Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Tanrıya İnanmayan adam felsefe yapamaz !

E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Gordugun gibi basligin acilmasindan bu yana 15 sayfa olmus. O yuzden artik ne desek bos. Sadece cumle ile ilgili dusunce belirtmekten baska.
 

faşist

Yeni Üye
25 Kas 2011
286
0
0
33
Sayın Faşist; nihai hedefiniz nedir? yada var mı? paylaşırsanız sanırım daha iyi anlayabiliriz sizi..

Herhangi birini değiştirmek,bir şeyleri öğretmek yada kabul ettirtmek gibi bir çabam yok.Yada beni anlamanız gibi bir çabam da yok.Anlayamazsınız,tıpkı benim sizi anlayamayacağım gibi.Sadece kendi dünyamı gerçek hayatta kimseyle paylaşamıyorum artık ve bir yaratık değilim.Konuşmaya ihtiyacım var yada yazışmaya.Neye güldüğümü sordunuz,benim başardığımı başaramayan her bireye gülüyorum,hepsi bu.Bu güldüklerimi bağlamıyor olabilir ama benim için önemli.Hedefim ise kendim.
 

allfeelingheart

Yeni Üye
19 Ocak 2012
79
0
0
43
Elbette soyut ve somut kavramlarını biliyorum fakat bu iki kavramın tanımı da eksik yapılmıştır görüşüme göre, en azından günümüze göre eski kalmıştır. Hem anlamlarına tekrar bakmak isteyenler olabileceği için, hem de hızlıca başvurulabilsin diye buraya yapıştırıyorum.

Soyut: “Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıklara soyut denir.”

Somut: “Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de somut anlam denir.”

Tanımlarının neden eksik yapıldığını savunuyorum, açıklayayım. Soyut kavramını ele alalım; bu kavramın içine dahil edilen tüm kelimeler maddesel olmayan fakat “yalnız bir bireyin kendi içinde düşünme durumu” için soyut kalabilen kavramlardır. Örnek olarak “sevgi” kelimesinin içeriği, yalnızca birey bu kelime ve anlamını düşünürken soyut kalabilirken, ortama sevdiği bir bireyin daha katılması ve her iki bireyin de birbirlerine “sevgi” kavramı içinde bakıyor olmaları durumunda maddesel olan hareketlere dökülebilir. Aynı şekilde “kötü” kavramı, biz içimizde onu düşünürken soyuttur fakat kötülüğümüz sebebiyle bir hareket yapmamız durumunda bu, kötünün maddeselliğe dökülmüş hali olur ve artık somutlaşmıştır, gözlemlenebilir hale gelmiştir. Biz insanların kötünün maddeselliğe dökülmüş her farklı hali için bir kelime üretmiş olmamız (örneğin hırsız, kavga, hile, vb..) yine kendi kendimizi kandırmamıza yardımcı oluyor kanımca. Ayrıca örnek verilen kelimeler hırsız/hırsızlık yapmak, kavga/kavga etmek, hile/hile yapmak, şeklinde fiile dönüştürüldüğünde yine fiil sonucu ortaya somut oluşumlar çıkmaktadır.

Buradan baktığımda soyut kelimesinin tanımını kendi içimde eksik buluyor ve şöyle değiştirme gereği duyuyorum; “Soyut; ortamda tek birey mevcut olduğu sürece beş duyu organından biriyle algılanamayan fakat birden çok bireye yayıldığında maddesel şekil alabilen, şekil almama durumunda varlıkları inanç ve his ile algılanabilen kavramlara denir.” Lakin dünyada tek değiliz ve sahip olduğumuz/desteklediğimiz/sevdiğimiz/uygun gördüğümüz soyut kavramlarımızın ortaya çıkardığı durumlara göre sürekli olarak bunları maddeselliğe döküyoruz, somuta taşıyoruz. Dolayısıyla “kötü” soyut kavramı da, ortama ikinci bir bireyin dahil edilmesiyle ve hareket zincirleri ile somut hale dönüşebilmektedir. Zaten ortamda tek bireyin bulunması durumunda hiçbir soyut kavram maddeselliğe dökülemez. Bu yüzden “soyut” tek birey (birey yalnız başına düşünüyorken) için geçerlidir. Biz toplumda yaşıyoruz.

Somut kavramı için ise şimdilik şunu söyleyebilirim; tanımı eski zamanlarda yapılmış, günümüzde geliştirilmeye ihtiyacı olduğu halde geliştirmeye yanaşmadan kullandığımız somut kavramı, morötesi veya kızılötesi ışınları tanımlayamıyor fakat onlar soyut da değiller. Aslında daha fazla konuşmak isterim hem soyut hem somut hakkında ama bu kadarını bile yazabilmek için imkanı zor bulunuyor, hayat devam ediyor sonuçta.

Sayın faşist, lütfen söyleyeceklerimi yanlış anlamayınız. Hayatıma giren tüm insanlarla temaslarım boyunca, bugüne kadar yaşadığım ve en ufağından en büyüğüne kadar detaycı bir gözlemci olarak incelediğim, daha sonrasında yaşananların etkilerini objektif olarak takip etmeye büyük özen gösterdiğim ve sonuçları da gözlemlediğim deneyimlerimden insanlarla ilgili öğrendiğim, kendimce çok önemli olduğunu düşündüğüm bir şey var; “Her insan farklıdır fakat her kim kendisinin diğerlerinden farklı oluşunu kendine has övücü cümleleri ile dile getiriyor ise, o aslında kendisinde bulunmayan ve sahip olmak istediği farklılıkları konuşuyordur.” Bu yazdığımın gerçekliğine en az sizin gerçekliğinize inandığım kadar inanıyorum. Umarım birgün bana bu düşüncede katılırsınız. Size kötü asla demedim ve kötü olduğunuzu düşünmedim, sizinle daha detaylı konuşmak isterim fakat internet üzerinden maalesef bu hızda ve bu sınırlı içerikte olabiliyor. Yüz yüze konuşma imkanı olsaydı, çok daha hızlı transfer yapılabilirdi.

evrensel-insan; bilimin bilimselliğini algılamada ve bilimin bilimselliğinin de eksik oluşunu algılamada bir sorun yoktur. Neden eksikli olduğunu maneviyatı maddeden ayırmaya çalışması yüzünden olduğunu söylemiştim. Beynin içindeki düşünen varlığı bilim hala çözememiştir ve gözlemleyememiştir, çünkü o madde değil manadır, maneviyattır. Bilimin bilimselliği bu noktada ya maneviyatı kabul etmek zorunda ya da kendisinin yeterince bilimsel olamadığını kabul etmek zorundadır kanımca.

Bilgisel bakış açısı ancak bir konu hakkında bilginiz olduğunda kullanılabilirdir. Bilginiz olmadığı bir konu hakkında “bunun dışında kalmak istiyorum” veya “içinde olmak istiyorum” diyemezsiniz. Bilginizin olması demek ise, o konuya girmiş ve siz girdiğinizde zaten orada bulunan ve konu hakkında bilgisi olduğunu söyleyenlerin bilgisine erişmiş olmanız demektir. Bu durumda o konu hakkında bilginiz olur ve karar verebilirsiniz, girmek istiyor musunuz yoksa istemiyor musunuz diye. Elbette inanç konusunda bilgisi olduğunu söyleyenlerin edindiği bilgilere “erişebilirseniz”, “içinde olmak istiyorum” diye kendiniz düşünüyorsunuz. Yalnız şunu söylemeliyim ve bunu inanca sahip herkes kanımca onaylayacaktır; “içinde olmak istiyorum” dedirtecek bilgilere erişebilmeniz, öncesinde bir Yaratan’a inanıyor olmanızı gerektirir. Yoksa aynı bilgi kümelerine bakıp, sizin yorduğunuz haline düşersiniz. Bunu inanca hiç sahip olamayacakların eleme sistemi olarak da düşünebilirsiniz. Son derece adaletli, asla sekmeden çalışan bir eleme sistemi.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
evrensel-insan; bilimin bilimselliğini algılamada ve bilimin bilimselliğinin de eksik oluşunu algılamada bir sorun yoktur. Neden eksikli olduğunu maneviyatı maddeden ayırmaya çalışması yüzünden olduğunu söylemiştim. Beynin içindeki düşünen varlığı bilim hala çözememiştir ve gözlemleyememiştir, çünkü o madde değil manadır, maneviyattır. Bilimin bilimselliği bu noktada ya maneviyatı kabul etmek zorunda ya da kendisinin yeterince bilimsel olamadığını kabul etmek zorundadır kanımca.

Bilgisel bakış açısı ancak bir konu hakkında bilginiz olduğunda kullanılabilirdir. Bilginiz olmadığı bir konu hakkında “bunun dışında kalmak istiyorum” veya “içinde olmak istiyorum” diyemezsiniz. Bilginizin olması demek ise, o konuya girmiş ve siz girdiğinizde zaten orada bulunan ve konu hakkında bilgisi olduğunu söyleyenlerin bilgisine erişmiş olmanız demektir. Bu durumda o konu hakkında bilginiz olur ve karar verebilirsiniz, girmek istiyor musunuz yoksa istemiyor musunuz diye. Elbette inanç konusunda bilgisi olduğunu söyleyenlerin edindiği bilgilere “erişebilirseniz”, “içinde olmak istiyorum” diye kendiniz düşünüyorsunuz. Yalnız şunu söylemeliyim ve bunu inanca sahip herkes kanımca onaylayacaktır; “içinde olmak istiyorum” dedirtecek bilgilere erişebilmeniz, öncesinde bir Yaratan’a inanıyor olmanızı gerektirir. Yoksa aynı bilgi kümelerine bakıp, sizin yorduğunuz haline düşersiniz. Bunu inanca hiç sahip olamayacakların eleme sistemi olarak da düşünebilirsiniz. Son derece adaletli, asla sekmeden çalışan bir eleme sistemi.

Maneviyattan neyi kast ediyorsun, bilmiyorum ama; insanoglu zaten hem madde, hem dusunce hem de kavramdir. Buradaki disa cikmayi bir daha izah edeyim. Mesela tanri disi demek; tanti kasvramini, zihniyet, taraf, savunu/red v.s. temelinde degerlendirmemek demek. Tanri kavrami ile teist gibi olumlu, ateist gibi olumsuz bir bag kurmamak demek. Tanri kavraminin tarafli,m kutuplu ifade edisinin disinda kalmak demek. Tanri tarafi olani da, tanri karsiti olani da kendilerinin verdigi gibi algilamak demek. Yani tanriyi "var/yok" inan/inanma" seklinde ifade etmek yerine, bu kavramin her turlu zihniyetini, tanrilastirma fiilini tanriyi ifade etmeden, kavram olarak ortaya koymak demek. Yani tanri olarak tanri kavramin i dile getirmek demek. Oyuzden konu, ic dis tan ziyade, tarafliliktir. Zaten tarafliligin olumlusu da olumsuzu da tanri kavramini ifadeye girer. Yani tanri ici tartismadir. Evet bu bilinc sureci, once verilen olarak pozitiften baslar, sonra bilincalti itiraz donemi gelir, bir sonraki donem baskalarini da kendi itirazina kabul ettirme donemidir. Iste maalesef birey bilinci olmayan buradan ote gecemez.

Bundan sonrasi, birey bilincinin verilen bu tanri inancini savunmak/karsi cikmak yerine, algilamaya calismak, sorgulamak ve kavrami bilgi ve bilince tasimaktir. Iste bundan sonra da bir ...e goreye gore bu kavrami ifadeye tasimanin yarar ve zararlari sorgulanir. Bundan sonraki asama da sorundan arinma/kurtulma asamasidir. Iste bu asamasdan sonra da kavram hakkinda ya pasif bir ilgisizlik, baslar, tanri olarak bunun adi, ignostisizmdir. Ya da aktif olarak bu sorunu dile getirmek baslar. Iste benim yaptigim da bu son cumledir. Ben bunu nonteizm basliginda da izah ettim.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
"Baskasinin dile getirdigi dusuncelere ustelik sahsima yonelik olmadigi halde neden tepki veriyorum?"

çünkü yanlış buluyorum. fazla iddialı buluyorum,saygısızca buluyorum, ne alaka diyorum, yok artık diyorum,uçmuş diyorum v.s vs...:)
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
"Baskasinin dile getirdigi dusuncelere ustelik sahsima yonelik olmadigi halde neden tepki veriyorum?"

çünkü yanlış buluyorum. fazla iddialı buluyorum,saygısızca buluyorum, ne alaka diyorum, yok artık diyorum,uçmuş diyorum v.s vs...:)

Iste sorun da burda, algilamak yerine, kebndince ve degerlerince anlamaya calisiyorsun. Ama verilenler "dogru/yanlis olarak olculsun" diye verilmiyor, sadece "bu konudaki verilmek istenen dusunce" olarak veriliyor. Yani sen anlayarak sadece kendin devredesin, sana dusunce dile getirenin emarewsi yok. Bu cognitive bir algi ve tartismadegildir, sadece "sen yanlis soyluyorsun, yanlisindan vazgec, dogrusunu soyler, dogrusu da bu" temelli karsi tarafa yapilmis bir mudaheledir. Burada algi da yoktur, anlama olarak ta sadece "yanlis soyluyor, bari dogrusunu ona soyliyeyim de o da dogruyu bulsun" temelli kendi dogrularina cekme mucadelesidir.

Bunun adi tartisma degil; iki tarafin biribirini kendi degerlerine ikna etme/olma mucadelesinin yansimasidir. Ortada da sadece ikna vardir. Ne bilgi alis verisi, ne de tartisma. Ustelik bu ikna mucadelesi konu/kavram hele bir de hassas ve duygusal sa egosal olarak kisiye yonelmeye ve ona suclama/satasma getirmeye yonelir. Sonucta bir suru basligi ve mesajlari incelediginde de olan budur. Bilgi alis verisi ve tartisma biter "hayir ben oyle/boyle degilim, ben aslimda suyum. Asil sen soyleboylesin, susun.busun" cekismesi baslar.

Iste ben herhangibir durum bu raddeye gelmeden konudan cekilirim ve meydan vermem. Ya da bazan yanitin satasma duzeyine gorte, ben de bu oyuna gelir polemige savunu/karsi cikis anlaminda dahil olurum. Ama bu durum asala ilk benden gelmez, gelemez. Cunku ben bu noncognitive alginin bilincindeyim.

Ya da bazan kisinin "yeret artik artik kaldiramiyorum" mesajini algilayamam ve ustune gidebilirim. Sonucta bu mesaj algilanmazsa, polemik tuzagina dusmek kacinilmazdir.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Faşist nickli üyeden alıntı: Hedefim ise kendim.

kendim.. işte sanırım en zorlu,en derin ve ulaşılması imkansız görünen hedef bu olmalı..

'kendimiz sanki kendimizden hep bir adım önde bu hedefe nasıl ulaşacağız, yakalamamız mümkün mü?

insanın kendini tanıma süreci bitmiyor..bitmeyecek..kendimizi ne kadar tanıyoruz? herşey çok değişken... poff çok karmaşık..

hayat sonsuz karanlıkta parlayan ışık gibi...öncesini deneyimleyemedik, sonrası henüz deneyimleyemedik..elde var kendim...o da yukarda ki gibi ..sonuç: poffss 2:)

kesin olan tek şey var, geldigimiz yere dönecegiz..sanırım kimse buna itiraz edemez :)
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
evrensel üstad..alıntı yapamıyorum..son yazdıklarınızla fazlaca bir ilgim yok..Sevgili Okur yazardan bir alıntı yapacağım

Kimseyi değiştiremezsin,ama sen değişirsen onlarda değişecektir. kısaca başkalarının değişmesini istiyorsan kendini değiştir diyor Sevgili Okur Yazar..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
evrensel üstad..alıntı yapamıyorum..son yazdıklarınızla fazlaca bir ilgim yok..Sevgili Okur yazardan bir alıntı yapacağım

Kimseyi değiştiremezsin,ama sen değişirsen onlarda değişecektir. kısaca başkalarının değişmesini istiyorsan kendini değiştir diyor Sevgili Okur Yazar..

Benim kimseyi degistirme gibi bir amacim, gayem yok zaten. Cunku farkindalikli ve bilincli degisim, ancak kisi bu bilince ererse ve kisi bunu farkina vararak kendi isterse olur. Disaridan siringa ile bilinc, degisim, farjkindalik, sorun v.s. asilanmaz. Kisi kendi duzeyinin bilgi ve algisinca sorunun farkina vardiginca, sorgulayacaktir, baskalarinin bunu ona yaptirtmasi zaten mudaheledir ve hak ve ozgurluk ihlalidir.
 

allfeelingheart

Yeni Üye
19 Ocak 2012
79
0
0
43
evrensel-insan; bahsettiğiniz qua felsefesi konu ve/veya kavramı ortaya koyarken koyan kişinin tarafı ortaya koyumda yer bulmuyor ise, inanmakta olduğum düşünce topluluğu qua felsefesi değildir, yakınından geçmemektedir. Hatta qua felsefesi Yaratan'ı, inancı, maveviyatı içinde barındırmıyor ise ya da (mümkün değil ama) en azından Yaratan'ın neden varolamayacağını açıklamaya çalışmıyor ise görüşüme göre çok eksik ve bu vasfı nedeniyle incelenmeye dahi değmez bir felsefe olduğunu düşünürüm. Çünkü varolan bir anlam olarak Yaratan, inansa da inanmasa da neredeyse her insanın aklındadır. Bu konuya yanaşamıyor ise qua felsefesi, çok büyük bir paydayı görmezden gelmekte ve görmezden gelinmeyi hak etmektedir kanımca.

Maneviyattan, manadan kastım sizin sürekli olarak düşünce, anlam, değer dediğiniz şeyleri oluşturan asıl yapıdır, o tektir görüşüme göre ve yine daha önce söylediğim gibi fakat sizin sadece insanla sınırlamak istediğiniz gibi o mana, anlam, değer, yine görüşüme göre tüm maddenin içine nüfuzludur ve nüfuzlu olduğu maddenin (örneğin sizin vücudunuzun ve beyninizin) kabiliyeti kadar kendini gösterebilmektedir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
evrensel-insan; bahsettiğiniz qua felsefesi konu ve/veya kavramı ortaya koyarken koyan kişinin tarafı ortaya koyumda yer bulmuyor ise, inanmakta olduğum düşünce topluluğu qua felsefesi değildir, yakınından geçmemektedir. Hatta qua felsefesi Yaratan'ı, inancı, maveviyatı içinde barındırmıyor ise ya da (mümkün değil ama) en azından Yaratan'ın neden varolamayacağını açıklamaya çalışmıyor ise görüşüme göre çok eksik ve bu vasfı nedeniyle incelenmeye dahi değmez bir felsefe olduğunu düşünürüm. Çünkü varolan bir anlam olarak Yaratan, inansa da inanmasa da neredeyse her insanın aklındadır. Bu konuya yanaşamıyor ise qua felsefesi, çok büyük bir paydayı görmezden gelmekte ve görmezden gelinmeyi hak etmektedir kanımca.

Maneviyattan, manadan kastım sizin sürekli olarak düşünce, anlam, değer dediğiniz şeyleri oluşturan asıl yapıdır, o tektir görüşüme göre ve yine daha önce söylediğim gibi fakat sizin sadece insanla sınırlamak istediğiniz gibi o mana, anlam, değer, yine görüşüme göre tüm maddenin içine nüfuzludur ve nüfuzlu olduğu maddenin (örneğin sizin vücudunuzun ve beyninizin) kabiliyeti kadar kendini gösterebilmektedir.

Her seyi ve konuyu kavram olarak ifade etmeden acikliyor. Eger ortada bir ifade varsa, bu kavram ile kuruylan kisisel bagin ifadesidir. Qua felsefesi ise, mesela Tanti kavramini kavram olarak aciklar ve bu aciklamadaki kavramin kutupsal ifade sorununu ve kurulan bagdaki yonlendirim ve yaptirim sorununu dile getirir.

Yani kavrami kavram disindan gozlemleyerek ortaya koyar. Iste bu temelde qua felsefesi ortaya koydugu kavram/konu acisindan onun disindan tum resmini ortaya koyar.

Buradaki mukayeseyi, istersen soyle yapabilirsin. Bir odayi odanin icinden ortaya koyamazsin, odanin disina cikip, odayi oldugu gibi gozlemlemen gerekir. Ya da bir butunu sadece bir pencereden ortaya koyamazsin. Tum pencereler disindan ve butune disaridan bakmak gerekir. Mesela tanri kavramini ortaya koyarken, varliksal var/yok tarafliligi ve inancsal inan/inanma tarafliligi ve karsitligi ve/veya bu karsitlardan biri tarafindan kavrama bakmak yoktur. Iste bu temelde qua felsefesi vartliksal ve inancsal bakis acis disinda kalir.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
olmayan bir Qua felsefesi adına yazıp duruyorsun,
qua felsefesinin bunu nerede nasıl ve kimn yorumu ile açıkladığını anlatırmısın?

zira,bu qua felsefesi bana göre sadece senin felsefen...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
olmayan bir Qua felsefesi adına yazıp duruyorsun,
qua felsefesinin bunu nerede nasıl ve kimn yorumu ile açıkladığını anlatırmısın?

zira,bu qua felsefesi bana göre sadece senin felsefen...

Senin inancsal olarak dile getirdiklerin zaten olmayan, ama en azindan qua felsefesi farkindalikli algi icin algilanabilir bir durumdadir. Qua felsefesi acikladigi kavrami/konuyu o "olarak" onun "sifatiyle" aciklar.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
ORTADA OLMAYAN,YAZANI,YAZDIRANI VE YAZILMIŞ BİR ESERİ BULUNMAYAN QUA FELSEFESİ...

ve bu felsefe her şeyin ilacı...
senin bu felsefenin çingenelerin yaşam felsefesi kadar bile anlatılanı yok,
farkındamısın???
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
ORTADA OLMAYAN,YAZANI,YAZDIRANI VE YAZILMIŞ BİR ESERİ BULUNMAYAN QUA FELSEFESİ...

ve bu felsefe her şeyin ilacı...
senin bu felsefenin çingenelerin yaşam felsefesi kadar bile anlatılanı yok,
farkındamısın???

Ben senin farkinda olmadigin seylerin farkindayim.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
bir tane ama bir tane örnek gösterebilirmisin???

istersen benim farkında olduğum ama senin ucundan kıyısından dokunamadığın m.muzaffer suar hocanın ışık kitabından devam edelim,
bilim ve bilimsellik adına yazan sen fizik bilimi ile konuşulunca nerelerdesin görelim...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
bir tane ama bir tane örnek gösterebilirmisin???

istersen benim farkında olduğum ama senin ucundan kıyısından dokunamadığın m.muzaffer suar hocanın ışık kitabından devam edelim,
bilim ve bilimsellik adına yazan sen fizik bilimi ile konuşulunca nerelerdesin görelim...

Baslik ile ne ilgisi var, devam etmek istedigin konunun?
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst