Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Sevginin Kökeni başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 19,465 kez görüntülenmiş, 120 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı Sevginin Kökeni
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
'sevgi' kavramının, içtenliği, saflığı, yüceliği, belirgin şekilde ortaya koyduğu vericilik ve özgecilik gibi niteliklerinden ötürü, insan bilincinde oluşturduğu 'olumlu' çağrışımlarla ; 'çıkar' kavramının, bazı hesaplarla, sahtekarlıkla ve emek verilerek hak edilmeden ele geçirilen ya da gasp edilen değerlerle ilgili, bilincimizde uyandırdığı genellikle 'olumsuz' çağrışımlar arasındaki uzlaşmazlık ; galiba tartışılan konuyu bir 'problem' haline getirmektedir... sevgi temeline dayanan bir ilişkinin içinde, dar anlamıyla kaba çıkar hesaplarının yer alabileceğini kabul etmek olanaksızdır ; ancak çıkar kavramı ( sn. bardamu'nun da belirtmek istediği gibi) en geniş anlamıyla düşünülürse, sevgi ilişkisinin, yalnızca sevginin nesnesi yani sevilen üzerinde değil, ama aynı zamanda sevginin öznesi, yani bizzat sevenin kendisi üzerinde de son derece olumlu, ilerletici, değiştirici ve geliştirici ve böylelikle de ''sevenin kendini gerçekleştirme sürecini'' hızlandırıcı bir etkiye sahip olduğunu kabul etmek gerekir ve belki burada, sevenin kendisi için de en geniş anlamıyla, bir çeşit menfaat görmek mümkündür... bir köpeği seven bir insan, ürettiği bu sevgi ilişkisiyle, yalnızca o köpeği sevilen bir köpek yapmakla kalmamış, aynı zamanda kendisini de 'bir köpeği seven bir insan' yapmıştır ve hiç kuşkusuz, 'bir köpeği seven bir insan' ; sadece 'bir insana' göre, kendini gerçekleştirme süreci açısından, daha ileri ve daha gelişmiş ve deyim yerindeyse 'biraz daha kendi olmuş' bir insan durumuna gelmiştir ... sevgi ilişkisi, sürecin bütün katılımcılarını, bulundukları yerden alıp daha ileri, daha gelişmiş bir yere götüren ; insanın kendisini gerçekleştirme sürecinde eğer abartmıyorsam, en az emek kadar önemli bir toplumsal ilişki biçimidir... / ...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sevgi eğer çıkarsız olacaksa -ki, olması gerekendir- içte kalmalı. gösteriye dönüşen ya da görünür olmaya gereksinim duyan sevgi çıkarsız sayılamaz.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
sevgi eğer çıkarsız olacaksa -ki, olması gerekendir- içte kalmalı. gösteriye dönüşen ya da görünür olmaya gereksinim duyan sevgi çıkarsız sayılamaz.

kuşkusuz ''gösteriye dönüşmemeli'', ama sevgi doğası gereği dinamik bir süreç olduğundan ; kendisini dışa vurmaya, katılımcılarını değiştirmeye, ilerletmeye ve geliştirmeye eğilimlidir ve dolayısıyla, içte, sessiz ve eylemsiz biçimde kalamaz (sevgiden pasif ve edilgen bir sönüklük beklenmemelidir)... temelinde hesaplanmış, amaçlanmış ya da hedeflenmiş bir çıkar bulunan ve bu çıkarın ya da menfaatin gerçekleşmesine yönelik olarak biçimlendirilen ilişkilere ''sevgi'' değil; ekonomik, sosyal, kültürel..vb. bir çıkar ilişkisi, demek gerekir...
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
eğer çiçeğin kökenini ararsanız topraktaki pisliğe kadar gidersiniz,, eğer o pislik yüzünden çiçeği kötü bulup da ona başka bir şey derseniz komik olmaz mı? serada yetişen güllerin toprak değil de perlit içerisinde yetiştiğini görmüştüm. O zaman en güzel çiçekler onlar...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Hayat sevdiklerimizin toplamıdır derler..evet gerçektende öyledir..:Hayatta sevdiginiz hiç birşey kalmamışsa ortada bir hayatta kalmamış demektir.. (sevgi varoluşun kendisidir) Sevgi hayatı anlamlı kılan en yüksek değerdir.. bu değeri tartışmaya kalkacak akıl kendine tutunabileceği başka hiçbir değer bulamaz ve kendi gürültüsünde bogulur gider.. Sevgi olmasaydı insan aklının bunu yaratmaya gücü yetmezdi.. hayal bile edemezdi...yaratılmış bu değere hangi ölçüyle olursa olsun çıkar ve türevlerini yakıştıramam..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Bir kimse, başka bir kimseyi sevdiğini ifade ediyor ve bu şekilde davranıyorsa; ancak sevilen kimse aynı ifadeyi karşıdaki için kullanmıyor ve benzer şekilde davranmıyorsa bu duruma sevgi denebilir mi? Sevmek tek taraflı olabilir mi? Başka deyişle, tek taraflı olan bu şeye--her neyse-- sevgi denebilir mi?
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bir kimse, başka bir kimseyi sevdiğini ifade ediyor ve bu şekilde davranıyorsa; ancak sevilen kimse aynı ifadeyi karşıdaki için kullanmıyor ve benzer şekilde davranmıyorsa bu duruma sevgi denebilir mi? Sevmek tek taraflı olabilir mi? Başka deyişle, tek taraflı olan bu şeye--her neyse-- sevgi denebilir mi?

Karşılık beklemek, karşılığını almak veya alamamak sevginin kendisini doğuran şey değildir bence. öyle olsaydı bunlar olmayınca hissedilen sevgi kolayca yok olurdu. ayrıca bir insanı sevmek,kendini sevmek,yaşamayı sevmek vs de değildir sevgi. sevgi varoluşa dair herşeyde olan ve birşeylerde sürekli ortaya çıkan şeydir bence.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Karşılık beklemek, karşılığını almak veya alamamak sevginin kendisini doğuran şey değildir bence. öyle olsaydı bunlar olmayınca hissedilen sevgi kolayca yok olurdu.
Peki devamlılığını sağlamada etkin midir? Karşılığı alındığında, örneğin sevginize sevgiyle karşılık verildiğinde, bu sevginin devamlılığı için olmaz ise olmaz değil midir? Düşünün, sevdiğinizi ifade ettiğiniz bir kimseden sürekli kötülük görürseniz sevmeye devam eder misiniz?
ayrıca bir insanı sevmek,kendini sevmek,yaşamayı sevmek vs de değildir sevgi. sevgi varoluşa dair herşeyde olan ve birşeylerde sürekli ortaya çıkan şeydir bence.

Öyle derseniz, sevgi kendiliğinden çıkıyormuş gibi oluyor ve insan özneliğini, sevgi yapıcılığını kaybetmiş gibi oluyor. Bir de Mesela bir taş başka bir taşı sevebilir, bunlarda da sevgi vardır demiş oluyorsunuz; çünkü varoluşa dair herşeyde olan biçiminde tanımlamışsınız.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Peki devamlılığını sağlamada etkin midir? Karşılığı alındığında, örneğin sevginize sevgiyle karşılık verildiğinde, bu sevginin devamlılığı için olmaz ise olmaz değil midir? Düşünün, sevdiğinizi ifade ettiğiniz bir kimseden sürekli kötülük görürseniz sevmeye devam eder misiniz?
Etmem elbette. ancak burada iki kişi arasında geçen ve bu kişilerin birbirleri ile iletişimine /etkileşimine bağlı olan bir sevgi ile sınırlamıyorum ben sevgiyi. genel anlamda canlı veya cansız herşeye karşı hissedilen sevgiden bahsediyorum

Öyle derseniz, sevgi kendiliğinden çıkıyormuş gibi oluyor ve insan özneliğini, sevgi yapıcılığını kaybetmiş gibi oluyor. Bir de Mesela bir taş başka bir taşı sevebilir, bunlarda da sevgi vardır demiş oluyorsunuz; çünkü varoluşa dair herşeyde olan biçiminde tanımlamışsınız.

Sevgi kendiliğinden ortaya çıkıyor bence zaten. (düşüncenin etkisi olsada) taş taşı sevemez ama taş kalpli olmayan sever :) varoluşa dair herşey derken öncelikle varoluşunun en çok farkında olan canlıyı yani insanı kasdettim. (aslında sadece insanı kasdettim. başta memeliler olmak üzere hayvanlarda da sevgi var elbet ama kastım onlar ve cansız nesneler değildir)
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Etmem elbette. ancak burada iki kişi arasında geçen ve bu kişilerin birbirleri ile iletişimine /etkileşimine bağlı olan bir sevgi ile sınırlamıyorum ben sevgiyi. genel anlamda canlı veya cansız herşeye karşı hissedilen sevgiden bahsediyorum
O halde şöyle bir durum ortaya çıkıyor.Sevgide bir karşılıklılık olması gerekmiyor. Çünkü bir insan, örneğin cansız bir nesneyi seviyorsa, yahut o nesneye beslediği hisleri "sevgi" kelimesi ile ifade ediyorsa burada tek taraflılık vardır. Sonuç olarak nesne olan şey, insanı sevebilecek değildir. Öyleyse burada sevginin devamlılığını sağlayan nedir? Yani bir karşılık vermiyor karşınızdaki. Ya da veriyor mu? Veriyorsa bu nedir? Bu soruları zihin jimnastiği amacıyla soruyorum.



Sevgi kendiliğinden ortaya çıkıyor bence zaten. (düşüncenin etkisi olsada) taş taşı sevemez ama taş kalpli olmayan sever :) varoluşa dair herşey derken öncelikle varoluşunun en çok farkında olan canlıyı yani insanı kasdettim. (aslında sadece insanı kasdettim. başta memeliler olmak üzere hayvanlarda da sevgi var elbet ama kastım onlar ve cansız nesneler değildir)
O halde insan sevgiyi var etmiyor, insan sevgi yapıcı değildir. İnsan var olan sevgiyi açığa çıkartıyor sadece diyorsunuz.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Bir kimse, başka bir kimseyi sevdiğini ifade ediyor ve bu şekilde davranıyorsa; ancak sevilen kimse aynı ifadeyi karşıdaki için kullanmıyor ve benzer şekilde davranmıyorsa bu duruma sevgi denebilir mi? Sevmek tek taraflı olabilir mi? Başka deyişle, tek taraflı olan bu şeye--her neyse-- sevgi denebilir mi?

emeğin özgül bir biçimi olarak sevgi, kendi öznesini , sevgisinin nesnesi açısından (ve sevgisinin nesnesi yani sevilen üzerinden), bir sevgi nesnesi haline getiremiyorsa ; burada bir şanssızlık, üretici olamayan ve tümüyle değilse bile, büyük ölçüde boşa giden bir emek söz konusudur... kuşkusuz bu duruma da 'sevgi' denebilir... ve dolayısıyla sevgi, tek taraflı da olabilir... ancak bu durumda sevgi, verimsiz kalır ve insanın kendisini gerçekleştirme sürecinde ilerletici, geliştirici rol oynayan bir olanak şeklinde açımlanamaz ve taraflarına -aslında- yapabileceği katkıyı yapamaz... ve hatta yozlaşarak hastalıklı (ki bu aşamada 'sevgi' olmaktan çıkmaya başladığı) bir şekle bürünebilir, yıkıcı, yok edici sonuçlar doğurabilir... gibime geliyor...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
O halde şöyle bir durum ortaya çıkıyor.Sevgide bir karşılıklılık olması gerekmiyor. Çünkü bir insan, örneğin cansız bir nesneyi seviyorsa, yahut o nesneye beslediği hisleri "sevgi" kelimesi ile ifade ediyorsa burada tek taraflılık vardır. Sonuç olarak nesne olan şey, insanı sevebilecek değildir. Öyleyse burada sevginin devamlılığını sağlayan nedir? Yani bir karşılık vermiyor karşınızdaki. Ya da veriyor mu? Veriyorsa bu nedir? Bu soruları zihin jimnastiği amacıyla soruyorum.

Sevginin devamlılığını sağlayan şey varoluşumuzdur. yani varolduğumuz için severiz. insanın fıtratında var bu yani. bunu bize Tanrı verdi .Tanrı bunu ney'den yaptıda içimize koydu. açıklamasını yapamam elbet. ancak şöyle denilebilir Tanrım sen bunu yaptın,içime koydun yani sevgi denen şeyi bana dikte ettin .ancak ben bunu istemiyorum. sen sevgiyi yaratmasaydın ve bana vermeseydin bende sevmezdim bu sevgim sahte çünkü bunu ben istemedim.
evet herşeyi reddetme hakkımız var. ancak sevgiyi reddetmek için bahanemiz yok sanırım. Tanrı bu saçma savunmamızı kabul etmeyecek. Tanrıyı haksız çıkaramayacağız çünkü sevgi denen şey bu savunmamızı temelden çürütecek. (çünkü sevmeseydi /sevmeseydik yaşam olmazdı/ yaşayamazdık/var edilmezdik ,var olamazdık )

O halde insan sevgiyi var etmiyor, insan sevgi yapıcı değildir. İnsan var olan sevgiyi açığa çıkartıyor sadece diyorsunuz.

Evet. var olan sevgiyi açıga çıkarıyoruz. sevginin yapıcısı olamayız.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
emeğin özgül bir biçimi olarak sevgi, kendi öznesini , sevgisinin nesnesi açısından (ve sevgisinin nesnesi yani sevilen üzerinden), bir sevgi nesnesi haline getiremiyorsa ; burada bir şanssızlık, üretici olamayan ve tümüyle değilse bile, büyük ölçüde boşa giden bir emek söz konusudur... kuşkusuz bu duruma da 'sevgi' denebilir... ve dolayısıyla sevgi, tek taraflı da olabilir... ancak bu durumda sevgi, verimsiz kalır ve insanın kendisini gerçekleştirme sürecinde ilerletici, geliştirici rol oynayan bir olanak şeklinde açımlanamaz ve taraflarına -aslında- yapabileceği katkıyı yapamaz... ve hatta yozlaşarak hastalıklı (ki bu aşamada 'sevgi' olmaktan çıkmaya başladığı) bir şekle bürünebilir, yıkıcı, yok edici sonuçlar doğurabilir... gibime geliyor...

O zaman sevgileri ayırmamız gerekmez mi?Yani insan bir nesne ile ilişkide iken, kendisi de nesneleşebilmelidir. Oysa insan bir özne--örneğin başka bir insan-- ile ilişkideyken nesneleşirse durum değişir. Köle ve efendi ilişkisine benzeyebilir. Bu sefer insan özneliğini korumalıdır. Genel olarak, insan öznelliğini koruyarak nesneleşebilmelidir; sevgi dediğimiz şey budurdenebilir mi? Bu durum sevgi tanımlaması için gerekli olabilir ancak yeterli midir?
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
insan, bir nesneyi de, bir bitki ya da hayvanı da sevebilir... sevgisine etkin bir karşılık alması gerek koşul değildir... nesne, rengiyle, şekli ya da biçimiyle yahut başka bir niteliğiyle, insanın, fonksiyonel ya da estetik gereksinimlerini doyuruyor olabilir ve bu durumda insan, sevgisine etkin olmayan bir karşılık alıyor, olabilir... burada eklemek gerekiyor ki, insan bir nesneyle kurduğu sevgi ilişkisinde, kendisi nesneleşmemeli, öznelik yetilerini ve rolünü asla yitirmemelidir... benzer şekilde, bir başka özneyle (insanla) kurduğu (diğer tüm ilişkilerinde olduğu gibi), sevgi ilişkisinde de yine öznelik yetilerinden vazgeçmemeli, nesneleşmeyi kabul etmemelidir... ((( ''nesneleşme'' kavramının çok katmanlılığı nedeniyle, bir önceki mesajımla bir anlam türbülansı oluşturmamak için ; nesneleşme kavramının iki farklı anlamını ayırt etmek yerinde olacakmış gibi görünüyor... bir önceki mesajımda yer alan, '''sevenin kendi öznesini, bir sevgi nesnesi haline getiremiyorsa...''' şeklindeki ibarede bulunan öznenin nesneleşmesi deyimi ; seven öznenin, öznelik niteliklerini kaybederek güçsüzleşmesi, giderek 'şeyleşmesi' , eşyalaşması, metalaşması ve dolayısıyla 'kendini' kaybederek yabancılaşması anlamında değil de ; bir inceleme çalışmasının, bir sevgi duygusunun, ya da nefret duygusunun yöneldiği ''konu'' olmak, anlamındadır... yani ben, kendimi, sevdiğim insanın sevgisinin nesnesi kılmakla, özneliğimi kaybederek nesneleşmiş, yabancılaşmış olmam ; sadece kendimi, sevdiğimin, sevgisinin konusu haline getirmiş olurum... ve dolayısıyla, hiçbir gerçek sevgi ilişkisinde, efendi-köle ilişkisi söz konusu olamaz ; olmamalıdır...))) ... (sn. bardamu için...)
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
aslında konu, birazcık idealizm yapmaya yatkın ve belki bazen, sınırlı ölçüde idealizme kayan yaklaşımlar da, yeni açılımlara olanak verebilir... insan ne bir tanrı, ne de bir kum tanesi olmadığına ve belki öznelik niteliği açısından, kum tanesinden tanrıya uzanan yolda ''ara yerde bir şey'' olduğuna göre; bir varoluş biçimi olarak, deyim yerindeyse doğası gereği eksikli ve hep eksikli kalmaya yargılı bir varlıktır... bu durumun ortaya koyduğu, insan yaşamının/varoluşunun cılızlığı ve geçiciliğinden kaynaklanan bitip tükenmez eksiklik duygusu, insanın ayrılmaz bir parçası olarak, hayat boyunca sürüp gitmektedir... işte bu eksikliğe karşı insanı bir ölçüde tamamlayacak olan ; daha doğuştan getirdiği apriori temellerin üzerinde biçimlenen aposteriori ''kendi iyi imgesi'' ne uygun olana (ki söz konusu nesnenin gerçekten de yani nesnel planda 'iyi olması' koşulu yoktur) yönelen ve yöneliminin konusuyla bir bütün olmayı talep eden ve bu yönde mücadele etmeyi gerektiren, insanı ilerletici, değiştirici ve geliştirici bir dinamo etkisi yapan sevgi ( karşı cinse yönelik olursa da aşk) duygusudur... eğer, bütün insani etkinliklerin arka planında, insanın kendisini gerçekleştirme çabasının bulunduğu kabul edilirse, insan bilincinin en önemli unsurlarından biri olarak, bu çabayı olanaklı kılan, insanı harekete geçiren, ilerleten ve geliştiren en belirgin etken, aşk/sevgi duygusudur... bu açıdan bakınca, sevginin kökeni, insanın eksikli varoluşuna karşın, kendini gerçekleştirmeye, tamamlanmaya (ve belki ölümsüzlüğe) duyduğu vazgeçilmez ve sonsuz özlemde / talepte aranmalıdır...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
dönüşümsüz sevgi mümkün ise de paylaşılmadığından dolayı çoğalamaz. sevgi her hal ve şartta özneldir ve özne olan hiç bir zaman karşı-sevginin nesnesine dönüşmez. mükemmel yoktur; bu nedenle insanın tamlanmaya dair istencinden doğan bir sevgiden söz edilemez. tüm türler evrimsel süreçlerde varlık kazanmışlardır ve değişimlerini var-oluşlarını bir şekilde sürdürebildikleri oranda yaşayacaklardır; onun/onların tümlenmeye gereksinimleri olamaz. ayrıca eksiklikten söz edebilmek için tümün tanımlanabilir olması gerekir. sonsuzluğun kendisi biçimsiz bir öz ise, bu biçimsizlik bir tamlığın ifadesi değilidir. sevginin köklerinde türün devamının sağlanmasına dair çekicilik yatmaktadır. bunun şekillenerek bir ağaç gibi dallanması ise bilincin/yaratmanın doğumu ile mümkün olabilmiştir.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bir ruhumuz varsa eğer paylaşılan sevginin yapıldığı şeyden olmalı. Oblivion (film /replik)
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
dönüşümsüz sevgi mümkün ise de paylaşılmadığından dolayı çoğalamaz. sevgi her hal ve şartta özneldir ve özne olan hiç bir zaman karşı-sevginin nesnesine dönüşmez. mükemmel yoktur; bu nedenle insanın tamlanmaya dair istencinden doğan bir sevgiden söz edilemez. tüm türler evrimsel süreçlerde varlık kazanmışlardır ve değişimlerini var-oluşlarını bir şekilde sürdürebildikleri oranda yaşayacaklardır; onun/onların tümlenmeye gereksinimleri olamaz. ayrıca eksiklikten söz edebilmek için tümün tanımlanabilir olması gerekir. sonsuzluğun kendisi biçimsiz bir öz ise, bu biçimsizlik bir tamlığın ifadesi değilidir. sevginin köklerinde türün devamının sağlanmasına dair çekicilik yatmaktadır. bunun şekillenerek bir ağaç gibi dallanması ise bilincin/yaratmanın doğumu ile mümkün olabilmiştir.

belli ki burada yetersiz anlatımdan kaynaklanan yanlış anlaşılmalar var... sevenin, karşı sevginin nesnesi haline gelmesinden neyi kastettiğimi 95. mesajın üçlü parantezi içinde açıklamaya çalışmıştım ; söz konusu olan, bir öznenin nesneleşmesi değil, sevdiğinin, sevgisine konu olmasıdır... sevgi elbetteki özneldir... mükemmellik, gerçekliğin bir parçası olarak değil de, bilinç tarafından idealize edilmiş bir soyutlama olarak söz konusu olabilir... ''insanın tamamlanma istencinden doğan bir sevgi'' yerine ; insanın doğuştan getirdiği potansiyellerini gerçekleştirme ve böylelikle zaten varlamış olduğu (ama potansiyellerine göre halen eksik olan) kendinden , daha tam kendine ulaşma istencinden doğan sevgiden söz etmek daha doğru olur... eksiklikten söz edebilmek için, tümün tanımlanması koşulu yoktur ; çünkü, zaten gerçekleşmiş olan insan, aynı insanın potansiyellerine göre, daima eksiktir... bireyin kendini gerçekleştirme sürecindeki başarısı da, tür varlığının devamının ve gelişiminin hem kaynağı hem de koşuludur...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
tüm yazılanlara ortak yanıt verince farklı değerlendirildi. nesneleşme süreci ile ilgili eleştirim sizin yazdıklarınıza yönelik değilidir. ancak tam ve parça konusundaki eleştirim hala bakidir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
tüm yazılanlara ortak yanıt verince farklı değerlendirildi. nesneleşme süreci ile ilgili eleştirim sizin yazdıklarınıza yönelik değilidir. ancak tam ve parça konusundaki eleştirim hala bakidir.

eleştirinizi dikkate alarak, ortaya koymaya çalıştığım yaklaşımın idealist karakterini törpülemeye ve daha gerçekçi bir zemine oturtmaya çalışmak istiyorum... insan, kuşkusuz her şeyi sevmez; herhangi bir şeyin, bir insanın sevgisinin nesnesi olabilmesi için, o şeyin, o insanın bilincinin önemli bir unsuru olan, kendisine ait ''iyi imgesine'' uygun olması vazgeçilmez bir ön koşuldur... hiç kimsenin, kendi iyi imgesine uygun olmayan bir şeyi sevmesi / sevebilmesi olanaklı değildir... bir insan için sevmek demek, her zaman bir şeye (sevgisinin nesnesine) yönelmek demektir ; ve bu yönelim her zaman ancak bir taleple, yani, potansiyel olarak bir parçamız olduğunu kabul ettiğimiz, sevgimizin nesnesini kazanma ve onunla bütünleşerek, onu eylemli (reel) olarak da bir parçamız haline getirme talebiyle birlikte ortaya çıkar... bu talep, seveni zorunlu olarak harekete geçirir, sevgisinin nesnesini kazanmaya, bu uğurda mücadele etmeye, yeteneklerini açığa çıkarıp geliştirmeye , üretmeye, yaratmaya ve eyleme zorlar ; dolayısıyla sevgi/aşk süreci, insan yaşamında zorunlu olarak ilerletici, geliştirici ve bireyin kendisini gerçekleştirmesinde kışkırtıcı, bir rol oynar... eğer bir insanın asıl kimliğinin, yarattığı, ürettiği, eylemleriyle ortaya koyduğu değerler üzerinden gerçekleştiğini (ya da belirlendiğini) kabul edersek ; ve aynı zamanda yaratma / eyleme sürecinin, henüz kendinde (kendine ait) olmayanın talep edilmesiyle başlayan ve yaşam boyu süren aşk/sevgi ilişkisinin bir fonksiyonu olarak düşünürsek; bireyin edindiği (edinme mücadelesi verdiği) kimliğin 'şiddetini' , yaşadığı aşk/sevgi ilişkisinin 'şiddetine' bağlayabiliriz... bir bakıma birey, aşkı sayesinde ortaya koyduğu emekle, yalnız kendi bireysel varlığını gerçekleştirmekle kalmaz; aynı zamanda insan türü varlığına bağlanabilir... gibime geliyor...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst