Natüralist S-özdeyişler

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde epoché tarafından oluşturulan Natüralist S-özdeyişler başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,055 kez görüntülenmiş, 13 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Natüralist S-özdeyişler
Konbuyu başlatan epoché
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
B-azen, f-azla yetinmek gerekiyor.

S-öz, saçmadır.

Felsefe, sade-ce ETİK iç(k)indir.

Kendin/i/den k/açmak, doğanın bir gereğidir. (Telâş, evrensel-dir » N.)

Yaşamda beşinci varoluş biçiminin imkânsızlığı: iyi & evet, iyi & hayır, kötü & evet, kötü & hayır.

Negatif Dialektik
YIK!»sal_dır!
------ » her 1 kavrama : his 1('i) düş_ünceye-(değin)
[başka bir bilinç iç(k)in]

Teşekkür etme
Teşekkür alma
Nehrin tek yaptığı akmaktır

Organik besinler, koyun bokuyla yetişir.

Nasyonalizm, en iğrenç ve aşağılık puştluktur.

Evrim, teleolojik bir işleyiş olmadığı için adına evrim denilendir.

Parlementer demokrasi kavramı, Âdemoğlu târihine yazılmış en ironik olgulardan biridir.

Bir kâlbin saklı arzularınca biçimlenmiş belirli güzelliklerle benzeşen nesnel durumlara tesâdüf edişler (form / ses / koku), real-in çökerttiği idealin tükenişini erteleme işlevi görürler.

Tanrı'nın en büyük düşmanı, dürüstlüktür.

Burukluk, en zinde bulantıdır.

Kendini arayan, hiç bir şey bulmaz. Kendini aramayan, kendisi/ni yaşar.

Şu an, şimdi, BU, evet bu, varlık, bundan daha fazla bir anlam içermeyecek.

Doğa, ancak fiziksel yapısının içsel enerji-si [anarşi-si] ile mümkün olabilir.

Aslında, “benzeşmeci söylem” diye bir şey yok-tur.

İnsan, Tanrı'yı yaratarak ilk-el delüzyonunu, buna mukabil türettiği seküler idealizmi ile de târihsel_faşizmini tümden yasallaştırdı.
Sloganlara nefret borcum var:
KAHR-OLSUN HÜMANİZM®

İlim aramak (filo_sofia), ilim istemini yok etme olanağını aramaktır (miso_sofia)
D a o

Materyalizme lâf etmeden, salavat getir.

Ey ideolog, kendi gerçeğin, aklına hâkimdir.

Metafizik, Nietzsche'nin metafiziğinde son bulur.

Bir eğilimin yetiye dönüşmesi, sadece ç-alışmakla mümkündür.

Metabolizma (ile), Z E N sâyesinde (kestir-meden) anlaş-ılır.

Felsefe yaptığını düşünürken boğazın düğümlenmiyorsa, felsefe yapmadığın için ..

Düş-ün-ü aradığın sürece, duyumların biçimlenecek /herhâlde

Bu bir sürü şey, bu şeylerin ikâmetgâhları, bu şeylerin boşluğu, bu şeyler kendilerini açıklıyorlar, bu şeyler böyle, bu şeyler kendilerini açıklamaktan g-ayrı değil, bu şeyler kendi açıklanışlarından farklı değil, yargılar-üretiliyor: “gerçekten bunun gerçeği bu”, sanrı-sal değil.

Yoğun bir zihinsel konsantrasyon ile, akan bir musluğa ya da bir gazoz kapağına durmadan baktığında, varlığın işleyişini anlayabilirsin.

Ritim, uyar-ır
» müziğin armonisi, bir evrensel armoni beyanı değildir: TAM AKSİ!!!

Stoacılar'a: yapacak daha iyi işiniz yok mu?

Büyük Aristo , olgun bir velettir.

Doğru olan, hâkikât olan değildir. Hâkikât olan, kendi olgusundan itibâren, bilinci, doğrusal olan'la bağlantıya sokar.

Dünya hazlarını boşver, zâten tâtmin de etmezler (yersen).

Ahlâkçılık, tâlihsiz sözlük tanımlarının aksine, bir arzu makinesi olan bedenin fetişizminin, sâhiplenme istemiyle çakışması üzerin(d)e yığılmış bir tımar biçimine dönüşmesi olarak başlayıp, nesillerin vitamini kılındığı ölçüde normâlleşen bir sürü faşizmidir.

Dünya hakkında fikir üretirken, Pasifik okyanusunun derinliklerindeki karanlık mağaralarda amaçsızca savrulan, su-altı feneriyle baktığında görebileceğin su tozlarını unutmaman gerekir.

Yaşam hakkında fikir üretirken, beton kaldırımların saçma sapan yerlerinde filizlenen küçük yeşillikleri unutmaman gerekir.

Zamansal ateist, zamanın B-teorisine
Katı ateist, zamanın A-teorisine
gömülüdür.

Nefretin kökeni, insan değil, onun târihidir.

Leibniz: “Tanrı süper ha! tam da bundan dolayı, her şey kusurun zor-unda”
HASTİR LeN

Yaşam-yordamın, fikir-dizaynınla uyuşmadığı sürece, delirmeye bir adım daha yaklaşacaksın.

Evren, ne'yin için(d)e genişliyor?
Dinamik ev(i)ren, “zât-en” kendi olgusunun faz değişimi olan ge-n--i---ş-----l--------e---------------m---------------------e-------------SİN----------d-------------------------e------------------------------n ibârettir..

Tüm devletler yıkılmak için varlaşırlar.

Kant'ın yalansız toplumu, ebedî barış değil, ebedî sessizlik getirir, çünkü ikinci dolunayı göremez.

Kelimelerin anlamları söküldüğünde, doğa . . .

Hayatını ıskalarsan, pişman olmaya dahi mecâlin kalmamış, sefil bir hâlde ölürsün.

Dinsizin hakkından, îmansız gelir. Spinoza'nın hakkından, Nietzsche gelir.

Dialektik materyalizm ile ontolojik natüralizm arasında teknik bir uyuşmazlık yoktur.

Uyanıklık ve uykuya dalış arasındaki o bir kaç saniyelik aralık, her şeyin cevabı gibi.

Tanrı=Devlet, amigdala_'k-öl-e-Leş'/İM'i_nden beslenir

İnsanın epistemolojisi, ontolojisidir.

Ardışık soruşturma, düşüncenin dindarlığıdır.

İmgelem ile uyarım arasında hiç bir benzerlik yoktur.

(...) şimdi efendim insan doğaası— KES! » SOSYAL YAPI !

Hayvanlar düşünür.

Hislere koşullandırılan kapalı felsefe, bilginlik değil, zırva üretir.

His, histir, soyutlama, soyutlamadır, madde, maddedir.

Gerçek diye aranmaya devam edilen şey, son tahlilde irâdenin özerkliğidir .

Hiç bir ismin, kendine özdeş bir anlamı yoktur.

“Zorla güzellik olmaz”-ın kabûlündeysen, neden anarşist değilsin? Zorla anarşist olunmaz!

Nefretin bilinci, kâlbin kırılmasından doğar; kâlbin kırılması, idealin realle zıtlaşmasından doğar; ideal, algıdan doğar; algı, duyumdan doğar. Duyumun olmadığı yerde, nefret olmaz. [nefret, terkedilebilir]

Sevginin bilinci, kâlbin tâtmin edilişinden doğar: kâlbin tâtmîni, realin idealle tutuşmasından doğar; real, şanstan doğar; şans; bilinmedik şartlardan doğar. Şartın olmadığı yerde, sevgi olmaz. [sevgi, tâlep edilemez]

Bilincin özneye özdeşliği, “tamâmen” ilüzyondur.

“anlıyorum, anlıyorum, bâzen, anlamadığımı anlıyorum, anladığımı düşünmüyorum, hayır, anlamadığımı düşündüğümü anlıyorum, anladığımı düşündüğümü anladığımı sanıyorum, sandığımı düşündüğümü anladığımı sanmadığımı anlıyorum,” SHUT THE FUCK UP

Foucault, felsefeyi organik kılarak, onun zekâsını temsil eder.

istemedi-ği-n için VAR oldu-n
istemedi-ği-n için YOK olacak-sın
(...)
bu sana-nE anlatıyor..?

Mantıksal pozitivizm, yaygın kanının aksine, natüralist bir akım değildi(r).

Bir varlık biçimi, varoluşunun kendisine kazandırdığı meşruiyetten ibârettir, o bir t-özden temel almaz (nir va na)

Feminizm, dişil ruhun ezilmişliğinden değil, erkeğin yetersizliğinden çıkar.

EGO = uyarım»hafıza»bilinç

Özne, kendi bilinci için var olan her şeyin -dır'ındadır.

Kuantum belirsizliği, onu inceleyen süperzekâ fizikçileri meraklandıran, basit bir gerçekliği anlatır ;- )

İrâdeyi açıklamak için idealist metafiziği gerekli gören akla, içerisinde bulunduğunu fel-sefâletin beyanının zorluğu, kuantum belirsizliğine iyedir.

(...)
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bu listeye iyilik yapma konusundaki soruya cevap vermeye çalışırken, cennet kapısında yakalandığınız anı da eklemelisiniz bence.:)
Dünyasal koşullarla cevap verilemeyecek bir soruya Natüralizm penceresinden yanıt vermeye çalışırken nasıl da kendi kendinizi sınırladığınızı ve sınırlarınızı aşmaya çalışırken de "ne yaptığınızı" fark etmiş olmalısınız. Soruyu yanıtlayabilmek için cenneti alıp dünyaya monte etmeye kalktınız ya da varlığı Parapsikoloji'nin konusu olan Teleportasyon yöntemi ile ışınladınız, ötesi yok...
Demek ki Felsefe'nin sınırları yokmuş ama insan kendi kendini belli sınırlara hapsedebiliyormuş.

@Maimonides bir başlıkta Karl Marx için ateist değil demişti, ateist olsa ne olur olmasa ne olur? Bu konuda araştırmalar yapılmış v.s. anlamak istediğim sizce neden belli bir gruba dahil olmak zorundayız? İnsanların bazı konularda doğru bazı konularda yanlış düşünme ihtimalleri olabilir, bir filozofu göklere çıkartıp birini yerin dibine sokmak yerine kendimize göre hangi konuda doğru söylemiş olduğuna bakıp, o taraflarını benimseyemez miyiz?



 
Son düzenleme:

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Ateist isminin imlediği tek olgu, teist-metafiziğinin kavramlarından usanıştır, yoksa ateistin ateizm üzerinden kendine çıkarabileceği bir öz-kimlik zaten yoktur, bugün kendisine ateizm ismi verilen seküler-hümanizm, teolojik soyutlamanın, gökten alınıp dünyaya indirgenen bir başka biçimidir, lakin özümsenen düşünce izleği bir ve aynıdır, çünkü bütün hümanizmler, indirgenmiş bir tekillik kuramının, belirli bir değerler dizisinin ürettiği siyasi bir etik ile çerçevelenmesinden ibarettir (tabi ki, hümanist sosyalizm de bundan gayrı değildir).

Nietzsche “Tanrı öldü” derken, zaten din denen şeyin varlaşmasına işaret ediyor; çünkü Tanrı'nın ölmesi, bilincin değer yitimi değil, bilakis varlaşmasıdır.. Teolojik bir betimleme gerekirse; 'Big bang'den itibaren, Tanrı, yediği eristik haltın bedelini ödemektedir, din de, Tanrı'nın intiharından doğan sonsuz olanakların yadsınması çabasından başka bir şey değildir. Bu bağlamda, eğer natüralizme sınırlama derseniz çuvallarsınız, çünkü o zaten kavramsal olanakların musluğunu açma prensibi ile işleyen, üstüne üstlük teolojiye gerek duymayan bilimsel bir epistemolojidir.

Bizi ayırdeden, ne tarihte, ne doğada, ne de doğanın arkasında herhangi bir tanrı bulmamamız değildir, —tanrı diye saygı duyulanı, «tanrısal» birşey olarak değil, açması birşey, saçma birşey, zararlı birşey olarak duymamızdır, yalnızca işlenmiş bir hata olarak değil, yaşama işlenen bir suç olarak duymamız... Tanrıyı tanrı olarak yadsıyoruz. Bize birisi Hristiyanların bu Tanrısını kanıtlasaydı, ona daha da az inanırdık. —Formüle edersek: deus qualem Paulus creavit, dei negatio. —Hristiyanlık gibi bir dinin, hiçbir noktasında gerçekliğe dokunmayan, gerçeklik tek bir noktada bile söz hakkı elde edince de hemen düşüp kalan bir dinin, anlaşılacağı gibi, «dünya bilgeliği»nin, yani bilimin ölümüne düşmanı olması gerekir, —tinin yetiştirilmesini, tinin vicdan konusu olan işlerde yalın ve kesin olmasını, tinin soylu serinkanlılığı ve özgürlüğünü, zehirlenmiş, karalanmış, gözden düşmüş kılabilecek her aracı onaylıyacaktır. Bir buyruk olarak «inanç», bilime karşı bir vetodur, —in praxi olarak da; ne pahasına olursa olsun, ama yalan olsun..

not: filosofik natüralizmi ateizm kavramıyla özdeş kılmaya hiç gerek yoktur, o zaten teolojik anlamda non-kognitivisttir.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Cevap için teşekkür ederim, bu yazdıklarınızı benim aklımın alması için beynimi yıkamaları gerekiyor ancak yine de zaman ayırıp yazmış olmanız, ne düşündüğünüzü tam olarak anlamamı sağladı. İnsan ruhunun, duygu ve düşüncelerinin maddeye indirgendiği bir dünya beni fazlası ile aşar:)
Sınırlama demekle çuvallamış olayım, bu ifadeyi kabul ediyorum ve halen de böyle düşünüyorum.:)
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Natüralizm Çelişkileri

*Natüralist Evrimci Biyolog J.B.S. Haldane demiştir ki; "Eğer zihinsel süreçlerim tamamen beynimdeki atomların hareketleri tarafından belirleniyor ise, inançlarımın doğru olduğu varsayımı için hiçbir gerekçe yoktur ve dolayısı ile beynimin atomlardan oluştuğunu saymam için de hiçbir gerekçe yoktur."

*Caner Taslaman'dan da bir alıntı yapacağım.
"Epifenomenalizmde bilinç, beyindeki maddi süreçlerin bir yan ürünü olarak görülerek, maddi olanın bilinç durumlarını ortaya çıkardığı ifade edilmektedir. Fakat eğer madde bilinci ortaya çıkaracak şekilde bir etki oluşturuyorsa; bilincin maddeyi etkileyemeyeceğini, yani iradi eylemin gerçekleşemeyeceğini –hem de buna bu kadar içsel tanıklığımız mevcutken – nasıl iddia edebiliriz?

*Materyalist-ateistlere göre bilinç ve benlik, doğa yasaları çerçevesinde tesadüfi süreçlerle oluşmuştur. Teistlere göre kendisi bilinç ve benlik sahibi bir varlık olan Allah’ın sayesinde bilinç ve benlik oluşmuştur. Evren rasyonel bir varlık (Alim ve Hakim) Allah tarafından yaratılmıştır.

*Doğabilimlerinin bize anlattığı evren ise mekanik yasalar çerçevesinde işler. Materyalist-ateist felsefeci ve bilim insanlarına göre evren ve yasaları ezelden beri vardır, evrendeki mekanik işleyişin kendilerine bağlı gerçekleştiği yasaların bu şekilde var olmasının bir gayesi yoktur. İradenin gayesellik özelliğini materyalist-ateistlerin madde anlayışı çerçevesinde anlamak mümkün gözük-memektedir. Materyalist bakış açısından nedensellik sadece fiziki yapının fiziki yapıya etki etmesi şeklinde işlemektedir; bu felsefi yaklaşımın içinde “kişinin iradesiyle nedensel etki oluşturması”na yer bulmak mümkün gözükmemektedir.

*Evrim teorisine göre doğal seleksiyon sürecinde canlıya yarar sağlayan özellikler seçilirken, yarar sağlamayanlar elenir. Eğer irade yoksa, bilinç sahibi kişi evrende hiçbir nedensel etki oluşturamıyor demektir, o zaman ise bilincin doğal seleksiyonla seçildiği söylenemez, çünkü bu durumda hiçbir nedensel etki oluşturmayan bilincin var olmasının yarar sağlayıcı bir özelliği yoktur.

Doğalcılık ve Bilimciliğin Eleştirisi/ Bilimin İstismarı / Enis Doko

 
Son düzenleme:

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Natüralizm Çelişkileri

*Natüralist Evrimci Biyolog J.B.S. Haldane demiştir ki; "Eğer zihinsel süreçlerim tamamen beynimdeki atomların hareketleri tarafından belirleniyor ise, inançlarımın doğru olduğu varsayımı için hiçbir gerekçe yoktur ve dolayısı ile beynimin atomlardan oluştuğunu saymam için de hiçbir gerekçe yoktur."

Çok kötü :redface:

» bütünsel bir faaliyet, parçalarının toplamına i n d i r g e n e m e z.
» zihinsel süreçler, metabolizmanın, kayıtsal / içsel işleyişinin, duyumsal temastaki dinamik biçimlenişleridir.
» inancın doğru olup olmaması, iradeniz dışındaki olgusal düzlemi bağlamaz; tahayyül edilen s-imgelem nesnel bir şeye paralel olabilir de, olmayabilir de (duyu-sal bilgi olumsaldır) — ancak inanç, her halükarda algı-noksanlığı demektir.
» atom, empirik temelde gözlemlenen bir olguya etiketlenen bir isim olarak, bir kavramdır. ancak bir kavramın içeriklendirilişi, gözlem olanaklarınıza bağlı bir değişkendir. imlediğiniz şey olgunun kapsamını bildirmez, ontolojik (haliyle epistemolojik) sınırlarınızı bildirir.

*Caner Taslaman'dan da bir alıntı yapacağım.
"Epifenomenalizmde bilinç, beyindeki maddi süreçlerin bir yan ürünü olarak görülerek, maddi olanın bilinç durumlarını ortaya çıkardığı ifade edilmektedir. Fakat eğer madde bilinci ortaya çıkaracak şekilde bir etki oluşturuyorsa; bilincin maddeyi etkileyemeyeceğini, yani iradi eylemin gerçekleşemeyeceğini –hem de buna bu kadar içsel tanıklığımız mevcutken – nasıl iddia edebiliriz?

daha da kötü :rolleyes:

1. natüralizm, iradeyi yadsımaz.
2. bilinç, belirli bir fiziki formasyonun ortaya çıkardığı, metabolizma tarafından duyumsanan bir fenomendir.

*Materyalist-ateistlere göre bilinç ve benlik, doğa yasaları çerçevesinde tesadüfi süreçlerle oluşmuştur. Teistlere göre kendisi bilinç ve benlik sahibi bir varlık olan Allah’ın sayesinde bilinç ve benlik oluşmuştur. Evren rasyonel bir varlık (Alim ve Hakim) Allah tarafından yaratılmıştır.

Tesadüf kavramı, insana özgü bir soyutlayış biçiminden başka birşeye işaret etmez, yani doğanın yasası, tesadüfü vs'si yoktur, sürecin ürünü olan, bu kavramların ortaya çıkmasıdır.

*Doğabilimlerinin bize anlattığı evren ise mekanik yasalar çerçevesinde işler.

Hangi doğabilimciler bu bahsettikleriniz? Mekanik evren tahayyülleri, bilimsel tabanda 1 asıra aşkın süredir, felsefede ise çok daha uzun süredir askıya alınmış durumdalar.

Materyalist-ateist felsefeci ve bilim insanlarına göre evren ve yasaları ezelden beri vardır, evrendeki mekanik işleyişin kendilerine bağlı gerçekleştiği yasaların bu şekilde var olmasının bir gayesi yoktur.

“Mekanik işleyiş”, kullanımsal bir kavram olduğu için, evrensel bir düzgü olarak tahayyül edilemez. Gaye de aynı şekilde..

İradenin gayesellik özelliğini materyalist-ateistlerin madde anlayışı çerçevesinde anlamak mümkün gözük-memektedir.

Anlamanın mümkün gözükmesi için, olguları analitik bir yaklaşımla ele alarak, mantıksal bir sözdizimi yaratmak - denenebilir, yine de şimdilik yüzeyi aşındıralım: adına irade denilen, «spesifik formasyonlar» uyarınca ortaya çıkan biyolojik bir faaliyettir, bir üst zeminde, “gayesellik” ise, bir soyutlama biçimidir.

Materyalist bakış açısından nedensellik sadece fiziki yapının fiziki yapıya etki etmesi şeklinde işlemektedir; bu felsefi yaklaşımın içinde “kişinin iradesiyle nedensel etki oluşturması”na yer bulmak mümkün gözükmemektedir.

Kişi ve iradesine saltık birer mutlaklık atfederseniz, tabi ki gözükmez :) Yine söz konusu mümkünatı yakalamak için, “kişi” denilen kavramın nasıl elde edildiğinin dikkatlice irdelenmesi gerekiyor.

*Evrim teorisine göre doğal seleksiyon sürecinde canlıya yarar sağlayan özellikler seçilirken, yarar sağlamayanlar elenir. Eğer irade yoksa, bilinç sahibi kişi evrende hiçbir nedensel etki oluşturamıyor demektir, o zaman ise bilincin doğal seleksiyonla seçildiği söylenemez, çünkü bu durumda hiçbir nedensel etki oluşturmayan bilincin var olmasının yarar sağlayıcı bir özelliği yoktur.

» evrim, g-ereksel değil, adaptatif bir işleyiştir. Bilincin evrimi de aynı şekilde, dinamik ve koşulsaldır.

» her varlık ontik bir etkidir, çünkü var olmak, zaten ontoloji demektir, bu bağlamda hiç bir fiziki olguyu bütünden yalıtamazsınız, çünkü o zaten devingen bütünün ürünüdür.

Doğalcılık ve Bilimciliğin Eleştirisi/ Bilimin İstismarı / Enis Doko

Fel-sefalet.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İnanç için algı noksanlığıdır demişsiniz fakat kesinlikle katılmıyorum. İnanç; felsefede bilimsel bir bilgiye güvenmenin dışında metafizik bir önermenin doğruluğuna kanaat getirmek olarak tanımlanır.
Fel-sefalet olarak nitelediğiniz videoda doğa ötesinin de bilimin konusu olabileceği vurgulanıyor, benim sınırlama derken anlatmaya calıştığım da buydu. Kontrollü olması gereken fizik yasaları ya kontrolden çıkarsa, önüne nasıl geçeceksiniz? Natüralizmde matematik insan yaratımı bu sebeple de asla güvenilemez fakat aslında evrenin dili de matematiktir ve bu yaratımın sahibi de Tanrı, bu konuda insanın ilham kaynağı da O olduğu için doğruluğu kesindir.
Yazacaklarım var fakat şimdi geç oldu daha sonra detaylandıracağım. Cevap için teşekkürler.
 
Son düzenleme:

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
dijital, “bilgiye güvenilmez”, bilgi, iradeden bağımsız hareket ile duyumsal-bağlantı halindeki kullanımsal kavramlaştırma demektir. Bilgi-inanç özdeşleştirmesi, sahte bir yorumdur, çünkü bilginin varlığı demek, inanç denilen zihinsel ram olunmuşluğun yadsınması demektir, yani bilginin olduğu yerde inanç yoktur, inancın olduğu yerde de bilgi yoktur, bunlar, birbirlerinin dialektik karşıtlarıdırlar.

Fel-sefalet olarak nitelediğiniz videoda doğa ötesinin de bilimin konusu olabileceği vurgulanıyor, benim sınırlama derken anlatmaya calıştığım da buydu.

Doğa-ötesi diye bir düzlem yok ki, bilimin konusu olabilsin? Doğa, bir bütün halinde varlık demektir, bilim, bu varlığın fonksiyonlarının empirik incelemesidir. İç, dış, öte, beri vs., bu kavramlar zaten doğada ve onun süreçlerinde içkindir. Dilin metafiziğinden t-üreyen kavramlaştırma biçimlerinin tuzağına düşüyorsun.

Kontrollü olması gereken fizik yasaları ya kontrolden çıkarsa, önüne nasıl geçeceksiniz?

Kontrol bir “asıl” değildir, kontrol kavramlaştırmasını t-üreten dinamik koşullanmalar asıldır, sen iraden üzerinden kontrolü soyutlarsın, bu sen(liğ)in yetisidir, ancak bu olgu, doğanın dialektiğinden ötürü olup, irade(n)den bağımsız, yani «doğal» bir fenomendir.

Natüralizmde matematik insan yaratımı bu sebeple de asla güvenilemez fakat aslında evrenin dili de matematiktir ve bu yaratımın sahibi de Tanrı, bu konuda insanın ilham kaynağı da O olduğu için doğruluğu kesindir.

Matematik sembolik bir dildir, ve metodolojiktir, yani epistemolojik bir “metod” olarak kullanırsanız iş görür, ancak ontolojiyi dile (aritmetiğe vb) indirgeyemezsiniz, çünkü dil epistemolojik anlamda formaldir (a-priori de değildir), doğa ise formal/statik değil, dialektiktir (süreç-tir), buradan hareketle, insanın kullandığı mantık da, sadece «çözümleyici tümcelerden ibarettir» —içerikleri olmayan— ; basitçe dilsel-mantık, epistemolojik olarak yaşamı öncelemez (varlığı açıklamak üzere bir temel değildir), son kertede kullandığın dil üzerinden felsefi bağlamda metafizik üretmek, sadece kendi dünya tahayyülüne sanal bir merkez atfettiğin anlamına gelir, bunu aforizmalarımda da dile getirmiştim: “Ey ideolog, kendi gerçeğin, aklına hâkimdir.”..
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
dijital, “bilgiye güvenilmez”, bilgi, iradeden bağımsız hareket ile duyumsal-bağlantı halindeki kullanımsal kavramlaştırma demektir. Bilgi-inanç özdeşleştirmesi, sahte bir yorumdur, çünkü bilginin varlığı demek, inanç denilen zihinsel ram olunmuşluğun yadsınması demektir, yani bilginin olduğu yerde inanç yoktur, inancın olduğu yerde de bilgi yoktur, bunlar, birbirlerinin dialektik karşıtlarıdırlar.

Bilgiyi nasıl edeceğiz peki ya da bilginin sadece bilimsel kritere uygunluk yoluyla elde edilebileceğini savunmak da bir çeşit "dogma" değil midir? Bilgiyi bilim ile eşit görme konusunda David Papineau’dan bir alıntı yaparsak;
“Eğer bilim insanının empirik araştırma faaliyetlerini yürütmek için metodolojik naturalizmi varsayması zorunluluksa, şimdiye kadar düşünce ve bilim tarihindeki pek çok insan nasıl olmuş da naturalizmi varsaymadan bilimsel icatlar ya da bilimsel kuramlar ortaya çıkarmıştır?”
Bilimin alanı dışında bir gerçeklik yoktur düşüncesi, bilimsel değil felsefi bir düşüncedir ve dogmatik bir bakış açıdır.

Doğa-ötesi diye bir düzlem yok ki, bilimin konusu olabilsin? Doğa, bir bütün halinde varlık demektir, bilim, bu varlığın fonksiyonlarının empirik incelemesidir. İç, dış, öte, beri vs., bu kavramlar zaten doğada ve onun süreçlerinde içkindir. Dilin metafiziğinden t-üreyen kavramlaştırma biçimlerinin tuzağına düşüyorsun.

Doğayı aşan doğaüstü gerçekliklerin olamayacağı düşüncesi bile başlı başına sorun teşkil etmektedir. Eklediğim linkte göreceğiniz üzere ölüm sonrası yani tıptaki ifadesi ile "hastanın ex olması" sonrası tekrar yaşama döndüğü durumlar var işte tüm bu olaylar doğaüstü diye ifade edilir, yok böyle birşey deme şansınız yok çünkü ortada çok sayıda vaka var.



-- -- --

John R. Searle'nin şu sözünü de dikkate alırsak, ruh ile beden arasındaki bağlantıyı astral bedenin sağladığı ve zihinsel olgular ile asla açıklanamayacağı bir kez daha gündeme gelmiş olur.
“Kafatasımızın içindeki vıcık vıcık madde, nasıl olur da bilinçli olabilir?” John R. Searle

Bu konuyu araştırırken bir de şöyle bir makale çıktı karşıma, yüksek lisans öğrencisi birisi yazmış, bu görüşler onu bağlar ancak siz de aynı fikirde misiniz, merak ettim.

"Mizahın aynası çarpıktır. Mizah olan yerde Natüralizm yoktur. Natüralistlere göre gerçeğin aynası değildir mizah. Aslında bakarsanız gerçekten de mizah, gerçeği çarpıtarak güldürme amacındadır. Bir bilim insanı edasıyla roman yazan Doğalcılar için de elbette mizah, kullanılmaması gerekenler arasında yerini almıştır."

"Bilimsel araştırmalarda aynı ortamda aynı şartlarda aynı zaman kuşağında yapılan deneyler aynı sonuçları verir. Bu aşamada Natüralistler “Sosyal çevreyi” ele alıyorlar. Sosyal çevreyi “Maddeler (Çevresel faktörlerin tümü)” ve “İnsanlar” olarak ikiye ayırıyorlar. Belli bir sosyal çevreye iye (sahip) olan insanlar, bu çevrede yeteri kadar zaman geçirdikten sonra, aynı olaylara aynı tepkiler veriyorlar. Natüralistlere göre bir çevreye alışan insan bir başka çevreye atlayamaz. Örneklersek daha rahat anlaşılacak sanırım: işçinin çocuğu işçi olur, büyüyüp başbakan olamaz."

 
Son düzenleme:

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Bilgiyi nasıl edeceğiz peki ya da bilginin sadece bilimsel kritere uygunluk yoluyla elde edilebileceğini savunmak da bir çeşit "dogma" değil midir?

Bilgi kavramına doğru içeriği verdiğin varsayımından hareketle, evet, «nesnel bilgi ediniminde en iyi olanakları bilimsel metodolojiler sağlıyor»

Bilimsel metodolojileri kullanmadan doğru/geçerli nesnel bilgi edinebilenler (varsa öyle birileri), buyursunlar bu bilgileri ortaya koysunlar, böylece onlar test edilebilir, ilgili yönteme de bir değer biçilebilir. Test edilemeyen bir şeyi “bilgi” sıfatıyla ortaya koymanın, —politik gerekçeler— veya —entellektüel bayağılık— haricinde, herhangi bir koşulu yoktur..

Bilgiyi bilim ile eşit görme konusunda David Papineau’dan bir alıntı yaparsak;
“Eğer bilim insanının empirik araştırma faaliyetlerini yürütmek için metodolojik naturalizmi varsayması zorunluluksa, şimdiye kadar düşünce ve bilim tarihindeki pek çok insan nasıl olmuş da naturalizmi varsaymadan bilimsel icatlar ya da bilimsel kuramlar ortaya çıkarmıştır?”

Sanırım, Kemal Batak adlı «ilahiyatçının» Natüralizm Çıkmazı adlı “derlemesine” başvurmuşsun, ancak Papineau'dan yapıldığı söylenen alıntı konusunda biraz şüpheliyim, çünkü verdiğin alıntı, bir akademisyenden beklenmeyecek düzeyde bir cehalet örneği. Sence Papineau'nun, ontolojik natüralizm ile metodolojik natüralizm arasındaki bağlam farklarını bilmemesi düşünülebilir mi? Yaptığın alıntıya göre bilmiyor, o halde Papineau bu cümleyi gerçekten sarfetmişse, onun da titrinin bi sorgulanması gerekir :)

Ek olarak, bilgi bilim ile eşit değildir, bilim, belirli kavramsal tutumlardan hareket eden bir “bilgi üretme yöntemi”-dir: metodolojik natüralizm » empirisizm » bilimsel realizm olmak üzere ..

Bilimin alanı dışında bir gerçeklik yoktur düşüncesi, bilimsel değil felsefi bir düşüncedir ve dogmatik bir bakış açıdır.

Bilimin alanı dışında bir gerçeklik yoktur değil (bilimin alanı, zaten gerçekliğin fonksiyonlarını belirli bir yöntembilim uyarınca çözümleme-dir), bilimin alanı dışında «doğru fiziki bilgi» yoktur ve/ya empirik olmayan bilginin test edilebilirliği yoktur, test edilemeyen / gözleme taban vermeyen şeyi de “bilgi” olarak etiketlemenin nesnel bir temeli/gerekçesi yoktur.

Doğayı aşan doğaüstü gerçekliklerin olamayacağı düşüncesi bile başlı başına sorun teşkil etmektedir. Eklediğim linkte göreceğiniz üzere ölüm sonrası yani tıptaki ifadesi ile "hastanın ex olması" sonrası tekrar yaşama döndüğü durumlar var işte tüm bu olaylar doğaüstü diye ifade edilir, yok böyle birşey deme şansınız yok çünkü ortada çok sayıda vaka var.


“Doğayı aşan” ifadesi, fiziksel fenomenlerin işleyişlerine dair bilgisizlikten türeyen bir kavramlaştırma biçimini betimliyor.

John R. Searle'nin şu sözünü de dikkate alırsak, ruh ile beden arasındaki bağlantıyı astral bedenin sağladığı ve zihinsel olgular ile asla açıklanamayacağı bir kez daha gündeme gelmiş olur.
“Kafatasımızın içindeki vıcık vıcık madde, nasıl olur da bilinçli olabilir?” John R. Searle

Searle'ın iki kalın kitabını okumuştum, böyle bir ifade şu an hatırlayamıyorum, ancak gerçekse, alıntısını yaptığın Celal Büyük adlı ilahıyatçının, söylemi bağlamından kopararak kendince bir tevil üretmiş olması muhtemel gibi görünüyor (bu tip zihniyetlerin, sürekli yaptıkları şey). Mesela bak şu, Searle'ın bir başka ifadesi: “Consciousness is, above all, a biological phenomenon. Conscious processes are biological processes” —bilinç, her şeyin üstünde, biolojik bir fenomendir, bilinçli süreçler, biolojik süreçlerdir [Zihin, Dil ve Toplum, s:53]

Bu konuyu araştırırken bir de şöyle bir makale çıktı karşıma, yüksek lisans öğrencisi birisi yazmış, bu görüşler onu bağlar ancak siz de aynı fikirde misiniz, merak ettim.

(...)

Bazılarıyla evet, bazılarıyla hayır :)
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bilgi kavramına doğru içeriği verdiğin varsayımından hareketle, evet, «nesnel bilgi ediniminde en iyi olanakları bilimsel metodolojiler sağlıyor»

Bilimsel metodolojileri kullanmadan doğru/geçerli nesnel bilgi edinebilenler (varsa öyle birileri), buyursunlar bu bilgileri ortaya koysunlar, böylece onlar test edilebilir, ilgili yönteme de bir değer biçilebilir. Test edilemeyen bir şeyi “bilgi” sıfatıyla ortaya koymanın, —politik gerekçeler— veya —entellektüel bayağılık— haricinde, herhangi bir koşulu yoktur..

Sanırım, Kemal Batak adlı «ilahiyatçının» Natüralizm Çıkmazı adlı “derlemesine” başvurmuşsun, ancak Papineau'dan yapıldığı söylenen alıntı konusunda biraz şüpheliyim, çünkü verdiğin alıntı, bir akademisyenden beklenmeyecek düzeyde bir cehalet örneği. Sence Papineau'nun, ontolojik natüralizm ile metodolojik natüralizm arasındaki bağlam farklarını bilmemesi düşünülebilir mi? Yaptığın alıntıya göre bilmiyor, o halde Papineau bu cümleyi gerçekten sarfetmişse, onun da titrinin bi sorgulanması gerekir :)

Ek olarak, bilgi bilim ile eşit değildir, bilim, belirli kavramsal tutumlardan hareket eden bir “bilgi üretme yöntemi”-dir: metodolojik natüralizm » empirisizm » bilimsel realizm olmak üzere ..

Bilimin alanı dışında bir gerçeklik yoktur değil (bilimin alanı, zaten gerçekliğin fonksiyonlarını belirli bir yöntembilim uyarınca çözümleme-dir), bilimin alanı dışında «doğru fiziki bilgi» yoktur ve/ya empirik olmayan bilginin test edilebilirliği yoktur, test edilemeyen / gözleme taban vermeyen şeyi de “bilgi” olarak etiketlemenin nesnel bir temeli/gerekçesi yoktur.

“Doğayı aşan” ifadesi, fiziksel fenomenlerin işleyişlerine dair bilgisizlikten türeyen bir kavramlaştırma biçimini betimliyor.

Searle'ın iki kalın kitabını okumuştum, böyle bir ifade şu an hatırlayamıyorum, ancak gerçekse, alıntısını yaptığın Celal Büyük adlı ilahıyatçının, söylemi bağlamından kopararak kendince bir tevil üretmiş olması muhtemel gibi görünüyor (bu tip zihniyetlerin, sürekli yaptıkları şey). Mesela bak şu, Searle'ın bir başka ifadesi: “Consciousness is, above all, a biological phenomenon. Conscious processes are biological processes” —bilinç, her şeyin üstünde, biolojik bir fenomendir, bilinçli süreçler, biolojik süreçlerdir [Zihin, Dil ve Toplum, s:53]

Bazılarıyla evet, bazılarıyla hayır :)

Dürüst konuşmak gerekirse oldukça karışık bir akım, edebiyat kısmı da ayrı bir araştırma gerektiriyor. Tuhaf olan Natüralizm diye detaylı bir kaynak da yok ortada, materyalist-ateist diye geçiyor.
Bazıları evet bazıları hayır ise bu da yeterince ürkütücü :)
Yurtdışı kaynaklarından araştırmak gerekiyor, Papineau söylememiş de olabilir dediğiniz gibi çünkü tek yerde geçiyor.
Her neyse benim aklımın almayacağı kadar uzak ifadeler var, hayvanların düşünmesi dışında, ne diyelim ona da şükür:)
 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Tuhaf olan Natüralizm diye detaylı bir kaynak da yok ortada, materyalist-ateist diye geçiyor.

Evet söylediğin gibi Türk dilinde detaylı bir kaynak yok natüralizme dair.. Benim şu anda filosofik natüralizmi anlattığım henüz tamamlanmamış olan çalışmamın dışında :) Natüralist epistemoloji, etik, estetik vb. hepsi kapsamlı olarak inceleniyor içinde, bitirebilirsem sonbahar gibi yayınlamayı düşünüyorum, fırsat olursa bi göz atarsın ..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Evet söylediğin gibi Türk dilinde detaylı bir kaynak yok natüralizme dair.. Benim şu anda filosofik natüralizmi anlattığım henüz tamamlanmamış olan çalışmamın dışında :) Natüralist epistemoloji, etik, estetik vb. hepsi kapsamlı olarak inceleniyor içinde, bitirebilirsem sonbahar gibi yayınlamayı düşünüyorum, fırsat olursa bi göz atarsın ..

Sizin adınıza sevindim hem de önemli bir çalışma olacaktır, kaynak olmayınca sağdan soldan araştırmak sağlıklı olmuyor.
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Konu kaldığı yerden devam edebilir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst