Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Sevginin Kökeni başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 19,461 kez görüntülenmiş, 120 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı Sevginin Kökeni
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
SEVGİNİN KÖKENİ

Sevgi bir tanıma göre karşılık beklemeden verebilmekti; öğreti bunu gösteriyordu. Retorik de böyleydi. Gerçekte ise sevginin kökeninde neler vardı?

İnsan türü soyutlamayı öğrendikten/keşfettikten sonra her olguyu sevdiğini söylemeye başladı; buna mistik bir boyut katarak sevgiyi tanrısallaştırdı. İşte o gün sevgi yok oldu.

Sevgiye duyulan gereksinim, insan ruhunun yalnızlığına, güçsüzlüğüne, kendisine duyduğu inancın zayıflığına karşılık gelmeye başladı. Bir zamanlar bir yerlerdeki kırılmanın onaranı oldu ve bu nedenledir ki hep istendi.

Sevmek ve sevilmek ayrı olgulardır. İlkinde etken durumda olan insan ikincisinde edilgen durumundadır. İlkinde yapar, ikincisinde yapılmasını bekler. Beklemek sevgiye terstir. Kırılma bu noktada yaşanır. Beklemek kişinin egosuna yenik düşmesidir ve sevgiyi koşullandırmakla/şekillendirmekle/kapsamını belirlemekle sınırlandırır. Etken durum an-la ilgilidir ve sonuçlarını hemen gösterir; oysa edilgenlik geleceğe doğru bir beklentiye işaret eder ve kararsızdır.

Sevilmek ve onu yanında istemek güçsüzlüğün örtülenmesini sağladığı için mi bir değer kazanır?

Soyutlayan insan “ben” ve “ego”suna köle olunca, “ben” onu aşar ve onu yönetmeye başlar.

Kuzuları sever insan; ne de güzel etleri vardır; pirzolasına doyamaz. Üstelik büyüyecekler, toklu olacaklar, etlerinden sütlerinden ve yünlerinden yararlanılacaklar. Canneti’nin dediği gibi kuzular bir kitleyi temsil ediyorlar. Hem de çoğalan bir kitle. Kitle içinde kişinin yalnızlığını ve korkularını yenmesi yine aynı şekilde belirlenmiş görünmektedir. Sevilen kuzular canlı-kanlı kesildiklerinde de sevilmeyi sürdürürler. Sen benim duygularıma/tat alma zevkime/içselleştirmeme/gereksinimlerime karşılık verdiğin için seni seviyorum diyebilir miyiz bu son duruma?! Kuzular meleşerek yanıtlıyorlar...

Yanı-başta duran, toprağı havalandıran ekolojik dengeyi sağlayan solucanları bir o kadar sevmeyiz. Hele yılan söz konusu olduğunda günahkarın tanrısı gibi “başı küçükken ezilmeli” diyerek nefretle karşılarız. Yılanlar karıncalar, arılar, kuzular gibi bir kitleyi temsil etmezler. Cinsel temasları dışında ki, bunu da türün devamı için yaparlar, fazlaca toplu davranış sergilemezler. Onlar yalnız yaşar ve ölürler. Yılanın kararlılığı, soğukluğu, kibirli duruşu, öz-güveni, sabırlı bir şekilde avına yaklaşması insan türünü korkutur. İnsan kendi türünde benzer ögeleri taşıyanları sevebilir ancak farklı türlerdekini sevme eğilimi taşımaz. İnsanın sevdiği olguyu/objeyi içselleştirme eğilimi/isteği tamamen egosunu tatmin etmeye yöneliktir.

Sevdiğini dillendiren ve nefret eden tek tür insandır. Nefret duygusu diğer canlı türlerinde yoktur. Bu duyumsama boyutu insanı diğer türlerden ayıran belki de en önemli olgulardan birisidir. İnsan türü kendi egosuna yenik düştüğü için kendisine yalan söyleyen ve bunu içselleştirerek benimseyen ve bu edimiyle de sevgiyi köreltip/boşaltan/yoklaştıran tek türdür. Alkışlamak gerekir.

İnsan bu acı-dan kurtulmak için “ego”sunu hiç-leştirerek bir sonuç almaya çalışmıştır. Tüm rütbelerini sökerek, eklemlenenleri üzerinden çıkartarak çırıl-çıplak kalmak suretiyle kendisini var-etmek istemiştir. Ancak, mağaralardan çıktığını ve tüylenmelerinin/postunun artık olmadığını unutmuştur. Hiç-lik deryasında o, var-lık gemisini arayan gemisiz kaptan gibidir. Ne bir “hiç” ne de “var” olmanın bilincine varmadan “ego”sunu aştığında yanılgısını görür. Sevgi ego-nun yanılsamasının kırıldığı anda ortaya çıkar. Yok-tan/hiç-ten var olmaz.

7/8 Haziran 2009, Batı
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

Etken durum an-la ilgilidir ve sonuçlarını hemen gösterir; oysa edilgenlik geleceğe doğru bir beklentiye işaret eder ve kararsızdır.

kararsızlık/geleceğe dönük belirsizlik -ki, olasılıklar içerisindeki bir gelecek zaman dilimi ve olayını düşünebiliriz- sevgiyi koşullandırmakla, sınırlandırmakla ve bir yönden bağlamakla onu zorunluluğa dönştürdüğü için içeriksizleştirecektir. bu nedenle sevgiyi beklerken bunu geleceğe doğru yöneltmeyip o an/yaşanılan zaman dilimi içerisinde beklemenin ona zarar vermeyeceği kanısındayım.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

giysilerin niteliği/çeşitliliği/nicelikleri bir-diğerinden farklıdır. sosyal varlık olan bireyin bilinçli tercihleri ile sevgiyi kör-çukurdan çıkartması, köleliğin zincirlerini yıkması olanaklıdır. doğal olan ile sosyal olanın farklılığı doğaya bilinçli ve tarihsel bellek ile geri dönüldüğünde giysilerin biçim ve nitelikleri çok farklı olacaktır; onları tanımlayan sözcükler de farklılaşacaktır; her öz-ün zıttını içinde büyüterek yeniyi doğurması çeşitli olasılıklar içerisinde ayıklandıklarında neden çirkin olsun ki? güzel olanı bulma ve yaratma olasılığının zayıflığı aslında çirkinin kurgusal genel-kabulü üzerine yükselir ve peşin yargılar ile içine kapanma eğilimini taşır. bu nedenle sevgiyi o kozadan çıkartıp kelebek yapmak insanın elindedir; kanatlarındaki desenler de onun giysileri olacak...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

sevgi bir yönüyle soyutlanmış düşüncedir. her şey-i/olguyu sevmek ne kadar olanaklıdır?/ya da ne kadar gereklidir? sevginin kökeninde insanın kendisi vardır ve o insan kendini gerçekleştirdiğini düşündüğü olguya yönelmesi onun içe dönüşüdür. Her içe-dönüş bir yansıma ile dışa açılımı gerektirir. sevgi, dışa açılan insanın kendisidir. Dışa açılmak bir çoğalmadır; o zaman sevgi, dışa-açıldığı ölçülerde bir çoğalma/paylaşımdır. sevgi temelinde bir paylaşımdır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

sevgiyi çeşitli kategorilere ayırmak mümkündür;

insan sevgisi, canlı sevgisi, tek-yönlü/karşılıklı canlılar-arası sevgi, toprak sevgisi, öz-sevgi, gerçek ve görüntüde olan sevgi vs...hepsinin temelinde yatan nedir? bunun -sevginin- salt insan türü ile ilgili olmadığı da bilinmektedir.

sevgi canlının var-olma biçimlerinden bir duygudur. tüm canlıların özünde sevgi vardır ve onu nefrete dönüştüren ise ben/ego-dur.

ben/ego-nun sıfırlanması sonsuz sevgiyi yaratabilir mi? sanmıyorum. Bu, hiç-liktir. Sevginin temelindeki öznellik onun sosyal içeriğinden soyutlanamaz. demek ki, sevgi karşılıklı üretildiğinde sosyal bir içeriğe kavuşur ve çoğalabilir; değilse sömürülmenin zeminini oluşturacaktır.

sevgi sömürüden kurtarılmalıdır...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

sevginin tam karşısında nefret duygusu yer almaktadır. sevgi ve nefretin kökenleri aynı kaynaktan besleniyorlar.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

sevgi dile gelir ve gösterilmeye çalışılır da -göstermelik olsa da- kardeşi nefret neden açıkça dile gelmez ve çoğunlukla örtüldür? nefret, karşı tepkiyi göğüslemek zorundadır; böyle olunca bunu önemser ve gizlenir; özünde korku vardır; nefrete bağlı saygı, gerçek saygı değildir ve maskelenmek zorundadır. insan türü tutkularına yenik düşünce yiter; sevgi ve saygı aynı anda yoklaşır.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Ynt: Sevginin Kökeni

Sevgi duygusunu irdelemek benim dışımda bir konu aslında. Sevgi varsa vardır, olacaksa olur. Menfaat karşılığı sevmek yada saymak diye bir şey de yok. Sadece büyük bir aldatı bu. Ama hepimiz bu aldatının kurbanı olabiliyoruz ne yazık ki. Koşulsuz sevmek isteyen, ama bunu bir türlü başaramayan bir kişi olarak egonun önemini asla yadsıyamam. Sevdiğim bir kişice sevilmediğimi hissettiğimde nefret etmiyorum, sevgim bitiyor ve nötrleşiyorum. Nefret etmem için kişiliğime saldırı ve zarar söz konusu olmalı. Beni sevmiyor diye kimseden nefret edemem ki. Bu da bir özgürlüktür. Herkes beni sevemez, ben de herkesi sevemem. Ama herkese ilk yaklaşımım kesinlikle sevgiyledir. Sevgimi hak ediyorsa kendiliğinden büyür, haketmiyorsa yiter gider. Bu da içsel/işlevseldir. Kimileri ise daha farklı. Belki nefret bile edebileceği durumlarda yine sevenler gibi. Ben bu kategoriye hiç dahil olamadım, nedeni ise kişiliğimdeki sevgi kökeninin farklılığı olsa gerek.

Kuzuları severim, ama sevgimin nedeni ne eti, ne sütü ne de yünü. Bunlarda yararlanmak zaten kaçınılmaz, çünkü var oluş amaçları bunlar için. Ben kuzuları sadece masumiyetleri ve şirinlikleri için seviyorum. Ego/tatmini faktörünün ön plana çıkmadığı sevgi türü bu olsa gerek.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

bilerek ya da bilmeyerek sevgiyi koşullandırmış olabilir miyiz?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

sevgiyi koşullandırmak kişinin kendisi dışında gerçekte hiç bir olguyu/kişiyi sevmemesi demektir. bu durum, kişinin kendi duygu ve düşünceleri ile beklentilerinin karşılanması koşuluna bağlı ilgi ve sevgiyi açıklar. bunlar karşılandığı sürece/koşullar geçekleştiği sürece kişi sevmeyi sürdürür; koşul her hangi bir şekilde kalkar ya da değişir ise o zaman sevgi birden yerini öfke/nefret/dışlamaya bırakır. bu öfke/nefret/dışlama şeklindeki dışa-vurum, çok belirgin olarak kendisini gösterir. bunu yapan kişi hala sevdiğini düşünür; koruma duygularının arkasına gizlenerek egosunu örtülemeye çalışır. kişi açıkça "ben kendi duygu ve düşüncelerim ve beklentilerim için seni seviyorum/değilse senden nefret ediyorum/sevemiyorum" deme cesaretini gösteremez. bu, gerçek sevgi değildir. sevginin kökeninde ihtiraslar yatmaz.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

sevgi yok/tan var olmaz. kökeninde "ben" vardı; o da insandı/ağaçtı/hayvandı...Börtü-böceklerin zamana yaymadıkları an-lık sevgileri vardı. nefret ve kini öğrendiğinde insan, doğal sevgisini yitirmiş maskelenmişti; sevgi bir görüntü ve maske olmuştu. "seviyorum" retoriğinin alltında "seni bir çırpıda tüketeceğim" düşüncesi gizlenmeye başlamıştı. tüketimin özünde yatan "dışlama", sevginin eylem-prtiğindeki kırılmasıydı. tüketim sevgiye eşitlenmiş, sevgi yok edilmişti!

sevginin kökeninde canlı duyumsaması vardır; bu duyumsama yanılmaz...
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Ynt: Sevginin Kökeni

İnsanın özü nefret duygusudur, gerçek sevgi denilen şeyde bile nefret vardır. Çünkü bir insanı "serbest" bırakabildiğiniz ölçüde ve ona ihtiyaç duymadığınız ölçüde gerçekten sevebilirsiniz ve tüm bunları ancak nefretiniz sayesinde yaparsınız.

Bizi bağımsız kılan şey, büyümemizi sağlayan şey ve kendimizi başkalarından ayırmamızı sağlayan şey nefretimiz ya da öfkemiz. Ancak yeteri kadar öfke duyduktan sonra birilerini severiz ya da severmiş gibi yaparız. Yani sevgi bana göre ikincildir. Temelde daima nefret vardır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

Gerçek sevginin temelinde koşulsuz önemseme/bağlılık yatar. Buradaki bağlılığı zincirlenmişlik olarak algılamamak gerekir. Bu nedenle “bir insanı serbest bırakmak” şeklinde tanımlanan düşüncenin altında istençsiz bir bağlılık ve bundan kurtulma eğilimi görülmektedir. İstençsiz bağlılığın/zincirlemenin nefret duygusunu beslemesi doğaldır. Sevginin ortaya çıkması bu bağlanma ön-koşuluna tabi tutulamaz. Bu nedenle yukarıdaki görüşünüze katılamayacağım.

Nefret ve sevgi aynı kök-damardan beslenirler; ancak tam karşılıklı bir duruşları vardır. Nefretin sevgiye dönüşmesi ve sevgiyi özünde barındırması olanaklı değildir. Tersi ise mümkündür; sevgi koşullandırıldığında yerini nefrete bırakmak zorundadır; bırakır.

Öfke bir anlık duygu patlaması ve tepkisel bir edimdir. Sevgide anlık duygular mümkün ise de sevgi, anlık bir duygu açığa çıkartan bir edim değildir.

Size bir soru sorayım o zaman, henüz doğmuş yavrusunu kucaklayan ananın sevgisi nefretten mi geliyor? Bunu açıklayabilir misiniz?

saygılarımla
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Ynt: Sevginin Kökeni

nejdet ' Alıntı:
Size bir soru sorayım o zaman, henüz doğmuş yavrusunu kucaklayan ananın sevgisi nefretten mi geliyor? Bunu açıklayabilir misiniz?

Eğer yavrusunu kucaklayan anneyi gerçek sevgi olarak düşünüyorsanız ben de size şunları söyleyebilirim. Bir çocuk yapmaya ihtiyaç duymuştur ve o çocuğu objektif açıdan değerlendiremez ve ona tapınır. Tüm bunları ise kendi nefretini zamanında dinleyemediği için yapar. Yani bir anne kendi nefretini ketlemiştir ve çocuğuna sevgi göstermekten başka bir çaresi yoktur. Çünkü onu ayrı bir birey olarak değil, kendisi gibi görüyordur. Zamanında annesi de ona aynısını yapmıştır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

aynı çocuğu seven üçüncü birey için ne diyeceksiniz? ya da bir çiçeği seven ya da bir kuzuyu seven birey nasıl bir ketleme ile karşılaşmıştır? nefer duydusunun karşı birikimi zamanla hedefini sabitleyerek kin duygusuna dönüşür. kin duygusu açığa çıktığında yapıcı değil yıkıcı etki yapar/kırılma nedenidir; önemsemeyi/anlamayı ve koşullandırmadan değer vermeyi besleyemez; bunlar olmadığında sevgi gerçek boyutu ile gün-yüzüne çıkamaz. insan türü kendisini de sever; kendisi ile barışık olması bir yönü ile kendisini sevmesidir; buradaki sevgi, sevicilik/ya da kendisini çok beğenmişlik olarak değerlendirilmemelidir. sizin söylediğiniz nefrete bağlı kırılmanın sonucunda ortaya çıkan sevginin altında acıma duygusu vardır ve bu gerçek sevgi değildir; sevgi-türevi olarak değerlendirebiliriz. koşullandırılmıştır. kanısındayım
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Ynt: Sevginin Kökeni

Bu konu çok hassas. Nefretin bir ucu kin duygusudur bunu kabul ediyorum. Ama açığa çıkamamış bir nefret kin duygusuna dönüşür, ve etrafını sadece yıkmaya çalışır.

Açığa çıkabilmiş nefret ise o kişiden uzaklaşmanızı ve araya o mesafeyi koyabilmenizi sağlar. İnsanlar kendilerini, daha önce anne-babaları onları nasıl sevdiyse öyle sever. Ve bu sevginin içinde nefret olmayabilir. Yani insanlar kendilerini severken ya da beğenirken kendi nefretlerini tamamen es geçebilirler.

Örneğin ben sizin sevgiyi tanımlarken ve cümlelerinizi kurarkenki nefretinizi görüyorum. Yani size bunları yaptıran şeyin sevgi değil nefret olduğunu görüyorum. Tabi farklı yerlerden bakıyoruz. Ve anlatması benim açımdan biraz fazla zor bir konu.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

koşullandırılmış sevginin farkında değilse birey nefret ile bunu karıştıracaktır. neden seviyor olduğunu biliyorsa bunu karıştırmayacaktır. tarihsel belleğe sahip her doğan insan yavrusu sevgi ve nefret duygularını da hazır bulur ve fakar bireyi kişileştiren olgu ise bunlardan kendisine göre olanı seçme yeteneğini göstermesinde ortaya çıkar. bu nedenle yeni doğan bir bireyin iç dünyasında bu duyguların hepsi yerli yerindedir. bunları tetikleyen olgular dış dünyadan gelirler. nefreti doğuran olguların çokluğu sevgiyi egmenliği altına alır ve koşullandırır. işte bu sevgi değildir; öyle sanılır. sanrı sevgiler ile sevgiyi tanımlamaya çalışmak ise nefret duygusunu öne çıkartmak zorundadır.
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Ynt: Sevginin Kökeni

Çocuğuna sarılmış bir annenin sevgisini gerçek sevgi örneği olarak sunmasaydınız, kendi sevgi ve nefret anlayışımı sorgulayacaktım. Sevgim koşullu mu, yoksa acıma duygusu mu barındırıyor gibi. Ama şimdilik siz bendeki sevgiyi görmeye devam edin, ben de sizdeki nefreti görmeye devam edeyim.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Sevginin Kökeni

sayın köle, ilginç bir yaklaşımınız var ve pek de anlaşılır gibi değil. ben sizin düşüncelerinizi değerlendiriyorum siz kalmış bendeki nefretten söz ediyorsunuz bunun sevginin kökeni ile ilgisi nedir? ve sizi isminizi dahi gizlemişsiniz tanımadığım halde sizden nefret etmem ne mümkün ne de sizi sevmem söz konusu bile değil...sevginiz size kalsın benim açıklamaya çalıştığım sevgi sizin sevginiz değil.
 

köle

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2009
Mesajlar
146
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Ynt: Sevginin Kökeni

Son sözünüzle nefret ve sevgi üzerine söyleyeceklerinizi açıkça söylediniz.

nefreti doğuran olguların çokluğu sevgiyi egmenliği altına alır ve koşullandırır. işte bu sevgi değildir; öyle sanılır. sanrı sevgiler ile sevgiyi tanımlamaya çalışmak ise nefret duygusunu öne çıkartmak zorundadır.

Sevginin içinde nefret vardır diye 3-4 mesaj yazdım kendimce anlattım, siz de bu sevginin gerçek sevgi olmadığını, sanrı bir sevgi olduğunu söylediniz. Sanırım bunları doğru anladım. E bunlardan sonra konuşmaya gerek kalmıyor, ilerletebileceğim bir şey yok.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst