Kutsal Dinler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde htccmn tarafından oluşturulan Kutsal Dinler Nasıl Ortaya Çıkmıştır? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 16,836 kez görüntülenmiş, 74 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Kutsal Dinler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Konbuyu başlatan htccmn
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Yine söylediklerinize katılıyorum.Söylediğiniz gibi Tanrı'da her bireyde farklı doğar.Fakat maddeden bahsediyorum.Madde tektir ve her bireyde farklı doğması gibi bir durum olamaz.Epistemolojiyi kenara bırakın bu konular özgürce her bilgiden faydalanarak irdelenmeli.İlk maddeyi nasıl açıklıyorsunuz(her bilgi türünden yararlanarak) ?

Zamansal aciklamalar, insanogluna aittir. Bu konuda mekan onde gelir, yani evren ve evren daimidir. Yani insanoglu urunu zamandan bagimsizdir. Zaman insanoglu ile birlikte, insanoglunun numenal yeti degeridir ve genelde evren mekani degil; evren uzeriundeki/bunyesindeki parcalar icin gecerlidir. Madde insanogluna goruntu veren bir fenomendir ve insanoglu maddeyi gozlemleyerek epistemolojik olarak cern deneyi duzeyine bugun gelmistir.

Sonucta tanrilastirilanin ilk yaratani sorunu, ayni maddenin oncesi sorununa esdegerdir.

Burada yine bilinmeye acik olan evren mekan daimiligindeki big bang teorisidir ve cern deneyi bunu olgulastirmaya calismaktadir. Bu acidan bilinen evrenin zamansal big bang yasinin 13.7 milyar yil oldugudur. Bu bilgiler epistemolojiktir ve olgulanana ve de yanlislanana kadar da gecerlidir.

Epistemolojiyi bir kenara birakamazsin, cunku varlik ta bir insanoglu bilgisidir ve turevdir. Madde'yi isim olarak ilk defa insanoglu M.O 4000 yilinda ortaya koymustur. M.O. 5000 yilinda insanoglu icin madde yoktur.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Sizce tanrilastirmanedir? ve tanrilasan, kimdir/nedir ve nasil tanrilasir?

Bakin, tanriyi yani ismi sormadim, tanrilastirmayi, yani fiili sordum.

Ayrica kac cesit tanrilastirma vardir ve farklari nelerdir?

Din tanri bagi nedir?, hangisi insanlik tarihinde zamansal olarak oncedir?

Dinlilik ve tanrililik-teizm

Dinsizlik ve tanrililik-deizm

Tanrisizlik ve dinlilik-budizm

Farklari nedir?

Son olarak din nedir? dini sartlari ortaya koyanlar, kimlerdir/nelerdir?

Tanri ile din arasindaki kopru nedir?

Verilen yanitlara gore algilayacak ve ona gore yanit verecegim.
Tanrılaştırma, kişiye, objeye vb..insan-lık-üstü meziyetler atfedip onu yüceltme ve varlık /varoluş nedeni olarak kabul etmektir.İnsan, korkup çözümleyemediğ, nedenini kavrayamadığı olgularda, olgunun sebebi saydığı "şey"i tanrılaştırmıştır..Ör,gökcisimlerini..Bilgisi artıp, doğadan insana yöneldiğinde, bu kez de yönetme erkine sahip olan kişileri tanrılaştırmış, kayıtsız şartsız teslimiyet içine girmiştir.Birincide nesne, ikincide kişi tanrılaştırılmıştır.Ortak olan algı, her ikisinin de korku saygı/güç vb sıfatları taşıyor olması, insanı ya doğal ya da siyasal/toplumsal yönlerden aciz bırakmasıdır.Tanrı, (kavramsal olarak)sorgulayan insanın yanıtsızlığına ve acziyetine bağlı olarak dinden daha eski olmalı.Dinlerin kurumsal yanı düşünüldüğünde, en azından üretim ilişkileri-iş bölümü-sınıflı toplum yapısı vb ortaya çıkmış olması gerekiyor.Toplumsal uzlaşı biçimleri (klan, imparatorluk,egemen devlet,demokrasi vs..)değiştikçe, dinler de buna uygun olarak yeni paradigmalar yaratmıştır.Deizm, yaratıcının varlığını ille de din koşuluna bağlı kılmaksızın kabul eder.Teizm, var olan dinlerin peygamberler aracılığıyla vahyettiği yaratıcı kavramını kabul eder.Dinsiz bir yaratıcı algısını reddeder.Yaratıcı-yaratılan ilişkisinin kutsal kitaplarda belirtilen ritüeller dışında öznel bağlarla kurulmasından yana değildir.Anonim- tektip- olmaya çalışır.İnanç yerine imanı önerir.Budizm taoizm gibi öğretiler, tektanrılı dinlerdeki gibi yaratan-yaratılan ayrımı yerine, sonsuz bir "düzen"i ve çevrimi kabul ederler.Asılolan düzendir.Din, en bilinen tanımıyla Kutsal bir yaratıcı ve onun seçtiği elçiler aracılığıyla insanlara bildirilmiş ilahi emirler dizgesidir.Dini şartlardan kastınızı pek anlayamadım ama, şartları ortaya koyan (uyarılmaya ihtiyaç duyan)insan topluluklarıdır.Çünkü dinler, yozlaşan toplumsal ilişkileri düzene koyma amacı güder.Umarım açıklayıcı olmuşumdur.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Öncelikle inançlı birinden bu çelişkili yazıyı okuduğum için teşekkür ederim.

aklıma geldiydi böle algılanabileceği:)

sosyolojik olarak Dinlerin öğretilerine basit denemez diyorum..
Hayatada sade ve basit diyorum..bunu ise kendi görüşüm olarak söylüyorum.. (kutsal kitapların basit olduğu algısına kasdettiğiniz anlamda zaten katılmıyorum)
2 cisine yani kendi görüşüme 2 noktaya dikkat çekerek örnek vereyim ;

ilk çağ insanı ile modern denen insan arasındaki fark nedir? biri neden basit ilkel diğeri modern/gelişmiş vs ? değişen ne?

İnsan neden sadelikte huzur bulur?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Tanrılaştırma, kişiye, objeye vb..insan-lık-üstü meziyetler atfedip onu yüceltme ve varlık /varoluş nedeni olarak kabul etmektir.İnsan, korkup çözümleyemediğ, nedenini kavrayamadığı olgularda, olgunun sebebi saydığı "şey"i tanrılaştırmıştır..Ör,gökcisimlerini..Bilgisi artıp, doğadan insana yöneldiğinde, bu kez de yönetme erkine sahip olan kişileri tanrılaştırmış, kayıtsız şartsız teslimiyet içine girmiştir.Birincide nesne, ikincide kişi tanrılaştırılmıştır.Ortak olan algı, her ikisinin de korku saygı/güç vb sıfatları taşıyor olması, insanı ya doğal ya da siyasal/toplumsal yönlerden aciz bırakmasıdır.Tanrı, (kavramsal olarak)sorgulayan insanın yanıtsızlığına ve acziyetine bağlı olarak dinden daha eski olmalı.Dinlerin kurumsal yanı düşünüldüğünde, en azından üretim ilişkileri-iş bölümü-sınıflı toplum yapısı vb ortaya çıkmış olması gerekiyor.Toplumsal uzlaşı biçimleri (klan, imparatorluk,egemen devlet,demokrasi vs..)değiştikçe, dinler de buna uygun olarak yeni paradigmalar yaratmıştır.Deizm, yaratıcının varlığını ille de din koşuluna bağlı kılmaksızın kabul eder.Teizm, var olan dinlerin peygamberler aracılığıyla vahyettiği yaratıcı kavramını kabul eder.Dinsiz bir yaratıcı algısını reddeder.Yaratıcı-yaratılan ilişkisinin kutsal kitaplarda belirtilen ritüeller dışında öznel bağlarla kurulmasından yana değildir.Anonim- tektip- olmaya çalışır.İnanç yerine imanı önerir.Budizm taoizm gibi öğretiler, tektanrılı dinlerdeki gibi yaratan-yaratılan ayrımı yerine, sonsuz bir "düzen"i ve çevrimi kabul ederler.Asılolan düzendir.Din, en bilinen tanımıyla Kutsal bir yaratıcı ve onun seçtiği elçiler aracılığıyla insanlara bildirilmiş ilahi emirler dizgesidir.Dini şartlardan kastınızı pek anlayamadım ama, şartları ortaya koyan (uyarılmaya ihtiyaç duyan)insan topluluklarıdır.Çünkü dinler, yozlaşan toplumsal ilişkileri düzene koyma amacı güder.Umarım açıklayıcı olmuşumdur.

Verdigin aciklayici yanitin, icin tesekkurler. Yalniz din ile tanri bagini kurmamizdi durum, yani teizm. Cunku hatirladigim kadariyla, sen boyle bir bag yok diyorsun, yanlis mi algilamisim? iste o yuzden dini sormustum. Peki sence, panteizm, yani evreni tanrilastirma ve panenteizm evren=tanri iciceligi ile, budizm farki nedir?

Ya da soyle sorayim, bir toplumu din temelli bir etik yonlendirim ve yaptirim icine gonullu olarak sokmak ve bunu bir sistem, duzen ve imansal uygulama haline getirmekteki, tanrinin rolu nedir? Mesela hristiyanlik?

Iste burada faith temelli uygulamali inanc ile, belief temelli akilci inanc farklilasir. Iman ise her ikisini de kapsayabilir, ya da birini kapsar. Iman inanc ve/veya uygulamali inanca beyin ve dusuncesi, davranisi olarak teslimiyettir. Aklin sorgulamadigidir. Bu temelde ideolojiler de iman haline gelebilir. Sonra da dogmalasir.

Iste bu temelde din nedir?
 

faşist

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2011
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Epistemolojiyi bir kenara birakamazsin, cunku varlik ta bir insanoglu bilgisidir ve turevdir. Madde'yi isim olarak ilk defa insanoglu M.O 4000 yilinda ortaya koymustur. M.O. 5000 yilinda insanoglu icin madde yoktur.[/QUOTE]

Sorumun cevabını vermekten kaçınıyorsunuz.İnsanoğlu algılamadan öncede madde vardı.Bunu şöyle açıklayayım.Newton yerçekimi kanunu bulmadan öncede yerçekimi kanunu yeryüzünde vardı.Bakın bulmak diyoruz yaratmak demiyoruz.Madde insanoğlunun algısından dışarıdadır.Çünkü sağlaması yapılabilen gerçek bilgidir.

Bilgi birikiminiz açısından bir yorum yapamam ama bakış açınız çok dar çerçevede.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Epistemolojiyi bir kenara birakamazsin, cunku varlik ta bir insanoglu bilgisidir ve turevdir. Madde'yi isim olarak ilk defa insanoglu M.O 4000 yilinda ortaya koymustur. M.O. 5000 yilinda insanoglu icin madde yoktur.

Sorumun cevabını vermekten kaçınıyorsunuz.İnsanoğlu algılamadan öncede madde vardı.Bunu şöyle açıklayayım.Newton yerçekimi kanunu bulmadan öncede yerçekimi kanunu yeryüzünde vardı.Bakın bulmak diyoruz yaratmak demiyoruz.Madde insanoğlunun algısından dışarıdadır.Çünkü sağlaması yapılabilen gerçek bilgidir.

Bilgi birikiminiz açısından bir yorum yapamam ama bakış açınız çok dar çerçevede.[/QUOTE]

Madde algilamayan, gozlemlemeyen ve varlamayan olmadan, nasil var oluyor? maddenin varligini ortaya koyan kim/ne?

Uc sikki var.

Ben bu konuda, sana; yapilandirmaci epistemolojinin cevabini vereyim. "insanoglundan bagimsiz bir gerceklik vardir, yalniz bu gercekligin ne oldugu, bilgisi, tanimi, anlami v.s. insanoglu yapilandirmaciligidir.

Yani varliksal gerceklik degil; yapilandirilmis gerceklik vardir. Buradaki gerceklik, gercekte var olanin ne oldugu anlamindadir.

Maddenin kendisi
Ol deyince olduran, tanri/yaratici
Insanoglu

Ya da 4. bir ***.

Ayrica var nedir ve kimin urunudur?
 

faşist

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2011
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
aklıma geldiydi böle algılanabileceği:)

sosyolojik olarak Dinlerin öğretilerine basit denemez diyorum..
Hayatada sade ve basit diyorum..bunu ise kendi görüşüm olarak söylüyorum.. (kutsal kitapların basit olduğu algısına kasdettiğiniz anlamda zaten katılmıyorum)
2 cisine yani kendi görüşüme 2 noktaya dikkat çekerek örnek vereyim ;

ilk çağ insanı ile modern denen insan arasındaki fark nedir? biri neden basit ilkel diğeri modern/gelişmiş vs ? değişen ne?

İnsan neden sadelikte huzur bulur?


Aslında basit kelimesini yanlış kullandım.Tam açıklaması dinlerin insan gerçeğine aykırı olduğudur.

İlk çağ insanı bildikleriyle ulaşabildikleri arasında neredeyse hiç fark yoktu.Modern çağ insanı her şeyi biliyor ama güçsüz olduğu için hiçbirine ulaşamıyor.İstemlerine(kendi istemlerini yaratıp) ulaşabilenler huzuru yakalayabilir.Bunun zamanla ilişkisi yoktur.Sadece istem,istem için savaş ve bu istemlere ulaşmayla bağlantılıdır(din bu istemlere set koyar).
 

faşist

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2011
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Sorumun cevabını vermekten kaçınıyorsunuz.İnsanoğlu algılamadan öncede madde vardı.Bunu şöyle açıklayayım.Newton yerçekimi kanunu bulmadan öncede yerçekimi kanunu yeryüzünde vardı.Bakın bulmak diyoruz yaratmak demiyoruz.Madde insanoğlunun algısından dışarıdadır.Çünkü sağlaması yapılabilen gerçek bilgidir.

Bilgi birikiminiz açısından bir yorum yapamam ama bakış açınız çok dar çerçevede.

Madde algilamayan, gozlemlemeyen ve varlamayan olmadan, nasil var oluyor? maddenin varligini ortaya koyan kim/ne?

Uc sikki var.

Ben bu konuda, sana; yapilandirmaci epistemolojinin cevabini vereyim. "insanoglundan bagimsiz bir gerceklik vardir, yalniz bu gercekligin ne oldugu, bilgisi, tanimi, anlami v.s. insanoglu yapilandirmaciligidir.

Yani varliksal gerceklik degil; yapilandirilmis gerceklik vardir. Buradaki gerceklik, gercekte var olanin ne oldugu anlamindadir.

Maddenin kendisi
Ol deyince olduran, tanri/yaratici
Insanoglu

Ya da 4. bir ***.

Ayrica var nedir ve kimin urunudur?[/QUOTE]

Tekrar belirteyim.Olan varolandır.İnsanoğlunun algılamasıyla bir ilişkisi yoktur.Örneğin insanoğlunun şuanda ulaşamadığı bir bilimsel kanun varsa,insanoğlu bunu bulmadan da o kanun şuanda oluş içerisinde.Algılama insanoğlunun keşfinden sonra başlar.

Maddenin varlığı bilinmeyen bir güçle(buna artık siz ne derseniz)başlamış ve içine kodlanmış bir çok kozmozla oluşumuna devam eder.İnsanoğlu sadece bunu bulur/keşfeder.Oluşuna bir etkide bulunamaz/yaratamaz.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Verdigin aciklayici yanitin, icin tesekkurler. Yalniz din ile tanri bagini kurmamizdi durum, yani teizm. Cunku hatirladigim kadariyla, sen boyle bir bag yok diyorsun, yanlis mi algilamisim? iste o yuzden dini sormustum. Peki sence, panteizm, yani evreni tanrilastirma ve panenteizm evren=tanri iciceligi ile, budizm farki nedir?

Ya da soyle sorayim, bir toplumu din temelli bir etik yonlendirim ve yaptirim icine gonullu olarak sokmak ve bunu bir sistem, duzen ve imansal uygulama haline getirmekteki, tanrinin rolu nedir? Mesela hristiyanlik?

Iste burada faith temelli uygulamali inanc ile, belief temelli akilci inanc farklilasir. Iman ise her ikisini de kapsayabilir, ya da birini kapsar. Iman inanc ve/veya uygulamali inanca beyin ve dusuncesi, davranisi olarak teslimiyettir. Aklin sorgulamadigidir. Bu temelde ideolojiler de iman haline gelebilir. Sonra da dogmalasir.

Iste bu temelde din nedir?
Din ile Tanrı bağı yoktur anlamında demek istememişimdir ama öyla bir algıya sebep olmuş olabilirim.Şundan dolayı,dinler zaman içinde toplumsal devinimle, coğrafya, gelenek, ekonomi, siyaset vb..O denli hemhal olmuşlardır ki, ilk zamanlardaki yalınlık ve sadelikleri yorum/uygulama bağlamında kaybolmuştur.Yani "öz", yerini kabuğa, hurafelere, siyasal beklentilere, otomatikleşmiş algıya ve dogmalara bırakmıştır.Bir çeşit toplumsal ritüele dönüşmüştür.İnsanlar bir ayetin hangi nedenle, hangi koşullarda indirildiğini ve amaçlananın ne olduğunu bir tarafa bırakmış, tarih okumamış, din-öncesi şartları araştırmamış, Kutsal kitapları anlamaya çalışmamış, özetle bir parti veya ideolojiye kayıtsız koşulsuz "aidiyet"duyan ve kuşaklar boyu bunu yineleyen aileler gibi, bir alışkanlık-zorunluluk algısına çevirmişlerdir.Bu bağlamda, birey-yaratıcı ilişkisi de samimiyetini ve doğallığını yitirmiştir.-bana göre- Bu yüzden, örn.İslam dini habire yüceltilip taraftar kazanırken, İslam ahlakı unutulup gitmiştir..İster hristiyanlık, ister musevilik isterse müslümanlık olsun, özde aynıdırlar ve ilahi dinler birbirinden ayrı-gayrı değildir.On emirdeki öz ne ise, İsanın öğretisinde de İslami öğretide de aynıdır.Bu anlamda "öz" evrenseldir.Dinleri farklı gibi gösteren kabuklarıdır.Yani bu kabukları ona giydiren insan algısı..Bu algının temelinde çıkar ve erk düşkünlüğünden başka ne olabilir?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Din ile Tanrı bağı yoktur anlamında demek istememişimdir ama öyla bir algıya sebep olmuş olabilirim.Şundan dolayı,dinler zaman içinde toplumsal devinimle, coğrafya, gelenek, ekonomi, siyaset vb..O denli hemhal olmuşlardır ki, ilk zamanlardaki yalınlık ve sadelikleri yorum/uygulama bağlamında kaybolmuştur.Yani "öz", yerini kabuğa, hurafelere, siyasal beklentilere, otomatikleşmiş algıya ve dogmalara bırakmıştır.Bir çeşit toplumsal ritüele dönüşmüştür.İnsanlar bir ayetin hangi nedenle, hangi koşullarda indirildiğini ve amaçlananın ne olduğunu bir tarafa bırakmış, tarih okumamış, din-öncesi şartları araştırmamış, Kutsal kitapları anlamaya çalışmamış, özetle bir parti veya ideolojiye kayıtsız koşulsuz "aidiyet"duyan ve kuşaklar boyu bunu yineleyen aileler gibi, bir alışkanlık-zorunluluk algısına çevirmişlerdir.Bu bağlamda, birey-yaratıcı ilişkisi de samimiyetini ve doğallığını yitirmiştir.-bana göre- Bu yüzden, örn.İslam dini habire yüceltilip taraftar kazanırken, İslam ahlakı unutulup gitmiştir..İster hristiyanlık, ister musevilik isterse müslümanlık olsun, özde aynıdırlar ve ilahi dinler birbirinden ayrı-gayrı değildir.On emirdeki öz ne ise, İsanın öğretisinde de İslami öğretide de aynıdır.Bu anlamda "öz" evrenseldir.Dinleri farklı gibi gösteren kabuklarıdır.Yani bu kabukları ona giydiren insan algısı..Bu algının temelinde çıkar ve erk düşkünlüğünden başka ne olabilir?

Aciklamalar icin, tesekkurler. Bence teizmin ortak noktasi ne tanri ne de dindir. Ortak nokta uygulamali, faith e karsi duyulan akilci inanctir. Mesela imanin sartlari ve islamin sartlari, dunyevi ve dunya otesi olarak farklilasir. Iste buradaki fark dunyevilik ile dunya oteligini birlestirmektir. Bu sadece teizm de vardir. Alginin temelinde de kolelik yatar. Yani, seni kul yapanin, ki bu tanri degil; dini yonlendirenlerdir, kolesi olmak. Sonucta belief kendi basina olabilir, amauygulamali inan, yani faith belief siz mumkun degildir. Iste buradaki belief'te dunyevi faith degil; dunya otesi belieftir.

Bu acidan din tanriya baglama yolu ve sistemidir. Iste o yuzden baglanmayipta, tanrili olanlar vardir, mevlana gibi, yani mistisizm, tasavvuf, meditasyon v.s. Fakat bu hala bir faithtir, cunku baglanma yolu vardir. Ama, bir panteizm de, yada deizm de v.s. baglanma yoktur. O yuzden budizm bir cesit tasavvuftur.

Iste bu temelde tanrilastirma uc turludur, akilciligin soyut tanrilastirmasi-araci kitap ya da peygamberdir. Tanrilasan numendir.

Akilciligin somut tanrilastirmasi- tanrilasan bir fenomendir, evren, put, pitoresk, ay, gunes, madde, varolus.

Tanri algisi da uc turludur. "Tanri var, ama benim ile bir iliskisi yok"-tanri insanoglu disi bir fenomendir ve inanctir

"Tanri var ama bana bir mudahelesi, yonlendirimi ve yaptirimi yok"-tanri akilci bir inanctir ve numendir.

"Tanri var ve ben onun kuluyum"-tanri insanoglu tarafindan insanogluna ait olasn tum yetilere sahiptir, bir cesit insanoglu gibidir. Gozlemler, cezalandirir, eli, ayagi vardir, imtihan eder, bilir, affeder v.s.- yani tanri akilcilik numen yuklenmis fenomen/numendir. Burada fenomen ve/veya numen oldugu kisisine gore, goruntu verme/vermeme olarak degisir.

Evet dinlerin varliginin temeli dogal zihniyetin de temelidir, erksel, erkeksel ve erk eksel guce otoriteye dayanma, sinif hiyerarsisi, yoneten/yonetilen; yonlendiren/yonlendirilen farki. Iste buradaki kolelik, mesela yonetilenin yonetene gonullu (etik, hukuk v.s.) teslimiyetidir. Yani dini deyisle "kulun kula kullugudur"
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Madde algilamayan, gozlemlemeyen ve varlamayan olmadan, nasil var oluyor? maddenin varligini ortaya koyan kim/ne?

Uc sikki var.

Ben bu konuda, sana; yapilandirmaci epistemolojinin cevabini vereyim. "insanoglundan bagimsiz bir gerceklik vardir, yalniz bu gercekligin ne oldugu, bilgisi, tanimi, anlami v.s. insanoglu yapilandirmaciligidir.

Yani varliksal gerceklik degil; yapilandirilmis gerceklik vardir. Buradaki gerceklik, gercekte var olanin ne oldugu anlamindadir.

Maddenin kendisi
Ol deyince olduran, tanri/yaratici
Insanoglu

Ya da 4. bir ***.

Ayrica var nedir ve kimin urunudur?

Tekrar belirteyim.Olan varolandır.İnsanoğlunun algılamasıyla bir ilişkisi yoktur.Örneğin insanoğlunun şuanda ulaşamadığı bir bilimsel kanun varsa,insanoğlu bunu bulmadan da o kanun şuanda oluş içerisinde.Algılama insanoğlunun keşfinden sonra başlar.

Maddenin varlığı bilinmeyen bir güçle(buna artık siz ne derseniz)başlamış ve içine kodlanmış bir çok kozmozla oluşumuna devam eder.İnsanoğlu sadece bunu bulur/keşfeder.Oluşuna bir etkide bulunamaz/yaratamaz.[/QUOTE]

Var olmayi, insanoglu disinda baska hangi tur ve/veya guc dillendirmistir? var ve olmak, olan mi var, var mi oluyor? olduran kim, var kilan kim,

Hem siklara bir aciklama getirmemissin, hem de yaptigim aciklamayi degerlendirmemissin. Var bir insanoglu urunudur. Olmak ta bunun fiilidir.

Konu yaratilmak ya da olmak degil, oldurulmak. var mi olduruldu, oldurulan mi vardi?

varsa neden olduruldu, oldurulan ne idi?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Aslında basit kelimesini yanlış kullandım.Tam açıklaması dinlerin insan gerçeğine aykırı olduğudur.

İlk çağ insanı bildikleriyle ulaşabildikleri arasında neredeyse hiç fark yoktu.Modern çağ insanı her şeyi biliyor ama güçsüz olduğu için hiçbirine ulaşamıyor.İstemlerine(kendi istemlerini yaratıp) ulaşabilenler huzuru yakalayabilir.Bunun zamanla ilişkisi yoktur.Sadece istem,istem için savaş ve bu istemlere ulaşmayla bağlantılıdır(din bu istemlere set koyar).

Dinleri Ruhunuza uygun bulmadığınız için reddediyorsanız ,yada genel anlamda inanmıyorsanız tabiki bu tercihlerinize sözüm olamaz..

İnsanı yaratanın Tanrı olduğunu, Dinlerinde onun sözü olduğunu kabul etmek..Çıkarım olarak Tanrının insana müdahalesi demektir zaten..ama diğer yandan düşünülüncede zaten insanı ruhuyla beraber bu biçimde yaratan o'dur ve bütün kudret olun elindedir..isteseydi ruhlarımızı emirlerini sorgulayamaz yada direkt ruhlarımıza uygun emirler verebilirdi vs..yani kısaca insan melek gibi.. ama dünyadaki durum buna değil ''sınav dünyası'' biçimine uygun..bu sebeble varolduğun bu dünyada ben bu durumu kabuledilemez bulmuyorum..ama Tanrının amacı ne? neden? diye sorarsan... işte bunu bilen varsa lütfen paylaşsın...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Tanrının amacı ne? neden? diye sorarsan... işte bunu bilen varsa lütfen paylaşsın...

Bu her beynin kendi tanrisina kendisinin verecegi cevaptir. Dolayisiyle, her beynin algisina gore bu cevap goreceli degil; ama degiskendir.

Kisaca kimin tanrisinin nedeni ve amaci, ona aittir. Yani insanoglu tanrisina ne amac bicmis ise odur ve nedeni de bu amac bicene aittir.

Ayrica tanrinin bir amaci olabilmesi icin, tanri teizmin tanrisi olmasi gerekir. Yani insanoglu numenal yetisi olan bir tanri.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Bu her beynin kendi tanrisina kendisinin verecegi cevaptir. Dolayisiyle, her beynin algisina gore bu cevap goreceli degil; ama degiskendir.

Kisaca kimin tanrisinin nedeni ve amaci, ona aittir. Yani insanoglu tanrisina ne amac bicmis ise odur ve nedeni de bu amac bicene aittir.

Ayrica tanrinin bir amaci olabilmesi icin, tanri teizmin tanrisi olmasi gerekir. Yani insanoglu numenal yetisi olan bir tanri.

Sadece aşık olmayanlar suda aksini görür....Bab'Aziz filminden... (konu ile direkt ilgili değil sadece içimden geldi böyle anlayın lütfen)
 

omerfa

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Bence amacı; tanrıdan ALLAH a geçişi , çok olandan bir olana geçişi sağlamak . İnsanların kafasındaki tanrı gerçeğin yansıması değil . Sadece buhran ve bunalımlarının suçunu yükleyecekleri kaçış yolu. Fantastik bilim kurgu benzeri bir hikaye.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
tarihte sosyolojik olarak böyle sert geçisler yoktur ,olamaz ...en azından bu dünyada:)

bu nerede ne zaman nasıl oldu?

tarih aralığı,topluluk,toplum(insanlar arası ilişkiler,bölgesel kültür) ve yakın çağ tanımı ile o toplumun analizini verebilirseniz konuyu irdeleyip açabiliriz..

tek tanrılı dinleri Kutsal dinler mi getirdi?



vs..

bu çok işlenen bir konu..

psikolojik olarak insanı düşününerek bir daha düşünün.. inanç en sağlam değiştrilmesi en zor insansı yapıdır..

bu sert geçiş nasıl olabilir?
 

faşist

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2011
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Tekrar belirteyim.Olan varolandır.İnsanoğlunun algılamasıyla bir ilişkisi yoktur.Örneğin insanoğlunun şuanda ulaşamadığı bir bilimsel kanun varsa,insanoğlu bunu bulmadan da o kanun şuanda oluş içerisinde.Algılama insanoğlunun keşfinden sonra başlar.

Maddenin varlığı bilinmeyen bir güçle(buna artık siz ne derseniz)başlamış ve içine kodlanmış bir çok kozmozla oluşumuna devam eder.İnsanoğlu sadece bunu bulur/keşfeder.Oluşuna bir etkide bulunamaz/yaratamaz.

Var olmayi, insanoglu disinda baska hangi tur ve/veya guc dillendirmistir? var ve olmak, olan mi var, var mi oluyor? olduran kim, var kilan kim,

Hem siklara bir aciklama getirmemissin, hem de yaptigim aciklamayi degerlendirmemissin. Var bir insanoglu urunudur. Olmak ta bunun fiilidir.

Konu yaratilmak ya da olmak degil, oldurulmak. var mi olduruldu, oldurulan mi vardi?

varsa neden olduruldu, oldurulan ne idi?[/QUOTE]


Dillendirme,algılama,tür,akıl,güç meselesi yok burada.Maddeden kastım özdekler ve bilimsel kanunlar.Siz farklı bakıyorsunuz her şeyin insan algısıyla oluştuğunu varoluşun insan algısı sonucu olduğunu söylüyorsunuz.Basit bir örnekle soru yönelteceğim tekrar.Suyun kaldırma kuvveti insanlar tarafından bulunmadan önce yeryüzünün bir kanunuydu ve varoluş içerisindeydi.Dünyada madde kozmozunun bir ürünü olarak insanlar tarafından keşfedildi.İnsanlar bulmadan öncede varoluş içerisinde değil miydi ?

Zaman içerisinde evrende oluş içinde olan var olandır.Değerler insan algısıyla madde ise zaten algı dışı da olsa oluş içerisindedir.

Neden olduruldu gibi soruların cevabı yoktur.İlk bilinemeyeceğine göre buna bir cevap aramaya çalışmak göğü dövmek gibidir tartışması bile gereksizdir.
 

faşist

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2011
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Dinleri Ruhunuza uygun bulmadığınız için reddediyorsanız ,yada genel anlamda inanmıyorsanız tabiki bu tercihlerinize sözüm olamaz..

İnsanı yaratanın Tanrı olduğunu, Dinlerinde onun sözü olduğunu kabul etmek..Çıkarım olarak Tanrının insana müdahalesi demektir zaten..ama diğer yandan düşünülüncede zaten insanı ruhuyla beraber bu biçimde yaratan o'dur ve bütün kudret olun elindedir..isteseydi ruhlarımızı emirlerini sorgulayamaz yada direkt ruhlarımıza uygun emirler verebilirdi vs..yani kısaca insan melek gibi.. ama dünyadaki durum buna değil ''sınav dünyası'' biçimine uygun..bu sebeble varolduğun bu dünyada ben bu durumu kabuledilemez bulmuyorum..ama Tanrının amacı ne? neden? diye sorarsan... işte bunu bilen varsa lütfen paylaşsın...

Tanrının herhangi bir amacı var mı bunu bilemeyiz.Yeryüzünde Tanrı(yaratan(maddeyi değil)) bireydir.Bireylerin istemleri önemlidir.Bence bunun üzerine düşünülmeli ve çözüm üretilmeli.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Var olmayi, insanoglu disinda baska hangi tur ve/veya guc dillendirmistir? var ve olmak, olan mi var, var mi oluyor? olduran kim, var kilan kim,

Hem siklara bir aciklama getirmemissin, hem de yaptigim aciklamayi degerlendirmemissin. Var bir insanoglu urunudur. Olmak ta bunun fiilidir.

Konu yaratilmak ya da olmak degil, oldurulmak. var mi olduruldu, oldurulan mi vardi?

varsa neden olduruldu, oldurulan ne idi?


Dillendirme,algılama,tür,akıl,güç meselesi yok burada.Maddeden kastım özdekler ve bilimsel kanunlar.Siz farklı bakıyorsunuz her şeyin insan algısıyla oluştuğunu varoluşun insan algısı sonucu olduğunu söylüyorsunuz.Basit bir örnekle soru yönelteceğim tekrar.Suyun kaldırma kuvveti insanlar tarafından bulunmadan önce yeryüzünün bir kanunuydu ve varoluş içerisindeydi.Dünyada madde kozmozunun bir ürünü olarak insanlar tarafından keşfedildi.İnsanlar bulmadan öncede varoluş içerisinde değil miydi ?

Zaman içerisinde evrende oluş içinde olan var olandır.Değerler insan algısıyla madde ise zaten algı dışı da olsa oluş içerisindedir.

Neden olduruldu gibi soruların cevabı yoktur.İlk bilinemeyeceğine göre buna bir cevap aramaya çalışmak göğü dövmek gibidir tartışması bile gereksizdir.[/QUOTE]

Madde orneginde oldugu gibi, konu varlik degil; ortaya koymaktir. Insanoglu kendi dahil, kendine yansiyan ve gozlem verenin yansi ve gozlemine beyninde bir !? isareti dogurur ve bunu "var" olarak isaretler. Yani !? isareti "var" demektir. Ondan sonra da bu var kildigini, soruya tasir "ne var?" sonrada cevaba tasir, "A var" iste buradaki A varin olmasidir. Yani var A olmus ve ozdeslesmistir.

Bilim ise bu var olan A yi gozlemler ve gozlemini ortaya koyarken, metafizik var olan A nin varlik tartismasini yapar.

Buradaki iki farkli konu algisi onemlidir. Cunku algi hem duyusal, hem de duyumsaldir. Duyusal algilanan, fenomen; duyumsal/sezgisel, akil yolu ile algilanan, yani inanilan ve ideolojiye, etige tasinan numenaldir.

Bilimin bilimselligi, fenomenin gozlemini soyuta tasirken; Aklin inanci numenini somutlastirmaya calisir.

Konu sadece dillendirme degildir. Insanoglu varligi, beyni, numenal yetisi ve degerleri, yansi, gozlem, algi, dil, kavramlastirma ve ozdeslestirmedir. Iste butun bunlar olmadan, hic bir sey hicbirseyi ortaya koyamaz. Koysa bile, insanoglunun dialoguna dahil degildir. Ustelik bu insanoglunun ortaya koyumu, tek tarafli bir monologdur. Yaani ortaya koydugunun bundan haberi de yoktur, yaniti da yoktur. Tabi insanoglu turu disinda ise.

Soyle dusun. Insanoglu olmadan once kime/neye gore ne vardi/yoktu?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst