Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Sevginin Kökeni başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 19,461 kez görüntülenmiş, 120 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı Sevginin Kökeni
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sevi/aşk-ın bütünleştirici/tamlayıcı olması anlaşılır bir durumdur; öznenin, yansıdığı özneden kendini ve o-nu gerçekleştirebilmesine yönelik tüm edimleri/edimsizlikleri ve tüm karşı-koyumları, dirençleri, görmesi/körelmesi, etken ve edilgen olmasının ruhsal dünyasında bir yansıması/karşılığı vardır. beden ve ruhun, öz ve biçimin karışıp-kaynaşması, bir bütün olarak devinmeleri, karşılıklı çoğalmaları sevginin bir açıdan as/u/mana-göklere çıkması gibi bir şeydir. aşk-ın itme gücü/yaratma gücü/ var etme gücü yadsınamaz; ne demiş ozan "dünyayı güzellik kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey" ; bir adım ileri atarsak; dünyayı güzel insan/lar kurtaracak ve tüm canlıyı sevmekle olacak bu iş, diyebiliriz...mi?
 

Beril

Üye
Yeni Üye
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Merhaba arkadaşlar !
Benim de bir iki çift sözüm olacak arzu ederseniz.

Sevgi'nin kurtarıcılığına inanmak ,bir adanış ,bir misyona sahip olmakla eşdeğerdir.Salt inanmak ta yeterli değildir. Çünkü inanç eyleme dönüşemiyorsa onun inançsallığından da şüphe edilmelidir.
Bilmek ,görmek ,gördüğüne tahakkum etmek, tabiata ,insana ,nebatata ve hayvana.... vs. sevginin henüz filizlenmemiş adımlarıyla başlamış ;ki insanlık tarihimiz bu günümüze dek ulaşmıştır.
Sevgi'yi kategorize etmek doğru gelmiyor bana ;keza tarif etmek te !.Herkesin kendinde var olanı daha üst -ve güzel olana dönüştürme eylemi olarak tanımlıyorum.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ne demişler; sevgi paylaşıldıkça çoğalır ve belki de tükenmeyen ender olgulardan biridir. bu, onun eylemselliğine işaret eder. dolayısı ile salt düşüncede kalan bir sevgi melankolik bir iç-dönüşünden öteye gidemez. "üst ve güzel" olma durumu ise subjektif karakterlidirler. bu dahi eleştirildiği gibi sevginin kategorileştirilmesi demektir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
insanlaşma sürecinde birçok etkenin rol oynadığı kuşkusuz olmakla birlikte, el-beyin diyalektiğine bağlı olarak ortaya konulan emek ve o emeğin yöneliminde sevginin rolü, yalnız önemli değil, aynı zamanda önceliklidir de... evet, l. aragon'un sözünün üstüne söz söylemek, haddim olmasa da, kendi payıma ben, o her şeyin, (başlayacak filan değil) çoktan başlamış olduğunu ve emperyalizmin öne çıkardığı her soydan, her boydan mızrak uçları da dahil, hiçbir gücün o süreci durduramayacağını düşünüyorum... /... yanılıyor olabilir miyim...?...
 

Beril

Üye
Yeni Üye
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Ne tuhaf ! Ve aynı zamanda sevginin ne muhteşem yönü !...Gerekli zamanda ve mekanda kendini gizemli kılması....Kendisinde saklı sırları görmeyi bilmiş ;hakedebilen beyinlerde açmış.Sevgi gerçekten de emektir .Salt emek ve fedakarlık!
Sevginin kökenini salt dünyevi çıkarlara indirgemek ,günübirlik yaşayan aklın sinsi fısıltılarından başka birşey değildir keza sevgiyi izm'lerin kalıplarına oturtmak veyahut psikolojik tahlillere indirgemek te...
Sevgi' ye bütüncül ,katıksız ;geçmişi olmayan çocuk Şimdi'yi nasıl yaşıyorsa -öyle bakılmalı
Ve Sevgi karşısındaki duruşumuz çıplak olmalı aksi takdirde Sevgi nasılsa bunu yapacaktır.Ve onun eylemi daha yıkıcı olabilir.Bu Sevgi'nin doğasında vardır.Sevgi'yi kategorize etmek 'ten kastım şudur:ruhsal anlamda dönüşümü yaşamamış _veyahutta savaşmamış_bireyler hiçbir zaman sevgiye bütüncül ve olması gerektiği gibi yaklaşamazlar;
attıkları bir adım başarı sarhoşluğunun tesirinde uzunca bir zaman kalmalarına sebep olmakla beraber;o adımı niçin ,ne sebeple yürüdüklerinin de farkında değildirler.Kendilerinde var olan İYİYE kavuşmak sözümona ...Hangi İYİ ?Hangi KÖTÜ?Hayat bir aşama sonra bilmediğimiz bir nedenle karşımıza KÖTÜ'yü çıkarsa biz de kötü olsak dolayısıyla başaramazsak insan olmayı o vakit ne diyeceğiz ?''Nerede bizim Sevgi lakırdılarımız?'',diye sormayacak mıyız kendimize!Dur ben bir Dosto ,Tolstoy Russel 'a bakayım mı diyeceğiz o dar vakitlerde Kısacası anlatmaya çalıştığım şey;''Sevgi'' eşittir'' Hayat'' !
Sevgi ,hayatın dar geçitlerinde kendini gösterir ve kesinlikle oluşuma hazırlamak gibi önemli bir gayeye sahip olmakla bilinçsizliğini de içinde barındırır. oldukça paradoks eğilimler ve eylemlerle girdiği ruha büyük acılar çektiren keza hazzı da beraberinde taşıyan ,en önemlisi Onu kim taşıyorsa çok ama çok gıpta edilen veyahutta kötü bir şekilde hased edilen konumuna getirir.
Sevgi,yaşanır,paylaşılır,çoğaltır ve yeri geldiğin de yerin dibine de batırır!Hiç kimsenin seçme şansı kalamaz yani.
Şu forumda hangi arkadaşımız yok ki keşke dememiş olsun hayatta?Sevgi pişmanlıktır da o halde.Özetlemek gerekirse gerçek sevgide özgür eylemler vardır çünkü sevgi insanı özgürleştirir.Sevgi'nin acımasız yönü; hayatımızın en tatlı anlarında bizi savaşmak zorunda bırakmasıdır.Savaşmazsak sevgi bizden gider savaşırsak ,hayattan haz alamayacağımız yanılgısına düşeriz.Oysa savaşanlar için Sevgi kendini feda ediştir.Parlak ışık ,yolu açanın ilk kez göz kapaklarından içeri süzülür
oradan beyine ve kalbe gider.Prizmadan yayılan ilk ışık renksiz lakin kırılmalardan sonra renkler vuku bulur.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
sn. evren'i rahat anladığımı ve bir çok bakımdan görüşlerini paylaştığımı ve fakat sn. beril ile kimi noktalarda ortaklaştığımız halde, kendisini tam ve açık biçimde anlamakta zorlandığımı itiraf etmeliyim... bana göre insan bilinci, ''kendi iyi imgesine uygun olana'' yani kendisini daha geliştirecek, yetkinleştirecek ve dolayısıyla, kendisini gerçekleştirme sürecine katkıda bulunacak olana yönelik olarak, sevgi üretmeye ve sevgisinin nesnesini kazanmak için mücadele etmeye devam edecektir... ve dolayısıyla sevgi, hem bireyin yaşamında hem de insan türünün tarihinde sonsuzcasına hep var olacaktır... sevgi kavramının dile getirdiği olgudan tümüyle uzakta kalarak, ne bireyin kendisini gerçekleştirme sürecinde (yani kendi bireysel hayatında) ne de insan türünün insanlaşma sürecinde, ileriye doğru olumlu, geliştirici tek bir adım bile atılamaz... hem birey olarak hem de tür olarak insan, kendinden / kendi olmaktan vazgeçmeyi göze almadıkça, sevgiden vazgeçemez...
 

Beril

Üye
Yeni Üye
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Merhaba Sn Birazdahaderinmavi
Naçizane şunu gördüm bu forumda :gerçekten düşünebilen insiyaklar bir şekilde köşeye sıkıştırılıp şutlanıyor.Burada gerçekten felsefi anlamda düşünceye yer yok gibi;bireyler ezberlediklerini yazıyor ;düşünce üretmeye çalışanlar da ,subjectif karakterli _melankolik,hasta bir kişilik yaftası dayatılıyor veyahut anlaşılmayan ucube yaratıklara dönüştürülüyor. Buraya geldiğim ilk vakitlerde böylesine garip hislere kapılmıştım.Neyse ki reelde de insanlar akla sığmaz akıl oyunlarına girip kendilerince sesimizi bastırma isteğine girmiyorlar mıydı?Açıkçası önemsiz buldum.Ayrıca dünyanın en şeker varlıkları deliler ve çocuklardır !Neden biliyor musunuz ?.Çünkü onların zihin çöplüğü yoktur da ondan :)
Beni anlamınızı engelleyen şey sakın sizin kendinizde mevcut engeller olmasın?Hiç böyle bakmayı denediniz mi?Bir bayan sizden daha derin düşünemez mi yoksa?.) (Bu arada böyle bir iddia taşımamakla beraber paylaşımdan ;anlamak ve anlaşılmaya yardımcı olmak niyetindeyim elbette yeter ve koşullar müsaid oldukça)
Ne sevgiye ne de onu bana yaşatana hiçbir zaman nesne olarak bakmadım.Ben böyle garip kavramları burda gördüm.Herşeye rağmen buradan gitmedim.Sebebini de bilmiyorum.Ve böyle bilmeden yaşamak_hesaplama ve planlama yapmadan benim vazgeçilmez metodum.

Son olarak ;kadının da gözleri vardır ;hem öyle gözlerdir ki evrenin döngüsüne tesir edebilecek kabiliyette !
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
sn. beril, bende sizi selamlıyorum; ama sizi hiç anlamadığımı değil de, zor ya da zorlanarak anladığımı söylüyorum... elbette herkesin, benden daha derin düşünebileceği konular vardır... gerçekten kendi düşüncelerimi mi, yoksa 'zihin çöplüğüme bağlı olarak' ezberlediklerimi mi yazıyorum ; bir an için emin olamadım... anlamamı zorlaştıran, kendime ait engellerimin var olabileceğini, kabul ederim... ama bu anlama zorluğumda, sizin de, neredeyse delphoi tapınağı kahini kadar karanlık bir dille (ve belki, bir vantrolog gibi karnınızdan) konuşmanızın da bir rolü olsa, gerek... sevginin nesnesi deyimiyle, sevginin yöneldiği konuyu, objeyi kastettiğimi tekrar ediyorum... anladığım kadarıyla, bir insanın sevgi duygusunu, 'kendi iyi imgesine' uygun olana yönelik olarak ürettiği şeklindeki iddiamı / anlayışımı paylaşmıyorsunuz... burada 'iyi imgesine' uygunluk deyimi, gerçekten de, yani nesnel olarak 'iyi olmayı' gerektirmiyor ve zaten o nedenle, sevginin yöneldiği şeyin ( sevginin nesnesinin) ''iyi olduğunu'' değil de; kişinin ''iyi imgesine uygun olduğunu'' ileri sürüyorum... ama bazı noktalarda da ortak görüşlerde olduğumuzun farkındayım...
 

Beril

Üye
Yeni Üye
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
ama bu anlama zorluğumda, sizin de, neredeyse delphoi tapınağı kahini kadar karanlık bir dille (ve belki, bir vantrolog gibi karnınızdan) konuşmanızın da bir rolü olsa, gerek...

Sn Birazdahaderinmavi,
Ne yapalım biliyor musunuz ?Biz bu sohbeti burada keselim müsadenizle...Neden biliyor musunuz şu yukarıdaki satırlarla ''Sevgi'' anlayışınızdaki tercihinizi yapmış bulundunuz bana göre...
Ben bendeki İyi İmgesine yakın bulduğum o kadar çok karanlık dil çözdüm ki benim dilim yanlarında ne kadar basit kalır anlatamam.Fakat yine de sizi olması gerektiği kadar samimi bulduğumu ;konuyu fazla dağıtmamak ve kişiselleştirmemek adına da sohbeti tamamlamak düşüncesinde olduğumu da itiraf edebilirim.

Saygılar
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
eyvallah... nasıl isterseniz... delphoi tapınağının kahini her şeyi bilirmiş ; ama öyle karanlık konuşur, bir şimşek gibi işaretini çakar ve geçermiş ki, bilgenin ne demek istediğini anlamak, büyük problem olur ve söylediklerini yorumlamak için başka kahinler aramak gerekirmiş... galiba bir alınganlığa yol açmak değil de; sizi, daha açık ve anlaşılır olmaya çağırmak istemişim , hepsi bu... insanın doğuştan getirdiği, apriori nitelikte bazı potansiyeller olduğunu ve sonradan bu potansiyellerini kısmen hayata geçirerek aposteriori bir bilinç ve onun önemli bir bileşeni (ya da bir parçası) olarak, kendisine göre ve kendisi açısından bir ''iyi imgesi'' edindiğini ; ve hayatı boyunca sevgisine konu olabilecek tüm her şeyin, kendisi de az çok bir değişme ve gelişme eğilimi gösteren bu ''iyi imgesine'' uygun olmasının zorunlu olduğunu ileri sürüyorum... ( buna sevginin 1. ön koşulu diyorum)... ikinci olarak, insan zaten kendisinde olan, kendisinin olan, ya da ayrılmaz biçimde kendisinin bir parçası olarak hissettiği bir şeyi, sevgisinin konusu (nesnesi deyince yanlış anlaşılıyor) haline getiremez , tam anlamıyla kendisinin kıldığını hissettiği bir şeyi sevmez / sevemez ; örneğin hiç kimse ne kadar düzgün ve yetkin olursa olsun kendi karaciğerini sevmez ve ona karşı bir aşk duygusu yaşamaz ve hatta onun varlığını bile düşünmez, fark etmez... üçüncü olarak, iyi imgesiyle bir aykırılık taşımadığı halde, potansiyel olarak kendisinin bir parçası olmayan, yani kendisini biraz daha ''tamamlayacak'' olmayan, kendisinden tümüyle uzak ve tam anlamıyla kendi dışında olan bir şeyi de sevmez / sevemez ; örneğin gerçek yaşamda kağızman'ın bir köyünde yaşayan bir delikanlı, danimarka prensesine aşık olmaz... ve eğer öyleyse, sevginin konusu, tümüyle bizden uzak ve tam anlamıyla bizim dışımızda olmayan ; ama reel olarak ve tümüyle bize ait de olmayan; potansiyel olarak bize ait olmakla birlikte, fiili olarak bizim bir parçamız olmayan ve fakat ''iyi imgemize'' uygun olan bir şey olabilir... işte insan, ''iyi imgesine'' uygun olmakla birlikte, ne tamamen kendisine ait olan, ne de tamamen kendisinden uzak olan -deyim yerindeyse- ara yerde bir şey olan, sevgisinin konusunu talep edip, kazanmak için mücadele ederek yalnız sevgisinin konusunu değil, aynı zamanda kendisini de kazanmakta, varlamakta ve gerçekleştirmektedir... buradan, sevginin, insanın kendisini gerçekleştirme, üretme, var etme gereksiniminden kaynaklanan hayatının temel bir yönelimi, insan varoluşunun özgül bir niteliği olduğunu ve kökeninin insanlaşma sürecine bağlı olduğu söylenebilir... sevgiye ilişkin bu anlayışın, idealist bir karakter taşıdığı ileri sürülemezse de, idealizme açık olduğu ya da açık kapı bıraktığı söylenebilir ve bu açıdan eleştiriye muhtaçtır... ( bu bağlamda sn. evren'in eleştirisini, yeterli bulmamakla birlikte, önemsediğimi belirtmek isterim...)
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
her şeyi karşılıksız seven biri olarak...meğer ne büyük bir şey yapıyormuşum...yalnız,sevgi bunu anlamadı...

kökeni sizin,sevgi sevenlerin olsun...
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
her şeyi karşılıksız seven biri olarak...meğer ne büyük bir şey yapıyormuşum...yalnız,sevgi bunu anlamadı...

kökeni sizin,sevgi sevenlerin olsun...

eğer gerçekten sevdiyseniz ( ki, içtenlikle sevdiğinizi düşünmeniz yeterlidir) büyük bir iş yaptığınıza emin olmalısınız / olabilirsiniz... ama ''her şeyi'' değil, sadece bazı şeyleri sevmiş olmalısınız / olabilirsiniz ; çünkü hiç kimsenin, 'her şeyi' sevmesi olanaklı değildir ve gelecekte de olanaklı olmayacaktır... sizin sevginizi, ürettiğiniz sevgi duygusunun değil de, sevginize konu olan şeyin anlamasını bekleyebilirsiniz ve eğer yeterli şiddette ve doğru biçimde (yani onu yalnızca kendimize mal etmek, kendimiz için ele geçirmek amacıyla değil, bizzat onun kendisini geliştirmek, zenginleştirmek, daha fazla 'kendisi olmasına olanak vermek' ve biraz daha yetkinleşebilmesinin önünü açmak için) severseniz ; sevginize konu olan şey, ne ya da kim olursa olsun; bir biçimde sizi anlayacağına inanırım... sevginin ve dolayısıyla insanın gücüne inanırım... / ... sevginin kökeni de, kendisi de insanın olsun...
 

Beril

Üye
Yeni Üye
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Çok basit bir şey yaptım Sn birazdahaderinmavi sustum.Sustuğum zamanda aslında gerçekten konuştuğumu ;ve konuştuğum zamanda da suskun olduğumu görebilseydiniz yazdıklarım imgeleminizde Kahini değil.-yüreğinizde o farkında olmadığınız saldırganın Sevgi 'den bahsederken nasıl yıkıldığını neredeyse ağlayacağını - büyütüp beslediğiniz yaranıza şifa veren bir Melek görecektiniz.
Yine de kızmamam gerek çünkü acılarımız ortak.Aynı yıkımları ben de yaşadım.Fakat haddimi bilmem gerektiğini daima bildim.Ve bildim de...
Son olarak Sn Nejdet Evren , yüreğimde tabirinizle karanlık dillerimden sadece birkısmına dokunabildiğim en nadide aynamdır.
Onun bana yapacağı eleştri kötü de olsa benim için şereftir.Daima yüreğimde özel bir yeri olacaktır.Ne siz ne bir başkası o yere ulaşma kabiliyetinde asla olamaz.Çünkü o yer masumiyetin ve samimiyetin göz yaşlarıylarıyla yıkanmış bir mabettir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
kendi payıma başlıkla ilgili görüş ve düşünce paylaşımından başka, herhangi bir özel amacımın ya da bir yere ulaşma çabamın söz konusu olmadığını belirterek ; katkılarıyla , yeni fikirlerin ortaya çıkmasına olanak veren katılımcılara teşekkür ediyor ve başlıktan çıkıyorum...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
tüm katılımcılara ben de teşekkür ediyorum. sevginin köklerini aramak sevgiye ulaşmak kadar zor bir olgu olsa gerek. tartışmaların zaman zaman gerilimli olmasının nedenlerinden biri de budur sanıyorum.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Sevgi ile saygi bagini nasil kurarsiniz? Hangisi dogal hangisi dusunseldir?

Biri olmadan digerinin olabilmesi mumkun mu?

Bir kisiyi sevmek mi saymak mi, karsit gorur?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
her paylaşım bir üretime karşılık gelir; her üretim maddenin varlığına ve düşüncenin şekillendirmesine gereksinim duyacağından hem sevgi hem de saygı nesnel/tarihsel/toplumsal -düşünsel temeline dayanırlar. doğada saf-doğal-sevgi yoktur. sevgi ve saygı koşulsuz bağlı olan ikizler olmadıklarına göre biri olmadan diğeri var olabilecektir. ancak olumsuzdan olumluya doğru gidiş mümkün değildir. başka bir anlatımla; sevgi olmadan -kişi bazında- saygı mümkün iken, saygı olmadan sevgi mümkün değildir.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
her paylaşım bir üretime karşılık gelir; her üretim maddenin varlığına ve düşüncenin şekillendirmesine gereksinim duyacağından hem sevgi hem de saygı nesnel/tarihsel/toplumsal -düşünsel temeline dayanırlar. doğada saf-doğal-sevgi yoktur. sevgi ve saygı koşulsuz bağlı olan ikizler olmadıklarına göre biri olmadan diğeri var olabilecektir. ancak olumsuzdan olumluya doğru gidiş mümkün değildir. başka bir anlatımla; sevgi olmadan -kişi bazında- saygı mümkün iken, saygı olmadan sevgi mümkün değildir.

Ben aksini dusunuyorum. Sevgi dogal ve evrimseldir. Hayvanda da vardir. Saygi ise tamamen beynin bilinc ve zihniyet urunudur, yani dogal degil; dusunseldir. Hayvan da saygi henuz gelismemistir.

O yuzden eger saygi bilinci goz onune alindiginda, bunun yerine gelmesi sevgiyi cagristirir. Yani sayilan kisi sayani sever. Saygi olmadan ise sevgi mumkundur. Buna en guzel ornek anne/baba sevgisidir. Anne baba evladini saymak yerine sever. Zaten buna saygiyi da ekler ise, evladinin yasamina mudahele etip, kendi istedigi yasami ondan beklemez.

Benim algimda saygi, her turlu sosyal deger farkini algilamak, farkina varmak ve hic bir sosyal farki hem yok saymamak hem de gormemezlikten gelmemek. Farklarin farkinda olarakj her turlu farka kisinin kisilik kimlik degeri olarak algililamak ve tanimak.

Saygi, baskasini kendini ortaya koydugu gibi algilayabilmektir. Saygi farklari icsellestirebilmek, kendi farkini baskasina dayatmamak, baskasini kendi farkina zorlamamak. Farklari kisilerin hak ve ozgurlugu olarak tanimak ve temsilini algilamaktir.

Sevgi ise gunumuzde, duygu somurusu olarak ya da bireyci cikar olarak kullanilabilmektedir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sevgiyi taşıyan tüm canlı türlerinde derecelenen bir düşünce vardır; insan türü diğerlerinden daha fazla düşünce kapasitesini yaratan bir türdür. bu nedenle sevgi düşünceden bağsız değildir. ana-baba nın çocuk sevgisi onun kişiliğini tanıma temel saygıya dayanmadıkça içten bir sevgi olarak yorumlanamaz.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
sevgiyi taşıyan tüm canlı türlerinde derecelenen bir düşünce vardır; insan türü diğerlerinden daha fazla düşünce kapasitesini yaratan bir türdür. bu nedenle sevgi düşünceden bağsız değildir. ana-baba nın çocuk sevgisi onun kişiliğini tanıma temel saygıya dayanmadıkça içten bir sevgi olarak yorumlanamaz.

Tabi ki. Ben sadece saygi temelli algilanan ve uygulanan sevginin, bilincli ve insanliga yakisir oldugunu vurgulamak istedim.

Sonucta saygi icermeyen her bir sevgi, duygu ve akil ile bencillige ve onun sosyo-psikolojik dusunce ve davranisina etkiler.

Buna en guzel ornek eski turk filmelerinde islenen ve tek tarafli sevginin, saygiyi yok etmesi ve hatta hem sevilenin bu sevgiden haberdar olmamasi hem de sevenin sevilenin yasamini elinden alacak kadar "gozu donmesi" temelli toplumun sosyo-psikolojik yapisini inceleyen yapimlardir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst