ihaveanidea Denemeleri

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Düzyazı kategorisinde ihaveanidea tarafından oluşturulan ihaveanidea Denemeleri başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,541 kez görüntülenmiş, 47 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Düzyazı
Konu Başlığı ihaveanidea Denemeleri
Konbuyu başlatan ihaveanidea
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ihaveanidea

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Ülkece eğitime daha çok önem vermeliyiz.


Yakın zamanda okullarımız açılacak.Yavrularımız,genç kardeşlerimiz,delikanlılarımız ders görmeye başlayacak.Kimisi öğretmenini can kulağıyla dinleyecek kimisi de devamsızlığı şimdiden eritip yaz yaklaşırken dımdızlak kalmamak için gidecek.


Ülkemizde eğitim ne durumda acaba?Bu yazıda müfredat konuşmayacağım.Acaba ne kadar kaliteli eğitim verebiliyoruz eğitim taliplerine?


Kendimi düşünüyorum da yapım gereği her şeyi sona ya da sona yaklaşana kadar ertelerim.Bu yüzden lise dahil bütün MEB'in ilgilendiği örgün eğitim dönemlerinde yattım.Son senede de belkide ülkede sayılı öğrencinin çalışabileceği saat ve verim ile çalışıp çoğu insanın hayalindeki bir bölümü tutturdum.

Hatırlıyorum ders esnasında illaki bişey olur ve kaynardı.Hatta bazı hocalar uğraşmazdı bile gelir laptopunu kurar e okula not girerdi.Ha bu arada meslek lisesi değildi lisem anadolu lisesiydi.

Ben kendi halimde takılırdım.Açardım kitabımı çalışırdım.Hatta çalışmaya çalışırdım çünkü ya sınıfta gürültü olurdu ya da oğlanın teki gelir "Çalışcan da nolcak yine ölcen.Gel sigara içek." derdi.İşin garip yanı inanırdım ve çıkar sigara içerdik.

Sorularım sadece matematikten olurdu.Çünkü sadece onu ders olarak görürdüm.Hocanın yanına götürürdüm soruyu.Allah var ilk bir bakardı.Laf aramızda yapamazdı.Ne yapardı biliyor musunuz?Sorunun numarasını daire içine alıp "Sonra bakalım mı?" derdi ve o sonra hiç gelmezdi.




Eğitime bir el atılmalı.Kimse suç öğrencide,suç öğretmende,suç MEB'de demesin.Suç herkeste.Suç bizlerde.Suç zihinlerimizde.

Eğitimi ciddiye alalım.Ekonomi neyse adalet neyse eğitim de odur.Hatta temiz ve faydacı düşünen bir beyin için hepsinin temelidir.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Ensest,


Artık yavaş yavaş deyim yerindeyse kara kutularımız yavaş yavaş açılıyor.

Bu yazımda ensestin sosyal yanından çok pek fazla konuşulmayan ruhsal boyutunu açıklamaya çalışacağım.Ayrıca ensestin başka ne tür sorunları da beraberinde getirdiğini açıklayacağım.



Ensest ilişki öncelikle bir hastalık değildir.Ensest,bir yetersizlikler toplamıdır.Doğuştan gelmez fakat kişide yer edinmesi için çocukluk döneminden belli bireye nüfuz etmesi gerekir.

Ensestin sebep olmasına yol açan iki akım eksikliğidir.Birincisi sevgi,diğeri tensel(cinsel) akımdır.Bunlardan ilki çocukluk diğeri ergenlik döneminde belirginleşir.

Ensestin hissedildiği ilk kişiler anne ve babalardır.



Çoğu insan bebeklikten beri verilen anne ve baba sevgisinin kutsallığına inanır.Bu tabii ki yadsınamaz ve aksi iddia edilemezdir.Ancak sevgi bir akıştır ve iki kişi arasında geçer.

Anne ya da babanın çocuğuna verdiği aşırı sevgi tersi yönünde de verilmesine imkan sağlamadıkça ebeveyn için bu sevgi erotikleşir(çünkü erotizm istenen derecede ve istenen miktarda yaşanır.) çocuk için ise bir içe kapanıklığa dönüşür.

Sevgisini annesine gösteremeyen çocuk ergenlik çağına geldiğince cinsel uyarımlarla karşılaşır.Kendi vücuduna cinsel vazifeler yükler.Bunu yapmasında serbesttir çünkü ona ebeveyni cinsel bir akış sağlamaz.

Tam da burada anlaşılmıştır ki çocuk tensel akışı çocukluğundan itibaren kendisiyle gelen içe kapanıklığının sorumlusu olan ebeveynlerine istemsiz bir intikam duygusuyla yöneltir.Hatta burada sadece ensest ilişkiyi arzular diyemeyiz.Annesine fahişe,babasına çapkın rollerini atfederek de bu bastırılmışlığını tatmin eder.



Bu bireylerin yetişkinliklerinde ise evlilik hayatları iki yolu takip edebilir.Bunlardan ilki kurtuluş diğeri hayli patolojiktir.Bu yolların seçimindeki etken bireyin yetişkinliğinde ebeveynlerinin ne kadar hayatına müdehale ettiği ve erotikleşmiş sevgilerini daha ne kadar hissettirdikleridir.

Bunların baskısı olmazsa birey eşine karşılıklı sevgi akışını gerçekleştirir(gerçekleştiremezse boşanma olur.) akabinde ebeveynleri ile bağını kopararak kurtulur.Eğer aksi olursa ki bu gerçekten patolojiktir eşine karşı aşırı gözlemci olur ve eşi gayrîhtiyari ebeveynini hatırlatacak bir davranışta bulunduğunda yine içinde kalan intikam duygusundan dolayı belirgin olarak eşini aşağılar,değersizleştirir ve bunu açıkça belli etmese de artık onu tensel akımı gerçekleştireceği insan yani bir seks kölesi olarak görür.

Ancak şunu da belirtmeliyimdir ki içte kalan ensest sevdası bireyde eğer erkekse ruhsal iktidarsızlık(mastürbasyon sevdası) kadınsa cinsel isteksizlik olarak kendini gösterir.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Savunmak,


İki şekilde yapılır.Biri saldırı karşısında yapılan diğeri suç işlendiğinde yapılan.

Ben ikincisi üzerinde duracağım.

Genelde devlet otorisi tam ve oturmuş olan medeni ülkelerde yargılamalar mahkemelerde yapılır.

Savunma yapmak hukuk alanlarından en çok ceza hukukunda önem arz eder.

Toplum ilişkilerinde müeyyide gerektirsin ya da gerektirmesin ceza davalarında davalı,davacı ve diğerleri bulunur.




İşlenen suç kamuda ne derecede infial yaratır bilmesek de sanık durumundaki kişilere bir savunma hakkı verilmelidir.Çoğu hakim artık pro bono olmuş davalarda sanığın savunmasını dinlemeden karara geçer.Bu kanımca yanlıştır.Ne kadar suç ayan beyan ortada olursa olsun sanık hiç değilse bir iki cümle kurmalıdır.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Yabancılarla aramızdaki farkı çok hassas ve soyut bir örnekle açıklamak istiyorum.



Zamanında çokça dinlenen bir yabancı şarkıyı dinliyordum.İnce bir detay dikkatimi çekti.Adam şarkının arkasına çok az belli olacak şekilde "Blip,blip" diye bir su sesi gibi bir şey koymuş ama şarkı bir caz şarkısı.Hiç bir alaka kuramazsınız yani.

Ya ama o kadar güzel oturmuş ki sadece suyun kendi sesini dinlesem bu kadar hoş ve tatlı gelemezdi herhalde.



Bizde niye yok böyle şeyler?Neden müzikten anladığımız aşk acısının intikamı ya da dıpdıs gibi şeyler?Niye yaratıcı değiliz?



Kendi milliyetimi değersizleştirmiyorum.Aksine bu dünyaya bin defa gelsem ve bininde de Allah bana hangi milliyete gelmek istediğimi sorsa bininde de Türk derdim.Sizleri o kadar çok seviyorum ki.Eksikliğinizi,yeteneklerinizi,yobazlığınızı,iyi kalpliliğinizi.Hepinizi ayrı bir renk olarak kabul edip kalbimde saklıyorum.

Ancak şu ince detaylar benim aklımı çok karıştırıyor.
 
Son düzenleme:

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Bir kızı aldattım.

Evet bunu yaptım.

Yüzüme gelen tükürmeler bittiyse iki kelam edip uyuyacağım.



Zamanında birisini çok sevdim.Çok sevdim.

Sevginin bir başka haliydi bu.

Sadece sevgi,yeterli değil ve sorunludur.Onunla yaşaman gerekir.

Bu da öyleydi.

O kadar çok kavga ederdik ki.Ama her seferinde de barışırdık.Birbirimizin derttaşıydık.

Bir gün çok hararetliydi.Bana yalan söyledi.Dedim ne yaptın sen.Yalan mı söyledin bana?Cevap vermedi.Bir iki şeyler zırvaladım.Bir daha konuşma benle dedi gitti.



Bizim bir kuralımız vardı.Birbirimizi daha hiç canlı görmedik ve korkuyorduk başkasına gönlümüz kayar diye.O yüzden birbirimizle asla başkalarının hayatını konuşmadık.

Bu gitti ya.Nedendir bilmem kuyruğum acıdı ilk defa.Dedim sana göstereceğim.

Gittim melek gibi kız buldum.Kız biraz kiloluydu biraz da fakirdi ama hem yüzü hem kalbi çok güzel bir kızdı.

Bununla konuştum konuştum ve sevgili olduk.

İçimden diyorum.Bana çektirdiği bu acıların kat ve kat fazlasını çekecek.Ona hiç beklemediği sadakatten vuracağım dedim.

Gün geçti.Benzin bitti hacı arabanın.Benim aklıma bu yine düştü.Twitter'ına bakayım dedim.Meğerse o da beni aldatmış :)





Hani denir ya bazı şeyler yaşanacak,yaşanmazsa öğrenilmez.Doğrudur.

Fakat hakikaten başkasına güvenme.Hatta bırak başkasını kendine bile güvenme bu hayatta.

Derler ya bizim sevgimiz şudur,sadakatimiz budur,ilişkimiz böyledir.

Ebenin hörekesine öyledir.Bu sevgi denilen şey tamamen duygusal ve hormonel.

Senin ya da karşındakinin bunları kaybetmesi bir anda gerçekleşir farkında olmazsın.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Hayattaki her güzel şey bir belirsizliktir.

Aşk buna dahildir.Tarif edebildiğin aşk,aşk değil ilgidir.

İyilik buna dahildir.Tarif edebildiğin iyilik,iyilik değil kibirdir.

Din buna dahildir.Tarif edebildiğin din,din değil öğretidir.

Kebap da buna dahildir.Tarif edebildiğin kebap,kebap değil ettir.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Bireyci olun.


Toplumsal olarak potada her halt var.Önceleri iyi ve kötü diye insanları ayırabiliyorken bir gri sınıfında varlığını öğrenir olduk ve iyiden iyiye hisseder olduk.

Bu sınıfta kendi içinde saf gri,iyiye çalan,kötüye çalan olarak ayrılıyor.

Artık iyi ve kötü ayrımını değil griliğin düzen ve oranları konuşulmalı.



Bireyci olmaksa bu andan itibaren önem kazanıyor.Şöyle ki grilik belirsizlikse ve artık dünyanın kaçınılmaz gerçeği olmaya en yakın aday olarak görülüyorsa bizim bu ucu görünmeyen tünelden,yavaş yavaş haydi eyvallahı vermemiz lazım.

Hafiften insanları kabul etmeyi var oldukları için değil var olduğumuz için yapmamız lazım.



Dipnot:Bencillik,cimrilik değildir.Bencillik underrated bir kelimedir ve bir noktadan sonra insanın doğası gereği kendi adına ve lehinde karar vermesidir.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Devamlı bir süreklilik arz etmek gerekir.


İyi anlar,bir dinlenmedir ve rahatlatır.Sarhoş da yapabilir.

Ancak kötü geçen bir gün esnasında insan kendini tamamen çekip yenilmiş hissetmek yerine,hiç duraklamadan yaşamaya devam etmelidir.Durduğu anda artniyetli insanlar bundan gayet zevk duyacaklar ve daha önemlisi siz kendinizi yenilmiş hissedecek.

İnce detaylar vardır yaşandığını belli etmek için.

Hani derler ya her zaman gülümseyin diye.Yapmayın kardeşim yapmayın.Hayat her zaman bize göre değil ki.Sen güldüğün zaman karşı tarafa bak ben hayat sarpa sarsa da gülüyorum o yüzden benimle iyi geçinmen için bir neden yok diyorsun.

Her zaman gülmemek,ağlamamak gerekir.

Üretin.Bu ister insanlığın kaderini değiştirecek bir icat olur ister matematikte kendi emeğinizle bulduğunuz nacizane bir formül olur.

Bir insana her zaman kibar olun demeyeceğim.İnsan,insana kibardır sadece.Hayvana da olsaydı sırtına semer vurmazdı değil mi?

Kadın olun erkek olun 2 kere 2'nin 4 ettiğini kabul ettiğiniz kadar şunu aklınızdan çıkarmayın ki varlar diye varsınız değil varsınız diye varlar.Siz olmadan da yaşarlar ama sizsiz yaşarlar.
 
Son düzenleme:

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Karamsarlık.


Çaresizlik ve bitkinlik olarak da hissedilebilen ya da her ikisi olan karamsarlık,geçmiş ve gelecek algısının kapanması ve şimdinin ön plana çıkması ile duyulan anlık manevi acı,ızdırap,elemdir.

Karamsar kişilerin ruh hali hakkında siyah rengi örnek verilebilir.Kişi siyahlıktan kurtulmak için rölantide yaşadığı ve aldığı zevkleri artırmaya çalışır.

Kendine gelen vücut bu sefer intikam alırcasına karamsarlık olan siyahın tersi beyazı yakalamak için suni sarhoşluk yaratarak zevkin kesilmesi ya da unutulmasını önler.

İvmeli bu yükselişin ardından normal seyire binmek ve gri dünyaya geçmek için beyin sarhoşluğu giderilir,zevkler tekrar rölantiye alınır ve stabil düşüş başlayarak gündelik yaşama dönülür.



Ne yapılabilir?Bu senaryo her seferinde oynanmalı mıdır?

Cevabı bulunacaktır.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Sohbet.


İnsanlığın kanayan yarası iki çift kelam edememek.Kolay yolu seçip bu durumu teknolojinin ivmeli gelişmesi,modern ve seküler yaşam ya da toplumsal çöküşe bağlamayacağım.


İnsanlarla kurulamayan iletişim bir sonuçtur aslında.Ama tek değil birden fazla nedenin aynı andaki sonucudur.Örneğin dengeye varmadaki inançsızlık,karşıdakinin kendisini anlayamayacağını varsayma ya da seksist(kadın-erkek) kriterler...


Psikologların eline diploma verilmiş boş insanlar olduğunu bizzat deneyimleyerek söyleyebilsem de bu insanlardan şifa niyetine(!) terapi gören insanlar olduğu için aslında çoğu ruhsal hastalığın altında yatan nedenin her kim olursa olsun birisiyle iki çift kelime konuşmak isteyen insanların var olduğunu görüyorum.


Bir anlık tersten bakalım ve herkesle sohbeti olan insana duyduğumuz içten imrenmeyi aklımıza getirelim mesela.Ne kadar üst insan gibi gelse de bize o aslında normaldir değil mi?Bunu kabul edelim çünkü insan sosyal bir varlıktır.Konuşur,paylaşır,ister,verir.Neden aslında bizde var olan bir özelliği karşımızdakinde de görünce şaşırıyoruz ki?


Bu durum en nihayetinde çözülebilir.Ancak şu iki durumu özellikle belirteyim:

1)Bu sorun hiçbir zaman spor yapmayla,doğru beslenmeyle,iyi uyumayla çözülmeyecek.Çünkü bu sadece zihinde ve orayla sınırlı.

2)Bu durum kimsenin yardımıyla çözülmeyecek.Tabii ki insanlar yanında olacaklar ancak onlar kelimeleri ağzından almazlar;onlara cümlelerini hediye edersin.Yani bu işi çözecek olan sensin.Ne annen ne baban ne kardeşin ne sevgilin ne arkadaşın.




Kriterleri belirledikten sonra çözüme başlayalım...
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
9 yaşındaki çocuklar ile evlenilebilir mi?



Öncelikle ilgili konudaki 9 yaşındaki olanlar sadece kızlar değil.Bu şekilde konuşmak yanlış çünkü 9 yaşındaki erkek de evlendirilemez.İlk başta bunu anlayalım.



Tartışmanın tarafları ne yaptığını bilemiyor.Konu şu an amorf durumda ve her çekilen yöne gidiyor.Artık hatta konu pedofili de değil zihniyet savaşına dönmüş durumda.


Evlenebilir diyenler bu savlarına mantıklı bir açıklama getiremiyor.

Akli yeterliliği,

Sorumluluk sahibi olabilmeyi,

Olgunluğu,


barındırmayan çocuklar neden evlendirilecek?Buna toplumsal bir ihtiyaç da yok.Hani eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmak neden?

Ne var canım evlensinler demek ile olmuyor.

Mantıklı bir açıklaman yok.



Evlenemez diyenler ise konuyu tamamen farklı anlıyorlar.Bu bozuk zihniyetlerden çıkmış fikirleri değil de direk zihniyeti hedef alıyorlar.

Kardeşim tamam da zaten adamın suratı kayışa dönmüş.Sen buna sübyancı da desen validelerine de sövsen bu adam seni sallamayacak.Çünkü adam kendini mantığa kapatmış,beyni yıkanmış.

Haklısın.Ama anlık öfkelerle efelenip konuya odaklanmıyorsun.

Bunların elini ayağını kesmelisin.Fiziksel anlamda elini ayağını değil.

Maddi yardım almalarını önlemelisin,

Topluluk halinde bulunmalarını engellemelisin,

Onları görmezlikten gelmeyip mantıklı izahatlarla fikirlerini çürütmek suretiyle adım adım bitirmelisin.



Gerilla olarak değil,stratejik savaşmalısın.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Utangaçlık ve suçluluk duygusu,


Aslında temelde aynı gibi ilk bakışta.Utanan kişi suçluluk duygusu hisseder ya da suçluluk duygusu hisseden kişi utanmıştır vs.


Ancak öncelikle utangaçlığın neden olduğuna bakıldığında diğer insanların varlığının sebep olması söylenebilir.

Dışarıda yere düşen adam utanır;evde düşen adam neden utansın ki?



Ancak suçluluk duygusu böyle değil işte.Hissedilmesi için diğer insanların varlığı ya da yokluğundan ziyade sen ol yeter.İllaki yaptığın bir hareket için suçluluk duyacaksındır.

Ölçülü olduğu sürece suçluluk duygusunun olması gerekir.Çünkü yanlış bir hareketi yapıp utanmış kişi değil;suçluluk hisseden kişi o hareketi tekrarlamaz.Bu adam içten içe elem duyar ve bu davranışından dolayı rahatsızlık duyar,ondan kurtulmaya çalışır.



Aslında böylesi daha iyi değil mi?Sırf utanç duyacağı için başkasının parasını çalmayan,başkasını öldürmeyen,bir kadına cinsel tacizde bulunmayan kişi değil de eğer bunları yaparsa içi içini kemirecek derecede suçluluk duygusu hissedeceği için bunları yapmayan insanların varlığı...


Utanmak değil içten içe yaptığı hatalardan dolayı ölçülü olacak şekilde suçluluk duyup tekrarlamamaya çalışmak elzemdir.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Filozoflar,


Filozofların çekici ve üst insan gibi gelmeleri seçime yaklaşmaları,seçmek için bir fırsat aramalarıdır.


Hayat bir seçimdir.Bir denge.Ancak burada denge bozulmuyor.Bozulan bizzat ağırlık olan bizler.Terazi her zaman aynı kalıyor.


Tanrı'nın insanlara moral verdiği nokta seçim yapmaktır.İyi ya da kötü.Kendini dengesiz dengeli terazide eleştirmektir.

Bir filozof olmaktır.Ancak bir adım ötesi.

Doğaya dönmektir.


Tanrı seçmiştir.Bizleri seçmiştir.İyileri seçmiştir.Safını belirlemiştir.Bizler ki iyi olmakla görevli insanlar,bir adım öteye gitmemiz gerekir.

Terazideki doğru noktaya.

Bozulmayan terazideki bir alana.


Mahşer bir seçimdir.Denge yine bozulmaz.Ancak artık seçim şansı yoktur.

Tanrı,seçim safhasında yaptıklarımıza bakarak bizim adımıza karar verir.

Tanrı,seçimini yapar;bizleri seçer.

Bizlerse iyiliği,yani Tanrıyı.



Dengesiz dengeli bir terazide.
 
Son düzenleme:

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Liderlik.


Liderliğin çeşitli tanımlamaları yapılsa da benim üzerinde durmak istediğim konu iyi bir lider neden iyi bir liderdir?Bunu hangi özelliğine borçludur?


Liderliğin aslında ne ölçüde verildiği ve kimlere liderlik edildiği önemlidir.Liderlik,çok büyük kesimlere de edilebilir ufak bir topluluğa da edilebilir.Bunda hemen hemen bir fark yoktur.

Lider kişi bazı istisnalar dışında toplum adına karar verir,yönlendirir.Bunu yaparken de illa somut bir olayla lider olması gerekmez.Bir kaç özelliği sürekli olarak elinde bulunduran herkes kendiliğinden liderliğe sivrilir.

Liderin aldığı karara itiraz olur ya da olmaz.Ancak itiraz edilmeyen lider bir şeyi başarmıştır:

Derinlere girmiştir.

Her isyan öncelikle bir kafada başlar.Daha sonrasında hızlı ya da yavaş büyür.Ancak bir kişi isyanı başlatır,elini masaya vurur.


Önderlik ettiği topluluğun derinine nüfuz etmiş ve her bireyde kendisine özel bir yer edinmiş lider,topluluk için bir karar mekanizmasıdır ve birey düzeyinde liderliğini gerçekleştirebilmiştir.

Toplumun bireyleri artık onu o denli benimsemiştir ki onda kendisinde olsun ya da olmasın bir çok şeyi görür.


Hani meşhur "Vur de vuralım;öl de ölelim." sözü vardır ya işte lider o denli nüfuz edebilmiştir ki topluma artık toplum onun ağzı,eli,kolu,beyni olmuştur.Bu lider istediği her alanda bu toplumu amacı iyi olsun kötü olsun yönlendirir.



Toplumun derinine nüfuz edemeyip bir şekilde ben liderim diye ortaya çıkan kişiler de ya liderlikleri sona erdirilir;o da olmazsa içten içe toplum tarafından kötülenir,gitmesi beklenir.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Geçin ya detayları kurban olayım.


Gelin en temel şeyleri yapalım.İnsanlar olarak,dünya olarak.


Gülelim,dinleyelim,ağlayalım,korkalım.



Allah aşkına ya elin Descartes'inin Tanrı anlayışının ne olduğu ne sana ne bana bir fayda sağlamaz.

İnsan ol be kardeşim,insan.



Maslow'a selam olsun buradan ne de güzel ihtiyaçlar piramiti diye bir şey sunmuş bize.Ama bence ufak bir hata yapmış.

En temele barınma,beslenme vb. koymuş.Hayır abi en temel ihtiyaç bunlar değildir.İnsanın en en en temeli gülmedir,ağlamadır,bağırmaktır,zıplamaktır,yere paaat diye düşmektir,küsmektir arkadaşıyla.

İnsanın ilk görevi insan olmak ve insansal yaşamaktır.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Güzel bir kadın nedir?



Kadının güzelliği,erkeğin yakışıklılığı çok farklı anlaşılmalı.

Bir kadının makyajı,bir erkeğin saçı falan da güzelliğe güzellik,yakışıklılığa yakışıklılık katar.Burada iç güzellik diyen ideolojik tayfadan ayrılıyorum.



Ya fakat,bir şey var ki ancak şu şekilde tanımlayabilirim:

"İnsanın tözünün tözü"

Bu var ya bu.İşte bu çok iyi olmalı.Bu karakter,huy da değil.Bunun iyi olmasında gözünü kaç milisaniyede kırptığın bile önemli.

Uyum bu uyum.Kendine özgü bir uyum.Sana özgü,sende gizli.



İyiye düşünmek,güzele ulaşmak,sevgiyi istemek,çiçekleri koklamak,gülmek...

Ama hep Polyanna değil işte.Cemalnur Sargut olursun yoksa.O değil o.



Duygularını yaşamak,baskılanmadan.

Ağlayınca makyajın aksın.Sen yeter ki ağla.Yaşa.

Bir anlığına iyi düşünmeyi dene.Bir anlığına karşındakine insan de.Bırak egomanyayı.İletişim kur.Ama iyiye yor.



Ulaş o elmaya,düşürme o silindiri,ölmesin o fil.

Anneler kızmasın.



İşte güzelsin/yakışıklısın.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Balkonda sessiz sedasız izlemek sokağı...



Ekmek sandıkları...Boş...Dolacaklar...

Mermerler buz gibi kolumu kesiyor.

Camdan yansıyan mavi-kırmızı ışıklar...

Temiz bir hava...Bir soğan kokusu...Saksıda...

Hafif bir müzik...İyi bir yaşam...

Başarı...Mutluluk...Uykum geldi.



Kaç gün geçti.Bir limansın.Şöyle ya da böyle.Gelir misin?

Büromdayken gel.At gözlerinle bak bana.Belert gözlerini.

İnce gülüşün.Değil ki be.Anlatamıyorum.Nereye yazdım ben bunları?



Hahaha unutmalar unutmalar.Bak yine başka bir şarkı.Uyursun erkenden.(Uyuyakalırsın.)



Bir gün görürsem seni ağlarım gelme.Ya da gel.İzle beni.Adliye çıkışı.Cübbemi arabama atarken gözlüğünü indir hafif.Gözetle beni.

Sigara aldığım bakkaldan sor beni.Takip mesafesini de koru.Görmeyeyim seni.



İşte.Görmeyeyim.Göremedim.İsterdim.Ne ağladım.Nefesim kesildi.

İyi ki varsın.Ben sen de değilim.Gelme.Gece ki ay gibi,gündüz ki güneş gibi.Git.Özür dilerim.Gider misin?Gitme.Uzan şuraya.

Çıkmazsın ki.Bakma sen bana.Evleneceğim.Çocuklarım da olacak.Ben devam.Seviyorum.Seni...Seviyorum.



Ah be camından gözetleyeyimdim.Evinin camı aşağıda olsa.Düşün bir hışırtı.Sarı ışıklı bir köy evi.Ulan cama yaklaşıyorum korka korka.Uyumuşsun.(Uyuyakalmışsın.)Cama önce elimi,sonra kolumu yaslıyorum.Başımı sağa sola.Babangilin ışığı yanıyor.Duvara yaslanmış tahtayı düşürerek kaçıyorum.Mal ben.Ses ettim.

Gel çayımı iç.



Sokak çok sessiz.Soğuk.Üşüdüm.Gidiyorum ben.Uyuyacağım.



(Uyuyakaldı.)
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Azim,



Bugün bir tanıdığıma bir diyet programı önerdim.

Oturduk santim santim kalori ihtiyacını hesapladık,tahmini ideal kilosunu kararlaştırdık.



Bunu yaparken dikkat ettim gözlerinin içi o kadar sıcak gülüyordu ki.

Çünkü kendi için,sağlığı için bir şeyler yapıyordu.

Belki diyete uyar belki uymaz bilemem ancak onun bu işe başlarken duyduğu azim ve istek beni bugünün süper kahramanıymışım gibi hissettirdi.



İnsanoğlu hem o kadar iyi hem de o kadar kötü yaratılmıştır ki bize kalsa 7/24 yatarız,suya sabuna dokunmayız.

Fakat keşke herkes azim ile çalışsa.



Her gece eve dönerken sokağı süpüren abilere selam veririm."Abi kolay gelsin,iyi geceler." derim.

Çünkü onlara,emekçilere,saygım var.

Emekçi insan azimli insandır.

Çünkü azim gece,yorgunluk,soğuk-sıcak,tam-yarım dinlemez.

Azim,bir diyet programıyla bile kendini göstermeyi bekler.



Azim bir apartmandır içerisinde barınılan;bir yemektir yedikçe doyuran.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Çelik gibi irade,



Denemekle mümkündür. Denemek, istemenin somut halidir.

İradenin temeli acıyı tanımak, üzerine tedavi olmaktır.

Bunun da bedeli odak belirsizliğidir.

Pes etmemeli. Bir kez daha, bir kez daha. Olana kadar, tamam diyene kadar.



Beklenti olduğunda, beklenti oluşur.

Bu da iradeye terstir.

Doğru bildiğin yolda ilerle.



Faydalan...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst