Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
mesele sen ben kavgası değildir; olguya böyle yaklaşımınızı anlamıyorum; sözü getirip sen-ben kavgasına dayaman bir çözümsüzlüktür ancak sayın meraklı siz bu yaklaşımınızdan bir türlü vaz-geçmek istemediğiniz için ben sizle olan tartışmamı burada keserek susmayı tercih ediyorum sağlıcakla kalın

not: kimsenin kelimelerin ardına gizlendiği de yok ...
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
sevgi, her şeyden önce anlamaktır; öteki denileni yok edebilmek ve o-nu olduğu gibi yüklenebilmektir. sevgi, o-nu o olduğu için önemseyebilmek, kendi beğenisini aşarak o-nu var-oluşu ile koruyabilmektir. sevgi, paylaşmaktır; sınırsız ve duvarsız bir paylaşımdır; gölgeleren uzak ve korkusuz olan bir paylaşım. sevgi, inadına bir yürüyüştür; alışılmışı aşan ve o-na dokunabilmektir; göz-ucuyla. sevgi, o denilenin yanında her koşulda olmayı bilmek ve bunu gerçekleştirebilmektir.

sevginin kaynağında canlı/dirimsellik vardır; o, tüm canlılarda olan bir yaşamsal sevinçtir.
 

berattan

Yeni Üye
31 Eki 2009
8
0
0
36
selam. aleykum ben berat :) yeni üye. cok değişik seyler yazıyrsnz bence biraz silkelenip kendine gelmekte fayda var sonucta olayın mantıgını bırakında anlaşılablrliğine bakın. sizin bu dediklerinizi ben anlamıyrsam hic bir manası yok. katılmadıgım iki nokta var.
nejdet bey egoyu sıfırlayıp kendi belleğin kaybettiğinde sonsuz sevgiye ulaşılamayacagını sölemiş. katılmıyor. ben inanıyorum. ben inanmaya inanıyorum. sonsuz sevgi diye bişey var. ve bi şekilde buray ulaşılablr. ve :) (buna şahidim sarhoşlardır) :) ve ikinci nota köle yazmış sevginin insanın özünde nefret vardır o halde annelerimizde bizden nefret edilyor nefret. sevgiyi var edendir ama o deyildir. seytanın sözlüğü diye bi kitap görmüştüm ve sadece arka kapagı okudum. ortalama sole seyler yazıyordu. kötülük olmadan iyilik olmaz iyliki var eden kötülük dür. sonucu yoktu bu dizinin sonucu su. sevgi ve nefret farklı seyler bir birlerini var edebilirler ama sonucta aynı seyler deyiller. katılmıyorum.
 

meraklı

Yeni Üye
21 Eki 2009
31
0
0
47
Sistemin her iki cinsi eşit oranda köleleştirdiği gerçeğine rağmen kadın özgürlüğün yoğun ihtiyacını hissederken, erkek oralı bile olmuyor çoğu zaman. Bu, sistemin erkek karakterinin çoğaltılmasında gizli. Yani erkek kendine ait olduğunu sandığı bir sistemde yaşıyor ve kendisi için yarattığı avantajları iyi kullanıyor. (Tabii özgürlük açısından dezavantajlar bunlar ama o bunları kendisine bahşedilmiş yetenek ya da özgürlükler olarak değerlendirdiğinden köleliğinin ve sistemde ezilen taraf olduğunun farkında olmuyor.) Bu avantajlara gömüldüğü oranda sistemin kural ve kanunlarının en iyi uygulayıcısı konumuna ulaşıyor. Yaşanan savaşların ve şiddetin erkek tarafından yoğun kullanılmasının bir nedeni de bu avantajları süreklileştirme güdüsü. İşte tam da burada sistemin temel koruyucusu pozisyonuna ulaşıyor.
Politika, sosyal alan, spor, kültür bu koruyuculukta erkeğin egemenliğinde olduğundan ister istemez tüm toplumu kendi belirlediği düşünceler doğrultusunda biçimlendiriyor. Bunun bir uzantısı insan yaşamı ve kişiliği. Duygularını bile biçimlendirmeye kalktığından dolayı insana ait, özüne dair nelerin kaldığı noktasında bazı soru işaretleri oluşuyor.
Neden sınırsız sevmek, bağlılık, sadakat varken erkekler sadece elde etmeye endeksli severler? Neden sayılarla anlatılan ilişkilerinin ‘gururunu’ yaşarlar?
Ne de ilginç şu erkek psikolojisi…
Evet, erkek elde etmeye, elde ettiğinin değerinden daha fazla bağımlı. Spor müsabakalarında yenme duygusu, kaybetme tahammülsüzlüğü duyguları da bununla bağlantılı. Altta kalamama, empati gösterememe, duygularıyla yaşamayı zayıflık olarak değerlendirme, yardımcı olmayı karşılıksız yapamama, ikinci planda olamama, en’lere (en güzel, iyi, kaliteli, güçlü, v.b.) kilitlenmiş bir yaşamı tutkuyla sevme de bunun bir göstergesi. Siyasetçilerin politika tarzlarından tutalım, şoförlerin günlük diyaloglarında, gençlerin okul sohbetlerinde sırf dışarıdan izleyenlere, onları yirmi dört saat izleyen sistemin diğer bekçilerinin nasıl değerlendireceğine dayalı olarak yaşamaları ve davranmaları sence de garip değil mi? Tabii garip olduğu kadar saçma…
Ama bir gerçek.
Elde etmek diyorduk. Sevgi elde edilmez. Sevgi karşılık beklemez. Sevgi güzelliğin, emeğin bilinç yansımasından başka ne olabilir ki. Emek ve bilinç düzeyi geri olanlar açısından sevginin gerçek anlamının böylesi bir yarışa konu olması bundan başka nasıl tanımlanabilir ki.
Toplumda erkekler çalışan, emekçiler olarak bilinir. Peki kaçı bir çocuğun yetiştirilmesinde annenin çektiklerini anlayabilir ya da paha biçebilir. Peki kaçı bir ilişkide kadının gösterdiği sabır ve metanetin yarısını bile gösterebilir. Peki kaç erkek gerçekten sevgisinden emin bir şekilde aklında onun izlerini bir an bile unutmadan bağlılığını sürdürebilir.
Neden erkek için sistemin sahibi sanılan erkek için her şey bir avantajlar sistemi haline gelmişken kadın açısından her şey bir eziyete dönüşmüştür. Kaç kadın sokakta yürüyen her erkeği bir cinsel meta olarak değerlendirip onu düzmeyi ister. Kaç kadın yorgun argın düşmüşken günlük işlerden erkeğini ona yemek yapmadığı için döver ya da söver. Kaç kadın dilediği kadar erkekle ve de hepsini bir arada idare ederek yaşamayı bir övünç kaynağı olarak görür. Kaç kadın kendi aralarında erkeklerin vücut ve hareketleri hakkında yorum yaparak zaman öldürmekten zevk alır.
Cevaplar belli aslında.
Sevgiyi kadın erkekten daha derin yaşıyor. Orası kesin.
Ama bir erkek olarak sevgimi nasıl güçlendirebilirim? Önemli olan orası.
Aslında sevginin bir yaratım ve emek olayı olduğunu gördükten sonra biraz da sabır mayasıyla her erkek sevginin gerçek tanımına ulaşabilir. Kendini yenileyerek, zamanı ve mekanı dert etmeyerek varlık anı’nın gebe olduğu yaratımları tutkuyla hissederek yaşamayı öğrenirse neden sevemesin ki…
Benim sevgim de böyle olmalı. Uzakta değil, nefes alır gibi yakınında. İçindeki kan gibi ısıtan, uçurumlarda esen rüzgar gibi ürperten, en olumsuz anında tebessüm yaratan, birbirini hissederek, anlayarak ve anlamlandırarak, yaratarak sevmek.
İşte sevginin kuralı, ne kadar yaratım ve değişim o kadar sevgi...
 

meraklı

Yeni Üye
21 Eki 2009
31
0
0
47
Ah zaman, ah mekan… yanlış mı doğduk, ya da geç mi kaldık
“…erkekler için önemli olan şey elde etmek. Amaç elde edilenin değeri değil. Elde etme duygusunun kendisi.”
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
"İnsan bu acı-dan kurtulmak için “ego”sunu hiç-leştirerek bir sonuç almaya çalışmıştır. Tüm rütbelerini sökerek, eklemlenenleri üzerinden çıkartarak çırıl-çıplak kalmak suretiyle kendisini var-etmek istemiştir. Ancak, mağaralardan çıktığını ve tüylenmelerinin/postunun artık olmadığını unutmuştur. Hiç-lik deryasında o, var-lık gemisini arayan gemisiz kaptan gibidir. Ne bir “hiç” ne de “var” olmanın bilincine varmadan “ego”sunu aştığında yanılgısını görür. Sevgi ego-nun yanılsamasının kırıldığı anda ortaya çıkar. Yok-tan/hiç-ten var olmaz."

sayın Berattan, sanırsam bu paragrafımdan hareketle diyorsunuz ki; "nejdet bey egoyu sıfırlayıp kendi belleğin kaybettiğinde sonsuz sevgiye ulaşılamayacagını sölemiş. katılmıyor"...

ben sizin söylediklerinizin benzerini söylemiştim oysa. "hiç" kavramını sıfırlama olarak değerlendirmediğim için bu anlam farkı ortaya çıkmıştır. Nihilist yaklaşımlar ile sevginin yaratılamayacağını söylüyorum. ogo-nun sıfırlanmasının ki ben onun aşılması olarak belirtmişim, sevginin gerçek çıkışını hazırlayacağını söylemekteydim. yoksa, ego sıfırlanırsa/aşılırsa sevgi olmaz demiyorum.

../.
sayın meraklı,
sevginin erk/egemen -erkek-egemen- in tekeline alınması ve onunca sevgi olmaktan çıkartılıp günlük meta tüketiminin/daha açık bir söylemle hazzın bir göstergesine/aldatmasına/çürümüşlüğüne dönüştürülmüş olması ve bunun tarihsel birikimi konusundaki görüş ve eleştirilerinize katılıyorum. erk/egemen düşünce sevgiyi yoklaştırmış, Nazım'ın dediği gibi "sofarmızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelen kadınlarımız" duygu/düşünce ve üretimde gerçekte erkekten daha fazla/geniş bir dünyaya sahiptir. neolitik dönemdeki tüm üretim aletlerinin kadın tarafından keşfedildiğini bilmek bile bunun için gösterilecek bir örnek olsa gerek/yeterli ve fazla bile değil.

teşekkür ediyorum arkadaşlar...
 

köle

Yeni Üye
14 Eyl 2009
146
0
0
41
sn nejdet, aşırı yüceltilmiş bir sevgi anlatımınız var. Tanrıyı tasvir eder gibi ediyorsunuz ve onu ulaşılmaz bir yere koyuyorsunuz. Böylece sevginin içinden nefreti söküp, sevgiyi gözünüzde tamamen saf bir yere oturtuyorsunuz.

Tekrar söylemek istiyorum nefretle sevginin kökeni tamamen aynıdır. Bir insan nefret ettikçe uzaklaşır, bağımsızlaşır ,bencilleşir ve tüm bunların sonunda sevebilir(ille sevgi diyeceksek). Bunu yapamayan 2 insan sizin belirttiğiniz "saf" bir şekilde birbirini sever. Ama bu bir tür yanılmadır ve yeteri kadar bencil olamamış 2 insanın birbirine karşı sevgisidir. Eğer 2 taraf da yeteri kadar bencil ise, aradaki ilişkiye ne sevgi ne de nefret deriz. Çünkü bu 2 kelime birleşmiştir, çünkü kişiler kendi kimlikleriyle bütünleşmiştir.
 

berattan

Yeni Üye
31 Eki 2009
8
0
0
36
''ben/ego-nun sıfırlanması sonsuz sevgiyi yaratabilir mi? sanmıyorum''

bu na hitaben yazmıştım ben/ego-nun sıfırlanması sonsuz sevgiyi yaratabilir. sorhoşlar veliler dervişler benliklerinden kurtuldukları icin saygıda sevgide kusur etmezler onlar icin sevginin saygını farklı bi boyutu vardır. tabi sarhoşluk da tanımlamak lazım ben kendimden kurtulmak icerim sen kırıp dökmek öbürüde eglence olsun diye icer sarhoş olur.
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
sayın köle,
sevgiyi saf/arı/ olarak yaratmak/yaşatmak/yaşamak olanaklı olsa gerek; ulaşılmaz olarak değerlendirilmesini ne istedim ne de böyle gördüm. sevgi ve sevgisizlik, nefret ve hoş-görü aynı damrdan besleniyorlardı; bu yöndeki eleştirinize katılıyorum. ancak, nefret olmadan da sevginin var-olabileceğini düşünüyorum. Gao Xingjian "ruh dağı" adlı romanının bir yerinde şöyle demektedir;
“...”sen” ve “o”, hatta “onlar” hayal ürünü olsalar bile, benim gözümde, yapmacık “biz”den daha gerçek bir içeriğe sahipler. “Biz” dendiğinde zihnimde hemen tereddütler, kuşkular beliriyor, çünkü o “biz” de kaç “ben” var, bilemiyorum. Ya da “ben” e zıt kaç “gölge” var, “sen” ve “ben” ve “o”nun kaç silueti, “ben”in, “sen”in, “o”nun ürettiği kaç hayal ürünü var, tıpkı “o”nun hayat verdiği “onlar” gibi? Evet, bu “biz” kadar aldatıcı bir kavram olamaz.” Hayal ve gerçeği ayrıştırırken yapmacık olan ile hayali de ayrıştırmakta ve örtülü yalanın üstünü açarak onu çıplak bırakmaktadır.

“Ben”ini arayan elbette “ego”yu sorgulayacak ve “Ruh Dağı”na tırmanacaktır.


teşekkürler sayın köle,
../.
sayın berattan,
cümlemin sonunda "...bu hiç-liktir" demmekteyim,

aktarıyorum "
"ben/ego-nun sıfırlanması sonsuz sevgiyi yaratabilir mi? sanmıyorum. Bu, hiç-liktir." burada da nihilizme gönderme yapmak istemiştim. söylediklerinize katılıyorum. belki de açık bir dille yazmadığım için değerlendirilme yanılgısına neden olmuş olabilirim. bunu açımlamama olanak tanıdığınız için sağolun diyorum.


teşekkürler sayın berattan

.../.
"eylemi iştir kişinin, söze bakılmaz" şeklindeki sayın meraklı'nın genel eleştirisine katılıyorum. pratik yaşantılarımızda "sen" , "ben", "o" nun neler yaptıkları, sevgiyi ne kadar çoğaltıp yaratabildikleri önemlidir. ve belki de daha önemlisi sevgiyi engelleyen çarpık-düzenin bu maskesini ne denli ortaya çıkarttığımızdır.

saygılarımla ve teşekkürlerimle...
 

berattan

Yeni Üye
31 Eki 2009
8
0
0
36
sn nejdet, aşırı yüceltilmiş bir sevgi anlatımınız var. Tanrıyı tasvir eder gibi ediyorsunuz ve onu ulaşılmaz bir yere koyuyorsunuz. Böylece sevginin içinden nefreti söküp, sevgiyi gözünüzde tamamen saf bir yere oturtuyorsunuz.

Tekrar söylemek istiyorum nefretle sevginin kökeni tamamen aynıdır. Bir insan nefret ettikçe uzaklaşır, bağımsızlaşır ,bencilleşir ve tüm bunların sonunda sevebilir(ille sevgi diyeceksek). Bunu yapamayan 2 insan sizin belirttiğiniz "saf" bir şekilde birbirini sever. Ama bu bir tür yanılmadır ve yeteri kadar bencil olamamış 2 insanın birbirine karşı sevgisidir. Eğer 2 taraf da yeteri kadar bencil ise, aradaki ilişkiye ne sevgi ne de nefret deriz. Çünkü bu 2 kelime birleşmiştir, çünkü kişiler kendi kimlikleriyle bütünleşmiştir.

arkdasım sana ve resmine katılmıyorum. hic bişeyde asırı olma. kendi görüsüne kendin eleştiri yapmayı dene bölece daha doğruyu daha güzeli bulursun.
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
sayın berattan,

forumun amacını aşan ve üyelerin kişisel tercihlerine yönelik küçük düşürücü açıklamalarınızı kınıyorum. ayrıca sözcükleri yazarken ünlüleri yok sayan msn yazışmalarını doğrusu onaylamadığımı da belirtmek isterim. lütfen kişi haklarına ve yazım kurallarına özen gösterelim.
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
sevgi canlı ile başlar; bunun için insan türünden olmaya gerek te yoktur; başka türlerin örneğin maymunların, köpeklerin, ayıların,kuşların vs sevgilerine tanık olunur; bunlar arasında bir derecelendirme yapılamaz; hepsinin sevgisi aynı derecede önemli ve anlamlıdır. Sevgi türler arasında da yaşanır; salt tür içinde yaşanan bir olgu değildir. Tüm sevgilerin bir ortak noktası/paydası var mıdır?
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
Çoğu zaman özellikle sevgi temelindeki yaklaşımlarda bireylerin çoğunluğu belki de farkında olmadan kendi ölçüleri/değer yargıları/görüşleri örtüştüğü oranda severler. Bu sevginin temelinde yatanın kendisine dair bir sevgi olduğunu bilmezler. Ne zaman ki, karşısındaki onun ölçüleri dışına çıkar işte o andan itibaren duymuş olduğu sevgi başka bir duyguya dönüşür. Adeta sevgi yerini nefret duygusuna bırakır. Çoğu insan/birey temelde egosuna yenik düşmektedir. Sevgi bu bağlamda yetersiz kalır. Bunun temel nedenlerinden birisinin bireyi/insanı anlama çabasında olmamak yatıyor.
 

köle

Yeni Üye
14 Eyl 2009
146
0
0
41
Bir insana, kendi ölçütleriniz ve değerleriniz dışında yaklaşıp, onun ölçütlerine göre değirlendirme yaptığınız anda ve buna "sevgi" adını taktığınızda, siz yaşamıyor aslında bir ölü oluyorsunuz.

Bir insanı sadece kendi kafanız üzerinden eleştirmek, içinizde söylemesi en zor şeyleri söylemek ve bunlar yüzünden birilerini kaybetmekten korkmamak bu dünyada yapılacak en zor şeydir.

İnsan kendi nefretini sevmelidir, bunu başardıktan sonra bir başka insanın da size olan nefretine saygı göstermelidir.

Kısaca bu başlıkta nejdetin yazdıklarının tam olarak tersini savunuyorum.
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
köle,
başkasının değerlerine göre yaşamak -ki sen buna ölmek diyorsun- gerçek sevgiyi yaratmaz. başkasını düşünselinde/değerlendirmesinde eleştirip te dillendirememek cesaretsizliktir. bu düşüncelerine katılıyorum.

sevginin kökeninde nefret yatar değerlendirmesinde bulunmaktasın; yanılmıyorsam; nefreti tanımlamalı ve nedenlerini/ne olduğunu belirtmelisin ki sevgi ve nefretin ne oldukları netleşsin ve değerlendirme olanağı yaratsınlar.

sevginin kökeninde nefret olmadığını dğerlendirmekteyim .bu açıdan taban tabana zıtlaştığımızı biliyorum.

teşekkür ediyorum
 

usenenadam

Yeni Üye
9 Kas 2009
80
0
0
75
Sevgi üstüne bu kadar düşünce ve emek görünce (sağolunuz),
sevginin ifadesine dair acizane bir örnek yazayım demişim;

Gülüm
Yamyamın olurum senin
Hamm yaparım..

Dur, kaçma, hele bir dinle..

Kokuna rengine neşene ellemeem
Derdini kederini endişeni yerim senin
Teninin acısını tininin sancısını yerim..

Ve sana dönmesinler bir daha diye
Çeker giderim........................
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
usenenadam,

sevgi bu kadar kaçmak olmamalı derim. bu, sevginin yabancılaştırılmış durumuna yönelik bir eleştiri olmalıdır. kanımca bunu anlatmak istiyorsunuz. kastınız tersinden eleştiri ise katılıyorum, değilse buna hayır diyeceğim.
 

Ferdinand Bardamu

Yeni Üye
30 Nis 2012
1,302
1
0
43
Sevginin kökeni karşılıklı menfaattir bana göre. Kendini/kendinden olanı kurtarabilmek için ortaklaşmaktır.
 

nefha

Yeni Üye
10 Ocak 2013
86
0
0
56
Sevgi duygusunun kökeni Allahu tealanın el Wedud esmasıdır.
O çok seven ve çok sevilendir.
Hatta kainatın yaradılış sebebisdir muhabbet.
Muhabbet,karşılıklı aşktır.ve bu aşkın gereği ne ise onun tezahürüdür.
Hakiki Aşk mutlaka karşılıklıdır.Çünkü iki gönül arasında bir köprü kurulmuştur.
"gönülden gönüle gider yol gizli gizlii"
sevgi karşılıklı değilse işin içine ego girmiştir.Seven sevilmiyorsa,sevdiğini kendisi için sevdiğinden dir.gerçek sevgide çıkar yoktur.
Allahta,sırf sevgiden,ihsan etmek,muhabbeti paylaşmak için kullar yarattı.bundan bir çıkarı yoktu.Hele insan için koskoca bir dünya yarattı içinde ihtiyacı ne varsa bulabileceği.herşeyi emrine verdi.arzın halifesi yaptı onu.iradesinde serbest bıraktı ki,sevgisine karşılık vermek yada vermemek onun insiyatifinde olsun.
İmam Rabbani der ki;
İnsan ya kendini sever,ya Allahı.Diğer herşeyide bunlar için sever.
Kendini sevmek,yani midesi için yemeği,şehveti için kadını sevmek,hükmetmekten hoşlandığı için makamı sevmek......bu sevgiler çıkarcı olduğu için karşılıklı çıkar ilişkisi şeklinde yürüyebilir ancak.Karşındakinin sende bir çıkarı yoksa tek taraflı kalmaya mahkumdur.ve ısrar ettikçe platonikleşip aklından olmaya kadar götürür insanı.
Allahı sevmekse,bu sevgiyi istemekle başlar .Çünkü zaten etrafımızı,herbir hücremizi yumak yumak saran bu sevgiyi hissedebilmek için önce kabimizin kılıflarından kurtulmamız gerekir.Biz istersek,Allahta bunun gerçekleşeceği bir sürece sokar bizi ve hayatımızda bir çok garip tevafuk(tesadüf denmmez) ile perçemimizden tutup aşkın kaynağına götürür.
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst