kendimizce/aforizmalar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe.Net Arşiv kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan kendimizce\/aforizmalar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 68,687 kez görüntülenmiş, 511 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe.Net Arşiv
Konu Başlığı kendimizce\/aforizmalar
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Nejdet Evren

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
belli bir olgunluğa ulaştığı kabul edilen ve anlama yeteneğinde olan kişiler ise söz konusu edilen, azmettiren de eylemi gerçekleştiren de aynı derecede sorumludur.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
doğru kararlar verebilmek için belki de çok yönlü düşünmek gerekir; bunun için harcanan zaman, yanlış ve aceleyle verilen kararı düzeltmek için harcanan zamandan azdır.
 

alpi

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
29 May 2014
Mesajlar
416
Tepkime puanı
1
Puanları
18
Yaş
47
Neden insan yapmak için anlamaya çalışmaz da, anlatabilmek için anlama çabasına girer?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
gerçekten de "anlatabilmek için anlama çabasına" girilmiş olsaydı bu da iyi bir durum sayılır. çoğunlukla anlama çabası olmadan kendini kanıtlama çabası ile söz ve edimlerde bulunulduğunu belirtmek isterim.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Anladıklarımız ile anlamadıklarımız arasındaki farkı; akıl,irade ve duygular yaratır. gerçekte ikisi arasında bir fark olmadığını düşünmekteyim çoğu zaman..
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
anlamadığımız şey bir diğerine göredir; değilse anlamadığımızı anlamazdık.
 

alpi

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
29 May 2014
Mesajlar
416
Tepkime puanı
1
Puanları
18
Yaş
47
Ben daha çok anlama işini yapmak ile içselleştirmekten yanayım. Bu nedenle anlamak bir anlam kazanabilir. Mesela sevgiyi anlayıp anlatmak(söz ile) kendini kanıtlama çabası, anlayıp yapmak(hal ile) kendini yaşamaktır.

Sevgiyi anlatabilecek çok kelime bulunabilir belki ama sarılmak; anneye, babaya, kardeşe, evlada, komşuya, dosta ve sevdiğin herkese. İçinden geldiği zaman, içinden geldiği kadar. Ne dersiniz kaal mi, hal mi daha etkili (ama kendine)?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
içselleştirilmemiş düşünceler açığa çıktıklarında mask/elenmek zorundadır; bu nedenledir ki, söz ve eylemin örtüşmesi önemli bire kıstas/ölçüdür.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Söz ve eylemi daima örtüştürmek mümkün müdür sizce Sevgili Necdet? siz daima dememişsiniz önemli demişsiniz farkındayım ama bu konudaki görüşünüzü öğrenmek istediğim için soruyorum... (ben ağırlıkla insanın ; hastalıklı bir biçimde çelişik olabilen ve kendini kandıran bir yapıda olduğunu düşünüyorum.. birazda bu yüzden merak edip sordum)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sevgili donkişot,
şunu söylemek isterim; insan her zaman sessiz düşündüğünü gerçekleştiremeyebilir; buna, iç-çatışma diye tanımı konulabilir ve fakat eğer sesli düşünüyorsa tam da bu noktada ya söylediğini yapabilecek durumda olmalı ve yapmalı ya da yapamayacak durumda ise bunu da açıkça dile getirmelidir; buna da, söz-eylem tutarlılığı denebilir;ki, bunu her zaman yapmak mümkündür ve bu son durum bir yaşam biçimi olmalıdır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" şeklinde sloganlaştırılan liberalizm, bırakınız batsınlar söylemini dile getirmemektedir. Egemenlik göklerden yere indirildiğinde "yaratıcı akıl" gök-tanrıların yerini almıştı. Bilgenin yerini bilgi almış, her şey akla uygunluğu ile ölçülür olmuştu. Rasyonalizm, buharı makineye uyarlayan insanın belki de tarihteki üçüncü önemli sıçrama noktasında kapitalizmin şafağında doğmuştur. Artık, akıl merkezli bilgiden kuşku etmek dünyanın güneş etrafında döndüğünden kuşku etmek kadar saçma kabul edilmiştir. madde ve düşünce diyalektiği, öznellik, yerini, gözlem ve deneye dayalı akıl üreticilerin düşüncelerine bırakmıştı. Aklın engizisyon karşısındaki mutlak galibiyetini yaratan aydınlanmacı felsefe yerin orijini olmaya adaydı. Öyle olunca de, her şey onun etrafında dönecek, her şey ona göre tanımlanacaktı; örneğin, orta-asya, uzak doğu tanımı yapılacak ve fakat nedense orta-avrupa, uzak avrupa tanımları yapılmayacaktı; ilginç olanı da bu tanımlar asyalılara yabancı gelmiyordu; Frantz Fanon yıllar öncesinden "Yeryüzünün Lanetlileri" tanımını yaparken her halde bunun farkında olarak bir tanım yapmış olmalı; çünkü o, Antil Adalarında doğmuş bir Fransız psikanalist doktor olarak değil, bir bilim insanı olarak Cezayir'de çalışmış, oryentalizmden nasiplenmemişti. Bu güne yansıyan liberalizmin iz-düşümü, Fransız İhtilali'nde tanımını bulan özgürlüğü bireyselleştirmekle sosyal dokusundan kopartmıştır. Liberalizmin, ekonomik ve siyasal olarak ayrışık durumları ifade etmektedir; Fikret Başkaya'nın dediği gibi bir olguyu gerçek adı ile çağırmamak, yalan söylemekle, gerçeği gizlemekle eş değerdedir. Liberalizm, erek egemen sömürücü sınıfların ekonomik ve politik özgürlüğünü garanti eden bir siyasal yaklaşımdır; onun bireysel ve toplumsal özgürlükle yakından uzaktan ilgisi yoktur. Ancak ve lakin liberalizm bireyin sonsuz özgürlüğü olabileceği gibi bir duydu, düşünceyi yaratmış ve kitlelerin bunu içselleştirmelerini sağlamıştır. Aslında sonsuz özgürlük bir aldatmacadan öte bir şey değilidir; özgürlük, sosyal-tarihsel bir dokudur; benim özgrürüğüm söylendiği gibi senin özgürlüğünün başladığı yerde bitmez; benim özgürlüğüm senin özgürlüğün kadardır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Düşünceyi suç sayan düşünce, evrensel değerlere aykırı bir şekilde işlediği bu suçtan dolayı kendini muaf sayar ve düşüncenin özgürlüğünden dem vurur; bu kendi içinde antagonist/giderilemez bir çelişkidir; çünkü, evrensel ortaklaşma ve tüm normatif değerler düşünceyi suç saymaz, bilakis düşünceyi suç sayan değer yargısını mahkum eder; bu mahkumiyet bir yaptırım olarak ortaya çıkmaz; düşünce ile düşünceyi suç sayan düşünce aşıldığında bu aşkın durum ortaklaşmaya dönüşür ve işte o zaman düşünceyi suç sayan tüm düşünceler tarih karşısında mahkum edilmiş olunur; bunun prangalardan farkı ise, suçu sonsuza dek toplumsal dokudan silip atmasıdır.
 

şiyar

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
24 Tem 2014
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
HOCAM OZUR DİLİYEREK SORUYORUM YENI UYE OLDUM BU SOZU KIM DEMİŞ BİRDE NE ANLATMAK İSTER.Tarihin mahzeninde sonsuza dek saklı kalmayı başaran olgu, tabuta mühürlenmiş bir tabudur
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
herşeyden önce hoş geldin aramıza,
bu söz bana aittir. bana ait olmayan sözleri mutlaka tırnak içine alırım.
burada demek istediğim şey, hiç bir olgunun sonsuza dek saklı kalamayacağıdır; ki bunu başaran olgu ise yıkılması gereken bir tabudur; bu tabuyu görebilmek için o tabutu açmak gerekir. her tabu ürkütücü kılıflarla korunma altına alındıklarından tabu olabilmektedir. tabut içini saklı tutar, tabu ise dokunulmaz sanılır. insandan gizlenen, dokunulması sakıncalı sayılan olgular belirli bir düzeni korumaya yönelik toplumsal baslı araçlarıdırlar. yukarıda alıntıladığın sözlerim ile tersinden eleştiri yaparak tabuların yıkılmasına dair bir gönderme yaptığımı düşümekteyim. ancak bunun sizlerde nasıl bir düşünceye yol açtığını bilemem, açımlarsanız sevinirim.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bir tabloyu kırdığınızda parçalar yanında kırıntılar olduğunu göreceksiniz; kırıntıları bir araya getirmeye kalktığınızda tablonun aynı olmadığını göreceksiniz; demek ki, kırıntıların toplamı ya da bir araya getirilmesi hiç bir zaman bir bütün tablonun kendisi değildir ve kırıntılardan bir tablo oluşturmak mümkün değildir. öyle ise ne yapmalı? "başka bir dünya" mümkünse, ki, mümkün, o zaman yeni bir tablo yapmak kırıntıları toplamaktan daha anlamlı olacaktır. dayatılmış ve güncel rolleri oynamaktansa red ederek kendi oyununu kurgulamakla başlamalı derim.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
HOCAM OZUR DİLİYEREK SORUYORUM YENI UYE OLDUM BU SOZU KIM DEMİŞ BİRDE NE ANLATMAK İSTER.Tarihin mahzeninde sonsuza dek saklı kalmayı başaran olgu, tabuta mühürlenmiş bir tabudur

öldü sanılan dirilir mi/diriltirlir mi hocam?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
hocam,
"sanmak"tan söz ettiğinize göre yaşıyor olmalı; yaşayan diriltilemez...
 

şiyar

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
24 Tem 2014
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
hocam soylediginizden yolA cıkarak '' BİZ ANDA, ANDA TARİHTE GİZLİDİR'' DİYEBİLİRMİYİZ ?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
farklı bir bakışla söylersek, tarih geçmişin güncel yazılımı olabileceği gibi, geçmişe günden geriye doğru ışık tutmak şeklinde de olabilir...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
zamana şart koşanlar , nesnel koşulları göremediklerinde farkında olmadıkları bir tükenişi yaşarlar; onlara gülümseyerek hoşça kalın demek en doğrusu olsa gerek...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst