Kötülük Sorununun Özgür İrade Sorunuyla İlgisi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe kategorisinde Objectivity tarafından oluşturulan Kötülük Sorununun Özgür İrade Sorunuyla İlgisi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,569 kez görüntülenmiş, 17 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe
Konu Başlığı Kötülük Sorununun Özgür İrade Sorunuyla İlgisi
Konbuyu başlatan Objectivity
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan kelebelik

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
[FONT=&quot]KUANTUM TEORİSİ FELSEFE VE TANRI[/FONT][FONT=&quot][FONT=&quot] / [/FONT]Prof. Dr. Caner Taslaman[/FONT]

[FONT=&quot]5. Bölüm[/FONT][FONT=&quot][FONT=&quot] / [/FONT]Kötülük Sorununun Özgür İrade Sorunuyla İlgisi[/FONT]

[FONT=&quot]Kötülük sorununu Eski Yunan'da Epikuros gündeme getirmiştir.(1)18. yüzyılda ise David Hume bu sorunu daha ayrıntılı bir şekilde ifade etmiştir. Hume, Tanrının, her şeye kadir olmasına ve mükemmel bir şekilde iyi olmasına rağmen, neden kötülüğün varlığına müsaade ettiğini sorgular.(2)[/FONT]
[FONT=&quot]Hume'un bu yaklaşımındaki niyetinin, kötülüğün varlığının Tanrının varlığıyla uzlaşmaz olduğunu söyleyerek, kötülüğün[/FONT][FONT=&quot] varlığından ontolojik sonuçlar çıkarmak veya Teizmin[/FONT][FONT=&quot] argümanlarına güveni sarsarak agnostik felsefesini destek[/FONT][FONT=&quot]lemek olduğu söylenebilir. Hume'un, bu konudaki yaklaşımının benzerini Hume'dan asırlarca önce el Ma'arri ve İbnu'r Ravendi ifade etmişlerdir.(3)[/FONT]
[FONT=&quot]20. yüzyılda ise Paul Drapper ve John Mackie gibi düşünürler, kötülük sorununun [FONT=&quot]A[/FONT]teist bir ontolojiyi desteklediğini iddia etmişlerdir.(4)[/FONT]
[FONT=&quot]Kötülük sorununun, ateist ve agnostik düşünürlerin teizme karşı yönelttiği en[/FONT][FONT=&quot][FONT=&quot] ö[/FONT]nemli eleştiri olduğunu söyleyebiliriz. Bu eleştirilere karşı teist düşünürlerin birçok cevabı olmuştur. Örneğin Farabi, varlıkta bulunan kötülüklerin, izafi olduğunu, değişen aleme bağlı olarak ortaya çıktığını ve bunların, külli nizamda bir yeri, hatta gerekliliği olduğunu; az şerden dolayı çok hayrın terk edilemeyeceğini söyler: Yağmurun yağmasından dolayı sel felaketleri olsa da yağmurun hayrı şerrinden çoktur.(5)[/FONT]
[FONT=&quot]İbn Sina da Farabi'ye benzer ifadelerle kötülüğün varlığını açıklar; ateşteki genel yararların, ateşin yakmasını da gerektirdiğini, bunun ise bazılarının elbisesinin[/FONT]
[FONT=&quot]yanmasına sebep olabileceğini ifade eder. Temel ilkenin "Az kötülük için çok iyilik terk edilmez" olduğunu; aksi durumun, önceki kötülükten daha büyük bir kötülüğe yol açacağını savunur.(6)[/FONT]
[FONT=&quot]John Hick ise insanların manevi açıdan yükselmesini mümkün kılacak bir ortamın gerekliliğinden hareketle kötülüklerin varlık sebebini açıklar: Bahsedilen ortam, düzenli doğa yasalarının ve başkalarının acılarına sebep olabileceğimiz veya acılarını hafifletebileceğimiz bir düzenin varlığını gerektirir. Böyle bir ortamda hem doğal, hem de ahlaki kötülükler olmalıdır ki bireyler ahlaki seçimler yapabilsin ve ahlaki-manevi yükselişleri mümkün olsun.(7)[/FONT]
[FONT=&quot]İçinde bulunduğumuz alemin mümkün alemlerin en iyisi olduğunu söylemek de gözlemlenen kötülükleri açıklamada kullanılmış olan bir argümandır. İslam aleminde Gazzali bu terminolojiyi yüzlerce yıl önce kullanmış olsa da,(8)felsefe tarihinde bu yaklaşım daha çok Leibniz ile anılır. Leibniz, Tanrının mükemmel olduğunu, bu yüzden en mükemmel alemi yarattığını söyler. Fakat hiçbir alem tam anlamıyla Tanrı gibi mükemmel olamayacağı için, bir miktar kötülüğün varlığı[/FONT][FONT=&quot] kaçınılmazdır. Leibniz, Tanrının kötülük ve iyilik arasında ideal dengeyi oluşturduğunu ve bu ideal denge için mümkün alemler içerisinden en uygununu yarattığını savunur.(9)[/FONT]
[FONT=&quot]Bahsedilenler dışında kötülük sorununu açıklamaya çalışan başka görüşler de ifade edilmiştir. Fakat, insanın özgür iradesine vurgu yaparak gözlemlenen kötülükleri açıklamak, bütün yaklaşımlar arasında en çok ön plana çıkan yaklaşım olmuşur. Örneğin Augustine'in kötülük sorununa getirdiği açıklama 'özgür irade savunması' [/FONT][FONT=&quot](free will defence) olarak anılır. Buna göre özgür iradeye sahip olmak Tanrısal[/FONT][FONT=&quot] bir lütuftur; fakat özgür irade seçimini iyiden yana kullanabileceği gibi, kötüden yana da kullanabilir; kötülüğün ana kaynağı da budur.(10)[/FONT]
[FONT=&quot]Kötülüğün açıklanmasında, özgür iradenin varlığını[/FONT][FONT=&quot] gündeme getiren tüm düşünürlerin yaklaşımlarının tamamen [/FONT][FONT=&quot]aynı olmadığını bilmek de önemlidir. Örneğin Michael[/FONT][FONT=&quot] Murray, hem Tanrının gizli kalması gerektiğine, hem de[/FONT][FONT=&quot] özgür iradenin varlığına vurgu yapar: Tanrının, kendi varlığını ve amaçlarını apaçık olarak göstermesi durumunda, insanların seçimlerinde cebredileceklerini-özgür olamayacaklarını söyler. Murray, Tanrının gizli kalmasının gerekliliğini,[/FONT][FONT=&quot] kötülüklerin kaynağı olarak görür.(11)[/FONT]
[FONT=&quot]Eleonere Stump ise Tanrının kötülüklere izin vermesinin [/FONT][FONT=&quot]nedenini; insana, özgür iradesinin yıkıcı etkilerinin ancak [/FONT][FONT=&quot]böyle gösterilebilecek olmasına bağlar. Stump, insanın, özgür [/FONT][FONT=&quot]iradesinin yıkıcı etkilerini tek başına düzeltemeyeceğini ifade [/FONT][FONT=&quot]eder. Çözümün ise Tanrının yardımında olduğunu; böylece doğal ve ahlaki kötülüklerin, Tanrıya yöneltme ve irademizde gerekli düzeltilmelerin Tanrının yardımıyla yapılmasına sebep olma vazifesini gördüklerini savunur.(12)[/FONT]
[FONT=&quot]Richard Swinburne de özgür irade kavramına kötülük [/FONT][FONT=&quot]sorununu açıklamakta özel bir önem atfeder. Swinburne,[/FONT][FONT=&quot] özgür iradeyle gerçekleştirilen eylemlerin ahlaki yasalara[/FONT][FONT=&quot] uygun olabilmesi için, insanların eylemlerinin sonuçlarını [/FONT][FONT=&quot]bilmesi gerektiğini söyler. İnsanların eylemlerinin sonuçlarını[/FONT][FONT=&quot] bilmesi ise ancak düzenli yasaların olduğu bir evrende mümkündür.(13)(Evrenin bu yapısının ise doğal kötülüklerle alakası[/FONT][FONT=&quot] vardır.) İnsanların özgür iradeli varlıklar olması ve gerçek[/FONT][FONT=&quot]leşecek daha büyük iyilikler için, gözlemlenen kötülüklere müsaade edilmesinin ahlaki açıdan kabul edilir olduğu Swinburne'un görüşüdür.(14)[/FONT]
[FONT=&quot]Alvin Plantinga da yaklaşımında özgür iradeye yer vererek [/FONT][FONT=&quot]kötülük sorununun Ateist bir ontolojinin kaynağı olamayacağını göstermeye çalışmıştır. Plantinga'nın yaklaşımının [/FONT][FONT=&quot]başarısının sebeplerinden biri -bizce-Tanrının varlığının ve [/FONT][FONT=&quot]kötülüklerin bir arada 'olabileceği'ni göstermenin yeterli olduğunu, bunların beraber bir arada 'olmas[FONT=&quot]ının [/FONT]gerektiği'ni göstermeye gerek olmadığını vurgulmasıdır: Eğer mantıken [/FONT][FONT=&quot]Tanrının varlığının ve kötülüklerin bir arada 'olabileceği'ni gösterebilirsek; bu, Ateistlerin, kötülük sorunundan hareketle materyalist-natüralist ontolojilerini temellendiremeyeceklerini göstermeye de yeterlidir.(15)[/FONT]
[FONT=&quot]Plantinga'nın yaklaşımı, kötülük sorunu ile ilgili tartışmalarda en çok gündeme[/FONT][FONT=&quot]gelen yaklaşımlardan birisidir.(16)[/FONT][FONT=&quot]Onun yaklaşımı, bir teodise[/FONT][FONT=&quot]yerine, bir müdafaa yaklaşımı geliştirmenin daha isabetli [/FONT][FONT=&quot]olacağına (sadece bunun yeterli olacağına) örnek teşkil ettiği[/FONT][FONT=&quot] için de önemlidir.[/FONT]


[FONT=&quot]1[/FONT]
[FONT=&quot]Timothy O'Connor, "The Problem of Evil: Introduction", (ed: WilliamLane Craig, Philosophy of Religion içinde), Rutgers University Press, New Jersey (2002), s. 305.[/FONT]
[FONT=&quot]2[/FONT]
[FONT=&quot]David Hume, Dialogues Concerning Natural Religion,Penguin Classics, [/FONT][FONT=&quot]Londra (1990), s. 103-112[/FONT]
[FONT=&quot]3[/FONT]
[FONT=&quot]Mehmet Ayd[FONT=&quot]ın[/FONT], Din Felsefesi[/FONT]
[FONT=&quot]4[/FONT]
[FONT=&quot]Paul Drapper, "Pain and Pleasure: An Evidential Problem for Theists",(ed: William Lane Craig, [/FONT][FONT=&quot]Philosophy of Religion içinde), Rutgers University Press, New Jersey (2002); John Mackie, "Evil and Omnipotence", Mind, no: 64 (1995).[/FONT]
[FONT=&quot]5[/FONT]
[FONT=&quot]Necip Taylan, [/FONT][FONT=&quot]İslam Düşüncesinde Din Felsefeleri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları,[/FONT][FONT=&quot]İ (1997), s. 136.[/FONT]
[FONT=&quot]6[/FONT]
[FONT=&quot]İbn Sina, "İnayet ve Kötülüğün İlahi Kazaya Girişinin Açıklanması Üzerine", çev: Mahmut Kaya (ed: Mahmut Kaya, İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri içinde), Klasik, İstanbul (2005), s. 302[/FONT]
[FONT=&quot]7[/FONT]
[FONT=&quot]John Hick'in teodisesi (ilahi adalet teorisi), Irenaeanci teodise (120-202 yıllarında yaşayan Hristiyan düşünür Irenaean'a atfen) olarak anılır: John Hick, "An Irenaean Theodicy", (ed: Eleonere Stump ve Michael J. Murray, Philosophy of Religion: Big Questions içinde) Blackwell Publishing, Malden (1999), s. 222-227.[/FONT]
[FONT=&quot]8 [/FONT]
[FONT=&quot]Mehmet Aydın, Din Felsefesi, s. 155-156.[/FONT]
[FONT=&quot]9[/FONT]
[FONT=&quot]Leibniz, Theodicy: Essays on the Goodness of God the Freedom of Men and the Origin of Evil,[/FONT][FONT=&quot]Open Court, Chicago (1990).[/FONT]
[FONT=&quot]10[/FONT]
[FONT=&quot]Augustine, özgür iradeyi yaklaşımında merkeze almasının yanında, kötülüğü iyiliğin yokluğu olarak tarif etmek ve alemdeki değişimi kötülüğün kaynağı olarak göstermek gibi yollarla da teodisesini desteklemişir. Augustine, On Free Choice of the Will, çev: Thomas Williams,[/FONT][FONT=&quot]Hackett Publishing, Indiana (1993).[/FONT]
[FONT=&quot]11[/FONT]
[FONT=&quot]Michael J. Murray, "Coercion and the Hiddennes of God", (ed: Eleonore Stump ve Michael J. Murray, Philosophy of Religion: Big Questions içinde), Blackwell Publishing, Malden (1999), s. 241-249[/FONT]
[FONT=&quot]12[/FONT]
[FONT=&quot]Eleonore Stump, "The Problem of Evil", Faith and Philosophy, no: 2 (Ekim-1985), s. 392-423.[/FONT]
[FONT=&quot]13[/FONT]
[FONT=&quot]Evrendeki düzenli yapının, insanların sorumlu varlıklar olması için(ahlakın mümkün olması için) ön şart olduğuna, kuantum teorisine Tanrısal etkinliğin açıklanmasında merkezi rol veren Nancey Murphy de vurgu yapmıştır: Nancey Murphy, "Divine Action in the Natural Order: Buridan's[/FONT][FONT=&quot]Ass and Schrödinger's Cat", s. 347-348.[/FONT]
[FONT=&quot]14[/FONT]
[FONT=&quot]Richard Swinburne, Providence and the Problem of Evil, Clarendon Press, Oxford (1998), 10. Bölüm, Ayrıca Swinburne'un özgür irade ile ilgili görüşleri için bakınız: Richard Swinburne, [/FONT][FONT=&quot]The Evolution of the Soul, Clarendon Press, Oxford (1997), 3. Bölüm - 13. Madde.[/FONT]
[FONT=&quot]15[/FONT]
[FONT=&quot]Alvin Plantinga, The Nature of Necessity, Oxford University Press, Oxford (1979), s. 49-55, 165-168, 189-196; Alvin Plantinga, "The Probabilistic Argument from Evil", Philosophical Studies,[/FONT][FONT=&quot]no: 35 (1979), s. 1-53.[/FONT]
[FONT=&quot]16[/FONT]
[FONT=&quot]Bu yaklaşımın kritiği için bakınız: M. Tooley, "Alvin Plantinga and the Argument of Evil", Australasian Journal of Philosophy, no: 58 (1980); Tooley'e Plantinga'nın cevabı için bakınız: Alvin Plantinga, "Tooley and Evil: A Reply", Australasian Journal of Philosophy, no: 60 (1982)[/FONT]
 

toşiknod

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 May 2015
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevapların hepsi yetersiz. sınav dünyası ve sınav için özgür iradenin verilmesinin zorunluluğu en kuvvetli teistik savunma olsada, sınava neden gerek duyulduğu ve Tanrının amacı konuları felsefi olarak anlaşılamaz. teslimiyet/inanç gerekir. şunu kabul etmek gerekir; Tanrı kavramı ve inancı felsefi olarak paradoksaldır. teizm,deizm,panteizm hiçbiri inanç dışında savunulamaz. Tanrının ontolojiside amacıda net biçimde akıl almazdır veya akıl dışıdır diyebilirim. bu yüzden Tanrı sadece inanç alanı içinde var olabilir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Cevapların hepsi yetersiz. sınav dünyası ve sınav için özgür iradenin verilmesinin zorunluluğu en kuvvetli teistik savunma olsada, sınava neden gerek duyulduğu ve Tanrının amacı konuları felsefi olarak anlaşılamaz. teslimiyet/inanç gerekir. şunu kabul etmek gerekir; Tanrı kavramı ve inancı felsefi olarak paradoksaldır. teizm,deizm,panteizm hiçbiri inanç dışında savunulamaz. Tanrının ontolojiside amacıda net biçimde akıl almazdır veya akıl dışıdır diyebilirim. bu yüzden Tanrı sadece inanç alanı içinde var olabilir.

İbn Sina, Farabi ve John Hick benim düşüncelerime en uygun bakış açısını yansıtıyor. Kötülük dünyaya özgü bir kavram ve dünya da bir sınav yeri / tekamül okulu olduğuna göre kötülük yapma özgürlüğü ya da kötü durumlar karşısında insanların takınacağı tavır bu sınavı başarı ile vermede olmazsa olmazlardandır. Örneğin IŞİD'in yaptığı zulüm insanların kötü olmayı seçme haklarına birer örnektir.

Kuran kötülük yapana sabrı önerirken ya da Hz. İsa tokat atana diğer yanağınızı çevirin derken aciz bir insan olmayı önermiyor sadece sınav için bu illüzyonu farkedin, oyunu bozun demek istiyor tabii ki bu o kadar kolay değil.

Mesela Fussilet Suresi (41)34-35.ayetler der ki;

"İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şekilde sav. Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık olan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiş."(34)

"Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak hayırdan-olgunluktan büyük payı olanlar kavuşturulur." (35)

---------- Mesajlar Birleştirildi at 07:36 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 07:01 ----------

Sınava neden gerek duyuldu kısmına gelirsek aslında bunun cevabı 2 ayette mevcut;

"Emaneti dağlara teklif ettik üstlenmedi fakat insan kabul etti ve cennetten kovulma" yani emaneti kabul eden (kendi isteği ile) insan, yükseklerden aşağıya inmeyi ve iyilik ile kötülüğün bulunduğu ortamda ışığını yansıtmayı kabul etti. Yansıtabiliyor mu peki hayır çok zorlanıyor ancak süre dolana kadar bu böyle çünkü Allah katında sözden dönmek yoktur.

Mükemmel bir ortamda (cennet) iyi olmak, mutlu olmak kaçınılmazdır, peki ya koşullar değişirse bu iyilik/mutluluk muhafaza edilebilecek mi? Sadakat, dürüstlük, güzellik vb. cennet ortamında yaşanılan fakat değeri anlaşılmayan yani önemi idrak edilemeyen değerlerdi. Suyun içindeki bir balığa eğer sudan başka yerde yaşama şansı yoksa ve sürekli suyun içinde yaşayıyorsa suyun önemini anlatamazsın, ne zaman sudan çıkar ve susuz yaşamasının mümkün olmadığını anlarsa işte o gün su onun için gerçek degerine kavuşur. Bedeli sadece bu dünyada ölüm öte alemde ise sonsuz mutluluk ve idraktir.

Zaman algılaması ise dünya ile Allah katında çok farklıdır. Allah katında an zamanda gerçekleşenler dünya zamanı ile asırlar gibi algılanıyor.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
[FONT=&quot][FONT=&quot]KUANTUM TEORİSİ FELSEFE VE TANRI[/FONT][FONT=&quot][FONT=&quot] / [/FONT]Prof. Dr. Caner Taslaman[/FONT]

[FONT=&quot]5. Bölüm'ün devamı[/FONT][FONT=&quot]

[/FONT]KÖTÜLÜK SORUNU VE ONTOLOJİ[/FONT]


[FONT=&quot]Kötülük sorununa birçok farklı cevabın verildiğini ve özgür iradeye vurgu yapmanın, verilen farklı cevaplarda en önemli unsur olduğunu gördük. Ayrıca özgür iradeye kötülük sorununun açıklanmasında yer veren düşünürlerin birbirlerinden farklı yaklaşımları olduğunu da tespit etmeye çalıştık. Bu hususları belirlememiz konumuz açısından önemlidir; çünkü kuantum teorisi özgür irade[/FONT][FONT=&quot] sorunuyla ve dolayısıyla kötülük sorunuyla ilgilidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; kötülük sorunu ile ilgili yaklaşımlarda, özgür iradeye verilen rol merkezden ne kadar uzaklaşırsa, kuantum teorisinin bu konu açısından öneminin[/FONT] [FONT=&quot]o kadar azalacak olmasıdır. Eğer bir kişi özgür iradenin varlığını kötülük sorununun açıklanmasında hiç önemli görmüyorsa, muhtemelen kuantum teorisinin bu konuyla hiçbir ilgisinin olmadığını baştan düşünecektir.[/FONT][FONT=&quot]Ayrıca kötülükler -genelde- ahlaki kötülük ve doğal kötülük olarak ikiye ayrılıp incelenir. Ahlaki kötülükler hırsızlık, öldürme, sahtekârlık, cimrilik gibi insanların özgür iradeleriyle ilişkilendirilen fiilleri ve kötü karakter özellikleridir. Doğal kötülükler ise selleri, yangınları, kanser gibi hastalıkları, körlük, sağırlık gibi durumları ifade eder.(17) Bunlardan ahlaki kötülüklerin özgür irade sorunuyla ilgisi açıkça gözükmektedir. Doğal kötülükleri özgür iradeyle ilişkilendirerek açıklamaya çalışanlar olsa da, buradaki bağlantı ahlaki kötülükler kadar açık değildir.(18)[/FONT][FONT=&quot] Bu yüzden, kuantum teorisinin bu konudaki tartışmaya girmesinin, daha çok ahlaki kötülükler ile ilişkili olduğunun baştan tespit edilmesi faydalı olacaktır.[/FONT]

[FONT=&quot]Kuantum teorisinin, özgür irade ve dolayısıyla kötülük sorunu açısından göz önünde bulundurulmasını önemli bulsak da; geniş bir alanla ilgili kötülük sorununun, ele aldığımızdan çok daha geniş bir çalışmayı hak ettiği bilinmelidir. Bu soruna bütün ayrıntıları ile giremesek de, Tanrının neden kötülüğü yaratmayı seçtiğiyle ilgili bütün hikmetleri bilemeyeceğimiz kanaatinde olduğumuzu belirtmek istiyoruz. İnb Sina'nın "Az kötülük için çok iyilik terk[/FONT][FONT=&quot]edilmez" ilkesi de, Augustineci özgür irade merkezli açıklamalar da 'Tanrısal hikmet' hakkında bize ipucu verebilir; fakat kötülüğün yaratılmasının hikmetinin tam olarak ne olduğunu belirlememize olanak tanımazlar. Bu yüzden, bizce, bu argümanlardan hangisine sempati duyuluyorsa duyulsun; bu argümanların mutlaka, Tanrısal hikmetleri tam olarak bilemeyeceğimizi vurgulayan bir yaklaşımla birleştirilmesi gerekir. Aslında Stephen Wykstra gibi, kötülüklerin sebebinin anlaşılamamasının, Tanrının varlığını inkâr etmek için bir neden olamayacağını söyleyerek, 'kötülüklerin varlığının nedenine agnostik yaklaşımı' temel alarak, müstakil argüman üretenler de olmuştur.(19) Wykstra'nın bu yaklaşımı 'Geçerli Epistemik Ulaşımın Şartı' (CORNEA: Condition of Reasonable Epistemic Access) olarak bilinir ve kötülüklerin sebebinin görülüp, tespit edilememesinin; bu kötülüklerin maksadı olmadığı görüşünün doğru olduğunun, yeterli delili olamayacağını dile getirir.(20)[/FONT]
[FONT=&quot]Wykstra, Tanrının sınırsız aklı ile insan aklı arasındaki derin uçuruma dikkat çekerek, argümanını destekler. Bizce, böylesi bir yaklaşımı müstakil bir argüman[/FONT][FONT=&quot] olarak savunmak yerine, daha önce anılan argümanların birkaçıyla birleştirerek geniş ve mütevazi (müdafaacı) bir argüman oluşturmak, bunda da mutlaka özgür iradeye yer vermek en iyisi olacaktır. Nitekim, Plantinga'nın, müdafaası, bahsettiğimiz tipteki bir yaklaşıma benzemektedir. Plantinga, kitap ve makalelerinde, müdafaacı yaklaşımını ifade ederken, Tanrının hikmetlerine tamamen vakıf olamadığımız için kötülüğün varlık sebebini anlayamamış olabileceğimize de dikkat çekmiştir.(21)[/FONT]

[FONT=&quot]Eğer Tanrının varlığı, kötülük sorunundan bağımsız bir şekilde temellendirilebilirse; bu, Tanrıya yer veren bir ontoloji ile kötülük sorununun ele alınmasını, yani kötülük sorununun materyalist ontoloji adına kullanılamamasını[/FONT][FONT=&quot] sağlayacaktır. Bizce, modern bilimin verileriyle ortaya çıkan İnsancı İlke 'tasarım delili'ni; Big Bang teorisi ve entropi yasası ise 'kozmolojik delil'i, yani Tanrı merkezli bir ontolojiyi desteklemektedir.(22) Diğer yandan birçok kişi fideist yaklaşımla veya ontolojik delil gibi farklı yaklaşımlarla ontolojilerinde Tanrıya yer vermektedirler. Sonuçta kötülük sorunu ile ilgili tartışma epistemolojik açıdan Tanrıya inancımızın geçerli olup olmadığı tartışmasına gelip dayanmaktadır. Bundan da kötülük sorununun, ontoloji ve epistemoloji ile ilgili bütün sistemimizle alakalı olduğu; bütün sistemden yalıtılırsa, kötülük sorununun sağlıklı bir şekilde değerlendirilemeyeceği anlaşılmaktadır.
[/FONT]
[FONT=&quot]Sempatiyle baktığımız müdafaacı yaklaşımlar, eğer ateizme karşı bir atakla da desteklenirlerse, teistik yaklaşıma güç katacağı kanaatindeyiz. Buradaki 'karşı atak' ifadesinden kastımız, ateizmin, kötülük sorununun teizm tarafından açıklanamadığı veya kötülük olgusunun teizmle uyuşmadığı iddiasına karşılık; ateizmin de 'iyilik sorunu' ile karşı karşıya olduğunu ve ateizmin evrende gözlemlenen iyiliklerin varlığını açıklayamadığı, fakat teizmin bunu başarıyla -Tanrı'nın iyiliği ve rahmetiyle- açıkladığını gündeme getirmektir. Canlılar aleminde birçok özgeci (altruist, diğerkam) davranış vardır: Birçok kuşun kendisinin olmayan yavruları beslemesinden, karıncaların ve arıların ayrıntılı bir şekilde belirlenmiş birçok fedakarlık içeren işbölümlerine kadar doğada özgeci davranışlar gözlemlenir. Cansız maddenin ve doğal seleksiyon gibi rekabeti ön plana çıkartan bir mekanizmanın, nasıl olur da 'iyilik' olarak niteleyebileceğimiz özgeci davranışları oluşturduğu, ateist-materyalist yaklaşım açısından önemli bir[/FONT][FONT=&quot] sorundur. William Hamilton'un 1960'lardaki çalışmalarının önemli bir rol oynadığı 'akraba seleksiyonu' (kin selection) gibi mekanizmalarla bu özgeci davranışlar açıklanmaya çalışılmıştır.(23) Buna göre, özgeci davranışları gerçekleştiren canlılar, bunu, genlerinin devam ettirilme olasılığını arttırmak için yapmışlardır. Sonuçta 'zahiren iyilik' gibi gözüken davranışların, yaşam mücadelesinde 'gen havuzu' için bir avantaj olduğu, bu yüzden 'bencil' bir boyutunun bulunduğu açıklanmaya çalışılır. Nitekim, yaşayan en ünlü ateist olan Richard[/FONT] [FONT=&quot]Dawkins'in ünlü kitabının adını 'Bencil Gen' (The SelfishGene) yapan da bu fikri ispat etme arzusudur.(24)[/FONT]
[FONT=&quot]
[/FONT][FONT=&quot]Biyoloji, psikoloji ve antropolojinin katkılarıyla oluştuğu söylenen 'sosyobiyoloji' disiplini, insan dahil bütün varlıkların toplumsal davranışlarını (özgecilik dahil) salt biyolojik olarak açıklamaya çalıştığı için özgecilikle ilgili tartışmalar açısından önemlidir.(25)[/FONT] [FONT=&quot]Aslında 'bencil gen' ve 'sosyobiyoloji' başlıkları altında oluşturulan ateist argümanlar öncelikle tasarım deliline karşı yöneltilmiştir;(26) fakat evrende varolan iyiliklerin biyoloji yasaları ve tesadüfün birleşimiyle oluştuğunu savunan bu yaklaşımlar, ateistler tarafından 'iyilik sorunu'na cevap vermek için de kullanılmaktadır. 'Akraba seleksiyonu' gibi mekanizmalarla canlılardaki birçok özgeci davranışın açıklanamadığı görünmektedir: Balina ve yunusların[/FONT][FONT=&quot]hastalıklı canlılara yaptıkları yardımlar veya kimi canlı türlerinde genetik havuza katkısı olmayacak yaşlı akrabalara yapılan yardımlar bu cinstendir. İnsanların yaşamından ise bu konuda verilebilecek pek çok örnek bulunmaktadır. Ayrıca[/FONT][FONT=&quot] yapılan özgeci davranışların biyoloji yasalarına bağlı olduğunu söylemek 'iyilik sorunu'nu ateizm adına çözmez. Swinburne'ün dikkat çektiği gibi, bu sonuçların ortaya çıkmasına sebep olan mevcut doğa yasalarının neden varolduğu da bir açıklama gerektirmektedir.(27)"Nasıl oluyor da, cansız madde, belli bir birleşime kavuşunca, bu kadar farklı canlıda, bu kadar çeşitli özgeci davranışa sebep olacak potansiyeli içinde barındırıyor" sorusu kolayca geçiştirilebilecek bir soru değildi.[/FONT]

[FONT=&quot]Aslında, niyetimiz, evrende gözlemlenen özgeci davranışları da kapsayan iyiliklerin, teistik ontolojinin ispat edilmesinde kullanılması gerektiğini savunmak değildir."Evrendeki iyilikler Tanrı'nın varlığını ispatlamaktadır" şeklinde bir yargı ileri sürmüyoruz. Fakat teizmin 'kötülük sorunu' ile karşı karşıya olduğunu ileri sürenlere, ateizmin ise 'iyilik sorunu' ile karşı karşıya olduğunu göstermeye[/FONT][FONT=&quot]çalışıyoruz. Bizce, bundan çıkarılması gereken sonuç; evrende gözlemlenen iyilikler veya kötülüklerden yola çıkarak ontolojik yargılarda bulunmamak olmalıdır.[/FONT]
[FONT=&quot]
Sonuçta, kötülük sorununa karşı verilecek teolojik veya felsefi cevabın şu unsurları içinde barındırması gerektiğini düşünüyoruz:[/FONT]
[FONT=&quot]1. Öncelikle insan zihninin sınırlılıklarına dikkat çekilmelidir (Wykstra'nın yaklaşımı buna benzerdir).[/FONT]
[FONT=&quot]2. Özgür iradeye dayalı farklı açıklamalardan istifadeedilmelidir. (Kuantum teorisinin bu tartışma açısından önemli olabileceği yer bu husustur.) Bu yapılırken Plantinga'nın yaptığı gibi, Tanrı'nın ve evrende gözlemlenen kötülüklerin[/FONT][FONT=&quot]bir arada 'olabileceği'nin gösterilmesi yeterli kabul edilmeli, ayrıca bunların bir arada 'olması gerektiği' ispat edilmeye çalışılmamalıdır.[/FONT]
[FONT=&quot]3. Kötülük sorununu açıklamakta, özgür iradenin varlığı dışında diğer hususlara dikkat çeken yaklaşımlar da (Hick'in manevi yükselişe vurgu yapan yaklaşımı gibi) değerlendirilmelidir. Birçok yaklaşımın bir arada değerlendirilmesini önerme sebebimiz; evrendeki gözlemlenen kötülüklerin hikmetinin, tam olarak ne olduğunu bilemeyeceğimiz, fakat tahminler yürütebileceğimiz yönündeki inancımızdır. Bu iş[/FONT][FONT=&quot]bizi, farklı birçok argümanı bir arada değerlendirmeye yöneltmektedir.[/FONT]
[FONT=&quot]4. Teizmin 'kötülük sorunu' ile karşı karşıya olduğu savına karşı ateizmin 'iyilik sorunu' ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekilmelidir. Böylece kötülük ve iyilik gibi evrende gözlemlenen fenomenlerin bir ontoloji iddiası için temel yapılmasına[/FONT]
[FONT=&quot]karşı çıkılabilir.[/FONT]


[FONT=&quot]17[/FONT]
[FONT=&quot]Michael Peterson ve diğerleri, Akıl ve İnanç, s. 177.[/FONT]
[FONT=&quot]18[/FONT]
[FONT=&quot]Robert A. Oakes, "God, Evil and Professor Ross", Philosophy and Phenomenological Research[/FONT][FONT=&quot], vol: 35, no: 2 (Aralık-1974), s. 261[/FONT]
[FONT=&quot]19 [/FONT]
[FONT=&quot]Timothy O' Connor, "The Problem of Evil: Introduction", s. 314.[/FONT]
[FONT=&quot]20[/FONT]
[FONT=&quot]Stephen Wykstra, "The Humean Obstacle to Evidential Argument from[/FONT][FONT=&quot]Evil: On Avoiding the Evils of 'Appearance' ", International Journal for Philosophy of Religion,[/FONT][FONT=&quot]no: 16 (1984).[/FONT]
[FONT=&quot]21[/FONT]
[FONT=&quot]Michael Peterson ve diğerleri, a.g.e., s. 212[/FONT]
[FONT=&quot]22 [/FONT]
[FONT=&quot]Bu iddiamızın uzun tartışmalara yol açacak mahiyette olduğunu biliyoruz.Tasarım delili için: Caner Taslaman,Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı,4. Bölüm; Big Bang teorisi için: Caner Taslaman, [/FONT]
[FONT=&quot]Big Bang ve Tanrı; Entropi yasası içi: Caner Taslaman, "Din Felsefesi Açısından Entropi Yasası", Marmara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi, No: 30 (2006)[/FONT]
[FONT=&quot]23 [/FONT]
[FONT=&quot]William Hamilton, "The Genetical Evolution of Social Behavior", Journal of Theoretical Biology,[/FONT][FONT=&quot]vol: 7 (1964), s. 1-52.[/FONT]
[FONT=&quot]24[/FONT]
[FONT=&quot]Richard Dawkins, The Selfish Gene, Oxford University Press, Oxford (1989); Richard Dawkins,[/FONT][FONT=&quot]Kör Saatçi,çev: Feryal Halatçı, TÜBITAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara (2002), s. 135-137, 264-266.[/FONT]
[FONT=&quot]25 [/FONT]
[FONT=&quot]Edward O. Wilson, Doğanın Gizli Bahçesi,çev: Aslı Biçen, TÜBITAK[/FONT][FONT=&quot]Popüler Bilim Kitapları, Ankara (2000), s. 70. Sosyobiyoloji yaklaşımları, teoloji alanından olduğu gibi, ırkçı yaklaşımlara yol açtığı için ahlak alanından da yoğun eleştiri almıştır. Ayrıca Stephen Jay Gould gibi,sosyobiyoloji alanındaki anlatımları'masalımsı'(just-so stories) [/FONT][FONT=&quot][FONT=&quot]o[/FONT]larak niteleyip bilim adına eleştirenler de olmuştur: Stephen Jay Gould,[/FONT][FONT=&quot]"Sociobiology and the Theory of Natural Selection", (ed: G. W. Barlow ve J. Silverberg,[/FONT][FONT=&quot]Sociobiology: Beyond Nature/Nurture?içinde), Westview Press, Colorado (1980), s. 257-269.[/FONT]
[FONT=&quot]26 [/FONT]
[FONT=&quot]Bu yaklaşımların eleştirisi için bakınız: Caner Taslaman , Evrim Teorisi,Felsefe ve Tanrı,[/FONT]
[FONT=&quot]s. 291-295, 397-401.[/FONT]
[FONT=&quot]27[/FONT]
[FONT=&quot]Richard Swinburne, Tanrı Var Mı, çev: Muhsin Akbaş, Arasta Yayınları, Bursa (2001), s. 54.[/FONT]
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
İmam-ı Rabbanin görüşüde teistik savunmalara eklenmeli bence. Rabbani; Allahın yoktan varetme gücü olduğunu bu evrenin Allahın zatından ayrı olduğunu ve evrenin kendi kurallarına sahip olduğunu söylüyor. buna kanıt olarakta; evren mümkün ve geçicidir,Allah ise mutlak ve zorunludur. öyleyse bu evren Allah olamaz diyor. yani Allah evreni yarattı diye bu evrene Allah diyemezsiniz diyor.(vahtedi vucut karşıtı) kötülüklerin kökünün bu evren olduğunu söyleyen Rabbani, Allahın zatı ile yarattıklarını ayrı tutar. ilk yaratılan şey vucut (alem/evren) dir der. böylece kötülügün kaynağının bu evrenin kuralları ile bu evrende yaşayan insan olduğunu söyler.

Neden? insan aklı hep neden-sonuç şelinde düşünmeye endeksli. evrendede neden sonuç yasası geçerli. ancak varoluş bilmecesinin neden sonuçla başlamadığı kesin. çünkü ilk neden yok! olamaz!

Tanrı neden yarattı? yukarda dediğim gibi varoluşun mümkün olmasında neden-sonuç ilkesinin geçerli olmadığı açıktır. bu yüzden Tanrıya inanmak rasyoneldir. ilk nedenin sorgulanmaması,Tanrının zatının sorgulanmaması,Tanrının neden yarattığı sorusunun sorgulanmaması gibi sorular ateislerin dediği gibi dogmaya teslim olmak değil aklın,idrakın,mantığın objesi olamayacak aşkın bir yaratıcının varlığı sonucuna varmaktır.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İmam-ı Rabbanin görüşüde teistik savunmalara eklenmeli bence. Rabbani; Allahın yoktan varetme gücü olduğunu bu evrenin Allahın zatından ayrı olduğunu ve evrenin kendi kurallarına sahip olduğunu söylüyor. buna kanıt olarakta; evren mümkün ve geçicidir,Allah ise mutlak ve zorunludur. öyleyse bu evren Allah olamaz diyor. yani Allah evreni yarattı diye bu evrene Allah diyemezsiniz diyor.(vahtedi vucut karşıtı) kötülüklerin kökünün bu evren olduğunu söyleyen Rabbani, Allahın zatı ile yarattıklarını ayrı tutar. ilk yaratılan şey vucut (alem/evren) dir der. böylece kötülügün kaynağının bu evrenin kuralları ile bu evrende yaşayan insan olduğunu söyler.

Neden? insan aklı hep neden-sonuç şelinde düşünmeye endeksli. evrendede neden sonuç yasası geçerli. ancak varoluş bilmecesinin neden sonuçla başlamadığı kesin. çünkü ilk neden yok! olamaz!

Tanrı neden yarattı? yukarda dediğim gibi varoluşun mümkün olmasında neden-sonuç ilkesinin geçerli olmadığı açıktır. bu yüzden Tanrıya inanmak rasyoneldir. ilk nedenin sorgulanmaması,Tanrının zatının sorgulanmaması,Tanrının neden yarattığı sorusunun sorgulanmaması gibi sorular ateislerin dediği gibi dogmaya teslim olmak değil aklın,idrakın,mantığın objesi olamayacak aşkın bir yaratıcının varlığı sonucuna varmaktır.

Evrenin kendi kuralları derken kendi yapısı gereği var olan zorunluluklardan yani mecburiyet değil de doğal yapısından bahsediyor olmalı, buna katılıyorum yanlız Vahdet-i vücud anlayışı yani varlığın birliğine evreni zaten dahil etmiyoruz.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
[FONT=&quot][FONT=&quot][FONT=&quot]KUANTUM TEORİSİ FELSEFE VE TANRI[/FONT][FONT=&quot][FONT=&quot] / [/FONT]Prof. Dr. Caner Taslaman[/FONT]

[FONT=&quot]5. Bölüm'ün devamı

[/FONT]
[/FONT]
DETERMİNİZM VE ÖZGÜR İRADE[/FONT]


[FONT=&quot]Özellikle determinist evren modelinin, 17. yüzyılda bilime hakim görüş olmasının sonrasında, determinizmin ve özgür iradenin uyuşup uyuşmadığı ile ilgili sorun, felsefi ve teolojik tartışmalarda büyük ilgi toplamıştır. 20. yüzyılda ortaya konan [/FONT][FONT=&quot]kuantum teorisinde açığa çıkan indeterminizm, bilimsel determinizm iddialarının yanlış olduğunun bilim alanındaki en önemli dayanağı olmuştur. Bu ise 'bilimsel determinizm'i apriori olarak doğru kabul edip özgür irade sorununu tartışanların yaklaşımlarının yanlış olduğu anlamına gelir.[/FONT]
[FONT=&quot]Determinizm ile özgür irade arası ilişkinin nasıl kurulduğunu belirlemek; özgür irade ve bağlantılı olduğu kötülük sorunu, ahlak ve varoluşçuluk gibi birçok sorun ve alan açısından önemlidir. Determinizm ve özgür irade arasındaki ilişki üç[/FONT][FONT=&quot] şekilde kurulmuştur:[/FONT]

[FONT=&quot]1. Katı Determinizm (Hard Determinism)[/FONT]
[FONT=&quot]Kant, ünlü antinomilerinin(28) üçüncüsünde, determinizm ve özgür irade[/FONT][FONT=&quot]arasındaki çatışkıya değinir. Üçüncü antinomi şöyledir:[/FONT]
[FONT=&quot]Tez:[/FONT][FONT=&quot] Doğa yasalarına göre işleyen nedensellik, fenomenler dünyasını meydana getiren tek nedensellik mekanizması değildir. Ayrıca özgürlükten doğan bir nedensellik de fenomenler dünyasının açıklanması için zaruridir.[/FONT]
[FONT=&quot]Antitez:[/FONT][FONT=&quot] Özgürlük diye bir şey yoktur; dünyadaki her şey sadece doğa yasaları çerçevesinde oluşur.(29)[/FONT]

[FONT=&quot]Kant, 'saf aklın' özgürlüğü ispatlayamayacağı (bu antinominin nasıl çözüleceğini gösteremeyeceği) kanaatindedir, ama ahlak teorisi için özgürlüğe muhtaçtır.(30) Sonuçta Kant, özgürlüğün numen(31) aleme ait olduğunu, determinizmin feno[/FONT][FONT=&quot]menler alemine ait olduğunu söyleyerek, bahsedilen antinominin kendince çözümünü yapar. Fakat birçok kişi için, numen alem için ayrı bir hakikat, fenomenler alemi için ayrı bir hakikat kabul etmek mümkün değildir. Determinizmin ve özgür iradenin çelişkili gözükmesi üzerine, bu ikisinden birinin varlığını inkar etmek, akla gelen ilk strateji olmuştur. 'Katı determinizm' taraftarları, böylesi bir stratejiyi benimseyerek, determinizmi kabul etmiş ve özgür iradeyi inkar etmişlerdir.(32)[/FONT]
[FONT=&quot]Özgür iradenin inkar edilmesi, kötülük sorununa karşı yaklaşımlarında özgür iradeye merkezi bir rol verenler için ciddi bir sorundur. Ayrıca özgür iradenin olmadığı yerde ahlaktan, iyi-kötü veya doğru-yanlış davranışlardan nasıl [/FONT][FONT=&quot]bahsedileceği de ayrı bir sorundur.(33)[/FONT][FONT=&quot](Bu sorun teistler için olduğu kadar ateistler için de geçerlidir.) Sorumluluk[/FONT][FONT=&quot] özgürlükten doğar, yani insanın ahlaki yasayı çiğneyecek gücü olması onu sorumlu kılar. Tek tanrılı dinlerin eskatolojilerinde ölümden sonra hesap verileceğine inanç mevcuttur; özgür iradenin varlığına inanç yitirilirse, insanların nasıl sorumlu [/FONT][FONT=&quot]olup hesap vereceklerini anlamada da önemli güçlükler çıkacaktır.(34)[/FONT][FONT=&quot]Bu güçlüklere rağmen teist dinlerdeki kimi mezheplerin, insanlarda özgür iradenin olmadığı fikrini savundukları da unutulmamalıdır.(35)[/FONT][FONT=&quot]Sistemli bir şekilde 'bilimsel determinizm'i ilk ifade eden kişi olarak Laplace gösterilir.(36) Laplace'a göre, evrenin bütün parçacıklarının belli bir andaki konum ve hızlarına dair bütün ayrıntıları bilen üstün bir zeka (Laplace'ın Cini: Laplace's Demon), evrenin geçmişine ve geleceğine dair her şeyi bilebilir. Laplace, determinizmi, dinin değil, fakat bilimin bir gerçeği olarak savunmuştur.(37)[/FONT][FONT=&quot]Evreni, kendi dışından müdahale almayan bir alan olarak kabul eden natüralist felsefe ile madde dışında hiçbir cevher bulunmadığını savunan materyalist felsefe ve Laplace'ın determinist yaklaşımı birleştirilirse; geleceğin, evrenin başlangıç anından belli olduğu 'materyalist-kaderci bir anlayış' kaçınılmaz olacaktır. Böylesi [/FONT][FONT=&quot]determinist bir anlayışı, birçok ateist ve agnostik, özgür iradenin varlığına tehdit oluşturduğu için sorun olarak(33) görmüşlerdir. Önceden ne yapacağı belirlenmiş bir insanın, eğer bir şeyi çalacağı belli ise ve bunun aksini hiçbir şekilde [/FONT][FONT=&quot]gerçekleştirmesi mümkün değilse, bu hırsızlık fiilini işleyen kişinin nasıl sorumlu tutulacağı, ateistler ve agnostikler için de bir sorundur. Ayrıca varoluşçuların birçoğu için de bu ciddi bir sorundur.(38)Örneğin Sartre, özgürlüğü insanlar için kaçınılmaz bir özellik olarak görür ve 'insanın kendini inşa ettiği'ni iddia eder.(39)[/FONT][FONT=&quot]'Determinizmin insanı inşa ettiği' iddiası, Sartre'ın bu yaklaşımına karşı ciddi bir tehdit değil midir? [/FONT]

[FONT=&quot]2. Ilımlı Determinizm (Soft Determinism)[/FONT]
[FONT=&quot]Katı determinizm' taraftarlarının özgür iradenin varlığını inkar etmelerine karşı, insan ruhunun ayrı bir cevher olduğunu ve determinizme bağlı olmadığını veya kuantum teorisinin, indeterminizmin, evrenin gerçek yapısı olduğunu gösterdiğini[/FONT][FONT=&quot] söyleyerek 'katı determinizm'e karşı çıkanlar olmuştur. (Bu yaklaşımı bir sonraki maddede inceleyeceğiz.) Fakat, determinizm ve özgür irade arasında ortaya çıktığı söylenen çatışkıda; ya determinizmi ya da özgür iradeyi inkar etmek dışında bir alternatifin benimsenmediği sanılmamalıdır. Birçok kişi, aslında böylesi bir çatışkının olmadığını, determinizmin ve özgür iradenin birbirleriyle bağdaşabile[/FONT][FONT=&quot]ceğini (bu anlayış bağdaşırcılık / compatibilism olarak da anılır) savunmuşlardır. Bu anlayışı benimseyecek biri için, kuantum teorisindeki indeterminizmin, özgür iradenin varlığını mümkün kılıp kılmadığının bir önemi kalmamaktadır. [/FONT]
[FONT=&quot]Bağdaşırcı görüşü benimseyen biri, bir eylemin özgür olarak nitelenebilmesi için, o eylemin, bireyin iradesiyle gerçekleştirilmiş olmasını yeterli görür; eylemi oluşturan bireyin, başka türlü irade edip edemeyeceği hususunu, özgür[/FONT][FONT=&quot] irade için sorun olarak görmez.(40) Buna göre, bir hapishanede [/FONT][FONT=&quot]zorla bulaşık yıkatılan kişi özgür eylem gerçekleştirmez; ama determinizmin belirlediği karakteriyle bir kişi, evinde, 'kaçınılmaz olarak' (aksi bir şıkkın olması determinizmin oluşturduğu yapıdan dolayı mümkün değilse de) bulaşık[/FONT][FONT=&quot] yıkıyorsa, madem ki bu kişiyi zorlayan bir kişi veya bir kurum yoktur, evinde bulaşık yıkayan kişi özgürdür (determinizme rağmen). Bu tarife göre "Bunu özgür irademle yaptım" ifadesiyle, dışarıdan bir zorlama olmadığını kastederiz; fakat [/FONT][FONT=&quot]bununla, eylemi gerçekleştirmek için hiçbir motivasyon kaynağımızın olmadığını veya determinizmin karakterimizi belirlemesiyle eylemimizin belirlenmediğini savunmayız.(41)[/FONT][FONT=&quot]Theodore Sider 'ılımlı determinist' yaklaşımın, katı determinizme ve libertaryan yaklaşıma tercih edilir olduğunu-bu görüşün güçlükleri olduğunu kabul etmesine rağmen-savunmaktadır. Sider, determinizmin ve özgür iradenin birbirleriyle çelişkili olduğunu savunan bağdaşmazcı her iki görüşe karşı, kendi savunduğu bağdaşırcı görüşünü şöyle bir örnekle kabul ettirmeye çalışır: Sider, bir çocuğun,[/FONT][FONT=&quot]televizyondan ve etrafından 'erkekler ağlamaz' diye bir görüş edindiğini ve bir gün babasının ağladığını gördüğünü düşünmemizi ister. Sider, bu durumda çocuğun, babasının erkek olmadığına mı; yoksa babasının, gözüne kaçan soğan yüzünden gözlerinin yaşardığına, fakat ağlamadığına mı inanması gerektiğini sorar. Sonuçta Sider, çocuğun kavramlarındaki hataları düzeltmesi gerektiğini, böylece erkeklik ile [/FONT][FONT=&quot]ağlamanın 'bağdaşır' olduğunu göreceğini söyler.(42)[/FONT][FONT=&quot]Sider'in[/FONT][FONT=&quot] amacı, kafamızdaki özgür irade kavramında düzeltmeler[/FONT][FONT=&quot] yapabilirsek -tek alternatif olduğuna inandığı- bağdaşırcı bir[/FONT][FONT=&quot] görüşe ulaşabileceğimizi göstermektir.(43)Birçok ünlü düşünür 'ılımlı determinizm'i savunmuştur.[/FONT][FONT=&quot]Bunlar arasında özgürlüğü otonom olmayla özdeşleştiren Stoacılar; ayrıca özgürlüğü kendi arzularına göre hareket etmeyle özdeşleştiren Thomas Hobbes ve John Locke gibi isimler vardır.(44)[/FONT]
[FONT=&quot]Yakın dönemde ise Daniel Dennett(45) ve Donald Davidson(46)gibi isimler bu anlayışı savunmuşlardır. Ilımlı determinizm görüşünü, hem teizm adına hem de ateizm adına savunanlar olmuştur. Aynı şekilde, önceki maddede incelenen katı determinizmi ve sonraki maddede incelenecek olan libertaryan anlayışı da hem teizm hem de ateizm adına savunanlar olmuştur. Görüldüğü gibi, özgür irade sorunu, sadece teizm ile ateizm arasındaki itilaflara konu olan bir sorun olmamıştır; bu konuda, teizm adına ileri sürülen teolojilerin birbirlerinden, ateist düşünürlerin yaklaşımlarının da birbirlerinden önemli farkları olmuştur.[/FONT]

[FONT=&quot]3. Libertaryan Yaklaşım (Libertarianism)[/FONT]

[FONT=&quot]Libertaryan yaklaşım da determinizmin ve özgür iradenin uyuşmaz olduğunu söyleyen bağdaşmazcı bir yaklaşımdır. Fakat libertaryan yaklaşımı benimseyenler, katı deterministlerin özgür iradenin varlığını inkar ederek bağdaşmazlığı çözme [/FONT][FONT=&quot]girişimlerine karşın, her şeyi belirleyen bir determinizmin varlığını inkar ederler.(47)Descartes'a göre determinizm, özgür irade için bir sorun değildi; çünkü insan ruhu ayrı bir cevherdi ve maddi aleme hakim olan determinizmden bağımsızdı.(48)Ruhun ayrı bir cevher olduğunu veya özgür iradenin insan [/FONT][FONT=&quot]zihninde 'zuhur eden' (emergent) bir fenomen olduğunu söylemek,determinizmden insanın özgür iradesinin etkilenmediğini savunmak için alternatiflerdir. Diğer bir yolsa, indeterminizmin evrenin gerçek yapısı olduğunu söylemektir; bilimsel alanda 'objektif indeterminizm' iddiasını barındıran yegane teori olan kuantum [/FONT][FONT=&quot]teorisinin tartışma için önemli olduğu yer burasıdır. Libertaryan özgürlük anlayışını benimseyenler, bir eylemin, ancak eylem öncesi koşullar tarafından 'determine edil[/FONT][FONT=&quot]memişse' özgür olduğunu savunurlar. Buna göre, eylemi işleyen kişi, eğer başka türlü eylemde bulunabilme şansına sahipse (bütün önceki koşullar sabitken bile) özgürlükten bahsedilebilir: Determinizm, eylemi işleyene alternatif[/FONT][FONT=&quot] seçenekler bırakmayacağı için;indeterminizm, libertaryan yaklaşımı benimseyenlerce, özgür iradenin zorunlu şartı olarak kabul edilmiştir. Tracy, indeterminizmin, özgür iradenin zorunlu şartı olduğunu savunurken, yeterli şartı[/FONT][FONT=&quot] olmadığını da belirtir. Tracy, eylemi gerçekleştiren kişinin, kendi eylemini belirleyecek kapasitesinin (capacity for self-determination) olmasını da özgür eylem için bir şart olarak sayar.(49)[/FONT]
[FONT=&quot]Kuantum teorisinde ortaya çıkan indeterminizmin [/FONT][FONT=&quot]varlığını kabul eden herkesin, libertaryan özgür iradenin[/FONT][FONT=&quot] varlığını kabul ettiği sanılmamalıdır. Örneğin John Searle,[/FONT][FONT=&quot]atom seviyesinde ortaya çıkan indeterminizmin, insan bedeni[/FONT][FONT=&quot]gibi makro bir yapı için önemli olmadığını düşünür. Searle'ün burada atıf yaptığı düşünce 'büyük sayıların yasası' (the law of large numbers)ile ilgilidir; buna göre mikro seviyedeki indeterminizmle ortaya çıkan olasılıkların, katrilyonlarca [/FONT][FONT=&quot]atomlardan oluşan yapılarda bir önemi kalmamaktadır.(50)Buna karşılık, Searle'ün, hatalı bir analoji kurduğu; eğer insan bedenin organizasyonu, bir bilardo topu gibi olsaydı haklı olabileceği, fakat böyle olmadığı için haksız olduğu söylenebilir.(51)[/FONT][FONT=&quot]İnsanın ayırt edici özelliği olan bilinciyle, kendi kendini[/FONT][FONT=&quot] belirleme özelliğine sahip olduğu, bu yüzden bir bilardo [/FONT][FONT=&quot]topuyla bir tutulamayacağına dikkat edilmelidir. Ayrıca[/FONT][FONT=&quot] Searl'e cevap olarak, atom seviyesindeki indeterminizmle, üst [/FONT][FONT=&quot]seviyedeki özgürlüğün sihirli bir şekilde ortaya çıktığının iddia edilmediği; fakat kuantum indeterminizminin gösterdiği gibi, mikro seviyedeki parçacıkların kesin olarak belirlenmemiş oldukları,bu yüzden de zihnin etkilerine açık oldukları ve[/FONT][FONT=&quot]zihnin ise bunlara etki etmek suretiyle, farklı seçeneklerden birini gerçekleştirebileceği söylenebilir.(52) Kuantum teorisindeki belirsizlikler (ontolojik olasılıklar),libertaryan yaklaşıma uygun bir şekilde, bir kişinin farklı [/FONT][FONT=&quot]olasılıklardan birisini gerçekleştirme şansı olduğunun gösterilebilmesi için önemlidir. Böylece Tanrı'nın, kuantum belirsizliklerini belirleyerek evrene etkilerde bulunduğu (mucizeleri bile böyle gerçekleştirdiği) savunulabileceği gibi; özgür[/FONT][FONT=&quot]iradeli insanların da kuantum belirsizliklerini belirleyerek, karşılarına çıkan farklı alternatifler arasından seçim yaptıkları savunulabilir.(53) Konumuz açısından önemli olan husus, kuantum teorisinin birbirleriyle bağlantılı olan kötülük sorunu ve özgür irade sorunları açısından önemini -abartmadan ve küçümse[/FONT][FONT=&quot]meden- belirlemektir. Kötülük sorununun açıklanmasında özgür iradeye verilen değere göre, kuantum teorisinin sorun açısından önemi artmakta veya azaltmaktadır. Özgür irade hakkındaki yaklaşımlarda ise evreni determinist bir şekilde yorumlayanlara (kuantum teorisini Einstein’cı bir yaklaşımla[/FONT][FONT=&quot] değerlendirenlere) göre, kuantum teorisinin, özgür irade sorunu açısından bir önemi bulunmamaktadır. Ilımlı determinizmle özgür iradenin ve determinizmin bağdaşır olduğunu savunanlar için de kuantum teorisinin ciddi bir önemi kalmamaktadır. Özgür irade sorununda kuantum teorisine önem atfeden libertaryan yaklaşım olmuştur. [/FONT][FONT=&quot]Diğer yandan kötülük sorununun açıklanmasında özgür iradeye yapılan atıfların özel bir yeri olduğu ve kuantum teorisinin, determinizme[/FONT][FONT=&quot]karşı indeterminizmin savunulmasını mümkün kılan, modern bilimdeki çok temel bir teori olduğu ile determinizmin evrenin gerçek yapısı olup olmadığının özgür irade tartışmalarında çok kritik bir yeri olduğu hatırlanmalıdır. Eğer tüm bunları bir arada değerlendirirsek, kuantum teorisinin bahsedilen sorunlar açısından önemini 'abartmadan ve küçümsemeden' tespit etmeyi başarabiliriz.[/FONT]



[FONT=&quot]28[/FONT]
[FONT=&quot]Kant, aklın kendi içinde zorunlulukla düştüğü çelişmelere 'antinomi'demektedir. Kant'ta dört tane antinomi vardır. Bakınız: Zeki Özcan, "Sözlükçe", s. 195[/FONT]
[FONT=&quot]29[/FONT]
[FONT=&quot]Immanuel Kant, The Critique of Pure Reason, s. 140.[/FONT]
[FONT=&quot]30[/FONT]
[FONT=&quot]Kant, Fundamental Principles of the Metaphysics of Morals, çev: Thomas[/FONT][FONT=&quot]Kingsmill Abbott, William Benton, Chicago (1971), s. 279-280.[/FONT]
[FONT=&quot]31 [/FONT]
[FONT=&quot]Gözlemlenen fenomenlerin sebebi ve dayanağı olan öze Kant 'numen' alem demektedir. Kant'a göre bu alem, gerçek olarak vardır ama bilginin konusu (saf aklın objesi) olamaz ve insan deneyimine aşkındır. Kant, The Critique of Pure Reason, s. 93-98.[/FONT]
[FONT=&quot]32[/FONT]
[FONT=&quot]Theodore Sider, Riddles of Existence,(ed: Earl Conee ve Theodore Sider), Oxford University Press, Oxford (2005), s. 117. Hüsameddin Erdem, Ahlak Felsefesi, Hü-Er Yayınları, Konya (2003), s. 80-81.[/FONT]
[FONT=&quot]34[/FONT]
[FONT=&quot]Murtaza Korlaelçi, "Insan ve Sorumluluğu", Felsefe Dünyası, no: 34 (2001), s. 24. [/FONT]
[FONT=&quot]35[/FONT]
[FONT=&quot]Örneğin Islam dünyasındaki -ilerleyen sayfalarda değineceğimiz- Cebriye[/FONT][FONT=&quot]mezhebi buna örnektir. Bakınız: Macid Fahri, İslam Ahlak Teorileri, çev: Muammer Iskenderoğlu ve Atilla Arkan, Litera Yayıncılık, Istanbul (2004), s. 75, 83.[/FONT]
[FONT=&quot]36[/FONT]
[FONT=&quot]Stephen Hawking, Ceviz Kabuğundaki Evren, s. 104.[/FONT]
[FONT=&quot]37[/FONT]
[FONT=&quot]Karl R. Popper, The Open Universe; An Argument for Indeterminism, s. 30.[/FONT]
[FONT=&quot]38[/FONT]
[FONT=&quot]Ian Barbour, Issues in Science and Religion, s. 310.[/FONT]
[FONT=&quot]39 [/FONT]
[FONT=&quot]Jean Paul Sartre, Being and Nothingness, çev: Hazel E. Barnes, Washington Square Press, New York (1993).[/FONT]
[FONT=&quot]40[/FONT]
[FONT=&quot]Philip Clayton, "Tracing the Lines: Constraint and Freedom in the Movement from Quantum Physics to Theology", s. 221.[/FONT]
[FONT=&quot]41[/FONT]
[FONT=&quot]Ian Barbour, a.g.e., s. 307.[/FONT]
[FONT=&quot]42[/FONT]
[FONT=&quot]Theodore Sider, Riddles of Existence, s. 126.[/FONT]
[FONT=&quot]43[/FONT]
[FONT=&quot]Theodore Sider, a.g.e., s. 127-131.[/FONT]
[FONT=&quot]44 [/FONT]
[FONT=&quot]The Cambridge Dictionary of Philosophy, 'Free will problem' maddesi, ed: Robert Audi, Cambridge University Press, Cambridge (1985), s. 281.[/FONT]
[FONT=&quot]45[/FONT]
[FONT=&quot]Daniel Dennett, Elbow Room: The Varieties of Free Will Worth Wanting, MIT[/FONT][FONT=&quot]Press, Massachusetts (1984).[/FONT]
[FONT=&quot]46[/FONT]
[FONT=&quot]Donald Davidson, Essays on Actions and Events,Clarendon Press, Oxford[/FONT][FONT=&quot](1980).[/FONT]
[FONT=&quot]47[/FONT]
[FONT=&quot]Theodore Sider, a.g.e., s. 118-119.[/FONT]
[FONT=&quot]48[/FONT]
[FONT=&quot]Descartes, Meditations, s. 150-169.[/FONT]
[FONT=&quot]49[/FONT]
[FONT=&quot]Thomas Tracy, "Creation, Providence and Quantum Chance", s. 245-246.[/FONT]
[FONT=&quot]50[/FONT]
[FONT=&quot]David Ray Griffin, Religion and Scientific Naturalism, s. 154.[/FONT]
[FONT=&quot]51[/FONT]
[FONT=&quot]Searle'ün bu iddiasına karşı, daha önce kuantum teorisiyle kaos teorisinin birleşmesi hakkında söylenenler hatırlanmalıdır. Kaos teorisi, bir noktadaki çok ufak bir değişikliğin bir süreç sonunda çok büyük bir değişikliğe yol açacağını gösterir. Kuantum teorisinde olduğu iddia edilen 'objektif[/FONT][FONT=&quot]seçenekler' arası seçimler, büyük değişikliği sonuçta verecek başlangıçtaki tetiklemeyi oluşturabilir. Kuantum teorisiyle kaos teorisinin nasıl birleşebileceği konusunun bilimsel açıdan oldukça tartışmalı olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.[/FONT]
[FONT=&quot]52[/FONT]
[FONT=&quot]David Ray Griffin, a.g.e s. 155.[/FONT]
[FONT=&quot]53[/FONT]
[FONT=&quot]Donald MacKay, Science, Chance and Providence, Oxford University Press, Oxford(1978)[/FONT]
 
Son düzenleme:

ozgurlukveadam

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Mar 2018
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Sn.Lefty bu yazıların devamı gelir umarım ve bunları buraya taşıyarak ne kadar önemli bir iş yaptığınızı bilin bize yeni kapılar açtınız....
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Caner Hocaya mesajla soru sormuşluğum bile vardır. cevapta vermişti sağolsun. İslamı günümüz değerlerine uyarlamaya çalışanlardan biri, ve tabiki bunu yapabilmek için yalan söylemek,inkar etmek,kelime ve kavramları sündürmek, alakasız analojiler yapmak falan gerekiyor. çokta güzel yapıyor maşallah.

peki neden yapıyor?

Sadece Caner Bey değil benzeri birçok kişi var..

neden böyleler?

sebebini gerçekten merak ediyorum..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Sn.Lefty bu yazıların devamı gelir umarım ve bunları buraya taşıyarak ne kadar önemli bir iş yaptığınızı bilin bize yeni kapılar açtınız....

Caner Bey bu sitede çok tepki aldığı için yazılarını paylaşmayı bırakmıştım fakat kendi web sayfasından tüm kitaplarını, insanları bilgilendirmek için ücretsiz yayınlıyor.

"Kuantum Teorisi Felsefe ve Tanrı" kitabından alıntı yapmıştım, oradan okuyabilirsiniz.




Caner Hocaya mesajla soru sormuşluğum bile vardır. cevapta vermişti sağolsun. İslamı günümüz değerlerine uyarlamaya çalışanlardan biri, ve tabiki bunu yapabilmek için yalan söylemek,inkar etmek,kelime ve kavramları sündürmek, alakasız analojiler yapmak falan gerekiyor. çokta güzel yapıyor maşallah.

peki neden yapıyor?

Sadece Caner Bey değil benzeri birçok kişi var..

neden böyleler?

sebebini gerçekten merak ediyorum..

Anlamadığın olay şu: Uyarlama falan yok, ortada İslam'ı yanlış tanıtan ve yaşatan çoğunluğa karşı, gerçek İslam'ı anlatmaya çalışan birileri var fakat aldıkları tepki hatta ölüm tehditlerine kadar varan durumlar sebebi ile çok açık konuşamıyorlar.

İslam böyle ürkütücü, yıkıcı bir din değil; fakat o gün için inen ayetleri bugün de yaşatmaya çalışanlar yüzünden bir türlü çağa ayak uyduramayan din imajından kurtulamıyor.

İnsanların bilinçlenmesi istenmiyor, dinlerden nefret eden bir kitle yaratmak için IŞİD gibi örgütler var yoksa din nefretini başka türlü nasıl yayabilirler...Arka planda ise çok daha büyük örgütler var. Bana Kur'an'ı iyi oku diyorsun ki ben zaten okudum ve ezoterik olarak da okudum. Bazı ayetler o gün için geçerli yani o günkü vahşi topluma göre değerlendirilmeli fakat asıl mesajı İslam'ın: Yunus Emre'den örnek verdiğim gibi sadece iyi bir insan olmak ve yaşamı ile başkalarının yaşamına destek vermektir, bu kadar basit aslında.

Konca Kuriş gibi bir kadın sırf bazı gerçekleri anlatmaya çalıştı diye Hizbullah tarafından vahşice katledildi. Hizbullah gider yerine IŞİD gelir o da gider yarın başkası gelir.
 
Son düzenleme:

immortaldeist

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
23 Nis 2018
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
özgür irade nedir? tanımını yapalım. bir insanın aklını ve mantığını kullanmasıdır. o zaman şimdi zor soruyu soruyorum. allah neden? her bireyi farklı özgür iradede yaratmıştır. örnegın zuheyla çok zekı bir kız ve aykusu tavan yapmış.bu dogustandır. yanı alalhın bir hıkmeti diyelım. aykusu çok guclu olan zuheyla çok rahat bir yaşam sürücek ve ölücektir. iy ioldugu içinde cennete gidicektır. gelelım faruga allah farugu geri zekalı ve aptal yarattıgı için. faruk çok zort sartlarda yasamını sürdürmuş ve iyi oldugu için oda cennete gitmıştır. şimdi burda anlamamız gereken şudur. özgür irade denılen kavram eşitlık ilkelerini bozan bir akıl ve mantık ise biz bunua köle irade deriz. özgür irade kavramı dogustan itibaren her bireyin aklı mantıgını eşit derecede kullanmasıdır. bana göre özgür iradesini kullanan tek varlık var oda tanrıdır. çünkü yaratılmış bir varlıgın özgür iradesı olmaz köle iradesı olur. özgür iradenin bir sınırı yoktur. ama insanların bir düşünme ve akıl idrakını mantıkla birleştirmede bir sınrlama vardır. eger özgür irademızı tam olarak kullansaydık.ne? olucagını tahmın edın.
1: tanrıyı görürdük.
2: ölümsüz olurduk.
3: kurallara baglı yasamak zorunda kalmazdık.sonucta cennet ve cehenemde olsa ordada belırlı kurallar olucaktır. .yanı bana göre özgür irade demek tanrı demektır.
tanrı dısındakı özgür irade olması imkansızdır. lütfen kendimizi kandırmayalım.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Anlamadığın olay şu: Uyarlama falan yok, ortada İslam'ı yanlış tanıtan ve yaşatan çoğunluğa karşı, gerçek İslam'ı anlatmaya çalışan birileri var fakat aldıkları tepki hatta ölüm tehditlerine kadar varan durumlar sebebi ile çok açık konuşamıyorlar.

İslam böyle ürkütücü, yıkıcı bir din değil; fakat o gün için inen ayetleri bugün de yaşatmaya çalışanlar yüzünden bir türlü çağa ayak uyduramayan din imajından kurtulamıyor.

İnsanların bilinçlenmesi istenmiyor, dinlerden nefret eden bir kitle yaratmak için IŞİD gibi örgütler var yoksa din nefretini başka türlü nasıl yayabilirler...Arka planda ise çok daha büyük örgütler var. Bana Kur'an'ı iyi oku diyorsun ki ben zaten okudum ve ezoterik olarak da okudum. Bazı ayetler o gün için geçerli yani o günkü vahşi topluma göre değerlendirilmeli fakat asıl mesajı İslam'ın: Yunus Emre'den örnek verdiğim gibi sadece iyi bir insan olmak ve yaşamı ile başkalarının yaşamına destek vermektir, bu kadar basit aslında.

Konca Kuriş gibi bir kadın sırf bazı gerçekleri anlatmaya çalıştı diye Hizbullah tarafından vahşice katledildi. Hizbullah gider yerine IŞİD gelir o da gider yarın başkası gelir.

Yunus insanı merkeze almıştır. gönül demiş,iyilik demiş,kardeşlik demiş. Kuran Müslüman kardeşliği der. ve kendinden olmayanın malını,canını,namusunu helal sayar. savaş hukuku böyledir. barıştada müslüman kardeşliği geçerlidir. insanlık değil.

Caner Bey veya reformcular konusuna hiç girmeyek roman olur :)
 

M3CSL

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ağu 2016
Mesajlar
258
Tepkime puanı
30
Puanları
28
özgür irade nedir? tanımını yapalım. bir insanın aklını ve mantığını kullanmasıdır. o zaman şimdi zor soruyu soruyorum. allah neden? her bireyi farklı özgür iradede yaratmıştır. örnegın zuheyla çok zekı bir kız ve aykusu tavan yapmış.bu dogustandır. yanı alalhın bir hıkmeti diyelım. aykusu çok guclu olan zuheyla çok rahat bir yaşam sürücek ve ölücektir. iy ioldugu içinde cennete gidicektır. gelelım faruga allah farugu geri zekalı ve aptal yarattıgı için. faruk çok zort sartlarda yasamını sürdürmuş ve iyi oldugu için oda cennete gitmıştır. şimdi burda anlamamız gereken şudur. özgür irade denılen kavram eşitlık ilkelerini bozan bir akıl ve mantık ise biz bunua köle irade deriz. özgür irade kavramı dogustan itibaren her bireyin aklı mantıgını eşit derecede kullanmasıdır. bana göre özgür iradesini kullanan tek varlık var oda tanrıdır. çünkü yaratılmış bir varlıgın özgür iradesı olmaz köle iradesı olur. özgür iradenin bir sınırı yoktur. ama insanların bir düşünme ve akıl idrakını mantıkla birleştirmede bir sınrlama vardır. eger özgür irademızı tam olarak kullansaydık.ne? olucagını tahmın edın.
1: tanrıyı görürdük.
2: ölümsüz olurduk.
3: kurallara baglı yasamak zorunda kalmazdık.sonucta cennet ve cehenemde olsa ordada belırlı kurallar olucaktır. .yanı bana göre özgür irade demek tanrı demektır.
tanrı dısındakı özgür irade olması imkansızdır. lütfen kendimizi kandırmayalım.

Bizim başkalarını daha mutlu sanmamız zandır, tahmindir. Zanda doğru bir şey değildir.
O mutlu sandığımız insanlar ne sıkıntılar çekiyor belkide. Mutluluk beklentileri min. da tutmaktır artık bilimsel olarakda kanıtlanmış bile olabilir:)
 

ozgurlukveadam

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Mar 2018
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
özgür irade nedir? tanımını yapalım. bir insanın aklını ve mantığını kullanmasıdır. o zaman şimdi zor soruyu soruyorum. allah neden? her bireyi farklı özgür iradede yaratmıştır. örnegın zuheyla çok zekı bir kız ve aykusu tavan yapmış.bu dogustandır. yanı alalhın bir hıkmeti diyelım. aykusu çok guclu olan zuheyla çok rahat bir yaşam sürücek ve ölücektir. iy ioldugu içinde cennete gidicektır. gelelım faruga allah farugu geri zekalı ve aptal yarattıgı için. faruk çok zort sartlarda yasamını sürdürmuş ve iyi oldugu için oda cennete gitmıştır. şimdi burda anlamamız gereken şudur. özgür irade denılen kavram eşitlık ilkelerini bozan bir akıl ve mantık ise biz bunua köle irade deriz. özgür irade kavramı dogustan itibaren her bireyin aklı mantıgını eşit derecede kullanmasıdır. bana göre özgür iradesini kullanan tek varlık var oda tanrıdır. çünkü yaratılmış bir varlıgın özgür iradesı olmaz köle iradesı olur. özgür iradenin bir sınırı yoktur. ama insanların bir düşünme ve akıl idrakını mantıkla birleştirmede bir sınrlama vardır. eger özgür irademızı tam olarak kullansaydık.ne? olucagını tahmın edın.
1: tanrıyı görürdük.
2: ölümsüz olurduk.
3: kurallara baglı yasamak zorunda kalmazdık.sonucta cennet ve cehenemde olsa ordada belırlı kurallar olucaktır. .yanı bana göre özgür irade demek tanrı demektır.
tanrı dısındakı özgür irade olması imkansızdır. lütfen kendimizi kandırmayalım.
Ey arkadasım sen neden iyilik ile gücü karıştırıyorsun çok zeki olmak mutlu olmak demek mi veya zengin olmak özgür olmak demek mi bugun bir çok devlet adamı zengin veya terör örgütleri liderleri bir elleri yağda bir elleri balda ama insan yemekte hepsi savaş emirleri vermekte dunyaya,veya bir çok iş adamının 5-6 tane eşi var onlar aşk mı yaşıyorlar gerçekten oysa bir insan yalnızca bir insana ait olmak istemez mi ve karşılıksız sevmek yalan arkadasım gücü elinde tutanın bile özgür iradesi yok olsa bizi süründürmezdi bu kadar vahşet olmazdı acıyorum bu kadar kötü kaderi yazana bence Tanrımız bile özgür değil hasta,önce Tanrımız özgürleşmeli bu da ancak sabiilik zedüştlük yezidilik gibi dinlerle mümkün veya eski mısır inanınışıyla mumkun önce Taptığımız iyi olmalı ve bize can yakmamayı,zina yapmamayı,kul hakkı yememeyi anlatmalı....saygılarımla...
 

ademinruyasi

Felsefe.net
Uzaklaştırılmış
Katılım
24 Nis 2018
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ama sen ben böyle mutluyum böyle gunahlardan korunuyorum diyorsan Yahudiliğe,hristiyanlığa,islama inan veya deist ol önemli olan günahlardan korunmak ve iyi olmak ötesi yalan,,haaa günahlardan korunursan ne olur baskasına zarar vermessin baskası mutlu olur sende ahireti beklersin veya bu dunyada mutluluğun yollarını helal yollardan ararsın işte bu hayat bence...
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Mutlak iyi ve mutlak kötü diye bir şey yoktur. Bir şey hem iyi hem de kötüdür ve bu ikisini de bünyesinde barındırır. Mutlak iyi vardır ve o ilktir dendiği için o halde iyi olandan kötü nasıl çıkacak sorusu cevabını vermek gerekiyor ki bu da zaten felsefede esas sorulardan biri. Daha kapsamlı soracak olursak birden çokluk nasıl ortaya çıkıyor ya da çıkıyor mu? Aslında bir görünen şeyler bünyelerinde çokluk barındırıyor yani hem iyi olmak ve hem kötü olmak gibi ya da hem sıcak hem de soğuk olmak gibi vb. Bu anlamda yani zıtların birliği anlamında birler. Bunun dışında bir değiller.

Özgür irade meselesi ise sanırım özgürlüğün tanımı ile başlamalı. Özgürlük dediğimiz kavram ise kişinin kendisini çevreleyen yasaların, zorunlulukların farkında olması ve bunları tanıdıktan sonra bunlardan kısmen de olsa kurtulabilmesidir. Örneğin insanın kendi anatomisini ve doğadaki fizik kanunlarını öğrendikten sonra sınırlılıklarından kurtulup ses hızını aşacak şekilde seyahat edebilmesi. İnsan bu seyahati gerçekleştirdiğinde görece olarak sınırlar ortadan kalmaktadırlar fakat mutlak anlamda varlıklarını devam ettirmektedirler. Bu sefer de insan başka zorunluluklarla çevrili bulunmaktadır. Bu da demek oluyor ki insan görece özgür olabilmekte fakat mutlak anlamda özgür olamamaktadır.

Sözün özü: mutlak anlamda iyi, kötü, özgürlük olmadığı halde vardır denirse örneğin kötü iyiden nasıl çıktı o zaman sorusuna cevap verilemez çünkü mesele baştan yanlış konmuş olur.
 

immortaldeist

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
23 Nis 2018
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bizim başkalarını daha mutlu sanmamız zandır, tahmindir. Zanda doğru bir şey değildir.
O mutlu sandığımız insanlar ne sıkıntılar çekiyor belkide. Mutluluk beklentileri min. da tutmaktır artık bilimsel olarakda kanıtlanmış bile olabilir:)

mutlu sandığımız insanların sıkıntı cektiğini nerden? biliyorsunuz.bazı mantıklar vardır.
çok zengindir. ve hayatın tadını çıkartır. bazı mantıklarda çok zengindir ama mutsuzdur.genelleme yaparsak hata etmiş olmazmıyız? böylece bilimsel olarak genelleme yapmanın hata olduğunuda kanıtlamış olduk.. derin düşünmekte fayda var. arkadaşım. mesela ben tanrı beni fakıir yaratmış ama çok zeki yaratmış. ama fakirim.
ama çok param olsaydı. sana mutluluğun resmini çizerdim. hemde görsel olarak.Şimdi mutlu olamıyorsam suç benimmi? çünkü aklım ve mantığım diyorki: sistemetik olarak yaşadığın dönemdeki en büyük güç ve huzur paradır. tanrının verdiği akıl ve mantık sayesinde alıcılarım böyle algılıyorsa bu suç bile değildir. aksine yapıcı olan ve dogru kavramını irdelersek en mantıklı sonuçtur.. bir önceki iletimdede anlatmak istedıgımde buydu. her insan farklı mantıklarla doğar ve ölür.
benimde mantığım şu sistematik kapitalizm çağında ne? kadar çok paran varsa o kadar güçlü ve huzurlu olursun. bu benim mantığım.yanlış anlaşılmasın diye dipnot düştüm.:)
buda benim atasözüm:
gerçekçi olmayı becermek sanattır. gerçegi aramaksa sanatçı olmanın ilk adımıdır.

kendin olmayı becermek zordur. başkasını taklit etmekse sahtekarlıktır.

---------- Mesajlar Birleştirildi at 17:09 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 16:48 ----------

Ey arkadasım sen neden iyilik ile gücü karıştırıyorsun çok zeki olmak mutlu olmak demek mi veya zengin olmak özgür olmak demek mi bugun bir çok devlet adamı zengin veya terör örgütleri liderleri bir elleri yağda bir elleri balda ama insan yemekte hepsi savaş emirleri vermekte dunyaya,veya bir çok iş adamının 5-6 tane eşi var onlar aşk mı yaşıyorlar gerçekten oysa bir insan yalnızca bir insana ait olmak istemez mi ve karşılıksız sevmek yalan arkadasım gücü elinde tutanın bile özgür iradesi yok olsa bizi süründürmezdi bu kadar vahşet olmazdı acıyorum bu kadar kötü kaderi yazana bence Tanrımız bile özgür değil hasta,önce Tanrımız özgürleşmeli bu da ancak sabiilik zedüştlük yezidilik gibi dinlerle mümkün veya eski mısır inanınışıyla mumkun önce Taptığımız iyi olmalı ve bize can yakmamayı,zina yapmamayı,kul hakkı yememeyi anlatmalı....saygılarımla...

merhaba arkadaşım çogu konuda sizinle aynı fikirdeyim oldukça kaliteli yorum yapmışsınız. ama birşeyi gözden kaçırıyorsunuz. oda defalarca belirttiğim gibi :
özgür iradeyi yaratan tanrı dışında özgür olmadığımız gerçegiğidir. yani tanrı dışında özgür iradesi olan başka bir varlık yoktur. çünkü özgür iradenin kaynağı asıldır. master deriz biz biz insanlarda master ın slave eki olan köle anlamına gelen sadece akıl ve mantığ belirli kurallara dayanan birer et ve kemik parçasıyız. o kadar.
karşılıksız sevmek yalan değildir.adı üstünde sadece karşılığı yoktur. ama sevdiğin insana
karşı hissetiğin duygular ölümsüzdür. aslidir. reeldir. biz duygularımız ve hislerimizi göremeyiz çünkü bu olgular bu evrenin dışından gelen bir güçün ispatıdır. bu yüzden göremeyiz. ama hissedebiliriz.
bunu biyolojık olarak açıklayabiliriz. ama sürüncemede kalır. çünkü sonuç baglamında
biyolojınınde sınırlarını çizen tanrı gerçeği aynı zamanda aşkjında sınırlarını çizmiştir.
çünkü aşk karşılık olursa bir anlamı olur. ama karşılıksız aşklar sadece acı verir.
belkı senin için basit bir olaydır. ama ban göre hayatın en karmaşık olgularında biridir. aşk.çünkü aşkımızı ve neler? hissetiğimizi aşık olduğumuz insan görmüş olsaydı.neler? olurdu. düşünmek bile istemiyorum..
çünkü tanrının özgürleşmeye ihtiyacı olmaz onun hiç birşeye ihtiyacı olmaz.sizlerin anlamakta çok zorlandığı şudur.:
tanrı denilen kavram özgür iradeyi yaratan yani yoktan vareden bir tanrı iseki öyle olduğundan eminim. yaratılan olgulara ihtiyacı olmaz. çünkü zaten sen yaratıyorsun. sen yaratmasaydın. ben . köle irademi kullanamzdım. sen karşılıksız aşkı yaratmamamış olsaydın : ben nasıl? acı cekicektim. sıradan bir aborjin yerlisi gibi yada sıradan bir amazon yerlisinden ne? farkım olucaktı. iradenin verilmiş olmasıda yetmez onu kullanmak için yine tanrının farklı mantıkları içinde yaşamak ve evrimleşip mantığımızın zamanla gelişmesi gerekir. yani tanrı kavramı herşeydir.


---------- Mesajlar Birleştirildi at 17:32 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 17:09 ----------

özgürlüğün tanımları vardır. bu bu tanımları geliştirebilir ve çoğaltabilirizki:örnegin irade kavramları sabit birşey değildir. göreceli değildir. ama biz onu görebiliriz. bu kişiye özel bir olgudur. çünkü kişilerin ve bireylerin özgür iradeleri tekildir.
özgür iradeyi birazcık cogaltalım.
1: sınırlı özgür irade (insan gücünün sınrlarını aşamayan bir irade biçimidir.)
2: köle irade (tanrı tarafından daha önceden ayarlanmış irade biçimidir( bazıları bu iradeye kader ve olasılık der.
3: mutlak master irade (gelecegı ve geçmişi görebilen bir akıldır. aynı zamanda irade kavramını yaratandır.bu irade biçimide tanrısal bir iradedır yanı tanırının aklını ve mantığını sembolıze eder!!

sonuçu sentezlediğimizde mutlak irade olmasa bile iradenın varlıgı esas alınarak üretilen köle irade tanımına iyilik ve kötülük kavramıda olmak zorundadır. yoksa iyiliğin ve kötülüğün kavramını!!! anlıyamayız o zamanda iyilik ve kötülük kavramı olsa bile bir anlamı olmaz.
iyilik ve kötülük kavramını algılamamız için özgür irademiz olmasıan gerek yok. iyilik ve kötülüğün mantığını anlgılıyacak kadar köle irademiz olsun yeter.
 
Son düzenleme:

kelebelik

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Ara 2017
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İyilik ve kötülük kavramını şuan tartışacak konumda değilim çünkü kafam o kadar karışık ki artık hiçbir şeye kesin bu iyi yada bu kötü diyemiyorum.Çünkü bizim hüküm verecek kadar geniş bir bakış açısı ve bütün olayları kavrayacak kadar gücümüzün olduğunu düşünmüyorum.Biz sadece bu benim için iyi veya bu benim için kötü kararı verebiliriz herhalde ;

Ama özgür iradeye gelince bu beden de bu acıları çekiyorsam.Kendimi öldürme gibi bir seçeneğim varsa ve bu bedenden vazgeçebilme hakkım varsa özgür iradem vardır diye düşünüyorum.

Not: İntiharı henüz düşünmüyorum:)))
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst