AN'I YAŞAMAK

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Adem tarafından oluşturulan AN'I YAŞAMAK başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 10,976 kez görüntülenmiş, 227 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı AN'I YAŞAMAK
Konbuyu başlatan Adem
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan dragon

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Göreliliğin sunduğu çerçeveye göre gözlemcinin bakışından zaman geçiyor gibi görünür ancak nesneler ve olaylar aslında zaman boyutunun onları uzay içinde şartladığı şekilde hareket ederler
Zaman boyutunun nesneleri şartlaması ? Çok garip bir ifade...açıklarmısınız lütfen ?

Şimdi ZAMAN geçiyormu , geçmiyor mu ? Anlayamadım...

Zamanı, uzunluk, genişlik ve yükseklikten ibaret olan üç boyutlu uzay gibi kendi özelliğini sergileyen bir boyut olarak düşünmeniz gerekir

Madem zaman bir boyuttur , ölçülebilir demektir. Peki , zamanı ne ile ölçeriz ?

Zamanın ölçüsü nedir ?

İki cisim uzayda aynı koordinatta bulunabilirler, fakat aynı zaman içinde bu mümkün değildir

Evet , bir cismin bir yerde bulunabilmesi , ancak o yerin o cismi alabilecek bir boşluğa sahip olmasını gerektirir.

Bir cisim , bir yerde duruyorsa başka bir cismin orada olması imkansızdır. Ancak duran cisim giderse , yani mekanda bir DEĞİŞİM meydana gelirse , başka bir cisim o mekana yerleşebilir. Bu zamanın geçtiğini değil , mekanın değiştiğini gösterir...
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Bence bilim adamlarının , ZAMAN hakkında benim gördüklerimi görmüyor , anlamıyor olmaları imkansız.

Ancak onlar , zamanın bu kadar basit bir açıklaması olamayacağını ya da olmaması gerektiğini düşünerek ona olmadığı kadar büyük anlamlar yüklemişler diye düşünüyorum.

Gayet basit bir gözlem , insan ne geçmişi ne de geleceği , hayal ya da hatıra dışında yaşayamaz. Yaşadığımız sadece tek bir an var.

Bu gerçeği kim inkar edebilir ki ?

Ortada , apaçık olan bir gerçek bu. Bu gerçeği kabul edip , ona göre çıkarımlar yaparak ZAMAN hakkındaki bilmemiz gerekenleri öğrenebiliriz diye düşünüyorum.

Ancak , ZAMAN hakkında öyle büyük önyargılar var ki , bu bir tabuya dönüşmüş insanlık için.

Oysa bu yanılgı tüm insanları hakikatten ve onun getireceklerinden ebediyyen mahrum bırakıyor...
 

Ruairi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Tem 2023
Mesajlar
19
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Yaş
24
Konum
İstanbul
Zaman boyutunun nesneleri şartlaması ? Çok garip bir ifade...açıklarmısınız lütfen ?

Şimdi ZAMAN geçiyormu , geçmiyor mu ? Anlayamadım...
Zaman, referans çerçevelerine göre geçiyor gibi görünür demiştim size. Buna sebep olan, kütle ve enerjinin varlığında uzay dokusunun kavislenmesidir. Görelilik dediğimiz temelde bundan ibaret.
Madem zaman bir boyuttur , ölçülebilir demektir. Peki , zamanı ne ile ölçeriz ?

Zamanın ölçüsü nedir ?
Zamanın ölçüsü, gözlemcinin hızı ve kütleçekim alanının varlığıdır. Bu ölçümler için özel ve genel görelilik kullanılır.

Gözlemci hızının ölçümü Lorentz dönüşümü ile ifade edilir:
v' = (v - u) / (1 - (v * u / c^2))
Bu denklemde v' gözlemci hızı, u, hareketli nesne, c ise bildiğiniz gibi ışığın uzay boşluğundaki hızıdır.

Kütleçekim denklemleri, yani genel görelilik ise çok daha karmaşık ölçüm yöntemlerine sahip. Örneğin;
Δt' = Δt * √(1 - (2GM / (rc^2)))
denklemi ile, uzay istasyonunda ikamet eden bir astronotun kolundaki saati ölçebiliriz. Bu denklemde delta-t' astronotun, delta-t gözlemcinin saatidir. G kütleçekimi, M kütleyi, r gözlemci ile astronotun uzaklığını, c ise yine ışık hızını ifade eder. Bu denklem zaman genişlemesi dediğimiz olgunun matematiksel bir ifadesidir.

Evet , bir cismin bir yerde bulunabilmesi , ancak o yerin o cismi alabilecek bir boşluğa sahip olmasını gerektirir.

Bir cisim , bir yerde duruyorsa başka bir cismin orada olması imkansızdır. Ancak duran cisim giderse , yani mekanda bir DEĞİŞİM meydana gelirse , başka bir cisim o mekana yerleşebilir. Bu zamanın geçtiğini değil , mekanın değiştiğini gösterir...
Zamanı bir boyut olarak düşünürseniz farklı şekilde bakacaksınız. Görelilikte zaman da tıpkı uzay gibi bir koordinat ifadesidir.

Time_dilation_spacetime_diagram02.gif


Bence bilim adamlarının , ZAMAN hakkında benim gördüklerimi görmüyor , anlamıyor olmaları imkansız.

Ancak onlar , zamanın bu kadar basit bir açıklaması olamayacağını ya da olmaması gerektiğini düşünerek ona olmadığı kadar büyük anlamlar yüklemişler diye düşünüyorum.
Yüklenilen anlam yapılan deneylerde uzayın sahiden kavislendiğinin gözlemlenmesinden kaynaklı. Matematik deneylerden önce bunu zaten öngörüyordu.
Gayet basit bir gözlem , insan ne geçmişi ne de geleceği , hayal ya da hatıra dışında yaşayamaz. Yaşadığımız sadece tek bir an var.

Bu gerçeği kim inkar edebilir ki ?
Şöyle bir senaryo düşünün; uzayda, çok büyük bir kütleçekim alanı etkisindeki bir kişi, bu alanın dışında bulunan bir başkasıyla gerçek zamanlı görüntülü arama yapıyor olsun. Bu kişinin ekranda göreceği şey katlarca hızlandırılmış bir film gibi olacaktır. Yani bir nevi geleceği görecektir. Diğer uçtaki kişi ise yavaşlatılmış bir film izleyecektir. Bu noktada konuşarak iletişim kurmaları mümkün olmaz. Dolayısıyla yaşanılan tek bir an değildir. Burada siz AN derken, sadece bilincin tecrübe edilişini kastetmiş oluyorsunuz...
Ortada , apaçık olan bir gerçek bu. Bu gerçeği kabul edip , ona göre çıkarımlar yaparak ZAMAN hakkındaki bilmemiz gerekenleri öğrenebiliriz diye düşünüyorum.

Ancak , ZAMAN hakkında öyle büyük önyargılar var ki , bu bir tabuya dönüşmüş insanlık için.

Oysa bu yanılgı tüm insanları hakikatten ve onun getireceklerinden ebediyyen mahrum bırakıyor...
Görelilik önyargıya değil, matematiğe dayanıyor. Matematiğin sunduğu sonuçlar gözlemlerle örtüşüyor. Keza kuantum bilimi için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Şu andaki bilimin amacı bu iki bakış açısını birleştirebilmektir...
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Zamanın ölçüsü, gözlemcinin hızı ve kütleçekim alanının varlığıdır.

Gözlemcinin hızı ve kütleçekim alanının , kusura bakmayın ama benim , zamanın ölçüsü nedir ? Sorumla hiç bir alakası yok.

Bu olsa olsa , görelilik teorisine göre , farklı hızlardakı iki cismin aynı zamana sahip olmadığıni gösteren bir deneyde kullanılan verilerdir.

Gözlemci hızının ölçümü Lorentz dönüşümü ile ifade edilir:
v' = (v - u) / (1 - (v * u / c^2))
Bu denklemde v' gözlemci hızı, u, hareketli nesne, c ise bildiğiniz gibi ışığın uzay boşluğundaki hızıdır.

Gözlemci hızının ZAMAN konusuyla alakası , değişimin zamanı meydana getirdiğini daha güzel anlatıyor..

Kütleçekim denklemleri, yani genel görelilik ise çok daha karmaşık ölçüm yöntemlerine sahip. Örneğin;
Δt' = Δt * √(1 - (2GM / (rc^2)))
denklemi ile, uzay istasyonunda ikamet eden bir astronotun kolundaki saati ölçebiliriz. Bu denklemde delta-t' astronotun, delta-t gözlemcinin saatidir. G kütleçekimi, M kütleyi, r gözlemci ile astronotun uzaklığını, c ise yine ışık hızını ifade eder. Bu denklem zaman genişlemesi dediğimiz olgunun matematiksel bir ifadesidir

Burada da zamanın mutlak olmayışı var

Yüklenilen anlam yapılan deneylerde uzayın sahiden kavislendiğinin gözlemlenmesinden kaynaklı. Matematik deneylerden önce bunu zaten öngörüyordu.


Şöyle bir senaryo düşünün; uzayda, çok büyük bir kütleçekim alanı etkisindeki bir kişi, bu alanın dışında bulunan bir başkasıyla gerçek zamanlı görüntülü arama yapıyor olsun. Bu kişinin ekranda göreceği şey katlarca hızlandırılmış bir film gibi olacaktır. Yani bir nevi geleceği görecektir. Diğer uçtaki kişi ise yavaşlatılmış bir film izleyecektir. Bu noktada konuşarak iletişim kurmaları mümkün olmaz. Dolayısıyla yaşanılan tek bir an değildir. Burada siz AN derken, sadece bilincin tecrübe edilişini kastetmiş oluyorsunuz..

Şimdi , görüntülü konuşma yapan iki kişinin birbiriyle düzgün bir iletişime geçememesi , yaşanan birden fazla AN olduğunu göstermez. Sadece iletişimin kopuk olduğu anlamına gelir ki , bu yaşanan tek AN da ki olaylardan biridir.

Yaşanan tek anda her bir gözlemci yaşanan olaylar içerisinde , kendi görüş alanlarına giren kısmı görürken , tüm alemde meydana gelen olayların , görüş alanları kısıtlı bulunan her insan tarafından görülmesi mümkün değildir.

Ancak yaşanan o tek anda , tüm insanların görebileceği bir olay meydana geliyorsa herkes buna şahit olur.

Görelilik önyargıya değil, matematiğe dayanıyor. Matematiğin sunduğu sonuçlar gözlemlerle örtüşüyor. Keza kuantum bilimi için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Şu andaki bilimin amacı bu iki bakış açısını birleştirebilmektir

Mutlak bir zamanın olduğu NEWTON tarafından kabul edilmiş EINSTEIN a kadar , bütün hesaplamalar buna göre yapılmışken , einstein yüzlerce yıllık yanılgıyı sonlandırmış ve zamanın mutlak olmadığını özel ve genel İZAFİYET teorileriyle ortaya koymuştur.

İzafiyet teorisine göre , mutlak bir zaman yoktur , ZAMAN , MEKAN ve HAREKET birbirleriyle bağıntılı , izafi bir şekilde oluşmaktadır.

Bu da zaten benim anlatıp durduğum olaydan başka bi şey değildir.

İzafiyet teorisi , benim savımı güçlendirmektedir kısacası.

Zaman, referans çerçevelerine göre geçiyor gibi görünür demiştim size

Ben buradan ZAMAN geçmiyor demek istediğiniz anlamını çıkarıyorum ki , bu da sadece tek bir AN olduğunu kabullenmeniz manasına geliyor.

Yanılıyormuyum ?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Daha önce yaşanan tek AN olayını anlatmak için film şeridi benzetmesini kullanmıştım.

Bunu çekilen bir filmin hard diske kaydedilmesi ve daha sonra da filmin bir insan tarafından seyredilmesi örneğiyle de açıklayabiliriz.

Hard diske kaydedilen filmde , filmin tüm anları bulunmakta , başlangıç ve son birarada durmaktadır.

Hepsi bir arada bulunmasına rağmen , filmin belirli bir senaryoya göre , sebep - sonuç ilişkisi gözetilerek kare kare belirli bir sırayla ilerletilmesi gerekir.

İşte bizim filmi seyrederken , filmin tüm anlarını aynı anda görmemiz mümkün olmadığından , filmi kare kare (AN - AN) izlememiz gerekir. Buradan bizim için filmde bir geçmiş gelecek (ZAMAN) algısı oluşur.

filmi seyrederken , her bir kare öncekinin geleceği , sonrakinin geçmişi olarak hafızamıza yerleşir.

Oysa film bütündür , geçmiş ve gelecek bir arada bulunmaktadır...
 

Ruairi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Tem 2023
Mesajlar
19
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Yaş
24
Konum
İstanbul
Ben buradan ZAMAN geçmiyor demek istediğiniz anlamını çıkarıyorum ki , bu da sadece tek bir AN olduğunu kabullenmeniz manasına geliyor.

Yanılıyormuyum ?
Bahsettiğimiz kuram zamanın uzaydan yalıtılamayacağını, onun kütle ve enerji ile ilgili oldugunu ifade etmektedir. Görelilik, uzayın, farklı koordinatlarda farklı miktarlara göre aldığı kavislerden meydana gelir. Uzayın bu yapısına göre ise evrensel bir şimdiden söz etmek mümkün değildir. Özel görelilikte bunu ifade eden denklemler mevcuttur. Örneğin bir referans çerçevesinden eşzamanlı olarak algılanan birden fazla olay hareket halindeki gözlemci için eşzamanlı olarak algılanmayabilir. Kısaca her gözlemci kendi algı çerçevesine sahiptir. Neticede görelilikte evrensel bir AN söz konusu edilemez.

Ben yine de meraklandım. Siz AN kelimesi ile nereye varmak istemektesiniz, bunu açıklayın. Sürekli tekrar ettiğiniz yaşanan tek bir AN bize ne sağlıyor ve bunun kütleçekim ya da zaman genişlemesiyle ilgisi nedir?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Hep söylediğim gibi , yaşanan o tek AN , zamanın en küçük birimi olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü ZAMAN , bu kurama göre sadece sebep sonuç ilişkisinin var olduğunu düşünmemizi , ya da yaşamamızı sağlayan bir yanılsamadan ibarettir.

Sebep sonuç ilişkisinin varlığı aslında bir gerçek olmakla birlikte VAR edilen bir olgudur. Yani her an ortadan kaybolabilir , hiç bir zaman MUTLAK değildir.

Kuantum fiziğini incelerseniz , orada hiç bir şey MUTLAK değildir. Sadece OLASILIK lar vardır ki , bu SONSUZ olasılıklar arasından birini görüyoruz.

Kisacası ben AN dediğimde , tüm alemin belli bir şekilde VAR olur olmaz YOK olmasını , ardından önceki varlığı da içinde barındırarak yeni bir varlıkla tekrardan varlığa geçmesini kastediyorum.

Bu var olup yok olmalar öyle hızlı olmaktadır ki , biz olanların SÜREKLİ olduğu zannına kapılmaktayız.

Bir floresan ışığının yanıp söndüğü halde sürekli yandıği yanılsaması gibi.

Akıp geçen bir ZAMAN olmadığına göre bizim AN dediğimiz , sürekli farklılaşım halindeki evrenin bir görüntüsüdür sadece.

Örneğin A noktasından B noktasına hareket eden bir cisim , A noktasında YOK olmakta , ve bu yok oluştan sonra herhangi bir zaman geçmeden B noktasında , A noktasında da bulunmuş bir cisim olarak var olmaktadır.

Evrensel bir ŞIMDİ zaten hiçbir zaman var olmayacaktır , çünkü her varlık için zaman , kendi mekanına ve hareketine göre oluşan bir KIYAS lama metodudur.

Bu kıyaslamaya ihtiyaç duyulur , çünkü alemde her varlığın birbiri ile ilgisi , bağı vardır.

Şimdilik burada bırakayım.

Müsait olduğumda devam ederim inş.
 

Ruairi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Tem 2023
Mesajlar
19
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Yaş
24
Konum
İstanbul
Sebep sonuç ilişkisinin varlığı aslında bir gerçek olmakla birlikte VAR edilen bir olgudur. Yani her an ortadan kaybolabilir , hiç bir zaman MUTLAK değildir.

Kuantum fiziğini incelerseniz , orada hiç bir şey MUTLAK değildir. Sadece OLASILIK lar vardır ki , bu SONSUZ olasılıklar arasından birini görüyoruz.
Sayın Adem kuantum matematiğinde olasılık dediğimiz sebep sonuç ilişkisinin her an ortadan kaybolabilir olması demek değil, siz bunu yanlış anlamışsınız.

Olasılık mevzusu, kuantum nesnelerinin pozisyon ve momentumuyla ilgilidir ve yapılan ölçüm ile matematiksel dalgafonksiyonunun çöküşünü ifade eder. Bu olgunun makroskopik boyuttaki cisimlerle bir ilgisi yoktur, yani şeyler sebepsizce ortadan kaybolmazlar. Evrenin tarihinde böyle bir şey söz konusu olmamıştır.

Kisacası ben AN dediğimde , tüm alemin belli bir şekilde VAR olur olmaz YOK olmasını , ardından önceki varlığı da içinde barındırarak yeni bir varlıkla tekrardan varlığa geçmesini kastediyorum.
Bu söylediklerinize kuantum mekaniğini dayanak alıyorsanız dediğim gibi yanlış anlamışsınız. Kuantum mekaniği dediğimiz, kuantum sistemlerine ya da tekil parçacıkların davranışlarına dair yapılan matematiksel bir tariftir. Kuantumdan gelen hiçbir veri makroskopik evrende işleyen klasik fizik yasalarını ortadan kaldırmaz. Kuantum biliminin, evrenin var olur olmaz yok olduğu, sonra tekrar var olduğu gibi bir söylemi yoktur. Bu düşünceniz ne matematikle, ne de sağduyuyla örtüşür ve tamamen anlamsızdır.
Bir floresan ışığının yanıp söndüğü halde sürekli yandıği yanılsaması gibi.
Floresan ışığının yanıp sönmesi bozuk, kırık ya da eski olmasından kaynaklanabilir. Gerçi kurmak istediğiniz benzetmede görüntü devamlılığından bahsediyorsunuz fakat söylediğim gibi evren için böyle bir durum söz konusu değildir.
Örneğin A noktasından B noktasına hareket eden bir cisim , A noktasında YOK olmakta , ve bu yok oluştan sonra herhangi bir zaman geçmeden B noktasında , A noktasında da bulunmuş bir cisim olarak var olmaktadır.
Böyle bir olgu ne fiziksel ne de matematiksel olarak mümkün değildir. Siz bunları nereden çıkarıyorsunuz? Söylediğiniz şey ile bir ilgisi de yok ama yine kuantumdaki dolanıklık gibi kavramlar da evrenin temel calışma ilkelerinin ihlal edilebileceğini ifade etmezler. Alakasız kavramları birbirine karıştırmayalım, ama örneğin, hiçbir nesne ya da bilgi ışıktan hızlı hareket edemez, ve kuantum da bu açıdan fizik kanunlarını ihlal edebilecek herhangi bir mekanizmanın varlığını bize bildirmiyor.
Evrensel bir ŞIMDİ zaten hiçbir zaman var olmayacaktır , çünkü her varlık için zaman , kendi mekanına ve hareketine göre oluşan bir KIYAS lama metodudur.

Bu kıyaslamaya ihtiyaç duyulur , çünkü alemde her varlığın birbiri ile ilgisi , bağı vardır.

Şimdilik burada bırakayım.

Müsait olduğumda devam ederim inş.
Yaşanan tek bir AN ile nereye varmak istediğinizi açıklarsanız makbule geçecek. Yani biz burada neyi tartışıyoruz? Anlatmak istediğiniz asıl şey nedir?
 
Son düzenleme:

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Sayın Adem kuantum matematiğinde olasılık dediğimiz sebep sonuç ilişkisinin her an ortadan kaybolabilir olması demek değil, siz bunu yanlış anlamışsınız

Kusura bakmayin ama siz yanlış anlamış olamazmısınız ?

Sayın Adem kuantum matematiğinde olasılık dediğimiz sebep sonuç ilişkisinin her an ortadan kaybolabilir olması demek değil, siz bunu yanlış anlamışsınız.

Olasılık mevzusu, kuantum nesnelerinin pozisyon ve momentumuyla ilgilidir ve yapılan ölçüm ile matematiksel dalgafonksiyonunun çöküşünü ifade eder. Bu olgunun makroskopik boyuttaki cisimlerle bir ilgisi yoktur, yani şeyler sebepsizce ortadan kaybolmazlar. Evrenin tarihinde böyle bir şey söz konusu olmamıştır

Makro evreni oluşturan , mikro evren değilmidir ?
Bu söylediklerinize kuantum mekaniğini dayanak alıyorsanız dediğim gibi yanlış anlamışsınız. Kuantum mekaniği dediğimiz, kuantum sistemlerine ya da tekil parçacıkların davranışlarına dair yapılan matematiksel bir tariftir. Kuantumdan gelen hiçbir veri makroskopik evrende işleyen klasik fizik yasalarını ortadan kaldırmaz. Kuantum biliminin, evrenin var olur olmaz yok olduğu, sonra tekrar var olduğu gibi bir söylemi yoktur. Bu düşünceniz ne matematikle, ne de sağduyuyla örtüşür ve tamamen anlamsızdır.

Ben bu gerçekleri anladığımda QUANTUM mekaniğinden haberim yoktu.

Floresan ışığının yanıp sönmesi bozuk, kırık ya da eski olmasından kaynaklanabilir. Gerçi kurmak istediğiniz benzetmede görüntü devamlılığından bahsediyorsunuz fakat söylediğim gibi evren için böyle bir durum söz konusu değildir

Elektrik şebekesi 50 Hz frekansta çalışır. Bu da elektrikle çalışan lambaların sn de 50 defa yanıp söndüğü anlamına gelir. Yoksa bundan haberiniz yokmuydu ?

Böyle bir olgu ne fiziksel ne de matematiksel olarak mümkün değildir. Siz bunları nereden çıkarıyorsunuz? Söylediğiniz şey ile bir ilgisi de yok ama yine kuantumdaki dolanıklık gibi kavramlar da evrenin temel calışma ilkelerinin ihlal edilebileceğini ifade etmezler. Alakasız kavramları birbirine karıştırmayalım, ama örneğin, hiçbir nesne ya da bilgi ışıktan hızlı hareket edemez, ve kuantum da bu açıdan fizik kanunlarını ihlal edebilecek herhangi bir mekanizmanın varlığını bize bildirmiyor

Bu kadar basit ve gözünüzün önündeki bir gerçeği görüp anlayamamınıza inanamıyorum..

Alemde hiç bir şey , iki anda aynı varlık değildir. Her şey her anda değişmektedir.

Bunu kendinize bakarak da görebilirsiniz..

Bir zamanlar bebektiniz değil mi ? Her an farklılaştinız ve şu anki durumunuza geldiniz.

Peki , bebek RUARİ şimdi nerde ?

Bu soruya cevap verebilirseniz , beni anladınız demektir.

Yaşanan tek bir AN ile nereye varmak istediğinizi açıklarsanız makbule geçecek. Yani biz burada neyi tartışıyoruz? Anlatmak istediğiniz asıl şey nedir

Benim bir yere varmak istediğim konusundaki niyet okuma girişiminizi tessüfle karşılıyorum.

Nereye varmak isteyebilirim ki ?

Yinede ben niyetimi açıklayayım...

Ben gördüklerimi , bildiklerimi paylaşmak ihtiyacı hissesiyorum. Gördüklerimde yanıldığım noktalar varsa , belki birisi çıkar da şurada yanılıyorsun , çünkü şundan dolayı , ya da belki , surada şu da şöyle olur o zaman diyebilecek birilerini arıyorum sadece...

Dediğiniz gibi , esenlikler dilerim...
 

dragon

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eki 2022
Mesajlar
441
Tepkime puanı
27
Puanları
28
Konum
dünya
Üniversite Bölümü
Sosyoloji
Ünvan
dünyalı
Yaşanan tek bir AN ile nereye varmak istediğinizi açıklarsanız makbule geçecek. Yani biz burada neyi tartışıyoruz? Anlatmak istediğiniz asıl şey nedir?

Arabın yoktan var eden "tanrısını" tartışıyorsunuz. :ROFLMAO: Anlamadınız mı?

Ciddi ciddi bilim anlatıyorsunuz. Bilim ve üfürükten tayyarenin aynı ringe çıkması.


4,5 milyar yaşında dünyada "balçıktan İnsanın(!) 7000 bin senelik" tarihi varmış.
 

Ruairi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Tem 2023
Mesajlar
19
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Yaş
24
Konum
İstanbul


Kusura bakmayin ama siz yanlış anlamış olamazmısınız ?
Sayın Adem, koyduğunuz videodaki arkadaş neyden bahsettiğini bilmeden konuşuyor. Bu konulara merakınız varsa ciddi bilimsel kaynaklar kullanmanız lazım.
Makro evreni oluşturan , mikro evren değilmidir ?
Evet öyledir fakat makro ve mikro ölçekler için kullanılan bilimsel çerçeveler farklıdır, henüz tamamlanmış bir teoriye sahip değiliz. Size dediğim gibi dalgafonksiyonunun çöküşü, bir parçacığın enerji durumunun matematiksel bir dalga olarak düşünülmesi ile ilgilidir, yani kısaca dalga dediğimiz matematiksel bir girdidir. Ölçüm gerçekleştiğinde dalganın fonksiyonu çöker, yani bir çıktı alınmış olur ve böylece belli bir değer elde edilir. Evrenin yok olup sonra var olması gibi bir durum söz konusu değil.
Ben bu gerçekleri anladığımda QUANTUM mekaniğinden haberim yoktu.
Gerçekleri anlamakla anladığınızı düşünmek farklıdır. İkinci durum bilgisizlikten, ya da yanlış öğrenmiş olmaktan kaynaklanır. Bir şeyi anladığınızı düşünmeden önce konuyla ilgili tüm parametrelere eksiksizce hakim olduğunuzdan emin olun.
Elektrik şebekesi 50 Hz frekansta çalışır. Bu da elektrikle çalışan lambaların sn de 50 defa yanıp söndüğü anlamına gelir. Yoksa bundan haberiniz yokmuydu ?
Haberim yoktu, tahmin ediyorum dünyadaki diğer elektrik teknisyenlerinin de haberleri yoktur. Şebeke frekansı lambaların saniyede 50 defa yanıp söndüğü anlamına gelmez. 50hz (bazı yerlerde 60hzdir) şebekedeki periyodik döngü hızının ifadesidir, yani saniyede 50 defa +'dan -'ye ve -'den tekrar +'ya hareketini tamamlayarak dönen akımdan bahsediyorsunuz. Frekansın yanıp sönme gibi bir olayla alakası yoktur ve zaten kullandığımız ampuller de söylediğiniz şekilde çalışmazlar, sürekli ve sabit olarak yanarlar.

Bu kadar basit ve gözünüzün önündeki bir gerçeği görüp anlayamamınıza inanamıyorum..

Alemde hiç bir şey , iki anda aynı varlık değildir. Her şey her anda değişmektedir.

Bunu kendinize bakarak da görebilirsiniz..

Bir zamanlar bebektiniz değil mi ? Her an farklılaştinız ve şu anki durumunuza geldiniz.

Peki , bebek RUARİ şimdi nerde ?

Bu soruya cevap verebilirseniz , beni anladınız demektir.
Sayın Adem her şeyin değiştiğini herkes zaten biliyor. Bunun nesini anlamayalım? Siz hangi ana fikri anlatma gayesiyle bunu vurguladığınızdan bahsedin.
Benim bir yere varmak istediğim konusundaki niyet okuma girişiminizi tessüfle karşılıyorum.

Nereye varmak isteyebilirim ki ?
Tartışmanın sonucuna varmak istemiyor musunuz?
Yinede ben niyetimi açıklayayım...

Ben gördüklerimi , bildiklerimi paylaşmak ihtiyacı hissesiyorum. Gördüklerimde yanıldığım noktalar varsa , belki birisi çıkar da şurada yanılıyorsun , çünkü şundan dolayı , ya da belki , surada şu da şöyle olur o zaman diyebilecek birilerini arıyorum sadece...

Dediğiniz gibi , esenlikler dilerim...
Yanıldığınız noktaları belirtiyorum, zaten tartışmanın işlevi budur.
 
Son düzenleme:

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
@Ruairi ,

Daha fazla yorulmamıza gerek olduğunu samıyorum...

Hep dediğiniz gibi , esenlikler dilerim...
 

Ruairi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Tem 2023
Mesajlar
19
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Yaş
24
Konum
İstanbul
Yani boşa mı konuşmuş olduk bu kadar? Ben, sizi pek samimi bulmadım... Pekala o zaman size de esenlikler.
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28

Bu videoyu ilk kez izledim , herkes izlemeli bence .. Hele sonu çok çarpıcı.

Bu arada @RUAİRİ , elbette boşuna konuşmadık , ayni düzlemde olmadığımızı ve birbirimizi ikna etmenin bir yolunun olmadığını anladık.

Nezaketiniz ve saygılı duruşunuz için teşekkür ediyorum...
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Eğer akıp geçen bir ZAMAN yoksa ( ki bence yoktur ) , ve hayatımıza bunu bilerek devam ediyorsak , acaba bu bize ne katar ?

Öncelikle akıp geçen ZAMAN fikri bizden ne götürmektedir , onu inceleyelim...

Akıp geçen ZAMAN yanılgısı ilk olarak , bilinç altımızda daima bilinemeyen , tanımlanamayan ancak hayatımızı yönettiğini düşündüğümüz kocaman bir UCUBE ile yaşamamıza neden olur.

Bu ise insan için en büyük , en sorunlu meselelerden biridir.

Akıp geçen zaman yanilgısıyla yaşayan insan , kendisine ZAMAN denilen ve ne olduğu , nasıl ve neyi neden yaptığı bilinmeyen , hiç bir kuralı olmayan görünmez bir olgunun esareti altında yaşadığı yanılgısına kapılır.

Mesela , " Zaman geçmiyor .. " , " Nasıl zaman geçiriyorsun ? " gibi cümleler bu insanlar tarafından hep kullanılır.

Yani bu yanılgı ile yaşayan insanlar , zaman geçmediği için sıkıldıklarını , zamanı geçirmek için bir şeyler yapmaları gerektiğini düşünürler.

Onlara göre , hoşlanmadıkları bir durum karşısında kaldıklarında ZAMAN geçmemektedir.

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Aslında insanların bekledikleri ZAMAN ın geçmesi değil , olmasını bekledikleri bir olaydır. Gerçekte insanlar akıp geçen bir zamanın olmadığınin farkinda olmakla birlikte , oluşmuş tabular insanlarda hep bir kafa karışıklığına neden olur...

Einstein da dediği gibi , ZAMAN illüzyonu o kadar kuvvetlidir ki insanların gerçeği görebilmesi neredeyse imkansız hale gelir.

Oysa insanlarin çoğu , gördüklerinden başkasına inanmazken onlara , gözlerinin önüdeki gerçekleri kabul ettirmek oldukça zor ...

İnsanlar her şeyin , her an değiştiğini kabul etseler bile , ZAMAN olgusunun akıp geçen ve kendiliğinden varlığı olan bir şey olmadığını anlayamamaktadir.

Zaman dediğimiz şeyin akıp geçen bir şey olmayıp , önce - sonra , sebep - sonuç ilişkisini kurabileceğimiz bir kıyas metodu olabilmesi , yani o nun , gerçek anlamını bulabilmesi ancak , gördüğümüz alemin göründüğü her halin YOK olarak , yeni bir varlıkla tekrar VAR olması ile mümkün olabilir.

Yani her şey , var olur olmaz yok olmakta , ve yok olur olmazda yeni bir varlıkla yeniden VAR olmaktadır.

50 hertz frekansla çalışan elektrik lambaları da saniyede 50 defa yanıp sönmektedir ki , onu daima yanıyor gibi görürüz.

Alemde bize böyle görünmektedir.

Bunu gayet basit bir gözlemle ispatlayabiliriz.

Daha önce de anlattığım bu gözlemde , insanın bilinçli ve hafıza sahibi bir varlık olarak , doğduğunda bir bebek iken , her an değişime uğrayak yetişkin bir insan olduğunu herkes kabul eder.

Çok hızlı değişen insan , hafızasında biraz geriye gittiğinde kendisinin bir ÇOCUK olduğunu kolaylıkla hatırlayabilir.

Peki o ÇOCUK şimdi nerededir ?

O çocuk YOK olmuştur....

Şu an olmayan o çocuğa " Benim şu kadar sene önceki halim.." deriz..

Bu gözlem aklı ve mantığı olan bilinçli hiçbir insanın reddemeyeceği açık bir geŕçek olarak bize , kainatın her an YOK edilip , yeni bir varlıkla yeniden VAR edildiğini haykıran bir delildir.
 
Son düzenleme:

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Bu gözlem aklı ve mantığı olan bilinçli hiçbir insanın reddemeyeceği açık bir geŕçek olarak bize , kainatın her an YOK edilip , yeni bir varlıkla yeniden VAR edildiğini haykıran bir delildir.

Aslında bu gerçek , kavrayamadığımız her şeyin cevabı olarak karşımızda iken biz ,hayır bu gerçek olamaz deyip GERÇEĞİ arayıp durmaktayız.

Burada dikkat edilmesi gereken bir şey var , o da YOK luk kavramıdır. Yokluk kavramı ile ilgili olarak bilmemiz gereken şey şudur ki , MUTLAK bir YOKLUK tan hiçbir zaman bahsedilemez.

Çünkü YOK dediğimiz şey kendinde zaten bir VAR lıktır. Olmayan bir şeyi biz YOK diye isimlendiremeyiz .

Yokluk sadece GÖRÜNMEZ oluşun bir ifadesidir.

O halde YOK olan çocuk haliniz şu an sadece görünmez durumda ve alemin bu bilinç düzeyimizle bilemediğimiz bir yerinde bizim için görünmez bir durumda beklemektedir.

Bu , hafıza ve bilinç düzeyi çok kuvvetli bir insan geçmişe ve geleceğe gidebilir çıkarımını kolaylıkla yapabiliriz demektir.
 
Son düzenleme:

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Yaşadığı sürece insan eğer akıp geçen bir ZAMAN a inanıyorsa , bir çok soru ya cevapsız kalır , ya da yanlış cevaplar insanı tatminsiz bırakır.

Örneğin insanlar kişiyi yaşlandıranın hep ZAMAN olduğunu düşünür. O nun için hep bir şeyleri ACELE ile yapmak zorundadır.

Acelecilik , her zaman kötü bir şeydir ve insanı hep yanlış yapmaya sürükler. Acele ile yaptığı her şey kötü sonuçlanır insan için.

Zamanın aktığını düşünen insan bir şeyler için hep ACELE etmelidir. Böylece acelicilik , insana acele etmeden kolaylıkla planlayıp yapabileceği her şeyi unutturur , doğru ve tam düşünemeyen insan hep hataya düşer. Hataya düştükçe telaşlanır , çünkü yeterince ACELE etmemiştir.

Bu gitgide insanda PSİKOLOJİK sorunlar oluşturmaya başlar.

Günümüz toplumunun hali budur...
 
Son düzenleme:
T

TENTEN

Ziyaretçi
Yaşadığı sürece insan eğer akıp geçen bir ZAMAN a inanıyorsa , bir çok soru ya cevapsız kalır , ya da yanlış cevaplar insanı tatminsiz bırakır.

Örneğin insanlar kişiyi yaşlandıranın hep ZAMAN olduğunu düşünür. O nun için hep bir şeyleri ACELE ile yapmak zorundadır.

Acelecilik , her zaman kötü bir şeydir ve insanı hep yanlış yapmaya sürükler. Acele ile yaptığı her şey kötü sonuçlanır insan için.

Zamanın aktığını düşünen insan bir şeyler için hep ACELE etmelidir. Böylece acelicilik , insana acele etmeden kolaylıkla planlayıp yapabileceği her şeyi unutturur , doğru ve tam düşünemeyen insan hep hataya düşer. Hataya düştükçe telaşlanır , çünkü yeterince ACELE etmemiştir.

Bu gitgide insanda PSİKOLOJİK sorunlar oluşturmaya başlar.

Günümüz toplumunun hali budur...
Zaman mekanda(uzayda) alınan yoldur.
Bir saniye yaklaşık ışığın 300 000 000 metre civarında aldığı yola eşittir.
Eskiden dünyanın kendi etrafında aldığı açısal yolun 86400 de birine eşitti.
Hareket yoksa zamanda yoktur.
Hareket olan yerde yıpranma(fiziksel hasarlar,kimyasal reaksiyon hataları vb) olur. Yaşlılığın sebebi bu. :)
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Zaman mekanda(uzayda) alınan yoldur.
Bir saniye yaklaşık ışığın 300 000 000 metre civarında aldığı yola eşittir.
Eskiden dünyanın kendi etrafında aldığı açısal yolun 86400 de birine eşitti.
Hareket yoksa zamanda yoktur.
Hareket olan yerde yıpranma(fiziksel hasarlar,kimyasal reaksiyon hataları vb) olur. Yaşlılığın sebebi bu. :)

Tenten , ortalarda yoktun hoşgelmişsin..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst