Güzellik ve Çirkinlik Nedir?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefi Tartışmalar kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Güzellik ve Çirkinlik Nedir? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 12,999 kez görüntülenmiş, 77 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefi Tartışmalar
Konu Başlığı Güzellik ve Çirkinlik Nedir?
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan glsezinrs

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Güzel ve çirkin, iy ve kötü, doğru ve yanlış olguları insanlaşmaya başladığı günden bu güne kadar insan türünün bir gölgesi gibi ardı-sıra onunla var-ola gelmiş olgulardır. Yere ve zamana göre, kişilere ve toplumlara göre sürekli renk değiştiren bu olgular insanlık tarihinde yer edinmiş olmalarına göre tartışmaya değer görünmektedirler. Ortak bir konu paydası olabileceğini düşünerek tüm katılımcı arkadaşlarımın değerlendirmelerine, engin düşünce ve eleştirilerine açıyorum. Ortaklaşabilecek miyiz? kim bilir?

bir olgunun ne olduğu ile onun hakkında karar verme süreci bir-aynı şey midir? birden fazla olgu da tek olguya indirgenemez!

güzel-çirkin,
iyi-kötü,
doğru-yanlış
zıt ve birlikte var-olan değer ve yargılardır.

değer/yargı ilk bakışta öznel görünmektedirler. kişiye göre değişen. oysa gerçekte öyle midir; kişi/ler bu değer ve yargılarını hazır bulmuyorlar mı? hazır buluyorlar ise, kişinlerin bunlara katkıları ya da bunlardan dolayı etkilenmeleri bu olguları ne ölçüde etkilemektedir? yukarıda belirtilen tüm olgusal gerçeklikler her ne kadar kişisel görünseler de öyle değillerdir. bu olguların toplumsal doku içerisinde belirginleşen şekilleri ve bunların kişilerdeki yansıma ve kırılmalarına göre yer ve zamanda toplumsal ve kişisel faklılık gösterdikleri görülecektir. böyle olunca, evrensel bir güzel, iyi ve doğru dan söz edebilmek olanaklı mıdır?
 

Gezgin

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Ara 2009
Mesajlar
26
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Yaş
38
Evrensel bir güzellikten söz edebilmek olanaklı değildir. Çünkü güzeli herkes aynı derecede göremez. Birinin gözlüğü vardır, birinin dürbünü. Oysa uzay teleskobu olan tanrı vardır. Herkes gözlüklü, yada herkes dürbünlü olsa idi evrensel bir güzellikten söz etmek olanaklı olacaktı. Çünkü herkes güzelliği aynı şekilde görecekti.

Bu çeşitliliğin olması kötüdür. Dünya üzerinde ne kadar anlaşmazlık varsa güzelliği, iyiliği, doğruluğu farklı görmekten kaynaklanır.
Tabi tanrıya en yakın olanlar gerçek güzelliği, iyiliği, doğruluğu daha yakındırlar ve daha iyi görebilmektedirler. Oysa tanrıya en uzakta olanların ise güzelik anlayışı, doğruluk anlayışı, iyilik anlayışı gerçeklikten çok uzaktır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
güzel, iyi ve doğruyu farklı gördüğümüzden dolayı mı anlaşmazlık içindeyiz? yosa anlaşmazlık içinde olduğumuzdan dolayı mı güzel, iyi ve doğruyu farklı görmekteyiz? Farklı görmek neden kötü olsun ki? Tam tersine farklı olmamak yanlış bir durum olsa gerek.

güzel, iyi ve dorğru çirkin, kötü ve yanlışın karşısında yer almaktadırlar. Artı ve eksi kutuplar gibi. Algıları olumlu yönden etkileyen olgular algılayan için güzeldir, zarar vermeyen iyi, amacına yönelen ise doğrudur. Algı, zarar ve amaç salt kişisel midir?
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
güzel herkesin beğenebildiği, beğenebileceği olmalı ki adına güzel diyebilelim. her şeyin beğenilme ihtimali varsa eğer her şey güzeldir. sorun bence güzelin ne olduğu değildir bu yüzden, çirkinin ne olduğudur. bir sorun daha var. o da sıralama. yani güzel, daha güzel, en güzel... çirkinlik bu sıralamada olmalı.
kelimenin anlamı çok genişlerse eğer cevaplamak da o derece zorlaşıyor. eylemleri güzel ya da çirkin olarak değerlendirmek mesela, savaşı değerlendirmek. direnebilmek, karşı koyabilmek güzel davranışlar ancak sıralamanın sonlarına doğru gelindiğinde savaşma eylemi çirkinleşmeye başlıyor.
doğru, daha doğru ve en doğru,, bu üçünden en azından biri yanlıştır ya da biri doğrudur. yani sıralamaya girdiğinde yanlış kendini doğrunun içine saklamaya başlıyor.
elimizde bir miktar taş var. aralarından en güzeli seçmek için bir sıralama yapmaya çalışırsak aslında bu sıralamada taşlardan birini çirkinleştirmiş oluruz, halbuki taşlar elimizde iken hepsi güzeldir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Algılar içinde yaşanılan toplumun tarihsel tüm birikimi ile tanımladığı üretim/tüketim/paylaşım biçimleri ile belirlenir ve kişi bunları hem hazır bulur hem de içselleştirerek öznel yapısına dönüştürür. Kişisel farklılaşma, kişinin tarihsel belleğini kullanma ölçüsüne göre değişir ve algı bu haliyle toplumsal-özneye dönüşür. Toplumsal-öznenin algılaması genele yayıldığı ölçeklerde genel, değilse ayrık durur. Genel kanı ile tanımlanan güzel-çirkin, toplumsal özne tarafından farklı görülebilir. Örneğin yere tükürmek genel kanıca çirkin, yanlış ve kötü olarak değerlendirilir. Yere tüküren özne ise bu şekilde bir algıyı taşımadığından olsa gerek “ne var bunda” diyerek geçiştirecektir. Tam tersi durum da düşünülebilir. Her iki durumun örtüşmesi ve kendince çelişmesi de söz-konusu olabilir. Evin halısına çöp dökmek, izmarit atmak vs. genel ve özel kanıca çirkin, yanlış ve kötü olarak değerlendirilir ve fakat bu kanıyı taşıyan genel-kanı sokak, cadde, park vs olduğunda kendi ile çelişerek her türlü çöpü dökmeyi sürdürür. Bu durum güzel, iyi ve doğrunun algılandığı yer/zamanı ile sıkı bağlantı içerisinde olduğunu gösterir. Benzer örnek insan emeğinin sömürülmesinde de ortaya çıkar. Demek ki, her yer/zamandaki güzel, iyi ve doğru güzel, iyi ve doğru olmayabilir. İşte toplumsal-özne bunu gören öznedir. Bu olgular o kişide farklıdır.

sayın Enkaz, "en" dğerinin her olguyu çirkinleştirdiği konusundaki yaklaşımınıza kesinlikle katıldığımı belirteyim. Ayrıca belirttiğim gibi zıt olgular olan bu olgulardan birinden söz ettiğimizde o durum içinde karşıtını da zaten barındırmaktadır. bir belirleme yaptığımızda örneğin güzel dediğimizde çirkini de tanımlamış oluyoruz. değil mi?
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Nejdet kurgulanmış akıl köleleri olduğumuzu belirtmek istiyorum.Benim düşüncem dediğim şey bir başkasının bana kurguladığı çukur!
Ki varlık olan kendimi bile birilerinin kurgusu olarak belirliyorum evet Big Bang görkem kokan bilim!
İki seyin doğru yanlış güzel çirkin vs.. tüm bunların dahi ben gelmeden belirlendiği -kılıflandırıldığı- bir Dünya da öznel olmakla teselli buluyoruz, ne dersin?
Olguların kişisel farklılıkları inancındayım..
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Aksiyom,

Erasmus boşuna "deliliğe övgü" leri dile getirmemiş.

bilge ne diyor; şu an düşünürü hatırlamadım " başkasının düşüncesi ile akıllı olacağıma, kendi düşüncelerim ile deli olmayı yeğlerim".

kurgulanmışlıkların hepsini hazır buluruz. öyküleri, tutkuları, sevgileri, aşkları, uzaklıkları, insana dair ne varsa biçilmiş bir don gibi üzerlerimie geçirilmek istenir. ne ki, kişi tüm donlara sığmayan bir öznedir de...bunu ancak tarihsel bellek dediğim olguyu kullanması ve ona katkıda bulunması ile gerçekleştirebilir. Julien Benda'nın bir sözü aklıma geldi. kısaca diyor ki; "entelektüelin görevi, tüm dünya önünde diz çökse de haksız olana karşı insan olma onuru ile karşı gelmektir".

her üç zıt olgu öznelliği ile toplumsal bir yapı içerisinde bulunur. belki de bunları -güzel, iyi ve doğru olanı- çoğaltabilmek önemlidir. ne ki, her üç olgu da, ayrışıksız ortaklaşılabilecek olgular değillerdir. bu nedenledir ki, söylediğin gibi öznelliklerini korumayı sürdürecekleridr. Ancak, şu farkla ki, her üç olumlu yaratının kişiselleştirilmeden, diğeri için yaratılması bir gerekliliktir. değilse, her güzel çirkine, her iyi kötüye, her doğru yanlışa dönüşür.
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Başkasının düşüncesi ile akıllı olacağıma, kendi düşüncelerim ile deli olmayı yeğlerim.Bilgeyi an-l-ıyoruz çok iyi...
Hoş şuanda kolektif deliliği besliyoruz bence bizlere özel bir kimlik kartı verilmeli. =)
Eee tabi Nejdet bazılarımız bu masallarla uyudu ve büyüyor..Kılıfların içinde rahat etmeleri normal(!) geldi bana.
Yine övündüm..

her üç zıt olgu öznelliği ile toplumsal bir yapı içerisinde bulunur. belki de bunları -güzel, iyi ve doğru olanı- çoğaltabilmek önemlidir. ne ki, her üç olgu da, ayrışıksız ortaklaşılabilecek olgular değillerdir. bu nedenledir ki, söylediğin gibi öznelliklerini korumayı sürdürecekleridr. Ancak, şu farkla ki, her üç olumlu yaratının kişiselleştirilmeden, diğeri için yaratılması bir gerekliliktir. değilse, her güzel çirkine, her iyi kötüye, her doğru yanlışa dönüşür.
Tamamıyla katılıyorum.Teşekkürlerimi iletiyorum.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Güzel ve güzellik, iyi ve iyilik, doğru ve doğruluk olumlu olan ve olumlu seçimi ifade ediyor. Çirkin, kötü ve yanlış olan da kendini doğrulamak ister; başka bir anlatımla çirkinin, kötünün ve yanlışın çirkini, kötüsü ve yanlışı olmaz; onlar da kendilerini güzel, iyi ve doğru olarak göreceklerdir. Bu nedenle asıl olan güzel, iyi ve doğrunun içerik olarak doldurulmasıdır; bu durum çirkin, kötü ve yanlışı ayıklayacaktır. Çirkin, yanlış ve kötünün olumsuz karakterleri onlardan uzaklaşılmasına neden olur. Beğenilen, zararsız/yararlı ve inanılabilen olanı isteme arzusu/eğilimi canlının ilk-elden yönelimlerine ve var-olmasına denk düştüğü için her üç olgu her zaman dominant/aktif/baskın çıkar. Çirkin, kötü ve yanlışın gizlenmesi bu nedenledir. Beğenilmeyen, zararlı ve inanılmayacak kadar sahte/maskeli olan olgu; çirkin, kötü ve yanlış neden sığındığı tersi olgulardan daha fazla yer kaplamayı başarmaktadır?
 
K

kuzeys

Ziyaretçi
doğrular ve yanlışlar her çağda değişir güzellik ve çirkinlik değerleride.. zıtlıklar zamana ve mekana mahsus özelliklerdir. Bir kirpi çok çirkin görünürken aslında çok güzel bir hayvandır. algılarımız ve duyumlarımız trend ve gişe olayları gibi toplumsal popülasyon ve eğilimlere göre değişip şekilleniyor gibi geliyor bana. Herkes uzanabildiği dalın meyvesini yerken pek azımız saklı bahçenin giz'inden tadabiliyor. Dünyada pek eski zaman dilimlerine biat eden sufi kalmadığını düşüyorum. Pop bir kültürdür artık. Senaristler, yazarlar, modelistler,imaj maker'lar, stilistler, reklamcılar ve tüm bu sektörlerin başındaki burjuvazi.. Kim ne derse desin bir avuç insan.. Boy boy manşetler.. Her ne kadar bağırsada sosyalistler en güzel kızıl bizim boyada diye... ağaç bir birine baka baka eğiliyor.. Modern dünyaya neyi sunarsan doğruda yanlışta güzelde çirkinde O olur bence..

Unutmayınızki tabiat ve doğa güzel ve çirkinden öte , doğru ve yanlıştan önce mükemmeldir. Göreceler ise uzaklıklar ve onun tebasından doğan hüsnü kuruntulardan ibarettir bence..
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
güzel!-çirkin! / İyi!-kötü!: yansımadır, derim doğru-yanlış... : )) bu nedir ? derseniz

yanlış yanlışla doğrulanmaz-iki yanlış bir doğruyu vermez ... derim,
tâbi... pekâlâ yanılsamış da olabilirim : )
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Merhaba Kuzeys,

Doğanın mükemmel olduğunu söylemektesin...çok güzel! ” Mükemmel” denilen olgu
Mükemmel olmayanı içinde barındırır. Mükemmel olmayan nedir? Doğal olan kendince var-olandır ve onun mükemmele gereksinimi olabilir mi? “mükemmel” tanım olarak insana ilişkindir. Bu durum kendi yetersizliğimizin bir ifadesi olabilir mi?


../.
Merhaba Fer,

“yanlış yanlışla” olumsuz olan olumsuzlanma ile doğrulanmaz; doğru ve fakat, “yansıma” dediğin şeyi/olguyu netleştirebilir misin?
 

Gezgin

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Ara 2009
Mesajlar
26
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Yaş
38
güzel, iyi ve doğruyu farklı gördüğümüzden dolayı mı anlaşmazlık içindeyiz? yosa anlaşmazlık içinde olduğumuzdan dolayı mı güzel, iyi ve doğruyu farklı görmekteyiz? Farklı görmek neden kötü olsun ki? Tam tersine farklı olmamak yanlış bir durum olsa gerek.

güzel, iyi ve dorğru çirkin, kötü ve yanlışın karşısında yer almaktadırlar. Artı ve eksi kutuplar gibi. Algıları olumlu yönden etkileyen olgular algılayan için güzeldir, zarar vermeyen iyi, amacına yönelen ise doğrudur. Algı, zarar ve amaç salt kişisel midir?


İki tanrı olsaydı. Onlar farklı olabilirmiydi? Biri diğerinden daha doğru olabilirmiydi?
Ancak insan bir diğer insandan daha doğru olabilir buda farklılık getirir.
Farklılık var ise doğru ve en doğrudan söz edebiliriz. En doğru varken doğru olmak kötü değilmidir?

Örneğin bir çok satranç ustası var. Oyun stilleri farklı, yaşam tarzları farklı. Hepsi iyi satranç oyuncuları ama içlerinde daha iyi satranç oyuncuları var. Yani iyi ve daha iyi satranç oyuncuları var. Ortada bir farklılık var. Herkes daha iyi olmaya çalışırken, farklılığı ortadan kaldırmaya çalışırken, farklılığın olması nasıl iyi olabilir?

Herbirimizin kendi doğruları var ancak bu doğrular en doğrular değildir. En doğruların kendi doğrularınız olarakmı yaşamayı tercih ederdiniz yoksa şimdiki doğrularınızla farklılık içindemi yaşamayı tercih ederdiniz?
Satrançta kendi doğru hamlenizimi yapmayı tercih ederdiniz yoksa en doğru hamleninmi kendi doğrunuz olmasını isterdiniz?

Farklılıklar yanlışlardan doğar. Ancak bu yanlışlar kendimize göre doğrudur. Oysa tek bir doğru vardır oda tanrının doğrusudur ve iki tanrı olsaydı farklı olamazdı.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Merhaba Nejdet,


İç dürtülerimiz-güdülerimiz, ruhsalımız - duruma dayalı duygularımız, algılarımız, psikolojimiz, tutkularımız vs... düşüncelerimiz kısaca kişiliğimizde gelişen her ne varsa, çevre faktörüne yönelik/ etkileşimde (uyaranlara; çoğunluk -ezber!- refleks tepkiler) Etki-Tepki, doğamız.

+ ...yaşamda zaman algımız-Değişim (gelişim)

Hâl böyle, Bakış açımız ne ise /ne isek düşünce-davranışta, O' gördüğümüz karşılıkta. Yansımız

belki de! yanılsamamız
 

Gezgin

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Ara 2009
Mesajlar
26
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Yaş
38
Zaten en doğru olupta farklı olmak mümkün değildir. Bu yüzden iki tanrı olamaz.

Bir erkek diyebilirki kadınların olması iyidir. Kadından farklı ve ona ihtiyacı olduğu için bunu söyler.
Yani insanların kadın ve erkek olarak farklılık taşımasının iyi olduğunu düşünebilir. Bu yüzden farklılık iyidir der.
Cinsiyetsizliğin en iyi olduğunu anlayamaz. En iyidir çünkü cinsiyetsizlik Tanrı'nın bir özelliğidir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"en-güzel", "en-iyi", "en-doğru" sadece bir arayıştan ibarettir. Olan ve olması gerekenin çelişkisi evren gibi sonsuzdur. bu nedenle "en" güzel, iyi, doğru yoktur. kapalı evren düşünülüyorsa çember kapandığında hayatlar "en" olduğunda tükenmiş olacaktır. oysa evren kapalı değildir ve "en" hiç bir yer/zamanda ortaya çıkmaz ve tükeniş yoktur; farkılılığın kendisi de sonsuz olup sonsuz güzelliği yaratmaktadır.
 
K

kuzeys

Ziyaretçi
Sevgili nejdet, bence mükkemmel as olarak ulaşamadığımız tanımlayamadığımız şeyin ta kendisidir. Bu şey doğa üstü olmamakla birlikte kesinlikle insan üstü bir şeydir. Doğal olan ve olmayan şey, a priori diyeceğimiz düzeyde bir şey iken mükkemmel ise, bizim irademiz dışında olan şeydir.Gereksinimler konusunda ise doğayı insanın aksine kendi ile savaşan yada yarışan bir şey olarak görmüyorum ve töz'ün kendi doğasından doğan modusları doğal karşılıyorum.
Bize daha önce güzel (ki burada toplumsal statüko ve uyum vardır) gelmeyen bir şey çirkin de gelemez. Aynı şekilde doğru ve yanlış içinde bu geçerlidir. İnsanların toplum içerisinde seks yapması (özü çiftleşmedir) yanlış iken hayvanların seks yapması çiftleşmesi doğaldır. Doğru bir durum çirkin olabilirken yanlış bir durum güzel bir hal alabiliyor. Neticede son sözü irade dışı bir güç olan tabiat söylüyor. İnsan tabiatla savaşıp onu biçimlendirip anlamlandırdığı sürece doğal hakikattan yani mükkemmelikten uzaklaşır. Getirmiş olduğu söz yasa kanunlar - uygarlık medeniyet ve akılcılık olarak hızla yayılıp ayak basılan her coğrafyayı işgal etsede.. Özümüzde ne olduğumuzu herkes biliyor..

Nitche'z bir dizesinde aynen şöyle diyordu.. "Suskundu denizin dibi..içinde canavarlar sakladığı kimin aklına gelebilirdi?.."
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Sevgili kuzeys,

Mükemmel olanın “tanımlayamadığımız şey” olduğuna değinmişsin. “Tanımlayamadığımız bir şey” her şeyden önce var mıdır? Tanımlayamıyorsak onun hakkında nasıl mükemmel olduğunu söyleyebiliriz? Ve neye göre mükemmel olduğunu ileri sürebiliriz? Tanımlamaya çalıştığın “doğal hakikat” dediğin doğallık ise buna itirazım yok ve fakat salt doğanın değerleri olmadığını söyleyebilirim. Değer tamamen sosyal/toplumsal bir olgudur. İnsanın doğaya yabancılaşması olarak tanımladığım kültür, -ki doğaya katkı olarak da değerlendirilmektedir- onun yetersizi görmesi sonucunda ortaya çıkmıştır; aslında “insan-üstü/üst-insan” bu arayışın bir sonucudur. Ne insan-ütü ne de üst-insan tanımlamaları bu olguların var-olduğunu gösterebilir; bunlar yalnızca doğaya yabancılaşmasının getirdiği olumsuzlukların giderilmesi düşüncesi ile yine doğal olarak “doğaya dönüş” iradesini ortaya koyan düşüncelerdir.
 
K

kuzeys

Ziyaretçi
sevgili nejdet insan ne zaman olmayanı konuşur ve ne zamanlar olmayanı sorgulama yahut tartma ihtiyacı duyar. Ben tüm yazılarımda hep varoluş'u vurguladım ve irdeledim. Maddenin üzerine bir eksik bir fazla koyabilceğimiz anlamalar yahut kavramlar nesnel ben ile öznel ben'liklerin yaratıcısı aynı zamanda süper egonun merkezi olan toplumsal yaşamın ilgi odağı konulardır. üst insan ve doğaya dönüş süper egodan ayrışma zihniyetini taşıyan ben'liktir.Yani egomuzdur. Bizim hayat ve dünya görüşümüzdür.. Oysa benim mükkemmel kavramım spinozanın töz'dür. Kendi kendisin nedeni olan ve bize sepep olan doğadır.
insan gibi dogada değişkendir..bir diyalektik zincirinin parçasıdır. Değişimin boyutu ve gelişimi nasıl olursa olsun sosyolojik yahut bireysel açılımlar fenomenlerin algılanması ve değerlendirilmesi ile ilintilir. Ve bu ilinti kutsal bir kitapta anlatılmaya başlanılsa esinleniş diye bir bölümde yer alırdı kanımca..
değerler ve kuramlar.. öğretilmiş bilgi yahut öğretilmiş çaresizliktir. Oysa en umutsuzmuz bile bilir ki dünya umut dünyasıdır.. Acaba dünya bu gücünü nerden alıyor dersin.. İnsandan mı yoksa kendinden mi ?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60

İnsan her hal ve şartta ve var-olduğu günden bu yana biriktirdikleri ile sürekli bir kıyaslama yapmaktadır/yapmıştır. Yalnızca iyi ile kötüyü değil iyi ve kötüyü de kendi içinde kıyaslamıştır. “Kendini yaratan insan” yaratılarını doğada hazır bulmamış ve bunları doğal süreçler ile kıyaslama gereğini duyumsamıştır. Gün döngüsünden saati icad ederken güneş siteminin devasa inceliği ve kusursuzluğu karşısında hayranlık duymuştur. Oysa doğa kusursuz değildir; kusurlu da değildir; o, öylece vardır ve öylece var olduğundan dolayı insan vardır. Dolayısı ile sevgili Kuzeys, söylediklerinden mükemmelin var-oluş ile eşitlendiği sonucunu çıkartmamda bir sakınca görmedim. Ancak farklı olarak şunu söylemek isterim, kusursuzluk olgusu yaratan insanın bir yargısıdır. Belki aynı şeyi farklı olarak söylüyoruz...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst