- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 1 Haz 2011
- Mesajlar
- 90
- Tepkime puanı
- 17
- Puanları
- 8
Bilindiği üzere film Chuck Palahniuk'ın romanından beyaz perdeye aktarılmıştır. Chuck Palahniuk romanlarında; kapitalizmin yarattığı insana aykırı ilişki biçimlerini; moda aracılığıyla dayatılan tüketim çılgınlığı, çeşitli uyuşturucuların yaygın bir eğilime dönüştürülmesi, ilaç sektöründeki kapitalist dürtü, kadın-erkek ilişkilerinin yozlaşması, medyanın, televizyonların insanları sistemin parçası yaptığını, bağımlı hale getirdiğini irdeliyor. Eleştiri oklarını sistemin yaşattığı ekolojik yıkıma, çok uluslu tröstlerin hegomanyasına, toplumsal yabancılaşma olgusu üzerinden işliyor. Filmde anlatıcımız bahsettiğimiz yabancılaşmanın fazlasıyla etkisinde bir karekter olarak karşımıza çıkıyor. Bir sigorta firmasında otomobil geri çağırma koordinatörüdür. İşi gereği ülkenin dört bir yanında araç kazalarının incelemek, rapor hazırlama görevindedir. Yaşamının çoğunu çalışmakla geçirip, gereksiz ve kendine dayatılan metaları almakla geçirmektedir. İş seyahatlerinden birinde (kendi bilincinde yarattığı) Tyler Durden ile tanışması hayatının dönüm noktasını oluşturmaktadır.Anlatıcımızın hataları, yanlışları ve pasif karekterinin eleştirisi üzerinden doğmuş, şekillenen bir Tyler Durden'i izliyoruz. Tyler Durden sistemin halklara dayattığı sorunların farkında olan buna karşı fikirleri olan ve bu fikirleri için mücadele eden aktivisttir.
Tyler’in insanlığın kurtuluşuna/ yabancılaşmanın aşılabilmesine dair yaratıcısına göre somut önerileri olmasına karşın; birkaç kredi kartı binalarını yıkmak sistemin işleyişine önemli zarar vermeyecek, aksine karşı saldırılarla grubun dağıtılması, yakalanmasına zemin hazırlayacaktır. Kitaptaki çözüm sorunun kaynağına eğilmeyi değil de sonucun ortaya çıkardığı biçim üzerinden kaba bir yıkıma indirgendendiği hissi uyandırdı bende- bu bakımdan tarihteki Ludistler’le benzerlikler kurdum- Sorun mülkiyet ilişkileriyse panzehiri bankalar, fabrikalar, tarlalar ve diğer üretim araçlarının yıkımı-yok edilmesi değil, onun kullanış biçimleri yani hangi sınıfın iktidarda olduğunun ve bunun nasıl alt edilebileceği üzerinden düşünmek ve harekete geçmek gerekir. Bir an için kredi kartı binalarının yıkıldığı, tüm borçların sıfırlandığını düşünsek dahi, egemen olan üretim-mülkiyet ilişkileri aynen devam edeceği için geçmişte borçlu olanlar tekrar borçlanmaya başlayacaktır. Yukarıdaki eleştirilerimin yanında, toplumsal ilişkilerin ne denli insana aykırı işlediğinin, sistemin kişileri sınıfsal çıkarları doğrultusunda dizayn ettiği, sapkınlaştırdığını, uyuşturucuların, alkolün kölesi yaptığını, insanı daha fazla meta satın almak için çalışan bir robota dönüştürdüğünün ve saygınlığın, başarının, mutluluğun parayla/satın alabilme gücüyle özdeşleştirdiği yabancılaşmış figürü vurucu bir tarzda teşhir ediyor.
Anlatıcının çalıştığı sigorta firmasında; araçların geri çağırılması yukarıdaki denkleme bağlı olduğundan, insan ölümünün ya da sakat kalması denklemin ufak bir unsuru,basit bir istatisklik bileşenidir. Aslolan firmanın ya da sigorta şirketlerinin kârlarıdır. Anlatıcı da firmanın yaptığı kuralsızlıkları Ulaştırma Bakanlığına şikayet etmemesini, müdürüyle olan son görüşmesinde kendisini maaşlı bir harici danışman olarak tutması için tehdit unsuru olarak kullanır. Karekterimizin yaptığı iş üzerinden başlayan sistem eleştirisi, filmin devamında çeşitli biçimler alır.‘İşte modern sanat.Satılmış olan araç sayısına A diyelim. Bunu önce B dediğimiz arıza yapma olasılığıyla sonra da ödenen ortalama tazminatla yani C'yle çarpıyoruz. A x B x C = X Eğer X geri çekmenin maliyetinden düşükse, geri çekmeyiz'
Tyler’in insanlığın kurtuluşuna/ yabancılaşmanın aşılabilmesine dair yaratıcısına göre somut önerileri olmasına karşın; birkaç kredi kartı binalarını yıkmak sistemin işleyişine önemli zarar vermeyecek, aksine karşı saldırılarla grubun dağıtılması, yakalanmasına zemin hazırlayacaktır. Kitaptaki çözüm sorunun kaynağına eğilmeyi değil de sonucun ortaya çıkardığı biçim üzerinden kaba bir yıkıma indirgendendiği hissi uyandırdı bende- bu bakımdan tarihteki Ludistler’le benzerlikler kurdum- Sorun mülkiyet ilişkileriyse panzehiri bankalar, fabrikalar, tarlalar ve diğer üretim araçlarının yıkımı-yok edilmesi değil, onun kullanış biçimleri yani hangi sınıfın iktidarda olduğunun ve bunun nasıl alt edilebileceği üzerinden düşünmek ve harekete geçmek gerekir. Bir an için kredi kartı binalarının yıkıldığı, tüm borçların sıfırlandığını düşünsek dahi, egemen olan üretim-mülkiyet ilişkileri aynen devam edeceği için geçmişte borçlu olanlar tekrar borçlanmaya başlayacaktır. Yukarıdaki eleştirilerimin yanında, toplumsal ilişkilerin ne denli insana aykırı işlediğinin, sistemin kişileri sınıfsal çıkarları doğrultusunda dizayn ettiği, sapkınlaştırdığını, uyuşturucuların, alkolün kölesi yaptığını, insanı daha fazla meta satın almak için çalışan bir robota dönüştürdüğünün ve saygınlığın, başarının, mutluluğun parayla/satın alabilme gücüyle özdeşleştirdiği yabancılaşmış figürü vurucu bir tarzda teşhir ediyor.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.