Türkiye Felsefe Bölüm Başkanları Çalıştayı

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe kategorisinde Objectivity tarafından oluşturulan Türkiye Felsefe Bölüm Başkanları Çalıştayı başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,956 kez görüntülenmiş, 16 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe
Konu Başlığı Türkiye Felsefe Bölüm Başkanları Çalıştayı
Konbuyu başlatan Objectivity
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Objectivity

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Ülkemizde felsefeye gereken ilgi ve önemin verilmemesi sebebi ile 22-23 Kasım tarihleri arasında, Erciyes Üniversitesi (ERÜ)’nde 60 bölüm başkanının katılacağı bir çalıştay gerçekleştirilecek. Konu ile ilgili detayları aşağıdaki haberde bulabilirsiniz.

Konuya ilave olarak Marmara Üniversitesi Doç. Dr. Şevki Işıklı'nın, felsefenin Türkiye'deki durumu hakkında verdiği son röportajı da ekliyorum. Videoda felsefenin halka indirgenemiyor olması ve günümüz felsefecilerinin ülkenin problemlerine uzak kalışı gibi konulara değinmiş, beraberinde de çözüm önerileri sunmuş.



Felsefe Bölümlerinin Sorunları Kayseri'de Konuşulacak - Erciyes Üniversitesi / 22-23 Kasım 2018

Türkiye’de ilk kez, felsefe bölüm başkanlarının katılacağı bir çalıştay düzenlenecek. Erciyes Üniversitesi (ERÜ)’nde 60 bölüm başkanının katılacağı çalıştayda, felsefe bölümlerinin kapanma tehlikesi, felsefe öğrencilerinin istihdam sorunu ve Türkiye’de felsefeye bakış açısına dair ortak bir rapor hazırlanacak.

ERÜ ev sahipliğinde, 22-23 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Türkiye Felsefe Bölüm Başkanları Çalıştayına 60’a yakın bölüm başkanı, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Milli Eğitim Bakanlığında felsefe ile ilgili olan bürokratlar ve çok sayıda akademisyen ile felsefe bölümü öğrencisi katılacak.


Türkiye’de ilk kez böyle bir çalıştayın düzenlendiğini belirten ERÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Arslan Topakkaya, dönem başından itibaren öğrenci alan 55 felsefe bölümünün, birinci ve ikinci öğretim olmak üzere 30’a yakınının kapanmasından ve öğrencilerin karşı karşıya kaldığı istihdam sorunundan dolayı bir araya gelme kararı aldıklarını söyledi. Çalıştayda başlıca Türkiye’de felsefeye yaklaşım; ilköğretim, ortaöğretim ve lisede felsefe eğitimi, felsefe öğrencilerinin istihdam sorunları, yüksek lisans ve doktora eğitiminde felsefe öğrencilerinin karşılaştığı sorunlar, felsefe bölümü akademisyenlerinin toplumla ilişkiler, felsefi danışmanlık konularının ele alınacağını dile getiren Topakkaya, şunları söyledi:

“Çalıştay çok yönlü bir çalıştay olacak. İlköğretim, ortaöğretim ve yüksekokullarda felsefe öğretimi ilk başlığımız. İlköğretimde ‘düşünce eğitimi’, ‘insan hakları’, ‘değerler eğitimi’ ve ‘adalet’ dersleri var. Bu dersler genel seçmeli olduğu için açılmayan dersler ama aslında hepsi çok önemli. Dolayısıyla bu derslerin tercih edilmesi durumunda ilköğretimde de 8’inci sınıfa kadar olan kısımda felsefe mezunlarının istihdamı söz konusu olabilir. Ortaöğretimde yani lisede bu yıldan itibaren zorunlu felsefe saatleri 2 saatten 4 saate çıkarıldı. Dolayısıyla bu anlamda da bir istihdam artışını beklemekteyiz. Felsefe bölümü öğrencilerinin iş alanı gittikçe daraltılmaktadır. Ancak sosyoloji, psikoloji iktisat bölümlerinin de istihdam alanı giderek artmaktadır. Bizim çalıştaydaki en basit önerimiz, sosyoloji bölümü mezunlarının felsefe öğretmeni olmasının engellenmesi olacak. Bu zaten büyük bir haksızlık. Bunun dışında felsefi danışmanlık konusu tartışılacak. Bu, 2000’li yıllarda Batı’da gündeme gelmiş olan çok yeni bir alan. Aynen bir psikolog nasıl bir klinik açıp terapi yapabiliyorsa, felsefe öğrencileri de insanların meselelerine çare bulabilecek. Ayrıca, yüksek lisans ve doktora eğitiminde felsefe öğrencilerinin karşılaştığı sorunlar, felsefe bölümü akademisyenlerinin toplumla ilişkisi, bu ilişkilerin daha alt düzeye yayılması konuları da tartışılacak.”

Ortaya çıkan rapor ilgili birimler ve basınla paylaşılacak
Topakkaya, çalıştayda konuşulan konulardan ortaya çıkan raporun, çalıştayın ikinci gününde basına bildirisi olarak sunulacağını ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Yüksek Öğretim Kurulu başta olmak üzere devletin ilgili birimlerine takdim edileceğini belirtti. Felsefe bölümlerinin sorunlarının tüm bölüm başkanlarının ortaklığında dile getirilmesinin ses getireceğine inandıklarını kaydeden Topakkaya, “Çalıştay sonucunda devletin ilgili birimleri felsefe bölümlerinin sorunlarıyla ilgili derli toplu bilgilere sahip olacak. Bunun için bir araştırma yapma, bir bürokrat görevlendirmek zorunda kalmayacak. Ayrıca çalıştayın Türkiye’de felsefenin yerinin korunması ve mevzi kaybetmemesi adına ciddi katkılarının olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Sonuç raporu 23 Kasım’da açıklanacak
Türkiye Felsefe Bölüm Başkanlar Çalıştayı 22-23 Kasım tarihlerinde ERÜ Edebiyat Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirilecek. 22 Kasım’da iki oturum halinde gerçekleştirilecek olan çalıştaydan çıkan sonuç raporu, 23 Kasım’da saat 14.00’da basın açıklaması biçiminde sunulacak. Rapor daha sonra devletin ilgili birimleri ile de paylaşılacak.

Kaynak:
 
Son düzenleme:

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
felsefe kavramı batılı ülkelerden çıkmış bir kavramdır, müslüman ülkelerde felsefenin gelişmesi
zor gibi gözüküyor, hristiyanların olduğu ülkelerde atheistlerle hristiyanlar dost olabiliyor
aynı evi paylaşabiliyorken müslüman ülkelerde ise:
atheistler kafirmişş zihniyetinde algılandıgı için düşmanca tartışmalar hatta küfürler havada uçuşucak
kadar ortamlar geriliyor, demekki sorun sadece islamdadır, diğer dinlerde atheistlere karşı
oldukça anlayışlı ve dost davranışlar olmaktadır. bu yüzden islam ülkelerinde
felsefe çok zayıf bir kapsamda gelişmiştir.

zaten felsefenin avrupada icat olmasıda herşeyi açıkça ispatlamıyormu?

felsefe tarihinde 1 tane müslüman felsefeci yoktur, oldugu iddia edilenlerde
daha önce yaşamış hristiyan ve yahudi felsefecilerden alıntı yaparak
felsefeci oldugunu düşünen bir takım islam düşünürleridir.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
İnsanlarımız felsefeyi sevmiyor. adam 50 yaşına gelmiş bomboş. gerçekten inanılmaz. bi hayat nasıl böyle yaşanır..
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
işyerinde çokca olan adamlar..sen değilsin tabiki sen burdasın. burda olan adam düşünen adamdır..

çok sevdiğim bir arkadaşımın kardeşinin 7 yıldır çalıştığı fabrika 1 hafta önce konkordato

ilan etti, 2 kız çocuguyla beraber kirayı ödüyemedi, işşiz kaldı tazmınat ve maaş vermediler.
gerçekten çok üzücü ve kahredici bir durum fakirlik, ben orta halliyim ne zengin? nedne? fakirim, bu arkadaş için yapabilicegım birşey yok ona iş bakmak dışında ama
durumları gerçekten çok kötü 2 kız çocugu var biri 2.5 yaşında biride 5 yaşında .
devletin yardımı aylık 150 tl şaka gibi yardım :) bakalım ne olucak?
bu durumu görünce iyiki evlenmemişim diyorum, insan evlenmeye korkuyor bu devirde.. :)
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Çocuklara Çizgi Filmlerle Felsefe Öğretilecek

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü tarafından Türkiye’de ilk kez düzenlenen Türkiye Felsefe Bölüm Başkanları Çalıştayı'nda, felsefe lisans eğitiminde ‘çocuklara felsefe’ dersine yer verilmesi ve çizgi film benzeri yapıtlarla çocuk yaşta felsefe eğitimine başlanılması kararı alındı.

22-23 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen ve 2 gün süren, 35’i bölüm başkanı olmak üzere yaklaşık 50 öğretim üyesinin katıldığı Türkiye Felsefe Bölüm Başkanları Çalıştayı’nda, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde felsefe eğitimine dair bir rapor oluşturuldu. Rapor sonuçları YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı ile paylaşıldı.

Bundan sonraki yıllarda farklı şehirlerde devam edecek olan çalıştay raporunun en çok dikkat çeken kararı, Unesco’nun 2007 yılında tüm dünyada başlattığı ‘Çocuklar İçin Felsefe’ etkinlikleri kapsamında yürütülecek olan çalışmalar oldu. Buna göre, felsefe lisans eğitiminde çocuklar için felsefeye dair en az bir dersin konulmasına ve TRT ile bağ kurularak, felsefi içerikli çizgi filmlerin yapılmasına yönelik faaliyetlerde bulunulmasına karar verildi. Ayrıca, belediyeler, STK’lar ve halk eğitim kurumlarında, 15 yaş altı çocuklar için felsefe kursları açılmasına ve bu kurslardaki eğitimlerin felsefe bölümü mezunları tarafından verilmesine dair tavsiyelerde de bulunuldu.

Düşünme eğitimi ve değerler eğitimi dersleri zorunlu olmalı
Çalıştaya ev sahipliği yapan ERÜ Felsefe Bölümü Başkanı Arslan Topakkaya, raporda alınan diğer tavsiye kararlarına dair şu bilgileri verdi:
“Şu anda Milli Eğitim Bakanlığının 7 ve 8’inci sınıflarında düşünme eğitimi, değerler eğitimi, insan hakları ve demokrasi, hukuk ve adalet dersleri var. Bu dersler seçmeli ve ne yazık ki bu dersleri felsefe bölümü mezunları vermemekte. Halbuki bunlar çok ciddi dersler, çalıştayda bu derslerin felsefe bölüm mezunları tarafından verilmesini ve en azından düşünme eğitimi ve değerler eğitimi derslerinin seçmeli halden zorunlu hale getirilmesini teklif ettik.”

Ortaöğretimdeki sosyoloji, mantık ve psikoloji dersleri açılmalı
“Ortaöğretimdeki 2 saatlik felsefe dersleri 4 saate çıkarıldı, bu çok önemli bir gelişme. Ama sosyoloji, psikoloji ve mantık dersleri seçmeli ve bu dersler maalesef birçok okulda açılmıyor. Bunların bir an önce açılmasını, eğer hiçbiri olamıyorsa da en azından doğru düşünme sanatı olarak mantık dersinin açılmasını istiyoruz.”

Sistematik felsefe ve felsefe tarihi derslerinin yerleri değişmeli
“4 saate çıkarılmasından dolayı 10 ve 11’inci sınıflarda felsefe dersi var ama 10’uncu sınıflarda ‘sistematik felsefe’ye, 11’inci sınıflarda da ‘felsefe tarihi’ dersine yer verilmiş. Halbuki bunun tam tersi olması gerekiyor. Öğrencinin ilk önce genel olarak felsefe tarihi bilgisini aldıktan sonra sistematik felsefeye geçmesi gerekir.”

Ders kitapları felsefe bölümü öğretim üyeleri tarafından hazırlanmalı
“Lise ders kitapları editörünün her halükarda felsefe bölümünde uzmanlaşmış bir öğretim üyesi olması gerekiyor ve mümkünse yazarların da öğretmenlerin görüşleri alınmak suretiyle felsefe öğretim üyeleri tarafından olması gerekiyor. Diğer bir tavsiyemiz de TYT ve YKS’de felsefe ve mantık sorularının sayısının artırılması ve bu sorunların bütün alanlar için geçerli olması.”

Felsefe dersleri sadece felsefe bölümleri mezunları tarafından verilmeli
“Felsefe bölümü mezunlarının ciddi anlamda istihdam sorunu var. Bunun en başında da sosyoloji mezunlarının felsefe öğretmeni olmaları ama tam tersi biçimde felsefe mezunlarının sosyoloji mezunlarına tanınan haklardan yararlanamaması geliyor. Sosyoloji bölümü mezunları 16 kredi felsefe dersi alarak felsefe öğretmeni olabiliyor ama felsefe mezunları 16 ya da 20 kredi felsefe dersi alarak sosyoloji bölümü mezunlarının yaptığı hiçbir işi yapamıyor. Bu haksızlığın acilen giderilmesi gerekiyor.”

Türkiye’de felsefi danışmanlık yaygınlaştırılmalı
“Aynı rehberlik ve psikolojik danışmanlık gibi, felsefe bölümü mezunlarının felsefi danışmanlık ve rehberlik yapabilmesine de imkan tanınmasını istiyoruz. Ki 90’lı yıllardan bu yana Batı’da felsefe mezunlarının aynen rehberlik ve psikolojik danışmanlık gibi muayenehaneleri ve klinikleri vardır, hasta kabulleri yaparlar.”

Açıköğretim felsefe ve sosyoloji mezunlarının öğretmen olmalarına müsaade edilmemeli
“Açıköğretim felsefe ve sosyoloji mezunlarının asla ve asla öğretmen olmalarına müsaade edilmemelidir. Doğası gereği bunlar örgün öğretim olmadığından dolayı formasyon olarak çok zayıf durumdadırlar. Bunlar 6-7 bin kontenjanı olan bölümler. Onlara bu hak verildiği zaman bu sefer örgün öğretimde eğitim alan felsefe mezunlarının iş imkanları ellerinden alınıyor. Bunun muhakkak surette engellenmesi gerekir.”

Raporda ayrıca, üniversitelerdeki tüm bölümlerin birinci sınıflarında ‘felsefeye giriş’ ve ‘etik’ dersine yer verilmesi ve felsefe lisans puan türünün eşit ağırlıktan çıkarılarak, sözel puana geçirilmesini tavsiye ettiklerini belirten Topakkaya, rapor sonuçlarının YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığına resmi yollardan ulaştırıldığını, önümüzdeki günlerde de yüz yüze yapılacak görüşmeler neticesinde gerekli çalışmaların başlatılacağını sözlerine ekledi.

Kaynak:
 

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
çok sevdiğim bir arkadaşımın kardeşinin 7 yıldır çalıştığı fabrika 1 hafta önce konkordato

ilan etti, 2 kız çocuguyla beraber kirayı ödüyemedi, işşiz kaldı tazmınat ve maaş vermediler.
gerçekten çok üzücü ve kahredici bir durum fakirlik, ben orta halliyim ne zengin? nedne? fakirim, bu arkadaş için yapabilicegım birşey yok ona iş bakmak dışında ama
durumları gerçekten çok kötü 2 kız çocugu var biri 2.5 yaşında biride 5 yaşında .
devletin yardımı aylık 150 tl şaka gibi yardım :) bakalım ne olucak?
bu durumu görünce iyiki evlenmemişim diyorum, insan evlenmeye korkuyor bu devirde.. :)

Gel de asgari ücreti 2000 lira yapmamak için direten işverene kız. Ama işveren de biraz insaflı olmalı; en azından, enflasyon oranını vermemekte diretmemeli.
 
Son düzenleme:

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
Gel de asgari ücreti 2000 lira yapmamak için direten işverene kız. Ama işveren de biraz insaflı olmalı; en azından, enflasyon oranını vermemekte diretmemeli.

kardeşim sen burdakilere bakma, ben senin devlet herkesi evlendirsin, hatta bunun için kanun çıkartılsın, düşüncene canı gönülden katılıyorum, muhteşem ve mükemmel
bir düşünce keşke sen başbakan olsaydın, sırf bu düşünce için bile oyumu sana
seve seve verirdim, bu düşünceni takdirle karşılıyorum ve seni ayakta alkışlıyorum bravo..
:)
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
devlet herkesi evlendırmış olsaydı, inanın bana bu ülkede taciz tecavüz ve ölüm vakalarının ne kadar_ azaldıgını çok net görüçektik, ama olmadı, devlet bu konuda farklı düşünüyor, vatandaşıı nasıl? öperimin hesabın yapıyorlar, bu şekilde giderse bu ülke fazla dayanamaz ve batar, ekomonı iflasın eşigine gelmış hergun yeni fabrika konkordato ilan etmeye başlamış, inşaat sektörü battı batıcak, durum çok ciddi, acilen birşeylerın değişmesi gerekiyor yoksa, bu işin sonu çok kötü olucak iç savaş gibi.
veya sivil darbe gibi veya en kötü ihtimal, türklerin açlıktan ölmemek için köpek kedi ve buna benzer canlıları yemesı gibi, komşunun komşuyu soyması gibi hergün yemek için katliamlar olması gibi.. ....

fakirlerin ayaklanması gibi, zengınlerinde bu ülkeden kaçmaları gibi, ülke kaosun eşiğinde şu an
her an herşey olabilr. hazırlıklı olmak gerekıyor.. :)

ben gördüklerimi anlatıyorum, devlet adamları gibi sizi uyutmuyorum,, herşey ortada bu ülke bu şekilde fazla dayanamaz bunun ciddi sinyallerini almaya başladık... :)
 
Son düzenleme:

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
kardeşim sen burdakilere bakma, ben senin devlet herkesi evlendirsin, hatta bunun için kanun çıkartılsın, düşüncene canı gönülden katılıyorum, muhteşem ve mükemmel
bir düşünce keşke sen başbakan olsaydın, sırf bu düşünce için bile oyumu sana
seve seve verirdim, bu düşünceni takdirle karşılıyorum ve seni ayakta alkışlıyorum bravo..
:)

Hocam, aslında bu tartışma, İslam Devleti'nin bu evlilik işini kendi görevi görmemesinden sonra da hiçbir şey yokmuş gibi kendi haklıymış gibi zina edeni cezalandırması bahsinden çıktı, ama aslında laik insanların ideal devleti de evliliği devletin vazifesi görmeli, ama bizler medeni hukukda evliliği devletin görevi görmeyeceksek onlara kızma hakkını da kaybediyoruz. Aslında burada bazı yaratılışssal problemler de var. Çocuklar 12-13 yaşında ergen oluyor, bu insanları bu küçük yaşta nasıl evlendireceksin, hadi evlendirdin diyelim, bunlar daha bedensel, zihinsel gelişimlerini tamamlamadığı için bir sürü sorun ortaya çıkacak. Dediğim gibi burada Tanrı'nın insan tabiatına koyduğu bir kusur var.:) Hani hep diyorum ya: Tanrı'nın tuzakları diye.:)
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
Hocam, aslında bu tartışma, İslam Devleti'nin bu evlilik işini kendi görevi görmemesinden sonra da hiçbir şey yokmuş gibi kendi haklıymış gibi zina edeni cezalandırması bahsinden çıktı, ama aslında laik insanların ideal devleti de evliliği devletin vazifesi görmeli, ama bizler medeni hukukda evliliği devletin görevi görmeyeceksek onlara kızma hakkını da kaybediyoruz. Aslında burada bazı yaratılışssal problemler de var. Çocuklar 12-13 yaşında ergen oluyor, bu insanları bu küçük yaşta nasıl evlendireceksin, hadi evlendirdin diyelim, bunlar daha bedensel, zihinsel gelişimlerini tamamlamadığı için bir sürü sorun ortaya çıkacak. Dediğim gibi burada Tanrı'nın insan tabiatına koyduğu bir kusur var.:) Hani hep diyorum ya: Tanrı'nın tuzakları diye.:)

kardeşim bu ayet hakkında ne düşünüyorsun? :) yetimleri çocuk yaşta evlendirin diyen bir ayet, trajıkomık değilmi? :) akılca olgunlaşmak bu 13 yaşındada olabilr.
16 yaşındada olabilr. herhangi bir yaş koymamış ama ayet diyorkı remen çocuk yetim
kızlarla evlenmek helaldir demeey getiriyor bu ayeti yaratıcı yazamaz ama bir
arap zihinli biri yazabilr. bu ayetten çok sankı arap töresine benziyor ne dersin.. :)

Yetimleri evlenme / erginlik çağına varıncaya kadar gözetip deneyin. Akılca olgunlaştıklarını görürseniz mallarını kendilerine teslim edin. Büyüyünce ellerine alacakları düşüncesiyle o malları israfla tüketmeyin. İhtiyacı olmayan veli, yetim malına tenezzül etmesin. Muhtaç olan ise meşrû sûrette, ihtiyaç ve emeğine uygun olarak yararlansın. Onlara mallarını teslim ettiğinizde bunu şahitlerle tesbit ettirin. Allah hesab sorandır ve O’nun hesap sorması kâfidir.” (Nisa, 4/6)

birde şuraya takıldım, ergenlık çagına gelene kadar onları gözetmek denemekten kasıt onlarla ilişkiye girmektir. diye düşünüyorum.. :) akılca olgunaşınca örnegın 13 yaşında
deneme olsa 17 yaşındada mallarını teslım etme gibi adetler oldugunu düşünüyorum ben bu
nisa süresi 4/6 yı ayet olarak değilde bir adet olarak görüyorum. :)

bildiğin pedofili ve pedofillerle ilişkiyi destekleyen bir ayet bu resmen.. :)
 
Son düzenleme:

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
Kuran da diyor hadis de. Nisa 3 Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.
Ahzap 50 "Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.....
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Felsefe Tek Başına Yeterli mi? / Prof. Dr. Afşar Timuçin

Üniversite öğrenciliğimiz sırasında hocalarımız bize felsefeyi başka bilgi alanlarıyla karıştırmayın derlerdi. Onlar saf felsefeden yanaydılar: onlara göre felsefeyi özellikle toplumbilim gibi ruhbilim gibi iktisat bilimi gibi tarih bilimi gibi alanlara yaklaştırmak yanlıştı. Felsefeye hiç yaklaştırılmaması gereken alan tarihin alanıydı: tarihin felsefeyle bir ilişkisi olamazdı. Hocalarımız derslerini de doğal olarak bu anlayış çerçevesinde anlatırlardı. Onların bu tutumları mesleki bir titizlikten mi yoksa siyasal bir kaygıdan mı geliyordu? Biz öğrenciler sorunu kendi aramızda enine boyuna tartışmış olmasak da en azından bazılarımız bu katıksız bu saf felsefe anlayışına akıl erdiremiyorduk. Bize göre felsefe bütün insan bilimlerinden hatta gerektiğinde doğa bilimlerinden yararlanmalıydı. Biz bunu konu edecek durumda değildik. Hocalarımız genelde bizim gibi geniş insanlar değillerdi: onlara ters gelecek bir söz söylediğimizde ağır eleştiriye uğrardık.

İnsan bilimleriyle bağlantı kurmazsanız örneğin Platon’un devlet anlayışını nasıl kavrayacaksınız? Nitekim çok şeyi kavrayamıyorduk. Tarihsel ve toplumsal temellerine oturtmadığınızda Platon’un devleti gözünüze bir düşçünün gerçekliğe dokunmayan tasarımı olarak görünür. Descartes’da XVII. yüzyılın Fransa’sını, Hume’da XVIII. yüzyılın İngiltere’sini göremezsek, aynı zamanda bütün geçmiş yüzyılların toplumsal ve siyasal oluşumlarını göremezsek yaptığımız felsefe ne anlama gelir? Ayrıca tüm yeni felsefelerin temellerini araştırırken onlarda özellikle Yeniçağ’ın gelişmekte olan ve Rönesans’a hatta ta XIII. yüzyıla dayanan ortak kültürünü bulamazsak felsefeden ne elde ederiz? Gerçek bilgi zamanda ve uzamda doğrulanan bilgidir ve bilgiler her koşulda birbirleriyle açıklanırlar. Bütün bilgi alanları bir yana, tarihsel temeli olmayan bir bilginin felsefede hiçbir karşılığı yoktur. Örneğin Stoa’cılığın ve Epikuros’çuluğun uzağında anlaşılan bir Rönesans anlaşılmamış bir Rönesans’dır.

İki Yeni Bilim

Felsefe bilim olmamakla birlikte bilimsel ağırlığı olan bir bilgi alanıysa bunu biraz da insan bilimleriyle olan ilişkisine borçludur. Özellikle XIX. yüzyılın verimi olan ve düşünce dünyamıza yeni boyutlar kazandıran, biri insan gerçeğini bütün evrenselliğiyle öbürü onu bütün derinliğiyle ele alan iki yeni bilim, toplumbilim ve ruhbilim sanatları zenginleştirirken felsefeye de yeni olanaklar kazandırdı. Oysa XVIII. yüzyılın Kant’ı da toplumbilimin kurucusu olan XIX. yüzyılın Comte’u da ruhbilimin bir bilim olabileceğine inanmamışlardı. Felsefe alanında yanılgılar bile gün olur bizi zenginleştiren etkenler olarak iş görürler, en azından karşıtlarını düşündürerek.

Felsefe dediğimiz bilgi alanı tarihsel kavrayışa sıkı sıkıya bağlıdır: tarihten kopar ya da uzaklaşırsa anlamını yitirir. Felsefe tarihinin dışında felsefe yoktur dersek aşırıya kaçmış olmayız. Zaten hangi alan söz konusu olursa olsun, bir alanda bilgiler tarihin dışında ele alındıkları zaman canlılıklarını hatta anlamlarını yitirirler. En küçük bir bilgi bile tarihsel öngörünün uzağında kalmamalıdır.

Tarih dışında düşünülen yani kendi olarak ele alınan her bilgi yanıltıcıdır. Tarihi basitçe olaylar tarihine indirgemeden nedenlerin tarihiyle ilgilenmek gerekir. Tarih için olaylar elbette bir gerekliliktir ama salt olay anlatımına dayanan bir tarih kavrayışı bizi eğlendirmeye bile yaramaz. Özellikle uygarlıkların dönüşüm noktaları göz önünde tutularak yazılmış bir tarih, insan bilimlerinin verileri göz önünde tutularak yazılmış bir tarih bir nedenler araştırması olmakla her alana olduğu gibi felsefeye de aydınlıklar getirecektir.

Hocalarımızın katışıksız felsefe ya da salt felsefe savları sanırım ideolojik kaygılardan kaynaklanıyordu. Felsefenin kendiyle bir sıkıntısı yoktur, onun sıkıntısı bozucu iç ve dış etkenlerden gelir. Felsefenin ne olduğunu kavramadan felsefe yapmaya kalkmak yararsız olduğu gibi zararlı da bir girişimdir. Felsefeyi siyasetten arındırmaya kalkmak boşunadır. Arayıcı ve dönüştürücü yapısıyla felsefe zorunlu olarak siyasal bir ağırlık taşıyor. Felsefe yaparken siyaset yapmış oluyoruz.

Felsefe Siyasettir

Felsefe yapıyorsak gözler üstümüzde olacaktır. Bu yüzden kurulu düzenler sürekli bir değişimi öngören felsefeden yıldılar ve yakın zamanlarda yapay felsefe anlayışları icat edildi. Sözde felsefeler dünyanın 68'er köşesinde hali vakti yerinde olanları eğlendirmeye çalışıyor. Arı felsefe düşleri felsefenin doğasını bozmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu da ileri biçimlerinde bir yalanın izini sürmek anlamına geliyor. En acı gerçek bile kendini bilene en tatlı yalandan daha tatlıdır. Felsefe bir araştırma alanı olarak ahlakı kendinde barındırırken doğruların bilgisi olmakla zaten başlı başına bir ahlaktır. Onu amacından saptırmak biraz da ahlak yolundan ayrılmak olmaz mı?

Hiçbir şey ya da hiçbir kişi kendi olarak yani tek başına pek de önemli değildir, her şey ya da her kişi kendi olarak başkalarıyla ilişkisi içinde ve o ilişkinin niteliğine göre anlam ve değer kazanır.
 

X

FAdmin
Onursal Üye
Katılım
25 Kas 2013
Mesajlar
693
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Simdi konuyu bir acip okuyayim dedim, bir bakti. [MENTION=6633]kahin[/MENTION] gelmis yine olayi Kuran’a baglamis. Yahu arkadas konunun basligiyla senin girdigin icerigin uzaktan yakindan herhangi bir alakasi varmi gozunu seveyim?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Felsefe Hak Ettiği Değeri Görmüyor

Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Felsefe Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ekin Kaynak Iltar, bu durumun felsefe disiplininin ülkemizde yeterince bilinmemesi ve bu nedenle gereken değeri görmemesinden kaynaklandığını belirtti.

TOPLUMUN DİLİ

Iltar, felsefenin ülkemizde hak ettiği değeri görmediğini söyledi. “Bir akademisyen olarak değil de bir insan olarak konuşmam gerekirse ne yazık ki biz millet olarak felsefenin çok önemli bir alan olduğunu bir türlü idrak edemedik. Halkımız felsefenin ne olduğunu bilmiyor. 1.sınıflara danışmanlık yaptığım için birçok kez bunun örnekleriyle karşılaştım. Bir öğrencimizin matematik öğretmeni olan velisi ‘Hocam yanlış anlamayın ama ben çocuğum buraya başladığı için endişeliyim, iş olanaklarınız çok kısıtlı’ dedi. Bu gerçekten üzücü bir durum. İşte bu tepkiler halk olarak felsefeyi içselleştirememiş olmamızdan kaynaklanıyor. Felsefenin temeli bir şey üzerine derin düşünebilmek, sorgulamak, bilgi birikimin sayesinde kendi kararlarını alabilmektir. Bu anlamda sanırım biz felsefecilerde biraz kusur var. Büyük terimlerle, anlaşılmaz bir dille konuştuğumuz zaman bunu halka indirmek çok olanaklı olmuyor. Bu hatayı geçmiş yıllardan beri yaptığımızı düşünüyorum. Dolayısıyla felsefenin bilinmemesi halkın suçu değil, bunu öğretemeyen felsefecilerin suçudur. Muhakkak ki felsefenin de kendine has bir terminolojik dili var ama bu şekilde konuşarak bölüm dışındaki kişilerle anlaşabilmemiz çok zor” diyen Iltar, eğitimcilerin daha anlaşılır ve toplumsal bir dil kullanması gerektiğinin altını çizdi.

Felsefeyi insanlara daha açık ve anlaşılır şekilde anlatmak için çalışmalar yaptıklarını söyleyen Iltar, “Biz hem felsefeciler olarak kendi aramızda hem de öğrencilerimizle sürekli beyin fırtınası yapıyoruz. Yürürlüğe girecek olan bir projemiz var. Akdeniz Felsefe Öğrenci Sempozyumu’nu gerçekleştireceğiz. Milli Eğitim'e bağlı liselerden buraya öğrenciler getirip felsefeyi ve felsefe bölümünü onlara anlatacağız. Hem ortamı görmelerini, hem bizlerle tanışmalarını sağlayacağız. Üniversite duvarlarının dışına çıkıp en azından Antalya için küçük yaş gruplarından gençleri ve halkı da işin içine katarak felsefe konusunda insanımızı biraz olsun bilinçlendirmeyi hedefliyoruz” dedi ve felsefenin hak ettiği değeri görmesi için çalışmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.

Kaynak:
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst