Kıskançlık

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Adem tarafından oluşturulan Kıskançlık başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,851 kez görüntülenmiş, 88 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Kıskançlık
Konbuyu başlatan Adem
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Adem

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Yani toplum ilişkileri karşılıklı çatlatma ve çatlamalarla devam ederken , insanlar arasında yer bulabilmek , onlar arasında makbul , mantıklı , hayatı anlamış , bilmiş bir insan olarak değer kazanabilmek ÇATLATMA konusundaki başarınız ile doğru orantılıdır...😄
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
İnsan doğasından bahsediyorduk burada bir de insan doğasının otomatik olarak oluşturduğu toplum doğası konusunu da bir başlık olarak eklemelyiz tabii....

Buna sürü psikolojisi de diyebiliriz.
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Elbette bu çatlatmaca oyunu bize toplumun ne kadar bireyselleştiğini , insanların (genel olarak) ne kadar ben merkezli bencil hale geldiğini gösteriyor. Toplumda bu bencil ve insana değer vermeyen fertlerin hastalıklı yapıları nedeniyle psikolojik hastalıklar hızla artıyor.

İnsanlar git gide yalnızlığa itilirken , suç oranları katlanarak artıyor.

Bütün bunların müsebbibi bizatihi toplumun kendisi iken , öldürdüğü kişinin cenazesine katılan katil misali toplum , olup bitenlere anlam veremedigini , bunların olmaması gerektiğini haykırıp duruyor...
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Tüm psikolojik hastalıklar insan duygularının frenlenememesinden kaynaklanır.
Duygular eğer gereği yerine getirilmez ya da belli bir şekilde aşırı tarafları duygu sahibi insan tarafından bir şekilde ortadan kaldırılamazsa , duygu insanın iç dünyasinda yuvarlanan kar topu misali gittikçe büyürken , bir zaman sonra altından kalkılamaz dev bir sorun yumağına dönüşecek , ve sahibinin tüm iyi yönlerini yok ederek kişiyi önce kendine , sonra da topluma zararlı bir birey haline dönüştürecektir...
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
- "Güçlü bir insanım" şeklinde bir cümle kuran bir insan aslında , duygularının kendini esir almasına bir şekilde izin vermeyebildiğine inandığını anlatmaktadır...

Güçlü bir insanım cümlesi bir yönüyle insanın iç dünyasında bir sürü fırtınaların koptuğunu , ve fakat , kendi dirayetiyle insanın bu fırtınaları bir sürü yaralar alarak , örselenerek de olsa bir şekilde atlatmayı başarabildiğini anlatır.
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
İnsanların büyük çoğunluğu bu içsel fırtınalar içinde yaşar ve yeryüzünde bu fırtınaların yaşanmayabileceği herhangi bir yer olmadığına kesin olarak inanır.

Ya bu deve güdülecek , ya da.....
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Yani insanlar fırtınasız bir yaşamdan ümidini kesmiş vaziyette tutunabileceği her çalıya , hatta her dikene sarılmaktan başka çare göremez olmuşlar , her defasında yaralandıkları halde çalı ve dikenlerin kurtarıcılığına bel bağlamış halde şaşkın ve bitkin hayatı devam ettirmeye çalışıyorlar...

Ümitsizlik....

Oysa ki ölümden başka her şeyin çaresi vardır...
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Peki bu çalı ve dikenler ne olabilir ?

Kimi hayata ve dünyaya isyana sarılır , çivi çiviyi söker misali başka bir fırtına estirirse içindeki fırtına dinecek sanır. Bilmezki rüzgar eken fırtına biçer. Bir fırtına ötekini dindirmez , bilakis şiddetini artırır...
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Kimisi alkole , kimi uyuşturucuya , kimisi arkadaşına vs. Sığınır...

Sonuçta hepsi anlık geçici çözümlerdir ve hiçbiri fırtınaları dindirmez , hatta çoğu zaman şiddetini artırır....

İnsan çok yönlü bir varlıktır ve kıskançlık veya herhangi başka bir duyguyu tek başına ele alamayacak olsakda , konumuz kıskançlık olduğuna göre oradan devam edelim...

Kıskançlık insanın içinde kopan fırtınaların tek müsebbibi olmasada bu konuda önemli bir yeri vardır diyebiliriz.

İnsani bir duygunun eğer zararlı bir yönü olduğunu düşünüyorsak , buna bir çare bulmamız şarttır öyle değil mi ?

Oysa insanlar kıskançlığın ( ne kadar zararlı olsa da ) ortadan kaldırılamayacağı , onunla bir şekilde yaşamak gerektiği fikrine öylesine inanmışlardır ki , aksini düşünmek bile imkansızdır onlara göre.

Kıskançlığın ne olduğunu , nasıl yenilebileceğini araştırmak gereksizdir , çünkü o yenilmezdir !!!
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Şimdi şöle bi düşünelim :

- Acaba duygular tamamen insanın dışındaki faktörlerden meydana gelen , insan kontrolü dışında olan şeyler midir ?

Örneğin kıskanan kişi kıskanılacak bir şey görmüş ve mecburen kıskanmıştır diyebilirmiyiz ?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Burada şöle bir mantık yürütsek :

- Eğer duygular tamamen insan dışı faktörlerden meydana geliyorsa , bu durumda bir ölü yaşayan diğer insanlar yanındayken kıskançlıktan ölüyor olmalıdır değil mi 😄

Ne dersiniz ?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Şimdi ölülerin ne hissettiğini bilemeyiz denebilir. Bu doğru... Meseleyi başka bir yönden ele alalım.

Duygular nerede meydana gelmektedir ? İnsan duygularını kalbinde hisseder. Aslında kalp dediğimiz o et parçası olan kalp değildir. Kalp dediğimiz , insan benliğidir...

Her insan o benlik dediğimiz yerde ( neresiyse ? ) daima konuşma halindedir , hiç susmaz...

Kimini söze aktarsada konuştukları çoğunlukla kendi kendinedir...

Fakat insan vücudunu parçalasak içinden bu konuşan varlığı bulamayız çünkü o bedenle bağ kurmuş öte bir varlıktır....

Sizce ?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Şimdi gerçekten bu zamana kadar o varlığı gören olmamıştır. Bazıları bu insan beynidir diyebilir. İnsan beyninde saniyenin bilmem kaçta birinde bilmem kaç milyar elektriksel olay olmaktadır ve bunlar insan düşüncesini oluşturmaktadır diye söylenir.

Yani bütün duygularımız , düşüncelerimiz bu elektriksel olaylardan mı ibaret ?

Öyle bile olsa , beyinde o olayların belli bir düzene ve en azından bir senaryoya göre düzenlenmiş olmasi gerekir ki hayat oluşsun , insan kendisine insan diyebilsin , bir hayatı bir karakteri duyguları olsun vs.
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
İşte bu öte varlık (insan benliği )duyguları yaşar , düşünür , kıyaslar , karar verir , uygulamaya koyar. O halde insan dediğimiz varlık bir bedene sahip olsada , o bedende asıl yaşayan , bedene can veren , belkide asıl olan o öte varlık , insan benliğidir.

Tüm duygular benlikte yaşandığına göre acı çeken de çektiği acıya çare arayanda o görünmeyen ve bilinemeyen , belki de her şeye mana veren , kendisini ortaya koyarken hep gizli kalan o öte varlıktır.

Yaptıkları ve söyledikleriyle , girdiği hep farklı görünüşleryle her zaman görünen o olsada O nu asla görmediğimizi biliriz , çünkü biz ondan başkası da değiliz...
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Duygu ve düşüncelerimiz işte bu olağanüstü varlığımız ile var olur...

Olağanüstü derken abartma yapmıyorum ki , insan benliği dediğimiz varlık hiçbir olağan kurala uymaz , hiçbir şekilde tanımı yapılamaz olduğu halde kendini kendi bildiğine göre tanımlayarak ortaya koyar ve istediği şekilde görünürken hiç bir görüntüsünün kendisi olmadığını biliriz...

O bilinmezlik aleminde hayatını bilinmeyen bir şekilde yaşarken nedense bilinen alemde yönettiği bir bedenle kendine seçtiği özelliklerle görünürdür.
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
O bazan sever , bazan nefret eder bazan güler bazan ağlar bazan mutludur bazan mutsuz bazan korkak bazan cesurdur ....


Peki neden ?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Neden diye soran yine kendisidir. O kendisine kendisini anlatmak için vardır ve neden diye sorduğunda soru'nun , cevabın , soranın , cevaplayanın kendisi olduğunu yine kendisinden gizlemek için bir perdenin arkasından konuşur.

Perdenin arkasındayken sorduğu sorunun cevabını bildiğini unutur ki mizansen inandırıcı olsun. Neden sorusunun doğru cevabını yine kendisinden duyduğunda ise dünyalar onun olur..

Halbu ki dünyalar zaten onun değilmiydi ?

Kendi bilinmez dünyasında koskoca bir alem oluşturduktan sonra oraya oturup kendisine bir sınır çizerek benim sadece şuyum var ama şuyum yok , şuyum olsaydı daha iyi olurdu , şurası benim , şurası başkasının diyen o değilmiydi ?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
İnsan benliği bir muamma.....

Peki insan benliği diyoruz ya , hiç düşündünüz mü insanlar çoğalsada insanlık çoğalmıyor ? İnsan benliği her insanda farklımıdır ? Yoksa tek bir insan var da farklı farklı bedenlerde mi ortaya çıkıyor ? Hem de aynı anda ?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Evet , kıskançlık insan benliğinin bizim doğal dediğimiz üretimlerinden biridir. Doğal olan aslında kurulu düzene aykırılığı bulunmayan , düzeni bozan değil , onun doğru düzgün devam etmesini sağlayan bir etkileşimdir. İnsan doğası , kurulu düzende her şeyin yerli yerinde olduğu , hiçbir şeyin zulüme uğramadan hak ettiği değeri aldığı alem işleyişinin bozulmadan devamını sağlamak üzerine yapılandırılmış olgular içerir.

Şimdi o zaman , kıskançlık doğalsa neden ona karşı savaşalım , neden ortadan kaldırmaya ya da dizginlemeye çalışalım ?

Madem doğaldır , o halde doğal olan kendi mecrasında akıp gitsin ....

İşin garip yanı da bu zaten...

Kıskançlık her ne kadar doğalsa , onu dizginlemek ihtiyacı da o kadar doğaldır.

Yani insan kıskanır - acı çeker ve der ki :
- Kıskançlığımı frenlemeliyim...

Aslında kıskanan da kıskanmaktan mutlu olmayan da yine insanın kendisi iken iki zıt duygu da aynı anda insan benliğinde oluşur...

Ne garip bir gerçek değil mi ?
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Düşünürken aklıma geldi yazayım dedim , her ne kadar konu atlamış olsakda...

İnsanların gösteriş merakı ....

Gösteriş yapma dürtüsü insanda , elinde bulunanları başkalarının görmesini sağlayarak onlardan üstün olduğunu cümle aleme ilan etmek anlamına geliyor...

Diğerlerinden üstün olduğunu elinde bulunan fazla şeyleri düşünerek kabul eden insan , bunları diğerlerine göstererek gururlanıp mutlu olmaya çalışıyor.

Bu da onun aslında elindekilerle yeterince mutlu olamadığını ve daha fazla mutluluk arayışında olduğunu gösteriyor...

Tabi başka yönleride var....

Uzar gider......
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst