Kutsal Dinler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde htccmn tarafından oluşturulan Kutsal Dinler Nasıl Ortaya Çıkmıştır? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 16,816 kez görüntülenmiş, 74 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Kutsal Dinler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Konbuyu başlatan htccmn
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
fiziği zorlayan düşünce madde ötesi değildir, bu durum, onun bilimselliğini gölgelemez. bilimlerin neler olduğu tartışılabilir. septik düşünceyi bir kenara bırakalım, tüm olguyu, var-olanı istediğiniz pencereden farklı algılayabilir ya da görebilirsiniz; değerlendirmeleriniz de doğal olarak buna göre değişkenlik gösterecektir. ne ölçüde değişirse değişsin tüm düşünceleriniz, yargılarınız ve tüm bunlara dayalı felsefi düşünceleriniz olgudan ivmelenirler. bu durum bilim-felsefesini ayrılmaz kılar.
 

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Her şey her açıdan incelenemez, insanı ele aldığınızda açıklama ya bilimsel metotla canlıların geçirdiği evrim süreci üzerinden ya da dinlerin adem ile hava yorumuyla açıklanır. Dünyanın bir çok ülkesinde bilimsel faaliyetin özü evrimin varlığı-yokluğu değil, canlı hücrelerin geçirdiği mekanizmaları incelemekle meşgul. İster biyolog, fizikçi , antropolog..vs olun başvuracağınız yöntem bu dinamikler üzerinde yükselir. Konu tarihsel bir olaysa bildiğin üzere biz bunu hipotez deney gözlemle bilince çıkaramayız, bu tarihçilerin uğraşı alanıdır, toplumsal sınıfları, tarihsel koşulları incelemekle aydınlanabilir. Felsefe; bilimden ve gelişiminden bağımsız bir dal değildir-olmamalıdır, somuttan / toplumsal olgulardan üretilen insanların dünyayı anlama ve değiştirme istencinden doğar.

Din ya da Tanrı inanca dayalı bir sistem olduğundan kanıt beklenemez, Tanrının varlığı yokluğu üzerinden yapılacak tartışma bu bağlamda subjektif bir durumdan öteye geçemez. Türkiyedeyiz Müslümanız, Avrupada doğup büyüsek hristiyanlığın, hindistanda olsak budizmin, israilde ise Yahudiliğin savunacaktık sadece din konusunda değil, kültürel, ahlaki toplumsal normlarını sorgusuz kabul ediyoruz. Kuran ın İncil in Tevrat ın inceleyip beyine ve kalbimize yakın olanı seçen ya da reddedenler olmalıyız. Maalesef ki bireysel analizi/sorgulamayı, hayatın her alanında kendimize içselleştiremediğimizde; kavramlar ve olgular bizden uzak, yabancılaşan niteliğe bürünüyor.
 

hosannah

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2011
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Semavi dinlerin ortaya çıktıkları zaman ve yerlere baktığımızda, kargaşanın, yoksunluğun, göçün akabinde bir çıkış olarak öne sürüldüğünü ve kitlelerin bu umuda sarıldıklarını söyleyebiliriz. Farklı inanışları temsil etse de, tanrı/allah ya da yaratıcıyı özneleştirse de, kutsal kitapların neredeyse birbirinin aynı emirleri barındırması bunların tolumsal bir ihtiyaca cevap veren düzenleme amaçlı metinler olduğunu kanıtlar. İnsanın evrenin boşluğu karşısında duyduğu korku, toplumsal yaşamın gerekleriyle birleşmiş ve sonuç olarak, bir arada başarılamayanı baskı/emir gücüyle (yani sorumluluğu istemeden) çözme yoluna gidilmiştir.

Çok klişedir ama islamın kendi Ortaçağ'ını yaşayacağı, evrimleşip bağlarını deşifre edeceği ve insan gerçekliğinin peşine düşeceği bir yüzyılın eşiğindeyiz. Tıpkı hristiyanlıkla iletişimini dengelemiş uluslarda olduğu gibi; müslümanlık da anlaşılıp yaşandıkça değerini yitirecektir.

İnsanlığın kutsal saydıklarının varlığı ya da yokluğuna dair kanıtlar istemek, insana yapılmış bir haksızlık olur. Ancak, kabileler arası ilşkileri yoluna koymak için aba altı sopa gösteren bir erki bu gün- yaşamın anlamı saymak da samimiyetsizlikten başka birşey değil. Kişisel fikrim, peygamberliği üstlenenlerin şizofreni hastalarıyla olan benzerliğidir: Ötede/görülmeyen/tanımlanamayan bir cezalandırıcı (ödülü de unutmadan) tarafından insanlığa mesaj göndermekle yükümlü bir adam. Halisülasyonlar görüyor ve bunları gerçek olarak nitelendiriyor. Ayrıca kim bilir, şimdi şizofreni ve hastalık olarak tanımladığımız durum gelecek çağlarda bir meziyet olarak görülebilir ya da bir tür enerji olarak kullanılır. Demek istediğim, 600 yıl öncesiyle konuşamazsınız; çünkü birbirinizi anlayamazsınız. Biyolojik olarak şartların bir amino asit, hücre, organ yaratması gibi; din de toplumsal şartların ürettiği bir organdır. Tarihi herhangi bir yerden, örneğin sanattan dahi okusanız tanrı-insan arasındaki ilişkinin tek taraflı olduğu bilgisine ulaşabilirsiniz. Kutsal kitapları, bu tarih kitapları eşliğinde okuyarak, dinin aslında bir siyaset biçimi olduğunu, savunma ve saldırı üzerine kurulu bir dünyanın sırtını dayadığı bir hayali betimlediğini görebilirsiniz.
 

kestanmis

Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2011
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
İnsanlar hep bir ilahi güç olduğuna inanmak istemişlerdir. Çünkü kendilerinden bağımsız varolan gezegeni, hayal edemeyecekleri sıcaklıkta olan güneşi, bunlar arasındaki düzeni açıklayamamışlardır. Açıklayamadıkları için kendilerinin bunu anlayacak kafada olmadıklarını, kendilerinden daha yüce bir gücün varolduğunu düşünmüşlerdir. Sonra sorgulamaya çalışmışlardır. Neden buradayız? Ne yapmalıyız? İlahi güç bizden ne istiyor? Bu noktada dinler ortaya çıkmıştır. Bu sorulara cevap veren kitaplarla beraber. Kimisi inanmıştır, mantıklı bulmuştur, birşeyler yapmak için gönderildiklerine inanmışlardır*. Kimileri dini saçma bulmuştur, insan akıllı bir varlıksa iyiyi kötüyü kendisinin bulabileceğini ve buna göre ödüllendirilip veya cezalandırılacağını düşünmüştür**. Kimileri de kanıt bulmaya çalışmıştır, bulamamıştır. Bulamayınca da bu müthiş düzenin bir raslantıdan doğduğuna, kendilerinin de biyolojik bir raslantı olduklarına inanmışlardır***.

* İman
** Deizm
*** Ateizm
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
iyi de neden istemişlerdir bunu... bu isteği sorgulamadan önce gidip açıklanamayanlardan başlarsanız sorgulamaya, pek de doğru bir yerlere ulaşamazsınız.ilk insanlar açıklama gereği mi duymuşlardır yoksa inanma gereği mi? ilk hangisi gelir. yapacağınız en mantıklı açıklama bile yaklaşık bir sonuç olur...
biz ne yapıyoruz peki. bin yıl sonraki insanın, bize bakışı nasıl olabilir bir tahmin edin bakalım... sanmıyorum ki bin yıl sonraki insan ateistleri kutsuyor olsun : )
ya da deistleri ya da imanlıları...
sizin görüşünüze göre bin yıl sonraki insanlar, bizden embesilmişiz gibi bahsedecekler... e o zaman bizler evrensel yasalar çerçevesinde embesilleriz... en azından sizin bakış açınızla : )
 

kestanmis

Üye
Yeni Üye
Katılım
21 Tem 2011
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
iyi de neden istemişlerdir bunu... bu isteği sorgulamadan önce gidip açıklanamayanlardan başlarsanız sorgulamaya, pek de doğru bir yerlere ulaşamazsınız.ilk insanlar açıklama gereği mi duymuşlardır yoksa inanma gereği mi? ilk hangisi gelir. yapacağınız en mantıklı açıklama bile yaklaşık bir sonuç olur...
biz ne yapıyoruz peki. bin yıl sonraki insanın, bize bakışı nasıl olabilir bir tahmin edin bakalım... sanmıyorum ki bin yıl sonraki insan ateistleri kutsuyor olsun : )
ya da deistleri ya da imanlıları...
sizin görüşünüze göre bin yıl sonraki insanlar, bizden embesilmişiz gibi bahsedecekler... e o zaman bizler evrensel yasalar çerçevesinde embesilleriz... en azından sizin bakış açınızla : )

Tabi ki ilk açıklama gereği duymuşlardır. İnanmakta zaten bir açıklama değil midir?

Sanırım bin yıl sonraki insanlar bizim hakkımızda bahsettiğiniz gibi düşünecek. Zaten öyle değil miyiz? Biz ne kadar ilerleme kaydettiğimizi düşünüyoruz ki? Bir örümceğin ağındaki incelik/sağlamlık oranını yakalayabildik mi? Hayır. Eskiden bir bilim adamının bilgisi şuan bir lise öğrencisindeki bilgi kadarmış. Bin yol sonra da şuanki bilim adamlarımızın bilgisi 16 yaşındaki çocukta olunca onların bizim hakkımızda ne düşünmelerini beklemeliyiz ki? Bakın biz sağlık sektörü bitmeyecek mesleklerin başında geliyor diyoruz. Ama her hastalığın bir tedavisi bulunuyor. Bin yıl sonra küçücük çocuğa aşı vurulur, ne kansere nede başka birşeye yakalanır. 1000 yıl sonraki insanlar eskiden insanlar kanserden ölüyormuş diye gülecekler. Sizcede öyle olmayacak mı?
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
inancı bir açıklama olarak görmek yanlış olur. insan nereden gelip nereye gittiğini öğrenmek için inanmaz, mantıklı bir açıklama hele hele bilimsel bir açıklama beklemek manasız olur, zaten inanç durumu olmuyor o zaman. ilk insanın, pat diye,, aaa güneş neden sıcak ya da aydınlık; yağmur nasıl yağıyor... diye düşünüp merak ettiğini sanmıyorum. bu sürecin nasıl geliştiğini tahmin etmek de zor aslında.
ileride daha mantıklısı bulunacak diye inancımın ya da görüşümün budalaca bulunacak olma ihtimali çok da olası değil bence. şahsen eski medeniyetleri aptalca bulmuyorum. en azından inanç için bu geçerli değil. insan ilk inanç kanunlarını uygulayarak bile iç huzurunu sağlayabilir, ilkel müzik aletleriyle bile dans edebilir;... ancak ilk araç motorlarıyla konforlu bir yolculuğu sağlayamaz. mantık sistemleri ve bilimsel sistemler dönemsel rahatlık sağlasalar da evrensel bir huzur yaratamazlar. gün gelir hepsi embesilce olurlar...
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
ve birçok toplumun katkısıyla mı günümüze kadar beslene gelmiştir?

düşünelim..

Yaratıcı insanlara bir takım emirler,öğütler vb gönderecekse/göndermişse eğer Kaynak Tek tir..Yani Yaratıcının kendisi..

Son dine bakalım..

Kendinden öncekileri reddetmiyor açıkça devamıyım diyor ve haberler veriyor, bir çok peygamberide ismen belirtiyor..

yani öncekiler yalan demiyor (tarih içinde devamı)

öyleyse Hz Adem' den bu yana Peygamberler sürekli geldi ise ve kaynakta tek ise elbet hepsi -temelde- birbirine benzeyecektir..

mesela çok popüler olan Sümerler mitolojisi ile dinler arasındaki benzerlikler bağlantılar nasıl Dinler aleyhine kullanıyor !!! aksine dinleri teyit ediyor, tek kaynağı teyit ediyor olarak yorumlanması gerekmez mi?

bir diğeri çok Tanrılı dinlerden Tek Tanrıya geçiş hikayesi ..ya zaten bunu kutsal dinler yazmış (tarih kitabı gibi)


ki bu iddialar yeni değil Dinlerin tarihi kadar eski..


Sosyolojik olarak bile ortada koskoca bir Din(ler) Kurumu var..

bilmeden atıp tutanları üfükçüleri ezbercileri geçin..

hele Turan Dursunu, Muazzez İlmiye Çığı vb kaynak gösterenlere gülün geçin...kaynağa bak kaynağa:) resmen araya kaynak yapmışlar:) tarih bütün olarak ele alınmalıdır..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bu konuda klasik bilinen bir soylem vardir. Bu soylem, hem sinifli topluma gecisin yani koleligin efendiligini "gonullu kabulu" hem de tanrinin insanoglunun yasamina somut bir tarz ve sistem olarak giren, dinin sistemlesmesinin temeli oldugu soylenir.

Alinti ozet ve oz olarak sudur.

"Ey koleler, sakin ola; efendilerinize karsi gelmeyiniz. Hatta bunu aklinizdan bile gecirmeyiniz. Eger sizin boyle bir dusunceniz ve eyleminiz olursa ve bunu sadece siz bildiginizi ve gizli oldugunu dusunurseniz, yanilirsiniz. Cunku, tanri her yerdedir, o sizi kole kilmistir, onun her yerde gozu kulagi vardir. Sizin ne dusundugunuzu, ne yapmak istediginizi siz dusunmeden ve yapmadan bilir. O yuzden efendilerinize karsi nasil dusunup davranmak gerektigini, itaatinizi tanri bilir ve degerlendirir. Size ona gore cennette yer verir. Ona gore cehennemde yakar. Oyuzden efendilerinizi uzmeyiniz, onlarin sizleri cezalandirmasina neden olmayiniz. Cunku bu cezanin oldukten sonra da devami vardir."

Iste bu temel, anlam ve icerikteki bir soylem; koleleri efendileri karsisinda gonullu kolelige mahkum etmis ve "kaderlerine/alinyazilarina v.s." razi olmuslardir. Bunu sadece razi olmakta birakmamis, ayni efendileri gibi razi olmayan koleleri, anne baba evlatlari v.s. bu konuda ikna etmeye ve efendisinide yeni bir hizmet gelistirmeye yonelmislerdir. Iste sistem boylece kendi kendini kontrol eder ve isler hale gelmis ver nesillerden nesillere aktarilarak devam ede gelmistir.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
iste sistem boylece kendi kendini kontrol eder ve isler hale gelmis ver nesillerden nesillere aktarilarak devam ede gelmistir.

sosyoloji bilginizin derinliği karşısında hayretler içindeyim.. ben boşa okumuşum okulu ya keşke daha önce tanışsaydık:)

evet bunu tarihte düşünebilen ilk insan sizsiniz tebrikler !!

evet görmedikleri Tanrıya bu kadar kolay inandı insancıklar!!
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
sosyoloji bilginizin derinliği karşısında hayretler içindeyim.. ben boşa okumuşum okulu ya keşke daha önce tanışsaydık:)

evet bunu tarihte düşünebilen ilk insan sizsiniz tebrikler !!

evet görmedikleri Tanrıya bu kadar kolay inandı insancıklar!!

"Gonullu zorakilik" boyle bir sey iste. :)
 

faşist

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2011
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Kutsal dinleri incelemeden önce ilk maddeyi yaratan (kutsal dinlerin ortak tanrısı) Tanrı incelenmelidir.Peki nasıl inceleyeceğiz tanrıyı ? Dünya'da kabul edilebilecek tek genel bilgi bilimsel bilgidir.Bilimsel bilgi gözlem sonrası çürütülmesi mümkün olmayan kanunları ortaya koyar.En önemli dayanağı gözlemdir.Tanrı bilimsel bilginin konusu olmadığına göre(gözlemlenemeyeceğine göre) Tanrı hakkında kesin bir bilgiye ulaşmamız mümkün değildir.

Tanrının incelenmesi benim açımdan birkaç basit soruyla kısmen gerçekleşebilir.

İnsanoğlu yaratıcının kutsal dinleri gönderdiğine inanır(büyük çoğunluk).O halde bu yargıya göre Tanrı yeryüzünü yaratmış ardından dünyaya birçok kural ve değer göndermiştir.Yeryüzü mükemmel yaratılmıştır.Kısaca tanrı kusursuzdur.Peki gönderildiğine inanıldığı dinler insanoğlunun varoluşuna uygun yani kusursuz mudur ? Kesinlikle hayır.İnsanoğlunun gelişimini,kendi istemlerini ve daha birçok üstün yanını öldürmek için insanlar tarafından uydurulmuş değerler sistemi olarak karşımıza çıkar kutsal dinler.Felsefe tarihiyle özellikle Platon'dan sonra birikerek günümüze kadar gelmiştir.

Bir soru


Yeryüzünü bu kadar kusursuz yaratan tanrı bu kadar basit olan kutsal dinleri göndermiş olabilir mi ?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Kutsal dinleri incelemeden önce ilk maddeyi yaratan (kutsal dinlerin ortak tanrısı) Tanrı incelenmelidir.Peki nasıl inceleyeceğiz tanrıyı ? Dünya'da kabul edilebilecek tek genel bilgi bilimsel bilgidir.Bilimsel bilgi gözlem sonrası çürütülmesi mümkün olmayan kanunları ortaya koyar.En önemli dayanağı gözlemdir.Tanrı bilimsel bilginin konusu olmadığına göre(gözlemlenemeyeceğine göre) Tanrı hakkında kesin bir bilgiye ulaşmamız mümkün değildir.

Tanrının incelenmesi benim açımdan birkaç basit soruyla kısmen gerçekleşebilir.

İnsanoğlu yaratıcının kutsal dinleri gönderdiğine inanır(büyük çoğunluk).O halde bu yargıya göre Tanrı yeryüzünü yaratmış ardından dünyaya birçok kural ve değer göndermiştir.Yeryüzü mükemmel yaratılmıştır.Kısaca tanrı kusursuzdur.Peki gönderildiğine inanıldığı dinler insanoğlunun varoluşuna uygun yani kusursuz mudur ? Kesinlikle hayır.İnsanoğlunun gelişimini,kendi istemlerini ve daha birçok üstün yanını öldürmek için insanlar tarafından uydurulmuş değerler sistemi olarak karşımıza çıkar kutsal dinler.Felsefe tarihiyle özellikle Platon'dan sonra birikerek günümüze kadar gelmiştir.

Bir soru


Yeryüzünü bu kadar kusursuz yaratan tanrı bu kadar basit olan kutsal dinleri göndermiş olabilir mi ?

Buradaki bilimsellik, tanriyi gozlemlemek degil; insanoglunun tanrilastirma zihniyet ve somutlastirdiklarinin insanoglu uzerindeki etki/tepkisini gozlemlemektir. Buradaki bilimsellik sosyal bir insanoglu bilgisi olan tanrinin, insanoglu uzerindeki her turlu yasam ve iliskisel yansimasidir.

Bunun insanoglunun numenal insanlik onundeki sorunlarini da ben genelde gozlem olarak dile getiriyorum.

Yani bilim, inanc ve ideolojileri insanoglu yansitmasi olarak gozlemler.

Tanri ile din bagini kuranlar insanogludur. Tanri bir yerde din olarak insanoglunun yasam ve iliskilerine, sistem ve duzenine yon veren olarak dini uygulamaya donusmustur. Buradaki kulluk ile kolelik bagi cok iyi algilanmalidir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Tanri ile din bagini kuranlar insanogludur. Tanri bir yerde din olarak insanoglunun yasam ve iliskilerine, sistem ve duzenine yon veren olarak dini uygulamaya donusmustur. Buradaki kulluk ile kolelik bagi cok iyi algilanmalidir.

Dinler işleyiş/işlev olarak ele alındıklarında, sosyal hatta siyasal , kültürel vb kurumlar olarak karşımıza çıkar ve tarihsel gelişim sürecine uygun olarak kendilerini yeniden yapılandırır, üretirler.İnancı ve insan-yaratıcı ilişkisini yine kölelikle, dinle aynı bağlamda ele almışsınız...Zalim, kompleksli, böbürlenen kibirli tanrıyı üretip kavram içeriğini böyle dolduranlar ve bunu böyle kabul edip karşı çıkanlar (siz de dahil..) her ikisi de doğal zihniyet yapılandırmacılığının tuzağına düşmekteler...İnanç bir ideoloji değildir.Dinler , ideoloji üretip besleyebilirler..Din içinde tanrıyı aramak veya anlamlandırmak Cern deki parçacık arayışına benziyor..İnanç gönül işidir..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Yeryüzünü bu kadar kusursuz yaratan tanrı bu kadar basit olan kutsal dinleri göndermiş olabilir mi ?

Tarihsel olarak Dinlere bakalım;

Sosyolojik olarak aileden sonraki en büyük kurum din(ler) dir..

kısaca Din kültürü ve ilmi olarak özetleyebiliceğim(özel ve genel) durumun tarihsel gelişime bakalım.. tarihten günümüze ulaşan sayısız din ilimlerine (doğrudan ,dolaylı) filozoflarına eserlerine,bunların insanlığa etkisine vs bakalım.. -basit- indirgemesi ,sadeleştirmesi ne kadar karşılık bulabiliyor ?

ve en temele bakalım; yani HAYATA !!

yaşama şöyle bi kez daha bakalım ve aksesuarları atalım...

hayat; sade ve basittir ..

onu zorlaştıran,yalanlarla,aksesuarlarla süsleyen karmaşıklaştıran biziz !!! yani İNSAN !

benim mantığım bana şöyle diyor;

bir Tanrı varsa ve ben birgün onunla yüzleşirsem..

kendimi onun yasalarına,ögütlerine vs karşı elimde ne varsa tabiki savunacağım..

ama beni o yaratmışsa ve sahip olduğum bu aklı ve herşeyi o vermişse.. (ve o adilse)

benin bu tartışmadan galip çıkma şansım var mı?

...(herkes öznel değerlendirsin)

peki madolyanın birde öbür yüzüne bakalım ..

Tanrının elinde bu tartışmada beni mağlup edecek ne var? ve bende ne varki ? bana ne verdiki ? bu beni bu tartışmada haksız çıkaracak..

bana göre araştırılması gereken budur efenim..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Dinler işleyiş/işlev olarak ele alındıklarında, sosyal hatta siyasal , kültürel vb kurumlar olarak karşımıza çıkar ve tarihsel gelişim sürecine uygun olarak kendilerini yeniden yapılandırır, üretirler.İnancı ve insan-yaratıcı ilişkisini yine kölelikle, dinle aynı bağlamda ele almışsınız...Zalim, kompleksli, böbürlenen kibirli tanrıyı üretip kavram içeriğini böyle dolduranlar ve bunu böyle kabul edip karşı çıkanlar (siz de dahil..) her ikisi de doğal zihniyet yapılandırmacılığının tuzağına düşmekteler...İnanç bir ideoloji değildir.Dinler , ideoloji üretip besleyebilirler..Din içinde tanrıyı aramak veya anlamlandırmak Cern deki parçacık arayışına benziyor..İnanç gönül işidir..

Sizce tanrilastirmanedir? ve tanrilasan, kimdir/nedir ve nasil tanrilasir?

Bakin, tanriyi yani ismi sormadim, tanrilastirmayi, yani fiili sordum.

Ayrica kac cesit tanrilastirma vardir ve farklari nelerdir?

Din tanri bagi nedir?, hangisi insanlik tarihinde zamansal olarak oncedir?

Dinlilik ve tanrililik-teizm

Dinsizlik ve tanrililik-deizm

Tanrisizlik ve dinlilik-budizm

Farklari nedir?

Son olarak din nedir? dini sartlari ortaya koyanlar, kimlerdir/nelerdir?

Tanri ile din arasindaki kopru nedir?

Verilen yanitlara gore algilayacak ve ona gore yanit verecegim.
 

faşist

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2011
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Buradaki bilimsellik, tanriyi gozlemlemek degil; insanoglunun tanrilastirma zihniyet ve somutlastirdiklarinin insanoglu uzerindeki etki/tepkisini gozlemlemektir. Buradaki bilimsellik sosyal bir insanoglu bilgisi olan tanrinin, insanoglu uzerindeki her turlu yasam ve iliskisel yansimasidir.

Bunun insanoglunun numenal insanlik onundeki sorunlarini da ben genelde gozlem olarak dile getiriyorum.

Yani bilim, inanc ve ideolojileri insanoglu yansitmasi olarak gozlemler.

Tanri ile din bagini kuranlar insanogludur. Tanri bir yerde din olarak insanoglunun yasam ve iliskilerine, sistem ve duzenine yon veren olarak dini uygulamaya donusmustur. Buradaki kulluk ile kolelik bagi cok iyi algilanmalidir.

Söylediklerinizin tamamına katılıyorum.Tanrı ama dinlerle ama korku unsuruyla insanlığa yön vermekte.Ben bu yön verişin hatalı ve bireylerin(dolayısıyla yeryüzünde ki bütün unsurların)gelişimine,güçlenmesine vs olumsuz etkide bulunduğunu anlatmak istemiştim.

Ne olursa olsun ilk maddenin oluşumuyla ilgili(buna isterseniz insanların kendi zihinlerinde oluşturduğu yargı deyin)Tanrı gerçeğini aşamayız.Olan madde üzerinde bir etkimiz yokken bu ilk maddeyi aşmamız mümkün görünmüyor.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Söylediklerinizin tamamına katılıyorum.Tanrı ama dinlerle ama korku unsuruyla insanlığa yön vermekte.Ben bu yön verişin hatalı ve bireylerin(dolayısıyla yeryüzünde ki bütün unsurların)gelişimine,güçlenmesine vs olumsuz etkide bulunduğunu anlatmak istemiştim.

Ne olursa olsun ilk maddenin oluşumuyla ilgili(buna isterseniz insanların kendi zihinlerinde oluşturduğu yargı deyin)Tanrı gerçeğini aşamayız.Olan madde üzerinde bir etkimiz yokken bu ilk maddeyi aşmamız mümkün görünmüyor.

Tanri kavrami ve epistemolojik gercekligi, varliksal asilmaz. Bilgisel ve bilissel asilir. Yani tanridisilik, tanrisal zihniyetin qua felsefesi ile ortaya koyumu, insanoglunun tanrilastirma dusunce ve davranisi v.s. metafizigin ontolojik ve teolojik varlik tartismalari ile asilmaz. Ancak fenomen olan insanoglunun, numenal bir degeri olan ve fenomenal gorunyute tasinan tanri kavrami, bilimsel gozleme ve bu gozlemin dile getirecegi insanlik sorunlari olarak aciklanir.

Cunku felsefi varliksal olarak Tanri kavrami, noneffable, yani "soylenemez, aciklanamaz" anlamina gelir.

Bu bilimsel olmadigindan boyledir, sadeceinananin kendine dogruladigindan boyledir, inanmayanin yanlislayamadigindan boyledir, olgu olma olanagi olmadigindan boyledir. Oyuzden senin son paragrafina bakis acin, bilgisel degil; varliksaldir. Bilim ise bilimsel olarak fenomen olarak adlandirdigi varligi degil; gozlemini ortaya koyar. Fenomenin ne oldugu, gercek ve varlik tartismasi metafizigin ideolojik inancsal dogruluk tartismasidir. Sadece akilci ve aklin inandigi dogru temellidir ve yine sadece inanani ya da inanmiyani baglar.
 

faşist

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2011
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Tarihsel olarak Dinlere bakalım;

Sosyolojik olarak aileden sonraki en büyük kurum din(ler) dir..

kısaca Din kültürü ve ilmi olarak özetleyebiliceğim(özel ve genel) durumun tarihsel gelişime bakalım.. tarihten günümüze ulaşan sayısız din ilimlerine (doğrudan ,dolaylı) filozoflarına eserlerine,bunların insanlığa etkisine vs bakalım.. -basit- indirgemesi ,sadeleştirmesi ne kadar karşılık bulabiliyor ?

ve en temele bakalım; yani HAYATA !!

yaşama şöyle bi kez daha bakalım ve aksesuarları atalım...

hayat; sade ve basittir ..

onu zorlaştıran,yalanlarla,aksesuarlarla süsleyen karmaşıklaştıran biziz !!! yani İNSAN !

benim mantığım bana şöyle diyor;

bir Tanrı varsa ve ben birgün onunla yüzleşirsem..

kendimi onun yasalarına,ögütlerine vs karşı elimde ne varsa tabiki savunacağım..

ama beni o yaratmışsa ve sahip olduğum bu aklı ve herşeyi o vermişse.. (ve o adilse)

benin bu tartışmadan galip çıkma şansım var mı?

...(herkes öznel değerlendirsin)

peki madolyanın birde öbür yüzüne bakalım ..

Tanrının elinde bu tartışmada beni mağlup edecek ne var? ve bende ne varki ? bana ne verdiki ? bu beni bu tartışmada haksız çıkaracak..

bana göre araştırılması gereken budur efenim..

Öncelikle inançlı birinden bu çelişkili yazıyı okuduğum için teşekkür ederim.

Tanrı din ayrımı kesinlikle yapılmalı,ben kendi adıma bu ayrımı açıklamak istiyorum:

Tanrı yaratandır.Yaratan da tanrıdır.Burada tanrının ne olduğu nasıl olduğu önemli değildir.Yaratabilen her unsur tanrı olabilir.

Dünya üzerinde iki ayrım vardır.Madde ve soyut değerler.Madde kanunlar,nesneler vb bütün özdekler ve bilimsel bilgilerdir.Tanrı ilk maddeyi,bilimleri yani bu iki unsurdan(madde ve soyut değerler)ilkini(maddeyi)yaratmış ve geri çekilmiştir.

Madde yaratıldıktan sonra insanlar ikinci unsuru yaratmak zorunda kaldılar(yaşayabilmek için).Burada da maddeyi yaratan tanrıya sığındılar.Bunun nedeni de maddenin mükemmel yaratıldığını gören insanlar(daha çok filozoflar ve bilim adamları) kendilerinin bu denli mükemmel değerler yaratabileceklerine inanmadılar ve dinin getirmiş olduğu genel yargılar,ahlak kuralları vb unsurları sırtlandılar.Halbuki bu sırtlanma kendi istemlerine tamamen ters kurulmuş bir kurguydu.Bu kurgu insanların gelişimini,güçlenmesini ve değer yaratıp tanrılaşmasını engelledi.Bu kurgu acı vermekten öteye gidemedi ve giderekte yok olmakta.

Peki değerler unsurunu kim yarattı.Malesef filozoflar.Platon'dan sonra(platon'un idealar dünyası öğretisini incelemenizi öneririm)birikerek sonrasında da peygamberler tarafından sistemleştirerek oluştu.Maddenin mükemmelliği karşısında büyülenen insanlarda bu değerleri çabucak kabullendi.Ama unutmayın din(tabu) can çekişiyor ve yakın zamanda yok olacaktır.
 

faşist

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2011
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Tanri kavrami ve epistemolojik gercekligi, varliksal asilmaz. Bilgisel ve bilissel asilir. Yani tanridisilik, tanrisal zihniyetin qua felsefesi ile ortaya koyumu, insanoglunun tanrilastirma dusunce ve davranisi v.s. metafizigin ontolojik ve teolojik varlik tartismalari ile asilmaz. Ancak fenomen olan insanoglunun, numenal bir degeri olan ve fenomenal gorunyute tasinan tanri kavrami, bilimsel gozleme ve bu gozlemin dile getirecegi insanlik sorunlari olarak aciklanir.

Cunku felsefi varliksal olarak Tanri kavrami, noneffable, yani "soylenemez, aciklanamaz" anlamina gelir.

Bu bilimsel olmadigindan boyledir, sadeceinananin kendine dogruladigindan boyledir, inanmayanin yanlislayamadigindan boyledir, olgu olma olanagi olmadigindan boyledir. Oyuzden senin son paragrafina bakis acin, bilgisel degil; varliksaldir. Bilim ise bilimsel olarak fenomen olarak adlandirdigi varligi degil; gozlemini ortaya koyar. Fenomenin ne oldugu, gercek ve varlik tartismasi metafizigin ideolojik inancsal dogruluk tartismasidir. Sadece akilci ve aklin inandigi dogru temellidir ve yine sadece inanani ya da inanmiyani baglar.


Yine söylediklerinize katılıyorum.Söylediğiniz gibi Tanrı'da her bireyde farklı doğar.Fakat maddeden bahsediyorum.Madde tektir ve her bireyde farklı doğması gibi bir durum olamaz.Epistemolojiyi kenara bırakın bu konular özgürce her bilgiden faydalanarak irdelenmeli.İlk maddeyi nasıl açıklıyorsunuz(her bilgi türünden yararlanarak) ?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst