- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 13 Ocak 2015
- Mesajlar
- 1,330
- Tepkime puanı
- 258
- Puanları
- 83
- Yaş
- 35
- Konum
- Ankara
- Üniversite Bölümü
- Tarih Öğretmenliği
- Ünvan
- Dr.
Amaç tabii ki bu dünyanın nimetlerinden vazgeçmek değildir. Ancak erdem, mutluluk ve zevk arasında denge kurabilme bilinç ve yeteneği olan nesiller yetiştirmek en büyük hedef olmalıdır.
Einstein’ın (1879-1955) eğitim hakkındaki düşünceleri son kerte anlamlıdır: “Eğitimin amacı, bağımsız olarak hareket eden ve düşünen, buna rağmen en yüksek hayat başarılarını topluma hizmette gören bireyler yetiştirmek olmalıdır!”
Atatürk, 17 Mart 1937 günü Romanya Dışişleri Bakanı Antonescu şerefine Ankara Palas’da verilen bir ziyafette Antonescu ile resmi bir görüşme yapar ve der ki:
“Vaktiyle kitaplar karıştırdım… Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu: “Mademki hiçiz, sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunmaz!” diyorlardı.
Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki “Madem ki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız müddetçe şen ve şatır olalım!”
Ben kendi karakterim itibariyle ikinci hayat telakkisini tercih ediyorum, fakat şu kayıtlar içinde:
“Herhangi bir şahsın yaşadıkça memnun ve mesut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır! Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek nesillerin varlığı, şerefi için çalışmakla bulunabilir…
Bir insan böyle hareket ederken, “benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi?” diye bile düşünmemelidir! Hatta en mesut olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce meçhul kalmasını tercih edecek karakterde bulunanlardır…”
(Yazı www.ulusal.com.tr’den alıntıdır)
Arkadaşlar, Atatürk seküler biri olmasına rağmen yukarıdaki ifadelerinde olduğu gibi asıl mutluluğun ve mesut olmanın ve zevkin başkaları için de çalışmak olduğunu bulmuştu,hatta Atatürk daha da ileri giderek bireylerden tam mesut olma haline ulaşabilmeleri için "benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi" diye düşünmemeleri gerektiğini bile belirtmektedir. Ama Atatürk'ün bu doğrularını her seküler/inançsız birey bulabilir mi sizce, bu soruyu sizlere soruyorum, çünkü biliyorsunuz İslamcılar sürekli bizlerin karşısına ahiret inancı olmayanın asla erdemli olamayacağı iddiası ile çıkıyorlar, siz bu konuda ne dersiniz. İnançlı, inançsız fark etmeksizin insanların tabiatlarındaki farklılık mı bireyleri erdemli ya da erdemsiz yapar,yani karekterler tabiatların mı yansımasıdır, yoksa bizler bireylerden erdemli davranışlar alabilmek için onları geçmişteki büyük insanların kurduğu değerler ile örülmüş öğretilerin oluşturduğu bir eğitim süzgecinden mi geçirmeliyiz?
Einstein’ın (1879-1955) eğitim hakkındaki düşünceleri son kerte anlamlıdır: “Eğitimin amacı, bağımsız olarak hareket eden ve düşünen, buna rağmen en yüksek hayat başarılarını topluma hizmette gören bireyler yetiştirmek olmalıdır!”
Atatürk, 17 Mart 1937 günü Romanya Dışişleri Bakanı Antonescu şerefine Ankara Palas’da verilen bir ziyafette Antonescu ile resmi bir görüşme yapar ve der ki:
“Vaktiyle kitaplar karıştırdım… Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu: “Mademki hiçiz, sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunmaz!” diyorlardı.
Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki “Madem ki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız müddetçe şen ve şatır olalım!”
Ben kendi karakterim itibariyle ikinci hayat telakkisini tercih ediyorum, fakat şu kayıtlar içinde:
“Herhangi bir şahsın yaşadıkça memnun ve mesut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır! Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek nesillerin varlığı, şerefi için çalışmakla bulunabilir…
Bir insan böyle hareket ederken, “benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi?” diye bile düşünmemelidir! Hatta en mesut olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce meçhul kalmasını tercih edecek karakterde bulunanlardır…”
(Yazı www.ulusal.com.tr’den alıntıdır)
Arkadaşlar, Atatürk seküler biri olmasına rağmen yukarıdaki ifadelerinde olduğu gibi asıl mutluluğun ve mesut olmanın ve zevkin başkaları için de çalışmak olduğunu bulmuştu,hatta Atatürk daha da ileri giderek bireylerden tam mesut olma haline ulaşabilmeleri için "benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi" diye düşünmemeleri gerektiğini bile belirtmektedir. Ama Atatürk'ün bu doğrularını her seküler/inançsız birey bulabilir mi sizce, bu soruyu sizlere soruyorum, çünkü biliyorsunuz İslamcılar sürekli bizlerin karşısına ahiret inancı olmayanın asla erdemli olamayacağı iddiası ile çıkıyorlar, siz bu konuda ne dersiniz. İnançlı, inançsız fark etmeksizin insanların tabiatlarındaki farklılık mı bireyleri erdemli ya da erdemsiz yapar,yani karekterler tabiatların mı yansımasıdır, yoksa bizler bireylerden erdemli davranışlar alabilmek için onları geçmişteki büyük insanların kurduğu değerler ile örülmüş öğretilerin oluşturduğu bir eğitim süzgecinden mi geçirmeliyiz?