebilir zaten hayatta hiçbir şey adına garanti cevap yoktur...

Misal...

Bugün iş görüşmesine gidiyor olun...o iş görüşmesiyle ilgili FİRMA potansiyeline göre hazırlıklı gidersiniz değil mi??? Sonrasında ise kendinizi ifade etme anlamında önemli güzel bir önsözünüzü zihninizde kurgu halinde oluşturursunuz değil mi??

Neden ??

Çünkü FİRMA sizden özgeçmişinizi anlatmanızı isterken İş ile ilgili bilgilere vakıf olup olmadığınızı size sorarken sizinde FİRMA ile ilgili bilgi sahip liğine hakim olabilmeniz çok önemli çünkü karşınızda her ne kadar FİRMA olsada aslında ilişki kuracağınız kişi birer İNSAN dır İnsan FİRMA yı temsil eden görevlendirilmiş makamda oturan sistemde betimlenmiş YETKİLİ mercihtir..

Konseptler genelde bellidir...FİRMA iş akışı süreci içerisinde gerçekleşecek akış bellidir...

İşte bu akış içerisinde benim sorgulamak istediğim husus bu akış nasıl neden ve neye göre belirlenmiş olmasıydı??

sig-dusunce_414151.jpg


Yani hiçbirşey doğduğunda hazır olmamıştı...FİRMA da doğduğunda hazır olmamıştı...

Fakat FİRMA doğduğunda ve büyümeye geçtiğinde HAZIR olanları kullanabilir ve hatta envanterine gereklilik olarak katabilirdi değil mi??

Eğer FİRMA isterse HAZIR olanı değilde kendi Bünyesine has KONSEPT lerde ekleyebilirdi değil mi??


Buradan şuraya getirmek istiyorum...

Birer konsept hazırlamalarda FİRMALARIN SEÇİM haklarının olabildiğidir Yani konsept seçimlerde FİRMA eğer özgün ve yetkin bir akla sahipse kendi konseptini var olan yapısallıktan daha farklı işleyebilir fakat önceden denenmiş ve doğru seçim ve tercihlerde başarı oranı %69 olan bir dilim hiç denenmemiş ve başarı oranı bilinmeyen % lik dilimde nerede olduğu bilinmeyen bir konsept denemek ne kadar başarılı seçim ve tercih FİRMALAR adına etken olabilir....

Bu süreci işlerken irdelerken aslında hayatın korkularının vermiş olduğu süreçlerden ötürü çoğu zaman değişmeyen ilerleyen bir yol üzereyizdir ...Aslında doğru veya yanlış var olan neticede bunu sorgulamaktan ziyade bize bu yol etken derken hangi seçenek bizde aktif olabiliyor onu farkedebilmek gerek...

Bize AKIL ile MANTIK FİRMA için izleyebileceği yolu var olan sistemden gösterebiliyor çünkü isabet oranı neredeyse %69 neden %100 değil çünkü hayatında hiçbir insan yetkili yada makam sahibi olsa dahi %100 isabet tüm ADAY seçimlerinde yapamaz...

Aday seçilir ve çalışma süreci gözlenir işte bu aşamadan sonraki adayın karnesi İK departmanları tarafından başarı yada başarısız oranına eklenir...

FİRMA PATRONU seçilen adayların başarısına yüzde dilimi oranına mı bakar hayır hiç ilgilenmez onun ilgilendiği alan FİRMA nın içerisindeki POTANSİYEL YETKİNLİKLERİN fazla olmasının yanı sıra CİRO kazancı ve Yekililerin göstermiş oldukları performans vss....

dusunce-gucu-ile-tedavi-genel-4448.jpg


Peki neden FİRMA PATRONLARI alt düzeyin gelişim sürecine bakmıyorda Sadece CİRO ve BAŞARI ENDEKSİYLE ilgileniyor???

Bu soruya yanıt çok yazılır uzamasın diye kısa kesmek istiyorum.....FİRMA PATRON ları atadıkları kişileri kendileri yapmaz yetkilendirdikleri güvendikleri insanlara yaptırırlar CEO yada DANIŞMAN vss...çok nadir kendileride seçebilirler istisnada olsa yazmak gerekir...

FİRMA PATRONU geçen yıl ile bu yıl arasındaki alışveriş ve girdi çıktı süreçlerini işlerler bir çok FİRMA PATRONU şirketiyle yakından ilgilenirken bir çoğuda Güvendikleri yol arkadaşlarıyla süreci işlerler...Buda birer seçim ve tercihtir....

Aslında seçilenin doğru olduğunu yada güvenilir olduğunu bilemezsiniz...??

Misal yakın zamanda gerçekleşmiş haberlere çıkmış bir konuyu anlatmam gerekirse....(aklımda kalan kadarıyla yanlış olursa bilen varsa düzenlerseniz sevinirim)

Uzun zaman iş meslek hayatında başarılara sahip bir insan ve bütün işlerini yaklaşık 25 yıldır ilgilenen bir avukat aralarında o kadar bağ oluşmuş ki bu bağ vekaleti avukata verdirecek kadar kuvvetli olmuş fakat uzun zamanların yapılmış olan serveti avukatın bir an ters dönmesiyle habersiz vekaletten ötürü satılır olması dünün zengini patronu bugünün Fakirine çevirmiş...(Bu durum üzücü bir durum ALLAH kimseye hiçbir patrona yaşatmasın diyelim)

Bu örneği vermemin esas nedenine gelecek olursam...

Güven olgusu nedir nasıl oluşuru sogulamak gerekir diye düşünüyorum??

Bu da ayrı bir konu ve başlık ister detaylı yazmak istemiyorum....

images


Fakat güven olgusunun bir başka kişi üzerinde oluşabilmesi için kişinin kariyeri vss çok önemli değil önemli olan duruşu sizde izlenim sağlar ama bu net veri vermez çünkü işletmek yapıya bünyeye hakim olabilmek demektir buda ayrı bir yetenek ve meziyet ister hani sistemde çok has diplomalara sahipsinizdir ama yetenek yada yetkinlik yoksa çokta başarı size yelken açmayabilir...bazen kişi cesur atılım yapabildiğinde başarıya yakındır ama hangi cesur adımı neye neye göre gibi sorulur ta bi.

Fakat bunların hiçbiri güven vermez....bazen tavsiye mektupları hiç tanımadığınız biri hakkında size fikir oluşturabilir güven sağlayabilir ama tam değildir...bazen çok sevdiğiniz yakın dostunuzun yanında çalışır onunla çalışması size güven verir çünkü bilirsiniz ki yakın dostunuz gereksiz kişilerle çalışmaz diye buda ayrı bir yapısallık oluşturur ama soru işaretleri hep akıllarda olur....

Fakat içlerinde öyle birşey vardır ki size Güven olgusunu çağrıştırabilir....Kişiyi yaşayıp hiseettiğiniz ve denenidiğiniz bir çok testten sonra bir düşünce oluşturabiliyorsunuz tıpkı önceden hazırlanmış FİRMA KONSEPTLERİ gibi buda yaşanılmış KONSEPT HAYAT HİKAYE TECRÜBELERİ diyebiliriz...

Bazen baskın olan GÜÇLÜ yanınızdan da DESTEK alıp uzun soluklu kişiyi izlemenize denemenize bile gerek kalmaz kişinin profili size her yanıtı verir zaten ki bu önseziye hakim olabilmek için çok GÜÇLÜ BİR PERSPEKTİF bakış açınız olması gerekir....

Bazen öyle bir bakış açısı yaşarsınız ki karşı tarafa baktığınızda size hangi hırslarının olduğunu yansıtır ki Karşı tarafta ki AŞIRI HIRS sizleri doğru seçimi yakalama adına herzaman MÜKEMEMELE götüremeyebilir buna dikkat edebilmek gerek...

Devamını yazıyorum...PART 3

PART 3

razonamiento-logico.jpg


Konu dağıldı gibi gözüküyor değil mi ??

Yok hayır konu başından beri Düşünce ile ilgili aslında konu hiç dağılmadı konu tam anlamıyla kontrollü yolda yürüyor
smile[2].gif
diyebilirim dağılan esas bugüne kadar hepsini bir arada irdelememek olabilir diyebilirim....şahsi görüşüm ta bi...

Farklı Misal vererek ilerlemek istiyorum..

Elinize iki tane farklı renklerde kalem almanızı istiyorum(yada hayalde edebilirsiniz size kalmış) ama kalemlerin ikiside aynı marka olacak....Bu kalemlerden biri yeşil diğeri ise mavi renk olsun istiyorum...sonrasında bu kalemlere göz hizasına denk gelecek şekilde elinize alıp kollarınızı ileriye doğru uzatıp bakmanızı ve kalemleri incelemenizi istiyorum....

Bu kalemlere baktığınızda ilk etapta size renklerin farklılığı gözükecek sonrasında ise işlevselliklerin aynı olduğu ikisininde aynı işlevsellik görevlerini üstlendiğini söyleyeceksiniz sonrasında ise bu kalemlerin canlı olabilmesi için iki kaleminden insan eline ihtiyaçlarının olacağını söyleyeceksiniz sonrasında ise esas püf nokta ise öğrenilmiş harflerle kişinin yazı yada rakamları yazmasını söyleyeceksiniz....

İşte bu aşamada şunu söyleyebilirim ki...

Şuana kadar benim bu siteye yazdıklarımı kalvyemden yazılanlar değilde sanki iki kalemden biri ile yazılanlar olarak görebilirseniz aslında işin esas noktasını yakalamış olabiliriz...

Buraya yazılmış bu kadar yazı aslında hepsi önceden planı dahi olmayan sadece konu üzere görülen konuya yazmayıpta ayrı konu açılarak oluşturulan düşünce yazılar değil mi??

dusunce-nedir-dusunce-gucu.png


Peki halen neden cevap alamıyoruz...??

Bu kadar veri akışı ve süreci için bizler ne yaptıkta buraya sunumlayabiliyoruz...

Hani dersiniz kitap okuma akıl çağrıştırma dergi vss okuma olabilir bu söylemleri dahil edebiliriz ama her okuyan yada her akıl yürüten detaysal bir akışta yol alamayabiliyor...hepimiz için geçerli diyelim yanlış anlaşılma olmasın..

Peki esasta Düşünceye nasıl ulaşabiliriz..

Düşünce elle tutulabilir mi?

Düşünce yenince güçlenebilir mi??

Düşünce gözle görülebilir mi??


vb bir çok soruları sorabiliriz..

Elbette düşünce ne yenir ne elle tutulur nede gözle görülebilir ama düşünce İRADE ve AKIL ile sonrasında MANTIK ve KALP ile detaylandırılıp HAYAT BİLGİSİ ile çeşitlendirilip ortaya bir ÜRÜN YELPAZESİ sergileyebilir

Fakat bu veriler bile hatta üzerine kurgulanacak konular bile bize tam manasıyla düşünceye erişim yada ulaşımı sağlamayabilir...

O halde bizler DÜŞÜNCEYE başka yerden bakmamız gerek yani bildiğimizin dışında yada FARKLI bir pencereden bakıyormuşcasına diyebiliriz...

Şimdi hemen hemen herkes soruyordur Bildiğimizin Dışında ki bir Bakış açısı nedir bize Düşünceye nasıl kavuşturabilir diye???

Aslında cevap çok basit...

Her zaman gördüğümüz ama dokunamadığımız yada yanında özel değilsek olamadığımız etmen sizce nedir..?...

Peki nedir bu bulmacanın DÜŞÜNCE ile bize vereceği CEVAP lar??...

Yani yukarıdaki bulmacanın cevabı sizce ne olabilir..??

Yani ben Bulmaca ile sizlere neden söz etmek istiyorumdur acaba ??


Devamında düşünceye dair hangi cevapları bulabiliriz??

Devamında DÜŞÜNCE yi akıl ve zihin ile tam manasıyla yakalayabilirmiyiz acaba ??


Bu ve buna benzer bir çok sorunun cevapları ve yazıları konuyu 1 hafta sonra işlemek üzere YARIM bırakıyorum...

Bu yarım bırakılan konuyu 1 hafta içerisinde eğer isterseniz sizlerde düşünebilir fikir yürütebilir esaslara derinden yada inceden yada detaysal bakarak irdeleyebilirsiniz size kalmış mühim olan DÜŞÜNCE nin cevaplarına hep birlikte ulaşabilmeye çalışmak diyelim..


 

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
PART 4

images


Geçenlerde yazıları yarım bırakırken sizlere bir bulmaca sunmuştum şimdi part 3 ü yazmaya başlarken bu bulmacanın cevabını okuyanlar olarak bekliyor olacağınızın farkındayım fakat böyle bir cevabı vermeyi şuan için düşünmüyorum...

Çünkü konunun esası düşünmenizi istemem ve sorgulamanızdır...cevabı sizler bulun istiyorum olaki cevabı bulamazsanız konunun son partını yazdığımda unutmazsam inşallah cevabı ben son işlemeli yazılarda bütünleştirici yazı sunacağım ....

Bilindiği üzere Uzay çok önceki insanlar tarafından keşfedilmemiş ve haliyle keşfi olmadığı için bilinmeyen bir durumdu....

Hani inancı zayıf olan bir çok insan derya tövbe haşa ALLAH yok diye. ama bu göreceli birşeydir...

Şöyle diyelim..


Hani az yukarıda bahsettik ya insanlar eskiden nasıl desem uzayı bilmiyordu hatta öyle bir düşünce yapılarındaydılar ki dünya bir bütündü hani içi dışı olmayan gibiydi..o zamanın insanları öyle düşünüyordu çünkü o zamanlarda teknoloji yoktu o zamanlarda bilim çok zayıf ve değişkendi...

Dönem içerisinde dünyaya kare diyenler yvarlak diyenlerde zaman ilerledikçe söyleyenler oldu ....ne zaman dünya teknolojileri gelişmeye başladı ne zaman keşifler olmaya başladı o zaman uzayın ve diğer gezegenlerin farkındalıkları ortaya çıkmaya başladı...

hee çok önceki dönemlerde görülen sadece AY resmi vardı ama bu resme gökyüzü üzerinde olan bir gezegen olarak bakıyorlardı...yani yukarıda askıda olan bir gezegen gibi...

işte nasıl insanlar görmediği bilmediği birşeyi söyleyemiyorlarsa yada söylensede inanmak istemiyorlarsa göresiye kadar yada kesin kanıt olasıya kadar işte inancı zayıf olan insanlarda malesef ne kadar söylense dahi ALLAH ın varlığına dair inanmama istekleri oluyor...

Aslında varlık ve ebediyat her daim gözle görülmesine gerek yok çünkü ALLAH ın varlığına birliğine ve hakimliğine dair bir çok kanıt gerek dünyada gereksede uzayda bir çok manada var olmakta...

images


Şimdi şunu sizlerden düşünmenizi istiyorum...

Uzay neden KARANLIK oluşturulmuş??..

Devamında Neden Dünya Mavi renk üzerine oluşturulmuş...??

Bu iki soruyu hayatımız boyunca hiç sorgulayabildik mi acaba??


Eğer bu tarz soruları sorgulayabiliyorsanız hayatınızda ki araştırma enerjiniz iyi yolda diyebilirim ama yeterli değil yeterli olmadığını sonraki işleyeceğim konularda daha detaylı görebileceksiniz kanaatindeyim...

Uzayın karanlık olmasının ve dünyanın mavi renk olmasının esas sebebi yani yorumlamak gerekirse...

Ben size gögü aydınlık kıldım sıkılmayasınız diye geceleri sizlere ışıklandırdım diye kuranda geçmekte tam olarak aynı metin mi bilemiyorum ben daha sadeleşmiş anlaşılır halini yazmak istedim sizler bulur okursunuz diyelim...


Yani yüce yaratıcı olan ALLAH o kadar hakim ve hükümdar ki bizleri her konuda her manada bilebilen tek olan diyebiliriz...

Biz insanlar için o kadar inşaa ettiği SANATI na gögü yani dünya atmosferini aydınlık kılmış devamında ise gece uzayı ışıklandırmış ...parlaklık vermiş...

aslında uzayda olan bir çok gezegen ölü gezegen ama geceleri parıldayan fenerler gibi....

ALLAH ın varlığı birliği ve daimliği hakimdir mutlak olandır ebedi olandır...

Gerçekleri doğruları yalnızca hakkın ve hakikatin sahibi olan ALLAH bilir fakat şu bilinmesi gerekir ki...

Biz insanların düşünebilmesi düşünürkende arayabilmesi araştırabilmesi çok önemli...

Şimdi sizlerle birlikte biraz DİNİ konulardan uzaklaşıp Teorik yapısallıklara göz atalım isterim...Çünkü bu konuda çok fazla DİNİ konu işleyip sizi yoğun işlemeli ilerletmek istemiyorum yer yer dini konular olacak ama işin özünde temel altyapıyı başta sorgulama ve düşünceyi çeşitlendirmeden ilerlersek Dini öğretirler bir kulaktan girer diğer kulaktan çıkar...

images


İŞTE BU AMAÇLA...

Bizler ilk etapta düşünceyi nasıl çoğaltabiliriz devamında düşünce nedir nasıldır nasıl yapısallıklar oluşturur...olumlu ve olumsuz düşünceler neye göre oluşur hayatımız şekillenmesini düşünce akışında planlayabilirmiyiz ???

Bu ve buna benzer taban için ilk etapta bizlere gerekli olan akışlar işlemek istiyorum ki ilerleyen partlarda konuları daha ağır işleyeceğim için bu alt yabanı sizlere sunmazsam benim ileride sizlere karınca kadarıyla sunduğum yazıları sizlere aktarabilmem yada anlatabilmem çok zor olur....

Şimdi

Beyin aslında bir çok fonksiyonu üretebilendir fakat öyle ki eğer o beyin çalıştırılmazsa yani basit işlerle meşgul edilirse bir nevi dinlenmeye geçer işte bizimde amacımız bugüne kadar dinlendik değil mi
smile[2].gif
beyin olarak işte bundan sonra hadi birlikte beyni hareket ettirelim ve biraz üzerimizde olan o tembellikleri atalım diyelim...

Düşünce yapısına sahip bir çok manada dünyada her insan var....Her insan yaşam alanına ve yaşam dairesine göre kendince bir yapısallık ve yaşam çerçevesi oluşturmuş bu çerçevede hayatına daim etmektedir...

Mesela...


Ankara da oturan Ahmet ile Hatay da oturan Mehmet arasında bir arkadaşlık var ...ama bu iki insan önceden hiç tanışmamış insanlar ve çocukluk yılları olsun işte gençlik yılları olsun hiç bir araya gelmemişler haliyle bir araya gelmedikleri ve aynı yaşam çemberlerini paylaşmakdıkları için o zamanlarda arkadaş olabilmeleri zormuş...

Ta ki..

Bu iki insan Üniversite okumak için yolları İSTANBUL a denk gelince bu iki insan birbirilerini tanımaya başlamışlar sonrasında zaman içerisinde bir çok paylaşım yapıp birbirilerini yakınen tanımışlar ve güzel iki arkadaş olmuşlar

Bu güzel arkadaşlığı oluşturan etmen nedir??

İki insanın paylaşımlarda ortak fikirde olabilmesi devamında düşünce ve uyum yapılarının karakter yapılarına olumlu olmasıdır devamında dönem dönem paylaşım yapmalarıdır.....yani bu iki insan üniversitede tanışıp yakınen dost olmayabilirlerdi...yani insan illa dost olmak zorunda değil...İnsan günlük iletişim ihtiyacını bir çok yerden karşılayabilir yani böyle bir zorunluluk yok ki böyle bir yapıya sahip bir dünyada yok...

ama görülen o ki bu iki insan üniversitede çok güzel dost olmuşlar....

Peki bu insanları güzele götüren neydi acaba??

İşin doğasında samimiyet var karşılıklı güven alışveriş paylaşım saygı bunlar önemli şeyler...

mesela

Her insandan dost olmaz her insan dost değildir...dostluk için esaslar vardır her insanın kendi yaşam ve öğretileri adına değerleri vardır...

Yani kimi insan dini yönden baskındır kimi insan dini yönden zayıftır vsss yani herşey sizin çember alanınızda oluşturduğunuz etki ile alakalı diyebilirim...

noetik-bilim-indigodergisi.jpg


Şimdi diyeceksiniz ki bana ..bu hangi çember diye??

Güzel bir soru...

Sizden birşey yapmanızı isteyeceğim..

Ayağa kalmanızı ve önünüze büyük bir çember çizmenizi istiyorum...

Sonrasında bu çizdiğiniz çembere kağıtlar hazırlamanızı istiyorum....

yani ufak ufak kağıtlara bugüne kadar tanıdığınız eş dost akraba dost olan herkesin ismini yazmanızı istiyorum....

sonrasında önünüze çizdiğiniz çemberin ortasına geçip durmanızı istiyorum...

devamında ise önem sırasına göre tanıdıklarınızı çizmiş olduğunuz ve içerisinde bulunmuş olduğunuz çemberin içerisine koymanızı istiyorum...

önem sırasına ve size göre yakınlık arzeden insanları daha yakına diğerlerini uzaga etrafa geriye vss koymanızı istiyorum...bunu gerçekten yapın her isim olmasada bir kaç isim yeterli....

bunları yaptıktan sonra elinizde yine a4 kağıt olacak bu sefer yine ufak kagıtlara çembere dahil ettiğiniz insanların size göre yakınlık derecesini yazıp üzerlerine koyacaksınız...

Sonrasında hayatında gördüğünüz öğrendiğiniz size güzel gelen olumlu ve olumsuz şeyleride ufak ufak kağıtlara yazıp ayağınıza yakın yerlere yada istediğiniz çember içerisinde boş olan yerlere koyacaksınız....

misal vermem gerekirse olumlu olumsuz diye...

Saygın--olumlu
otoriter--tanımsız..
Sevgi --olumlu
Aşk--olumlu
Nefret--olumsuz
Öfke---olumsuz...
tembel--olumsuz gibi.

yani bunlar size dair olanlar olması gerekir..yani sizi yansıtması gerekir....

Bunları çemberlere koyduktan sonra şunları farkedeceksiniz..

Zaman içerisinde o gün boyunca aslında hayatınıza çember dairenize o kadar çok şey alıyorsunuz ki yada alıyoruz ki aslında hiç farkında bile değiliz...

size yakın olanlar aslında sizin hoşnutluğunuza giden etmenler size uzak olanlar ise aslında hoşnutsuz olduğunuzu ve buradaki çemberinizde bu bölgenin aslında hasarları olduğunu hiç düşünmemenizdir...

İnsan kendi çember alanını kendi oluşturur....hayatına kendi yön verir...seçimleri kendi yapar...tercihlerini kendi seçer...

Sizler bizler farkında olmadan bir çok şeyi aslında çembere zaman zaman alır zaman zaman en uzağa tutarız....

çembere alınan etmenler çember dışında da kalabilir ama bunun esas sebebi karşı tarafın çemberde senin esasların olan çemberle örtüşmemesi diyelim...

PART 5 i yazıyorum


PART 5

sizden-mutlulugunuzu-calacak-bes-hatali-dusunce-tarzi.jpg


hani az çok çemberimizi çizdik etrafımıza iyi kötü yerleştirdik bunun gibi bir çok değerlerimizi kimlik yapılarımızı öngörülerimizi maneviyatlarımızı akla gelen bir çok şeyi yerleştirdik ve yerleştirmeyede hayatta öğrenmeye bilgi edinmeye çalışmaya devam ettikçe eklemeye devam edicez çok nadirde olsa arada eklediklerimizi çıkartabileceğizde ...

mesela kendimden örnek vermem gerekirse...(önceden ekleyip çıkardığımı söylemem gerekirse...)

Önceden olaylara bakış açım ve süzgeci değerlendirme yapım genelde daha yüzeyseldi daha fazla kişileri anlamaya çalışmıyordum fakat zaman içerisinde gördüm ki aslında bu yüzeysel etmenin benim çemberimin alanında olmaması gerektiğini düşündüm ve bunu çemberimden çıkarmak istedim çünkü bana hem zarar veriyor hemde beni yoruyordu...

Bunun yerine çemberime neyi ekleyebilirim diye düşündüğümde...

Aslında olaylara bakış açımı daha yüzeysel değilde daha DETAYCI ve daha fazla SÜZGEÇ eden olarak eklemek istedim aslında 1 tane çıkardım yerine DETAYCI ve SÜZGEÇ eklemesiyle 2 tane ilave yaptım...

Zaman içerisinde bu eklediklerimi denedim uyguladım tatbik ettim daha detaylara daldıkça aslında hoşnut olduğum yanımı farkettim ama çıkarma aşamasına kadar bu eklemeyi yapmadan evvel aslında herşeyin benim için iyi olduğunu düşünüyordum fakat yeni eklemeler gelince aslında bir öncekinin YÜZEYSEL olanın o kadar çok iyi olmadığını farkettim...

DETAY ve SÜZGEÇ aşamaları bana zamanla İnsanları daha fazla anlayabilme fırsatını tanıyabildiği gibi onları daha fazla SÜZGEÇ ten geçirebilme doğruyu kişiyi seçme ve bulma anlamında hatalarda olsa fırsat verdi diyebilirim...

Sizlerinde yaşamınızda doğru bildiğiniz ama aslında sürekli İLETİŞİM anlamında hatalarınızda olabilir o yüzden kişinin kendisini tanıyabilmeye çalıştığı gibi aslında çemberine ne kadar güzel etmenler katabilirse KİŞİLİK GELİŞİM ENVANTER i de bir o kadar İLETİŞİM GELİŞİM VE YETENEK anlamında daha iyi olabilir kanaatindeyim...

Çemberi izah edebilmeye oldukça bu part 4 de özen göstericem ama bu aşamada işleyeceğim o kadar çok konu var ki bazen derim keşke benden bir tane daha olsada benim yerime o konuları işlese diye
smile[2].gif
çünkü yazmak metinleri oluşturmak o kadar kolay iş değil...

Yani her insanın sizi anlayabilmesi çok zor...çünkü her insan çeşitli hayat tecrübelerinden eğitiminden vss geçmekte yani düşünce yapısı denilen olgu bir çok manada her aşamada kendisine çok farklı kalıplar oluşturmakta ki bazen yeri geldi öyle yazılar konu içerisinde işleyeceğim ki...

Okuyanlar olarak bazen neredeyse yazıları 2-3 sefer okumak zorunda olabilirsiniz çünkü bazen işleyeceğim konular hem çok ağır olacak hemde gerçek manada düşünce algınızı neredeyse çok fazla zorlayacak ben bu etmene beyindeki nöron çarpışmalarının yıldırım çakmasına benzetiyorum...

Şuan bu yazıları yazarken kendimi düşünce anlamında o kadar fazla yoruyorum ki sizler bunu farketmeniz çok zor ancak yaşayan bilir....yani bazen devreleri fazla yüklememek gerekir ama olsun bazen iyi oluyor çünkü hoşnut olduğum birşeyi sadee Rıza için yapmak insanı onurlandırıyor diyebilirim...

empowering-beliefs.jpg


Bir tek insan ALLAH razı olsun desin bize yeterli çok şükür ..

Şuan şu yazıları yazarken dahi aslında çemberimin bana açtığı geniş yapısallıklardan sizlere sunum yapabiliyorum...Yani ben bugün hiç bilmediğim bir yere gideyim bana burada buyur konuş ne anlatmak istersen diye...

Öncelikle hayatıma yeni eklediğim SÜZGEÇ etmenini insanları süzerek başlangıca başlarım yani anlatmaktan hiç zorluk çekmem ....Firmayı tanıyor olayım yada olmayayım yada içerisinde hiç uzun yıllar olmamış olayım sadece Firmanın ne yaptığını hangi işle ilgilendiğini bileyim o firma ile ilgili hertürlü PAZARLAMA sunum vsss işlerindeki görevlerini açık ve rahat bir şekilde daim ettirebilirim..

Bu insanın kendine olan Özgüvenidir diyebiliriz fakat bu etmenin sizlerde oluşabilmesi için hergün yada belli zaman dilimlerde kendinizi yetiştirmeniz ve en önemlisi ise İLETİŞİM beceri ve yeteneklerinizin HİTAP etme ve SUNUM yapmada etkin ve yeterli olabilmesi gerekir...o yüzden özellikle İNsan arasında ETKİLEŞİM ve İLETİŞİM sağlıklı olması için GÜVEN ve SAMİMİYET çok önemlidir..

Neden önemlidir derseniz??


GÜVEN ve SAMİMİYET her insanın çemberinin içerisinde mutlaka vardır...yani bir PATRON un olmazsa olmazıdır...yada bir çalışanında olmazsa olmazıdır...

İnsan Güven duymadığı yada SAMİMİ bulmadığı hiçbir insanla yola çıkmaz...bununla birlikte İLETİŞİMİ zayıf olan insanla ETKİLEŞİM yapamazsınız...

İLETİŞİM dünyanın her yerinde hangi konumda olursanız olun çok önemli ve bir o kadar da kayda değer bir kavramdır...

Neden İLETİŞİM ve ETKİLEŞİM den bahsettin derseniz??

Bunun esas sebebi her insanın çemberinde olan ve karşı taraftan beklediği düzeylerdir...bu değerleri her insan bekler...

Bazen yanlış etkileşim yada iletişim bazen ufak sorunları büyütebilir o yüzden kişilerin kendi çemberlerini iyi bakıp iyi değerlendirebilmeleri çok önemli....

İnsan düşünce yapıları nasıl oluşur zaman içerisinde nasıl gelişir...?

Düşünce yapıları daha çocukken başlar aslında o ilk bebek olduğunuz dönemlerde ailenizle iletişim için SÜZME yaparsınız ta bi herkes hatırlamaz ama bebeklere baktığınızda gözlerinin etrafı iyice süzdüğünü farkedersiniz...aslında bu süzme sizle birer iletişim için kullanacağı ön alt yapı iletişim bulma seçenekleri diyebiliriz...

Bebekler karnı açıktığında doğuştan ağlamayı bilirler öğretilmiş bilgiye sahiptirler çünkü konuşmanın olmadığı bir süreçte bebekler sizle birşekilde iletişim yapmak durumundalar....

o yüzden ağlayarak sizle ebebeynlerle iletişime geçerkler sizlerde bebeğin karnının açıktığını bilirsiniz çünkü okuma öğrenme yetileriniz zamanla çemberinizde oldukça artmış düzeyde yaşa bağlı olarak gelişmiş olacak....

o halde bebek zamanla büyüdükçe çocuk oldukça daha fazla şeyler öğrenecek öğrendiği gibi zamanla çocukken sizi kandırmayıda öğrenecek çünkü düşünmeye başlamıştır işte bu aşamada dünyanın güzel tohumları ve sümbül çicekkleri için çocuklara doğruları öğretebilmeye çalışmak ve mümkün olduğunca çocuklara yanlan söylemeyi hata olduğunu bahsedebilmek ve onları dogru güzel bir ahlak ve dini eğitimlerle yetiştirebilmek aslında gelecek dünyanın daha güzel olmasını sağlayabiliriz...

Amaç gaye hedef ne olursun öncelik gelecek nesillerin daha sağlıklı ve daha ahlaklı daha dürüst yetiştirilebilmesini inanç ve iman bağlamında sağlamak oldukça önemli diye düşünebiliriz...

Çocuklar büyüme evresine kadar sizleri ölçer tartar biçer değerlendirir ve sizde güzel şeyler ararlar eğer bu güzel şeyler sizlerde azsa yakınında sevdiği amcası dayısı vss olanda ararlar eğer bu aradığı güzel şeyler etrafında da yoksa bu sefer dışarıda güzel şeyleri armaay başlar eğer aradığı ve geçirdiği süre zarfında bu aradığı güzel şeyler etrafında yada çevresinde de yoksa yani arkadaşlarında da yoksa bu sefer çocuk asabi ve sert kendini sevgisiz şekilde yetiştirmeye başlar ve zamanla etrafa yıkan şiddet oluşturan olmaya başlar...

işte o yüzden denilir ya...

images


AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR diye...

o yüzden düşünce yapıları çocukken gelişirke daha aydınlatıcı daha sevgi dolu bir dil ve uslüp kullanmak gelecek nesillerin daha verimli daha faydalı olunması sağlanmış olur....ta bi okul dönemlerinde öğretmenlerin verdiği bilgilerin yanı sıra öğretmenlerin iNSANLIK sevgisini bahsetmesi bunu yaşayarak gösterebilmesi devamında maneviyatı gençlere hissettirebilmesi çok önemli...

Bugün mesela bu yazıları yazarken....

Samimiyetimden şüphe etmediğinizi tahmin ediyorum çünkü bu doğallığı sizlere olduğu gibi akışı hiç bozmadan süreçleri zorlu işlemeden seviye seviye ilerlediğimizde aslında sizlerle iletişimde olmasam bile yazıları okurken sizlerle konuşuyormuş gibi dogal bir akış içerisinde iletişim yapmış oluyoruz...fakat yinede samimi bulmayanlarda illa ki olacaktır diyebiliriz.

o yüzden denilir ya...

Kişinin doğallığı yada yapısallığı nasılsa esasıda öyle ilerlemelidir ama sağlıklı bir bünye ve düşünce akışıyla ta bi ki...

Zaman içerisinde sıkıntılar zorluklar çileler vss hep oluyor bazı zamanlar öyle süreçler oluyor ki çekilmez gibi hisseder insan ama hayat bu yani hayatı yaşamadan görmeden hissetmeden insanları tanımadan bilemezsin...

Zamanın sundukarı bazen çok fedakardır bolcana sizlere verir bazen öyle zamanlar ararız ki İNSANLIK olarak bir IŞIK bir TUTUNACAK DAL dahi bulamayız...çünkü zaman öyle bonkör olmuştur ki insanlara insanlar artık ne doğruyu nede yanlışı seçer ve konuşur halde olurlar ....

o zaman ışığında İNSANLIK neler öğrendiyse iyi kötü onu uygular ama bakmışsınız ki kimse hayatından memnun değildir ama yaşamak için yaşıyordur....yani bazı zamanlar insanlar için seçme şansları pek fazla yoktur...

Böyle durumlar olsun daha farklısı yada zorlusu olsun bu tarz durumlarda sizlerin bizlerin yapması gereken kendi çemberimizle ilgilenmemiz kendimizi geliştirmemiz kendimize değerler katmamız sonrasında belli kıvama geldiysek bilgiyi tecrübeyi paylaşıma istifade edebilmektir....

Çünkü hayatta paylaştığınızda ekmeğinizi bölüştüğünüzde göreceksiniz ki yaşam alanları zaman içerisinde insanlara doğruları ve yanlışları gösterecek fakat bu demek değildir ki her insan mükemmel diye hayır her insanın hatası olacak ve her insanın kusurları olacak ama kusur var diye hayat küsmek yada nefretle bakmak ASLA yok...

Burada kendinize söz vereceksiniz...

Ve ne olursa olsun ben bu hayata geldim yaşıyorum ve hakkıyla nasip olursa kaderimle daha iyi olmak için elimden geleni çabalayacağım diyeceksiniz....Pes etmek çaba sarfetmemek üzüntüye kapılmak yok...

Hastalığınız olabilir kusurunuz olabilir engel durumunuz olabilir ama bir şekilde bu hayata geldiniz ve geldiğiniz çok şükür diyebilmelisiniz...hayat her insana eşit muamele yapmaz çoğu zaman her insanın bir eksiği bir çok kusuru olabilir ama önemli olan bunlar var diye hayata küsmek hayata mücadele etmemek değildir..

Mücadeleyi kendi çemberinin güzelliği için vermelisin...

Düşünce yapıları o kadar farklılıklar gösterir ki...

Bazen kendinizi tanımakta zorluk çekersiniz bazense hayata bakışınız umutlarınız yaşam tarzlarınız çok değişkenlik gösterir bazen nefret bazen kin bazense öfke insana sevmesede istemesede kötü etmenleri sunar...doğru olan elbette değil...

İnsan isterse iletişimle bir çok sorunu çözebilir....

Hayaller konusuna gelince elbette her insan zengin değildir elbette her insan hayalini gerçekleştirmekten çok uzaktır ama emin olun rahatlık herkes ister ama olduğu kadarına şükredebilmek oldukça önemli....

Siz hayatınızda yok diye üzülmemelisiniz aksine şükredip çok şükür değip mutlu olmaya etrafınızdaki mutluluk çemberinizi genişletmeye bakmalısınız...

Yani bugün sizlere haz alan yada veren şeyler değil sizlere güzellikler katan şeyleri yani, düşünceleri çemberlerinize eklemelsiiniz kanaatindeyim...

Zaman dünyada gelir geçer hayatta bir şekilde hızlı akıp teknoloji bağlamında çok çeşitlilik sağlayarak geçer ama önemli olan sizin yaşantılarınızın güzel ve mutlu akıcı bir şekilde geçebilmesine daim edebilmenizdir...

Bu dünyada ne yaparsanız yapın hangi konumda olursanız olun güzellikleri iç bünyenizde canlı tutup yaşatabilmeniz çok önemli ki sizin enerjinizden karşı taraflarda istifade edebilsin....

*****
Bugün istanbulda oturan veli efendi yolda ilerlerken karşısında kağıt toplayan bir insanı görmüş bu insan üzeri başı kirli pantalonları yırtık üzerinde yamalı ceketi yaz ayında mevcut....

Bu insan eline ekmek almış içinde bir tutam salam var büyük ihtimal biri vermiş ve büyük ihtimal dışarıda yatıyor yani kimsesiz bir insan....bu insan içinde tek salam olan ekmeği tam yemek üzereyken yanına kedi geliyor ve bu insan ekmeğinin içerisinde olan tek salamı çıkarıp kediyle paylaşıyor kendisi ise kuru ekmeği yiyor...

Buradaki incelik ve nezaket aslında her insanın yapamayacağı bir düşünce akışı çünkü veli efendi o insanı görürken ve uzaktan izlerken yanından geçen güzel giyimli bayanların ve beyfendilerin onu yadırgadığını farkediyor kendisi yardım etmek istesede aslında olayı biraz uzaktan izlemeyi tercih ediyor...

kediyle tek salamı olan rızkını paylaşması veli efendiyi duygulandırıyor ve o an yaşadığı hayat içerisindeki tüm anıları süzgeçler içerisinde geçmiş oluyor aslında burada veli efendi düşüncesini oldukça arttıryor....

Bu tarz insanlar elindekini paylaştığında bende yok diye üzülmezler verirler vermeye özen gösterirler çünkü yaşam çemberlerine güven ve samimiyeti oldukça iyi işlemiş ve eklemişlerdir bunun yanında Yardımlaşma ve Paylaşma olgularınıda eklemişlerdir..

Buradan şuraya kadar yazıları toplamam gerekirse şunları söylemek isterim...

Hayatınıza çember dairenize ne kadar güzel şeyler güzel olgular güzel düşünceler ekleyebilirseniz hem sizin dünya faydanıza hemde aihret hayatı faydanıza artılar eklemiş olursunuz ama ta bi ki herşeyin doğrusunu ve kalplerde olanı yalnızca ALLAH bilir diyebiliriz..

Part 6 yazıyor olacağım

PART 6

images


Hadi konuyu biraz dağıtalım düşünce akışımızı biraz dinlendirelim hem bu aşamada sizler dinlenmiş olun hemde bende yazarken dinlenmiş olayım....

Mağlum o dur ki hemen hemen bilmeyen insan yoktur diye düşünüyorum bir çok filme konu olduğu gibi çizgi animasyonlarıda olmuştu....

Şimdi bahsedeceğim konu Ormanda yetişip büyüyen TARZAN ile ilgili :9 ama bu tarzanın konusunu biraz değiştirip öyle sunumlamak istiyorum....


Yoğun bir iş temposundan sonra güzel bir tatil için gemiyle seyahate çıkılıyor fakat herşey istenildiği gibi yada beklenildiği gibi olmuyor şiddetli rüzgar ve fırtınadan dolayı okyanusda bir yerlerde gemi alabora oluyor ve kişi uyandığında tek hatırladığı şey o an geminin lokanta bölümünde kahvaltı yapıyor olmasıydı....sonrasını ise hatırlamıyor olmasıydı....

o kadar şanslı ki alabora olan gemiden kırılan lokanta camından kişiyi kader dışarıya çıkarıyor ve şiddeti rüzgar sayesinde kişiyi hiç bilmediği bir adaya sürüklüyor...

kişi kendine geldiğinde ise hiç bilmediği bir yerde gemiden kalan yiyecek dolu dolap ile birlikte sahilde uzanık bir vaziyette sıcak güneşin altında uyandığını farkediyor...

Gözlerini ilk açtığında nerede olduğunu tanımlamaya başlıyor sonrasında ise o ilk anın şokunu atlattıktan sonra bir anda düşünce yapısında kimsenin olmadığı ucağı bucağı belli olmayan denizden başka bir yer olmayan adada olduğunu farkettiğinde korkuları artmaya başlıyor ama yaşam için mücadele vermesi gerektiğini bugüne kadar çemberine eklediklerinden biliyor....

etrafında kişiden başka kimse yok ve saatin kaç olduğunu güneş hareketine göre az çok tahmin edebiliyor mağlum geceleri soğuk olacağı için kişinin bir barınak yapması gerekmekte devamında ise üzeri üşümesin diye elbiselerini çıkarıp kurutması gerekmekte....

Kişi tamda bunları yapıyor fakat bıçak yok o halde iki taşı alıp ucu sivri olasıya kadar vuruyor ki uygun bir bıçağı olsun diye sonrasında yine aynı durumu yapıp mızrak yapıp akşam balık için yemek ihtiyacı için ayarlamalar yapıyor mızragı bağlamak için etraftan uygun sarmaşık bulup olabildiğince mızarağı sağlamlaştırıyor ...

Mağlum erzak dolu dolap var ama geçici süre idare eder o yüzden mızarğı yapmak zorunda.....geceleri üşümemek için ise yaptığı kalacağı yeri bolca yapraklarla donatıp sarmaşıklarla sağlamlaştıyor ....oluşturduğu kulübeyede kapı yapıp üstünü etrafını kapatıp havalandırma deliği açtıktan sonra ortasında içeride ateş yakıyor ki etraf akşam sıcak olsun çünkü soğuk havada yaşama umudu çok az olur...

adada zaman ilerledikçe kendini o anın zaman ve yaşam koşullarına göre yetiştiriyor ve düzenliyor....fakat umudu gün geçtikçe bulunabilme adına oldukça azalıyor.....kişi bir şekilde bu adadan kurtulmak istiyor ama adayı onca aramasına rağmen bir türlü iletişim kuracağı bir telsize yada cep telefonuna ulaşamıyor

bu aşamada gün geçtikçe aramaları yerini umutsuzluğa terketsede yaşama iç güdüsü ve hayatta kalma azmi kişiyi güçlü ve ayakta diri tutmaya vesile oluyor ....

adada zaman ayları bulup geçtikçe tamam artık burada kaldım diyerekten umutlar neredeyse azalıyor.....

1 ay boyunca hayatta kaldığı için çok şanslı kendini hissetsede aslında zaman içerisinde kişinin umutları azalıyor.....adada o kadar uzun süre kaldı ki saçı epey uzadı bunla birlikte adada 3 ay gibi zaman hiç iletişimi olmadı ki haliyle konuşmayada küser konumda oldu zamanla beyni rutin sabit işleri yapmaya başladı ve az düşünür oldu zamanla önceden kurduğu hayalleri artık umut azaldıkça bırakmaya başladı...

iyi kötü adada kendini geliştirdi ama yaşama dair umutları azaldı bir şekilde yağmur suyunu olumlu kullanıp duş almayı başarabildi fakat..uzayan saçlarını ise bir çözüm haliyle bulamadı....aradan 1 yıl geçti artık hiç umudu kalmadı neredeyse herşey bitti denilecek düzeye geldi ama mücadelesine devam etti...

etrafı denizlerle kaplı kimsenin uğramadığı bir adada artık neredeyse hayat kişi için yaşama adına dönüştü bazı anlarda kişi kendini yaşatmamayı düşündüysede bunu başaramadı....aradan 2 yıl geçti...

o kadar uzun süre konuşmadı ki neredeyse herşeyi unutur olduğu gibi günlük rutin işleride yer yer aksatır oldu aradan 5 yıl geçti...

artık kurtulma adına ne bir hayali nede geçmişe dönük canlandırabileceği bir hatırası kaldı....

yaşı 35 ken 40 oldu...aradan 2 yıl daha geçti ve adada kaldığı süre 7 yıl oldu ve artık her yediği sürekli aynı olduğu için kişiye bıkkınlık verdi ama yaşamak için mücadele yapmak zorundaydı...

7 yıl sonra kişi 42 yaşındayken bir mucize oluyor Turist kafilesiyle dolu gemi adada yanan bir ateş görüyorlar merak edip görmeye geliyorlar bir bakıyorlar ilkel çağ dışı kalmış kişiyi görüyorlar...

kişiden ürküyorlar kişi ise 7 yıl gibi bir süre zarfında o kadar iletişimsiz oldu ki konuşmayı unuttu devamında ise karşı tarafın dediklerini dahi anlamaz oldu önceden kurtulmayı düşünürken onlardan korkar oldu çünkü beyin çalışmayınca tembel moda girince öğrendiği bir çok şeyi hafızadan sildiği gibi aslında kişiye dair pek fazla kalıntıda bırakmıyor....

Bu durumu anlayabilmek için etrafı kapalı ışıksız bir odada 1 yıl vakit geçirmeyle eş değer diyebilirsiniz ki burada 7 yıl gibi bir süre geçmesi sizde bu çağrışıları uyandırabilmelidir kanaatindeyim...

Kişinin eskiden kurtulma azmi varken şimdi 7 yıl sonra size yardım eli uzatanların ne dediğini dahi bilemiyordu neredeyse şok geçirmişti.....turist kafilesi kişiyle ilgileniyor kişiyi gemiye alıyordu....

Kişinin karnını doyuruyorlar ki kişi uzun zamandır o ana kadar yediği 7 yıl sonraki en güzel yemekleri yiyordu....düşünsenize 7 yıl boyunca sadece meyve ve balık menünüzde var...çok kötü bir durum

Kişi sonrasında güzel bir yataga yattığında ise yara bere olan sırtına ne güzel geldiğini hissediyordu ama acılarda yaralarından ötürü çekiyordu....

Kişiyi gemiden indirir indirmez tedaviye götürüyorlar ve tedavi süresi hastanede 2 yılı buluyor kişinin yaşı oldu 44 aradan 9 sene geçti hafızası ve eski bilgileri kendine tedavi sürecinde getirildi...

hemen ailesine yuvasına koşuyor ama ailesi evini terketmiş taşınmışlar kişi ailesinin hemen taşındıkları yere doğru gidiyor ama bir bakıyor ki eşi 9 yıl içinde üzüntüden hastalıktan ölmüş devamında ise tek evladı olan erkek çocugu ise bıraktığınız 15 yaşındayken döndüğünüzde 24 yaşında alkolik olmuş ve kişiyi istemiyor bile ve o kadar kurtulmanın ardından kişi durup düşünüp ailesine anne babasına koşuyor bir bakıyor ki anne ve babası trafik kazasında hayatlarını 3 yıl evvel kaybetmişler....

Kişi sonrasında bu kadar engabe içerisinde psikolojik travma geçiriyor ve 3-5 ay içerisinde kendi canına kıyıyor.....ve canına kıymadan evvel şu mektubu yazıyor....

empty-head.jpg


Sevgili ADA....


Yaşadığım süreç içerisinde herşeyi benden aldın ben aileme sevdiklerime kavuşmayı arzularken sen beni bırakmamakta arzuluydun ben bir gün aileme kavuşurum derken sen hergün beni içeride hapsettin...

herşey bir tatile çıkmamla başladı bilseydim tatilin bu şekilde olacağını o gemiye hiç binmezdim...

Bilseydim adada yaşama umdumun aileme kavuşma adına olmayacağını başta yaşmamaya çalışırdım...

bugün bu satırları dökerken beni adada hapsederken aslında sadece beni değil sevdiklerimide benden alıyordun bunu farkedemedim....

keşke beni adadan hiç kurtarmasalardı ne güzel herşeyi unutmuştum ne güzel hayallerimin hepsi ilk günkü kadar güzeldi o şekilde kalmıştı...

artık beni benden sevdiklerimden alan ada ne sana dönecek yüzüm nede yaşama umudum var dedi ve bu son sözleri oldu...

51244493-d%C3%BC%C5%9F%C3%BCnce-balonu-ile-adam.jpg


------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Bu güzel hikaye ve kurguyu anlatırken aslında dram üzüntü acı özlem sevinç mücadele gibi bir çok temalarıda işleme özen gösterdim devamında ise çekilen zorlukları eğer benliğinizde okurken yaşarmışcasına hissedebildiyseniz düşünmeyi başarabildiğiniz gibi ana tema olan hayal ederek karakterleri canlandırma işleminide zihninizde başarabildiniz kanısındayım...

Fakat şu bir gerçek ki kısa bir öykü yada hikayede olsa her okurun kişiyi canlandırma tipini yada profilini oluşturma şekilleri farklıdır buda sizlerin hayal zenginliğinize bağlı diyebilirim...

Mesela benim hayalimde olan adadaki insan erkek belki sizler bayan hayal ettiniz bilemem çünkü yazıları yazarken isim yada cinsiyet vermedim ....eğer buna dikkat edebildiyseniz yada şimdi size söylemeden evvel farkedebildiyseniz düşünce gücünüzdeki dikkatinizde oldukça iyi diyebilirim bu konuda sizi tebrik ederim...

Çünkü bazen gerçekler detaylarda gizlidir....yani bir çok insan şuan yazıları okuayacak sorgulamayacak ama sorgulayan ve detaylara inerek hayal eden insan adadaki kişinin cinsiyetinin verilmediğinin farkına varmış olacak....

Bu detay önemli..


Devamında ise adada ki hayalimdeki erkeği beyaz tenli ama yüzü aşırı güneşten ve tuzlu sudan ötürü esmere çaldığı ve yer yer yüzünde soyulmalar olduğunu devamında ise boyunun uzun olduğunu hayal ettim..

Bu hayal kişiden kişiye göre değişebilir...

Bu aşamaya kadar aslında hayal gücü ile düşünce gücünün sizle nasıl paslaşma yaptığını farkedebilmeniz gerektiğini düşünüyorum...o yüzden çok kere söylerim okuyun güzel kitaplar hikayeler romanlar okuyun derim düşünce akışınızı ve hayata bakışınızı oldukça kuvvetlendirdiği gibi sizleride oldukça bilgilendirebilir kanaatindeyim..

Şu ana kadar sunduğum 3 partta bir çok işlemeyi yaptık son part her ne kadar hikaye ve kurgu bazında olsada oldukça düşündürücü ama düşündürürken hayal ettirici devamında ise bizi yormadan dinlendirici diye düşünüyorum...

Belki daha fazla yazmamı isteyenler olmadı devam et diyenler olabilir ama bu günlük bu kadar olsun diyelim...eğer beğenebildiyseniz bu ana kadar size sunduklarımı eyvallah derim eğer beğenmediyseniz canınız sağolsun derim...

önemli olan konuları farklı farklı işlemeye özen göstermek birdaki partlarda da dhaa farklı konular nasipse işleriz inşallah 100 parta yakın yazacağımı düşündüm hayal ettim şu aşamaya kadar 6 part yazdık geriye kaldı şunun şurasında 94 PART :9 hadi hayırlısı az kalmış
smile[2].gif
100 part olmasa bile ona yakın bir KİTAP sunmayı hayal ediyorum inşallah diyelim..

Son sözü bilerek sona sakladım yazıları bitirdiğimi düşünmenizi istedim aslında son sözümü geride sakladım bilerek yaptım çünkü...

Adadan kurtulan bu insana hani bir mutsuz son hikayesi oluşturduk ya aslında bu hikaye kişinin görmüş olduğu bir RÜYA idi
smile[2].gif
yani gerçekte kişi o adada hiç bulunmadı ve gerçekte kişi zaten hiç evli değildi
smile[2].gif


Şimdi bana diyeceksiniz ki....??

Hayır olur mu öyle şey diye ??


Bu doğal çünkü eğer gerçekten düşünerek hayal edip olayları ve kişileri canlandırdıysanız bu size söylediğim son sözü kabul etmeyeceksiniz hatta bana kızacaksınız hatta bir çoğunuz bana salak şey diyeceksiniz
smile[2].gif
çünkü kısa bir hikaye dahi olsa karakterle o kadar bağ ve etkileşim düşünce ve hayal gücünüzle kurdunuz ki aslında gerçeği sizden saklamaya çalışsamda bana inanmayacaksınız çünkü hikayeyi oluşturan ana etmen ben olunca hikayeyi istediğim gibi değiştirsemde aslında sizler en son yukarıda bitirdiğimi daha uygun bulacaksınız çünkü burada bana son sözüme inanmayacak ve blöf yaptığımı düşüneceksiniz...

Eğer gerçektende BLÖF yaptığımı düşünüyorsanız çok haklısınız BLÖF yaptım
smile[2].gif


Neden yaptım biliyormusunuz ??

Hikaye ile ne kadar özdeşleştiniz hikayeye ne kadar sahip çıktınız bunu görmenizi istediğim için sizi düşündürmek istedim...

Eğer BLÖF yaptığımı farkedebildiyseniz sizi TEBRİK EDERİM düşüncede birşeyleri yavaş yavaş farkedebiliyorsunuz diyebilirim ama düşünce ve hayal gücü ile ilgili antacağımız önümüzde daha çok yazı ve konu var hep birlikte daha sorgulayıcı daha araştırmacı olacağız inşallah...

Okuyanlara şimdiden Güzel anlayışları ve şahsıma vermiş olduğu değerleri için Teşekkür Ederim Eksik olmayın inşallah...

Umarım güzel yazılar olmuştur diyelim..


PART 7 yi daha sonra yazmayı umut ediyorum inşallah..

Böyle..
 

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
bu konuyuda guncellemek ıstıyorum part 7 yı yazarak uygun vakıt bulabılırsem ınşallah.. :) Guncellenecek yarıda bıraktıgım o kadar çok konu var kı bırde zaman olsa keşke :9

,Öyle.
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
hahaha haahhh yuhhhh elbissss yuhhh :D :D sen kafayı tamamen yemişsin .. :D :D
doğuştan allah yeteneği nedir? yahuuu doğuştan itibaren ayetleri ezbere bilen 5 vakit namaz kılan
bir bebek görürsem imana gelirim sana söz veriyorum. elbisçim.. :D :D
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
öyle değilmi?_ elbiss senin mantığına m.ö. 150.000 yılındada bir magara adamının yeni dogan bebeğide
mp3 dinliyordu sonrada allah onu kutsadı ve o bir anda fenomen oldu, tüm magara insanları arasında
ünlü oldu, :D :D
ışıgı gördü ünivesiteyi bitirdi, koku alınca kremalı pastanın tarifini buldu, tat alıncada et lokantası açtı.
senin şu bebek çok yetenekliymiş şimdi anladım nasıl? ewrildiğimizi bilmsel çalışmandan dolayı
2018 mümünler ödülünü sana vermeyi uygun bulduk lütfen kabul et dostum . :D
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
Saygın--olumlu
otoriter--tanımsız..
Sevgi --olumlu
Aşk--olumlu
Nefret--olumsuz
Öfke---olumsuz...
tembel--olumsuz gibi.


elbisss senin mantığın bu, dikkatlice bak.
sevgiyi veren allah olumlu allah.
nefreeti veren allah olumsuz allah değil, çünkü nefreti allah vermemiş nefret tesadüfen oluşmuş öyle değilmi? elbisss iyiki varsın,elbisss iyiki varsın.. bana ilham veriyorsun. :D
 
Son düzenleme:

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
hahaha haahhh yuhhhh elbissss yuhhh :D :D sen kafayı tamamen yemişsin .. :D :D
doğuştan allah yeteneği nedir? yahuuu doğuştan itibaren ayetleri ezbere bilen 5 vakit namaz kılan
bir bebek görürsem imana gelirim sana söz veriyorum. elbisçim.. :D :D


Daha beşikte iken konuşan üç kişi

Bir çocukta gerçek konuşma (18-50 aylık) iken gerçekleşir. Ancak, mucizevi bir şekilde daha beşikte iken konuşan 3 çocuk vardır. İşte o mucize çocuklar

daha-besikte-iken-konusan-uc-kisi-h1458496124-78275f.jpg

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Üç kişiden başka beşikte konuşan olmamıştır! (Beşikte konuşanların birincisi) Meryem oğlu İsa aleyhisselam’dır.
(Beşikte konuşanların İkincisi ise) Cureyc’dir.


Cureyc ibadete düşkün bir kimseydi. Cureyc kendisine bir manastır yaptı ve bir gün manastırda namaz kılarken annesi gelip, Ey Cureyc! diye seslendi.
Cureyc kendi kendine:
–Ey Rabbim! Anneme cevap mı versem yoksa namaza mı devam etsem diyerek namazına devam etti.
Annesi de dönüp gitti. Ertesi gün namaz kılarken annesi yine geldi ve Ey Cureyc! diye seslendi.
Cureyc yine kendi kendine:
–Ey Rabbim! Anneme cevap mı versem yoksa namaza mı devam etsem diyerek namazına devam etti.
Annesi de dönüp gitti. Ertesi gün namaz kılarken annesi yine geldi ve Ey Cureyc! diye seslendi.
Cureyc yine kendi kendine:
–Ey Rabbim! Anneme cevap mı versem yoksa namaza mı devam etsem diyerek namazına devam etti.
Bunun üzerine annesi:
–Ey Allah’ım! Fahişe kadınların yüzlerine baktırmadıkça Cureyc’in canını alma! dedi.
Bir gün İsrail oğulları birbirlerine Cureyc’i ve ibadete düşkünlüğü hakkında konuşuyorlardı. Güzelliğiyle meşhur fahişe bir kadın da oradaydı.
O fahişe kadın, İsrail oğullarına:
–Eğer siz isterseniz, ben onu sizin için muhakkak fitneye ( yani zinaya) düşürürüm dedi. Bu fahişe kadın kendisini Cureyc’e arz edip (cinsel ilişkiye girmek) istedi. Fakat Cureyc o fahişe kadına iltifat edip dönüp bakmadı bile.
Sonra bu fahişe kadın, Cureyc’in manastırında kalan bir çobana geldi ve onunla cinsel ilişkiye girdi. Buna müteakiben çobandan hamile kaldı. Çocuğunu dünyaya getirince, çocuğun Cureyc’ten olduğunu söyledi.
Bunun üzerine halk, Cureyc’in yanına varıp onu aşağı indirdiler ve manastırını yıkıp Cureyc’i dövmeye başladılar.
Cureyc onlara:
–Ne yapıyorsunuz? diye sordu.
Onlarda Cureyc’e:
–Sen, bu fahişe kadınla zina ettin ve o da senden bir çocuk doğurdu, dediler.
Cureyc:
–Çocuk nerededir? diye sordu. Onlar çocuğu Cureyc’e getirdiler.
Cureyc:
–Bırakın beni de namaz kılayım! dedi. Buna müteakiben namazı kılıp bitirince çocuğun yanına gelip karnına dürttü ve:
–Ey çocuk! Senin baban kimdir? diye sordu.
Çocuk da:
–Babam falan çobandır, diye cevap verdi.
Bunun üzerine halk, Cureyc’e dönerek onu öpmeye ve okşamaya başladılar.
İsrail oğulları Cureyc’e:
–Sana altından bir manastır yapacağız, dediler.
Cureyc ise onlara:
–Hayır, manastırı önceden olduğu gibi çamurdan yapın! dedi. İsrail oğulları da öylece yaptılar.
(Beşikte konuşanların üçüncüsüne gelince) Çocuğun biri günün birinde annesini emerken güzel bir ata binmiş iyi giyinmiş ve yakışıklı bir adam oradan geçti.
Çocuğun annesi:
–Ey Allah’ım! Benim çocuğumu da onun gibi yap! dedi.
Çocuk annesinin memesini bıraktı, o adama doğru döndü ve ona bakarak:
–Ey Allah’ım! Beni onun gibi yapma! dedi ve sonra tekrar annesinin memesine dönüp emmeye başladı.
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bunu bize anlatırken şehadet parmağını ağzına koyup onu emmeye başlayarak çocuğun emişini temsil edişi hâlâ gözümün önündedir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sözüne şöyle devam etti:
Sonra o, çocuğu emziren kadının yanından bir cariye geçirdiler ki o cariyeyi götürenler, onu hem dövüyorlar hem de:
–Sen zina ettin! Sen hırsızlık yaptın! diye söyleniyorlardı.
O cariye ise:
–Allah bana yeter! O ne güzel vekildir! diyordu.
Çocuğun annesi:
–Ey Allah’ım! Benim çocuğumu onun gibi yapma! dedi.
Çocuk yine annesinin memesini bıraktı da o cariyeye baktı ve:
–Ey Allah’ım! Beni onun gibi yap! dedi.
Bundan sonra, anne ile çocuk, karşılıklı konuşmaya başladılar.
Çocuğun annesi:
–(Ey oğlum! Sütüm) boğazına dursun!
–Yakışıklı bir adam geçti, onu görünce ben:
–Ey Allah’ım! Benim çocuğumu da onun gibi yap! dedim.
Sen ise:
–Ey Allah’ım! Beni onun gibi yapma! dedin!
Sonra şu cariyeyi döverek ve:
–Sen zina ettin! Sen hırsızlık yaptın! diye diye yanımızdan geçirdiler.
Bunu üzerine ben:
–Ey Allah’ım! Benim çocuğumu onun gibi yapma! dedim.
Sen ise:
–Ey Allah’ım! Beni onun gibi yap! dedin!
(Çocuk annesine) şöyle dedi:
–Kuşkusuz ki o adam kibirli, zalim biri idi.
Bende:
–Ey Allah’ım! Beni onun gibi yapma! dedim.
–Ve şüphesiz şu kadın ki; Zina etmediği halde, zina ettin! Hırsızlık yapmadığı halde, hırsızlık yaptın! diyorlardı.
Bende:
–Ey Allah’ım! Beni onun gibi yap! dedim.

2550/8, Buhari 7/3282
(Sahih hadisler.com)

SÖZÜNÜ TUTMANI BEKLİYORUM... :)

Böyle.
 
Son düzenleme:

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
öyle değilmi?_ elbiss senin mantığına m.ö. 150.000 yılındada bir magara adamının yeni dogan bebeğide
mp3 dinliyordu sonrada allah onu kutsadı ve o bir anda fenomen oldu, tüm magara insanları arasında
ünlü oldu, :D :D
ışıgı gördü ünivesiteyi bitirdi, koku alınca kremalı pastanın tarifini buldu, tat alıncada et lokantası açtı.
senin şu bebek çok yetenekliymiş şimdi anladım nasıl? ewrildiğimizi bilmsel çalışmandan dolayı
2018 mümünler ödülünü sana vermeyi uygun bulduk lütfen kabul et dostum . :D


Geçmişi bugünlerden kıyaslarsak hata yapmış oluruz böyle bir sürece girersek bugunlerden de geleceği kıyaslamak gibi olur...

Her devir ve dönem kendi zaman ve anını yaşadı....Zaman bir bulut süzmesi gibidir bu bulut süzmesini balona benzetebiliriz içerisine ne kadar hava üflersen balon o kadar şişecektir ve içerisine ilk halinden bir çok hal alacak ve ilk göründüğğünden daha farklı bir biçimde kocaman bir balon görmüş olacağız...

İnsan evrilmedi Gelişim sağladı her yeni yüzyılda bir yeni bir kabuk değiştirdi bizler buna evrilme değil İnsanlığın gelişim seviyesi olarak nitelendirmekteyiz...

Her yüzyılda bir dünyada yeni değişimler olmaktadır önümüzdeki süreçlerde de insanlık yeni bir gelişim sekmesine girmektedir bu süreçte Robotıc ÇAĞ ın başlangıç aşamalarıdır yapay zekalar ılerı teknolojı süreçler vss fakat Robotıc ÇAĞ dan sonra daha farklı bır ÇAĞ yerını alacak bu ÇAĞ ın ısmıde MEGA ÇAĞ olacak bu çağ da çok ama çok ileri teknlojik envanterler olacak olmasıdır. ta bı bu aşamaya kadar olan sürec gelır gelmez orasını ALLAH bılır...

Insanlık ögrenır ve öğrenmeye devam ettıkçe yenı şeyler keşfedıyor ınsan keşfetmeye başladıkça uzerıne ekleyerek ılerlıyor...Dusunce ve Aklı veren ALLAH ve bızden bu AKLI ve Dusunceyı kullanmamızı ısteyende ALLAH tır o yuzden ınsanlıgın faydalı ılım ve fıkırler pesınde koşup uretmesı sureçler ıcerısınde zaten beklenen bır durumdur..

Insanda kı kalp arabanın akusudur ınsandakı beyın ıse arabanın otomasyon beynıdır...ınsandakı mıde ıse arabanın mototurdur...vsss..

Beyın ve Akıl ALLAH tarafından verılmış en buyuk hedıyedır....Insanları dıger canlılardan ustun tutanda bu ozellıktır....

Insanlık gelışmeye devam edecektır her yuzyılda bır kabuk degıstırerek eklemeye devam edecektır fakat her gelıştıkçe bır çok degerlerı gerıde bırakacagız ozellıkle MEGA ÇAĞ da ınsanlık kavramı neredeyse yok denecek duzeyde olacak ve bu duzeyde DIN anlayışı tamamıyle kalkacak ınsanlar yozlaşacak ılçelerde Dine ınananların sayısı bır elın 5 parmagını geçmeyecek duzeyde olacak kıyamet e yakın süreçlerı bahsedıyorum...neyse konu bu degıl..

Söyledıgım uzere ınsanlık gelışerek devam edecek ama her gelışme ne yazık kı beraberınde bır çok sorunları ve çözulmesı bekleyen problemlerı de getırecek ....Her ınsan kendı zamanını ve anını yaşadı...bızlerde kendı zamanımızı ve anımızı yaşamaktayız durum bundan ıbaret...

Insan akıl ve dusunce olmadan bu atılımı ASLA yapamazdı....AKLI verende ınsana hedıye edende ALLAH tı Insan sadece AKLI nı kullanarak gelışım sagladı..

Bız her yenı yuzyıl gelen sureçe INSANLIĞIN GELIŞIM SÜRECİ DİYORUZ....

Böyle.
 
Son düzenleme:

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
Saygın--olumlu
otoriter--tanımsız..
Sevgi --olumlu
Aşk--olumlu
Nefret--olumsuz
Öfke---olumsuz...
tembel--olumsuz gibi.


elbisss senin mantığın bu, dikkatlice bak.
sevgiyi veren allah olumlu allah.
nefreeti veren allah olumsuz allah değil, çünkü nefreti allah vermemiş nefret tesadüfen oluşmuş öyle değilmi? elbisss iyiki varsın,elbisss iyiki varsın.. bana ilham veriyorsun. :D


Sevgi ve Aşk verilendir ama nefret ve öfke üretilendir....İnsan neferet üretebilir ve nefretiyle bir çok kötü sonuçlar dogurabılır yada insan öfke uretıp bir çok hasara sebebıyet verebılır...

Insan öfkesıne ve nefretıne ısterse hakım olabilir bu ınsanın elınde bır durum söyledıgım uzere ınsanın aklını dusuncesını ve fıkrını nerede nasıl ve ne şekılde kullandıgı onemlıdır...

Teşekkur ederım sende ıyı kı varsın :)

Öyle.
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
Sevgi ve Aşk verilendir ama nefret ve öfke üretilendir....İnsan neferet üretebilir ve nefretiyle bir çok kötü sonuçlar dogurabılır yada insan öfke uretıp bir çok hasara sebebıyet verebılır...

Insan öfkesıne ve nefretıne ısterse hakım olabilir bu ınsanın elınde bır durum söyledıgım uzere ınsanın aklını dusuncesını ve fıkrını nerede nasıl ve ne şekılde kullandıgı onemlıdır...

Teşekkur ederım sende ıyı kı varsın :)

Öyle.

insanlar aklıyla,nefret üretebilir, aşk üretebilir, sevgi üretebilir, kin üretebilir, biz herşeyi aklımızda üretiyoruz, dötümüzde değil :D
ohhh ne güzel? yahuu kendi kafana göre yorumluyorsun, ama yemezler elbisçim.. :D
insanlar asla kinini nefretini aşkını sevgisini kontrol edemez elbiss .. eğer kontrol etseydi. herkes iyi ve merhametli olurdu ne yazıkkı gerçekler karanlık ve acılarla doludur.
yaratılışta özgür irade yoktur, olsaydı bir kontrol mekanizması olurdu, bu mekanizma sayesinde birini öldürmek istediğinde düşünürdün, ben dogrumu? yapıyorum, ama düşünmüyorsun çünkü kontrol edemiyorsun, sadece öldürmeye programlanmış bir
yazılım gibiyiz.

aşk ve sevgi verilenmiş aklı sıra beni kandırıcak, :D çocuk bile yemez bu masalları elbiss,

:D aşk ve sevgi verilense kin ve nefret ,tesadüfenmi? oluştu elbiss
yahuu allahına toz kondurmuyorsun ama herşeyin sorumlusu o cennete veya cehennemın bile garantisi yok ama olmalıydı. bir kitaba inanarak ömrünü tüketiyorsun sadece.

çocuksun sen elbiss çocuksun , senın allahını korumaya çalışma yemezler, senın allahın
iyi hisleri yaratmış ama kötü hisleri insan yaratmış insan tanrımıki yaratsın elbiss.
senın şu yazılarını nerden? tutmaya çalışsam patlıyor elbis. boommm :D
itiraf edemiyorsun değilmi? elbisss senın allahın herşeyi yaratmış diyorsun sonrada
kötü şeyleri yaratmamış diyorsun elbisss sen ne diyorsun yahuuu seni anlamak
için hangi? dili kullanmam gerek.
 
Son düzenleme:

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
Sevgi ve Aşk verilendir ama nefret ve öfke üretilendir....

elbisss senin I Q gerçekten merak ettim. :D kin ve nefret nasıl? üretilir,bizde jeneratörmü? var, biz enerjimi? üretiyoruz yoksa enerjiyi yiyip onu kullanarak tüketiyormuyuz?
kin ve nefret üretilmez, elbisss kin ve nefrette verilendir. tıpkı aşk gibi tıpkı sevgi gibi
kin ve nefrette verilir. ve ölünce tekrar alınır.
 

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
Cumadan sonraya bıraktım vakıt ve zaman olursa kalan yazılara cevap yazmak ıstıyorum.
 

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
insanlar aklıyla,nefret üretebilir, aşk üretebilir, sevgi üretebilir, kin üretebilir, biz herşeyi aklımızda üretiyoruz, dötümüzde değil :D
ohhh ne güzel? yahuu kendi kafana göre yorumluyorsun, ama yemezler elbisçim.. :D
insanlar asla kinini nefretini aşkını sevgisini kontrol edemez elbiss .. eğer kontrol etseydi. herkes iyi ve merhametli olurdu ne yazıkkı gerçekler karanlık ve acılarla doludur.
yaratılışta özgür irade yoktur, olsaydı bir kontrol mekanizması olurdu, bu mekanizma sayesinde birini öldürmek istediğinde düşünürdün, ben dogrumu? yapıyorum, ama düşünmüyorsun çünkü kontrol edemiyorsun, sadece öldürmeye programlanmış bir
yazılım gibiyiz.

aşk ve sevgi verilenmiş aklı sıra beni kandırıcak, :D çocuk bile yemez bu masalları elbiss,

:D aşk ve sevgi verilense kin ve nefret ,tesadüfenmi? oluştu elbiss
yahuu allahına toz kondurmuyorsun ama herşeyin sorumlusu o cennete veya cehennemın bile garantisi yok ama olmalıydı. bir kitaba inanarak ömrünü tüketiyorsun sadece.

çocuksun sen elbiss çocuksun , senın allahını korumaya çalışma yemezler, senın allahın
iyi hisleri yaratmış ama kötü hisleri insan yaratmış insan tanrımıki yaratsın elbiss.
senın şu yazılarını nerden? tutmaya çalışsam patlıyor elbis. boommm :D
itiraf edemiyorsun değilmi? elbisss senın allahın herşeyi yaratmış diyorsun sonrada
kötü şeyleri yaratmamış diyorsun elbisss sen ne diyorsun yahuuu seni anlamak
için hangi? dili kullanmam gerek.


Hehe :)

İnsan sevgiyi ve aşkı kazanır abim üretemez ki bunları kazanması için belli deneyimlerden geçmesi gerekir alması gerekir ...almadan birşey üretemezsin ki almadan kastım bu yöndedir...Buda verilir..

Öfke kin nefret ise sunulur güzel abim insan durduk yere birine öfkelenebilir en ufak şeyden bile olsa....yada insan tartıştıgı birine kin ve nefret olmadan sebepten dolayı sunabılır guzel abım öfkenın nefretın ve kının ögretısı yoktur...bunlar ıstenıldıgı anda sunulur abım...

Ama aşk ve sevgı oyle mı degıl ta bı kı....ınsan deneyımlemesı gerekıyor bunu kazanması gerekıyor ve sahıp oldukları degerlerının farkına varması gerekıyor kı aşk ve sevgı yeşerebilsin ve insan onu sahiplenebilsin insan deneyimlemeden gerçek sevgi ve aşk a ulaşamıyor ne yazık kı....

ALLAH ıma toz konduramam çünkü o benm için herşeyden çok değerli biliyorum ki o bizim için kötü birşey asla yapmadı biz insanlar olarak ne yaptıksak sadece kendimize yaptık kendi hatalarımızın kurbanları olduk yargılayacaksak ilk önce insanlar olarak kendimizden başlamamız gerektıgını dusunuyorum....ALLAH herşeyı bıze sundu fazlasıyla verdı ama bızler nankörlük ettik anlamamazlıga geldık sözüm sana degıl kahin abi ama bilmeni isterim ki ALLAH bambaşka benim için....Onu çok ama çok seviyorum...

ALLAH ımızın bizim korumamıza ıhtıyacı yok ki kahin abi.. bizimkisi sadece gönülden gelen bir sevgi....Kin, öfke ve nefret ınsanın nefsi ve nefsani duyguları ıle ilgili bir durumdur...İnsanın nefsıne hakım olabilmesi ve onu kontrol edebılmesı oldukça önemlidir diye düşünmekteyim.

Çocuk yanım oldugu durumlarım hayatım içerisinde olmuştur ınkar edemem hatta bazen ben buyumemış çocuk gıbıyım derım kendıme :)

ALLAH ıyılıgı ve guzellıgı emretmıştır lakın ınsanda nefıs vardır bu konuda da yuce ALLAH nefse dıkkat etmemızı bızlere uyarmıştır...Şeytanın vazıfesıdır ınsanı aldatmak ve yoldan çıkarmak o da dunyada bızle bırlıkte sınav ıçerısındedır.....ıyı olmadan kotu anlaşılamaz kotu olmadan da ıyı anlaşılamaz dunya son bulasıya kadar dunya ıyıler ıle kotulerın yerı olacaktır...genel manada bahsedıyorum yanlış anlama sakın..

Sınav dunyası dıyorlar bu dıyarlara abım her ınsanın sınavı farklı oluyor o yuzden de ALLAH ın sundukları guzellıklere bakmak gerekır ...ne kadar guzel bır dunya ne kadar guzel bır tabıat ve canlı yaşam turlerı herşey o kadar muazzam bır sanat eserı ıle ınaşaa edılmış kı herşey o kadar kusursuz kı ıçerısınde bızlere yaşam sunulmuş maşallah..

Böyle.
 

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
Sevgi ve Aşk verilendir ama nefret ve öfke üretilendir....

elbisss senin I Q gerçekten merak ettim. :D kin ve nefret nasıl? üretilir,bizde jeneratörmü? var, biz enerjimi? üretiyoruz yoksa enerjiyi yiyip onu kullanarak tüketiyormuyuz?
kin ve nefret üretilmez, elbisss kin ve nefrette verilendir. tıpkı aşk gibi tıpkı sevgi gibi
kin ve nefrette verilir. ve ölünce tekrar alınır.


Bilmiyorum ki hiç ölçtürmedim abim ama büyük ihtimal düşük çıkar diye düşünmekteyim.. :)

Evet bizde jeneratör var bu da NEFİS jeneratörü abim insan nefsine yenik düşüp öfkesine hakim olamayabiliyor yada insan sabrına yenik düşüp nefsi duygularıyla hareket edebiliyor... :)

Kin ve nefret insan üretebilir ama aşk ve sevgiyi insan deneyimlemeden kazanamaz buda ancak verilerek olur...

Öyle.
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
Bilmiyorum ki hiç ölçtürmedim abim ama büyük ihtimal düşük çıkar diye düşünmekteyim.. :)

Evet bizde jeneratör var bu da NEFİS jeneratörü abim insan nefsine yenik düşüp öfkesine hakim olamayabiliyor yada insan sabrına yenik düşüp nefsi duygularıyla hareket edebiliyor... :)

Kin ve nefret insan üretebilir ama aşk ve sevgiyi insan deneyimlemeden kazanamaz buda ancak verilerek olur...

Öyle.

anladım elbiss bu nefis jeneratörünün güç kaynagıda kuran sanırm, okudukça doluyor ve sarj oluyor :D :D

vayyyyy be elbiss ne zeka? ama beni çok şaşırtın bugun demekkı kin ve nefret madein: human icadı .
aşk vesevgide madein allah icadı hiç böyle düşünmemiştim, zekan başımı döndürüyor. :D :D
 
Son düzenleme:

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
anladım elbiss bu nefis jeneratörünün güç kaynagıda kuran sanırm, okudukça doluyor ve sarj oluyor :D :D


Hayır bu nefsın kaynagı dunya hayatı ısteklerı ve arzularıdır guzel abim...mesela insan hiç ölmeyecekmiş gibi hayata aldanır olmasıdır diyebilirim...

Ben çıkmak durumundayım sohbetımıze geldıgım zaman devam ederiz olur mu abim...

Böylece.
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
Hayır bu nefsın kaynagı dunya hayatı ısteklerı ve arzularıdır guzel abim...mesela insan hiç ölmeyecekmiş gibi hayata aldanır olmasıdır diyebilirim...

Ben çıkmak durumundayım sohbetımıze geldıgım zaman devam ederiz olur mu abim...

Böylece.

anlamadın elbisss :D kuranı hiç okumasaydın nefsi nerden? bilicektin demiştim. :D dur kaçma gel buraya .. :O:O:O:p:p:p:D:D:D
kuranı okumasaydın sana islamık töreleri ögretmemış olsalardı hayatın anlamını
oklarla çığ et yiyerek bulucaktın elbissss :D hile yapıyorsun elbiss kaçma :D
 
Son düzenleme:

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
anlamadın elbisss :D kuranı hiç okumasaydın nefsi nerden? bilicektin demiştim. :D dur kaçma gel buraya .. :O:O:O:p:p:p:D:D:D
kuranı okumasaydın sana islamık töreleri ögretmemış olsalardı hayatın anlamını
oklarla çığ et yiyerek bulucaktın elbissss :D hile yapıyorsun elbiss kaçma :D

Sadece kuranı okumadım ki incili de okudum Tevratı da okudum ...Hayatımda hiç dini ögreti almamış olsaydım kendim birşeylerin ucundan tutmak kendi çabamla ögrenmek yine isterdim...Dini ögretiler hayatıma aslında oldukça zenginlik katıyor beni hertürlü kötülüklerden uzak durmama neden oluyor...

İnsanlık gelişim sağladıgı her süreçte üzerine yeni şeyler ekleyerek ilerledi ve bu zamanlara kadar geldi bu zamanlardan sonra insanlık üzerlerine yine ekleyerek devam edecek...geleek çağ insanlık için apayrı bir deneyim zamanları olacak bu zaman dilimleri de Robotıc Çağ olacak olmasıdır bundan sonraki çağ süreci ise MEGA ÇAG süreci olacak ta bi insanlık ve dünya halen varsa ve yazılar halen kaldıysa zamanın evresinde geçmişte yaşayan gelecekteki kuşaklar elbiss bu zamanlardan bahsetmiş diyecekler...

MEGA ÇAĞ aslında insanların sonunun başlangıcı diyebilirim çok ileri bir düzey uygarlıktan bahsediyoruz lakin bu dönem ve süreçlerde dinin etkileri neredeyse yok denecek kadar az olacak insanlık o kadar azalacak ki ortalıklarda insana benzeyen bir çok robot ürünler olacak bu ürünlerin başlangıc ı da bir önceki çağ olan robotıc çag olacak ...

İnsanlık geliştikçe ynei büyük buluşlara imza atacak belki ama beraberinde bir çok sorunlarla da başbaşa kalacak diyebilirim.....

Taş devrinde yaşasaydım yine bu halimle olmak isterdim ALLAH ıma yine inanmak isterdim onu yine sevmek isterdim belki o zamanlarda kelimlerin yada nesnelerin anlamını çok iyi bilemezdim ama bir gök tanrı ya ınanmak isterdim...

Hayat her ınsana bir zaman sundu ve her ınsan kendı zamanı ve surecınde yargılandı ve degerlendırıldı....

İnsan deneyımleyerek zamanı ve anı yaşayacak insan deneyımleyerek ıyı ve guzelı kotu ve çırkını ayırt edebılecek ınsan deneyımlemeden emeklemeden bır noktaya gelemıyor ne yazık kı...hepımız bu dunyada deneyımleyerek sınavda başarılı olabılmek ıcın alın terı dökeceğiz...

Böyle.
 

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
Bu konunun yeni versiyonunu yaptım yeni versiyonda daha detaylı işlemeyi umut ediyorum fakat eski versiyonunda aslında yeniden oldukça tutarlı ve güzel olabileceğini düşünüyorum göz gezdirmenizde fayda var diye düşünüyorum.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst