- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 23 Ara 2012
- Mesajlar
- 4,763
- Tepkime puanı
- 319
- Puanları
- 83
[FONT="]KUANTUM TEORİSİ FELSEFE VE TANRI[/FONT][FONT="][FONT="] / [/FONT]Prof. Dr. Caner Taslaman[/FONT]
[FONT="]5. Bölüm[/FONT][FONT="][FONT="] / [/FONT]Kötülük Sorununun Özgür İrade Sorunuyla İlgisi[/FONT]
[FONT="]Kötülük sorununu Eski Yunan'da Epikuros gündeme getirmiştir.(1)18. yüzyılda ise David Hume bu sorunu daha ayrıntılı bir şekilde ifade etmiştir. Hume, Tanrının, her şeye kadir olmasına ve mükemmel bir şekilde iyi olmasına rağmen, neden kötülüğün varlığına müsaade ettiğini sorgular.(2)[/FONT]
[FONT="]Hume'un bu yaklaşımındaki niyetinin, kötülüğün varlığının Tanrının varlığıyla uzlaşmaz olduğunu söyleyerek, kötülüğün[/FONT][FONT="] varlığından ontolojik sonuçlar çıkarmak veya Teizmin[/FONT][FONT="] argümanlarına güveni sarsarak agnostik felsefesini destek[/FONT][FONT="]lemek olduğu söylenebilir. Hume'un, bu konudaki yaklaşımının benzerini Hume'dan asırlarca önce el Ma'arri ve İbnu'r Ravendi ifade etmişlerdir.(3)[/FONT]
[FONT="]20. yüzyılda ise Paul Drapper ve John Mackie gibi düşünürler, kötülük sorununun [FONT="]A[/FONT]teist bir ontolojiyi desteklediğini iddia etmişlerdir.(4)[/FONT]
[FONT="]Kötülük sorununun, ateist ve agnostik düşünürlerin teizme karşı yönelttiği en[/FONT][FONT="][FONT="] ö[/FONT]nemli eleştiri olduğunu söyleyebiliriz. Bu eleştirilere karşı teist düşünürlerin birçok cevabı olmuştur. Örneğin Farabi, varlıkta bulunan kötülüklerin, izafi olduğunu, değişen aleme bağlı olarak ortaya çıktığını ve bunların, külli nizamda bir yeri, hatta gerekliliği olduğunu; az şerden dolayı çok hayrın terk edilemeyeceğini söyler: Yağmurun yağmasından dolayı sel felaketleri olsa da yağmurun hayrı şerrinden çoktur.(5)[/FONT]
[FONT="]İbn Sina da Farabi'ye benzer ifadelerle kötülüğün varlığını açıklar; ateşteki genel yararların, ateşin yakmasını da gerektirdiğini, bunun ise bazılarının elbisesinin[/FONT]
[FONT="]yanmasına sebep olabileceğini ifade eder. Temel ilkenin "Az kötülük için çok iyilik terk edilmez" olduğunu; aksi durumun, önceki kötülükten daha büyük bir kötülüğe yol açacağını savunur.(6)[/FONT]
[FONT="]John Hick ise insanların manevi açıdan yükselmesini mümkün kılacak bir ortamın gerekliliğinden hareketle kötülüklerin varlık sebebini açıklar: Bahsedilen ortam, düzenli doğa yasalarının ve başkalarının acılarına sebep olabileceğimiz veya acılarını hafifletebileceğimiz bir düzenin varlığını gerektirir. Böyle bir ortamda hem doğal, hem de ahlaki kötülükler olmalıdır ki bireyler ahlaki seçimler yapabilsin ve ahlaki-manevi yükselişleri mümkün olsun.(7)[/FONT]
[FONT="]İçinde bulunduğumuz alemin mümkün alemlerin en iyisi olduğunu söylemek de gözlemlenen kötülükleri açıklamada kullanılmış olan bir argümandır. İslam aleminde Gazzali bu terminolojiyi yüzlerce yıl önce kullanmış olsa da,(8)felsefe tarihinde bu yaklaşım daha çok Leibniz ile anılır. Leibniz, Tanrının mükemmel olduğunu, bu yüzden en mükemmel alemi yarattığını söyler. Fakat hiçbir alem tam anlamıyla Tanrı gibi mükemmel olamayacağı için, bir miktar kötülüğün varlığı[/FONT][FONT="] kaçınılmazdır. Leibniz, Tanrının kötülük ve iyilik arasında ideal dengeyi oluşturduğunu ve bu ideal denge için mümkün alemler içerisinden en uygununu yarattığını savunur.(9)[/FONT]
[FONT="]Bahsedilenler dışında kötülük sorununu açıklamaya çalışan başka görüşler de ifade edilmiştir. Fakat, insanın özgür iradesine vurgu yaparak gözlemlenen kötülükleri açıklamak, bütün yaklaşımlar arasında en çok ön plana çıkan yaklaşım olmuşur. Örneğin Augustine'in kötülük sorununa getirdiği açıklama 'özgür irade savunması' [/FONT][FONT="](free will defence) olarak anılır. Buna göre özgür iradeye sahip olmak Tanrısal[/FONT][FONT="] bir lütuftur; fakat özgür irade seçimini iyiden yana kullanabileceği gibi, kötüden yana da kullanabilir; kötülüğün ana kaynağı da budur.(10)[/FONT]
[FONT="]Kötülüğün açıklanmasında, özgür iradenin varlığını[/FONT][FONT="] gündeme getiren tüm düşünürlerin yaklaşımlarının tamamen [/FONT][FONT="]aynı olmadığını bilmek de önemlidir. Örneğin Michael[/FONT][FONT="] Murray, hem Tanrının gizli kalması gerektiğine, hem de[/FONT][FONT="] özgür iradenin varlığına vurgu yapar: Tanrının, kendi varlığını ve amaçlarını apaçık olarak göstermesi durumunda, insanların seçimlerinde cebredileceklerini-özgür olamayacaklarını söyler. Murray, Tanrının gizli kalmasının gerekliliğini,[/FONT][FONT="] kötülüklerin kaynağı olarak görür.(11)[/FONT]
[FONT="]Eleonere Stump ise Tanrının kötülüklere izin vermesinin [/FONT][FONT="]nedenini; insana, özgür iradesinin yıkıcı etkilerinin ancak [/FONT][FONT="]böyle gösterilebilecek olmasına bağlar. Stump, insanın, özgür [/FONT][FONT="]iradesinin yıkıcı etkilerini tek başına düzeltemeyeceğini ifade [/FONT][FONT="]eder. Çözümün ise Tanrının yardımında olduğunu; böylece doğal ve ahlaki kötülüklerin, Tanrıya yöneltme ve irademizde gerekli düzeltilmelerin Tanrının yardımıyla yapılmasına sebep olma vazifesini gördüklerini savunur.(12)[/FONT]
[FONT="]Richard Swinburne de özgür irade kavramına kötülük [/FONT][FONT="]sorununu açıklamakta özel bir önem atfeder. Swinburne,[/FONT][FONT="] özgür iradeyle gerçekleştirilen eylemlerin ahlaki yasalara[/FONT][FONT="] uygun olabilmesi için, insanların eylemlerinin sonuçlarını [/FONT][FONT="]bilmesi gerektiğini söyler. İnsanların eylemlerinin sonuçlarını[/FONT][FONT="] bilmesi ise ancak düzenli yasaların olduğu bir evrende mümkündür.(13)(Evrenin bu yapısının ise doğal kötülüklerle alakası[/FONT][FONT="] vardır.) İnsanların özgür iradeli varlıklar olması ve gerçek[/FONT][FONT="]leşecek daha büyük iyilikler için, gözlemlenen kötülüklere müsaade edilmesinin ahlaki açıdan kabul edilir olduğu Swinburne'un görüşüdür.(14)[/FONT]
[FONT="]Alvin Plantinga da yaklaşımında özgür iradeye yer vererek [/FONT][FONT="]kötülük sorununun Ateist bir ontolojinin kaynağı olamayacağını göstermeye çalışmıştır. Plantinga'nın yaklaşımının [/FONT][FONT="]başarısının sebeplerinden biri -bizce-Tanrının varlığının ve [/FONT][FONT="]kötülüklerin bir arada 'olabileceği'ni göstermenin yeterli olduğunu, bunların beraber bir arada 'olmas[FONT="]ının [/FONT]gerektiği'ni göstermeye gerek olmadığını vurgulmasıdır: Eğer mantıken [/FONT][FONT="]Tanrının varlığının ve kötülüklerin bir arada 'olabileceği'ni gösterebilirsek; bu, Ateistlerin, kötülük sorunundan hareketle materyalist-natüralist ontolojilerini temellendiremeyeceklerini göstermeye de yeterlidir.(15)[/FONT]
[FONT="]Plantinga'nın yaklaşımı, kötülük sorunu ile ilgili tartışmalarda en çok gündeme[/FONT][FONT="]gelen yaklaşımlardan birisidir.(16)[/FONT][FONT="]Onun yaklaşımı, bir teodise[/FONT][FONT="]yerine, bir müdafaa yaklaşımı geliştirmenin daha isabetli [/FONT][FONT="]olacağına (sadece bunun yeterli olacağına) örnek teşkil ettiği[/FONT][FONT="] için de önemlidir.[/FONT]
[FONT="]1[/FONT]
[FONT="]Timothy O'Connor, "The Problem of Evil: Introduction", (ed: WilliamLane Craig, Philosophy of Religion içinde), Rutgers University Press, New Jersey (2002), s. 305.[/FONT]
[FONT="]2[/FONT]
[FONT="]David Hume, Dialogues Concerning Natural Religion,Penguin Classics, [/FONT][FONT="]Londra (1990), s. 103-112[/FONT]
[FONT="]3[/FONT]
[FONT="]Mehmet Ayd[FONT="]ın[/FONT], Din Felsefesi[/FONT]
[FONT="]4[/FONT]
[FONT="]Paul Drapper, "Pain and Pleasure: An Evidential Problem for Theists",(ed: William Lane Craig, [/FONT][FONT="]Philosophy of Religion içinde), Rutgers University Press, New Jersey (2002); John Mackie, "Evil and Omnipotence", Mind, no: 64 (1995).[/FONT]
[FONT="]5[/FONT]
[FONT="]Necip Taylan, [/FONT][FONT="]İslam Düşüncesinde Din Felsefeleri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları,[/FONT][FONT="]İ (1997), s. 136.[/FONT]
[FONT="]6[/FONT]
[FONT="]İbn Sina, "İnayet ve Kötülüğün İlahi Kazaya Girişinin Açıklanması Üzerine", çev: Mahmut Kaya (ed: Mahmut Kaya, İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri içinde), Klasik, İstanbul (2005), s. 302[/FONT]
[FONT="]7[/FONT]
[FONT="]John Hick'in teodisesi (ilahi adalet teorisi), Irenaeanci teodise (120-202 yıllarında yaşayan Hristiyan düşünür Irenaean'a atfen) olarak anılır: John Hick, "An Irenaean Theodicy", (ed: Eleonere Stump ve Michael J. Murray, Philosophy of Religion: Big Questions içinde) Blackwell Publishing, Malden (1999), s. 222-227.[/FONT]
[FONT="]8 [/FONT]
[FONT="]Mehmet Aydın, Din Felsefesi, s. 155-156.[/FONT]
[FONT="]9[/FONT]
[FONT="]Leibniz, Theodicy: Essays on the Goodness of God the Freedom of Men and the Origin of Evil,[/FONT][FONT="]Open Court, Chicago (1990).[/FONT]
[FONT="]10[/FONT]
[FONT="]Augustine, özgür iradeyi yaklaşımında merkeze almasının yanında, kötülüğü iyiliğin yokluğu olarak tarif etmek ve alemdeki değişimi kötülüğün kaynağı olarak göstermek gibi yollarla da teodisesini desteklemişir. Augustine, On Free Choice of the Will, çev: Thomas Williams,[/FONT][FONT="]Hackett Publishing, Indiana (1993).[/FONT]
[FONT="]11[/FONT]
[FONT="]Michael J. Murray, "Coercion and the Hiddennes of God", (ed: Eleonore Stump ve Michael J. Murray, Philosophy of Religion: Big Questions içinde), Blackwell Publishing, Malden (1999), s. 241-249[/FONT]
[FONT="]12[/FONT]
[FONT="]Eleonore Stump, "The Problem of Evil", Faith and Philosophy, no: 2 (Ekim-1985), s. 392-423.[/FONT]
[FONT="]13[/FONT]
[FONT="]Evrendeki düzenli yapının, insanların sorumlu varlıklar olması için(ahlakın mümkün olması için) ön şart olduğuna, kuantum teorisine Tanrısal etkinliğin açıklanmasında merkezi rol veren Nancey Murphy de vurgu yapmıştır: Nancey Murphy, "Divine Action in the Natural Order: Buridan's[/FONT][FONT="]Ass and Schrödinger's Cat", s. 347-348.[/FONT]
[FONT="]14[/FONT]
[FONT="]Richard Swinburne, Providence and the Problem of Evil, Clarendon Press, Oxford (1998), 10. Bölüm, Ayrıca Swinburne'un özgür irade ile ilgili görüşleri için bakınız: Richard Swinburne, [/FONT][FONT="]The Evolution of the Soul, Clarendon Press, Oxford (1997), 3. Bölüm - 13. Madde.[/FONT]
[FONT="]15[/FONT]
[FONT="]Alvin Plantinga, The Nature of Necessity, Oxford University Press, Oxford (1979), s. 49-55, 165-168, 189-196; Alvin Plantinga, "The Probabilistic Argument from Evil", Philosophical Studies,[/FONT][FONT="]no: 35 (1979), s. 1-53.[/FONT]
[FONT="]16[/FONT]
[FONT="]Bu yaklaşımın kritiği için bakınız: M. Tooley, "Alvin Plantinga and the Argument of Evil", Australasian Journal of Philosophy, no: 58 (1980); Tooley'e Plantinga'nın cevabı için bakınız: Alvin Plantinga, "Tooley and Evil: A Reply", Australasian Journal of Philosophy, no: 60 (1982)[/FONT]
[FONT="]5. Bölüm[/FONT][FONT="][FONT="] / [/FONT]Kötülük Sorununun Özgür İrade Sorunuyla İlgisi[/FONT]
[FONT="]Kötülük sorununu Eski Yunan'da Epikuros gündeme getirmiştir.(1)18. yüzyılda ise David Hume bu sorunu daha ayrıntılı bir şekilde ifade etmiştir. Hume, Tanrının, her şeye kadir olmasına ve mükemmel bir şekilde iyi olmasına rağmen, neden kötülüğün varlığına müsaade ettiğini sorgular.(2)[/FONT]
[FONT="]Hume'un bu yaklaşımındaki niyetinin, kötülüğün varlığının Tanrının varlığıyla uzlaşmaz olduğunu söyleyerek, kötülüğün[/FONT][FONT="] varlığından ontolojik sonuçlar çıkarmak veya Teizmin[/FONT][FONT="] argümanlarına güveni sarsarak agnostik felsefesini destek[/FONT][FONT="]lemek olduğu söylenebilir. Hume'un, bu konudaki yaklaşımının benzerini Hume'dan asırlarca önce el Ma'arri ve İbnu'r Ravendi ifade etmişlerdir.(3)[/FONT]
[FONT="]20. yüzyılda ise Paul Drapper ve John Mackie gibi düşünürler, kötülük sorununun [FONT="]A[/FONT]teist bir ontolojiyi desteklediğini iddia etmişlerdir.(4)[/FONT]
[FONT="]Kötülük sorununun, ateist ve agnostik düşünürlerin teizme karşı yönelttiği en[/FONT][FONT="][FONT="] ö[/FONT]nemli eleştiri olduğunu söyleyebiliriz. Bu eleştirilere karşı teist düşünürlerin birçok cevabı olmuştur. Örneğin Farabi, varlıkta bulunan kötülüklerin, izafi olduğunu, değişen aleme bağlı olarak ortaya çıktığını ve bunların, külli nizamda bir yeri, hatta gerekliliği olduğunu; az şerden dolayı çok hayrın terk edilemeyeceğini söyler: Yağmurun yağmasından dolayı sel felaketleri olsa da yağmurun hayrı şerrinden çoktur.(5)[/FONT]
[FONT="]İbn Sina da Farabi'ye benzer ifadelerle kötülüğün varlığını açıklar; ateşteki genel yararların, ateşin yakmasını da gerektirdiğini, bunun ise bazılarının elbisesinin[/FONT]
[FONT="]yanmasına sebep olabileceğini ifade eder. Temel ilkenin "Az kötülük için çok iyilik terk edilmez" olduğunu; aksi durumun, önceki kötülükten daha büyük bir kötülüğe yol açacağını savunur.(6)[/FONT]
[FONT="]John Hick ise insanların manevi açıdan yükselmesini mümkün kılacak bir ortamın gerekliliğinden hareketle kötülüklerin varlık sebebini açıklar: Bahsedilen ortam, düzenli doğa yasalarının ve başkalarının acılarına sebep olabileceğimiz veya acılarını hafifletebileceğimiz bir düzenin varlığını gerektirir. Böyle bir ortamda hem doğal, hem de ahlaki kötülükler olmalıdır ki bireyler ahlaki seçimler yapabilsin ve ahlaki-manevi yükselişleri mümkün olsun.(7)[/FONT]
[FONT="]İçinde bulunduğumuz alemin mümkün alemlerin en iyisi olduğunu söylemek de gözlemlenen kötülükleri açıklamada kullanılmış olan bir argümandır. İslam aleminde Gazzali bu terminolojiyi yüzlerce yıl önce kullanmış olsa da,(8)felsefe tarihinde bu yaklaşım daha çok Leibniz ile anılır. Leibniz, Tanrının mükemmel olduğunu, bu yüzden en mükemmel alemi yarattığını söyler. Fakat hiçbir alem tam anlamıyla Tanrı gibi mükemmel olamayacağı için, bir miktar kötülüğün varlığı[/FONT][FONT="] kaçınılmazdır. Leibniz, Tanrının kötülük ve iyilik arasında ideal dengeyi oluşturduğunu ve bu ideal denge için mümkün alemler içerisinden en uygununu yarattığını savunur.(9)[/FONT]
[FONT="]Bahsedilenler dışında kötülük sorununu açıklamaya çalışan başka görüşler de ifade edilmiştir. Fakat, insanın özgür iradesine vurgu yaparak gözlemlenen kötülükleri açıklamak, bütün yaklaşımlar arasında en çok ön plana çıkan yaklaşım olmuşur. Örneğin Augustine'in kötülük sorununa getirdiği açıklama 'özgür irade savunması' [/FONT][FONT="](free will defence) olarak anılır. Buna göre özgür iradeye sahip olmak Tanrısal[/FONT][FONT="] bir lütuftur; fakat özgür irade seçimini iyiden yana kullanabileceği gibi, kötüden yana da kullanabilir; kötülüğün ana kaynağı da budur.(10)[/FONT]
[FONT="]Kötülüğün açıklanmasında, özgür iradenin varlığını[/FONT][FONT="] gündeme getiren tüm düşünürlerin yaklaşımlarının tamamen [/FONT][FONT="]aynı olmadığını bilmek de önemlidir. Örneğin Michael[/FONT][FONT="] Murray, hem Tanrının gizli kalması gerektiğine, hem de[/FONT][FONT="] özgür iradenin varlığına vurgu yapar: Tanrının, kendi varlığını ve amaçlarını apaçık olarak göstermesi durumunda, insanların seçimlerinde cebredileceklerini-özgür olamayacaklarını söyler. Murray, Tanrının gizli kalmasının gerekliliğini,[/FONT][FONT="] kötülüklerin kaynağı olarak görür.(11)[/FONT]
[FONT="]Eleonere Stump ise Tanrının kötülüklere izin vermesinin [/FONT][FONT="]nedenini; insana, özgür iradesinin yıkıcı etkilerinin ancak [/FONT][FONT="]böyle gösterilebilecek olmasına bağlar. Stump, insanın, özgür [/FONT][FONT="]iradesinin yıkıcı etkilerini tek başına düzeltemeyeceğini ifade [/FONT][FONT="]eder. Çözümün ise Tanrının yardımında olduğunu; böylece doğal ve ahlaki kötülüklerin, Tanrıya yöneltme ve irademizde gerekli düzeltilmelerin Tanrının yardımıyla yapılmasına sebep olma vazifesini gördüklerini savunur.(12)[/FONT]
[FONT="]Richard Swinburne de özgür irade kavramına kötülük [/FONT][FONT="]sorununu açıklamakta özel bir önem atfeder. Swinburne,[/FONT][FONT="] özgür iradeyle gerçekleştirilen eylemlerin ahlaki yasalara[/FONT][FONT="] uygun olabilmesi için, insanların eylemlerinin sonuçlarını [/FONT][FONT="]bilmesi gerektiğini söyler. İnsanların eylemlerinin sonuçlarını[/FONT][FONT="] bilmesi ise ancak düzenli yasaların olduğu bir evrende mümkündür.(13)(Evrenin bu yapısının ise doğal kötülüklerle alakası[/FONT][FONT="] vardır.) İnsanların özgür iradeli varlıklar olması ve gerçek[/FONT][FONT="]leşecek daha büyük iyilikler için, gözlemlenen kötülüklere müsaade edilmesinin ahlaki açıdan kabul edilir olduğu Swinburne'un görüşüdür.(14)[/FONT]
[FONT="]Alvin Plantinga da yaklaşımında özgür iradeye yer vererek [/FONT][FONT="]kötülük sorununun Ateist bir ontolojinin kaynağı olamayacağını göstermeye çalışmıştır. Plantinga'nın yaklaşımının [/FONT][FONT="]başarısının sebeplerinden biri -bizce-Tanrının varlığının ve [/FONT][FONT="]kötülüklerin bir arada 'olabileceği'ni göstermenin yeterli olduğunu, bunların beraber bir arada 'olmas[FONT="]ının [/FONT]gerektiği'ni göstermeye gerek olmadığını vurgulmasıdır: Eğer mantıken [/FONT][FONT="]Tanrının varlığının ve kötülüklerin bir arada 'olabileceği'ni gösterebilirsek; bu, Ateistlerin, kötülük sorunundan hareketle materyalist-natüralist ontolojilerini temellendiremeyeceklerini göstermeye de yeterlidir.(15)[/FONT]
[FONT="]Plantinga'nın yaklaşımı, kötülük sorunu ile ilgili tartışmalarda en çok gündeme[/FONT][FONT="]gelen yaklaşımlardan birisidir.(16)[/FONT][FONT="]Onun yaklaşımı, bir teodise[/FONT][FONT="]yerine, bir müdafaa yaklaşımı geliştirmenin daha isabetli [/FONT][FONT="]olacağına (sadece bunun yeterli olacağına) örnek teşkil ettiği[/FONT][FONT="] için de önemlidir.[/FONT]
[FONT="]1[/FONT]
[FONT="]Timothy O'Connor, "The Problem of Evil: Introduction", (ed: WilliamLane Craig, Philosophy of Religion içinde), Rutgers University Press, New Jersey (2002), s. 305.[/FONT]
[FONT="]2[/FONT]
[FONT="]David Hume, Dialogues Concerning Natural Religion,Penguin Classics, [/FONT][FONT="]Londra (1990), s. 103-112[/FONT]
[FONT="]3[/FONT]
[FONT="]Mehmet Ayd[FONT="]ın[/FONT], Din Felsefesi[/FONT]
[FONT="]4[/FONT]
[FONT="]Paul Drapper, "Pain and Pleasure: An Evidential Problem for Theists",(ed: William Lane Craig, [/FONT][FONT="]Philosophy of Religion içinde), Rutgers University Press, New Jersey (2002); John Mackie, "Evil and Omnipotence", Mind, no: 64 (1995).[/FONT]
[FONT="]5[/FONT]
[FONT="]Necip Taylan, [/FONT][FONT="]İslam Düşüncesinde Din Felsefeleri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları,[/FONT][FONT="]İ (1997), s. 136.[/FONT]
[FONT="]6[/FONT]
[FONT="]İbn Sina, "İnayet ve Kötülüğün İlahi Kazaya Girişinin Açıklanması Üzerine", çev: Mahmut Kaya (ed: Mahmut Kaya, İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri içinde), Klasik, İstanbul (2005), s. 302[/FONT]
[FONT="]7[/FONT]
[FONT="]John Hick'in teodisesi (ilahi adalet teorisi), Irenaeanci teodise (120-202 yıllarında yaşayan Hristiyan düşünür Irenaean'a atfen) olarak anılır: John Hick, "An Irenaean Theodicy", (ed: Eleonere Stump ve Michael J. Murray, Philosophy of Religion: Big Questions içinde) Blackwell Publishing, Malden (1999), s. 222-227.[/FONT]
[FONT="]8 [/FONT]
[FONT="]Mehmet Aydın, Din Felsefesi, s. 155-156.[/FONT]
[FONT="]9[/FONT]
[FONT="]Leibniz, Theodicy: Essays on the Goodness of God the Freedom of Men and the Origin of Evil,[/FONT][FONT="]Open Court, Chicago (1990).[/FONT]
[FONT="]10[/FONT]
[FONT="]Augustine, özgür iradeyi yaklaşımında merkeze almasının yanında, kötülüğü iyiliğin yokluğu olarak tarif etmek ve alemdeki değişimi kötülüğün kaynağı olarak göstermek gibi yollarla da teodisesini desteklemişir. Augustine, On Free Choice of the Will, çev: Thomas Williams,[/FONT][FONT="]Hackett Publishing, Indiana (1993).[/FONT]
[FONT="]11[/FONT]
[FONT="]Michael J. Murray, "Coercion and the Hiddennes of God", (ed: Eleonore Stump ve Michael J. Murray, Philosophy of Religion: Big Questions içinde), Blackwell Publishing, Malden (1999), s. 241-249[/FONT]
[FONT="]12[/FONT]
[FONT="]Eleonore Stump, "The Problem of Evil", Faith and Philosophy, no: 2 (Ekim-1985), s. 392-423.[/FONT]
[FONT="]13[/FONT]
[FONT="]Evrendeki düzenli yapının, insanların sorumlu varlıklar olması için(ahlakın mümkün olması için) ön şart olduğuna, kuantum teorisine Tanrısal etkinliğin açıklanmasında merkezi rol veren Nancey Murphy de vurgu yapmıştır: Nancey Murphy, "Divine Action in the Natural Order: Buridan's[/FONT][FONT="]Ass and Schrödinger's Cat", s. 347-348.[/FONT]
[FONT="]14[/FONT]
[FONT="]Richard Swinburne, Providence and the Problem of Evil, Clarendon Press, Oxford (1998), 10. Bölüm, Ayrıca Swinburne'un özgür irade ile ilgili görüşleri için bakınız: Richard Swinburne, [/FONT][FONT="]The Evolution of the Soul, Clarendon Press, Oxford (1997), 3. Bölüm - 13. Madde.[/FONT]
[FONT="]15[/FONT]
[FONT="]Alvin Plantinga, The Nature of Necessity, Oxford University Press, Oxford (1979), s. 49-55, 165-168, 189-196; Alvin Plantinga, "The Probabilistic Argument from Evil", Philosophical Studies,[/FONT][FONT="]no: 35 (1979), s. 1-53.[/FONT]
[FONT="]16[/FONT]
[FONT="]Bu yaklaşımın kritiği için bakınız: M. Tooley, "Alvin Plantinga and the Argument of Evil", Australasian Journal of Philosophy, no: 58 (1980); Tooley'e Plantinga'nın cevabı için bakınız: Alvin Plantinga, "Tooley and Evil: A Reply", Australasian Journal of Philosophy, no: 60 (1982)[/FONT]