Evrimsel ve Döngüsel Tarih

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde tarihfelsefesi tarafından oluşturulan Evrimsel ve Döngüsel Tarih başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,585 kez görüntülenmiş, 23 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Evrimsel ve Döngüsel Tarih
Konbuyu başlatan tarihfelsefesi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan temiz su

tarihfelsefesi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
5 Eki 2013
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Tarih bir donguyse insanligin yasami bir senaryodan ibaret demektir.eger yasanilanlar bir senaryo ise 2300 yilda bir tekrar eden, o zaman bu senaryonun yazari kimdir? Madem tarih tekerrurden ibaret neden gecmisimizde kotu gden olaylara insanlik olarak gelecekte mudahale edemiyoruz. Nedense yazilanlari okudugumda kader alin yazisi vs. Aklima geldi. Insanligin kaderinden bahsediyorum.
dünya tarihinin olgusal açıdan bir senaryo olduğunu söyleyebiliriz.
senaryonun yazarının kim olduğu kişiden kişiye değişebilir. Daha doğrusu kişinin inancı ya da inançsızlığı, kendi fikirleri bunun cevabını verebilir.
Kader meselesine girmeyi pek sağlıklı bulmuyorum. Sadece tarihsel açıdan girmekte yarar var çünkü sadece o alanda eğitim aldım:
Tarihin tekerrür kısmının daha çok olgusal olduğunu belirtmiştim. Daha farklı olarak tarihin ya da toplumların birbirlerine ama iyi niyetle ama kötü niyetle bıraktıkları etki. Dünya tarihini detaylı olarak incelerseniz, bunu daha iyi anlarsınız. Tarihin bir döneminde bir kral, başka bir bölgeye sefere çıkıyor, ancak tam kaleyi kuşatacak, bir veba salgını başlıyor ve kral, savaştığı kişilerle ağır şartlarda bir anlaşma imzalamayı kabul ediyor. Bunun döngüsel karşılığı, farklı bir felaketle ya da yenilgiyle son bulabiliyor. Başka bir doğal ya da yapay felaket devreye giriyor. Bunu çok sık görebiliriz. Atom bombası atlıyor, denk durumdan ağır koşullarda barış anlaşması imzalanıyor. Veya önceki döngünün tam tersi, ordu yeniliyor. Benim anladığım bir insanın/toplumun/yöneticini seçeneği çok olmasına rağmen, tarihin değişmez olguları her durumda işliyor.
Bir devletin yöneticisi olduğunu düşün, önceki döngüye göre krallığının döngüsel karşılığındaki krallık, komşu devlette bir katliam yapıyor. Bütün şehirlerini yıkıyor, ancak sen merhametli olmak istiyorsun ve komşu ülkene savaş açmıyorsun. İşte bu durumda bir felaket devreye giriyor, komşu krallıkta bir deprem, veba, büyük ve kanlı bir isyan... beliriyor ve o katliam gerçekleşiyor. Katliamın seninle bir alakası yok ama yine de gerçekleşiyor. Sen bir seçim yapabiliyorsun ama olguyu değiştiremiyorsun. karışık bir durum. Tarih bunun gibi olaylarla dolu. Sadece belirli metodlarla incelenirse görülebilir.
 

temiz su

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2013
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
''Tarihin bir döneminde bir kral, başka bir bölgeye sefere çıkıyor, ancak tam kaleyi kuşatacak, bir veba salgını başlıyor ve kral, savaştığı kişilerle ağır şartlarda bir anlaşma imzalamayı kabul ediyor. Bunun döngüsel karşılığı, farklı bir felaketle ya da yenilgiyle son bulabiliyor. Başka bir doğal ya da yapay felaket devreye giriyor. Bunu çok sık görebiliriz. Atom bombası atlıyor, denk durumdan ağır koşullarda barış anlaşması imzalanıyor. Veya önceki döngünün tam tersi, ordu yeniliyor. Benim anladığım bir insanın/toplumun/yöneticini seçeneği çok olmasına rağmen, tarihin değişmez olguları her durumda işliyor.''

Sn: Tarihfelsefesi; Tarihten bu durumla ilgili özel birkaç örnek verebilir misiniz?
 

tarihfelsefesi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
5 Eki 2013
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
''Tarihin bir döneminde bir kral, başka bir bölgeye sefere çıkıyor, ancak tam kaleyi kuşatacak, bir veba salgını başlıyor ve kral, savaştığı kişilerle ağır şartlarda bir anlaşma imzalamayı kabul ediyor. Bunun döngüsel karşılığı, farklı bir felaketle ya da yenilgiyle son bulabiliyor. Başka bir doğal ya da yapay felaket devreye giriyor. Bunu çok sık görebiliriz. Atom bombası atlıyor, denk durumdan ağır koşullarda barış anlaşması imzalanıyor. Veya önceki döngünün tam tersi, ordu yeniliyor. Benim anladığım bir insanın/toplumun/yöneticini seçeneği çok olmasına rağmen, tarihin değişmez olguları her durumda işliyor.''

Sn: Tarihfelsefesi; Tarihten bu durumla ilgili özel birkaç örnek verebilir misiniz?

tabiki de,
veba salgını birçok ordunun, özellikle yeniçağ ve öncesinde büyük bir problemi olmuştur. Yani o konuda sayısız örnek var.
Konu başlığı olarak Ege göçleri ve bunun döngüsel karşılığı olan haçlı seferlerini ele alalım. Normalde Mısır, kendi ülkesine yapılan akınları teker teker durdurabilmişti. Çünkü Mısır, her ne kadar demir silahlara sahip olmasa da güçlü bir orduya sahipti. Ancak döngüsel karşılıkta Tunus'taki devletin böyle güçlü bir ordusu yoktu. Gelen haçlılar da bilindiği üzere zırhlı ve disiplinli birliklerden oluşuyordu. Kısacası Tunus'un hiç şansı olmamasına rağmen haçlılar (yanılmıyorsam 8. haçlı seferi) Tunus'a ilerlerken bir veba salgını sonucu savaşmadan kaybediyorlardı.

Başka bir örnek; Peloponnez savaşlarının sonu ve 20. yüzyıl başları
Arginussai savaşında (MÖ406-5?) Pers ve Sparta'ya karşı mücadele eden Atina, hemen öncesinde aldığı bir yenilginin intikamı için yeni bir donanma kurar. Atina'nın serbest hareket edip savaşı devam ettirmesi buna bağlıdır. ve Atina İzmir yakınlarında Perslerin desteklediği Sparta donanmasını yener. Ancak geriye dönüşte büyük bir fırtına bu donanmanın çoğunu yok eder. Atina bu duruma 1 yıl daha dayanır ve ağır barış şartlarını kabul eder. Döngüsel karşılıkta; Almanların Birinci Dünya savaşı ortalarında ve sonlarında doğu cephesinde zafer üzerine zafer kazanmasına rağmen savaşın gidişatını değiştiremez ve Almanya kaderine teslim olur. Rusya savaştan çekilir, ama batı cephesi çöker. Öngörülemeyen aksilikler..

Atina, Peloponnez'den sonra da Sparta ve Perslerle savaşmıştı. Ancak doğrudan Pers topraklarına saldırabilecek gücü yoktu. Sparta ile sınırlı savaşlar ve deniz savaşları yaşanıyordu. Diğer taraftan Birinci Dünya Savaşından sonra da Rusya ve Müttefiklere karşı savaşan Almanya 1941'de Sovyetlere saldırdı. Alman ordusunun çok profesyonel olmasına ve Rusları birçok yerde yenip imha etmelerine rağmen döngüsel karşılıkta böyle bir olgunun bulunmaması sonucu yapılan harekat hiçbir şeyi değiştirmemiştir. Almanları soğuk kış yenilgiye uğratmıştır.

Peloponnez savaşı'nın ilk evrelerinde de Atina'da veba salgını görülmüştü. Döngüsel karşılık olarak Birinci Dünya savaşı öncesi diplomatik savaş ve fiili olarak durgunluk bunu iyi açıklar.

Osmanlı ve Asur'dan örnek verelim. Osmanlı'nın en büyük düşmanları arasında Polonya-Litvanya ittifakı yer alır. Bu birliği tarih kitaplarında Erdel-Eflak-Boğdan isyanı ya da Kuruluş ve Yükselme dönemlerinde Osmanlılara karşı yapılan koalisyonlarda görürüz. Yukarıdaki isim pek kullanılmaz. Ama Osmanlı ile Polonya-Litvanya (daha sonra Macaristan da bu ittifaka katılır) arasında birçok savaş yaşandı. Peki Osmanlı neden kuzeye daha düzgün bir şekilde sefere çıkamadı? ya da bu ittifakı çoğunlukla yenmelerine rağmen bölgeyi neden ele geçiremedi. BU sorunun cevabını ben bilmiyorum. Ancak döngüsel karşılığa bakacak olursak nedeni daha iyi anlaşılabilir. Osmanlı-Polonya arasındaki savaşların karşılığı Asur-Urartu savaşlarıdır. Asur, Urartu'ya defalarca sefer düzenlemiştir. O dönem Asur'un disiplinli savaş makinesine (ordusuna) krşı tek başına hareket edebilecek hiçbir devlet yoktu. Buna rağmen Asur'u durduran Doğu Anadolu'nun dağlık bölgesi olmuştu. Bu bölge sayesinde Urartular vurkaç taktiğine başvurup Asurluları yıpratıyorlardı. Başaramadıklarında da Asur'un bölgeyi terk etmesini bekliyorlardı. Ancak Asur, hiçbir zaman Doğu Anadolu'nun tamamını ele geçirememişti. Şimdi Osmanlı'ya tekrar dönersek Polonya ve Doğu Avrupa, dümdüz arazi. Sebep ne, Osmanlı'nın keyfiyeti mi? Yoksa Osmanlı'nın gücünün yetersiz kalışı mı? Belki de Osmanlı buraları kendine layık görmemiştir :). Bunun sebebini bilmiyoruz, ancak döngüsel karşılıkta Osmanlı'nın o bölgeyi işgal etmeyeceği yazılı. Yorum sizin.

Timur, defalarca Osmanlı ordusunu yenilgiye uğrattı. Osmanlı neden yıkılmadı. Timur'un Balkanlara geçebilecek gücü yok muydu? cevap bilinmiyor.

Asurlular MÖ 600 yılına gelmeden yıkılıyor. Yerine aynı bölgelere hakim Kalde devleti kuruluveriyor. Osmanlı 1750lerde yıkılmıyor, ancak Lale Devri süreciyle birlikte devlet kökten değişime uğruyor. Asur devleti milli-muhafazakar-gaddar olarak bilinirken Kalde devleti zevke düşkünlüğün devleti olarak tanımlanıyor. Osmanlı'da 1718 öncesi ve sonrasına bakıldığında da böyle bir ayrımı görebiliriz. Bu sefer de olgu, devletin ismine aldırmadan bıraktığı etkiyi aynen koruyor.
 

temiz su

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2013
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Öncelikle emeğiniz için teşekkür ederim Sn. Tarihfelsefesi.

Daha önce hiç duyulmamış şeylerden bahsediyorsunuz. çok bilinmeyenli denklemler gibi söyledikleriniz. kimbilir belkide coğrafyaların ruhu vardır.

İyi bayramlar dilerim.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst